Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

senetteki kefillik...

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-08-2010, 12:44   #1
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan senetteki kefillik...

Somut olayda:
Şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür, görevden ayrıldıktan sonra, eskiden temsil ettiği şirketin kaşesini bastığı senetlerle şirketi kefil sıfatı ile borçlandırmış durumda. Senetteki asıl borçlunun varlığından dahi şüpheliyiz. Yani müvekkil adayı şirket, hiçbir ilişkisi bulunmayan borçlu ve lehdarın yazılı olduğu senette kefil sıfatı ile borçlandırılmış ve hakkında icra takibine geçilmiş. Senette ve takipte bir unsur eksikliği bulunmamakta. Esasa ilişkin önerileriniz için şimdiden teşekkürler...
Old 15-08-2010, 20:43   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Müdürün temsil yetkisinin kaldırıldığına dair üçüncü kişilere ilan yapılmış mıdır?
Old 16-08-2010, 00:43   #3
quzrikta

 
Varsayılan

bu karar başka bir başlık altında da yayınlanmıştı. yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/3708
K. 2000/4376
T. 16.5.2000
• YETKİSİZ TEMSİLCİNİN İMZALADIĞI SENET ( Bizzat Sorumlu Olacağı/Keşideci Yönünden Geçersiz Olduğu - Hamilin İyiniyetli Olup Olmadığı Ciro Silsilesinde Kopukluk Meydana Gelip Gelmediği Teminat Senedi Olup Olmadığı Hususlarının Araştırılmasına Gerek Bulunmadığı )
• BONONUN KEŞİDECİYİ BAĞLAMAMASI ( Yetkisiz Temsilcinin İmzaladığı Senetler/Bizzat Sorumlu Olacağı - Hamilin İyiniyetli Olup Olmadığı Ciro Silsilesinde Kopukluk Meydana Gelip Gelmediği Teminat Senedi Olup Olmadığı Hususlarının Araştırılmasına Gerek Bulunmadığı )
• BONO HAMİLİNİN İYİNİYETİ ( Araştırılmasına Gerek Bulunmadığı - Yetkisiz Temsilcinin İmzaladığı Senetler/Bizzat Sorumlu Olacağı Keşideciyi Bağlamayacağı )
• CİRO SİLSİLESİNDE KOPUKLUK ( Yetkisiz Temsilcinin İmzaladığı Senetler/Bizzat Sorumlu Olacağı Keşideciyi Bağlamayacağı - Araştırılmasına Gerek Bulunmadığı )
• TEMİNAT SENEDİ NİTELİĞİ ( Araştırılmasına Gerek Bulunmadığı - Yetkisiz Temsilcinin İmzaladığı Senetler/Bizzat Sorumlu Olacağı Keşideciyi Bağlamayacağı )
• AKDE İCAZET ( Verilip Verilmediğinin Ancak Temel İlişkinin Tarafları Bakımından Araştırılacak Bir Husus Olduğu - Yetkisiz Temsilcinin İmzaladığı Senetler )
• KOOPERATİFİ TEMSİLE YETKİLİ OLMAYAN KİŞİNİN İMZALADIĞI BONO ( Bizzat Sorumlu Olacağı - Takip Hukuku Bakımından Davalı Keşideciyi Bağlamayacağı )
6762/m. 590, 644
818/m. 38
ÖZET : 1. Temsile yetkili olmadığı halde temsilci sıfatıyla bir poliçeyi imzalayan kimse poliçeden bizzat sorumlu olur. Bu madde, TTK.nun 690/2. maddesi uyarınca bonolar hakkında da uygulanır. Bu durumda kooperatif temsilcisi olduğundan bahisle bonoya imza atanlar bonodan bizzat sorumludurlar. Dolayısıyla, takip hukuku bakımından bonolar, davalı keşideciyi bağlamaz.

2. Senetler davalı kooperatif yönünden geçersiz olduğuna göre, TTK.nun 644. maddesi uyarınca keşideci olarak gösterilen kooperatife başvurulamayacağı gibi hamilin iyi niyetli olup olmadığı, ciro silsilesindeki lehdar imzasının sahte olup olmadığı, dolayısıyla ciro silsilesinde kopukluk meydana gelip gelmediği, bonoların teminat senedi olup olmadığı hususlarının araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.

