Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Müteahhitlik yaptığı dönemde inşa ettiği binaların yıkılabileceğini söyleyen şahısların hukuki ve cezai sorumluluğu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-11-2011, 11:08   #1
Av. Engin EKİCİ

 
Mutsuz Müteahhitlik yaptığı dönemde inşa ettiği binaların yıkılabileceğini söyleyen şahısların hukuki ve cezai sorumluluğu

Van'da meydana gelen depremin ardından bir müteahhit ve bir bakan, inşa ettikleri binaların yönetmelik ve düzenlemelere uygun olmadığını, (deniz kumu kullanılmış, demir ve beton kalitesi zayıf, vb..) Van ve çevresinde yıkılan binalardan da çok kötü durumda olduklarını, İstanbul ve çevresinde meydana gelebilecek olası bir depremde yıkılabileceklerini ifade ettiler.

İsim verme gereği duymuyorum, zira konu bir mantalite sorunudur ve şahıslardan bağımsız olarak irdelenmelidir düşüncesindeyim. Merak edenler internette basit bir araştırma ile söz konusu müteahhit ve bakanın kim olduğunu öğrenebilirler.

Söz konusu şahısların ihbar mahiyetindeki bu beyanlarının ardından başlatılabilecek soruşturmalar (bknz: olmayacak duaya amin denmez ) zamanaşımı engeline takılacaksa da, bu engele takılmadan yapılabilecek hiç mi bir şey yoktur?

Değerli görüşlerinizi merak ve ciddiyetle bekliyorum. Saygılarımla..
Old 04-11-2011, 09:38   #2
üye38190

 
Çözüm

Konu, bir televizyon programında 2 akşam önce tartışıldı. Depremdeki binalardan birçok örnek alındığını, müteahhitler hakkında savcılık nezdinde işlem başlatılacağı konuşuldu. Genellikle atılı suçun taksirle birden fazla kişinin ölüme sebep vermek olacağından bahsedildi. Ancak tabi zamanaşımı burada engel oluşturacak gibi görünüyor. Bakıldığı zamandan 2-15 yıl ceza almaları söz konusu olan bu kişiler için, dava zamanaşımı geçmiş olacak.(Zamanaşımı süresi 15 yıl) Ancak bilinçli taksir de konu hakkında uygulanabilecek diğer suç tipi. Bu durumda 22,5 yıla kadar yargılanmaları söz konusu. Ben 15 yıllık sürenin de yeterli olabileceğini düşünüyorum. Yeterki soruşturma yapılsın..
Old 09-11-2011, 23:57   #3
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Van'da meydana gelen depremin ardından bir müteahhit ve bir bakan, inşa ettikleri binaların yönetmelik ve düzenlemelere uygun olmadığını, (deniz kumu kullanılmış, demir ve beton kalitesi zayıf, vb..) Van ve çevresinde yıkılan binalardan da çok kötü durumda olduklarını, İstanbul ve çevresinde meydana gelebilecek olası bir depremde yıkılabileceklerini ifade ettiler.

İsim verme gereği duymuyorum, zira konu bir mantalite sorunudur ve şahıslardan bağımsız olarak irdelenmelidir düşüncesindeyim. Merak edenler internette basit bir araştırma ile söz konusu müteahhit ve bakanın kim olduğunu öğrenebilirler.

Söz konusu şahısların ihbar mahiyetindeki bu beyanlarının ardından başlatılabilecek soruşturmalar (bknz: olmayacak duaya amin denmez ) zamanaşımı engeline takılacaksa da, bu engele takılmadan yapılabilecek hiç mi bir şey yoktur?

Değerli görüşlerinizi merak ve ciddiyetle bekliyorum. Saygılarımla..

