Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İhale ve KDV'ni ödeyecek sorumlu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-07-2007, 23:22   #1
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan İhale ve KDV'ni ödeyecek sorumlu

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre müzayede mahallerindeki satışlar, Katma Değer Vergisi’ne tabidir.

Bu sebeple, cebri ihaleler ile yine İİK hükümlerine göre yapılan ortaklığın giderilmesine ilişkin ihalelerde, Katma Değer Vergisi’nin tahakkuk etmesi doğaldır.

48 seri nolu KDV genel tebliğinde açıklandığı gibi belirtilen ihalelerde, vergi mükellefi satışı gerçekleştiren kurumdur.

Bir ortaklığın giderilmesine ilişkin gayrimenkul ihalesinde; satış şartnamesi, gazete ilanı ve taraflara tebliğ edilen satış ilanında KDV’nin alıcı tarafından ödenmesine ilişkin şart olmamasına rağmen, satış memuru KDV’nin alıcı tarafından ödenmesini istemekte, aksi halde ihaleyi feshedeceğini belirtmektedir.

1) Belirtilen olayda vergi tahakkuk ettiğine göre, ödeyecek sorumlu kimdir ?

2) Arttırma şartnamesinde hüküm bulunmamasına rağmen, satış memurunun KDV’nin alıcı tarafından ödenmemesi halinde ihaleyi feshetme yetkisi var mıdır ? Satış memuru ihaleden sonra, arttırma şartnamesinde bulunmayan bir şartı belirleyip, talep edebilir mi ? Yasal dayanağı nedir ?

Görüş ve katkılarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla.
Old 31-07-2007, 23:32   #2
Av.Turan

 
Varsayılan

sayın meslektaşım KDV yükümlüsünün alıcı olduğu kanunlarla açık ve nettir. bunun ayrıca belirtilmiş olmasına gerek olmadığını sanıyorum. merketlerde KDV alıcıdan tahsil edilecek diye yazılmadığından KDV ödemeyeceğim demek gibi olur bence.satın alan KDV ödemekle de yükümlüdür.
Old 01-08-2007, 00:27   #3
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Av.Turan, gerek katkınız nedeniyle, gerekse konuyu bir kez daha açıklama imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Soruyu özellikle KDV'nin fiyata, ihale bedeline dahil olup olmadığı,(dahil ise KDV'ni paydaşlar ödeyecektir.) ihale bedelinden ayrıca KDV ödenip ödenmeyeceği ( ayrıca ödenecekse bu takdirde de alıcı ödeyecektir.) yönüyle değerlendirdiğinizde, KDV'ni alıcının ödeyeceği görüşünüzü koruyor musunuz ?

Saygılarımla.
Old 01-08-2007, 02:28   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 1993/1731
Karar: 1993/5281
Karar Tarihi: 15.03.1993


Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün onanmasını mutazammın 5.11.1992 gün ve 5554/13161 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihan tetkiki Davacı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahalinden Daireye 1.2.1993 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Büyükçekmece -Kıraç Köyü- Ayazma çatığı mevkiinde kain, Büyükçekmece Tapu Sicil muhafızlığının pafta 1-6, parsel 845 no.da kayıtlı taşınmazın 1/2 hisse i15.5.1987 tarihinde, Orhan'a 12.470.000 TL. bedelle ihale edilmiştir. Barbaros mehmet tarafından açılan ihalenin feshi davası, 22.7.1988 tarih, 479-553 sayılı Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesi kararı ile red olunmuş, karar Dördüncü Hukuk Dairesi'nin 17.11.1988 tarih, 9243/9789 sayılı kararı ile onanmış, karar düzeltme istemi 23.1.1989 tarih 47/260 sayı ile red edilmiştir. KDV.nin yatırılması için yazılan 18.2.1991 tarihli muhtıra alıcıya 28.2.1991 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, muhtırada belirtilen 7 gün süre geçtikten sonra, 14.3.1991 tarihinde yatırılmış, Barboros Mehmet vekili 22.3.1991 tarihli dilekçesi ile; KDV, süresinde yatırılmamış olduğundan ihalenin feshini istemiştir.
Çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, KDV. mükellefinin ve yükümlüsünün kim olduğu, ne zaman kim tarafından yatırılması gerektiği, muhtıra tebliğine rağmen verilen süre içinde yatırılmaması halinde İİK.nun 133. maddesi gereğince ihale kararının satış memuru tarafından kaldırılması gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu'na göre, müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar, katma değer vergisine tabidir. Satış memurluklarınca yapılan satışlar açık artırma usulü ile yapılmaktadır. satışın yapıldığı yer müzayede mahalli durumundadır. Verginin alınması için, satış nerede yapılırsa yapılsın açık artırma ile yapılması yeterlidir. Satışı yapan satış memuru verginin mükellefidir. Satışın yapılması ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekte, kesin satış bedeli de verginin matrahını teşkil etmektedir. Satış kesinleşmeden taşınmazın fiilen alıcıya teslimi mümkün değildir. Olayda, ihalenin feshi davasının reddine ilişkin karar kesinleşmek ve, matrah belirlenmiş, taşınmazın teslimini isteme hakkı ve KDV'nin alıcıya ait olduğu belirtilmiş, satış tutanağında alıcı, KDV'ni yasal süre içinde, yatıracağını taahhüt etmiştir. Bu nedenlerle, KDV'ni yatırma yükümlülüğü alıcıya aittir. 18.12.1991 tarihli muhtırada; ihalenin feshi davası 23.1.1989 tarihinde Yargıtay'dan geçmek suretiyle kesinleşmiş olduğundan, taşınmazın satış bedeli ile KDV'sinin muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yatırılması, aksi taktirde ihalenin feshi cihetine gidileceği ihtar olunmuş, Muhtıra 28.2.1991 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, KDV. 14.3.1991 tarihinde Çatalca Vergi Dairesine yatırılmıştır. Bir işlem süresi içinde yapılmazsa, ilgili, o işlemden beklenen faydayı ve kendisini tahdit eden sonuc önlemek imkanını kaybeder. Satış memuru tarafından verilen süre, kesin süre niteliğindedir. Sonuçları da belirtilmiştir. KDV. verilen süre içinde yatırılmamış olduğundan İİK.nun 133. maddesi gereğince satış kararının Satış memuru tarafından kaldırılması gerekir. Muhtırada verilen 7 günlük süre geçtikten sonra KDV'nin yatırılmış olması, 7 gün geçmekle oluşmuş bulunan satışın kaldırılması koşullarını etkilemez. tellaliye resminin hemen veya verilen süre içinde ödenmemesi hali, 23.3.1955 tarih, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ihalenin satış memurluğunca resen bozulması nedeni olduğu gibi, KDV'nin de verilen süre içinde ödenmemesi de ihalenin bozulması nedenidir. İhalenin feshi davasında dayanılan maddi vakıalarla, bu davada dayanılan maddi vakıalar farklı olduğundan ihalenin feshi davasının reddedilmiş olması, İİK.nun 133. maddesine dayanılarak şikayette bulunmayı engellemez ve kesin hüküm oluşturmaz.
Açıklanan nedenlerle, satış memurunun, satış kararının kaldırmış olması yasaya aykırı olup, şikayetin kabulü gerekirken mercice red olunması isabetsizdir. Merci kararının zuhulen onandığı anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
Sonuç: Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 5.11.1992 tarih, 5554/13161 sayılı onama kararının kaldırılmasına, merci kararının yukarıda yazılı nedenle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15.3.1993 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************

Bu ve benzeri pek çok kararda ihale sonucunda matrahın belli olacağı ve bu matrah üzerinden hesaplanan KDV'nin alıcı tarafından ödeneceği belirtilmektedir. Ancak olayınızda şartnamede KDV ile ilgili hüküm bulunmaması özellik arzetmektedir. Buna ilişkin bir karar aradıysam da hususun şartnamede yer almamasının yaptırımına ilişkin bir karara rastlayamadım. Araştırmanızı bu yönde sürdürürseniz belki işinize yarayacak bir karar bulabilirsiniz. Ancak Resmi Gazetede yayınlanıp ilan edilen kanunların herkesi bağlayıcı olduğu düşünülürse KDV'den kurtulmanızın pek de mümkün olamayacağını düşünüyorum..
Old 01-08-2007, 09:50   #5
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Doğanel, doğru bir şekilde tespit ettiğiniz gibi konunun özelliği, şartnamede KDV'nin kimin tarafından ödeneceğine ilişkin hüküm bulunmamasıdır.

Gerçekten, arttırma mahallerindeki ihalelerden kaynaklanan KDV'nin alıcı tarafından ödenmesine ilişkin kararlarda, arttırma şartnameleri ya da satış tutanaklarında KDV'nin alıcıya ait olduğuna dair hükümlerin bulunduğu da özellikle vurgulanmaktadır.

Soruyla ilgili ilave bir bilgi daha vereyim, satış tutanağında da bu hususta bir açıklama olmayıp, sadece ihale bedelinin ödenmesi için süre verilmiştir.

Bu duruma rağmen, satış memurunun ihaleyi fesih yetkisinin olup olmadığı araştırılmaktadır.

Herhangi bir şekilde vergiden kurtulmaya çalışmak gibi bir amaç yoktur. Daha önce de belirttiğim gibi verginin tahakkuk etmesi kesindir. Sadece bu vergiyi ödeyecek kişinin doğru kişi olmasına özen gösterilmektedir. Eğer KDV fiyata dahilse, ( ihale bedeline ) satış bedelinden kesilerek ödenmesi de mümkündür.

Katkınıza teşekkür ederim.

