Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

21 Yıl Vergisi Ödenen Zeytinlik Orman Sayılır Mı?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-07-2007, 13:43   #1
hırs

 
Varsayılan 21 Yıl Vergisi Ödenen Zeytinlik Orman Sayılır Mı?

herkese kolay gelsin ve cevap yazacak meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.müvekkilim 21 yıl önce muhtar tapusu ile aldığı zeytinliği orman olmuş.ancak burası 2b ve müvekkil yirmi bir yıldır buranın vergisini ödüyor arazi içerisinde bulunan zeytinlerin tamamı da aşılı zeytin.Şimdi bu durumda ne yapmalıyız ve nasıl bir dava açmalıyız ?
Old 26-07-2007, 23:05   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın hırs,

"Muhtar tapusu" nedir ki?
Old 26-07-2007, 23:20   #3
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

2709 S.K m.169/2 uyarınca, Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Benzer düzenlemeler 6831 Sayılı yasada da vardır.

6831 Sayılı yasanın 11 inci maddesi uyarınca, varsa itiraz hakları kullanılabilir:

6831 S.K m.11/1-(Değişik madde: 05/11/2003 - 4999 S.K./6. md.)
Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur.

Saygılarımla.
Old 27-07-2007, 08:39   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

2/b ile orman kapsamından çıkartılan yerler hazine adına tescil edilir. Ormanların ve 2/b kapsamındaki yerlerin zilyetlikle yada imar ihya yoluyla kazanılmasına yargıtay izin vermemektedir.2/b ile orman çıkartılan yerler en azından toprağı itibariyle orman olarak değerlendirilmektedir. Son dönemlerdeki özellikle 20.HD.sinin kararları aleyhe olarak çok katıdır. Deyim yerinde ise (orman yada 2/b = hazine ) görüşü vardır.

Bu yönden 2/b ile orman çıkartılan yer üzerinde zeytin ağacı yetiştirilmekten ötürü mülkiyet iddia edilemeyeceği kanısındayım. Ortada (devletin tahsisine dayalı olanı hariç ) bir tapu bulunsa dahi durum değişmemektedir. ( Bu yargıtay uygulamaları doğrudur veya yanlıştır demiyorum. Örnek olarak söylüyorum.) Yalnız ağaçlar aşılanmayıp fidandan dikilmişse 2/b ile çıkan yer hakkında Kad. K.nun 19.maddesine göre zeytin ağaçların ve dikenin tapu kütüğünde gösterilmesi talebi ile süresinde itiraz davası açılabileceği kanısındayım. ( 19.madde ayni bir hak sağlamaz. Salt eylemli durumu gösterir)

Zilyedin dayanabileceği 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmaları hk. Kanun da bulunmaktadır.Ancak bu kanundan yararlanabilmek için de idarece tahsis kararı gerekmektedir. Sanırım ortada böyle bir tahsis kararı mevcut değil. Bu kanun ve aynı ismi taşıyan yönetmelik incelenerek belki ilerisi için bir önlem alınabilir . Diye düşünüyorum.

Saygılarımla.
Old 27-07-2007, 14:29   #5
hırs

 
Varsayılan

peki kazandırıcı zamanaşımı sebebi ile tapu iptal ve tescil davası açamaz mıyım?
Old 27-07-2007, 17:33   #6
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Orman niteliğini kaybettiği için orman dışına çıkarılan yerler, evveliyatında orman olduğu nedenle ve cevabımda belirttiğim Anayasa hükümleri ormanların zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceğini ve mülkiyetinin devrolunamayacağını açıkça düzenlediğinden, kazandırıcı zamanaşımı ile hak sahibi olmanız mümkün değildir. Özetle, orman niteliği yitirilse dahi bu topraklar orman hükümlerine tabi tutularak, ormanların daraltılmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır

Saygılarımla.
Old 27-07-2007, 17:34   #7
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Ortada (devletin tahsisine dayalı olanı hariç ) bir tapu bulunsa dahi durum değişmemektedir. ( Bu yargıtay uygulamaları doğrudur veya yanlıştır demiyorum. Örnek olarak söylüyorum.)

Tapulu araziler için örnek yargıtay kararı/kararları ekleyebilir misiniz ?

Saygılarımla.
Old 27-07-2007, 18:01   #8
hukukbilgisi

 
Varsayılan

Yargı Dünyası dergisinin son sayısında şöyle bir karar var:

YARGITAY 1.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 18.12.2006 Esas: 2006/11006 Karar: 2006/12705

Orman Dışına Çıkarma İşlemiyle Taşınmazların Tahdit Öncesinde Usulünce Yapılıp Kesinleşen Tahsis ve Tefvizler ile Oluşan Tapu Maliklerine İade Edilmesi Gerekir

Özetavacı Hazine, öncesi orman olan ihtilaf konusu taşınmazın 6831 SK`nın 2/B maddesi uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarıldığını, iskanen oluşan tapu kayıtlarına değer verilemeyeceğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Özel yasalardan kaynaklanan istisnalar dışında Devlet ormanları özel mülkiyete konu edilemez, zilyetlik ve zamanaşımı ile iktisap edilemez. Ancak, orman niteliğini yitiren yerler zaman zaman idarece orman sınırları dışına çıkarılmaktadır. Orman dışına çıkarma işlemiyle taşınmazın tahdit öncesi tapu maliklerine iadesi gerekir. 01.11.1964 gün ve 30/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı`nda, taşınmaz mülkiyetinin tefviz işlemiyle tescilden önce kişilere geçeceği benimsenmiştir. Kadastro Kanunu`nda da aynı yönde hüküm bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle uyuşmazlığın çözümünde, orman dışına çıkarma işleminden davalıların yararlanıp yararlanamayacaklarının tespiti açısından tapu kaydının tefvizle oluşup oluşmadığının kuşkuya yer olmayacak şeklde açıklığa kavuşturulması gerekir.

- 3402 sayılı KADASTRO KANUNU m.46
- 4721 sayılı TÜRK MEDENİ KANUNU m.705,1022

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine vekili; davalı adına kayıtlı 403 parsel sayılı taşınmazın öncesi orman iken 6831 Sayılı Yasanın 2/b maddesi uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek tapunun iptali ile Hazine adına tescili isteğinde bulunmuştur.

Davalı, çekişmeli taşınmazın bayiine ait iskan tapu kaydı kapsamında kaldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.09.2003 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat T.K. ile temyiz edilen Hazine vekili Avukat P.K. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Ü.A. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar

Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu parselin de içinde bulunduğu civar parsellerin 1938 tarihinde 3116 Sayılı Yasa uyarınca yapılıp kesinleşen orman tahdit sınırları içine alındığı, daha sonra 1957 tarihinde yapılan genel kadastroda orman niteliğiyle kadastro dışı bırakıldığı, 15.10.1961 tarihi itibarı ile de, bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman dışına çıkartıldığı, bu işlemin 1981 tarihinde kesinleştiği, 1997 yılında 3402 sayılı Kadastro Yasası hükümleri uyarınca yapılan kadastroda, tapu kaydına dayalı olarak harici taksim, satın alma sebebiyle davalılar adına tespit edildiği, tespitin 1998 tarihinde kesinleştiği, böylece davalılar adına çap kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.

Davacı Hazine; taşınmaz tapu kaydının orman tahdidi içinde iken oluştuğu, bu sebeple kayda değer verilemeyeceği, ayrıca taşınmazın tahdit öncesi tapusunun bulunmaması nedeniyle sonradan 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince yapılan orman dışına çıkarılma işleminden davalıların yararlanamayacakları iddiasıyla davalılar üzerindeki çap kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, yerel mahkemece bu gerekçelerle Hazine davasının kabulüne karar verilmiştir.

Gerçekten de, Anayasa`nın 169. maddesi, bazı özel yasalardan kaynaklanan istisnai durumlar dışında Devlet ormanlarının özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, ayrıca zilyetlik ve zamanaşımı ile de mülk edinilemeyeceğini hüküm altına almış, bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen yerlerle, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında daraltma yapılamayacağını hükme bağlamıştır. Öyleyse, orman toprağı veya orman niteliğindeki taşınmaz hakkında özel mülkiyete konu olacak şekilde taşınmazın sicile bağlanmasına yasal olanak bulunduğu söylenemez. Bir başka ifadeyle bu nitelikteki taşınmazlar (özel yasaların öngördüğü düzenlemeler hariç) her nasılsa sicile geçirilmiş ve bir kayıt oluşmuşsa, bu kayıtların, iptali gerekli yolsuz tescil (Eski 933. Yeni MK. 1025 md.) niteliğinde olacağı da kuşkusuzdur. O halde, mahkemenin çekişme konusu taşınmazın orman içindeyken kişiler adına 13.04.1945 tarihinde oluşturulan kaydına değer verilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne ve taşınmaz kaydının iptaline karar vermesi düşüncesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.

