Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Polis Görev Gereği Kol Kırmış

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-01-2007, 14:29   #1
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Polis Görev Gereği Kol Kırmış

31/12/2006
Polis görev gereği kol kırmış
ORHAN GÜNEŞDOGMUŞ

Travesti Şerif Daşdemir'i (Hülya) gözaltına alırken iki kolunu kırdıkları ve gözaltına aldıktan sonra da işkence ve kötü muamelede bulundukları iddiasıyla yargılanan Kadıköy İlçe Emniyet Amirliği Önleyici Ekipler birimine bağlı dört polis mehkemece suçsuz bulundu. Mehkeme polisin uyguladığı şiddeti "görev gereği" diye yorumladı. Taşdemir kararı Yargıtay'a götürüyor.

Kadıköy Bağlar caddesinde bir kişiyle tartıştıkları esnada Kadıköy İlçe Emniyet Amirliği Önleyici Ekipler birimine bağlı polislerin biber gazıyla etkisiz hale getirildikten sonra iki kolu kırılacak kadar dövülerek gözaltına alınıp polise mukavemet suçuyla tutuklanan Şerif Daşdemir (Hülya) kendisini gözaltına alan polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Kadıköy 6'ncı Asliye Ceza Mahkemesi'nce Türk Ceza Kanunu'nun işkence ve kötü muameleyi ve cinsel tacizi belirleyen 243-421 maddelerinden ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesinde tanımlanan suçlardan yargılanan Kadıköy İlçe Emniye Amirliğine bağlı polisler, İ. T. (40), M. U.(35), A. S.(34) ve F. B. (33) " olay tarihinde müdahile karşı görev gereği kendi yasaları tahtında ve gerektiğinde zor kullnama hakkına sahip olup, görev gereği müdahile müdahale etmelerinde sanıkların kanun hükmünü yerine getirmek amacı ile haraket etiklerinden" suçsuz bulundular.

Daşdemir'in avukatı Eren Keskin kararı yargıtaya götüreceklerini açıkladı.

http://www.birgun.net/bolum-56-haber...tml#haber_basi
Old 02-01-2007, 02:03   #2
nfb

 
Varsayılan

Alıntı:
dört polis mehkemece suçsuz bulundu.
Kol kırılır yen içinde...
Old 02-01-2007, 02:27   #3
Gemici

 
Varsayılan

Nedenini tam olarak bilmiyorum, ama bazı haberleri okuduğumda veya bazı olayları duyduğumda nedense aklıma bazı türkü sözleri gelir ve bu sözleri, çoğu zaman farkında olmadan, tekrarlayıp dururum.

Forumdaki haberi haberi okuyunca aklıma gelen türkü: 'Ak çalının dibinde kavağa bak kavağa, sevdiğim gelin olmuş, duvağa bak duvağa.' Türkünün haberle bi ilşikisi var mı yok mu bilmiyorum, ama aklıma geldi işte. Bu ve buna benzer türküler aklıma inanılması zor olan bazı olayları duyduğumda gelir genelde. İsterseniz Sizde türküyü yüksek sesle okuyun ve okuduğunuz haberi düşünün. Türkü söylemekle, okuduğunuz haberin birleşiminin çağrışımından elde ettiğiniz sonucu yazarsınız eğer istiyorsanız.

Ben hiç bir şey söylemiyorum ve hiçbir iddiada bulunmuyorum, buraya aktarılan gazete haberinin yalancısıyım. Yalancısı olduğum gazete haberinde belirtilen gerekçeyi okuyunca da, aklıma nedense 'Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı' sözü geldi ayrıca.

Eğer haberde belirtilenler doğru değilse (ki doğru olduğundan şüphe etmek için ortada bir gerekçe yok) adı geçen mahkemenin ve/veya adalet bakanlığının haberi bildiren gazete haberini en azından tekzip etmesi ve haberin düzeltilmesini istemesi gerekirdi/gerekir. Yoksa 'mülkün temeli olan adaletimizin' beline bir kazma vurmamız ve adalet kavramının ruhuna bir fatiha okumamız gerekir.

Yakında (Alıntı):müdahile karşı görev gereği kendi yasaları tahtında ve gerektiğinde zor kullnama hakkına sahip olup, görev gereği müdahile müdahale etmelerinde sanıkların kanun hükmünü yerine getirmek amacı ile haraket etiklerinden"gerekçesi ile adam öldürenlerin suçsuz bulunduklarını okuyunca şaşırmıyalım.

Saygılarımla
Old 02-01-2007, 17:42   #4
KocherO

 
Varsayılan

Ne diyeceğimi şaşırdım açıkçası, asıl ilginç olan şu ki bu ülkede bunun gibi durumlarla o kadar sık karşılaşmama rağmen hala alışamadım. Alışamamamın sebebi belki de bu son olur umarım diye kendimi kandırmamdan dolayı olsa gerek. Açıkçası şu ki ben bu tür şeylerden bıktım. Bu zihniyet değişmeli artık. Katiller, işkenceciler, çeteciler daha ne kadar aklanacak !!
Hukukun üstünlüğüne olan inancımı yavaş yavaş kaybediyorum ve bu beni tedirgin etmekte.
Old 02-01-2007, 18:42   #5
ragıp

 
Varsayılan

Boşverin arkadaşlar. Ben hakimin karardaki gerekçesini biliyorum. En önemli oraganı kırılan birinin kolu kırılsane olur? diye düşünmüştür. Şişeyi kabetsen de neşeyi kaybetme
Old 22-02-2007, 04:54   #6
hakal35

 
Varsayılan

Arkadaşlar benim anlayamadığım polisin görevini yaparken zor kullanma adı altında bir yetkisi var ve bu zor kullanma bedeni güçden silah kullanmaya kadar geniş bir kavramdır bence hakimin kararı gayet normal...
Old 22-02-2007, 19:16   #7
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hakal35
Arkadaşlar benim anlayamadığım polisin görevini yaparken zor kullanma adı altında bir yetkisi var ve bu zor kullanma bedeni güçden silah kullanmaya kadar geniş bir kavramdır bence hakimin kararı gayet normal...

