Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Trafik kazalarında kayden işleten görünen kişilerin masumiyeti nasıl ispatlanır?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-06-2007, 13:32   #1
av.semire nergiz

 
Varsayılan Trafik kazalarında kayden işleten görünen kişilerin masumiyeti nasıl ispatlanır?

Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesinde işletenin tanımı yapılmıştır. Bu maddeye göre;“İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta, alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet, rehin alan kişidir; ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde eylemli olarak egemenliği, kullandığı kanıtlanırsa bu kimse işleten sayılır”. x kişisi araba satın almak için bankadan yasal engelleri sebebiyle kredi alamayan y isimli akrabasına kendi adına bankaya başvurup araba kredisi alıyor.Dolayısıyla araba kendi adına olmasına rağmen banka kredi taksitlerini y ödüyor ve arabayı da bizzat y kullanıyor.X sadece resmiyette araç maliki görünüyor.Y bu araçla karayolunda kaza geçiriyor ve 2 kişinin ölümüne yol açıyor.Karayolu Trafik Kanununun 3.maddesine göre x bu kazadan tazminat hukuku açısından sorumlu görünüyor ancak bu maddenin son cümlesinde x in sorumluluğunu bertaraf edecek bir düzenleme yer alıyor.Buna göre x,zorunlu trafik sigorta şirketi kendisine rücuen dönmeden evvel y'nin işleten olduğuna sigortayı nasıl ikna eder,ya da masum olan x bu sorumluluktan nasıl kurtulur.
?
Old 25-06-2007, 14:25   #2
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/14353

K. 2003/4658

T. 14.4.2003

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kaydının İşleteni Kesin Olarak Gösteren Bir Karine Olmadığı )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Sonucu Yaralanma - Trafik Kaydının İşleteni Kesin Olarak Gösteren Bir Karine Olmadığı )

• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Sonucu Yaralanma - Zararın ve Kapsamının Davacı Tarafından Kanıtlanması Gereği )

• DEFİN GİDERLERİ ( Trafik Kazasında Ölen Şahsın Belediye Tarafından Karşılıksız Defnedilmesi - Davacıların Yerel Göreneklere Göre Giderde Bulunmadıkları Anlamına Gelmeyeceği )

• TEDAVİ GİDERLERİ ( Trafik Kazası Sonucu Yaralanma - Zararın ve Kapsamının Davacı Tarafından Kanıtlanması Gereği )

• İŞLETEN ( Trafik Kaydının İşleteni Kesin Olarak Gösteren Bir Karine Olmadığı - Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası )

• TRAFİK KAYDI ( İşleteni Kesin Olarak Gösteren Bir Karine Olmadığı - Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası )

• YARALANMA ( Trafik Kazası Sonucu - Maddi ve Manevi Tazminat Davası/Zararın ve Kapsamının Davacı Tarafından Kanıtlanması Gereği )