Ancak, yukarıda değinilen anayasal düzenleme uyarınca bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitiren ve orman hüviyetiyle varlığının devam ettirilmesinde hukuki ve maddi fayda görülmeyen yerler hakkında zaman zaman yasa gereği idarece orman dışına çıkarma işlemleri yapıldığı gerçektir. Bu yasal düzenlemelerden 2896, 3302, 3373 sayılı olanlar nitelik yitiren yerlerin evveliyatı, yani tahditten önceki durumu tapulu olsun veya olmasın Hazine adına orman dışına çıkartılacağını öngörmüşken, 04.07.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi "...sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder" şeklindeki düzenleme ile tahdit öncesi tapulara değer verileceğini ve taşınmazın çıkarma işlemiyle tapu maliklerine iade edileceğini kuşkuya yer vermeyecek şekilde hükme bağlamıştır.

Somut olayda; davalılar taşınmazın ilk sicil kaydının kütüğe 13.04.1945 tarihinde geçmesine karşın, orman tahdidinden (1938) önce 1932 yılında 1771 sayılı İskan Yasası uyarınca tefviz edildiğini, böylece tahditten önce taşınmazın mülkiyetini edindiklerini ve 1744/2 Sayılı Yasa hükmünden yararlanmaları gerekeceğini savunarak davanın reddini savunmuşlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki; ayni hakların kütüğe tescil ile doğacağını öngören Medeni Kanun`un 1022. maddesi hükmü yanında 705. maddesi taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescille mümkün olabileceğini belirtmiş, miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde ise mülkiyetin tescilden önce doğacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, davalıların savunmalarının dayanağını teşkil eden tapu kaydının hukuki sebebini oluşturan "tefviz işlemi her ne kadar anılan madde kapsamında yer alamamakta ise de, 01.11.1944 gün ve 30/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı`nda da belirtildiği üzere; "...1341, 1771 ve 2510 Sayılı Kanunların zımni ve sarih hükümlerine göre usulü dairesinde yapılıp kat`ileşen tahsis ve tefvizler tescilden önce de mülkiyet ifade ettiklerine ve bu misillu müfevvaz gayrimenkuller müteveffizin malı addolunacağına..." denilerek tefviz işlemi ile mülkiyetin kişiye geçeceği benimsenmiştir. Ayrıca, 3402 sayılı Kadastro Yasası`nın 46. maddesinde de aynı nitelikte düzenlemeye yer verilmiştir.

O halde, çekişmenin giderilmesinde 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman dışına çıkarma işleminden davalıların yararlanıp yararlanamayacaklarının tespiti ve değerlendirilmesi açısından öncelikle çekişmeli taşınmaza kadastro tespiti sırasında uygulanan davalıların bayiilerine ait tapu kaydının ilk tesisini oluşturan 13.04.1945 tarihli tapunun gerçekten 1771 Sayılı Yasa gereğince tefvizle oluşup oluşmadığının, iskân temlik işleminin kesinleşip kesinleşmediğinin, 13.04.1945 tarihli tapu ile iskân cetveli ve belgelerinin taşınmazın gerçekten de davalıların bayiilerinin önceki maliklerine tefviz edildiğini doğrulayıp doğrulamadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, kesinlikle açıklığa kavuşturulması zorunludur.

Ne var ki; mahkemece değinilen hususlarda derinlemesine bir araştırma ve inceleme yapılamadığı gibi, benzer dosyalarda eksiğin tamamlanması yolu ile getirilen Başbakanlık Devlet Arşiv Genel Müdürlüğü`nün (Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı) 25.06.2004 tarih ve 2189 sayılı yazısında "...dava konusu taşınmazın iskanen verildiği ilk muhacirin baba adı, kendi adı ve ilk muhacirle birlikte gelen diğer aile fertlerinin isimleri ile adı geçen köyün o tarihte başka bir köye bağlı olup olmadığına dair bilgilerin gönderilmesi halinde kayıtların yeniden aranacağı..." bildirildiği halde, bu husus üzerinde de durulmamıştır. Oysa, çekişme konusu taşınmaza ve bundan müfrez diğer parsellere uygulanan tapunun ilk tesis kaydı olan 13.04.1945 tarihli tapu kaydının tetkikinde; edinme sebebi sütununda "Karaca Abad" mübadillerinden isimleri de belirtilerek iskânı adi suretiyle 1932 senesinde tefviz olunan yerlerden iskân haddi dahilinde davalıların bayiilerine verildiği ve İstanbul Valiliği`nin 14.02.1945 tarih ve 515/3187 sayılı yazısı gereğince tescilinin yapıldığı" yazılı olduğu gibi, anılan valilik yazısında özetle isim belirtilmeksizin Karaca Abad mübadillerinden 1340 (1924) senesinde Bahçeköyü`ne iskân olunan kişilere toprak tevzi edildiği, tevzi defterindeki kayıtla iskân defterindeki kayıtların birbirine uygun olduğu, defterde isimleri yazılı kişilerin müracaatlarında uhdelerinde görülen gayrımenkullerin tapuya tescil edilmesi gereğine değinilmiş olduğu ve sicilin dayanağını bu belgenin oluşturduğu, bir başka ifade ile ilk tesis kaydının tefvize dayandığı izlenimini uyandırmaktadır. Öte yandan tapunun ilk tesisi kaydında maliklerinin soyadlarına yer verilmemişken satış nedeniyle intikal kayıtlarında soyadları da gösterilmiştir. Ayrıca, 31.08.1937 tarihli Bahçeköyü arazi tahrir defterinde (cetvelinde) taşınmazın ilk tesis tapu kaydındaki malikler adına vergi kaydına bağlandığı da sabittir.

Hal böyle olunca, tapu kaydı dayanağı valilik yazısı, vergi kaydı, tapu kaydının intikaline dair sicil kaydının Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü`ne (Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı) gönderilerek, gerekirse bilirkişi tetkikatı da yaptırılmak suretiyle çekişmeli taşınmazın davalıların bayiine orman tahdit öncesi tefviz edilip edilmediğinin tespit edilmesi, gerçekten iskanen verildiğinin saptanması halinde yukarıda değinilen yasal düzenlemeler de gözetilerek davalıların 1744/2 Sayılı Yasa hükmünden istifade edip etmeyeceği, başka bir deyimle tespit dayanağı tapuya değer verilip verilmeyeceği üzerinde durulması, böylesine bir araştırma ve inceleme sonucu elde edilecek delillerin somut olgularla birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK`nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 275.00.-YTL duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2006 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Karşı Oy Yazısı

Çekişme konusu taşınmazın ilk kez 1938 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu uyarınca yapılan tahdit işleminde orman sınırları içerisine alındığı, 1958 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında da kadastro harici bırakıldığı, 1976 yılında yapılan orman kadastrosu çalışmalarında 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı, bu kez 1997 yılında yapılan arazi kadastrosunda 1945 yılında oluşturulan iskân kayıtlarının intikalleri esas alınarak davalı taraf adına tespit edildiği anlaşılmaktadır.