Akte icazet verilip verilmediği ancak temel ilişkinin tarafları bakımından araştırılacak bir husustur.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 6. Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 9.2.2000 tarih ve 1997/244-2000/37 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin ciro yoluyla ve iyiniyetle hamil olduğu bonoları, keşide eden davalı kooperatifin lehdarla ve daha önceki yönetim ile olan uyuşmazlıklarını bahane ederek ödemediğini, başlattıkları takibe karşı davalının yaptığı borca itirazın, icra tetkik merciince bonoların kooperatifi ilzam etmesi için üç imzalı olması gerekirken iki imzalı olduğundan bahisle kabul edilerek takibin iptal edildiğini, oysa davalı kooperatifin bonolara icazet verdiğini ve kayıtlara geçirdiğini, bu hususun genel mahkemelerde tartışılabileceğini, şahsi defilerin iyiniyetli hamillere karşı ileri sürülemiyeceğini ileri sürerek, toplam 850 milyon TL bono bedelinin herbir bononun vade tarihlerinden itibaren hesaplanacak faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili kooperatifin bonolara icazet vermediğini, zira senedi düzenleyen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini ve haklarında ceza davaları açıldığını, lehdarın davacıdan önce yaptığı ciro imzasının sahte olduğunu senetler üzerinde tahrifatlar bulunduğunu, bu hususların hamil dahil herkese karşı ileri sürülebileceğini, senetlerin bir işin avansı olarak verilmiş teminat senetleri olduğunu, yetkisini aşan temsilcilerin menfaat temini için düzenledikleri karşılıksız senetler olduğunu, sırf 3. kişi iyiniyetinin yaratılması için davacıya ciro edildiğini savunarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda senetleri davacıya ciro eden Muzaffer Çil'in kooperatifin demir işlerini yapmak üzere taşaron olarak sözleşme imzaladığını, yeni yönetimin Muzaffer ile olan sözleşmeyi feshetmediği, aynı kişi lehine keşide edilmiş, kooperatifçe itiraz edilmemiş ve dava açılmamış pek çok senedin daha bulunduğu, kambiyo defterlerinde senetlerin kayıtlı olduğu dolayısıyla senetlerin kooperatifçe benimsendiği, kaldı ki davacının iyiniyetli hamil olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, 850 milyon TL.nın senetler protesto edilmediğinden dava tarihinden itibaren faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı hamil, protesto keşide etmediği için TTK.nun 642. maddesi uyarınca müracaat hakkını kaybettiği davalı keşidecisi aleyhine bonoları takibe koymuş, keşideci davalının borca itiraz etmesi üzerine mercii hakimliğince bononun kooperatifi ilzam etmesi için üç imzalı olması gerektiğinden bahisle icra takibinin iptaline karar verilmiş, karar Yargıtay 12. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiş, bunun üzerine davacı hamil, bonoların kooperatif kayıtlarında yer aldığından bahisle benimsendiğini ileri sürerek bono bedellerinin davalı keşideciden tahsilini talep ve dava etmiştir.

Gerçekten de 2.2.1996 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilen 7.1.1996 tarihli davalı kooperatif genel kurul kararı uyarınca kooperatif, en az üç kişinin müşterek imzaları ile borç altına sokulabilir. Davaların keşide tarihleri 4.5.1996 olup, bu durumda iki imzalı bono, kooperatifi ilzam etmez.

TTK.nun 590. maddesi uyarınca temsile yetkili olmadığı halde temsilci sıfatıyla bir poliçeye imzalayan kimse poliçeden bizzat sorumlu olur. Bu madde, TTK.nun 690/2. maddesi uyarınca bonolar hakkında da uygulanır. Bu durumda kooperatif temsilcisi olduğundan bahisle bonoya imza atanlar bonodan bizzat sorumludurlar. Dolayısıyla, takip hukuku bakımından bonolar, davalı keşideciyi bağlamaz.

Öte yandan, dava dilekçesine ekli dairemizin 2.2.1996 gün ve 94-1337 sayılı ilamın bu olayda uygulama yeri yoktur. Şöyle ki, takip hukukuna göre geçersiz bir senedin, keşideci kooperatif tarafından benimsenip benimsenmediği, BK.nun 38. maddesi uyarınca akte icazet verilip verilmediği ancak temel ilişkinin tarafları bakımından araştırılacak bir husustur. Davacı hamil, dosyada mevcut fatura ve sevk irsaliyelerine göre inşaat malzemelerini lehtar Muzaffer Çil'e satmış ise de Muzaffer Çil bonoları Kahraman Çalışkan adında birine ciro etmiş, o da davacı hamile ciro etmiştir. Dolayısıyla davacı son hamil ile davalı keşideci arasında temel ilişki yoktur. İşbu davayı lehtar açsa idi, o durumda sözü edilen ilama göre, bonoların davalı keşideci tarafından benimsenip benimsenmediğinin araştırılması gerekecektir.

Bu durumda artık senetler davalı kooperatif yönünden geçersiz olduğuna göre, TTK.nun 644. maddesi uyarınca keşideci olarak gösterilen kooperatife başvurulamayacağı gibi hamilin iyi niyetli olup olmadığı, ciro silsilesindeki lehdar imzasının sahte olup olmadığı, dolayısıyla ciro silsilesinde kopukluk meydana gelip gelmediği, bonoların teminat senedi olup olmadığı hususlarının araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.

Mahkemece, geçerli senetler için araştırılacak hususlar ile ilgili gerekçelere yer verilerek ve temel ilişkinin tarafı imiş gibi davalı keşidecinin bonoları benimsediği üzerinde durularak davanın kabulüne karar verilmiş olup, açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı kooperatif yararına BOZULMASINA, 16.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-08-2010, 10:56   #4
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Bülent Sabri Akpunar
Müdürün temsil yetkisinin kaldırıldığına dair üçüncü kişilere ilan yapılmış mıdır?

Maalesef hayır, her hangi bir ilan yok. Genel müdür olarak işe alınan kişiye yetki verilmiş, işten ayrıldıktan sonra geçmiş tarih attığı senetlerde kefil olarak şirketi göstermiş. Eklenen karar için teşekkür ederim ancak ispat zorluğu da ortada.
Old 16-08-2010, 13:23   #5
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

İlan yapılmamışsa -kötüniyet ispatlanmadıkça- iyiniyetli 3. kişilerin haklarına halel gelmez.Bu anlamda kefil(avalist) sıfatı konusunda yetkisizlik itirazını ileri sürmeniz zor gözüküyor.
Old 16-08-2010, 14:29   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yeshilim
Somut olayda:
Şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür, görevden ayrıldıktan sonra, eskiden temsil ettiği şirketin kaşesini bastığı senetlerle şirketi kefil sıfatı ile borçlandırmış durumda. Senetteki asıl borçlunun varlığından dahi şüpheliyiz. Yani müvekkil adayı şirket, hiçbir ilişkisi bulunmayan borçlu ve lehdarın yazılı olduğu senette kefil sıfatı ile borçlandırılmış ve hakkında icra takibine geçilmiş. Senette ve takipte bir unsur eksikliği bulunmamakta. Esasa ilişkin önerileriniz için şimdiden teşekkürler...

Şirketin bir başka kişi ya da şirkete kefil olması,Yargıtaya göre geçerli sayılmaktadır. Yargıtay, bu kefalet hususunun şirket ana sözleşmesinde yer almaması halinde bile, şirketin mutad işleri kapsamında varmışcasına değerlendirilmesi gerektiğini aynen:

Alıntı:
TTK.`nun 137. maddesi gereğince ticaret ortaklıkları tüzel kişiliği haiz olduğundan şirket ana sözleşmesinde yazılı işletme konusu çevresi içinde kalmak koşulu ile bütün hakları edinebilir ve borçları yüklenebilirler.

Ticaret ortaklıklarının işletme konuları içinde ( kefalet etmek ) gibi işlemler yer almaz. (S.D'nin notu: Yargıtay yazılı olmasına gerek yoktur diyor!) Bir ticaret işletmesinin belli konudaki faaliyetini sürdürebilmesi için gerektiğinde kredi temini yoluna gitmesi ve bu nedenle başkasının kefaletini temin etmesi iktiza ettiği gibi aynı suretle başkasına kefil olması olanağı da vardır.
Şeklindeki gerekçeyle kabul ediyor. Bu gerekçeye ben kesinlikle katılmıyorum!

Somut olaya dönecek olursak, -kanaatimce- şirketin bir başka kişiye veya şirkete kefil olabilmesi için öncelikle, kefil olduğu şirket veya kişi ile hukuki bir irtibatının olması gerekir. Aksi durum hayatın olağan akışına ters olur. Şirketler aldıkları ve verdikleri her türlü belge, bilgi, makbuz, senet, para, mektup vs. gibi şeyleri defterine kaydetmek zorundadır. Başka bir ifade ile şirketler karşılıksız ve sebepsiz bir harcama yapamazlar. Kefalet için de durum aynen geçerlidir. Şirket, kendi yararına ise ancak bir sözleşmeye kefil sıfatıyla imza koyabilmelidir. (Bu benim şahsi fikrimdir)

Sonuç olarak; Yargıtay uygulamasına göre, şirket ana sözleşmesinde ayrıca ve açıkça hükme gerek duyulmadan, şirketi temsile yetkili görünen kişi tarafından şirket kefaletle borçlandırılabilir. Sizin olayınızda da şeklen dahi olsa borçlandırma tarihinde, şirketi temsilen kefalet imzası atan kişi maalesef temsilci görünmektedir. Hal böyle olsa bile bunun tersini savunmanızı/savunmamızı hukuk adına zorunlu görüyorum. Şirket ana sözleşmesinde kefalet hususu açıkça yazılı değilse, kefalet geçersiz sayılmalıdır. Şirket ortaklarının, temsil yetkisi verdikleri temsilcilerinin, kendilerini hangi konularda temsil edeceğini başlangıçta bilmeye hakları vardır. Nasıl ki kefilin bizatihi kendisi dahi neye kefil olduğunu bilmiyorsa eğer, imzaladığı sözleşme ile bağlı tutulmuyorsa, şirket ana sözleşmesinde şirketi temsilen temsilcinin kefil olabileceği hususu yazılı değilse, ortakların bu kefalete itiraz etmeleri ve kefaletle bağlı olmamaları evleviyetle kabul edilmelidir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kefillik Moonlight-Shadow Hukuk Soruları Arşivi 1 15-12-2004 11:35
Kefillik akaygisiz Hukuk Soruları Arşivi 3 02-05-2002 07:29
Kefillik ( baykara1 Hukuk Soruları Arşivi 1 02-03-2002 10:21


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14637995 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.