Saygılarımla.
Old 01-08-2007, 12:35   #6
Av.Turan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Ö.Erol Yavuz
Sayın Av.Turan, gerek katkınız nedeniyle, gerekse konuyu bir kez daha açıklama imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Soruyu özellikle KDV'nin fiyata, ihale bedeline dahil olup olmadığı,(dahil ise KDV'ni paydaşlar ödeyecektir.) ihale bedelinden ayrıca KDV ödenip ödenmeyeceği ( ayrıca ödenecekse bu takdirde de alıcı ödeyecektir.) yönüyle değerlendirdiğinizde, KDV'ni alıcının ödeyeceği görüşünüzü koruyor musunuz ?

Saygılarımla.
sayın meslektaşım usulen kdv alış fiyatına eklenen bir değerdir her zaman. bu nedenle kdv nin fiyatın içinde ekli olduğunun belirtilmesi gerek. kdv üzerine ekleneceğinin belirtilmesine gerek olduğunu sanmıyorum. çünkü bu kanuni zorunluluktur. ama kdv fiyatın içinde olduğu zaman bunu belirtilmesi gerektiği düşüncesideyim.
Old 01-08-2007, 13:10   #7
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Turan
merketlerde KDV alıcıdan tahsil edilecek diye yazılmadığından KDV ödemeyeceğim demek gibi olur bence.

Alıntı:
Yazan Av.Turan
ama kdv fiyatın içinde olduğu zaman bunu belirtilmesi gerektiği düşüncesideyim.

Sayın Meslektaşım, ilk mesajınızdaki örneğe de cevaben KDV yasasının 57/1 hükmünü dikkatinize sunuyorum.

Madde 57 - 1. Perakende satışı yapılan mallara ait etiketlerde, Katma Değer Vergisinin satış fiyatına dahil olup olmadığı açıkça belirtilir. Vergi satış fiyatından hariç ise bunun miktarı ayrıca gösterilir.

Olayımıza dönecek olursak, daha farklı olduğunu sizde kabul edersiniz.KDV dahildir veya değildir, yasal dayanak arıyorum. Çünkü arttırma şartnamesi bu konuda esastır.

Saygılarımla.
Old 01-08-2007, 13:32   #8
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Karar müzayede ile ilgili değil ama yine de bir fikir verebilir. Sözleşme ve şartnamede KDV ile ilgili hüküm yoksa fiyatın içindedir diyor..

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/12049
Karar: 2004/1682
Karar Tarihi: 17.02.2004
ÖZET : Katma Değer Vergisi Kanunu gereğince, KDV’nin mükellefi satıcıdır. Taraflarca açıkça KDV'nin satış bedeline dahil olmadığı belirtilmedikçe, KDV satış bedeli içinde tahsil edilmiş sayılır ve mükellef olan satıcı bu vergiyi yatırmak zorundadır.
(3065 s. KDVK m. 8, 46)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat A.D. gelmiş, diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildi ten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, maliki oldukları taşınmazı 24.6.1998 tarihinde davalılara satıp tapuda devir işlemini yaptıklarını, satış bedeli içerisinde Katma Değer Vergisinin bulunmadığını, Maliye Bakanlığı hesap uzmanları kurulunun vergi inceleme raporunda KDV'nin borçlulardan alınmadığını, satış bedeli üzerinden aleyhlerine KDV tahakkuk ettirildiğini, vergi dairesi ile yapılan uzlaşmaya göre KDV'yi taksitler halinde gecikme zamını ile birlikte ödemeye başladıklarını ileri sürerek asıl ve birleşen davalarda ödedikleri miktarlar için yaptıkları İcra takiplerine davalıların itirazlarının iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar, KDV'nin satış bedelinin içerisinde olduğunu, davacı ile aralarında düzenlenen sözleşmelerde KDV'nin alıcıya ait olacağına dair bir hüküm bulunmadığını belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davalardan toplam 39.000.000.000 TL üzerinden itirazın iptaline, fazlaya ilişkin talep ve davacının reddine karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu gereğince, bu verginin mükellefi satıcıdır. Taraflarca açıkça KDV'nin satış bedeline dahil olmadığı belirtilmedikçe, KDV satış bedeli olmadığı belirtilmedikçe, KDV satış bedeli içinde tahsil edilmiş sayılır ve mükellef olan satıcı bu vergiyi yatırmak zorundadır. Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerde ve ihale şartnamesinde KDV'ne dair hüküm bulunmadığından satış bedeli içinde tahsil edilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 375.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 17.2.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 01-08-2007, 13:47   #9
halit pamuk

 
Varsayılan

Sayın Doğanel tarafından sunulan son karar haklı ve yerindedir.

Bu verginin yükümlüsü, Satıcıdır. Dolaylı bir vergi olduğu için vergi alıcılara yansımaktadır.

Kanaatimce Alıcı ile satıcı bir satış bedeli konusunda anlaşmaktadır.Satış bedeli içinde KDV'DE vardır. Böylece KDV'yi alıcı ödemektedir.

