Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bayilik sözleşmesi varsa anapara ipoteği mi teminat ipoteğimi daha yararlı olur?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-06-2009, 11:57   #1
serdarserdar

 
Varsayılan Bayilik sözleşmesi varsa anapara ipoteği mi teminat ipoteğimi daha yararlı olur?

Bayilik veren bayiden "teminat olarak" ipotek almak istiyor.Tabi bayilik sözleşmesi gereğince devamlı suretle mal alışverişi ve ödeme olacak.Bu durumda anapara ipoteği mi daha uygundur yoksa teminat ipoteği mi?

Problemin kaynağı 1:Anapara ipoteği mevcut bir borç için alınır.İpotek alındıktan sonra bayi mal alacak ve karşılığını ödeyecek.Bu durumda bayi ödemiş olduğu parayı ipotekten saydırıp ipoteğin fekkini sağlayabilir mi? sonradan aldığı malların bedelini ise sözleşme doğrultusunda talep et şeklinde isnatlarda bulunabilir mi?

Problemin kaynağı 2:Bayilik alan ve veren şirket.Anapara ipoteği aldığımız zaman bayilik verenin ticari defterlerinde alacak görülmeyecektir.Yani biz ticari defterlerde alacak görülmediği halde anapara ipoteği almış olacağız.İpoteğin feri olduğu düşünüldüğünde karşı taraf menfi tespit davasıyla anapara ipoteğini fekkettirebilir mi?
Old 29-06-2009, 14:08   #2
av.cemile

 
Varsayılan

Taşınmazın ekspertiz değerini belirleyip o değerin yaklaşık iki katı kadar doğmuş doğacak tüm borçlar için üst sınır ipoteği alsanız daha iyi olmaz mı?
Old 18-08-2009, 10:37   #3
eyinusruk

 
Varsayılan

Sn. Serdar Ş.,

En son ne yapmaya karar verdiniz ? Aynı durum benim için de geçerli ve kararsızım.

Bilginizi paylaşırsanız sevinirim.

Saygılar
Old 18-08-2009, 13:36   #4
serdarserdar

 
Varsayılan

İyi günler Eyinustuk,

1-Anapara ipoteği alırsak:
Şirket defterleri sahibi aleyhine yazılı delildir.Biz anapara ipoteği almış olmamıza rağmen bu alacak ticari defterlerimizde görünmüyorsa borçlu ipoteği verip hemen ardından ipoteğin iptalini isteyebilir.Bu mümkün.

Bunun çıkış noktası ise ipoteğin temelindeki ilişki için ayrı bir sözleşme yapmak.Bu sözleşmede de ipotek konusu borcun “ticari defterlerden ari mücerret bir borç” olduğunu açıkça belirtirsek ipoteğin temelindeki borç ilişkisini de anılan sözleşmeyle ispat etmiş oluruz.

Yani anapara ipoteği alırken, bayiye bu şekilde bir sözleşme imzalatmamız gereklidir.
Bu sözleşmenin bizi % 99 oranında koruyacağını düşünüyorum.Bununla doğrudan olmasa benzer Yargıtay kararları inceledim.Bununla doğrudan ilgili Yargıtay kararı yok.Ancak küçük bir ihtimal de olsa böyle bir yargılamadan ne çıkacağı % 100 garanti verilemez.Çünkü sözleşme olsa da ortada ticari defterler de var. Maliyeyle ilgili sıkıntılar ayrı tabi.

2-Üst sınır ipoteği alırsak:
Bayilik sözleşmesinin içine cari hesap sözleşmesini eklersek ilamlı icranın birçok imkanlarından faydalanabiliriz.

Sonuç olarak:Yukarıda belirtildiği gibi sözleşme yaparak anapara ipoteği de alabiliriz.Bayilik sözleşmesine cari hesap sözleşmesi ekleyerek üst sınır ipoteği de alabiliriz.