Sayın "hakal35",

O yetki/ler/in varlığı biz hukukçularca bilinmektedir. Ancak, o yetkinin yanı sıra:
* Görevde yetkiyi kötüye kullanmak,
* Kişilere kötü davranmak, yaralamak,
* İşkence yapmak,
gibi TCK'daki "suç tipleri" ile, ayrıca İdare Hukuku bakımından en önemli ilke olan "yetki ve sorumluluk ikiz kardeş gibidir, yetkiyi kullanan o yetkiyi yasal kurallara göre uygulamaz ise sorumluluk doğurur" kuralı da bilinmektedir.
Öyleyse sorun, bu hukuk kurallarının ya bilinmemesi ya da bilinmesine karşın yasal sınırlar dışında kullanılması olarak ortaya çıkıyor.
Mahkemenin yaptığı iş, somut olay yargılamasında kuralların dışına çıkılıp çıkılmadığı sorununu hukuksal olarak çözmektir. Elbette bu işi yaparken, başka deyişle Yargılama Görevi yaparken YARGILAMA İLKELERİNE UYULMASI ZORUNLUDUR.
İşte bunu da Yargıtay denetleyecektir.

Sorumluluk doğurmayacak veya 'sorumluluk doğacak olursa nasıl olsa sık sık sicil affı çıkar' düşüncesinin oluşmayacağı görevler dilerim.

Kimlik bilgilerinizden Emniyet Görevlisi olduğunuz yazıyor; size iyi ve kurallı nöbetler dilerim.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu
Old 22-02-2007, 21:22   #8
hakal35

 
Varsayılan

Öncelikle sayın Kavilli mesajınız için teşekkür ederim.Yukarıda belirttiğim gibi zor kullanma malumunuz olduğu üzre çok geniş bir kavram.Bu zor kullanma esnasında şahsın koluda kırılabilir silahla vurularak etkisiz halede getirilebilir.Olaya birde şu açıdan bakalım karşımızda suç işlemiş bir şahıs var ve kolluk olarak göreviniz bu kişiyi adalete teslim etmek.Şahsı karakola götürmek için kelepçe takmak istiyorsunuz ama direniyor siz o kelepçeyi takmak zorundasınız direndiği için bırakamazsınız.Sizde güç kullanmak zorundasınız ve bunun sonucuda kol kırılabilir.
Tabiki yetkinin yasal sınırlar dışında kullanılmasına karşıyım ve bunun gerek adli gerek idari açıdan beni zor durumda bırakacağınında farkındayım.Ayrıca gereğinden fazla zor kullanmanında ne meslek etiğine nede vicdana sığmayan bir hareket olduğunuda savunurum.
SAYGILAR...
Old 24-02-2007, 19:19   #9
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan "Bir köleye göre; dünyada kahraman yoktur, hiç kimse de kahraman olamaz."

Alıntı:
Yazan hakal35
...Olaya birde şu açıdan bakalım karşımızda suç işlemiş bir şahıs var ve...

Sayın "hakal35",
Konuyu tartışırken kullandığınız dil başka deyimle anlatım yönteminiz HUKUKA YABANCI, daha ötesini söylersek HUKUKA AYKIRI nitelikte görünüyor. Bu aşamada bu yöntem karakol ve diğer işyerlerinizde "suçluyu getir, suçlu gel buraya, suçlunun imzası tamam mı, onun yanındaki öbür suçlu çıksın bir adım öne, vb. vb." seslenişler yılların polis alt kültürü olarak yansıdığını düşünebiliriz.

Ancak Ceza Muhakemesi bütünlüğü içinde polisin olayla ilgilenmesi çoğu zaman "araştırma" aşamasındadır. Bu yönüyle de yakalanan kişi, yalnız ve yalnızca ŞÜPHELİ konum ve niteliğindedir. İşte polis alt kültürünün devrilmesi gereken, yıkılması gereken yönü de, hukukun en temel ilkeleriyle çatışmakta olmasıdır.

Adını anımsayamadığım bir filozof şöyle diyor:
"Bir köleye göre; dünyada kahraman yoktur, hiç kimse de kahraman olamaz.

Filozof sözü sürdürüyor.
Bu söz, bize, dünya üzerinde hiçbir kahramanın varolmadığı gerçekliğini değil; olsa olsa bu sözü söyleyenin bir köle olabileceğini gösterir."

Sözün kısası, biz hukukçular, hukuk okullarında bize öğretilen hukuk bilgisine yabancı olan yaklaşımları kabul etmemek görevindeyiz. Hukuk kurallarının belli bir birikim sonucu oluştuğu unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, siz polis görevlilerinin yakalamak istedikleri kişilerin "şimdilik ŞÜPHELİ" olduklarını bilir ve siz polis görevlilerinin de bu hukuksal çizgide olmalarını isteriz.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu
Old 24-02-2007, 23:25   #10
hakal35

 
Varsayılan

Sayın Kavilli sanırım siz beni anlamamaya gayret göstermişsiniz!Alıntı yaptığınız bölümden yani; ...Olaya birde şu açıdan bakalım karşımızda suç işlemiş bir şahıs var ve... cümlesinden benim anlatmak istediğim suç üstü durumudur.Bunuda belirtmek için 'karşımızda' kelimesini bilerek kullandım o alıntı yaptığınız pasajda.Cümleyi tekrar okursanız bana hak verirsiniz.Değilse bizimde siz hukukçular kadar olmasada Ceza Muhakemesi hakkında az buçuk bilgimiz var!Araştırma aşamasındaki bir konu için dedikleriniz de haklısınız kaldı ki bizde bunun farkındayız...
Old 25-02-2007, 00:42   #11
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Anlamak ve anlaşılmak

Alıntı:
Yazan hakal35
Sayın Kavilli sanırım siz beni anlamamaya gayret göstermişsiniz!Alıntı yaptığınız bölümden yani; ...Olaya birde şu açıdan bakalım karşımızda suç işlemiş bir şahıs var ve... cümlesinden benim anlatmak istediğim suç üstü durumudur.Bunuda belirtmek için 'karşımızda' kelimesini bilerek kullandım o alıntı yaptığınız pasajda.Cümleyi tekrar okursanız bana hak verirsiniz.Değilse bizimde siz hukukçular kadar olmasada Ceza Muhakemesi hakkında az buçuk bilgimiz var!Araştırma aşamasındaki bir konu için dedikleriniz de haklısınız kaldı ki bizde bunun farkındayız...
Sayın "hakal35",

- Öncelikle soyadımda tek 'l' harfi var: "Kavili".