Somut olayda da şartnamade de KDV gösterilmemişse, hemen kestirip atılıp "Alıcı sorumludur" gibi ifade doğru olmaz.Bu konuyu tartışmakta fayda olacağını düşünüyorum.

Ayrıca HGK' nun 2004/19-456 sayılı kararını da biliyorsunuz orada da

"Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirme yapıldığında: Bedel unsuru, satış sözleşmesinin esaslı unsurlarından biridir. Satıcının, başlangıçta üzerinde iradelerin birleştiği bedel ( alıcının satıcıya ödeyeceği tutar ) dışında, alıcıdan sonradan ayrıca bir istemde bulunmasına olanak yoktur. Dolayısıyla, somut olayda olduğu gibi, satış bedelini tahsil ederken, alıcıdan ayrıca Katma Değer Vergisi isteyip almamış olan satıcı, sonradan alıcıdan bu yönde bir istemde bulunamaz"

denilmektadir.

İlginç bir karar bakınız:

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2001/13-112
K. 2001/291
T. 28.3.2001
• KATMA DEĞER VERGİSİNDEN ALICININ SORUMLULUĞU ( İhale Şartnamesinde Müşterinin Tüm Vergi, Resim ve Harçlardan Sorumlu Olduğunun Belirtilmiş Olması )
• İHALE ŞARTNAMESİNDE VERGİLERDEN MÜŞTERİNİN SORUMLU OLACAĞININ BELİRTİLMİŞ OLMASI ( KDV'nin Alıcıdan Tahsili Davası )
• ALICININ KDV'DEN SORUMLULUĞU ( Satış Şartnamesinde Tüm Vergilerden Alıcının Sorumlu Tutulmuş Olması )
3065/m.8,9
ÖZET : Davacı, ihale yoluyla taşınmazı davalıya satmış ancak katma değer Vergisini tahsil etmemiştir; vergi dairesi tarafından aleyhine icra takibi yapılması üzerine şartnameye göre davalının KDV'den sorumlu olduğu iddiasıyla alacak davası açmıştır. Taraflar arasındaki satış şartnamesine göre "...müşteri ihale ile ilgili vergi, resim, harçlar ve diğer giderleri ödemek zorunda olduğundan... yerel mahkemenin " yapılan işlemin KDV'ye tabi olduğu gerekçesiyle davalının KDV'den ve bunun gecikme zammı ve yargı harcı ile yükümlü bulunduğuna ilişkin direnme kararı yerindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 5. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.7.1999 gün ve 1996/424 E. 1999/340 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 2.1.2000 gün ve 1999/8653 E. 2000/122 K. sayılı ilamiyle; ( ...Davacı, ihale yoluyla davalıya taşınmaz sattığını, yapılan satış işleminin 3065 sayılı Yasa kapsamında bulunmadığı zannıyla davalıdan KDV tahsil etmediğini, sonradan mülkiye müfettişlerinin bu durumu saptayıp Defterdarlığa bildirmeleri üzerine vergi dairesinin kendisi aleyhine takibata başladığını, şartnameye göre, KDV'den davalı alıcının sorumlu bulunduğunu,.istenildiği halde davalının ödemediğini ileri sürerek, asıl ve birleştirilen davalarda, vergi dairesine ödediği toplam 28.848.750.000 TL'nin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, satış ilamnda ve encümen kararında KDV'nin alıcıya ait olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, o nedenle KDV'den sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, yapılan satış işleminin KDV'ye tabi olduğu, ancak, davalının kusur cezası ve onun gecikme zammından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davalarda toplam 24.273.900.000 TL.'nın ödetilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalının temyiz itirazlarına gelince: Davacı idarenin, ihale yoluyla davalıya taşınmaz sattığı, işlemin Katma Değer Vergisine ( KDV ) tabi bulunmadığı düşüncesiyle satış bedelini alırken davalıdan bunu tahsil etmediği, bilahare mülkiye müfettişlerinin bildirimi üzerine vergi dairesinin takibata geçmesi nedeniyle uyuşmazlık konusu parayı davalıdan istediği, ödenmeyince asıl davayı; onun yargılaması sırasında yaptığı ödemeler çerçevesinde de birleştirilen davaları açtığı anlaşılmaktadır. Satış bedelini alırken, davalıdan KDV istememiş olduğu davacının kabulündedir. Hemen belirtilmelidir ki, 3065 sayılı yasaya göre KDV'nin mükellefı ve sorumlusu, alıcı veya.müşteri değil, malı teslim eden veye hizmeti görendir. ( Madde 8 ve 9 ) Satıcı maliyeye ödediği katma değer vergisini alıcı adına değil, kendi adına ödendiğin düzenlenen belgede, KDV'nin satış bedelinden ayrı olarak gösterilmesi ve alıcının da kabul etmesi halinde, satıcı bu vergiyi hesaplayarak alıcıdan satış bedeli ile birlikte ayrıca tahsil edebilir. Alıcı bunu kabul etmezse, doğaldır ki satıcı malını satmayabilir. Aksi halde, yani satış bedelini tahsil ederken ayrıca KDV talep etmemiş ise, sonradan bu vergiyi alıcıdan talep edemez. Dava konusu olayda davacı, taşınmazın satış bedelini aldıktan ve böylece davalı ile aralarındaki hukuki ilişki sona erdikten sonra, ödediği KDV'yi alıcıdan talep etmekte olup, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde bu talebin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, özellikle yanlar arasındaki satış şartnamesinin 8. maddesinde; "...müşterinin ihale ile ilgili vergi, resim, harçlar ve diğer giderleri ödemek zorunda olduğunun..." kararlaştırılmış bulunmasına göre yerel mahkemenin bu koşula bağlı olarak, davalının KDV ve bunun gecikme zammı ve yargı harcı ile yükümlü bulunduğuna ilişkin direnme kararı yerindedir.
Ne varki; mahkemece hükmedilen miktar yönünden inceleme ve değerlendirme yapılmadığından bu konuda temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı idare alacağının miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 28.3.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 02-08-2007, 00:18   #10
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