Ancak hem maliye hem de hukuki olarak % 100 sağlam bir ipotek almak istiyorsak, bayilik sözleşmesine cari hesap sözleşmesini ekleyip üst sınır ipoteği almaktır.
Old 18-08-2009, 13:56   #5
eyinusruk

 
Varsayılan

Sn. Av. Serdar Ş. ,
Cevabınız için teşekkür ederim.
Benim anladığım şu : Üst sınır ( teminat ) ipoteği aldığımızda ve bunu takibe koymak istediğimizde ipotek verenin cari hesabını da eklersek, ilamlı icra hükümlerinden faydalanırız ( ki böylece harç çok daha ödenir . )
Bu durumda, cari hesabın kat edildiğine dair bir ihtar da göndermek gerekecek midir ?
Teşekkürler
Old 18-08-2009, 18:06   #6
serdarserdar

 
Varsayılan

İyi günler Eyinusruk,

Aranızda bir cari hesap sözleşmesi olduğunu düşünün.Borçlu borcunu ödemiyor ve siz alacağınızı almak istiyorsunuz.Borçluya aşağıdaki Yargıtay kararında belirtildiği gibi ihtar çekeceksin.Bu ihtarı icra takibine ekleyerek borçluya icra emri göndereceksin.

Yani sorunun cevabı: ihtar göndermen kanuni zorunluluk. Aşağıdaki Yargıtay kararında uygulamayı ayrıntılı bulabilirsin.
İyi çalışmalar


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas:2008/12-72
Karar:2008/36
Karar Tarihi:30,01,2008

ÖZET: Mahkemece kredinin kullandırıldığına dair borçluyu ilzam edecek gerekli belgeler istenip, borçlunun kanundaki koşulları taşıyan ödeme belgesi varsa bunların da ibrazının istenmesi ile, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılıp ve ipotek limitinin aşılmayacağı da gözönünde bulundurularak sonuca gidilmelidir.

(2004 S. K. m. 33, 62, 68, 68/B, 72, 149, 149/A, 149/B, 150, 150/A, 150/I)

Taraflar arasındaki <itirazın kaldırılması> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 1. tcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 08.03.2007 gün ve 2007/24-247 sayılı kararın incelenmesi davacı/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 21.06.2007 gün ve 2007/10220-12759 sayılı ilamı ile;

(...Alacaklının takip dayanağı ipotek akit belgesine dayanarak başlattığı takipte borçlu borcun bir kısmına itirazla takibin o miktar için durmasını sağlamıştır. Alacaklı takibini İİK'nun 149/b madde koşullarında başlatmış, borçluya icra emri değil, ödeme emri tebliğ edilmiştir. Mahkemece anlaşmazlığın İİK'nun 150/a madde koşullarında çözümlenmesi gerekirken somut olayda İİK'nun 150/ı maddesinin uygulama yeri bulunmadığı göz ardı edilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı/alacaklı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.

Davacı/alacaklı kooperatif, 11.08.2006 tarihinde dava dışı borçlular ile davalı ipotek borçlusu aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişerek 20.000,00 YTL tutarında asıl alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek % 57 yıllık faiz ile tahsilini istemiş; fazlaya ilişkin ve faiz oranlarındaki artıştan doğan talep haklarını saklı tuttuklarını bildirmiş; takibini S.S. Ü. Esnaf Koop.'ne ait vadesi gelmiş 2005 Aralık, 2006 Mart, Haziran senetleri ile sözleşme gereği muaccel olan dört adet senet ana para ve kredi faizi, temerrüt faizi borcuna ve bunların teminatı olarak verilen teminat ipotek akit belgesine dayandırmıştır.

Borçlulara 11.08.2006 tarihli <İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takipte Ödeme Emri> gönderilmiştir (İİK 149/b).

Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı/Celal I. yasal sürede itiraz ederek; kısmi itiraz ettiğini, tahakkuk edilen borcun hangi nedenle talep edildiğinin açıkça anlatılmadığını, borcun mahiyetinin belirsizlik içinde olup, detaylı olarak açıklanmadığını, gerçek borçlunun Nazike O. olup, borçlu adına 13.350 YTL miktarında kefaleti nedeniyle borca mukabil kendisine ait taşınmazın ipotek edildiğini, mevcut borcun 3.077.35 YTL'sinin ödenip, makbuzların ekli olduğunu, geriye kalan 10.500 YTL borcun taksit mukabilinde borçlu tarafından ödeneceğini, bu nedenle fazlaya ait olan borca itiraz ettiğini; mal beyanı olarak da kefaleti nedeniyle ipotek etmiş olduğu taşınmazı, bildirmiştir.

İtiraz dilekçesi alacaklı tarafa ayrıca tebliğ edilmemiş; itirazın kaldırılması konulu eldeki dava 17.01.2007 tarihinde açılmıştır.

