Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararına ihtiyacım var

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-03-2008, 16:29   #1
CANSU İSBİR

 
Varsayılan Yargıtay Kararına ihtiyacım var

YArgıtay 19. Hukuk Dairesinin 08.11.2005 tarihli 2005 / 1422 E. , 2005 / 10889 K. sayılı ehliyetsizlik nedeni ile senedin iptaline ilişkin Kararına ihtiyacım var bu karar veya benzer nitelikteki kararları bulup gönderirmisiniz.
Şimdiden Teşekkürlerimi sunarım
Old 26-03-2008, 16:38   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2006/1-492
Karar: 2006/501
Karar Tarihi: 05.07.2006

ÖZET: Muris İ.'le ilgili olarak açılan ve neticelenen tüm da­va dosyaları, bu dosyaya celp edilmeli, o dosyalardaki raporlar dosya arasına ka­tılmalı, varsa düzenlenen hasta müşahede kağıtları, tabelaları, doktor raporları araştırılmalı, getirtilmeli; dosya tam anlamı ile tekamül ettikten sonra tomarı ile Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesine gönderilerek, rücu şartlı bağış akdinin gerçekleştirildiği tarihte murisin hukuki ehliyeti haiz olup, olmadığı yönünde rapor alınmalıdır.

(4721 S. K. m. 10, 15, 716)

Taraflar arasındaki <tapu iptali, tescil> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gürsu Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 7.4.1999 gün ve 1995/77-1999/27 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.3.2000 gün ve 2884-3218 sayılı ilamı ile, (...Dava, ehliyet&shy;sizlik ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir. Davra&shy;nışlarının eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme borç (yükümlü&shy;lük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun medeni hakları kullanmağa salahiyettar olan kimse iktisaba da, iltizama ehildir> şeklindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edilebilmeyi borç (yükümlülük) altına girebilmeyi medeni hakları kul&shy;lanma ehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de medeni hakları kullanma ehliyetinin başlıca koşulu olarak temyiz kudretini ve reşit olmayı kabul ederek <mümeyyiz olan reşit Medeni hakları kullanmaya salahiyettardır> hükmünü getirmiştir. <Ayırtım gücü, eylem ve işlem ehliyeti> olarak da tarif edilen temyiz kudreti aynı yasanın 13. maddesinde> yaşının küçük&shy;lüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara benzer şekillerden biriyle makul surette hareket etmek (iktidarından) mahrum olmayan her şahıs Kanunu Medenice mümeyyizdir> denmek suretiyle tanımlanmış ayrıca, temyiz kudretini ortadan kaldıran önemli sebeplerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki MK'nın 15. maddesinde ifade edildiği üzere temyiz kudreti olmayan bir şahsın geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle muayyen istisnaların dışında yapacağı işlemlere bir sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz (YİBK.11.6.1941 Tarih 4/21).

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldı&shy;ğında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurdu&shy;ğu sonuçtan itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu du&shy;rumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı doyurucu somut belgeler alınması varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları hasta müşahede kağıtları film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında her ne kadar HUMK 'un 286. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin <rey ve mutaları> hakimi bağlamaz ise de temyiz kudretinin yokluğu yaş küçüklüğü, akıl has&shy;talığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç olarak irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan akil hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Somut olaya gelince çekişme konusu taşınmazlar davacılar ile davalı A.'nin miras bırakanına aitken 20.04.1992 tarihinde rücu şartı ile davalı A. ve bağışladığı A. tarafından da daha sonra kayınbiraderi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiği kayden sabittir. Ne var ki, ehliyetsizlik iddiası yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılmış değildir.

Hal böyle olunca, işlem tarihi itibarıyla murisin ehliyetli olup olmadığı yo&shy;lunda Adli Tıp kurumundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek davanın reddedilmesi doğru değil&shy;dir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yar&shy;gılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekilleri

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:

Davacılar vekili, dedeleri İ.O.'in yaşlılık sebebiyle bunamasından ötürü Gürsu İlçesi, Kazıklı köyü, 1590, 1600, 1602 parsel sayılı taşınmazları davalı torunu A.O.'a rücu şartlı bağış işlemiyle temlik ettiğini; davalı A.'nin de, kayınbiraderi olan F.E.'ç taşınmazları satış yoluyla devrettiğini; asıl amacının davacılardan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, ehliyetsizlik ve muvazaa nedeniyle tapunun ipta&shy;line karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, muris İbrahim'in akli melekelerinin yerinde olduğunu, davanın reddini cevaben bildirmişlerdir.

Yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

20.4.1992 günü, rücu şartlı bağış akdinin yapıldığı sırada, muris İbrahim’in hukuki ehliyeti haiz olduğu, Adli Tıp Bursa Grup Başkanlığınca düzenlenen rapor&shy;da belirtilmiştir. Ayrıca muris tarafından gerçekleştirilen dava dışı temliklerle ilgili olarak dosyaya ibraz edilen, Adlı Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'nca düzenlenen 23.5.1997 tarihli raporda, 13.10.1993 tarihi itibariyle murisin hukuki ehliyeti haiz olmadığı görüşü yer almaktadır.

Bu durumda, murisin akit tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının tespiti bakımından araştırma yapılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

O halde geçmişte muris İbrahim'le ilgili olarak açılan ve neticelenen tüm da&shy;va dosyaları, bu dosyaya celp edilmeli, o dosyalardaki raporlar dosya arasına ka&shy;tılmalı, varsa düzenlenen hasta müşahede kağıtları, tabelaları, doktor raporları araştırılmalı, getirtilmeli; dosya tam anlamı ile tekamül ettikten sonra tomarı ile Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesine gönderilerek, rücu şartlı bağış akdinin gerçekleştirildiği 20.4.1992 tarihinde murisin hukuki ehliyeti haiz olup, olmadığı yönünde rapor alınmalıdır.

Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK' un 429. maddesi gereğince bozulmasına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 05.07.2006 gü&shy;nünde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 26-03-2008, 16:45   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 1976/1480
Karar: 1976/5483
Karar Tarihi: 06.07.1976

ÖZET: Davalının temyiz kudretine sahip bulunmadığının saptanması halinde davacıların, ancak davalıya para verdiklerini, ispatlayarak verdikleri parayı geri almaya hakları vardır. Kendilerinin, davalının ehliyetsizliğini bilmiş olmaları ve buna rağmen sözleşme yapmış bulunmaları, onların bu haklarını, engellemez. Çünkü sebepsiz mal edinme davasının kanuni koşulları arasında, davalı tarafa yapılmış bulunan edanın, iyiniyetle yapılmış olması koşulu yoktur.


(818 S. K. m. 61, 63) (743 S. K. m. 13, 176, 394, 395)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı 22500 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine ve fazla isteğin reddine ilişkin olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine incelendi, gereği konuşuldu:

Karar: Davacılar, kendileri tarafından 28.000 ve üçüncü şahıs Mehmet'de 2.000 lira toplan 30.000 lirayı davalıya vererek ondan tapulu yerlerini haricen satın aldıklarını ve davalının tescile yanaşmadığının ileri sürerek verilen paranın faizi ile davalıdan alınmasını istemişlerdir.

Davalı, para almadığını, akıl zayıflığından yararlanılarak senet yapıldığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Usulün 297. maddesine uygun surette düzenlenmiş mühürlü 7.12.1965 günlü adi senetle davalının 30.000 lira aldığı yazılıdır. Tanık olarak dinlenen senet imzacıları, parayı görmediklerini, davalının ikrarı üzerine senedi imzaladıklarını bildirmişlerdir.

Numune Hastanesinin, zeka geriliği saptayan 8.9.1969 günlü raporu üzerine davalı hacir altına alınmıştır. Bu raporda, Haydarpaşa Hastanesinin 18.11.1933 günlü ileri derecede belahatı tespit eden raporu üzerine davalının askerlikten çürüğe çıkarıldığını belirtilmektedir.

Davalı, vasisi aracılığı ile, 1969/361 esas sayılı dosyada davacılar aleyhine senet iptal davası açmıştır. Anılan dosya içerisinde bulunan Numune Hastanesinin 4.5.1971 günlü raporunda, davalının doğuştan itibaren temyiz kudretinin bulunmadığı bildirilmektedir. Adli Tıp Meclisince muayene sonucu verilen 27.12.1971 günlü raporda da, zeka geriliğinin doğmalık olup akit tarihinde de aynı durumda bulunduğu ve hukuki ehliyetinin olmadığı açıklanmaktadır. Bu raporlar gereğince, ehliyetsizlik nedeni ile senedin iptaline karar verilmiş ve karar Yargıtay'dan geçerek kesinleşmiştir.