KDV nin özelliği açısından bu içtihat sunulmuştır.[b]T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2006/12-759
Karar: 2006/760
Karar Tarihi: 29.11.2006
ÖZET: Somut olayda alacaklı[FONT=Tahomaı, H... Bankası A.Ş. yasanın anılan maddesi kapsamına girdiği için 4389 sayılı Kanun'un 14/5-c gereğince harçtan muaftır. O halde, şikayetin kabulü ile alınmasına karar verilen KDV, damga resmi vergilerinin ve tellaliye ücretinin alacaklılardan tahsiline yönelik icra müdürlüğüne işlem yapılması için talimat verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
[/size][/font]
(2709 S. K. m. 73) (3065 S. K. m. 1,19) (2464 S. K. m. 67, 68, 71) (213 S. K. m. 19) (4389 S. K. m. 14/5-c, Ek m. 5)
Taraflar aras[/size]ındaki <icra müdürlüğü işleminin şikayet yoluyla iptali isteminden> dolayı yapılan yargılama sonunda; Gerze İcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.01.2005 gün ve 2004/15 E.-2005/1 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay On ikinci Hukuk Dairesinin 20.06.2005 gün ve 2005/9079-13222 sayılı ilamı ile; (...Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; 4389 sayılı Kanun'a 5020 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesinde (Kamu bankalarında <H... Bankası A.Ş. dahil> ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır) hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda alacaklı, H... Bankası A.Ş. yasanın anılan maddesi kapsamına girdiği için 4389 sayılı Kanun'un 14/5-c gereğince harçtan muaftır. O halde, şikayetin kabulü ile alınmasına karar verilen KDV, damga resmi vergilerinin ve tellaliye ücretinin alacaklılardan tahsiline yönelik icra müdürlüğüne işlem yapılması için talimat verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, icra müdürlüğü işleminin şikayet yoluyla iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı H... Bankası A.Ş. vekili; müvekkili Banka tarafından davalılar aleyhine girişilen ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi sonunda, davalılara ait ipotekli taşınmazın alacağa karşılık müvekkiline ihale edildiğini, ihalenin kesinleşmesinden sonra taşınmazın her türlü resim, vergi ve harçtan muaf olarak müvekkili Banka adına tapuya tescili için 18.11.2004 tarihinde İcra Müdürlüğüne yaptıkları başvurunun 03.12.2004 tarihli kararla reddedildiğini; ancak, özelleştirme ve yeniden yapılandırma kapsamında bulunan müvekkili tarafından satın alınan taşınmazın, tapu alım ve satım harçları, Katma Değer Vergisi ve Damga Vergisinden muaf olarak tapuda tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek bu yöndeki taleplerinin reddine dair İcra Müdürlüğünün 03.12.2004 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/borçlulara usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmamışlardır.
Mahkemenin, <davacı Bankanın 4389 sayılı Yasa'nın 14/5-c maddesi gereğince harçtan muaf olduğu, ancak 4684 sayılı Kanun'un 18. ve 19. maddeleri uyarınca vergi ödemekle yükümlü bulunduğu> gerekçesiyle <şikayetin harç yönünden kabulüne, takip dosyasında davacı Bankanın alacağına mahsuben ihale ile satın aldığı 1544 parsel sayılı taşınmaz ve takiple ilgili harç alınmasına yönelik işlemin iptaline; şikayetin vergi yönünden reddi ile İcra Müdürlüğünce takip dosyasından yürütülen işlemler nedeniyle vergi alınmasına yönelik işlemin iptali isteminin reddine> dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı Türkiye H... Bankası A.Ş. tarafından davalılar aleyhine girişilen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde, 1544 parsel sayılı taşınmazın davacı Banka alacağına karşılık ihale edildiği; taşınmazın resim, vergi ve harçtan muaf olarak Banka adına tescili yönündeki alacaklı talebinin, İcra Müdürlüğünün 03.12.2004 tarihli kararıyla reddedildiği anlaşılmaktadır. 4389 sayılı Yasa'nın 14/5-c maddesi kapsamına giren davacı Bankanın harçtan muaf olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; davacı/alacaklı Türkiye H... Bankası A.Ş.'nin Katma Değer Vergisi, Damga Resmi ve tellâliye ücretinden muaf olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
1- Öncelikle belirtilmelidir ki; vergi, kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzel kişilerden mali güçlerine göre istenen bir yükümlülüktür.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler, kişilerden kimi kamu hizmetleri karşılığında ya da bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır ve tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılım payını ifade eder.