Hazine, taşınmazın orman dışına çıkarılan yerlerden olduğunu, iskânen oluşan tapu kayıtlarına değer verilemeyeceğini ileri sürmüş, tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Uyuşmazlık orman içerisinde iken iskânen oluşturulan tapu kayıtlarına değer verilip verilemeyeceği; 1938 yılında yapılan orman tahdidinden önce kayıt oluşmamakla beraber adı geçen davalılar yararına işlemleri tamamlanmamış bir iskân işlemi bulunup bulunmadığı, böyle bir işlem olsa bile kayıt oluşmadan önceki evreye ait böyle bir tahsis işlemine değer verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Getirtilen tapu kaydının ilk tesisini oluşturan zabıt defteri örneğinde 1932 yılında alınan tefviz kararı uyarınca İstanbul Valiliği`nin 14.02.1945 tarihli yazıları ile tahsis yapıldığı ve bu tahsise dayalı olarak 13.04.1945 tarihinde sicil oluşturulduğu görülmektedir.
İskan Müdürlüğü`nün dosyada bulunan 14.02.1945 tarihli yazı örneğinde; 1340 senesinde Bahçeköyü`ne iskân olunan Karaca Abad mübadillerine gayrimenkul tevzi edildiği belirtilmekte, bu tevzi uyarınca defterde isimleri yazılı mübadillerin müracaatları halinde üzerlerinde görülen taşınmazların adlarına tescillerinin yapılması için İstanbul Valiliği tarafından tapu siciline bir yazı gönderildiği anlaşılmaktadır. İşte 1945 yılında oluşturulan iskân tapusunun dayanağını bu yazı oluşturmaktadır. Bunun dışında; davalı tarafın ya da muris veya bayilerine özgülenmiş, ancak işlemleri tamamlanmamış bir iskân kaydı bulunmamaktadır. Esasen o yıllarda mübadil ve muhacir durumunda olanlar 1771 sayılı Tefviz Kanunu uyarınca kanunda açıklanan koşulların varlığı halinde alınan karar çerçevesinde uygun görülen yerleşim yerlerine gayrimenkul tevzii ve tahsisi yapılmak suretiyle yerleştirilmekteydi.

Ancak genel mahiyette olan ve iskân kaydının tesisine dayanak teşkil elden bu karardan, tahsisin çok daha önce yapıldığı neticesi çıkarılamaz. Bir defa celbedilen defterler ve evraklar üzerinde yapılan tüm incelemelerde davalı tarafa tahsis edilip de işlemleri tamamlamamış bir kayda rastlanmamıştır. Esasen iskânen tahsis edilen taşınmazların kayıtları tapuya yansıtılmakta ve tapu kaydına dönüşmektedir. 3402 Sayılı Yasanın 46. maddesinde vurgulanan işlemleri tamamlanmamış iskân suretiyle verilen yerler ibaresi hiçbir zaman tapu niteliğini kazanmamış tahsisler içindir. Tapu kaydı oluşmuşsa artık işlemleri tamamlanmamış olma keyfiyeti üzerinde durulamaz ve olsa bile kayıt öncesi evreye ait hazırlık işlemleri niteliğindeki bilgiler tapu kaydı gibi nazara alınamaz.
Ayrıca, davalı taraf 1937 tarihli vergi kaydına (iskânen verilen yerle aynı yer olduğu iddiası ile) dayanmış ise de vergi kaydının mevkii ve hudutları tamamen farklıdır.
Öte yandan 3402 Sayılı Yasanın yapısı ve yöntemi Orman Kanunu`ndan farklıdır. 3402 sayılı Kadastro Yasası yeni bir kaydın ortaya çıkarılmasını esas almaktadır.Bu bağlamda kişinin mülkiyet hakkına kavuşması için bir çok kayıttan yararlanılabileceğini kabul etmiştir. Örneğin 14. maddede zilyetlikle birleştiği takdirde vergi kaydı, yoklama kaydı gibi v.s. belgeler sayılmıştır.

Oysa 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi açıkça tapudan bahsetmektedir. Tapu niteliği taşımayan bir belgenin bu madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Ayrıca karar tarihinde yürürlükte bulunan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesi orman dışına çıkarılan yerlerde yalnız 4753 Sayılı Yasaya değer verileceğini, 2. madde uygulamasında da bu madde hükmünün tatbik edileceğini açıkça göstermiştir.
Özet olarak orman içinde verilen tapuların geçersiz olduğu, tahdit öncesine ait işlemleri tamamlanmamış bir iskân kaydının bulunmadığı kaldı ki, bulunsa bile tapu niteliği taşımayan bu nitelikli belgelere değer verilemeyeceğinden Sayın Çoğunluğun bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.

Kararın onanması görüşündeyim.

Yavuz ÖZTÜRK - Üye
Old 27-07-2007, 21:47   #9
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

(AYRINTILI BİR KARAR , Ormanların ve 2/b ile çıkan yerlerin hangi kanunla çıkarsa çıksın , tapulu olsun veya olmasın zilyetlikle kazanılamasının imkansızlığını anlatıyor. )

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/14311

K. 2006/1616

T. 14.2.2006

• DEVLET ORMANLARININ MÜLKİYETİNİN HAZİNEYE AİT OLMASI ( Orman Sınırı Dışına Çıkarılan Yerler Bu Kanun Hükümleri Uygulanmak Kaydıyla Orman Bakanlığı Emrine Geçeceği )

• KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ ( Hangi Yasa Döneminde Olursa Olsun Orman Rejimi Dışına Çıkartılan Yerler Tapuda Kayıtlı Olsun Olmasın Zilyetlikle Kazanılamayacağı )

• KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ ( Anayasa Mahkemesinin Kararıyla da Yalnızca Orman Köyleri Halkının Nakli ve Yerleştirilmesi Amacıyla Değerlendirileceği Belirtilmiş Olduğundan İmar İhya ve Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği İle Kazanılamayacağı )

• ORMAN REJİMİ DIŞINA ÇIKARILAN YERLER ( Hangi Yasa Döneminde Olursa Olsun Orman Rejimi Dışına Çıkartılan Yerler Tapuda Kayıtlı Olsun Olmasın Zilyetlikle Kazanılamayacağı )

• ÖNCESİ ORMAN OLAN YERLER ( Hangi Yasa Döneminde Olursa Olsun Orman Rejimi Dışına Çıkartılan Yerler Tapuda Kayıtlı Olsun Olmasın Zilyetlikle Kazanılamayacağı )