Sevgili Engin,

İnsani ve toplumsal konularda ne denli duyarlı olduğunu biliyorum.
Yine bu duyarlılıkla açtığın konuya bir katkı yapmak istedim:

Öncelikle bu kişilerin yapmış olduğu binaların yıkılması halinde zamanaşımı bu yapıların tamamlanıp yapı kullanma izninin alındığı tarihten değil yıkılma tarihinden itibaren başlar. Zira, neticesi hareketten ayrılabilen suçlarda zamanaşımı fiille değil neticenin gerçekleşmesi ile işlemeye başlar. Bu sebeple soruşturmalar zamanaşımı engeline takılmaz.

Yine bu kişilerin beyanlarının ihbar olarak kabulü ile TCK.m.170-171 doğrultusunda soruşturma başlatılabileciğini düşünüyorum. Bu maddeler "somut tehlike suçunu" düzenlemektedir. Bahsi geçen binaların yapım aşamalarındaki eksikler sebebiyle genel güvenlik açısından tehlikeliliğinin sürdüğünün tesbit ettirilmesi halinde TCK.m.66/6 uyarınca bu suçlar açısından da zamanaşımı sorunu olmayacağı kanısındayım.

Saygılarımla.
Old 11-11-2011, 13:48   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Uğur İHTİYAROĞLU
Konu, bir televizyon programında 2 akşam önce tartışıldı. Depremdeki binalardan birçok örnek alındığını, müteahhitler hakkında savcılık nezdinde işlem başlatılacağı konuşuldu. Genellikle atılı suçun taksirle birden fazla kişinin ölüme sebep vermek olacağından bahsedildi. Ancak tabi zamanaşımı burada engel oluşturacak gibi görünüyor. Bakıldığı zamandan 2-15 yıl ceza almaları söz konusu olan bu kişiler için, dava zamanaşımı geçmiş olacak.(Zamanaşımı süresi 15 yıl) Ancak bilinçli taksir de konu hakkında uygulanabilecek diğer suç tipi. Bu durumda 22,5 yıla kadar yargılanmaları söz konusu. Ben 15 yıllık sürenin de yeterli olabileceğini düşünüyorum. Yeterki soruşturma yapılsın..
Zaten iş burada düğümleniyor.İnşa ettikleri yapıların önceki depremlerde can kaybına yol açıp açmadığının tespiti yapılıp TCK 85. madde kapsamında da belirttiğiniz gibi değerlendirilebilir.
Old 11-11-2011, 13:58   #5
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Sevgili Engin,

İnsani ve toplumsal konularda ne denli duyarlı olduğunu biliyorum.
Yine bu duyarlılıkla açtığın konuya bir katkı yapmak istedim:

Öncelikle bu kişilerin yapmış olduğu binaların yıkılması halinde zamanaşımı bu yapıların tamamlanıp yapı kullanma izninin alındığı tarihten değil yıkılma tarihinden itibaren başlar. Zira, neticesi hareketten ayrılabilen suçlarda zamanaşımı fiille değil neticenin gerçekleşmesi ile işlemeye başlar. Bu sebeple soruşturmalar zamanaşımı engeline takılmaz.

Yine bu kişilerin beyanlarının ihbar olarak kabulü ile TCK.m.170-171 doğrultusunda soruşturma başlatılabileciğini düşünüyorum. Bu maddeler "somut tehlike suçunu" düzenlemektedir. Bahsi geçen binaların yapım aşamalarındaki eksikler sebebiyle genel güvenlik açısından tehlikeliliğinin sürdüğünün tesbit ettirilmesi halinde TCK.m.66/6 uyarınca bu suçlar açısından da zamanaşımı sorunu olmayacağı kanısındayım.

Saygılarımla.
Rica ederim Ömer, eğer öyle ise haddim olmayarak bahsettiğin söz konusu duyarlılık, hukukçu olmanın verdiği bir hassasiyetten kaynaklanıyor olabilir ve hepimizde mevcuttur diye düşünüyorum.