Katma Değer Vergisi, mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisidir (Prof. Dr. Mehmet Ali Canoğlu - Doç. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu, Vergi Uygulamaları ve Muhasebesi, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. İstanbul, 1990, sh. 425).
Katma Değer Vergisi de dahil vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri, kamu gücüne dayanılarak tek taraflı iradeyle ve gerektiğinde zorla alınmaları ve bir yasayla konulmalarıdır.
Nitekim T.C. Anayasası'nın 73. maddesi, <Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır> düzenlemesini içermektedir.
Buna göre vergi yükümlülüğünün konusu, yükümlüsü, matrahı ve oranı ile, vergiden doğan ödev ve usul ilişkilerinin yasayla düzenlenmesi gerektiği gibi; vergi kanunlarının hükümleri içinde esasen vergilendirilmesi gereken bir kısım konuların vergi dışı bırakılmasına ilişkin istisna ve belirli kişiler veya grupların vergi mükellefiyeti dışında bırakılmasına ilişkin muafiyetlerin açıkça yasayla düzenlenmesi gerektiğinde kuşku ve duraksama bulunmamaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun <Verginin konusunu teşkil eden işlemler> başlıklı 1. maddesinin 3/d bendinde, <Müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışların katma değer vergisine tabi olduğu>; <Vergiyi doğuran olay> başlıklı 10. maddesinin (a) bendinde <Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla vergiyi doğuran olayın meydana geldiği>; <Mükellef> başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise <Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların Katma Değer Vergisinin mükellefi olduğu> belirtilmiştir. (Buradaki <Teslim> kavramı, 2. maddede <Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmezdir> şeklinde tanımlanmıştır.)
Aynı Kanunun <İstisnaların Sınırı> başlıklı 19. maddesinde de; <Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma Değer Vergisine istisna ve muafiyetler ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir. Uluslararası anlaşma hükümleri saklıdır.> hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenlemelerin, uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu müzayede mahallerinde yapılan satışlar bakımından ortaya koyduğu sonuç şudur:
Katma Değer Vergisi Kanunu'nun müzayede mahallerinde yapılan satışlar için öngörmüş bulunduğu mükellefiyet, farklı bir uygulama niteliğindedir ve bu uygulama vergi hukuku açısından da özellik arz etmektedir.
Bilindiği üzere müzayedeler, ya mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde zorunlu (cebri) veya istem üzerine (ihtiyari) olabilmektedir. İcra-İflas Yasası ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa hükümlerine göre yapılan müzayedelere cebri müzayede, diğer yöntemlerle yapılan müzayedelere ise ihtiyari müzayede denilmektedir.
Katma Değer Vergisi açısından ister cebri ister ihtiyari olsun, müzayede mahallerinde yapılan satışlar ile gümrük depolarında yapılan satışlar katma değer vergisine tabi olmaktadır. Bu durumda müzayede mahallerinde satışı gerçekleştiren kurum veya kuruluş, satış işleminin gerçekleşmesi ile birlikte katma değer vergisi hesaplanacak ve bu işlem dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisini ödemekle yükümlü olacaktır. Katma Değer Vergisi uygulaması açısından açık artırma ile satışın yapıldığı yer, müzayede mahalli durumundadır. Bu bağlamda verginin alınması için satış nerede yapılırsa yapılsın açık artırma ile yapılması yeterli olmaktadır.
Ancak; ekonomik ve sosyal şartlar göz önünde tutularak 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nda çeşitli muafiyet ve istisnalar ile indirimlere yer verilmiş olup; İhracat İstisnası, Araçlar Petrol Aramaları ve Teşvik Belgeli Yatırımlarda İstisna, Taşımacılık İstisnası, Diplomatik İstisnalar, İthalat İstisnası, Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisna ve Muafiyetler Katma Değer Vergisi Kanunu'nda ve bu Kanuna eklenen geçici maddelerde açıkça düzenlenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; Katma Değer Vergisi Kanunu'nda belirtilen istisna ve muafiyetler, kapsam ve nitelik itibariyle sınırlı olarak sayılmış olup; Yasa koyucu, cebri icra yolu ile yahut müzayede yöntemi ile satılan bir malın alıcısının Katma Değer Vergisinden muaf tutulmasına dair bir düzenleme getirmemiştir.