2709/m.169,170,44

2942/m.11,3/1

3402/m.17/1,18/2

6831/m.11,2,2/B

ÖZET : Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Kadastro sırasında öncesi orman olan taşınmazlar nitelik kaybı nedeniyle 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkarılmış tarla niteliği ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmaktadır.
2924 sayılı Yasanın 3/1. maddesine göre, orman sınırı dışına çıkarılan yerler bu Kanun hükümleri uygulanmak kaydıyla Orman Bakanlığı emrine geçer. Anayasa Mahkemesinin kararıyla da yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirileceği belirtilmiş olduğundan imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılmasına olanak yoktur. Orman dışına çıkarılan yerleri Anayasa ve yasalar Devlete ait diğer hali yerlerden farklı düşünmüştür. Hangi yasa döneminde olursa olsun orman rejimi dışına çıkartılan yerler tapuda kayıtlı olsun olmasın zilyetlikle kazanılamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Kadastro sırasında Yeşilyurt Köyü 103 ada 69 ve 72, 108 ada 31, 110 ada 16 ve 24, 111 ada 3 parsel sayılı taşınmazların öncesi orman olup, nitelik kaybı nedeniyle 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığından tarla niteliği ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, 110 ada 24 parsel hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine ve tespit gibi Hazine adına, 103 ada 69 ve 72, 108 ada 31, 110 ada 16, 111 ada 3 parseller hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekilmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 16.02.1983 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ile 15.04.2004 tarihinde ilanı yapılıp dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece, çekişmeli parsellerin orman sınırı dışına çıkarılma işleminin kesinleştiği, 1983 yılından tespit gününe kadar kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacı adına tescile karar verilmişse de, yörede 5 nolu orman kadastro komisyonu tarafından 1983 yılında yapılan 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. madde çalışmalarının 16.02.1983 tarihinde ilan edildiği, daha sonra 79 nolu orman kadastro komisyonu tarafından 2004 yılında aplikasyon ve 2/B madde çalışmalarının yapıldığı anlaşılmaktadır. 1983 yılında yapılan bu işlemlere ait harita ve tutanakların tamamı dosyaya getirtilmemişse de, taşınmazların ilk kez 1983 yılında yapılıp kesinleşen 2. madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldıkları ve 2004 yılında yapılan çalışmada da durumlarında bir değişiklik yapılmadığı, Orman İşletme Müdürlüğünün 07.09.2005 tarih ve 1160 sayılı yazıları, kadastro tespit tutanakları ve uzman bilirkişi uygulamalarından anlaşıldığı gibi, bu konularda taraflar arasında da uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yine, 1983 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun 6831 sayılı Yasanın 11/4. maddesi ve 2. madde uygulaması sonucu orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin 2924 sayılı Yasanın 3/1. maddesi gereğince tapuya tescil edilip edilmediği mahkemece araştırılmamışsa da, kesinleşen orman kadastrosunun ve orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin işlemin kesinleşmesiyle Hazine adına tescil edilmesi yasa gereği olduğundan, yasanın açık hükmüne karşın ilgili memurların şu ya da bu nedenlerle görevlerini savsaklayarak tapuya tescilini sağlamamış olmaları sonuca etkili değildir. Kesinleşen orman kadastrosu ve 2. madde sahasında kalan çekişmeli taşınmazların tapulu olduklarının kabulü gerekir. Tapulu taşınmazların da kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine konu olamayacağı taşınmaz hukukunun temel ilkelerindendir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması sonucu orman rejimi dışına çıkarılan yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılıp kazanılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
1- Gerek 1961 Anayasasının 1255 sayılı Yasa ile değişik 131. maddesinde ve gerekse 1982 Anayasasının 169 ve 170. maddeleri hükümlerine göre, orman rejimi dışına çıkarmanın amacı, bu yerlerin devlet eliyle ihya edildikten sonra orman içindeki köyler halkının, kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilerek halkın yararlanmasına tahsis etmektir.
1982 Anayasası Toprak Mülkiyeti başlıklı Madde 44:
"Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Yasa bu amaçla değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz".
Orman Köylüsünün Korunması başlıklı Madde 170:
"Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği sağlayıcı tedbirlerle, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir."
Görüldüğü gibi, 20.06.1973 tarihli 1744 sayılı Yasadan dokuz yıl sonra 09.11.1982 tarihinde yürürlüğe giren 1982 Anayasasının 44 ve 170. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde,
a )Yurt topraklarının verimli olarak işletilmesi,
b )Erozyonla kaybedilmesinin önlenmesi,
c )Topraksız çiftçiye toprak sağlanması,
d )31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi,
e )Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek orman köylüsü halkının yararlanmasına tahsis edilmesi, konularında hükümler getirmiştir.
2- Anayasanın 170. maddesinde 1744 sayılı ve 2896 ve 3302 sayılı Yasalarda orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin nasıl değerlendirileceği konularında hiçbir ayrıcalık bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, 1744 sayılı Yasa uygulaması ile ormandan çıkartılan yerler de içinde olmak üzere, 31.12.1981 tarihinden önce nitelik yitiren yerlerin tümünün, Anayasanın 170. maddesi kapsamında Devlet tarafından değerlendirilip kullanılması zorunludur. 1982 Anayasasının yürürlüğe konulduğu tarihte sadece 1744 sayılı Yasa uygulaması sonucu orman rejimi dışına çıkartılan yerler bulunmaktaydı. Anayasamızda başka cins toprakların hangi amaçla ve nasıl kullanılacağı konularında bir hüküm bulunmadığı halde, orman ve orman rejimi dışına çıkartılan toprakların hangi amaçla ve nasıl kullanılacağı konularında Anayasanın 169 ve 170. maddelerinde özel hükümler getirilmiştir. Bu durum, ormanların korunması bakımından yasa koyucunun, orman ve orman rejimi dışına çıkartılan yerlere özel önem verildiğini göstermektedir. Anayasaya göre ayrıcalığı bulunan bu tür yerler ister Anayasanın yürürlüğünden önce 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi, isterse Anayasanın yürürlüğünden sonraki yasaların uygulanması sonucu orman rejimi dışına çıkartılsın Anayasa karşısındaki konumları aynıdır ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılamaz.
3- 1982 Anayasasının yürürlüğünden sonra orman rejimi dışına çıkarılmış ve çıkartılacak yerlerde zilyetlik yoluyla toprak kazanımına ilişkin ilk yasal düzenleme 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesidir. Bu maddenin 1, 2 ve 3. fıkrasındaki orman rejimi dışına çıkartılmış ve çıkartılacak yerlerde zilyetliğe ve tapuya dayalı olarak toprak kazanımına ilişkin hükümleri Çatalca Kadastro Mahkemesinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün, 1987/31-13 sayılı ve yine aynı maddenin 3. fıkrasındaki orman sınırı dışına çıkartılan alanlarda iskan suretiyle verilen yerlerin kayıt sahiplerine verilmesine ilişkin hükümleri Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesinin başvurusu üzerine, Anayasanın 44, 169 ve 170. maddelerine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesinin 14.03.1989 gün, 1988/35-13 sayılı ve yine aynı maddenin 3. fıkrasındaki "orman sınırları içerisinde kalan" tümcesi Anayasa Mahkemesinin 13.06.1989 gün ve 1989/7-25 sayılı kararı ile Anayasanın 44, 169 ve 170. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin sözü edilen kararlarında hiç bir ayrım yapılmadığından o tarihe kadar orman rejimi dışına çıkmış ve çıkartılacak tapulu, tapusuz ve iskan suretiyle verilen yerleri kapsar, çünkü yüksek mahkeme kararında 1744, 2896 ve 3302 sayılı Yasalar döneminde çıkartılan yerlerde hiç bir ayrıcalık getirmeden yasa hükmünü iptal etmiştir. Bu nedenle, hangi yasa döneminde olursa olsun orman rejimi dışına çıkartılan yerler imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılamaz. 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmeyen orman dışına çıkarılan alanlarda toprak tevzi yoluyla verilen yerlerde bu kayıtlara değer verileceğine ilişkin hükümlerin tümü 22.02.2005 gün 5304 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu durumda, yasalarımızda orman rejimi dışına çıkartılmış ve çıkartılacak yerlerde, nasıl oluşursa oluşsun eski tapu kayıtlarına; iskan kayıtlarına ya da iskan kaydı sonucu oluşturulan tapu kaydına, toprak tevzi yoluyla oluşturulan tapu kayıtlarına ve zilyetliğe dayanılarak toprak kazanılmasına ilişkin hiç bir hüküm bulunmamaktadır. 100 yıl önce tapuya kayıt edilmiş bir yerin ya da Devletin kendi iradesiyle iskan ya da toprak tevzi yoluyla kişilere verip onların adına tapuya tescil ettirdiği yerin orman rejimi dışına çıkartılması halinde kişilere verilmesi mümkün olmayan bir taşınmazın zilyetlik yoluyla kazanılması düşünülemez.
4- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki 17.10.1983 gün ve 2924 sayılı Yasanın, kapsam başlığını taşıyan 2. maddesi; 6831 sayılı Orman Yasasının 2. maddesi uyarınca orman kadastro komisyonları tarafından orman sınırları dışına çıkarılan alanları kapsayacağını öngörmüştür.
