Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yeşil Alan İskana Açılabilir mi ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-01-2013, 16:00   #1
SimgeKıyınoğlu

 
Varsayılan Yeşil Alan İskana Açılabilir mi ?

müvekkile ait bir ev mevcut ve bu ev 1992de yapılmış. Bu ev yeşil alan içinde kalıyor. Ancak yapılan araştırmalarda çevre parsellerin iskanı mevcut. bizim de bu yeşil alanı iskana açmamız mümkün mü ?
Şimdiden Teşekkürler

İyi Çalışmalar...
Old 11-01-2013, 15:47   #2
detay82

 
Varsayılan

Sayın SimgeKıyınoğlu,

İlgili merciye, bu konuda bir başvuru yapın, talebinizin reddi halinde idare mahkemesine dava açarsınız. Olayınızdaki detaylar bilinmemekle birlikte uzunca bir süre, yeşil alan olarak kalmış, merciince herhangi bir kamulaştırma kararı alınmamışsa yapacağınız başvuru üzerine eliniz güçlü olacağı kanaatindeyim. Konu ile ilgili aşğıdaki Danıştay kararını da değerlendirebilirsiniz.

T.C. Danistay
6.Dairesi
Esas: 2010/10725
Karar: 2012/378
Karar Tarihi: 01.02.2012

 
ÖZET: Dava, G. İli, K.ilçesi, B.C.Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak imar planı değişikliği yapılması ve taşınmazın yeşil alandan çıkarılarak konut alanına ayrılması, bu yapılmadığı takdirde taşınmazın kamulaştırılması istemiyle yapılan … günlü başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış olup, uyuşmazlık konusu olayda ise, davacılara ait taşınmazın belediye meclisi kararıyla kabul edilen … ölçekli imar planında yeşil alan olarak belirlendiği, söz konusu taşınmazın yirmi yılı aşkın süredir, plandaki amacına uygun olarak kullanılmadığı gibi, plan değişikliğine de gidilmediği ve planın yürürlüğe girmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen davalı belediye tarafından taşınmazın kamulaştırılmadığı anlaşılmakta olup; belirtilen durum nedeniyle, davacıların mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlandığı açıktır. Bu durumda, davacının başvurusunun zımnen reddi üzerine açılan bu davada, İmar Kanununun ilgili maddesi hükmü uygulanmak suretiyle söz konusu taşınmaz hakkında davalı belediye tarafından davacının talepleri dikkate alınarak işlem tesis edilmesi veya imar programına alınarak, kamulaştırma işlemlerinin geciktirilmeksizin sonuçlandırılması gerekirken, bunlar yapılmaksızın dava açıldıktan sonra, davalı idare tarafından … tarihli başvuruya verilen … tarihli cevabi yazıda da <anılan taşınmazı kamulaştırılana kadar kanunlardan verilen hakların devam edeceğinin> belirtilmesi ve bu haliyle belirsizliğin devam etmesi karşısında, davanın reddine dair İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

İstemin Özeti: Danıştay Altıncı Dairesince verilen 13.04.2010 günlü, E:2008/4496, K:2010/3743 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Ahmet Sil'in Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı M. İclal Kutucu'nun Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre kararın düzeltilmesi istemi yerinde görüldüğünden; Danıştay Altıncı Dairenin 13.04.2010 günlü, E:2008/4496, K:2010/3743 sayılı kararı kaldırılarak gereği görüşüldü:

Dava, Gümüşhane İli, Kelkit ilçesi, Büyük Cami Mahallesi, 265 ada, 12 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak imar planı değişikliği yapılması ve taşınmazın yeşil alandan çıkarılarak konut alanına ayrılması, bu yapılmadığı takdirde taşınmazın kamulaştırılması istemiyle yapılan 24.07.2006 günlü başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyanın ve dosyaya sunulan bilirkişi raporunun incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın nazım imar planı kararları doğrultusunda park ve çocuk oyun alanı kullanımına ayrıldığı, kentsel teknik altyapı kapsamında değerlendirilen park ve çocuk oyun alanının yapılaşmaya açılmasını gerektirecek planlama ilkeleri açısından hiçbir zorunluluğun olmadığı, park ve çocuk oyun alanı gibi teknik alt yapılarda yeni bir düzenleme yapılmasının parsel bazında münferit olarak değil, kent bütününde nazım imar planı ölçeğinde ele alınması gerektiği, davacıların isteminin şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine uygun olmadığının anlaşıldığı, öte yandan idare mahkemesi kararıyla idarenin kamulaştırma yapmaya zorlanamayacağı, bu durumda davacının imar planında değişiklik yapılması veya taşınmazının kamulaştırılması isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Anayasanın 35. maddesinde: kuralına yer verilmiş; temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca

Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı vurgulanmıştır.

Keza Anayasanın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu Ek Protokolünün başlıklı 1. maddesinde de: hükmü yer almıştır.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 gün ve E:1999/33, K: 1999/51 sayılı kararıyla; 3194 sayılı imar Kanununun 13. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları iptal edilmiş, iptal kararının gerekçesinde, <Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı kabul edilemez. Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanmalarını sağlamak olduğundan yasal düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir, Bu nedenle getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak ayrık durumlarda ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilmelidir.

Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez.

Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.