- Sizi anlamamak yerine size hukuk kuralından dirençle söz etmeye çalışıyorum. Çünkü, sizi doğru anladığımı düşünüyor ve yineliyorum.
Burada çözümlenmesi gereken sorun, 'karşımızda' kelimesi kullanılarak suçüstü durumu olsa bile, yakalama aşamasındaki kişinin SUÇLU olarak adlandırılmasının yanlış olduğu düşüncesindeyim. Çünkü hukuk biliminde, suçluluğuna ilişkin mahkeme kararı kesinleşinceye kadar herkes suçsuz sayılır ilkesi, en temel hukuk kuralı olarak ortada duruyor.
Buna göre yakalanan kişiye "suçlu" diye seslenen polis altkültürünün değişmesi ve hukuk kurallarına uygun olacak biçimde "ŞÜPHELİ" denilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

İlk cümlenize katılamıyorum; sizi anlamamak değil sizinle hukuk sitesinde hukuk kuralını paylaşmaya, alışkanlıklarımız veya alt kültürlerimiz ile hukuk kuralları çatıştığında hukuk kurallarına üstünlük tanınması düşüncesini savunmaya çalışıyorum.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu
" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 25-02-2007, 08:49   #12
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Üyeler

Yine bir gazete haberinin tuzağına düşmeyelim:

Bu haberden ve siz Sayın Hukukçuların yorumlarından anladığım şudur: Polis kol kırıyor; hakim de polisi korumak için yalan-yanlış karar veriyor.

Haber hem polisi aşağılamakta, hem de mahkemeyi aşağılamaktadır. Ben bu iki aşağılamayı da aşağıdaki nedenlerle kabul etmiyorum:

Dosyayı okumadan, taraf ve tanık beyanlarını dinlemeden hem polisi hem de mahkemeyi aşağılayan böylesi suçlamalarda bulunmak haksızlık oluyor.

Ben polisin kimsenin kolunu kıracağına inanmıyorum. En ağır işkencelerin yapıldığı dönemlerde bile insanlar filistin askısına alınmış ama kolları kasten kırılmamıştı.

Bu haberde hem polisler suçlanmakta, hem de hakimler suçlanmakta. Bu haksızlık kol kırmaktan daha vahim bence.

Saygılarımla
Old 25-02-2007, 10:28   #13
Gündüzalp GÜNEY

 
Varsayılan Ömer KAVİLİYE

Polis kanunu ek/6 ya göre polis yakalaması gerekli kişi için zor kullanma direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göre etkisiz hale getirmek şeklinde kademeli olarak artacak şekilde bedeni kuvvet maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde her türlü silah kullanma yetkisini temsil eder bu zor kullanmanın niteliği amir tarafından belirlenir eğer memur bunu aşarsa memurun ağır kusuru olacağından idareye tazminat davası açılır ve idare bunu memura rücu edebilir sizin dediğiniz gibi hiç kimseye suçluluğu ispatlanana kadar suçlu muamelesi yapılamaz ancak orada kamu düzenini korumayı gerektiren bir durum olabilir bu bakımdan biz olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini bilemeden yorum yapma gücüne sahip olamayız.


Saygılar
Old 25-02-2007, 13:40   #14
Av.G.K.

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Ben polisin kimsenin kolunu kıracağına inanmıyorum. En ağır işkencelerin yapıldığı dönemlerde bile insanlar filistin askısına alınmış ama kolları kasten kırılmamıştı.

?????????????????????????????????????????????????? ????
Sayın Konyalı,kol kırığı 4-5 ayda geçer ama işkence sonucu kişide oluşan ruh kırıklığı!son nefesine kadar o kişiye açı çektirir.
Bu ülkede bir çok kişinin polis merkezlerinde şüpheli!bir biçimde öldüğünü,bir çok kişinin işkenceye ve kötü muameleye uğradığını herkes biliyor artık bu tip olayların ülkemizde sistemli bir biçimde yaşanmıyor oluşu
Bazı görevlilerin hala o günleri özlemediğini bize ispat etmiyor diye düşünüyorum.
Polis teşkilatı kendisine yönelen yoğun haklı eleştiriler sonucu bugün çok önemli gelişmeler göstermiştir ancak hala bazı görevliler ''ahhh o eski günler olacak dı ki.....''diye düşünmüyor ve bunları yakın çevrelerine açıklamıyor değil....


Saygılarımla.
Av.Gökhan Karakaş
Old 25-02-2007, 21:36   #15
hakal35

 
Varsayılan

Sayın Kavili öncelikle soyadınızı yanlış yazmamdan ötürü özür diliyorum.Demişsiniz ki 'suçüstü durumu olsa bile, yakalama aşamasındaki kişinin SUÇLU olarak adlandırılmasının yanlış olduğu düşüncesindeyim'.O zaman bu suş üstü terimi hukukla çelişmektedir şöyle ki;suç üstü dediğimizde anlaşılan suç işlemiş birini olayı yaptığı anda yakalamaktır ve şahsın gerçekleştirdiği eylem suçsa şahısda bu şuçu işleyen kimsedir.Bunun da Türkçe'de ki tam karşılığı 'SUÇLU'dur.Yani burada yasa kendisiyle çelişmektedir diye düşünüyorum...
SAYGILAR....
Old 26-02-2007, 00:13   #16
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hakal35
Sayın Kavili öncelikle soyadınızı yanlış yazmamdan ötürü özür diliyorum.Demişsiniz ki 'suçüstü durumu olsa bile, yakalama aşamasındaki kişinin SUÇLU olarak adlandırılmasının yanlış olduğu düşüncesindeyim'.O zaman bu suş üstü terimi hukukla çelişmektedir şöyle ki;suç üstü dediğimizde anlaşılan suç işlemiş birini olayı yaptığı anda yakalamaktır ve şahsın gerçekleştirdiği eylem suçsa şahısda bu şuçu işleyen kimsedir.Bunun da Türkçe'de ki tam karşılığı 'SUÇLU'dur.Yani burada yasa kendisiyle çelişmektedir diye düşünüyorum...
SAYGILAR....
Sayın "hakal35",

Yanlış nedeniyle özür dileme inceliğinize ve doğru yazmanıza teşekkür ederim.