Aynı yasanın 3. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir "Orman kadastro komisyonlarınca orman sınırı dışına çıkarılan yerler Orman Bakanlığının talebi üzerine Hazine adına tescil edilir. Bu yerler bu kanun hükümleri uygulanmak kaydıyla Orman Bakanlığı emrine geçer".
3402 sayılı Yasanın 17/1. maddesi "Kamu hizmetine tahsis edilen arazide" imar-ihyayı yasaklamıştır. Orman rejimi dışına çıkartılan arazi 2924 sayılı Yasanın 3. maddesi gereğince Anayasanın 160-170. maddelerinde yazılı kamu hizmetinin yapılması için yasanın açık hükmü gereğince Orman Bakanlığının emrine geçtiğinden 3402 sayılı Yasanın 17/1. maddesindeki ifade ile kamu hizmetine tahsis edilmiş sayılır ve imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
5- Yukarıda sözü edilen 2924 sayılı Yasanın 11. maddesindeki bu yerlerin yapılacak kadastro sırasında "kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir" tümcesi Anayasa Mahkemesinin 30.03.1993 gün 1992/48-14 sayılı kararı ile "...Orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirilmesi olanaklıdır... orman köylüsü olup olmadığına bakılmaksızın bu yerlerin kullanan kişilere satışının yapılmasını sağlayan bu düzenleme Anayasanın 170. maddesine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir..." ibaresinin iptali gerekir" gerekçesiyle sözü edilen tümcenin oybirliği ile iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi bu kararında da, hangi yasa döneminde çıkarsa çıksın hiçbir ayırım yapmadan orman rejimi dışına çıkan yerlerin nasıl değerlendireceğini Anayasayı yorumlayarak göstermiştir. Özel yasa ile Orman Bakanlığının emrine geçeceği ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirileceği bildirilen taşınmazların imar-ihya ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği ile kazanılmasına olanak yoktur.
6- 29.06.2001 gün ve 4706 sayılı Yasanın 3. maddesi ile "6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan alanlarda 2924 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmayacağı ve Bakanlığın istemi üzerine gerekli kadastro işlemi yapıldıktan sonra 3194 sayılı İmar Yasası ve uygulama yöntemlerindeki kısıtlamalara tabi olmadan ifraz ve tevhit işlemleri yapılarak kullanıcılarına doğrudan satılabileceği" hükümleri getirilmişse de, yine bu maddede Anayasa Mahkemesinin 23.01.2002 gün 2001/382-21 sayılı kararı ile "...Anayasanın emredici kuralı nedeniyle ... orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin kullanıcılarına veya başkalarına, hatta orman içi köyler halkına satılmasını veya bu amaçla devredilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılması olanaklı değildir... bu nedenle, Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin satışı ve bu amaçla devri olanağını getiren dava konusu kural Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırıdır" gerekçesiyle iptal edilmiştir.
7- 6831 sayılı Orman Yasasının 11. maddesinin 4 ve 5. fıkraları 05.11.2003 gün 4999 sayılı Yasa ile şu şekilde değiştirilmiştir.
"Kadastrosu yapılıp kesinleşen Devlete ait ormanlar, tapu sicil müdürlüklerince hiçbir harç, vergi ve resim alınmaksızın orman vasfı ile 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarılan yerler halihazır vasfı ile kaydında belirtme yapılarak Hazine adına tapuya tescil olunur.
Bu Kanunun;
a )20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi,
b )23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının ( B )bendi,
Uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan, ancak fiilen orman olduğu Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilen yerler, talep üzerine Maliye Bakanlığınca Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilir. Tahsisi yapılan bu yerler Hazine adına tapuya orman vasfıyla tescil edilir."
Görüldüğü gibi, hangi yasa döneminde orman rejimi dışına çıkartılırsa çıkartılsın yasa koyucu, Devletin bu taşınmazlarda hiç bir zaman elini çekmediğini, başka bir deyişle tasarruf hakkından vazgeçmediğini kabul ederek orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin fiilen orman ya da orman yetiştirmeye uygun olduğunun tespit edilmesi halinde, her zaman Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilmesini ve orman niteliği ile Hazine adına yeniden tescil edilmesi konusunda yeni hükümler getirmiştir.
Bilindiği gibi; orman rejimi dışına çıkartılan yerler engebeli, erozyona uygun yerlerdir, insanların tahribiyle bir süre orman niteliğini kaybetse bile, o yerde fiili baskının kalkması ve el çekilmesiyle eski halini almakta, yani yeniden orman haline dönüşmektedir. Uygulamada ve Yirminci Hukuk Dairesinde temyiz incelemesi yapılan birçok dava dosyalarında görülmektedir ki, bazı yerler aslında nitelik kayıp etmediği halde, şu ya da bu nedenle, orman rejimi dışına çıkartılmakta, itiraz ve dava konusu edilmeden bu yerler hakkında yapılan orman rejimi dışına çıkartma işlemi kesinleşmektedir. İşte bunları düşünen yasa koyucu 05.11.2003 gün ve 4999 sayılı Yasa ile yukarıda yazılı hükümleri getirmiş, hiçbir ayırım yapmadan 1744, 2896, 3302 sayılı Yasalar uyarınca orman rejimi dışına çıkartılan, ancak fiilen orman olduğu Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilen yerlerin, yeniden Maliye Bakanlığınca Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilerek Hazine adına tapuya orman niteliği ile tescil edileceği hükümlerini yürürlüğe koymuştur.
8- 1744 sayılı Yasada sadece Devlet ormanlarında 2. madde uygulaması yapılacağı hükümleri var iken, 2896 ve 3302 sayılı Yasalarda Devlet ormanları ile birlikte özel ormanlar ile hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda da nitelik kaybı nedeniyle 2. madde uygulaması yapılabileceği hükümleri getirilmiş ve orman sınırı dışına çıkartılan bu yerler devlete ait ise, Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müessesine ait ise, bu müesseseler adına, özel orman ise, sahipleri adına çıkartılacağı ve kim adına çıkartılmışsa aynı şekilde o kişi ya da kurum adına tapuya tescil edilmesi öngörülmüştür.
Anayasa ve yasalarımıza göre; Devlet ormanlarının mülkiyeti Hazineye aittir. Bu nedenledir ki; bunun doğal sonucu olarak Devlet ormanlarının nitelik kaybetmesi nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılması halinde mülkiyeti yine Hazineye ait olacak ve Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılacaktır. 2896 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılan 20.06.1973 gün ve 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi şu şekildedir.
Madde 2- 15.10.1961 gününden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden;
a )Su ve toprak rejimine zarar vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan, tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık ( antepfıstığı )gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan yerler ile otlak, kışlak ve yaylak haline gelmiş yerler,
b )Şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları,
Orman sınırları dışına çıkartılır.
Evvelce sınırlaması yapılmış ve fakat yukarıdaki fıkra hükümlerine uymadığı Orman Bakanlığınca veya vaki müracaatlar üzerine anlaşılan sınırlamaların düzeltilmesi bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten en geç on yıl içinde orman kadastro komisyonlarınca yapılır. Bu düzeltme sonucu orman sınırları dışına çıkarılacak yer sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder.
Yeniden yapılacak orman kadastrosunda da bu madde hükümleri uygulanır.
Bu madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, yasanın 2. maddesinin 2. fıkrası gereğince orman sınırlarında yapılacak düzeltme sonucu orman rejimi dışına çıkartılan tapulu arazilerin mülkiyetinin tekrar tapu sahiplerine intikal etmesi için şu koşulların birlikte oluşması gerekir.
A- 15.10.1961 tarihinden önce bilim ve fen bakımından nitelik kaybı nedeniyle Yasanın 2. maddesi hükümlerine göre orman rejimi dışına ve Orman Bakanlığınca veya vaki müracaatlar üzerine orman sınırlarının düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışına çıkartılma işlemi kesinleşmiş olmalıdır.
B- Orman sınırlarının düzeltilmesi sonucu orman rejimi dışına çıkartılan arazinin, ilk defa orman sınırları içine alınması hiç bir itiraz ve davaya konu olmadan kesinleşmiş olmalıdır. Başka bir anlatımla, ilk orman kadastrosu yapılırken tapulu arazi orman sınırı içine alınmış ve orman olmadığı iddiasıyla yapılan itiraz ve dava ret edilerek orman sınırı içinde bırakılmışsa, bu yer tapulu bir arazi de olsa 1744 sayılı Yasa hükümlerine göre orman rejimi dışına çıkartılması halinde mülkiyeti tekrar hak sahiplerine intikal etmeyecektir.
C- Orman sınırının düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışında bırakılan arazinin orman sınırları içine alınması tarihinden önce tapuya kayıtlı olmalı ve bu tapu kaydı 4785 sayılı Yasa karşısında geçerli bulunmalı ve Devletleştirme bedeli ödenmemiş olmalı ve bu tapu kaydı yüzölçümüyle o taşınmazı kapsamalıdır.
Yukarıda yazılı tüm koşulları bir arada taşımayan arazinin orman sınırı içinde iken, mülkiyeti Hazineye ait olduğu gibi, 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman sınırı dışına çıkartıldıktan sonra da yine mülkiyeti Hazineye ait olmaya devam edecektir. Yani Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılacaktır.