Az yukarıda sözü edilen Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 19. maddesinin açık hükmü karşısında; cebri icra yoluyla satılan bir malın alıcısının diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümlerinden yararlanması da bu vergi bakımından geçersiz olup, durumu değiştirmemektedir.
Bu itibarla, cebri icra yolu ile satılan mahcuzu alacağına mahsuben teslim alan davacı/alacaklı Banka, muafiyetten faydalanamayacaktır.
Hal böyle olunca; davacı/alacaklı Bankanın kesinleşen ihale bedeli üzerinden katma değer vergisini ödemekle yükümlü bulunduğunu benimseyen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yukarıda yazılı nedenle onanmalıdır.
2- 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 67. maddesinde <Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediyelere ait hal, balıkhane, mezat yerleri ve ilgilinin isteğine bağlı olarak belediye münadisi veya tellalı bulundurulan sair yerlerde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından her ne surette olursa olsun her çeşit menkul ve gayrimenkul mal ve mahsullerin satışı, telallık harcına tabidir> hükmü öngörülmüştür.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 68. maddesine göre harcın mükellefi, mal ve mahsulünü satan kişidir. Harç, anılan Kanun'un 71. maddesi gereğince belediyece görevlendirilen yetkililerce tahsil edilmektedir.
Kanundaki bu düzenleme, Belediyenin hizmeti karşılığı alınan Tellallık Harcının, mezat yerinde ihalenin yapılmasıyla tahakkuk ettiğini ve ihale sonucunda belirlenen satış bedeli üzerinden ihale tutanağı düzenlendikten sonra tahsil edildiğini göstermektedir.
Diğer bir ifadeyle harcı doğuran ve tahakkuk ettiren işlem, tellal ve alıcının da imzasını taşıyan artırma tutanağı ile ihalenin tekemmülüdür.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; tellaliye harcının, tellallık hizmeti karşılığında belediyece görevlendirilen yetkililerce tahsil edilen, belediyenin kendi geliri olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
O halde uyuşmazlık konusu Tellallık Harcının, icra müdürlüğü aracılığıyla satışa çıkarılan borçluya ait taşınmazın ihalesine alıcı sıfatıyla katılan ve ihale üzerinde kalan davacı/alacaklı Banka tarafından ödenmesi gerekir.
Belirtilen nedenle, davacı Bankanın tellallık harcı mükellefi olduğu yönündeki direnme kararı isabetlidir.
3- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 19. maddesinde; vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı açıklanmış olup; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde de, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; bu Kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu noktada; icraca satış sırasında düzenlenen tutanak, satışın kesinleşmesi ile hüküm ifade edip, damga vergisine konu teşkil eder. Bir başka ifadeyle, ihale kesinleşmesi üzerine, ihale sebebi ile alınması gereken damga vergisi doğmaktadır.
Ancak; diğer Kanunlarda öngörülen istisna ve muafiyetlerin, damga vergisi açısından geçerli olduğu kuşkusuzdur.
Bu noktada; 4389 sayılı Kanun'a 5020 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesinde <Kamu bankalarında (H... Bankası A.Ş. dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır> hükmüne yer verilmiş olup; aynı Kanunun 14/5-c maddesinde, borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve masrafların Fon alacağından mahsup edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Açıklanan bu yasal durum karşısında; kamu bankası statüsünü koruyan alacaklı Türkiye H... Bankası A.Ş.'nin damga vergisinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davacı/alacaklı Bankanın damga vergisinden sorumlu olmadığı gözetilerek, bu yöndeki şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen temyize konu direnme kararında isabet görülmemiştir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: 1- Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen nedenlerden dolayı davacı vekilinin Katma Değer Vergisi ve Tellaliye Harcına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının buna ilişkin bölümlerinin ONANMASINA,
2- Yukarıda 3 numaralı bentte belirtilen nedenlerden dolayı davacı vekilinin Damga Vergisine ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının HUMK'nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve [/size]İçtihat Programları
**************************************
Old 04-03-2009, 21:42   #11
üye13363