Yasa'da çelişki yok.

Size şöyle sorayım; sizin teziniz doğru (suçüstü yakalanan eğer o anda suçlu) ise, SİZCE ŞÜPHELİ KİME DENİR ve Ceza Muhakemesi sürecinin hangi aşamasındakine ŞÜPHELİ denir ?

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu
" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 26-02-2007, 00:16   #17
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Önce DİL'e saygı.

Alıntı:
Yazan Gündüzalp GÜNEY
Polis kanunu ek/6 ya göre polis yakalaması gerkli kişi içinzor kullanma direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göreetkisiz hale getirmek şeklindekademeli olarak artacak şekildebedeni kuvvet maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde her türlü silah kullanma yetkisini temsil eder bu zor kullanmanın niteliği amir tarafından belirlenir eğer memur bunu aşarsa memurun ağır kusuru olacağından idareye tazminat davası açılır ve idare bunu memura rücu edebilir sizin dediğiniz gibi hiç kimseye suçluluğu ispatlanana kadar suçlu muamelesi yapılamaz ancak orada kamu düzenini korumayı gerektiren bir durum olabilir bu bakımdan biz olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini bilemeden yorum yapma gücüne sahip olamayız.


Saygılar
Sayın GÜNEY,
Sitemiz kurallarında da yer aldığı gibi, DİL KURALLARINA UYGUN yazacağınız iletiyi tartışmak istiyorum.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu
" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 27-02-2007, 10:33   #18
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı

Ben polisin kimsenin kolunu kıracağına inanmıyorum. En ağır işkencelerin yapıldığı dönemlerde bile insanlar filistin askısına alınmış ama kolları kasten kırılmamıştı.


Sayın KONYALI,

İnanç kavramı, içsel bir olgu olup, tartışılamaz ve değiştirilemez özellikleri taşır. İstediğinize inanıp inanmamak inanç özgürlüğüdür ancak hukuksal veya bilimsel bir tartışmanın konusu değildir.

İnanç, bilginin bittiği yerde başlar.

Hukukçu olarak, kişisel ve meslek kuralları gereği olarak yalnız ve yalnızca BİLGİ TARTIŞMAK gerektiğini düşünüyorum.

Benim anlayışıma göre, BİLGİ VE İNANÇ ÇATIŞIRSA BİLGİ ALANINA ÜSTÜNLÜK TANINMASI GEREKLİDİR. Çünkü, yansız olarak üstünde tartışılabilecek tek alan, bilgi alanıdır. Sizin inançlarınızı tartışmaya kalkarak sizi incitebilmekten endişe ederim.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 27-02-2007, 12:10   #19
Av. O. TEKGUL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Armağan KONYALI
Haber hem polisi aşağılamakta, hem de mahkemeyi aşağılamaktadır. Ben bu iki aşağılamayı da aşağıdaki nedenlerle kabul etmiyorum:

Dosyayı okumadan, taraf ve tanık beyanlarını dinlemeden hem polisi hem de mahkemeyi aşağılayan böylesi suçlamalarda bulunmak haksızlık oluyor.

Sn. Konyalı' ya katılıyorum;
Ankarada yaklaşık 2,5 yıldır CMK müdafiisi olarak görev yapan bir avukat olarak polislerin suçlar karşısında pasifize edilmişliğinden örnekler görmüş olmama rağmen ne kendi görevlendirilmelerimde ne de diğer müdafi arkadaşların anlatımlarında hiçbir polis şiddetine rastlamadım. Benim karşılaşmamış olmam böyle şeylerin olmadığı anlamına gelmese de benim açımdan Polisler hakkında müsbet bir karine teşkil etmektedir.
Old 27-02-2007, 14:32   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av. Ömer Kavili

Sizin beni incitebileceğinizi hiç düşünmedim; düşünmüyorum. Siz beni "anlamayabilirsiniz." Ama ben buna kırılmam.

“Yalana inanmamak” kavramı ile “inanç “ kavramı arasındaki farka dikkatinizi çekerim. Ben inançtan söz etmiyorum; sadece gazete haberine inanmadığımı ifade ediyorum. Umarım bu ifadem sizin beni incitmeniz için bir neden oluşturmaz.

“Hiç kimse mahkeme kararı olmadan suçlu sayılamaz” Bu ifadeyi tersinden okursak, bir mahkeme kararının polise “suçsuz” demesine de saygı duyulmalı. En azından, dosyası okunmadan mahkeme kararının yanlış olduğunu iddia edilmemeli. En azından böyle vahim bir iddia bir hukuk sitesinde ileri sürülmemeli.

Polisin her zaman haksız olduğuna ilişkin bir “iman sahibi” ile ben de tartışmak istemem. Bir mahkemenin dosyası bile okumadan kararının aşağılanması ancak gazete haberlerine duyulan “inanç” ile olur. Benim böyle inançlarım yok.

Hukukçular gazete okumalı ama dosyaya göre karar vermeli.

Saygılarımla
Old 27-02-2007, 15:13   #21
justiz

 
Varsayılan

Travestilerin, insan temel hak ve özgürlüklerinden faydalanmaya haklarinin olmadigina inanan cogunlugun var oldugu bir ülkede yasiyoruz. Konu, bu cercevede lokalize edilerek degerlendirilirse daha saglikli sonuca ulasilacagi kanaatindeyim.

selamlar
Old 27-02-2007, 16:37   #22
sahinaydın

 
Varsayılan haberler,yorumlar,hayaller,gerçekler.