2896 ve 3302 sayılı Yasaların uygulaması sonucu, öncesi tapulu ya da tapusuz arazilerin Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılacağı açıkça yazılı olduğu halde, 1744 sayılı Yasada öncesi tapusuz olan araziler ile sınırlaması itirazlı olarak kesinleşen tapulu arazilerin Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılacağının yasada açıkça yazılı olmaması, bu yerin Hazine adına çıkartılmış olmadığı şeklindeki bir yorum tarzı yasanın ruhuna ve lafzına uygun olamaz. Uygulamada da orman kadastro komisyonlarının 1744 sayılı Yasanın 2. ve 2896 ve 3302 sayılı Yasaların 2/B maddesi gereğince düzenlenen uygulama tutanaklarında orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin tümünün Hazine adına çıkartıldığı açıkça yazılmaktadır.
31.07.1993 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan "Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik"in 25. maddesinin ( g )bendinde de hiç bir ayırım yapılmadan 1744, 2896 ve 3302 sayılı Yasaların uygulanması sonucu orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin Hazine adına çıkartıldığı hükmü vardır. 2896 ve 3302 sayılı Yasa hükümlerine göre orman rejimi dışına çıkartılan Devlet Ormanın öncesi kişilere ait tapulu yer bile olsa 1744 sayılı Yasanın aksine Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılmaktadır. 1744 sayılı Yasa ile 2896-3302 sayılı Yasalar arasındaki fark sadece tapulu araziler bakımındandır.
9- Tapulu Devlet Ormanın bir bölümünün 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. ya da 2896 ve 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B maddesi uygulamasıyla Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılması halinde, o yer yine Hazinenin tapulu taşınmazı olmaya devam eder. Bu konu, 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı gerekçesinin 19. paragrafında aynen şu cümlelerle ifade edilmiştir. ( Maki komisyonlarının görevi orman sayılmayan makilik alanları belirlemekten ibarettir. Orman sayılmayan makiliklerin tespiti yeni orman tanımına göre tapu sicilinde düzeltme yapılması niteliğindedir. Bu düzeltme sonucu "orman niteliği ile Hazine adına tescil" edilen taşınmaz orman sayılmayan makilik alan olarak tespit edilmekle, "özel mülk olarak Hazine adına tapuya tescil" edilecek, taşınmazın sadece tapudaki niteliği değişecektir. Böylece tespit işlemi ile Hazine adına tapulu olan TAŞINMAZ TAPUSUZ HALE DÖNÜŞMEYECEKTİR. )
Görüldüğü gibi, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeki makilik alanın ya da orman rejimi dışına çıkartılan yerin ormandan ayrılması o yeri tapusuz hale getirmeyip, sadece niteliğini değiştirdiğinden makilik cinsi ile ya da orman rejimi dışına çıkartılan yer niteliğiyle tapulu olma halini sürdüreceğinden, 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. ve 2896 - 3302 sayılı Yasalar ile değişik 2/B maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerler orman niteliği değişmiş olarak Hazine adına tapulu olmaya devam edeceğinden, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine konu olamayacaktır. Çünkü makiye ayrılmakla ya da orman rejimi dışına çıkarmakla, o yere ait orman tapu kaydının iptal edileceği ya da iptal edilmiş sayılacağı konusunda yasalarda hiç bir hüküm bulunmamaktadır.
10- Kesinleşen orman kadastrosu sonucu orman olduğu saptanan arazi, Yasanın emredici hükmüne rağmen, görevli memurların ihmali ya da başka herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmemiş olsa bile; orman kadastrosunun kesinleşmesi ile taşınmaz kamu malı olur ve orman niteliğiyle mülkiyet hakkı Hazineye geçer. Kesinleşen orman kadastrosunun sonradan tapuya tescil edilmesi mülkiyet hakkının doğumu için gerekli değildir. Orman kadastrosunun kesinleşmesiyle kamu malı nitelikli mülkiyet hakkı doğmuştur.
Tescil işlemi, kurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğundan durum yine değişmez, o yer tapulu sayılır.
11- 3402 sayılı Yasanın 17/1. maddesi gereğince "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazi" imar-ihya ve zilyetlikle kazanılabilir.
Yine, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 18/2. maddesi aynen "orta malları, hizmet malları, ormanlar devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile Kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" şeklindedir.
Yasalarımızda, hangi malların yasalar uyarınca Hazineye kalacağı birer birer sayılmamıştır. Yorum ve içtihatlar özellikle HGK'nın 05.09.1984 gün ve 1982/8-97/514 sayılı kararında yasalar uyarınca devlete kalan taşınmazların neler olabileceği açıklandıktan sonra, Medeni Yasanın 501 ( E. 448 )maddesi gereğince mirasçı bırakmadan ölen kişilerin taşınmazlarının da, bu madde gereği Hazineye kalacağından zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda, devletin özel mülkiyetinde sayılabilecek taşınmazların çoğunlukla Hazine adına tapuda kayıtlı olduğu, ancak sahipsiz oldukları için Hazineye ait bulunan veya özel yasalar hükümleri uyarınca devlete kalmış olduğu halde, tescilleri yapılmamış taşınmazların bulunduğu, bu tür yerlerin devlete geçişinin yasa hükmünün gereği olduğu, yasa koyucunun bu fıkrayı yürürlüğe koymasındaki amacın, Hazineye ait taşınmazlara Hazinenin sahip çıkmasını sağlamak ve Hazine elinde rezerv toprak bulundurmak olduğu açıklanmıştır. Hukuk Genel Kurulunun 13.02.2002 gün ve 2002/16-48-91 sayılı kararı ile de nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin 3402 sayılı Yasanın 18/2. maddesinde belirtilen "yasalar uyarınca Devlete kalan taşınmaz" olduğu kabul edilmiştir.
2924 sayılı Yasanın 3. maddesindeki "Bu yerler bu yasanın hükümleri uygulanmak kaydıyla Orman Bakanlığı emrine geçer." hükmü gereğince, bu özel yasa uyarınca orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazlar Anayasanın 170. maddesindeki kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla Orman Bakanlığına tahsis edilmiş sayılır. Bu nedenle, 3402 sayılı Yasanın 17/1 ve 18/2. maddeleri gereğince imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
O halde, hangi yasa döneminde olursa olsun nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkarılan taşınmazlar Yasa gereği Hazine adına çıkartılmış ve 2924 sayılı Yasa gereği kamu hizmetinin yerine getirilmesi için Orman Bakanlığına tahsis edilmiş olduğundan, Hukuk Genel Kurulunun 13.02.2002 gün, 2002/16-48-91 sayılı kararında kabul edildiği gibi, orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin de 3402 sayılı Yasanın 18/2. maddesi anlamında özel yasası uyarınca Hazineye kalan yerlerden olduğu ve dolayısıyla tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
12- Diğer taraftan, dava konusu taşınmaz, orman rejimi dışına çıkartma işleminin kesinleştiği 16.08.1983 gününe kadar yasalar karşısında toprağıyla birlikte ormandır. O güne kadar sürdürülen zilyetlik varsa, 6831 sayılı Yasanın 91. ve 93. maddeleri gereğince suç oluşturacağından bu tür zilyetlik kişi yararına hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.
Sonuç olarak; somut olaya hangi yönden bakılırsa bakılsın, Anayasa ve yasalar orman rejimi dışına çıkartılan yerleri diğer tarım alanına dönüştürülecek Devlete ait hali yerlerden farklı olarak düşünmüş ve bu konuda Anayasada ve yasalarda farklı yasal düzenlemeler getirmiştir. Her ne kadar, kesinleşen orman kadastrosunun 6831 sayılı Yasanın 11/4. maddesi tapuya tescil edilip edilmediği, yine orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın 2924 sayılı Yasanın 3/1. maddesi gereğince tapuya tescil edilip edilmediği mahkemece araştırılmamışsa da, 1983 yılında orman kadastrosu kesinleşmekle, dava konusu taşınmaz ve etrafı 6831 sayılı Yasanın 11/4. maddesi gereğince orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edilmiş olması gerekir. 16.02.1983 tarihinde ilan edilip kesinleşen işlemle 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi hükmü uyarınca Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılmıştır. Halen tapuda kayıtlı olma halini sürdürmektedir. Tapuda kayıtlı bir yer zilyetlikle kazanılamayacağı gibi, bir an için aksi düşünülse bile Anayasanın 170. maddesi ve yukarıda yazılı Anayasa Mahkemesi kararları ve 2924 sayılı Yasanın 2, 3 ve 3402 sayılı Yasanın 17/1 ve 18/2. maddeleri gereğince zilyetlik yoluyla kazanılamaz.
Anayasa Mahkemesinin, orman rejimi dışına çıkartılan yerlere ait çok eski tarihli tapu kayıtlarına ve Devletin yüksek iradesi ile 50-60 yıl önce iskan yoluyla verdiği tapu kayıtlarına ve bu yerlerdeki zilyetliğe, değer verilmesine ilişkin 3402 sayılı Yasanın 45. maddesindeki ilgili hükümleri, keza, orman rejimi dışına çıkartılan alanlarda 2924 sayılı Yasa hükümleri uygulanmayarak bu yerlerin Devlet tarafından orman köylüsü olup olmadığına bakılmaksızın satışına olanak tanıyan 4706 sayılı Yasanın 3. maddesini Anayasaya aykırı bularak, bu konudaki yasal düzenlemeleri iptal ettiği, Devletin 4753 sayılı Yasa hükümlerine göre bedelini alarak 40-50 yıl önce toprak tevzi yoluyla topraksız çiftçilere dağıtılarak tapusunu verdiği yerlerin orman rejimi dışına çıkartılması halinde, bu tapu kayıtlarına değer verilmesini öngören 3402 sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesindeki hükmü 22.02.2005 gün 5304 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırmış olduğu gözönünde bulundurulduğunda, hangi yasa döneminde olursa olsun orman rejimi dışına çıkartılan yerler tapuda kayıtlı olsun olmasın zilyetlikle kazanılmaz.
O halde; davanın reddine ve dava konusu parsellerin orman rejimi dışına çıkartılan yer olduğu kütüğün beyanlar hanesine yazılarak Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), 14.02.2006 günü oybirliği ile karar verildi. (KAZANCI)

