|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
17-05-2002, 01:13 | #1 |
|
Bilim Yapma Özgürlüğü Ve Anayasanın Değiştirilemez Hükümleri
1961 Anayasasında devletin insan hakları karşısındaki konumu "insan haklarına bağlı"lık olarak ifade edilirken, 1982 Anayasasında "insan haklarına saygı" olarak ifade edilmesi, bu açıdan bir geriye gidiş sayılabilir.
Doğrusu, bu ifadenin "insan haklarına sıkı sıkıya bağlı devlet" şeklinde düzeltilmesi temenni edilir. Fakat bu hoş temenni, Anayasanın 4. maddesine göre "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümlerinden 2. maddenin değiştirilmesini gerektirdiğinden, pratik bir anlam ve değer taşımamaktadır. Hatta daha ileri gidilirse, bu değişiklik önerisi, Anayasanın "bilim ve sanat hürriyeti" başlığını taşıyan 27. maddesi "engeli" ile de karşılaşabilir. Zira 27. maddenin ilk iki fıkrasına göre "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. Yayma hakkı, Anayasanın 1., 2. ve 3. maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz". Şimdi düşününüz ki, bir şehir plancılığı uzmanı veya bir çevre sağlığı uzmanı, (bir gelecek zaman diliminde) Ankara'nın yaşanamaz boyutlarda ciddi bir çevre kirliliği ile karşı karşıya bulunduğunu ileri sürerek başkentin (geçici bir süre için de olsa) bir başka şehre taşınmasının gerekliliğini (ne ölçüde bilimsel gerekçelere dayalı olursa olsun) teklif etme "hakkı"na sahip değildir. Zira başkentin Ankara olduğu hükmü (m.3/IV) değiştirilemez maddeler arasında yer almaktadır. Değiştirilemez hükümlerin varlığı ve fazlalığı, dogmatizmi (değiştirilemez hukuk kurallarının varlığını) reddeden ve bu anlamda laikliğe ısrarla vurgu yapan bir anayasada "şık" gözükmemektedir. Ne dersiniz? |
19-05-2002, 10:53 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Önce yargıç ...
Merhaba,
Laiklik kavram ve konusunu ayrı tutmalıyız. Yasa yapmak ciddi bir iştir elbet. Hele Anayasa... Türkçe somut bir dildir. Yasaları, anayasası da somut olmalıdır, olabilir. Daha özlü, kısa bir Anayasa ... Başkent örneği "zorlayıcı neden" bağlamında ele alınabilir, dilerim öyle bir zorunluluk olmaz. "Değiştirilemez hükümlerin" toplumsal istek ve istenç ile korunabilmesi arzu edilir.
evet "şık" değil. Saygılar |
21-05-2002, 20:02 | #3 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
laiklik,demokrasinin ve insan haklarının ön koşuludur.
I. Devletin şekli
Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin nitelikleri Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti Madde 3.- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı” dır. Başkenti Ankara'dır. IV. Değiştirilemeyecek hükümler Madde 4.- Anayasanın 1 inci Maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci Maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü Maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Sayın Hukuk Doktoru, yukarıdaki maddelerin bilim yapma özgürlüğüne engel oluşturur yorumunuza katılmamız mümkün değilir.İnsan haklarına saygılı devleti insan haklarına bağlı olarak yorumlamamak için bir engel hüküm yoktur.Demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti ibaresi bunu tamamlamaktadır. Bu maddelerde, demokratik, laik, üniter, sosyal, hukuk devletinin nitelikleri sayılıyor. Devlet ve ulus için hayatî önemi haiz nitelikleriyle, devlet ve ulusun var olmasının "olmazsa olmaz" simgeleri ifade ediliyor. Değişmezlik ilkesiyle, hayatî nitelik ve simgelerinin sürekliliğini ve geleceğini güvence altına alıyor. çünkü, bu, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunun bir vasiyetidir. Bu düzenleme, çağdaş bir düzenleme olup, Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin anayasalarında da, aynı gerekçelerle, değiştirilemez hükümler mevcuttur. Belçika Anayasasının 130, Fransız Anayasasının 89, Portekiz Anayasasının 288, Yunanistan Anayasasının 139, Federal Almanya Anayasasının 79/3 maddeleri bunlara örnektir. Devletin varlığını ve ulusal bütünlüğünü koruması noktasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu gibi, bütün devletlerin üzerinde hassasiyetle durduğunun bir ifadesidir. Hukuk Doktoru:
Sayın Hukuk Doktoru,yapılması gereken burada başkenti değiştirmek değil,başkentin sorunlarını çözmek gerekmez mi?Kurtuluş savaşında başkentin düşman işgaline uğrayacağından korkanlar da başkenti değiştirmek istemişler ama Mustafa Kemal kaçmayı değil zaferi işaret etmiştir. Hukuk Doktoru:
Laikliğe ısrarla vurgu yapılması ifadesiyle ne anlatmak istiyorsunuz?sizce şık olabilecek nedir? "siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz"mi denmeliydi? |
21-05-2002, 21:10 | #4 |
|
Merhaba,
Altarılan konudan anlamamız gerek maksat açıktır. Bilim gibi hayatın vazgeçilmez temel taşı olan bir alanda bile, bilimin emrettiği bir hususu AY. 1,2 ve 3. maddelerine aykırı diye reddetmek, hatta teklifini bile dile getirememek, elbetteki akla, bilime ve gerçeğe uygun olması icap eden medeni bir anayasanın ruhuna terstir. Bir taraftan, bilimin emrini bile reddederken, diğer yandan bilimsel özgürlükten ve gelişimden bahsetmek tezattır. Bu bakımdan, anayasa tekniği anlamında ve tamamen hukuki endişelerle sayın hukuk doktoruna gönülden katılıyorum. Bu konuda açıklama yapmak bize düşmez ama görünen bir durumu da belirtmeden edemeyeceğim... Laiklik konusunu vurgulamadaki niyet, sayın aristonun endişelenmesini gerektirecek anlamda değildir. Tamamen hukuk ve anayasa tekniği anlamında bir işarettir. Siyasi niteleme ve niyet taşımamaktadır ki biz bunu böyle algılayabiliyoruz, siz de farklı anlamamalısınız sayın aristo.. |
21-05-2002, 22:55 | #5 |
|
Bu Tartışmaya Katkı Sunanlara!...
Saygıdeğer Meslektaşlarım!
Bu tartışmaya katılarak görüş açıklamak isteyen ve tartışılmasını istediğim görüşlerin olgunlaşmasına katkıda bulunmayan isteyen dostlara bir çift sözüm olacak... Tartışmayı açarken kullandığım ifadelere bağlı kalarak ne söylemek istediğimi anlamaya ve yorumlamaya çalışınız. Görüşlerime elbette katılmak zorunda değilsiniz ama eleştirirken tartışmaya katkı yapma endişesi taşıyalım. İkinci olarak, siyasi ve ideolojik şartlanmışlıktan ve saplantılardan bağımsız olarak düşünmeye ve tartışmaya çalışalım. Bu forumdaki mesajlarımı izleyenler fark etmişlerdir: Hukukçu kimliğine ve formasyonuna sıkıca bağlı kalarak tartışmalara belli bir düzeyi düşürmeden katılmaya çalışıyorum. Slogan düzeyini aşmayan kısır tartışmaların ne kadar zevkli ve eğlenceli olduğunu bilirim. Fakat yararına inanmadığım için hiç bir zaman bu forumu bu tür fantazilerin arenası haline getirmek istemem. Şimdi bir örnek: Sevgili Aristo... Yine tarafımdan başlatılan bir tartışmada benzer bir uslubu takındığı ve külhanbey edasıyla masaya (kürsüye) yumruğunu (tokmağını) vurarak görüş beyan ettiği için, kendisine bir tariz ve telmihte bulunmuş ve takma adını Aristeus (Ünlü Korinthoslu General) olarak değiştirmesini önermiştim. Zararı yok. Herkesin aynı mizaçta ve üslupta olmasını bekleyemeyiz. Ama biraz insaflı olmasını bekleme hakkımız var. Şimdi bakalım: 1961 Anayasası "insan haklarına bağlı devlet" diyor. 