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/20442

K. 2009/1967

T. 20.1.2009

� BANKANIN KREDİ BORCUNA KARŞILIK ALDIĞI İPOTEK ( Kesinleşen Takip Üzerine Taşınmazı İhalede Alacağına Mahsuben Alması - KDV Uygulamasından Muaf Olacağı )

� KATMA DEĞER VERGİSİNDEN MUAFİYET ( Bankanın Alacağına Karşılık Borçlu ve Kefilinin Borçları İle İlgili Olarak Onlara Ait İpotek Koyduğu Taşınmazları Cebri İcra Yolu İle Alması )

� KREDİ KARŞILIĞI BANKANIN ALMIŞ OLDUĞU İPOTEK ( Dayalı Olarak Başlattığı ve Kesinleşen Takip Üzerine Taşınmazı İhalede Alacağına Mahsuben Alması - KDV Uygulamasından Muaf Olacağı )

� BANKANIN İHALEDE ALDIĞI TAŞINMAZ ( KDV Uygulamasından Muaf Olduğu - İpoteğe Dayalı Olarak Başlattığı ve Kesinleşen Takip Üzerine Alacağına Mahsuben Alması )

3065/m. 1/3-d, 17/r

ÖZET : Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17. maddesinin değişik ( r ) bendinde bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin ( müzeyede mahallinde yapılan satışlar dahil ) bankalara devir ve teslimleri�nin KDV�den muaf olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda Danıştay kararları Yargıtay ve diğer Daire görüşlerine ve uygulamaya uygun olarak yeniden oluşturulan içtihatlarımız doğrultusunda, alacaklı bankanın alacağına karşılık borçlu ve kefilinin borçları ile ilgili olarak onlara ait taşınmazları cebri icra yolu ile aldığı takdirde KDV den muaftır.
Somut olayımızda alacaklı banka kredi borcuna karşılık almış olduğu ipoteğe dayalı olarak takip başlatmış, kesinleşen takip üzerine taşınmazı ihalede alacaklı banka alacağına mahsuben almıştır. Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere alacaklı banka KDV uygulamasından muaf olacağı için kendisinden bu konuda ödeme yapılması istenemez.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından işlenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı banka kredi alacağı sebebi ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğini, alacağa mahsuben banka adına alınan taşınmazlara ilişkin olarak KDV bedelinin bankadan talep edilmesi gerektiğini KDV bedelinin ödenmesine ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece bankanın KDV�den muaf olmadığından şikayetin reddine karar verilmiştir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 1. maddesinde, Türkiye�de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir, hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun 1. maddesinin ( d ) bendinde, müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışların katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmış, 15 ve 48 seri nolu Katma Değer Vergisi genel tebliğlerinin müzayede mahallinde yapılan satışları düzenleyen bölümünde cebri icra, izeleyi şuyu ipoteğin paraya çevrilmesi ve tasfiye vs nedenlerlere müzayede mahallerinde yapılan açık artırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki satışların katma değer vergisine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Yasa maddesi ve uygulamaya ilişkin tebliğler birlikte değerlendirildiğinde müzayede mahallerinde yapılan aleni ve özel satışlar ile cebri satışların ticari olup olmadığına bakılmaksızın katma değer vergisine tabi olması gerekmektedir. Yüksek Mahkeme olan Danıştay�ın Kararları da bu yöndedir. Uygulamada cebri icra satışlarında KDV alınmakta olup KDV kanununda cebri icra ile ilgili özel bir düzenleme mevcut değildir. Cebri icradaki KDV alımı Katma Değer Vergisi Kanunun 1/3-d bendi uyarınca yapılmaktadır. Yasa koyucu Katma Değer Vergisi Kanunu 11 ve sonraki maddelerinde Kanunun 1. maddesine göre KDV den sorumlu olanlarla ilgili olarak bazı hallerde muafiyete ilişkin düzenlemeler getirmiştir. Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17. maddesinin değişik ( r ) bendinde bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin ( müzeyede mahallinde yapılan satışlar dahil ) bankalara devir ve teslimleri�nin KDV�den muaf olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda Danıştay kararları Yargıtay ve diğer Daire görüşlerine ve uygulamaya uygun olarak yeniden oluşturulan içtihatlarımız doğrultusunda, alacaklı bankanın alacağına karşılık borçlu ve kefilinin borçları ile ilgili olarak onlara ait taşınmazları cebri icra yolu ile aldığı takdirde KDV den muaftır.
Somut olayımızda alacaklı banka kredi borcuna karşılık almış olduğu ipoteğe dayalı olarak takip başlatmış, kesinleşen takip üzerine taşınmazı ihalede alacaklı banka alacağına mahsuben almıştır. Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere alacaklı banka KDV uygulamasından muaf olacağı için kendisinden bu konuda ödeme yapılması istenemez.
Mahkemece şikayetin kabulü ile KDV alınmasına ilişkin İcra Memuru işleminin iptaline karar verilmesi gerekir iken aksi düşünce ile şikayetin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK�nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 20.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sokakta halı yıkayan 3 bin YTL ödeyecek Seyda Hukuk Haberleri 0 17-05-2007 09:04
Arınç tazminat ödeyecek Kavaz Hukuk Haberleri 0 23-12-2006 12:40
Elektriği kesen cezasını ödeyecek ahmetsacit Hukuk Haberleri 0 27-08-2006 18:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05868411 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.