3194 sayılı Yasanın 13. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği öngörülmüştür. Yasanın 10. maddesinde de belediyelerin, imar plânlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı uygulamak üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacakları belirtilmiş, ancak Yasada bu plânların tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmemiştir. 13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu açıktır.

İmar plânlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirmesi, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşımaktadır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.09.1981 günlü Sporrong ve Lönnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna varmıştır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasanın 13. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.> nitelemelerine yer verilmiştir.

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen kararında da atıf yapılan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin 23.09.1981 gün ve 7151/75 sayılı Sporrong ve Lönnroth - İsveç kararında ise Mahkeme; başvurucuların taşınmazlarının uzun bir süre inşaat yasağı kapsamında tutulmasını ve bu sürede kamulaştırma yapılmamasını mülkiyet hakkına müdahale olarak kabul etmiş, bu durumun müdahaleyi ağırlaştırdığı kanaatine vararak, kararın devamında, başvurucuların mülkiyet haklarını kullanmalarının Sporrong Miras Şirketi olayında toplam 25 yıl, Bayan Lönnroth olayında on iki yıl engellendiğini, bu bağlamda uzatılmış yasakların mülk sahipleri üzerinde yarattığı olumsuz sonuçları hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlette olması gereken durumla bağdaştırılabilir görmediğini kaydetmiş, bu yasakların yarattığı durumun mülkiyet hakkının korunması ile genel menfaatin gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozduğunu, başvurucuların hukuki durumlarının gerekli dengenin bulunmamasına yol açtığını vurgulamış, sonuçları inşaat yasakları ile ağırlaştırılmış olan kamulaştırma izinlerinde (izin verilmemesi) her iki başvurucu yönünden 1 nolu Ek Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunuyla, yerleşim yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla, adı geçen Kanunun 7. ve 8. maddeleriyle belirli nüfus kriterini aşan belediyelere imar planlarını hazırlama ve yürürlüğe koyma yükümlülüğü getirilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde de: hükmüne yer verilmek suretiyle belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete konu taşınmazları kamulaştırma zorunluluğu getirilmiştir.

İmar planlarında kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerlerde kalan taşınmazlar üzerinde, maliklerin tasarruf hakları kısıtlanmakta; bu yerler kamulaştırma işlemine konu teşkil edeceğinden satış değerleri düşmekte, rayiç değerinden satılamamakta, ancak kamulaştırma bedeli alınmak suretiyle yarar sağlanabilmektedir. Kamulaştırma yapılmadığı takdirde, kişilerin temel haklarından biri olan mülkiyet hakkı süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlanmakta ve bu durum mülkiyet hakkının özünün zedelenmesine neden olmaktadır.

Yukarıda yer verilen imar Kanununun 10. maddesi hükmüyle, belediyelere imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde imar programını hazırlama, yatırımcı kuruluşlara imar planlarında kamu hizmetine ayrılan arsaları imar programı süresi içerisinde kamulaştırma, yine yetkili idari makamlara kamulaştırmaya ilişkin ödeneği yatırımcı kuruluşun bütçesine koyma mükellefiyeti yüklenmek suretiyle kanun koyucu tarafından, kamu yararı adına fedakarlığa katlanmak durumunda kalan taşınmaz maliklerinin mülkiyet haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğuracak şekilde uzun süre taşınmazlarının imar programlarına alınmadan bekletilmesi uygun görülmemiş ve idareye herhangi bir takdir yetkisi tanınmaksızın bağlayıcı sürelerle gerekli işlemleri yapma görevi yüklenmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda ise, davacılara ait taşınmazın 09.08.1986 tarihli, 52/1 sayılı belediye meclisi kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli imar planında yeşil alan olarak belirlendiği, söz konusu taşınmazın yirmi yılı aşkın süredir, plandaki amacına uygun olarak kullanılmadığı gibi, plan değişikliğine de gidilmediği ve planın yürürlüğe girmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen davalı belediye tarafından taşınmazın kamulaştırılmadığı anlaşılmakta olup; belirtilen durum nedeniyle, davacıların mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlandığı açıktır.

Bu durumda, davacının 24.07.2006 tarihli başvurusunun zımnen reddi üzerine açılan bu davada, İmar Kanununun 10. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle söz konusu taşınmaz hakkında davalı belediye tarafından davacının talepleri dikkate alınarak işlem tesis edilmesi veya imar programına alınarak, kamulaştırma işlemlerinin geciktirilmeksizin sonuçlandırılması gerekirken, bunlar yapılmaksızın dava açıldıktan sonra, davalı idare tarafından 24.07.2006 tarihli başvuruya verilen 02.11.2006 tarihli cevabi yazıda da belirtilmesi ve bu haliyle belirsizliğin devam etmesi karşısında, davanın reddine dair İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Trabzon İdare Mahkemesinin 31.12.2007 günlü, E:2006/2481, K:2007/2174 sayılı kararının BOZULMASINA; dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine 01.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yeşil alan gzmkws Meslektaşların Soruları 2 26-09-2012 14:13
ortaklığın giderilmesi,yeşil alan Av.Doğuhan Meslektaşların Soruları 1 20-11-2008 22:12
yeşil alan alpercelep Meslektaşların Soruları 5 23-01-2008 00:04
Yeşil Alan bekir Hukuk Soruları Arşivi 1 02-03-2002 23:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07762694 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.