1982 Anayasası "insan haklarına saygılı devlet"... Şimdi bu değişikliğin hiç bir anlamı yok diyorsanız, Anayasa Hukuku kitaplarına yeniden bakmanızı öneririm. İkinci olarak, bu değişiklik bir geriye gidiştir. Doğrusu, anayasamıza insan hakları konusundaki duyarlılığımızı daha iyi vurgulayan bir ilke (cümle) koymalıyız demenin ne sakıncası olabilir? İşte Anayasanın 2, 4 ve 27/I düzenlemesine göre böyle demenin sakıncası var. İşte ben yanlışa ve çelişkiye dikkat çekmeye çalıştım. "Bu maddelerde, demokratik, laik, üniter, sosyal, hukuk devletinin nitelikleri sayılıyor. Devlet ve ulus için hayatî önemi haiz nitelikleriyle, devlet ve ulusun var olmasının "olmazsa olmaz" simgeleri ifade ediliyor. Değişmezlik ilkesiyle, hayatî nitelik ve simgelerinin sürekliliğini ve geleceğini güvence altına alıyor. çünkü, bu, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunun bir vasiyetidir." Peki ben anayasanın değiştirilemez hükümlerini mi tartışmaya açıyorum. Yoksa sadece insan haklarına saygılı devlet ibaresini mi? O halde yukarıdaki cümlenin bu tartışmada yeri ne? Yani, "insan haklarına saygılı devlet ilkesi" Ata'nın vasiyeti midir? Lütfen, tartışmayı öngörülen mecrasından saptırmayın ve gülünç duruma düşmeyin sevgili Aristo.. Ayrıca bendeniz, "Ankara'nın başkent olması yanlış olmuştur, bunu değiştirmeliyiz" mi diyorum? Yoksa, bir bilim adamının günün birinde tamamen bilimsel endişe ve gerekçelerle böyle bir değişiklik teklifinde bulunabilme hakkından veya faraziyesinden mi söz ediyorum. Bu kişi, bir trafik uzmanı veya stratejik güvenlik uzmanı da olabilir. Atatürk laikliği, her türlü hurafe ve doğmalardan uzak bir akılcılık ve bilimin rehberliğinde yürümek olduğuna göre, Atatürkün söyledikleri ve yaptıklarının bir kısmının da konjonktürel bir anlam ve öneme sahip olduğu kabul edilmelidir. Hiç bir zaman değişmesi düşünülemeyen dogmaların (postüla), Atatürk devrimciliği ile de bağdaşır tarafı yoktur. Dikkat edilirse, değiştirilemez hükümlerden sadece iki örnek verdim. Diğerlerinin tartışılmasını dahi gündeme getirmedim. Ayrıca, bilenler iyi bilir ki, tartışmaya açtığım bu konu bendenizin keşfi değildir. Mümtaz Soysal'ı, Münci Kapani'yi okuyanlar ve bu alana birazcık ilgisi olanlar, Atatürkçülüğünden kimsenin kuşku duymayacağı düşünce ustalarının ve hukuk üstatlarının zaten bu konuları tartışmakta olduklarını bilirler. 15 yıla yakındır hukuk dersi anlatmaya çalışan bir öğretim üyesi olarak, bu tartışmada bunları yazmak zorunda kaldığım için üzgünüm. Lütfen bu tartışmayı sevgili aristo tarafından başlatılan "Türbanlı Duruşma Yapılabilir mi?" başlıklı tartışmaya dönüştürmeyin. |
22-05-2002, 04:25 | #6 |
|
Ankara'nın fay hattında olması.
Diyelim ki, Ankaranın (başka bir kent de olabilir) Başkent yapılığı yıllarda Depremle ilgili bilimsel çalışmalar yeterli değildi. Sonradan başkent olarak seçilen yerin çok tehlikeli bir fay hattının üzerinde olduğu net bir şekilde anlaşıldı. Şimdi bilim adamları başkentin değiştirilmesini mi önermeliler, yoksa arkadaşımızın dediği gibi FAY HATTINI MI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMALILAR?
Fay hattını değiştirme imkanı varsa bütün fay hatlarını ülkemizin dışına örneğin yönetimleri bizim gibi olmayan ülkelere(İran, ırak, suriye gibi) atsalar bence de uygun olur. Saygılarımla Av. Emin GÜNEŞ |
23-05-2002, 01:54 | #7 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Olmadı sayın Hukuk Doktoru,
1-Bu sizin için de geçerli mi hocam?
2-Siz de benim görüşlerime katılmak zorunda değilsiniz, eleştirirken malesef tartışmaya katkı yapma endişesi duymadan görüşlerimi açıkladım yanlış mı yaptım?
3-Benim hakkımda bu kanaate nasıl vardınız?Sizce geçerli olan bu günkü anayasa ilke ve kurallarına riayet ederek kendi mantığı içinde yorumlayanlar,benim gibi;siyasi ve ideolojik şartlanmışlık ve saplantı içindeler mi?bana karşı çok ağır ve haksız bir ithamda bulunmuyormusunuz acaba
4-ben gerçekten böylemi yaptım?
5-Emredersiniz hocam,isterseniz adımı ;siyasi ve ideolojik şartlanmış,saplantılı,sloganvari,kısır tartışmacı,fantazi arenacı,gülünç duruma düşen gibi isimlerle de değiştirebilirim isterseniz?
6-Ben sakıncası var dedim mi?sadece maddeleri bir bütün olarak değerlendirdiğim de "demokratik hukuk devleti"kavramıyla sizce yetersiz ifadenin aslında tamamlandığına işaret etmek istedim.