Açıklanan delillere, mahkemece haczin senetten sonra olup, davalının parayı aldığını ikrar etmiş bulunmasına göre, 22.500 liranın, davalıdan faiziyle alınmasına, fazla isteğin reddine karar verilmiştir.

Oysa hacir, daha sonra olmakla beraber davalının zeka geriliğinin ve ehliyetsizliğinin doğuştan başladığı adli tıp meclisinin raporu ile saptanmıştır. Ancak, ne davalının sözleşmenin yapıldığı andaki hukuki ehliyetsizliği, ne de hacir, davanın çözümü için yeterli değildir. Zira raporla saptanan ehliyetsizlik, satışa yönelen irade bildiriminin geçersizliğine ilişkindir. Bu geçersizlik davalının, parayı aldığını açıklayan ikrarını kapsamaz, Çünkü ikrar, bir maddi vakıaya ati bildirimdir. Bu bildirim, sözleşmenin yapılışına ilişkin ehliyetten ayrıdır. Eğer, davalı, maddi vakıayı belirleyen bu ikrarının bilincinde ise, kendiside reşit olduğuna göre, irade bildirimlerini amaç tutan Medeni Kanunun 176 ve 394. maddeleri hükümleri gözönünde tutularak, davalının sorumluluğu yoluna gidilmesi gerekir.

O halde, mahkemece yapılacak iş, davalının ikrarı açısından, Medeni Kanunu 13. maddesi hükmü uyarınca ikrar anında, temyiz kudretine sahip olup olmadığı yönünden Adli Tıp Meclisinden ek rapor alınması olacaktır. Eğer, ikrar açısından, davalı temyiz kudretine sahip ise, şimdiki gibi karar verilmesi gerekir.

Buna karşılık, davalının temyiz kudretine sahip bulunmadığının saptanması halinde davacıların, ancak davalıya para verdiklerini, ispatlayarak Borçlar Kanununun 61, 63 ve sonraki maddeleri hükümleri uyarınca verdikleri parayı geri almaya hakları vardır. Kendilerinin, davalının ehliyetsizliğini bilmiş olmaları ve buna rağmen sözleşme yapmış bulunmaları, onların bu haklarını, engellemez. Çünkü sebepsiz mal edinme davasının kanuni koşulları arasında, davalı tarafa yapılmış bulunan edanın, iyiniyetle yapılmış olması koşulu yoktur. Medeni Kanunun 395. maddesi hükmü de bu isteği haklı göstermektedir. Hal böyle olunca, az önce belirtildiği üzere davacı tarafın parayı ödediğini ispata hakkı vardır. Şu duruma göre, ispat halinde, şimdiki biçimde karar verilmesi, aksi halde davanın reddi yönüne gidilmesi gerekir.

Mahkemece, bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi bozmayı gerektirir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve davalı yararına takdir edilen 1000 lira duruşma avukatlık parasının davacılardan alınmasına aşağıda yazılı peşin harcın istek halinde iadesine 6.7.1976 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 26-03-2008, 16:58   #4
mylassos

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1422

K. 2005/10889

T. 8.11.2005

DAVA : Taraflar arasındaki takibin ve senedin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin vesayeti altında bulunan Mahmut Celal Kahya'nın imzaladığı bonoya dayanılarak girişilen icra takibinin yerinde olmadığını ileri sürmüş ve ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olan senedin ve icra takibinin iptali ile % 40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Celal Kahya'nın senet tanzim tarihi ve takip tarihinde devlet memuru olduğunu, borçlu tarafından borcun 15.6.1998 tarihinde ödendiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece benimsenen Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının vesayeti altındaki Celal Kahya'nın senet tanzim tarihinde akıl hastalığı nedeniyle hukuki ehliyete haiz olmadığı anlaşıldığından menfi tespit isteminin kabulüne, 22.12.1998 tanzim tarihli 450.000.000.-TL. bedelli senetten dolayı borçlu olunmadığının tesbitine, davalının kötüniyeti sabit olmadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 8.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yargıtay kararına ihtyacım var bilgehannoyan Hukuk Soruları 1 26-03-2008 14:25
yargıtay kararına itiraz yapılabilir mi? nurhan66 Hukuk Soruları Arşivi 6 17-04-2006 23:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03969193 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.