Haberde görevinin gereğini yerine getiren polisler hakkındaki olumsuz eleştirilerinize anlam veremiyorum.
Haberin başlığına bakacak olursak
Alıntı:
Polis görev gereği kol kırmış

haberin yorumlanarak ve ti-ye alınarak yapıldığı açıkça ortada.
Buna rağmen haberdeki gerçekler;
1.Suçüstü yakalanan Şerif Daşdemir'in polise mukavemet etmesi,
2.Polisin görevi gereği müdahalesi esnasında yakalananın kolunun kırılması
3.Mahkemenin verdiği karar
Ve yine bunlara rağmen;
Her nereden anlaşılabiliyorsa, polisin görevini kötüye kullandığı;
Alıntı:
O yetki/ler/in varlığı biz hukukçularca bilinmektedir. Ancak, o yetkinin yanı sıra:
* Görevde yetkiyi kötüye kullanmak,
* Kişilere kötü davranmak, yaralamak,
* İşkence yapmak,

Alıntı:
Travestilerin, insan temel hak ve özgürlüklerinden faydalanmaya haklarinin olmadigina inanan cogunlugun var oldugu bir ülkede yasiyoruz. Konu, bu cercevede lokalize edilerek degerlendirilirse daha saglikli sonuca ulasilacagi kanaatindeyim.

şeklinde yorumlar yapılabiliyor,genele atfedilen bir varsayımla somut olayda
bahsi geçen polislerin niyeti anlaşılmaya çalışılıyor.
Alıntı:
Hiç kimse mahkeme kararı olmadan suçlu sayılamaz” Bu ifadeyi tersinden okursak, bir mahkeme kararının polise “suçsuz” demesine de saygı duyulmalı. En azından, dosyası okunmadan mahkeme kararının yanlış olduğunu iddia edilmemeli. En azından böyle vahim bir iddia bir hukuk sitesinde ileri sürülmemeli.
Sayın Konyalı'ya Saygılarımı sunar,ellerinden öperim
Old 27-02-2007, 20:19   #23
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Av. Ömer Kavili

Sizin beni incitebileceğinizi hiç düşünmedim; düşünmüyorum. Siz beni "anlamayabilirsiniz." Ama ben buna kırılmam.

“Yalana inanmamak” kavramı ile “inanç “ kavramı arasındaki farka dikkatinizi çekerim. Ben inançtan söz etmiyorum; sadece gazete haberine inanmadığımı ifade ediyorum. Umarım bu ifadem sizin beni incitmeniz için bir neden oluşturmaz.

“Hiç kimse mahkeme kararı olmadan suçlu sayılamaz” Bu ifadeyi tersinden okursak, bir mahkeme kararının polise “suçsuz” demesine de saygı duyulmalı. En azından, dosyası okunmadan mahkeme kararının yanlış olduğunu iddia edilmemeli. En azından böyle vahim bir iddia bir hukuk sitesinde ileri sürülmemeli.

Polisin her zaman haksız olduğuna ilişkin bir “iman sahibi” ile ben de tartışmak istemem. Bir mahkemenin dosyası bile okumadan kararının aşağılanması ancak gazete haberlerine duyulan “inanç” ile olur. Benim böyle inançlarım yok.

Hukukçular gazete okumalı ama dosyaya göre karar vermeli.

Saygılarımla

Sayın Av.Armağan Konyalı,

Alıntı:
Ben polisin kimsenin kolunu kıracağına inanmıyorum.
Alıntı:
sadece gazete haberine inanmadığımı ifade ediyorum.
Ancak kullandığınız cümlede somut gazete haberi vurgulanmadığı için genel olarak inanmama anlaşılmaktadır. Eğer genel olarak kol kırmama davranışına itiraz ediyor ve görevi sırasında kol kırma davranışı yapılabileceğini olasılık olarak kabul ediyorsanız, bu konuda sizinle aynı düşüncedeyim. Elbette ki böyle bir olgu, yargılamayı gerektirecektir.

Alıntı:
bir mahkeme kararının polise “suçsuz” demesine de saygı duyulmalı.
Yargılama ilkelerine uygun yapılan bir yargılamanın sonucunda verilecek ve kesinleşecek (öznesi salt polis değil, herkes hakkındaki) mahkeme kararına herkes saygılı olmalı; varolan hukuk düzeni bunu buyurmaktadır.

Alıntı:
Polisin her zaman haksız olduğuna ilişkin bir “iman sahibi” ile ben de tartışmak istemem.
Çok haklısınız, her hangi bir durumu mutlaklaştıran, şu veya bu konuyu GENELLEŞTİREN, özel olanı göremeyen "iman sahibi" ile ben de tartışmam. Bu konudaki düşüncenize katılıyorum.

Alıntı:
Bir mahkemenin dosyası bile okumadan kararının aşağılanması
Bu sözü iletinize yazarken bize yönelik yazmak istemediğinizi ve yanlışlıkla yazıldığını düşünüyorum. Yoksa somut dosya özeline ilişkin bir tek yorumumuzun olmaması, dosyadaki somut olay denetiminin Yargıtay tarafından yapılmakta olacağı, hukukçu kimliğimizle çelişmemek için kanıta dayalı davranmamız gerektiği konularına sizin de koşulsuz destekleyeceğinize inanıyorum.
Mahkeme kararını aşağılamak deyimi, bu deyimi kullanmak isteyen ve hukukçuyum diyen birini düşündürtmelidir.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 27-02-2007, 20:37   #24
sahinaydın

 
Varsayılan başlık mı??

Değerli hocam;
Sanırım başka bir başlık altında irdelenmesi gereken bir soruna değiniyorum, ancak kısaca yanıtlarsanız sevinirim;
Alıntı:
Yalana inanmamak” kavramı ile “inanç “ kavramı arasındaki farka dikkatinizi çekerim. Ben inançtan söz etmiyorum; sadece gazete haberine inanmadığımı ifade ediyorum.
haberler, yorumlar , basın özgürlüğü..
Neden İnanmıyoruz_?
Yalan Söylemek mi özgürlük_?
Yoksa haberin yalan olduğunu düşünenlerde mi hata?
Old 27-02-2007, 22:38   #25
nfb

 
Varsayılan

Çok bilinen bir fıkradır ama yine de nakledelim,

Alıntı:
Bir tarihte, Papa, bir ülkeyi ziyarete gidiyor. Daha uçaktan inerken gazeteciler etrafını çevirip soru yağmuruna tutuyorlar. Papa, ülkeyi ve bazı kurumları ziyaret edeceğini söylüyor. Bir gazeteci hemen soruyu yapıştırıyor “Genelevi de ziyaret edecek misiniz ?” Bu soru karşısında şaşıran Papa “Burada genelev var mı ?” diyor. Ertesi gün aynı gazetenin manşetinde büyük harflerle şu başlık yer alıyor “Papa, uçaktan iner inmez, burada genelev var mı diye sordu”.

Medyanın hukukla ilgili haber verme biçiminden artık ikrah geldi.
Old 28-02-2007, 22:56   #26
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

27/02/2007
'Dayak öyle değil böyle atılır'

İNAN GEDİK ANKARA

Daha geçen ay işkence iddiasıyla gündeme gelen Ankara karakollarında bu iddialara bir yenisi daha eklendi. Alacak verecek meselesi yüzünden karakola sığınan 13 kişinin polisler tarafından dipçik, sopa, fırça sapı, tekme ve yumruklarla dövüldüğü iddia edildi. Mağdurlardan 7 kişi polisler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunurken, polisler de kendilerine mukavemet edildiğine dair tutanak tutarak mağdurlardan şikayetçi oldu.
İddialara hedef olan yer, Tuzluçayır Polis Karakolu. Karakol, her fırsatta "işkenceye karşı sıfır tolerans söyleminin dile getirildiği " TBMM, Başbakanlık, Adalet B:akanlığı ve İçişleri Bakanlığıma 10 dakika uzaklıkta. Dayak olayının yaşandığı 24 Şubat 2006'da Baro Başkanları Ankara'da toplantı halindeydi. Ertesi gün, yayınlanan sonuç bildirgesinde, Ceza Muhakemesi Kanunumda yapılan değişikliklerle zorunlu müdafilik sınırlarının daraltıldığı ve bunun da işkencenin önüne açtığı uyarısı yapılıyordu.

'ÖNCE KAVGA EDİN SONRA GELİN'

Karakoldaki işkence iddiasının sahibi Arap Akburu yaşadıklarını Birgün'e anlattı: "Konfeksiyonla uğraşıyorum. Konfeksiyon makinası aldık ancak makinayı bize satan kişi daha sonra başkasına satmış. Aramızda husumet oluştu. Parayı almak için Tuzluçayır Karakolumun önünde buluşacaktık. Buluşma öncesinde karakola giderek yardım istedim. Polisler bana, 'Aranızdaki meseleye karışmayız. Kavga edin öyle gelin' dedi.

Dışarı çıktığımda, karşı taraf gelmişti. Parayı aldıktan sonra aramızda kavga çıktı. Oradaki sivil polisler, 'Biz polisiz' diyerek her iki tarafa da vuruyordu. Bunun üzerine karakola sığındık. Polislerden ilgi beklerken, 'dayak öyle atılmaz böyle atılır' diyerek önce bana saldırmaya başladılar. 5 polis birden beni yaklaşık yarım saat dövdü. Polisler, aralarında 'Bak öyle değil böyle vuracaksın', 'Ben senden daha iyi vurdum' diyerek birbirleriyle konuşuyorlardı. Bir taraftan da ağzıma bile alamayacağım küfürler ediyorlardı.

Bu sırada başka polisler de diğer arkadaşları dövüyordu. Tekme ve yumruğun yanı sıra dipçik, sopa, fırça sapı gibi ellerine ne geçerse onunla vuruyorlardı bize. Bu sırada 17 yaşındaki M.K'nın korkusundan altına kaçırdığını gördüm. Bunun üzerine onu dövmeyi bıraktılar.

'AMELİYATLI YERİNE VURDULAR'

Kardeşim Feridun yeni ameliyattan çıkmıştı. Ameliyadı olan cinsel organına morarta-na kadar tekme attılar. Artık dayanamadım, 'avukat istiyorum, yarın savcılıkta görüşürüz' dedim. Bunun üzerine dövmeyi bıraktılar. Bir süre sonra Emniyet Amiri olduğunu tahmin ettiğim bir kişi geldi. Kan dolu koridorda yürüdü ve polislere dönerek, 'ellerinize sağlık çocuklar' dedi. Amir gittikten sonra 17 yaşındaki M.K'ya tüm karakola paspas attırarak kanları temizlettiler.
Polisler, şikayetçi olacağımızı anladıktan sonra kendileri de tutanak tutmaya başladı. Hatta başka karakoldan bir polis çağırarak nasıl tutanak tutmaları gerektiğini ona danıştılar"

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDULAR

Olayın mağdurlarından 7 kişi ertesi gün savcılığa giderek suç duyurusunda bulunarak, polisler hakkında, "İşkence, efrada kötü muamele ve görevi ihmal" suçlarından dava açılmasını istediler.

Mağdurların avukatı Gökçen Zorcu, olaydan 1 gün sonra karakola giderek amirle görüştüğünü belirterek amirin "Dayaksa dayak, nereye başvurursanız başvurun" yanıtını aldığını açıkladı. Mağdurlar arasında 17 yaşında bir çocuğun da bulunduğunu ifade eden Zorcu, "18 yaşın altındaki birinin Çocuk Şubesi'ne teslim edilmesi gerekir. Bu yapılmayarak diğer kişilerle beraber savcılığa getirilmiş. Ancak savcının uyarısıyla M.K Çocuk Şubesi'ne teslim edildi. Müvekkillerime yapılan işkenceyi Adli Tıp raporlarında da görmek mümkün" dedi.
BAROLAR UYARMIŞTI

OLAYIN gerçekleştiği iddia edilen günün ertesinde Türkiye Barolar Birliği bir bildiri yayınlayarak hükümeti bu konuda uyarmıştı. Bildiride şöyle denilmişti: "Zorunlu müdafilik sisteminin kapsamının daraltılmasının işkence ve kötü muamele örneklerini yeniden yaşamamıza ve adil yargılanma olanaklarının yitirilmesine ortam hazırlamasından endişe ediyoruz. Yasanın yürürlüğe girmesinden daha iki ay geçmiş iken, bu kaygımızı haklı çıkaracak yakınmaları duymaktan üzüntü duyuyoruz. Bu süreci kabullenmeyeceğimizi ve kötü gidişin sorumluluğunun siyasi iktidarda olduğunu bir kez daha belirtiyoruz.

http://www.birgun.net/index.php?sayf...333#haber_basi
Old 28-02-2007, 23:05   #27
Güldal

 
Varsayılan

Niye bu kadar şaşırılmış ki ilk defa mı duyuyorsunuz burası Türkiye ...
Old 28-02-2007, 23:55   #28
Av.G.K.

 
Karar uzluçayır Polis Karakolunun ilk vukuatı değil

Geçtiğimiz günlerde Tuzluçayır Polis Karakolunda yaşanan işkence olayı bu karakolun ilk vukuatı değil arkadaşlar,
Henüz,polislerin ellerinden yetkilerinin!!! alınması ile suçladıkları CMK yürürlüğe girmeden önce aynı karakolda 2003 yılında yaşanan ve medyaya yaşanan olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

1-Hürriyet Gazetesi 25.10.2003
8 polisin önünde kadın gazetecinin kalçasını kırdılar



Kadir ERCAN / ANKARA

Olay Ankara Tuzluçayır Karakolu'nun önünde oldu. İHA kameramanı Demet Keser, görüntüsünü almak istediği bir sanığın yakınları tarafından kalçası kırılıncaya kadar dövüldü, karakoldaki 8 polis ise seyretti. Keser'i dövenler doktor raporu bile gelmeden serbest bırakıldı.

Kameraman Demet Keser, Ankara Tuzluçayır Karakolu'nda gözaltına alınan bir sanığın görüntülemek isterken, sanığın yakınları tarafından dövüldü ve kalçası kırıldı. Aynı olayda iki kameramanın da kameraları kırıldı. Tuzluçayır polis karakolu önünde önceki akşam, iki grup arasında tartışma çıktı. Silahını ateşleyen Tolga D. iki kişiyi yaraladı. Daha sonra gözaltına alınan Tolga D. karakoldan çıkarılırken görüntüsünü almaya çalışan İhlas Haber Ajansı kameramanı Demet Keser, sanık yakınları tarafından acımasızca dövüldü. Karakolda görevli 8 polis, yardım etmek bir yana hiçbir tepki göstermeksizin seyrettiler. Bir anda yumruk ve tekmelere hedef olan ve aldığı darbeler nedeniyle bayılan Keser'e, ilk yardım bile meslektaşları tarafından yapıldı.

Saldırıya uğrayan gazeteciler, karakola sığınmak istediler, ancak polisler tarafından içeriye sokulmadılar. Bundan sonra da gazetecilere saldırılar devam etti. Keser, kendine geldikten sonra bir süre Tuzluçayır Karakolu önünde bekletildi, daha sonra ambulansla Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. Keser'in sağ ayağının kalça kısmından kırıldığı belirlendi. Keser'in kırılan kemiğine dün ameliyatla platin takıldı. Saldırıyı yaşayan gazeteciler, şunları anlattılar: ‘‘Tuzluçayır Karakolu'nun kapısındaki 8 polisin gözü önünde dövüldük. Biz dayak yerken polisler, yardım etmek bir yana öylece seyrettiler. Dayaktan kurtulmak için karakola sığınmak istedik. Ancak bizi karakola almayıp dayakçıların önüne bıraktılar. Karakol kapısında, polislerin gözleri önünde az kalsın ölecektik.’’

SALDIRGANLAR SERBEST

Demet Keser'e saldırdığı için yakalanan 3 kişi daha sonra serbest bırakıldı. Keser'in doktor raporu bile beklenmeden saldırganların serbest bırakılması tepkiye yolaçtı. Güvenlik ve Yargı Muhabirleri Derneği Başkanı Ünal İnanç, ‘‘Polisimizin bu olaydaki dikkatsizliği, yetersizliği ve vurdumduymazlığı basit bir olayda bile ne kadar sahipsiz bırakıldığımızı göstermiştir’’ dedi. Keser'e yapılan saldırı, Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından da kınandı.

Dayak olayının takipçisi olacağız

EMNİYET Genel Müdürlüğü Sözcüsü ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Arslan, Tuzluçayır Karakolu önünde dün çekim yaparken saldırıya uğrayan ve kalçası kırılan İHA kameramanı Demet Keser'e ‘‘geçmiş olsun’’ dileğinde bulundu. Arslan, ‘‘Dün meydana gelen üzücü olayla ilgili yapılacak adli ve idari işlemleri bizzat yakından takip edeceğiz’’ dedi.

Kaynak:http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2003/10/25/362412.asp

2-Ankara Tuzluçayır Karakolunda görevli memur kendisi hakkında''işkence yaptığı''iddiası ile suç duyurusunda bulunan Ankara Barosuna dava açtı.

Polisten baroya dava

Özgül Yıldızer

Ankara Tuzluçayır Karakolu’nda yaşandığı iddia edilen bir işkence olayı üzerine, polis Memuru F. M. hakkında Ceza Muhakameleri Kanunu ve Avukatlık Kanunu gereği suç duyurusunda bulunan Ankara Barosu, davalık oldu. Bunun üzerine F. M. Ankara Barosu aleyhine 2 bin 500 YTL’lik tazminat davası açtı.
Ankara Barosu CMK Servisi’nde görevli Avukat Ebru Kendirli, 2005 yılının Mart ayında Tuzluçayır Karakolu’nu bastıkları iddiasıyla gözaltına alınan üç kişinin avukatlığını üstlendi. Gözaltına alınanlardan Serkan Arı, Kendirli’ye karakolda dayak yediğini, adli tabip ve Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi hekiminin bu durumu raporlarına yansıtmadıklarını iddia etti. Kendirli, Arı’nın bu iddialarını sorgu hakimliğinde dile getirmesini isteyerek, Arı’nın iddialarının tutanağa geçmesini sağladı.
Avukat Kendirli’nin, görevi gereği Ceza Muhakameleri Kanunu (CMK) Servisi’ne karşılaştığı bu işkence iddiasını bildirmesi üzerine, Ankara Barosu hem işkence ettikleri iddia edilen üç polis memuru, hem de raporlarında Arı’nın şikayetine yer vermeyen doktorlar savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Baronun başvurusunu inceleyen Ankara Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden, Arı’yı muayeneye göndermeye gerek duymadan, “Suç isnatı Kendirli’nin kişisel değer yargısı ve değerlendirmelerinden ibaret” diyerek, 4 Temmuz 2005’te kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Dava reddedildi
Takipsizlik kararının ardından polis memurlarından F. M. Ankara Barosu’ndan 2 bin 500 YTL manevi tazminat istedi. F.M., 23 Eylül 2005’te açtığı davada, baronun, “Emniyet birimlerinde adının kötü anılmasına ve rencide olmasına sebebiyet verdiği”ni öne sürdü. Baronun, gerekli inceleme, araştırmayı yapmadan, bilgi-belgeye dayanmadan suç duyurusunda bulunduğunu belirten F. M., baronun “çamur at, izi kalsın taktiği izlediğini”, kendisini manevi zarara uğrattığını, kedere sevk ettiğini bildirdi.
Ankara Barosu Hukuk Müşaviri Avukat Kemal Vuraldoğan ise savunmasında, CMK ve Avukatlık Kanunu gereği, bu tür iddiaları savcılığa taşımak zorunda olduklarını hatırlattı. Vuraldoğan, dilekçesinde, “Bir hukuk devletinde vatandaşların kamu görevlileri tarafından darp edildiklerini iddia etmeleri halinde bu iddiaların araştırılmaması düşünülemez” dedi. Davayı görüşen Ankara 7’nci Asliye Hukuk Mahkemesi, ikinci duruşmada davanın reddine karar verdi.
‘Aynı olay olsa aynı girişimde bulunuruz’
Olayı gazetemize değerlendiren Avukat Vuraldoğan, bu konuda dava açılmasının önemli olmadığını, aynı olayların yaşanması halinde baronun “insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruma görevi nedeniyle aynı girişimde bulunacağını söyledi. Vuraldoğan, savcılık tarafından verilen takipsizlik kararının, tek başına suç ihbarına konu olan olayları meşrulaştırmayacağına dikkat çekti. Vuraldoğan, Mahkemeye de bildirdiğimiz gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin savcıların etik soruşturma sonucunda verdikleri takipsizlik kararları nedeniyle Türkiye’yi mahkum ettiği onlarca kararı bulunuyor. Bu kararlar nedeniyle ödenen tazminatlar kamu hazinesinden karşılanıyor. Ayrıca bu kararlar nedeniyle ulusal onurumuz zarar görüyor” dedi.

http://www.evrensel.net/06/04/15/toplum.html#1

Not:Yaşanan bu iki örnek bile ''zorunlu müdafiliğin''ne kadar önemli olduğunu karakolarda yaşanabilecek işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için bulunması gereken zaruri bir sistem olduğunu ispat eder niteliktedir.
2003 yılında yaşanan ve bir bayan gazetecinin saldırganlar tarafından dövülürken olayı izlemekle yetinen 8 memurla ilgili olayda da şunu söylemek istiyorum
bildiğiniz üzere emniyet yetkilileri şu aralar her fırsatta yeni ceza kanunun ellerini kollarını bağladıklarını iddia etmektedir sormak gerek eski kanun yürürlükteyken de GÖZLERİNİZMİ BAĞLIYDI????


Av.Gökhan Karakaş.(İstanbul Barosu)
Old 11-05-2008, 09:23   #29
Kartalkanat

 
Varsayılan

Ne yazık ki tartışma kültürümüz de " Demokrasimiz " gibi ...

Genellemeler , Önyargılar ; Mahkemler aynı , Polis aynı , Savcılar aynı , gazeteciler aynı , aynı, aynı...

Nerede kaldı " lekelenmeme hakkı "??? Nerede kaldı " Suçta şahsilik prensibi" ???

Kişiler ve olayları tek tek somut veriler üzerinden değerlendirmek gerekmez mi ? Bu Ülkede hiç mi iyi bir şey olmuyor ??

Önyargısız bir gelecek ümidiyle.....
Old 12-05-2008, 08:54   #30
AvTürk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin

...Kadıköy Bağlar caddesinde bir kişiyle tartıştıkları esnada Kadıköy İlçe Emniyet Amirliği Önleyici Ekipler birimine bağlı polislerin biber gazıyla etkisiz hale getirildikten sonra iki kolu kırılacak kadar dövülerek gözaltına alınıp polise mukavemet suçuyla tutuklanan Şerif Daşdemir (Hülya)...

görünüşe bakılırsa, olay anında haberi yayınlayanlar da oradaymış.

hakimliğe ve savcılığa soyunacaklarına tanıklık yapmaları daha makul olurdu
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İİK' nun 89/ 4 maddesi gereği tazminat talebi filizsongur Meslektaşların Soruları 4 25-08-2010 13:55
Gd (gereği Düşünüldü) çıktı Av.Nevra BAŞKAL Ticari Duyurular 4 30-11-2007 18:45
Gerekçe Gereği Armağan Konyalı Hukuk Sohbetleri 0 12-01-2003 19:47
Polis Kuvvetinin Yetkileri Ve Görev Sınırları EnginTi Hukuk Soruları Arşivi 2 01-03-2002 23:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09656596 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.