Konunun, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması kapsamında değerlendirilebileceğini hiç düşünmemiş, usulüne uygun olmayan yapıların ölümlere neden olmuş olmaları ihtimali üzerinden hareket etmiştim. Bu anlamda zamanaşımı açısından bir sorun teşkil etmeyecektir ancak yapılanların cezasız kalmaması ve inşa edilen her yapıda can güvenliğinin birincil öncelikle göz önünde bulundurulabilmesi bakımından sorumluların üzerine gidebilecek bir iradenin olup olmadığı belirsizliğini koruyor.
Old 11-11-2011, 16:28   #6
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Konuşmayı yapan şahısların vermiş olduğu beyanlar cezai anlamda suç olmadığı gibi hukuki anlamda da ikrar olmadığını düşünüyorum.

Bildiğim lakırdı şudur;

"Türkiye de özellikle 80 öncesi yapılan yapıların -benim yaptıklarım da dahil- çoğu ağır bir depreme dayanıklı değildir."

Ben konuşmaların bir bütün halinde, ne maksat ve saikle söylendiğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan baktığımda bir hukuki sorumluluk açıkçası göremedim...

Kolay Gelsin...
Old 11-11-2011, 16:48   #7
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Konuşmayı yapan şahısların vermiş olduğu beyanlar cezai anlamda suç olmadığı gibi hukuki anlamda da ikrar olmadığını düşünüyorum.

Bildiğim lakırdı şudur;

"Türkiye de özellikle 80 öncesi yapılan yapıların -benim yaptıklarım da dahil- çoğu ağır bir depreme dayanıklı değildir."

Ben konuşmaların bir bütün halinde, ne maksat ve saikle söylendiğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan baktığımda bir hukuki sorumluluk açıkçası göremedim...

Kolay Gelsin...
Şu an müteahhitliğe devam eden şahsın Van depreminin ardından yaptığı "itirafları" arasında, 1998 öncesi birçok binada deniz kumu kullanıldığı, insanların canlı tabutta yaşadığı gibi beyanları yer alıyor. Geçtiğimiz yıllarda da, eski yapılarda deniz kumu kullanıldığını nereden bildiğini soran muhabire "kumu bizzat çıkarıp satardık da ondan" cevabını verebilmiştir kendisi.

Halihazırda bakanlık yapan şahıs ise müteahhit iken inşa ettiği iki binanın yıkılabileceği bilgisini paylaştı kamuoyuyla. Söylenenleri, "helal olsun, en azından dürüstçe itiraflarda bulunuyorlar" tarzında ele almanın da doğru bir yaklaşım olmayacağı kanaatindeyim.

Ayrıca bir bütün halinde değerlendirildiğinde de fayda sağlayabilecek sözler olarak görülmemelidir. Zira, çoğu eski yapının ne denli tehlikeli olduğunu kamuoyu bilmektedir. Vatandaş ya kendisi inşa etmiştir, ya da inşa aşamasında eksik ya da olmaması gereken malzemelerin kullanılması noktasında kayıtsız kalmıştır. Birçok yerde yapı denetimindeki çarpıklıklardan kaynaklı benzer sorunlar mevcuttur.

Konuyu açarkenki yaklaşımımda da esasen sorunun mantalite sorunu olduğu ve şahıslardan bağımsız ele alınmasının gerekliliğine atıfta bulunmuş, imar düzenlemeleri, yapı ruhsatı, inşa ve denetim aşamalarındaki aleni çarpık sisteme işaret etmek istemiştim. Yoksa, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında Yalova'daki Veli GÖÇER örneğinde olduğu gibi birilerini yargılarsınız, cezaevine gönderirsiniz, ardından çıkar yine müteahhitliğe devam eder. Çünkü sistem değişmemiştir.
Old 11-11-2011, 17:02   #8
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Evet. Şahısları bırakalım. Ben de somut şahıslar bağlamında yanıt vermedim. Beyanlarına da vakıf değilim.
İhbar sayılacak nitelikteyse soruşturulurlar, değilse soruşturulmazlar...
Ancak genelgeçer olarak bu önemli sorun da hukuksal hareket tarzına ilişkin böyle düşünüyorum.
Old 11-11-2011, 18:20   #9
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Az önce aldığım bir duyuma göre İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde söz konusu müteahhit hakkında suç duyurusunda bulunulmuş. Suç duyurusunun ardından kovuşturmaya yer olmadığı yönünde mi karar verilecek yoksa kovuşturulacak mı bilinmez ancak önemle üzerinde durduğum gibi aslolan, sonuca etkili yasal değişikliklerin gerçekleştirilmesinin gerekliliğidir. Asıl merak edilmesi gereken husus, iştah kabartan ve kar marjı yüksek bir sektör olan inşaat faaliyetlerinde insan odaklı anlayış değişikliğine gidilecek mi yoksa kar odaklı anlayış devam mı edecek?
Old 12-11-2011, 12:44   #10
eser_29

 
Varsayılan

N.Ç. davası ile ilgili Yımaz Özdil'in bir yazısı vardı, Türk örf ve ahlak yapısına aykırı dizilerin reytinginden bahsedip bu dizileri zevkle izleyenlerin N.Ç. davası üzerinden tepki göstermesini beklemelerini eleştiriyor ve bir nevi ikiyüzlülük olarak adlandırıyordu. Aynı şekilde malum müteahhit "deniz kumu" kullandığını açık açık itiraf edip utanmaz şekilde hala bu işi yapabiliyor ve bu adamın projelerindeki konutlar tabir yerinde ise peynir-ekmek gibi satılıyor ise suçlu 17 Ağustos depreminde günah keçisi ilan edilen müteahhit veya itirafçı malum müteahhit veya şu an hasbelkader bakanlık yapan zat mıdır yoksa aynı tas aynı hamam yola devam eden vatandaşlarımız mıdır ?

Ben bu konuda hukuki-cezai sorumluluktan ziyade ahlaki sorumluluktan ve sorundan bahsedilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Kimileri kaç yıl kendi başkanlığı dönemindeki usulsüz inşaatları görmezden gelip aynı zihniyetin başkanlığında geçen 20 yılın hesabını vermeden yağ gibi üste çıkıp "yıkacağız, yapacağız" söylemine bunca sene neredeydiniz diye isyan edemiyor ise o ülkede geçerli olan kanunlar istediği kadar üst düzey olsun, anlamı yok.
Old 14-11-2011, 13:41   #11
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan eser_29
N.Ç. davası ile ilgili Yımaz Özdil'in bir yazısı vardı, Türk örf ve ahlak yapısına aykırı dizilerin reytinginden bahsedip bu dizileri zevkle izleyenlerin N.Ç. davası üzerinden tepki göstermesini beklemelerini eleştiriyor ve bir nevi ikiyüzlülük olarak adlandırıyordu. Aynı şekilde malum müteahhit "deniz kumu" kullandığını açık açık itiraf edip utanmaz şekilde hala bu işi yapabiliyor ve bu adamın projelerindeki konutlar tabir yerinde ise peynir-ekmek gibi satılıyor ise suçlu 17 Ağustos depreminde günah keçisi ilan edilen müteahhit veya itirafçı malum müteahhit veya şu an hasbelkader bakanlık yapan zat mıdır yoksa aynı tas aynı hamam yola devam eden vatandaşlarımız mıdır ?

Ben bu konuda hukuki-cezai sorumluluktan ziyade ahlaki sorumluluktan ve sorundan bahsedilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Kimileri kaç yıl kendi başkanlığı dönemindeki usulsüz inşaatları görmezden gelip aynı zihniyetin başkanlığında geçen 20 yılın hesabını vermeden yağ gibi üste çıkıp "yıkacağız, yapacağız" söylemine bunca sene neredeydiniz diye isyan edemiyor ise o ülkede geçerli olan kanunlar istediği kadar üst düzey olsun, anlamı yok.
Katılıyorum.

Sorun bir anlayış/sistem sorunudur derken vatandaşın "bir şey olmaz" mantığıyla vurdumduymaz bir şekilde sağlam olmayan yapıların inşa edilmesine bilerek sessiz kalması, buna ilişkin uygulamalara cevaz vermesi de eleştirilmelidir.

Ayrıca, Van'da meydana gelen ilk deprem sonrası üst düzey yöneticilerin kendilerini jeofizik ve jeoloji mühendisi yerine koyarak "ciddi olmayan çatlakları olan binalara vatandaşlarımız girebilirler, bir daha şiddetli deprem olmaz" şeklindeki beyanları karşısında Edremit'te meydana gelen şiddetli sarsıntının ardından yıkılan binalarda ölenler açısından da bir cezai sorumluluktan bahsedilebilir mi?
Old 16-11-2011, 14:43   #12
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Söz konusu müteahhit, bugüne kadar inşa ettiği tüm evlerin depreme dayanıklılık testlerini yeniden yaptıracağını ve bu testlerden geçemeyen binaları yıktırarak, daire sahiplerinden hiçbir ücret talep etmeden yeniden yaptıracağını söylemiş.

bknz: http://ekonomi.milliyet.com.tr/ali-a...64/default.htm
Old 16-11-2011, 16:05   #13
Gemici

 
Varsayılan

Ortada yasal bir düzenleme var. Ve bir müteahhit diyorki "Ben bu düzenlemeye uygun binalar yaptim." Kimde arayacagiz o zaman hatayi. Müteahhitte mi, yoksa yasal düzenlemeyi yapanlarda mi?
1. Müteahhidin cezai sorumlulugu üzerinde tartisilabilir: eger yasal düzenlemeinin yetersiz oldugunu biliyor idi ise ve yaptigi binalarin yönetmelige uysalar bile belirli siddetteki bir deperemde dayanamiyacaklarini biliyor idi ise, cünkü yönetmelige uygun olsa bile cürük malzeme kullanmistir, cünkü binayi yönetmelik geregi elverisli olan, kendi düsüncesine göre elverisli olmayan yere yapmistir v.s.
2. Yasal düzenlemeyi yapanlarin sorumlulugu vardir: eger düzenleme yapildigi zamanki teknik ve bilimsel verilere aykiri olarak yapilmissa.
3. Simdi celallenip su müteahhit sucludur, bu politikaci sucludur, bu bürokrat sucludur diyenlerin gelecekteki bir depremde sorumluluklari vardir.
Eger:
a. sucluluk telasi icinde bir iki tane müteahhit, bürokrat veya politikaci bulup sucu sadece onlara yüklemeye calisirlarsa,
b. Türkiye"nin bulundugu cografyaya uygun, tabii afetlere dayanikli binalarin yapilmasi icin, bilimsel bulgularin esliginde gerekli tedbrileri almazlarsa,
c. Ortalik biraz durulduktan, depremin yaralari biraz kabuk bagladiktan sonra eski hamam eski tas devam ederlerse.
Not: Yazdiklarim THS deki tartismadan ve internetten edindigim bilgilerden edindigim fikir cercevesinde degerlendirilmelidir. Bilmedigim bir konuda fikri yürüttügümü düsünenler, bildirirse memnun olurum.

SAYGILARIMLA
Old 16-11-2011, 19:18   #14
eser_29

 
Varsayılan

Alıntı:
3. Simdi celallenip su müteahhit sucludur, bu politikaci sucludur, bu bürokrat sucludur diyenlerin gelecekteki bir depremde sorumluluklari vardir.
Eger:
a. sucluluk telasi icinde bir iki tane müteahhit, bürokrat veya politikaci bulup sucu sadece onlara yüklemeye calisirlarsa,

Sayın Gemici, bu ülkenin en mühim şehirlerinin başında gelen bir ili bir siyasi "ekol" tüm Türkiye'ye "Belediyecilik" adına örnek gösterilerek yaklaşık 20 yıldır yönetiyor. Adana'da 25 yıldır mı malum belediye başkanı başkanlık yaptı ? 3 dönem ve 2 dönem seçilen kişi sayısı azımsanamayacak kadar çok. Bu ülkede ben doğmadan evvel m.vekili olup halen m.vekilliğine devam eden kişiler var. Bu ülkede benim siyasi bilincim oluştuğundan bu yana görevde olan onlarca vekil-bürokrat var.

