Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tapu iptali ve tescili

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-03-2008, 23:47   #1
Av. M. K. ATAYURT

 
Varsayılan tapu iptali ve tescili

Sayın meslektaşlarım,

Müvekkilem 83 yaşında. Çok değerli iki adet arsasından ilki 1955 yılında, ikincisi 1965 yılında satılmış görünüyor. Müvekkile, okur yazar olmadığından satış pirinç(sarı) mühür kullanılarak yapılmış. Ayrıca parmak izi yok. Müvekkile, iki ay önce arsasının bir tanesinin bir dekarını torununa bağışlamak istediğinde durumun farkına varıyor. Taşımazın bir tanesi, üçüncü kişiye satılmış.

Bilmek istediğim, kolayca temin edilebilen metal mühürlerin kullanımının, anılan tarihlerde, okur yazar olmayan kişi için imza yerine mi geçtiği, yoksa isim yazma hükmünde mi olduğudur. Satış işleminde, mühür ile birlikte parmak izininin alınması da gerekir miydi? Yapılmış olan satışlar geçerli midir?

Konu hakkında aydınlatıcı görüşleriniz için şimdiden teşekkürler.
Saygılarımla
Old 15-03-2008, 00:10   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Böyle bir durumda okuma yazması olmayan müvekkilinizin hata ve ya hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptalı ve tescil davası açabilip açamayacağını düşünebiliriz.

Okuma yazması olmayan kişilerin, iki şahitle birlikte, işlemin içeriğinin kendisine okunduğu ve anlaşıldığına ilişkin açıklıkla satış işlemi gerçekleştirilmelidir.Olayda şekil şartına uyulmadığını da ileri sürebilirsiniz.

Olayda müvekkilenizin o yıllardaki iradesi satış mı gerçekten? Değilse dediğim gibi hile ve hatayı irdelemekte yarar var gibi geliyor.Öğreneme tarihinden itibaren 1 yıl geçmediyse ki öyle demişsiniz, buradan çözülebilir.

Dava sebeplerinde çelişkiye düşmemeye de dikkat etmelisniz.Kolay gelsin.

Saygılarımla.
Old 15-03-2008, 14:04   #3
caner87

 
Varsayılan

Benzer bir durum benim başımda var fakat benim olayımda müvekkilin okuma yazması var.Ancak, yatalak sayılabilecek bir durumda ve akli dengesi çok da yerinde değilken, arsa paylı bir yeri belediyeden plan projesini de çıkararak ikiye böldürüp tapuda satıyor. Fakat mirasçıları böyle bir parayı hiç bir zaman görmediklerini söylüyor ve satış işleminin yapılmasının o kişi açısından aslında mümkün olamayacağını iddia ediyorlar.
benim sorularım şu yönde ,
evvela bir taşınmazın zemin katındaki bir bölüm, arsa payları olarak tapuda gözüküyor ise diğer arsa paylı kişilerin rızası olmadan ikiye bölünebilir mi? Kat mülkiyeti 44. maddeyi bu anlamda düşünebilir miyiz?
ikinci olarak da bu mümkün kabul edilse bile bu satışın olmadığı nasıl ispat edilir.
Tapudaki resmi evraklaa göre kişilerin imzaları mevcut ve para elden alınmış.
aynı kişi zamanında taşınmazın geri kalan kısmına bir vakfa bağışlamış ve satılan kısmı alan da aynı vakıf...
mantık olarak da bağış yapan bir kişinin geri kalan küçük bir yeri yaşamının son demlerinde satması imkansız, en azından hayatın olağan akışı bunu bize söylüyor?
nereden başlamalıyım?
Old 16-03-2008, 21:43   #4
Av. M. K. ATAYURT

 
Varsayılan

Sayın av-ufuk,
Cevabınız için çok teşekkür ederim.

Müvekkilimin, satış yönünde bir iradesi hiç olmamış.
İfadesine göre, arsasını satmayı hiç düşünmemiş.

Tekrar teşekkürler ve saygılar.
Old 17-03-2008, 01:26   #5
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

İşlem tarihi olan 1955 ve 1965 yıllarında TAPU SİCİL NİZAMNAMESİ yürürlükteydi. 1994 de tapu Sicil Tüzüğü yürürlüğe girmiştir

1.İşlem tarihindeki mevzuata göre :
Tapudaki ferağ işleminin geçerli olabilmesi için mührün satıcıya ait olduğunun ispatı ve ayrıca mührün ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onanmış olması gerekecektir.
2.İşlem şimdi yapılsaydı:
Tapu Sicil Tüzüğü
İMZA BİLMEYENİN İŞARETİ
Madde 18 - (Değişik fıkra: 08/11/2004 - 2004/8109 S.Tüz/5.mad) *1* Taraflardan biri veya birkaçı imza bilmiyorsa, sol elin baş parmağı, yoksa sağ elin baş parmağı o da yoksa diğer parmaklardan biri ilgili belgeye bastırılır ve hangi parmağın bastırıldığı yazılır.
Mühür kullanılması halinde parmağın da bastırılması zorunludur.
Tanıklar mühür ve parmak izini onaylarlar.
Saygılarımla.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1998/16-675

K. 1998/733

T. 21.10.1998

• İHTİYAR HEYETİ VE İKİ ŞAHİDİN ONAYI ( İmza Yerine Kullanılan Mühürün Bağlayıcı Sayılması İçin )

• İMZA BİLMEYENLERİN KULLANDIĞI MÜHÜR ( Bağlayıcılık Şartları )

• KULLANILAN MÜHÜRÜN BAĞLAYICILIK ŞARTLARI ( İhtiyar Heyeti ve İki Şahidin Onayı )

• İSPAT ( Akit Tablosundaki Mühürün Davacıya Ait Olmadığı İddiası )

1086/m.297

3402/m.9


ÖZET : Akit tablosunda kullanılan mühürün davacıya ait olmadığı savlanıyorsa; mühürün usulüne uygun olarak iki tanık tarafından ve ihtiyar heyeti tarafından imzalanıp imzalanmadığı araştırılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "Tesbite itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yavuzeli Kadastro Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.2.1997 gün ve 1996/9 E-1997/4 K. sayılı Kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 4.11.1997 gün ve 1997/4908-4888 sayılı ilamı ile; "... mahkemece bozmaya uyulmakla lehine bozma yapılan taraf yararına usuli müktesep hak doğar. Bozmaya uyan mahkeme bozma doğrultusunda eksiksiz araştırma, inceleme ve uygulama yapmakla yükümlüdür. Mahkemece bozma kararına uyulmuş ise de, bozma kararında öngörülen biçimde inceleme yapılmamıştır. Bozma kararında gerek talepnamede ve gerekse akit tablosunda kullanılan mühürün de davacı N.G.`ye ait olup olmadığının kanıtlanması gereğine değinilmiştir. Davalılar mühürün davacıay ait olduğunu savunduklarına göre, isbat külfeti davalılara düşer. Bu mühürün başka yerde kullanılıp kullanılmadığı ve davacı`ya ait olup olmadığı konusunda davalılara kanıtlama olanağı sağlanmalı ve davalıların bildireceği tüm deliller toplanarak, kullanılan mühürün davacıya ait olup olmadığı saptanmalıdır. Öte yandan; bozma kararında akit tablosunda tanık olarak imzaları bulunan kişiler ile talepnameyi düzenleyen muhtar ve azaların ve aynı işlem ile bağışta bulunan diğer mirasçıların da dinlenmeleri gereğine değinilmiştir. Mahkemece aynı işlem ile bağışta bulunan A.D., F.Y., M.Ö. ile akit tablosunun düzenlenmesi sırasında tanık olarak görev yapan O.K. ve İ.Ö. ile talepnameyi düzenleyen muhtar ve azaların tümü tanık sıfatıyla dinlenmeli, beyanlar arasındaki aykırılığın yüzleştirme yapılarak giderilmesine çalışılmalı, davacı N.`nin akidin düzenlendiği sırada hazır olup olmadığı ve işlemin sahte olarak yapılıp yapılmadığı, mühürün kendisine ait olup olmadığı kesin olarak saptanarak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizdir. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken, yanlışlıkla onandığı anlaşılmakla, Dairemizin 15.7.1997 gün ve 1997/2910 Esas ve 1997/3392 sayılı Onama Kararının kaldırılarak hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava konusu taşınmazların miras bırakandan intikal ettiği, tapulu olduğu ve aralarında mirasçılık ilişkisi bulunduğu tartışmasızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı N.G.`nin taşınmazlardaki paylarını davalı kardeşlerine bağışlayıp bağışlamadığı ve tapuda yapılan işlemin geçerli olup olmadığına ilişkindir. Davacı taşınmazlardaki paylarını davalılara bağışlamadığını, gerek talepnamedeki ve gerekse akit tablosundaki mührün kendisine ait olmadığını ileri sürmüştür. 2.2.1960 tarihli talepname ile 7.02.1960 tarihli akit tablosunda davacı N.G. adına mühür kullanıldığı belirlenmiştir. İşlemlerin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 8.10.1930 tarih ve 268 numaralı Tapu Sicil Nizamnamesi`nin 14. maddesinde, bilumum taleplerin tahriri olacağı ve yazı bilmeyenlerle amalar hakkında Borçlar Kanunu`nun 14 ve 15. maddelerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Davacı N.G.`nin yazı bilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu`nun 15. maddesi "İmza vaz`ına muktedir olmayan her şahıs, imza yerine usulen tasdik olunmuş ve el ile yapılmış bir alamet vazetmeye yahut resmi bir şahadetname kullanmaya mezundur" hükmünü taşımaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 297. maddesinde "İmza vaz`ına muktedir olamayan veya yazı bilmeyen şahsın heyeti ihtariye ve mahallince maruf iki şahıs tarafından tasdik edilmiş ve el ile yapılmış bir işaret veya mühür istimal etmesi caizdir" hükmüne yer verilmiştir. Kanunun açık hükmü karşısında mührün kullanılabilmesi ve sahibi yönünden bağlayıcı olabilmesi için ihtiyar heyeti ve iki şahit tarafından onaylanmış olması zorunludur. 2.2.1960 tarihli talepnamede mühürün N.G.`ye ait olduğu açıklanarak ihtiyar heyeti tarafından onanmış ise de, ilmuhaber iki tanık tarafından imzalanmamıştır. Mühürün ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onaylanmış olduğu kanıtlanmadıkça kullanılan mühür davacı yönünden bağlayıcı nitelik taşımaz. Bu nedenle kullanılan mühürün usulen onanmış olduğunu kanıtlamak üzere davalılara olanak tanınmalı, 2.2.1960 tarihinden önceki köy defterleri getirtilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır. Öte yandan, bozmadan sonra tanık olarak dinlenilen ihtiyar heyeti azası S.D., imza atıp mühür kullanmadığını, ihmuhaber altındaki mührün kedisine ait olmadığını, diğer aza V.K. ise senedin tanzimi sırasında hazır bulunmadığını, davalı A.S.`nin getirdiğini ve kendisinin mühür bastığını bildirmiştir. Mahkemece bu tanık beyanları tartışılıp değerlendirilmemiştir. Davalılardan M.S. ise, 31.1.1975 tarihli oturumda davacı N.G.`nin tapuya müracaat etmediğini, kullanılan mührün de kendisine ait olmadığını açıklamıştır. Mahkemece davalının bu beyanının kabul niteliğinde olduğu ve hissesi yönünden bağlayıcı nitelik taşıması gerektiği de dikkate alınmamıştır. Açıklanan ve özel daire kararında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.10.1998 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Old 18-03-2008, 21:06   #6
Av. M. K. ATAYURT

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş,
Değerli üstad,

Keşke sayın Kocabaş ta cevaplasa diyordum.
Hızır gibi yetiştiniz.
Sonsuz teşekkürler ve saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muvazaa Nedeniyle Tapu İptali Tescili Davası Tapunun Devredilmesinden Sonra Zamanaşımı Av.mdogan Meslektaşların Soruları 37 16-08-2022 08:48
inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescili davasında yemin Av.Ö.Savaş Meslektaşların Soruları 8 14-01-2016 15:42
tapu iptali ve tescili davası ile tapu iptali ve tescili usulen hangi noktada ayrılır ahz Meslektaşların Soruları 5 16-03-2008 16:27
tapu iptali ve tescili davası Av. Banu Akyıl Meslektaşların Soruları 2 21-01-2008 20:47
Belediyenin tapu iptali ve tescili davası av.sally Meslektaşların Soruları 8 11-10-2007 09:51


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04236007 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.