(Soruyla daha ilgili bir karar , aynı olumsuzluğu anlatıyor )

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/4629

K. 2004/10286

T. 12.10.2004

DAVA : Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine, Orman Bakanlığı ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Kadastro sırasında Göksubayır Köyü 111 ada 262 parsel sayılı 3718.21 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, zeytinli tarla niteliği ve 2/B ile dışarı çıkarıldığı şerh edilerek Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı gerçek kişi, zilyetliğe dayanarak çekişmeli taşınmazın kendisine ait olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine, Orman Bakanlığı ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Hükme esas alınan uzman orman bilirkişi raporunda: çekişmeli taşınmazın üzerinde 70 adet 40 yaşında aşılı zeytin ağaçlarının bulunduğunu, sürülü tarla halinde olduğu ve orman ağacı olmadığını, humus bakiyesinin bulunmadığını, % 10 meyilli olduğunu, 1960 tarihli memleket haritasında orman dışı açıklık alanda kaldığını, 3402 sayılı yasa gereğince yapılan ve kesinleşmeyen orman tahdidinde tahdit içine alınarak nitelik yitirdiğinden bahisle 2/B madde uygulaması ile tahdit dışına çıkarıldığını ve orman sayılmayan yerlerden olduğunu belirterek fen bilirkişi ile müşterek kroki düzenlemişlerdir.
Toplanan deliller, uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından çekişmeli taşınmazın üzerinde halen aşılı zeytin ağaçlarının bulunduğu, eğiminin % 10 olduğu, resmi belgelerde açık alanda kaldığı, 3402 sayılı yasa gereğince yapılan ve kesinleşmeyen orman kadastrosu ile 2/B çalışmalarında önce tahdit içine alındığı, sonra da 2/B madde kapsamında tahdit dışına çıkarıldığı, bu taşınmazın etrafının orman niteliğindeki taşınmaz ile yine 3402 Sayılı Yasa ile yapılan orman tahdidi neticesinde 2/B parseli olarak tesbit edilen ve kesinleşen taşınmazlar ile çevrili olduğu, etrafında tarım arazileri veya şahıslar adına tesbit edilen taşınmazların bulunmadığı, böyle bir taşınmazın resmi belgelerde açık alanda gözükse dahi zilyetlikle iktisap edilemeyeceği, davacı gerçek kişinin mülkiyet belgesinin de bulunmadığı gözönüne alındığında, taşınmazın 6831 sayılı yasanın 17-2 maddesi gereğince orman içi açıklık olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulur. Yanan yerlerde husule gelen enkaz hiçbir suretle eşhasa satılamaz. Bunlar resmi daire ve müesseseler ihtiyacına tahsis olunur.
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca ~HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIRL.
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dünüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır. Örnek:
Şöyle ki, ~Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1997/20 830 E., 1997/1034 K. sayılı ve 10.12.1997 tarihli ve yine Hukuk Genel Kurulunun 1997/20 808 E., 1997/1039 K. sayılı ve 10.12.1997 tarihli kararlarıL
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiştir.
Ayrıca; Bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacı gerçek kişinin davasının reddine ve çekişmeli taşınmazın tesbit gibi 2/B madde uygulaması ile orman tahidit dışına çıkarıldığı şerh edilerek zeytinli tarla niteliği ile hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanınkabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine, Orman Bakanlığı ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 12/10/2004 günü oybirliği ile karar
(KAZANCI)
Old 28-07-2007, 17:35   #10
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan tapulu yerlerdeki durum

Sayın Kocabaş'ın eklediği Yargıtay kararları dolayısıyla olan değerli katkısına teşekkür ederim. Açıkçası, forum sorusunun dışında, tapulu yerler ile ilgili yargıtay kararı eklenmesini istediğim mesajda alıntı yaptığım üzere, Sayın Kocabaş'ın tapulu yerler ile ilgili olarak da durumun değişmediğini belirtmesi üzerine, meraka kapılmıştım.

Sayın Kocabaş ' da değerlendirmesini bir Yargı kararı ile destekledi.

Kanımca eklenen karar, metninde de belirtildiği gibi öncesi orman olan arazilerle ilgilidir. Bunun ötesinde, içtihada konu hadisenin dışında ve çeşitli şekillerde değerlendirmeye müsait ibareler de yer almaktadır. Ancak, tamamını öncesi orman olan araziler için anladığımız takdirde, sorun da kalmamaktadır.

Aynı dairenin, öncesi orman olmayan, tapulu araziler için olan tutumuna bir örneği ekliyorum.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi

Esas :2006/2682
Karar :2006/5292
Tarih :18.04.2006

ÖZET : Davacının dayanağı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren getirtilerek, yöntemince taşınmaza uyup uymadığı saptanmalı, orman bilirkişisi tarafından taşınmazın konumu orijinal renkli memleket haritasında gösterilip denetlenmesine olanak verilmelidir.

(4721 sayılı MK. m. 713) (6831 sayılı OK. m. 11)

KARAR METNİ :

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca tetkiki davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi gereği düşünüldü:

Davacı gerçek kişi, 06.06.2003 tarihli dilekçe ile satın alma, vergi kaydı ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayanarak, 2618063,25 m2 yüzölçümünde ve orman niteliğinde Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan H... Mahallesi 154 ada 46 s. parselin 12 dönümlük bölümünün tapu kaydına dayanıp iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında K.Sani 1321 gün 106 numaralı tapu kaydına dayanmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu 154 ada 46 s. parselin (A) ile gösterilen 12406 m2'lik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı gerçek kişi adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, on senelik süre içerisinde tapuya dayalı olarak açılan orman kadastrosuna itiraz ve tapu iptali ve tescil niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava gününden önce orman kadastrosu 3402 s. Yasa'nın 4. maddesine göre yapılarak kesinleşmiştir.

Mahkemece yapılan araştırma ve uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, davacı gerçek kişinin dayanağı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren getirtilerek, yöntemince taşınmaza uyup uymadığı saptanmadığı gibi, ormancı bilirkişi tarafından taşınmazın konumunu orijinal renkli memleket haritasında gösterilmediği için denetlenememektedir. Yetersiz araştırma ve incelemeye, denetlenemeyen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.

O halde; davacının dayandığı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren bütün gittileri, en eski günlü memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne biçimde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 s. Yasa'lar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 s. Yasa'nın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesi'nin 01.06.1988 tarih ve 31/13 E. K.; 14.03.1989 tarih ve 35/13 E. K. ve 13.06.1989 tarih ve 7/25 E. K. s. kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 s. Yasa'nın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak biçimde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayım taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; dayanak tapu kaydı yaşlı ve yöreyi iyi bilen yerel bilirkişiler aracılığıyla zemine uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı; bilirkişi ve tanıklardan her sınır hakkında ayrıntılı ve inandırıcı bilgiler alınmalı; tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyup uymadığı belirlenmeli; uygulama, fen bilirkişi tarafından düzenlenecek krokide gösterilmeli; davacı, dava dilekçesinde 1987 yılında satın almaya, vergi kaydı ve eklemeli zilyetliğe dayanarak dava açtığına göre, sonradan ileri sürdüğü tapu kaydının satıcı ve davacı ile akdi ve irsi ilişkisi araştırılmalı; davanın orman kadastrosu kesinleşen ve orman niteliğinde olan parselin tapusunun, dolayısıyla orman kadastrosunun iptali istemiyle açıldığı, 6831 s. Yasa'nın 11/1. maddesi hükmüne göre kesinleşen orman kadastrosuna karşı ancak 10 senelik süre içerisinde tapu kaydına dayanılarak iptal davası açılabileceği gözetilmeli; tapu kaydının uyduğu bölümlerin eski günlü memleket haritasında ve hava fotoğrafında açık alan olarak bulunduğunun anlaşılması halinde dava kabul edilmeli; tapu kaydı taşınmaza uysa bile taşınmazın memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman olarak gözükmesi halinde, 13.07.1945 gününde yürürlüğe giren 4785 s. Yasa'ya göre devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan ormanlara ilişkin tapu kayıtlarının hukuki değerlerini yitireceğinden, tapu kaydının uymaması halinde ise, 6831 s. Yasa'nın 11/1. maddesi karşısında orman kadastrosu kesinleşen yerlerde zilyetliğe dayalı açılacak davanın dinlenme olanağı bulunmadığından dava reddedilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetimi ve Hazine'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istem halinde Orman Yönetimi'ne iadesine 18.04.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak : YKD Şubat-2007 Sf : 312
Old 06-08-2007, 14:45   #11
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan 2B ve kazandırıcı zamanaşımı

Konuyla ilgili bir ihtimalin daha belirtilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Soruda gayrimenkulün hangi yasa döneminde 2B uygulamasına tabi tutulduğu belirtilmemiştir. Verilen cevaplar ise yürürlükteki hukuk çerçevesinde olmuştur.