Bu ülke 17 Ağustos'ta çok büyük bir deprem ve hemen ardından Kasım'da bir başka büyük depremi yaşadı, Afyon'da, Erzincan'da, Malatya'da çok yakın tarihlerde deprem yaşadı.

Bizi bunca süre yönetenler ve şimdi yönetmekte olanlar bu konuda "samimi" değiller bana göre. Kalkıp "Tüm dayanıksız yapıları yıkacağız, güzellikle olmazsa zorla" diyerek popülist yaklaşımla gündemi saptıranlara karşı diyecek bir çift sözümüz olsun. O da en basitinden "geçmişi geleceğinin teminatıdır" kabilinden bir söz olabilir mesela.

Malum müteahhit'in bundan 20 yıl sonra bir başka depremin ardından yine bir itirafta bulunup şu an yapmakta olduğu dairelerin depreme dayanıksız olduğuna dair beyanatta bulunmayacağının garantisini kimse veremez. Hele bu güveni geçmişte Kamunun/Kulun hakkına girerek yıktı ise.

Bundan 20 yıl sonra bu ülkede en yetkili konumda olan kişi bir depremin ardından yine popülist yaklaşımla geçmişteki yetkililere laf atıp onca yıl yönettiği memleketi "yıkacağız-yapacağız" diye gazımızı almayacağının garantisi yok. Mesele şu-bu değil, zihniyet meselesi. O insanları biz seçtik, o müteahhitten biz daire aldık...
Old 28-11-2011, 00:00   #15
O.Özcan

 
Varsayılan Zaman AŞimi AÇisindan DeĞerlendİrİlecek Olursa:

Yapılmakta olan soruşturmaların zamanaşımı açısından sonuçsuz kalma ihtimali bulunmamaktadır.



T.C.

YARGITAY

9. CEZA DAİRESİ

E. 2001/2636

K. 2001/2900

T. 19.11.2001

• TEDBİRSİZLİK VE DİKKATSİZLİK SONUCU ÖLÜME SEBEBİYET VERME ( Deprem Nedeniyle Bina Yıkılmasında Suç Tarihinin Binanın Yıkıldığı Tarih Olduğu )

• UMUMİ TEHLİKE GEREKTİREN TAHRİBAT ( Tedbirsizlik ve Dikkatsizlik Sonucu Ölüme Sebebiyet Verme - Deprem Nedeniyle Bina Yıkılmasında Suç Tarihinin Binanın Yıkıldığı Tarih Olduğu )

• DEPREM NEDENİYLE BİNA YIKILMASI ( Tedbirsizlik ve Dikkatsizlik Sonucu Ölüme Sebebiyet Verme - Suç Tarihinin Binanın Yıkıldığı Tarih Olduğu )

• SUÇ TARİHİ ( Deprem Nedeniyle Bina Yıkılmasında Binanın Yıkıldığı Tarih Olduğu - Tedbirsizlik ve Dikkatsizlik Sonucu Ölüme Sebebiyet Verme )

765/m.383
ÖZET : Deprem nedeniyle bina yıkılmasında suç tarihi binanın yıkıldığı tarihtir.
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu umumi bir tehlike gerektiren tahribata ve iki kişinin ölümüne sebebiyet vermekten sanık D.T.'nin yapılan yargılaması sonunda; Mahkumiyetine dair DÜZCE Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 10.5.2001 gün ve 2000/247 esas, 2001/106 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Suç tarihi binanın yıkılma tarihi olup, ağır para cezasının 4421 sayılı yasa uyarınca artırılması gerektiği gözetilmeksizin eksik tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre sanık vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA 19.11.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 11-12-2011, 15:32   #16
hasansav