Mahkemece duruşma açılarak icra dosyası getirtilmiş ve ilk celse, İİK md. 150/a, 150/ı gereği hesabın kat edilmesine ilişkin noter aracılığı ile hesap özeti gönderilmediği ve söz konusu belgelerin İIK md. 68/1'de belirtilen belgelerden olmadığı gerekçesiyle borcun 9.500,00 YTL kısmına yapılan itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmiştir.

Davacı/alacaklı yanın temyizi üzerine Özel Daire'ce <Alacaklının takibini İİK'nun 149/b maddesi koşullarında başlattığı, borçluya ödeme emri gönderildiği, Mahkemece anlaşmazlığın İİK md. 150/a madde koşullarında çözümlenmesi gerekirken somut olayda İİK'nun 150A maddesinin uygulama yeri bulunmadığının göz ardı edilerek gidilen sonucun doğru olmadığı> gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkeme, <kararda İİK'nun 150/ı maddesinin maddi hatayla yer aldığı, ancak kararın diğer dayanaklarında ısrar ettiği, itirazın kaldırılması talebinin İİK'nun 150/a göndermesi ile 68/b maddesi hükümlerine göre çözüldüğü, hesap özetinin 68b/1. maddesine göre noter aracılığı ile borçluya gönderilmeyip, 68b/2. maddesine göre borçluya banka nezdinde itiraz imkanı verilmediğinden borçlunun İİK'nun 68b/3. maddesi hükmüne göre hesap özetini itirazsız kabul etmiş sayılamayacağı, keza İİK'nun 68b/3. maddesine göre alacaklı belgelerinin de 68/1. maddede belirtilen belgelerden sayılmadığı, rücu alacaklısı olarak takip başlatan alacaklı asıl alacaklının haklarına halef olduğundan fazlasına sahip olamayacağı, sonuca hiçbir etkisi olmayan maddi hatanın bozma sebebi yapılmasının hadisenin yorumunu ve anlaşılabilirliğini güçleştireceği> gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü temyize davacı/alacaklı vekili getirmiştir.

Mahkemece, İİK'nun 150/ı maddesinin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı, maddi hata sonucu kararda yer aldığı ifade edilmekle bu husus uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; alacaklı tarafından İİK 149/b maddesi koşullarında başlatılarak borçluya ödeme emri tebliğ edilen icra takibinde; ipotek borçlusu/davalının itirazının kaldırılmasına ilişkin alacaklı talebinin yasal dayanaklarının ne olduğu ve inceleme yönteminin nasıl olması gerektiği; bu cümleden olarak borçluya dava dışı banka tarafından hesap özeti borcunun gönderilmemesinin alacaklının belgelerinin İİK'nun 68/1 maddesinde sayılan belgelerden kabul edilmemesi ve dolayısıyla talebinin reddi sonucunu doğurup doğurmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin düzenlemeler ve taşıdığı özelliklerin ortaya konulmasında yarar vardır.

Bilindiği üzere ipotek, halen mevcut (doğmuş) veya ileride doğacak ya da ileride doğması muhtemel olan bir alacağın temini için tesis edilebilir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte kesin borç (karz) ipoteğine dayanılmış ise; eş söyleyişle, doğmuş bir alacağın temini için düzenlenen ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcunu ihtiva ediyorsa başvurulacak yol, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takiptir ve bu durumda 2004 sayılı icra ve İflas Kanunu'nun (İİK'nun) 149. maddesi gereği borçluya ve taşınmaz sahibi üçüncü şahsa birer icra emri gönderilir. Aynı kanunun 149/a maddesine göre, ilamların icrasına ilişkin aynı kanunun 33/1,2,3 maddeleri hükmünce, icranın durdurulması kararı alınmazsa da taşınmaz satılır.

Nitekim bu husus, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun <İcra emri> başlığını taşıyan 149. maddesinde;

<İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir.

Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir.>

Şeklinde düzenlenmiştir.