Ancak, 1744 Sayılı yasaya göre 2B uygulamasına tabi tutulduğu takdirde,( 15.10.1961 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman özelliğini tam olarak kaybetmişse ) tahdit dışına çıkarılan yerler, tapulu olduğu durumda (hazineye değil), tapu malikine intikal ettiğinden özel mülkiyete konu olabilecek bu yerlerde, orman dışına çıkarma tarihinden itibaren, eğer TMK m.713 (EMK m.639) hükmünün diğer şartları da varsa, zamanaşımı ile kazanmak mümkündür.

Saygılarımla.
Old 06-08-2007, 19:12   #12
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Önceki yazımda yayınladığıım Yargıtay 20.HD.sinin 14.02.2006 tarihli kararında
1744 sayılı yasaya göre orman kapsamından çıkartılan yerlerin de kazandırıcı zaman aşımı yoluyla kazanılamayacağı etraflıca anlatılmaktadır.

20.HD.sinin bu kararı sıradan bir karada değildir. Ormanların ve 2/B uygulaması ile ormandan çıkartılan yerlerin durumu bu kararda gerekçeli biçimde açıklanmaktadır. Sonuçta olumsuz bir tablo çizilmektedir. Bu karara göre; ormanların ve 2/B uygulaması ile ormandan çıkartılan yerlerin hiçbir şekilde kazanılmasının mümkün olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bu karar 20.HD.sinin yeni bir kararıdır.Kararı beğeniriz veya beğenmeyebiliriz Bu kararda yazılı olanların aksinin kabul edilebilmesi için ayni dairenin daha sonraki bir kararına dayanılması gerektiği kanısındaym.

Benim bu karar üzerinde durmamım ve yeniden cevap vermemin nedeni ormanların ve 2/B arazilerinin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanılmasındaki bir "imkansızlık" halinin varlığını işaret etmekten ve bu konuda dava açacak arkadaşların dikkatli davranmasını tavsiye etmekten ibarettir.

Saygılarımla.
Old 07-08-2007, 22:43   #13
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş'ın açıklamaları karşısında, bahse konu kararda da yer alan hususlardan alıntılarla, bir kaç konuyu açıklamak gerekli olmuştur.

Alıntı:
Yazan 20.HD 2005/14311 e – 2006/1616 k. sayılı kararı
kanunun 2. maddesinin 2. fıkrası gereğince orman sınırlarında yapılacak düzeltme sonucu orman rejimi dışına çıkartılan tapulu arazilerin mülkiyetinin tekrar tapu sahiplerine intikal etmesi için şu koşulların birlikte oluşması gerekir.
A- 15.10.1961 gününden önce bilim ve fen bakımından nitelik kaybı sebebiyle Kanunun 2. maddesi hükümlerine göre orman rejimi dışına ve Orman Bakanlığınca veya vaki müracaatlar üzerine orman sınırlarının düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışına çıkartılma işlemi kesinleşmiş olmalıdır.

B- Orman sınırlarının düzeltilmesi sonucu orman rejimi dışına çıkartılan arazinin, ilk defa orman sınırları içine alınması hiç bir itiraz ve davaya konu olmadan kesinleşmiş olmalıdır. Başka bir anlatımla, ilk orman kadastrosu yapılırken tapulu arazi orman sınırı içine alınmış ve orman olmadığı iddiasıyla yapılan itiraz ve dava ret edilerek orman sınırı içerisinde bırakılmışsa, bu yer tapulu bir arazi de olsa 1744 s. Kanun hükümlerine göre orman rejimi dışına çıkartılması halinde mülkiyeti tekrar hak sahiplerine intikal etmeyecektir.

C- Orman sınırının düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışında bırakılan arazinin orman sınırları içine alınması gününden önce tapuya kayıtlı olmalı ve bu tapu kaydı 4785 s. Kanun karşısında geçerli bulunmalı ve Devletleştirme bedeli ödenmemiş olmalı ve bu tapu kaydı yüz ölçümüyle o taşınmazı kapsamalıdır.

Yukarıda yazılı bütün koşullan bir arada taşımayan arazinin orman sınırı içerisinde iken, mülkiyeti Hazineye ilişkin olduğu gibi, 1744 s. Kanunun 2. maddesi gereğince orman sınırı dışına çıkartıldıktan sonra da yine mülkiyeti Hazineye ilişkin olmaya devam edecektir. Yani Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılacaktır.

Yukarıda yazılı tüm koşulları taşıyanlar 1744 sayılı yasa uyarınca malikleri adına orman dışına çıkarılmıştır. Hatalı olarak malikleri adına çıkarılmayanlar ise dava konusu haline getirildiğinde malikleri adına tesçil edilmiştir. Bu yasanın uygulaması vardır.

2- Ormanlar ve 2B arazilerinden Hazine adına çıkarılanların kazandırıcı zamanaşımı ile kazanılamayacağı konusu açık olup, zaten böyle bir iddiada bulunulmamıştır. Ancak 2B arazilerinden malikleri adına çıkarılanlar ya da bu gerekçeyle malikleri adına mahkemelerce tesçil edilenler için ayrık bir durum vardır.

Dikkat edilecek olursa, mümkün olabilecek kazandırıcı zamanaşımının başlangıcı için, ormanda olduğu süreler nazarı dikkate alınır gibi bir iddiada bulunulmamıştır. Orman dışına çıkartıldığı tarihten sonra, özel mülkiyete konu olabilecek dönemde, diğer şartları varsa, TMK m.713 uyarınca kazanılabileceği belirtilmiştir.

Takdir edileceği gibi bu tez, “Hangi yasa döneminde olursa olsun orman rejimi dışına çıkartılan yerler tapuda kayıtlı olsun olmasın, zilyetlikle kazanılamaz” tezinden farklıdır.

Alıntı:
Yazan 20.HD 2005/14311 e – 2006/1616 k. sayılı kararı
Sair taraftan, dava konusu taşınmaz, orman rejimi dışına çıkartma işleminin kesinleştiği 16.08.1983 tarihine kadar yasalar karşısında toprağıyla birlikte ormandır. O güne kadar sürdürülen zilyetlik varsa, 6831 s. Kanunun 91. ve 93. maddeleri gereğince suç oluşturacağından bu tür zilyetlik kişi yararına hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.

Özel mülkiyetin söz konusu olabileceği dönemde ise yukarıda belirtilen gerekçelerin hiç birinin geçerliliği kalmayacaktır.

Son olarak, içtihada konu somut olayda, 2B arazisi Hazine adına orman dışına çıkarılmıştır.

Saygılarımla.
Old 08-08-2007, 14:10   #14
hırs

 
Varsayılan

değerli bilgilerinizi paylaştığını için teşekkür ederim.Bu bilgiler ışığında benim yapmam gereken ilk şey ne zaman orman kadastorosunun geçtiğini öğrenmek galiba ve buna göre dava açıp açamayacağı mı anlamak ....
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
orman hukuku üstüne bildiklerimiz awogad Meslektaşların Soruları 2 10-05-2013 16:12
Sahiden orman mı burası? (Tapulama ve orman kadastrosu geçmiş) ibreti Meslektaşların Soruları 7 30-12-2009 19:25
orman kadastrosu zeyrek Meslektaşların Soruları 2 19-11-2008 23:20
Orman tahsislerine Yargıtay ’dur’ dedi canan ufuk Hukuk Haberleri 0 08-02-2007 10:30
Orman Kanunu... Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 2 11-05-2002 07:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08174896 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.