7-sakıncası var dedim mi?anayasa değişikliği nasıl yapılır kimler teklif eder?hangi çoğunlukla kabul edilir?değiştirilemeyecek hükümler derken anayasa hangi yetkili çoğunluğa hitap etmektedir?anayasa kimlere karşı kendini savunmaktadır?Bu maddelerin kabul ediliş mantığı nedir? Lütfen siz açıklayın sonra yargılayın
8-Sadece insan haklarına saygılı devlet ibaresini mi tartışmaya açtınız yani?
9-O cümle o parağrafın son cümlesi değil mi? bir bütünlük arzetmiyor mu ?
10-özür dilerim hocam,herşey öngördüğünüz mecralarda devam etsin.(burada sevgili kelimesini kullanmışınız tevazu göstermişiniz)
11-Siz demiyorsunuz hocam yine yanlış anlama olmuş,bu,yüce meclis üyelerimizin daha güvenli yerlere taşınması yerine memleketin her yerinde olduğu gibi Ankara'mızı da çok daha sağlıklı,güvenli ve güzel hale getirmenin daha uygun olabileceğini ifade etmek istedim Emin Güneş arkadaşımızın verdiği örneği düşündüğümde ister istemez aklıma japonya geliyor adamların her yeri deprem kuşağı değilmi?
12-Tabi hocam,ama sizce laikliğin konjonktürel anlam ve önemi kalmadı mı?
13-kesinlikle katılıyorum bu düşüncenize ama laikliğide bir dogma olarakmı değerlendiriyorsunuz?
14-Evet hocam,onlara da sonsuz saygım vardır.Bizim gerçekten değerli hocalarımız dan ikisini saydınız.Ben tartışılamaz demedim zaten daha önce dediğim gibi mevcut anayasamızın hukuki ve siyasi sistematiği içinde yorum getirdim.Ben her zaman özgür düşünceden yanayım Bu yüzden Atatürk devrimlerini, ve ulaşmak istediği çağdaş uygarlık seviyesini savunuyorum
15-Ben de çok üzgünüm hocam,size sonsuz saygım var ama yukarıda aktardığım ve benim hakkımda bahşettiğiniz ifadelerinizi okuyunca iyi ki sizin öğrenciniz olmadım diyorum.
16-Ne anlatmak istediniz?O tartışmayı da bendeniz icat etmedi günümüzün devam eden bir sorunu ve Öyle bir sorun ki yakın bir zamanda bir baro başkanımızın öldürülmesine kadar varan,sizin niçin laikliğe ısrarla vurgu yapılıyor sorunuzun bir cevabını bulabileceğiniz bir sorun.kaldı ki orada sorduğum sorular tamamen hukuki boyutta cevaplandırılması gereken sorular ve kaldı ki özgür tartışma ortamındayız değilmi? Neden o tartışmaya dönüştürmeyelim demenizi o bölümde lütfedin açıklayın varsa yanlışlarımızı gösterin biz de öğrenelim yanlış düşünüyorsak doğruyu bulalım
saygılar |
26-05-2002, 11:34 | #8 |
|
Olur Böyle Şeyler!...
Sevgili Aristo, doğrudan kendisini hedef alan eleştirilerimi ağır bularak ve avukatlık refleksi ile ve mesleki formasyonunu iyi kullanarak uzun bir savunma ortaya koydu. Bu açıklamasını "saldırı" değil, savunma hakkının kullanılması olarak değerlendiriyorum.
Tartışmayı başlatan kişi, bir bakıma ev sahibi sıfatıyla, gönderilen mesajlara karşı belki daha hazımlı olunması gerekirdi diye düşünerek ve uzun süredir avukatlık mesleğinden uzak kalışımı da dikkate alarak, karşılıklı yazılanları yeterli görüp izleyenlerin takdirine bırakıyorum. Birbirini tanımayan kişiler arasında ve sadece harflerle iletişim kurulan (sanal) bir ortamda bu tür "arıza"ların "arızi" olduğunu düşünüyorum. Selam, saygı ve iyi dileklerimle... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Ayıplı aracın iadesi için BK hükümleri çerçevesinde başvurulcağimiz hükümler neler? | av_mesutkaya | Meslektaşların Soruları | 6 | 26-12-2007 16:49 |
Forensik bilim nedir ? | Armağan Konyalı | Meslektaşların Soruları | 2 | 08-10-2006 01:12 |
Anayasanın Anayasaya Aykırılığı | Emin GÜNEŞ | Meslektaşların Soruları | 2 | 09-03-2003 03:06 |
Bilim Ve Hukuk:Kadına Yönelik Şiddette Kriminal Soruşturma | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 0 | 09-12-2002 22:44 |
Militan Demokrasi , Özgürlüğü Yoketme Özgürlüğü | glossator | Hukuk Sohbetleri | 7 | 01-07-2002 22:40 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |