Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Kefile hacze Yargıtay’dan fren

Yanıt
Konu Notu: 3 oy, 3,67 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-08-2009, 07:43   #1
av.sally

 
Varsayılan Kefile hacze Yargıtay’dan fren

Yargıtay, bankadan tüketici kredisi alan, ancak borcunu ödemeyen tüketici ile birlikte kefiline de aynı anda haciz işlemi yapılamayacağına ilişkin önemli bir karar aldı.

Yargıtay, alacaklı bankanın öncelikle asıl borçlu aleyhine icra takibi başlatabileceğini, icra işleminden sonuç alınamaması halinde, kefilden borcun ödenmesini isteyebileceğini belirtti. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, Kastamonu 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin alacaklı bankanın borçlu ile birlikte kefiline de haciz işlemi başlatmasına yapılan itirazı reddetmesini yasaya aykırı buldu.

ÖNCE BORÇLU TAKİP EDİLECEK

12. Hukuk Dairesi, alacaklı bankanın tüketici kredi sözleşmesine dayanarak asıl borçlu ile birlikte kredi sözleşmesinin kefili hakkında haciz yoluyla takip başlatamayacağını bildirdi. Yargıtay, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10. Maddesi’nin 3. fıkrası olan “Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez” düzenlemesini hatırlattı. Yargıtay “Bu nedenledir ki; alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefillerden borcun ifasını isteyemez. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur” dedi.

Kaynak : Star Gazetesi
Old 04-08-2009, 22:52   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın avsevil,

Öncelikle aktarımınız için teşekkürler.

Bu konuyla ilgili olarak Yargıtay, önceki kararlarında bazen sadece asıl borçlu ve kefil hakkında icra takibinin başlatılması tarihlerini kıyaslamakta; bazen de aynen haberdeki gibi asıl borçludan borcun tahsil edilememesini kefile icra takibinin başlatılmasına esas almakta idi. Bence buradaki sorun Kanunun ilgili maddesinden kaynaklanmakta. Çünkü; 818 Sayılı Borçlar Kanununun 484 vd. maddelerinde düzenlenen adi kefalete benzer şekilde açık ve net bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durum da karışıklığa yol açmaktadır (diye düşünüyorum ).

Saygılarımla...
Old 22-08-2009, 14:39   #3
alphukuk

 
Varsayılan

Yargıtay kararındaki ve yasa maddesinde geçen husus adi kefalete ilişkin diye düşünüyorum.Zira aslolan adi kefalettir,açıkça belirtilmişse müşterek müteselsill kefalet geçerli olur ve alacaklı kimi sağlam görüyorsa ondan talep edebilir.
Old 23-08-2009, 01:43   #4
lawyer_721

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alphukuk
Yargıtay kararındaki ve yasa maddesinde geçen husus adi kefalete ilişkin diye düşünüyorum.Zira aslolan adi kefalettir,açıkça belirtilmişse müşterek müteselsill kefalet geçerli olur ve alacaklı kimi sağlam görüyorsa ondan talep edebilir.
"müşterek ve müteselsil kefalette" alacaklı banka isterse asıl alacaklı isterse de kefile karşı icra takibi yapar sonucunu çıkradım, yanılıyor muyum?
eğer öyleyse bundan böyle bankalar bütün kefalet sözleşmelerine "müştereken ve müteselsilen" ibaresini eklerler
Old 23-08-2009, 11:07   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan İlgili kararın numaraları ve metni.

T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/8090
Karar: 2009/15409
Karar Tarihi: 10.07.2009

ÖZET: Somut olayda alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefillerden borcun ifasını isteyemez. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. Bu durumda asıl borçlu ile birlikte kefil hakkında takip yapılması yukarıda açıklanan yasa hükmüne aykırı olduğundan, mahkemece alacaklının borçlu kefil hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddi gerekir.

(4077 S. K. m. 10) (2004 S. K. m. 68)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü;

Karar: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı bankanın tüketici kredi sözleşmesine dayanarak asıl borçlu ile birlikte kredi sözleşmesinin kefili olan muteriz borçlu İbrahim Tuğyan Önalan hakkında genel haciz yoluyla takip başlattığı görülmüştür.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10. maddesinin 3. fıkrası <Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez> düzenlemesini getirmiştir. Bu nedenledir ki; alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefillerden borcun ifasını isteyemez. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. Bu durumda asıl borçlu ile birlikte kefil hakkında takip yapılması yukarıda açıklanan yasa hükmüne aykırı olduğundan, mahkemece alacaklının borçlu kefil İbrahim Tuğyan Önalan hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine bu hususun gözardı edilerek istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 128. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 10.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 24-08-2009, 10:45   #7
Av.Selim Balku

 
Varsayılan 12. Hukuk Dairesi Ne İstedğinden Emin Değil...

Başlık amiyane bir tabir olarak görülebilir, 12. Hukuk Dairesi buna benzer bir kararı geçen sene vermişti. Forumda verilen kararın aynısıydı.

Daire yine geçen yıl özetle şu kararı vermişti;

T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2008/847 K. 2008/1542 T. 31.1.2008

ÖZET : Tüketici kredisi veren alacaklı bankaca, kefil hakkında asıl borçlu ile aynı gün takip yapmış olduğundan, 4077 Sayılı Yasa’nın 10/3 maddesinde belirtilen “...tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez.” hükmü ihlal edilmemiştir.

Yasa hükmü, "kredi veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez."

Başvurma kelimesini kullanmıştır. Kefile gidebilmek için önce asıl borçluya başvur, diye anlıyorum. Hatta 12. Hukuk Dairesi yukarıda alıntıladığım kararında borçlu ile kefile aynı takipte başvurunun yapılmasının 10/3 ihlali olmadığını belirtiyor.

Şimdi ve daha önceki 1-2 kararında, önce borçluya git, ondan artık tahsil edemezsen, sonra kefile git demektedir.

12. Hukuk Dairesisi, asıl borçludan aciz belgesi mi istiyor? Böyle ise Kanunkoyucu neden "başvurma" ile yetinmiş?

Konusu tüketici kredisi olan sözleşmelerde, borçlu ile alacaklı arasındaki ilişkiyi tüketici işlemi kabul ediyor ve görevli mahkemenin tüketici mahkemesinin olduğunu işaret ediyoruz. Bu maddeye göre kefil ile banka arasında ki ilişki tüketici ilişkisi midir? Eğer değilse borçlar yasası dururken tüketici yasasında ki "başvurmayı" neden bu kadar geniş yorumluyoruz?

Yarın 12. Hukuk Dairesi "tahsil etmek önemli değil, başvuru olması yeterlidir" diye önceki kararlarını tekrarlarsa, hangi yolu çizeceğiz?

Kolay gelsin...
Old 24-08-2009, 22:02   #8
lawyer_721

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Başlık amiyane bir tabir olarak görülebilir, 12. Hukuk Dairesi buna benzer bir kararı geçen sene vermişti. Forumda verilen kararın aynısıydı.

Daire yine geçen yıl özetle şu kararı vermişti;

T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2008/847 K. 2008/1542 T. 31.1.2008

ÖZET : Tüketici kredisi veren alacaklı bankaca, kefil hakkında asıl borçlu ile aynı gün takip yapmış olduğundan, 4077 Sayılı Yasa’nın 10/3 maddesinde belirtilen “...tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez.” hükmü ihlal edilmemiştir.

Yasa hükmü, "kredi veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez."

Başvurma kelimesini kullanmıştır. Kefile gidebilmek için önce asıl borçluya başvur, diye anlıyorum. Hatta 12. Hukuk Dairesi yukarıda alıntıladığım kararında borçlu ile kefile aynı takipte başvurunun yapılmasının 10/3 ihlali olmadığını belirtiyor.

Şimdi ve daha önceki 1-2 kararında, önce borçluya git, ondan artık tahsil edemezsen, sonra kefile git demektedir.

12. Hukuk Dairesisi, asıl borçludan aciz belgesi mi istiyor? Böyle ise Kanunkoyucu neden "başvurma" ile yetinmiş?

Konusu tüketici kredisi olan sözleşmelerde, borçlu ile alacaklı arasındaki ilişkiyi tüketici işlemi kabul ediyor ve görevli mahkemenin tüketici mahkemesinin olduğunu işaret ediyoruz. Bu maddeye göre kefil ile banka arasında ki ilişki tüketici ilişkisi midir? Eğer değilse borçlar yasası dururken tüketici yasasında ki "başvurmayı" neden bu kadar geniş yorumluyoruz?

Yarın 12. Hukuk Dairesi "tahsil etmek önemli değil, başvuru olması yeterlidir" diye önceki kararlarını tekrarlarsa, hangi yolu çizeceğiz?

Kolay gelsin...
size katılıyorurm. özellikle hem borçlu hem de kefile karşı aynı anda takip yapılabilmeli diye düşünüyorum.4077 sayılı yasa hükmü yargıtay tarafından çok geniş yorumlanmış. bu arada yargıtayın yeni görüşü benim işime geliyor; onun için yanlış mı görüyorum diye kaç defa kararı okudum saygılarımla
Old 27-08-2009, 15:06   #9
Av.Fatih KISA

 
Varsayılan

Daha güncel ve Tüketici Hukukunun -zayıfın korunması ilkesi-ne uygun olduğu için son kararı esas alacağız.

Esasen Halkımız da olayı aynı 12 HD gibi yorumluyor.
Old 11-04-2011, 18:05   #10
Av. Nehir

 
Varsayılan Tüketici Kredisinde İpotek Verenin Sorumluluğu

Arkadaşlar 12. H.D. nin ve HGK nin kefilin şahsi teminat vermesi haline ilişkin bu kararlarını - ipotek veren kefil -için de emsal alabilir miyiz ne dersiniz ? Müvekkilin ipotek veren olarak kefil olduğu bir kredi kapandıktan sonra asıl borçlu başka kefilleri de ekletmek suretiyle yeni bir kredi kullanıyor ve ödemiyor.Banka müvekkile takip yapıyor evi şu an satış aşamasında Tüketici Mahkemesi'nden bu kararı emsal göstererek menfi tespit davası açmayı düşünüyorum. Ne dersiniz ?
Old 11-04-2011, 20:48   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Nehir
Arkadaşlar 12. H.D. nin ve HGK nin kefilin şahsi teminat vermesi haline ilişkin bu kararlarını - ipotek veren kefil -için de emsal alabilir miyiz ne dersiniz ? Müvekkilin ipotek veren olarak kefil olduğu bir kredi kapandıktan sonra asıl borçlu başka kefilleri de ekletmek suretiyle yeni bir kredi kullanıyor ve ödemiyor.Banka müvekkile takip yapıyor evi şu an satış aşamasında Tüketici Mahkemesi'nden bu kararı emsal göstererek menfi tespit davası açmayı düşünüyorum. Ne dersiniz ?

Malumunuz ipotek kefalet değil, rehindir. Bu nedenle uygulanamaz kanaatindeyim.


Not: İpotek, eğer kefaletin teminatı olarak verilmişse durum farklı olur.Bununla ilgili bir kararı aşağıya ekliyorum:

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/13053

K. 2007/4350

T. 13.3.2007

• GENEL NAKDİ VE GAYRİ NAKDİ KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Davacının İpotek Sözleşmesine Göre Asıl Borçlunun Bankaya Karşı Her Türlü Sebepten Doğmuş ve Doğacak Tüm Borçları Nedeniyle Sorumluluğu Üstlendiği - Hem İpotek Limiti Hem de Temerrüdünün Sonuçlarından Dolayı Sorumlu Olacağı )

• KEFALET ( Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi - Davacının İpotek Sözleşmesine Göre Asıl Borçlunun Bankaya Karşı Her Türlü Sebepten Doğmuş ve Doğacak Tüm Borçları Nedeniyle Sorumluluğu Üstlendiği )

• KEFİLİN SINIRLI SORUMLULUĞU ( Davacının İpotek Sözleşmesine Göre Asıl Borçlunun Bankaya Karşı Her Türlü Sebepten Doğmuş ve Doğacak Tüm Borçları Nedeniyle Sorumluluğu Üstlendiği - Sorumluluğunun Limit İle Sınırlı Olmadığının Dikkate Alınacağı )

818/m.483

ÖZET : Gerek kefalet sözleşmesi, gerekse ipotek sözleşmesi incelendiğinde davacının `Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi` ile sadece limitli kefaleti sebebiyle sorumlu olmadığı, aksine ipotek sözleşmesi ve sözleşmenin eki olan şartlara göre asıl borçlunun bankaya karşı her türlü sebepten doğmuş ve doğacak tüm borçları nedeniyle, sorumluluğun üstlenildiği, ipoteğin kefaletin teminatı olarak verilmediği, bu durumda davacının hem kefalet miktarı, hem ipotek limiti hem de temerrüdünün sonuçlarından dolayı sorumlu olduğu, yapılan hesaplamaya göre davacının bankaya yapmış olduğu ödemenin yapması gereken ödeme miktarından az olduğu, fazladan yapılmış bir ödeme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar hukuka uygundur.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Afyonkarahisar Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 05.07.2005 tarih ve 2004/143-2005/150 sayılı kararın Yargıtay incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 13.03.2007 gününde davacı avukatı Ayşe Pınar Çetinkaya gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Erdoğan Çağlayan isimli kişinin davalı banka şubesinden 21.08.2000 tarihinde `Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi` ile asıl borçlu sıfatıyla almış bulunduğu ( 10.000.000.000 )TL miktarlı kredi borcuna kefil olduğunu, anılan kredi sözleşmesi uyarınca müvekkiline ait taşınmaz üzerine davalı banka lehine ipotek konulduğunu, söz konusu aylık tahsil ödemeli ticari kredi borcunun tasfiye edilmesini müteakip davacının borcun ve kefaletin sona erme yazısını almak ve ipoteği kaldırmak amacıyla bankaya müracaatında, talebin asıl kredi borçlusunun iki kere limit artırım talebinde bulunması nedeniyle reddedildiğini, oysa limit artırımı sözleşmelerinden davacının bilgisi ve imzasının bulunmadığını, anılan kredi borcu ödenmeyince davalı banka şubesi tarafından aralarında borçlu sıfatıyla davacının da bulunduğu takip dosyalarıyla müvekkili hakkında icra takiplerine kalkışıldığını, neticeden haksız yere ve hukuki bir sorumluluğu bulunmadığı halde asıl borçlunun limit artırımlarından kaynaklanan kredi borcunun toplam ( 39.000.000.000 )TL ödenerek sonlandırıldığını, olay nedeniyle müvekkiline ait taşınmazın satılıp, dükkanının kapandığını ileri sürerek, davalı bankaya haksız yere ödenen ( 39.000.000.000 )TL ile uğradığı maddi kayba karşılık ( 10.000.000.000 )TL ve yaşadığı üzüntü ve sıkıntıların bir nebze olsun giderilebilmesi amacıyla ( 10.000.000.000 )TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı Kadir Serçe'nin dava dışı Erdoğan Çağlayan'ın genel kredi borcuna 10 milyar TL limitli olarak 1992 yılında kefil olduğu, bilahare Erdoğan Çağlayan'ın limitinin yükseltilmesine rağmen Kadir Serçe'nin kefalet limitinin aynı kaldığı, ancak davacının genel kredi sözleşmesine kefaletinin dışında borçlu lehine taşınmazını ipotek verdiğini, verilen ipotekle 55 milyar TL limitle, Erdoğan Çağlayan'ın her ne sebeple olursa olsun bankaya olan borçlarının teminat altına alındığını, limit artışlarından kefil sıfatıyla değil vermiş olduğu ipotekten dolayı sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, gerek kefalet sözleşmesi, gerekse ipotek sözleşmesi incelendiğinde davacının sadece ( 10.000.000.000 )TL limitli kefaleti sebebiyle sorumlu olmadığı, aksine ipotek sözleşmesi ve sözleşmenin eki olan şartlara göre asıl borçlunun bankaya karşı her türlü sebepten doğmuş ve doğacak tüm borçları nedeniyle, sorumluluğun üstlenildiği, ipoteğin kefaletin teminatı olarak verilmediği, bu durumda davacının hem kefalet miktarı, hem ipotek limiti hem de temerrüdünün sonuçlarından dolayı sorumlu olduğu, yapılan hesaplamaya göre davacının bankaya yapmış olduğu ödemenin yapması gereken ödeme miktarından az olduğu, fazladan yapılmış bir ödeme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı tarafından tesis edilen ipoteğin kredi borçlusunun doğmuş, doğacak tüm borçlarını limiti kapsamında teminat altına alan maksimal limit ipoteği niteliğinde olmasına, henüz ipotek limitinin de dolmamış bulunmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davalı taraf duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücretinin takdirine yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 1.90.-YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 13.03.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 12-04-2011, 11:09   #12
Av. Nehir