 
Varsayılan

Arkadaşlar bence bu konuyu birazcıkta olsa hukuk sınırlarından çıkarıp ele almak gerekir..Sebep şudur ki böyle bir durumda olaya etiksel açıdan bakmak gerekir..Ve o günlerin koşulları altında incelemek gerekir..bundan 20-30 yıl önce yapılan yapılar için kişilerden hesap soracak bir denetim mekanizması yoktu..Ve binaları yapan mühendisler bir nevi vicdan rahatlığı içerisindeydiler.Aslında doğal afetler olmasa halen de bu tartışmalar ortaya çıkmayacaktı..Demek ki sorun vicdan,ahlak,etik sorunu ..Günümüzde o kadar sorun var ki şu an önemsiz gibi görülen ama ilerde büyük bir sorun oluşturacak..Örneğin:Şu an ormanlar kesilerek yapılan lüks villalar..Günümüzde gerek siyasi,gerek ekonomik dengeler sebebiyle bunlara ses çıkarılmamakta..Fakat 30-40 yıl sonra Herkes 1 ml oksijene muhtaç kaldığında bunlara ne gözle bakılacağı malum...Saygılar..teşekkürler..
Old 19-12-2011, 18:36   #17
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Bu başlık bir gün gündemden düşebilir, düşecektir de.. Son depremlerin, depremden etkilenmeyenlerin büyük çoğunluğunca unutulmaya başlanması, gündem dışı kalması gibi.. Ancak önemli olan, depremlerin dünyanın oluşumundan itibaren yani milyarlarca yıldır olageldiği, bayıldığımız, çok güzel bulduğumuz, yararlandığımız yeryüzü şekillerini bu doğa olayına borçlu olduğumuz ancak canlı hayatının -depremlerde sadece insanlar ölmüyor bu yüzden canlı hayatı demek sanırım daha doğru- hiçe sayıldığı şehirlerdeki imar politikaları ve özellikle köylerdeki bilinçsizce yapılan yapılar nedeniyle ölümler gerçekleştiğini unutmamamızdır.

Gündemimizden düşürmememiz gereken, depremlerin dünyanın son bulacağı ana kadar devam edeceği ama çok az can alabilecek şekilde kontrol altında tutulabileceği gerçeği olmalıdır. Yani ölümler depremler yüzünden gerçekleşmiyor, insanlar yüzünden gerçekleşiyor. Depremler olmasaydı ölümler olmazdı demek konuya basit mantıkla yaklaşmaktır ve insanların düzgün yapılar inşa edeceği politikalar geliştirmek de yine "bilinç"li bir nesilin yetişmesine bağlıdır.

Bilinçli bir nesilin yetişmesi tüm dünyaya hükmeden çıkar sahiplerinin güçleri sona ermeden mümkün olmayacakmış gibi geliyor bana. Bu açıdan bakınca depremlerin çok can alacağı konusunda kötümser bir tablo çizmiş oluyorum. Esasen burada bir çelişki ortaya çıkmış oluyor: Deprem bilincine sahip olalım, ancak bu bilince sahip olabilmek için toplumca kaliteli eğitim almamız şart ve "birileri" buna izin vermediğinden depremle ilgili çözüm odaklı bir bilinç oluşmayacak (mı)?
Old 07-01-2012, 12:44   #18
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Bakar mısınız rezilliğe, kokuşmuşluğa, aymazlığa, insanların mağduriyetlerinden rant sağlama gayretlerine..

http://gundem.milliyet.com.tr/-3-mil...43/default.htm
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
change araç satın almanın hukuki ve cezai sorumluluğu berk_can Meslektaşların Soruları 1 24-02-2010 11:18
İnternet cafelerin cezai ve hukuki sorumluluğu. sarper özmert Hukuk Sohbetleri 8 28-08-2008 21:49
Özel Hastanenin Ve Doktorun Hukuki Ve Cezai Sorumluluğu mehmet kaya Meslektaşların Soruları 7 17-06-2008 23:07
Apartman Yöneticisinin Hukuki ve Cezai sorumluluğu üye15184 Meslektaşların Soruları 1 18-03-2007 01:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07496810 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.