Buna karşılık, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte teminat (üst sınır-limit) ipoteğine dayanılmışsa kredi sözleşmesi cari hesap ilişkisi nedeniyle hesap özeti ihtarname tebliğ edilip edilmemesine göre uygulama yapılarak;

a) Kredi sözleşmesi-cari hesap ilişkisi nedeniyle hesap özeti-ihtarname tebliğ edilmiş ise; İİK'nun 150/1 maddesine göre yukarıda açıklanan şekilde icra emri gönderilmeli; şikayet vukuunda icra mahkemesince, ihtarnameye 8 gün içinde itiraz edilmesi halinde krediyi kullandıran tarafın alacağını İİK 68/b kapsamında diğer belgelerle ispatlaması halinde şikayet reddedilmeli; eğer ihtarnameye 8 gün içinde itiraz edilmemişse de İİK 149. maddesine göre ilamlı takibe ilişkin işlem yapılarak ve İİK 149/a maddesi göndermesi ile ilamların icrasına ilişkin İİK. 33/1, 2, 3 maddeleri hükmü uygulanmalı; icranın durdurulması kararı alınmazsa da taşınmaz satılmalıdır.

b) Kredi sözleşmesi cari hesap ilişkisi nedeniyle hesap özeti ihtarname tebliğ edilmemiş ise; bu durumda ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip yoluna başvurulmalı; borçluya İİK 149/b maddesine göre ödeme emri gönderilmelidir.

Konuya ilişkin 2004 sayılı icra ve iflas Kanunu'nun <Ödeme emri> başlıklı 149/b maddesi;

<149'uncu maddede yazılı haller dışındaki muaccel alacaklar için icra memuru, borçluya ve varsa taşınmaz sahibi üçüncü şahsa aşağıdaki kayıtlara uygun olmak üzere 60'ıncı maddeye göre birer ödeme gönderir.

1. Ödeme müddeti otuz gündür.

2. Yedi gün içinde itiraz olunmaz ve 1 numaralı bendde yazılı müddet içinde borç ödenmezse alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir.>

Hükmünü içermektedir.

Bu durumda borçlu veya üçüncü şahıs aynı kanunun 150. maddesi hükmü gereği ödeme emrine itiraz edebilir.

Bu husus <ödeme emrine itiraz> başlıklı 150. maddede;

<Borçlu veya üçüncü şahıs ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabilirler. Ancak, rehin hakkı itiraz konusu yapılamaz, ipoteğin iptali hakkında dava açılması halinde 72'nci madde hükümleri kıyasen uygulanır..>

Şeklinde ifade olunmuştur.

Açıklanan şekilde İİK 150. maddesine göre itiraz edilip, icra mahkemesinden itirazın kaldırılması istenirse de; mahkeme, IİK 150/a maddesi göndermesi ile İİK'nun 68. maddesindeki esaslara göre inceleme yapmalıdır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun <İtirazın İncelenmesi Usulü ve Hükümleri> başlıklı 150/a maddesinde:

<Ödeme emrine itiraz hakkında 62'den 72'nci maddeye kadar olan hükümler uygulanır.

Ancak; 1. İpotek, bir cari hesap veya işleyecek kredi vesaire gibi bir mukavelenin teminatı olarak verilmişse, icra mahkemesi bu mukavele ve bununla ilgili sair belge ve makbuzları 68'inci maddedeki esaslara göre incelemek yetkisini haizdir....>

Denilmekte;

Bu maddede atıf yapılan aynı kanunun <İtirazın kesin olarak kaldırılması> başlıklı 68. maddesinde ise;

<(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./16. md.) Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.

Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir.

İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur.

Borçlu murisine ait bir alacak için takibedilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar.

Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu takdirde vekil müteakip oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer mazereti olmadan gelmeyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır.

(Ek fıkra: 06/06/1985 - 3222/6 md.; Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/2 md.), (Değişik cümle: 17/07/2003-4949 S.K./16. md.) itirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.> şeklinde yer alan hüküm ile de incelemede esas alınacak yöntem düzenlenmektedir.

Hemen burada ifade edilmelidir ki, kural olarak, cari hesap-kredi sözleşmeleri yukarıda metni aynen alınan İİK'nun 68. maddesinde yazılı belgelerden değildir ve alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden icra mahkemesinden itirazın kaldırılması istenemez.

Ne var ki, bu kuralın iki istisnası vardır;

Bunlardan birisi İİK 150/a maddesi hükmünce cari hesap-kredi sözleşmesi ipotekle (limit-üst sınır) teminat altına alınmışsa alacaklının krediyi kullandırdığını belgelemesi halinde İİK 68. maddesindeki esaslara göre (İİK 62 ilâ 72 maddeleri hükümleri uygulanmak suretiyle) inceleme yapılması; diğeri de İİK'nun 68/b maddesi hükmünce cari hesap-kredi sözleşmesine dayanılarak noter aracılığıyla hesap özeti tebliğ edilip; buna 1 aylık sürede itiraz edilmemesi halinde İİK 68. maddede yer alan belge sayılarak, incelemenin yine bu maddedeki esaslara göre (İİK. 62 ilâ 72. maddeleri hükümleri uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmesidir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında;

Alacaklı kooperatif takibini, ipotek akit belgesine dayandırarak, İİK'nun 149/b madde koşullarında başlatmış; borçluya icra emri değil, yine İİK 149/b maddesine göre ödeme emri tebliğ ettirmiştir.