 
Varsayılan İpotekle temin edilmiş kefalet

Meslektaşım, ipotek ilk genel kredi ve gayrinakdi kredinin kefaleti olarak ve ancak bankaların hep yaptığı gibi daha sonra kullandırılacak kredilerin de teminatını teşkil etmek üzere verilmiş. ilk kredi kapatılmış; ancak kredi lehtarı daha sonra yeni bir tüketici kredisi kullanmış hatta bunun için 2 kefil daha gösterilmiş. 2. sözleşmede müvekkilin imzası yok ancak bildiğiniz üzere banka burada sınırsız kefalet durumuna ve ilk krediden sonra müvekkilin ipoteği fek için bankaya başvurmamasına dayanıyor. 2. Borç ödenmeyince müvekkile ve asıl borçluya karşı ipoteğin paraya çevrilmesi için takibe geçilmiş. Burada, 2. sözleşmenin tüketici kredisi niteliği göz önünde bulundurularak asıl borçlunun aciz vesikasına bağlanamamış olmasına dayanabilir miyiz ?
Old 12-04-2011, 11:20   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Nehir
Meslektaşım, ipotek ilk genel kredi ve gayrinakdi kredinin kefaleti olarak ve ancak bankaların hep yaptığı gibi daha sonra kullandırılacak kredilerin de teminatını teşkil etmek üzere verilmiş. ilk kredi kapatılmış; ancak kredi lehtarı daha sonra yeni bir tüketici kredisi kullanmış hatta bunun için 2 kefil daha gösterilmiş. 2. sözleşmede müvekkilin imzası yok ancak bildiğiniz üzere banka burada sınırsız kefalet durumuna ve ilk krediden sonra müvekkilin ipoteği fek için bankaya başvurmamasına dayanıyor. 2. Borç ödenmeyince müvekkile ve asıl borçluya karşı ipoteğin paraya çevrilmesi için takibe geçilmiş. Burada, 2. sözleşmenin tüketici kredisi niteliği göz önünde bulundurularak asıl borçlunun aciz vesikasına bağlanamamış olmasına dayanabilir miyiz ?

Yargıtay'a göre, ipotek kefaletin teminatı için verilmedikçe ipotek ile kefalet ayrı ayrı teminatlar olarak değerlendirilmektedir. Bu itibarla, kefalet bakımından tüketiciyi koruma kanununa dayanabilirsiniz ama ipotek bakımından, ipotek borcun teminatı olduğu sürece Tüketiciyi Koruma Kanunu'na dayanamazsınız, düşüncesindeyim.
Old 13-04-2011, 11:21   #14
Av. Nehir

 
Varsayılan

Sizin düşüncenize göre bu davayı açmanın bir anlamı yok. Ancak elimde tüketici kredisi için verilen kefalet ipoteği ile ilgili bir karar var. Yerel mahkeme HGK kararına dayanarak asıl borçlu ile ipotek veren kefile aynı anda takip yapılamayacağından bahisle takibin iptaline karar vermiş. Benim buradaki tereddütüm, İpoteğin ilk gayrinakdi kredinin kefaleti için verilmiş olmasından kaynaklanıyor.
Old 13-04-2011, 15:43   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Nehir
Sizin düşüncenize göre bu davayı açmanın bir anlamı yok. Ancak elimde tüketici kredisi için verilen kefalet ipoteği ile ilgili bir karar var. Yerel mahkeme HGK kararına dayanarak asıl borçlu ile ipotek veren kefile aynı anda takip yapılamayacağından bahisle takibin iptaline karar vermiş. Benim buradaki tereddütüm, İpoteğin ilk gayrinakdi kredinin kefaleti için verilmiş olmasından kaynaklanıyor.

Sayın meslektaşım,

Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre, ipotek, sizin olayınızdaki gibi kredi borcu için teminat amaçlı verilmişse, (yani kefaletin teminatı değilse) kredi borcu ödenmediği zaman ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle takip yapılmasına engel yoktur. İpotek, kefaletten bağımsız bir borç ilişkisi yaratır. Yani, ipotek veren kişinn aynı zamanda kefil olmasının, ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle icra takibine etkisi olmaz.

İcra takibi, ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle değil de salt kefalet nedeniyle kredi sözleşmesine dayalı olarak yapılmış ise, bu durumda "Tüketiciyi koruma kanununa göre asıl borçlu takip edilmeden kefile gidilemez" diyebilirsiniz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kefile rücu outlawyer Meslektaşların Soruları 5 31-03-2009 20:48
taahütname den sonra kefile rücu abdullahekinci Meslektaşların Soruları 4 02-03-2009 11:44
kefil kefile rücu edebilirmi? Brusk Meslektaşların Soruları 3 26-02-2008 11:40
Kefile karşı yeni takip açılabilir mi? Edies Meslektaşların Soruları 15 14-01-2008 18:30
Kefilin Kefile Rücusu ahmat Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 5 02-01-2007 14:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,23016310 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.