Borçlu, İİK'nun 150. maddesine dayanarak borca kısmi itirazda bulunmuş; takip itiraz edilen miktar yönünden durmuştur.

Alacaklı, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde ödeme emrine itirazın incelenmesine ilişkin İİK 150/a maddesine dayanarak borçlunun bu kısmi itirazının kaldırılmasını istemiştir.

Şu durumda mahkeme, İİK'nun 150/a maddesi göndermesi ile İİK'nun 68. maddesindeki esaslara göre inceleme yapmak durumundadır.

Bu esaslar gözetildiğinde, mahkemece yapılacak iş; kredinin kullandırıldığına dair borçluyu ilzam edecek gerekli belgeler (dahili çek, kasa tediye fişi vs) istenip, borçlunun İİK'nun 68. maddesindeki koşulları taşıyan ödeme belgesi varsa bunların da ibrazının istenmesi ile, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırmak ve ipotek limitinin aşılmayacağı da göz önünde bulundurularak sonuca gitmek olmalıdır.

Aksine ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilip, bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 30.01.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


T.C.
YARGITAY
12.Hukuk Dairesi

Esas:2008/9456
Karar:2008/11886
Karar Tarihi:09,06,2008

ÖZET: Borçlu borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmi veya imzası inkar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Somut olayda yasal süresi içinde hesap özetine itiraz edilmediğinden asliye hukuk mahkemesinde açılan kredi borcuna ilişkin menfi tespit davasının takibe hiçbir etkisi yoktur. Mahkemece borçlular isteminin reddine karar verilmesi gerekir.

(2004 S. K. m. 68/B, 149, 150)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Alacaklının limit ipoteğine dayalı olarak borçlu hakkında İİK. nun 150/1. maddesindeki koşulları da yerine getirerek başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte borçlu tarafça takip dayanağı alacağın ihtilaflı olduğundan bahisle takibin geri bırakılmasına ilişkin yapılan şikayet mahkemece takibin durdurulmasına biçiminde kabul edilmiştir. Oysaki; İİK. nun 150/1. maddesinde; <Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel bulunmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinin de yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü 149. madde uyarınca işlem yapar. Şu kadar ki krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara yazılı gayrinakdi kredi nedeniyle tazmini talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren 8 gün içinde noter aracılığı ile itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikayette bulunmak hakkı saklıdır, hükümleri getirilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükmünde açıklanması gereken hesap özetine 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde alacaklının icra emri göndermek suretiyle borçlu hakkında başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipteki alacağın esası ile ilgili bu aşamada icra mahkemesi nezdinde alacak kesinleştiğinden hiçbir tartışma yapılmaz. Ancak borçlu borcun sona erdiğini veya ertelendiğine ilişkin resmi veya imzası inkar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Somut olayda gözlendiği gibi yasal süresi içinde hesap özetine itiraz edilmediğinden asliye hukuk mahkemesinde açılan kredi borcuna ilişkin menfi tespit davasının bu takibe, bu aşamada hiçbir etkisi yoktur. Mahkemece borçlular isteminin yukarıda açıklanan madde hükümleri nazara alınarak reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde takibin durdurulmasına karar verilmesi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 09.06.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sadece Fatura Varsa İspat Nasil Olur avzaferyamaner Meslektaşların Soruları 5 02-03-2009 00:21
İki marka arasında farklı ibareler varsa bu marka hakkına tecavüz olur mu Av. Salim Meslektaşların Soruları 6 23-09-2008 18:30
Yazılı iş sözleşmesi varsa Av.Nesrin Meslektaşların Soruları 2 06-05-2008 13:35
Petrol Bayilik Sözleşmesi Satış taahhüdünün yerine getirilememesi NAZ80 Meslektaşların Soruları 4 29-04-2008 16:31
İlamsız İcra Takibi Alacaklının İkametgahında Yapılabilir mi (Alacak Sözleşmesi Varsa avukat_selcuk_bey Meslektaşların Soruları 8 27-04-2007 13:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04999304 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.