818/m.42, 45, 47

2918/m.3,19,20/d

1086/m.299

YİBK. 22.6.1966 - 7/7


ÖZET : 1- Ölüm halinde zarar ve ziyan özellikle defin giderlerini de içerir. Ölen şahsın belediye tarafından karşılıksız defnedilmiş olması, davacıların ölenin dini, sosyo-ekonomik durumuna uygun olarak ve yerel güreneklere göre giderde bulunmadıkları anlamına gelmez.
2- Yaralanma halinde, kural olarak, zararın ve kapsamının davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Ancak zararın gerçek tutarının kanıtlanamadığı durumlarda işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemler de gözönünde tutularak zarar kapsamı hakim tarafından belirlenir.
3- Trafik kaydı, işleteni kesin olarak gösteren bir karine değilse de onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, işletenin kayda rağmen başkası olduğu kanıtlanabilir.
4- Hakimin özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır.
DAVA : Davacılar İsmail vd. vekili avukat tarafından, davalılar R... Tic. Ltd. Şti. vd. aleyhine 28.4.1997 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.4.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacılar, davaya konu olayda ölen Arkan nedeniyle defin giderlerinin ve aynı olayda yaralanan Metin'in karşılanmayan tedavi giderlerinin de ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır. Mahkemece, anılan istek kalemleri ile ilgili olarak soyut ispatlanmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmiştir. Ölüm halinde zarar ve ziyan özellikle defin giderlerini de içerir. Bu nedenle ( BK. m.45, ilk cümle. ) mahkemenin, bu noktaya ilişkin olarak vardığı sonuç yasanın açık hükmüne aykırı olduğu gibi, yaşam deneyi kurallarına da uygun düşmemiştir: Her ne kadar, dosya arasında bulunan S... Belediye Başkanlığı'nın 2.3.1999 tarihli yazısında, ölenin belediye tarafından karşılıksız defnedildiği bildirilmiş ise de; bu yön, davacıların ölenin dini, sosyo-ekonomik durumuna uygun olarak ve yerel göreneklere göre giderde bulunmadıkları sonucunu doğurmaz. Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacıların defin giderlerinin kapsamını belirlemekten ibarettir. Yetersiz ve yanılgılı gerekçelerle bu kalem isteğin reddi, bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacılardan Metin davaya konu olayda yaralanmış ve bu nedenle yapılan giderlerin bir bölümü belgelendirilmiştir. Yine, adıgeçene sigorta tarafından bu bağlamda bir kısım ödemede bulunulduğu da anlaşılmaktadır. Kural olarak, zararın ve kapsamının davacı tarafından kanıtlanması gerekir. ( BK. m.42/1 ). Ancak, zararın gerçek tutarının kanıtlanamadığı durumlarda işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemler de gözönünde tutularak, zarar kapsamı hakim tarafından belirlenir. ( BK. m.42/2 ). Burada, hakime verilen bir yetkinin ötesinde görevin söz konusu bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. Buna karşın yargılama sırasında davacı Metin'in yaralanmasının niteliği ve iyileşme süreci ile ilgili bir araştırma yapılmamıştır. Adı geçen davacı hakkında ceza yargılaması sırasında düzenlenen raporda ( sol orşiektomi arızasının uzuv zaafı niteliğinde olduğu ) belirtilmiştir.
Şu durumda, mahkemece yapılacak iş; yaralanmanın bu niteliği itibariyle, benzer olaylardaki olağan tedavi ve iyileştirme giderlerinin bir uzman bilirkişi görüşü ile saptanmasından ve sigorta tarafından karşılanan miktarlar indirildikten sonra gerçek zarara hükmetmekten ibarettir. Bu kalem isteğin de, yetersiz ve yanılgılı gerekçeler ile reddedilmesi, bozma nedeni sayılmıştır.
4- Zarara sebebiyet veren olaya karışan araç, trafikte davalılardan D... Elektrik Ltd. Şti. adına kayıtlıdır. Davacı, bu kaydı esas alarak davasını işleten sıfatıyla ona yöneltmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3 ve 19. maddeleri hükümlerine göre trafik kaydı "işleteni" kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenin üçüncü kişi olmasını engelleyen bir yasa hükmü bulunmamaktadır. işleten, trafik kaydı adına olan kişiden mülkiyeti muhafaza kaydı ile satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süre ile kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişiye geçmiş olur. Bu bakımdan, işletenin kayda rağmen başkasına geçmiş bulunduğu kanıtlanabilir. Fakat, bu konuda getirilecek kanıtların üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını zarara uğratacak bir sonuç yaratmaması gerekir.
5- Öte yandan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 299. maddesindeki esaslar birbiriyle hiç bağlantısı bulunmayan, birbirine karşı tam anlamıyla üçüncü kişi durumunda bulunan kişiler hakkında uygulama alanı bulamaz. Davaya konu olan olayda, aracın olay tarihinden önce 2918 sayılı Yasanın 20/d hükmüne uyulmadan noterlikçe düzenlenmiş bir belge olmadan satılmış olması ve davadan sonra da anılan yasa hükmüne uygun olarak satışın gerçekleştirilmiş bulunması, kayıt sahibi D... Elektrik Ltd. Şti.'nin işleten olmadığının kabulünü gerektirmez. Adı geçen davalı işleten olmadığını geçerli delillerle kanıtlanmış değildir. O nedenle, adı geçen hakkındaki davanın reddi de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
6- Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu olan işte, davacı Metin'in yaralanmasının niteliği ve buna bağlı olarak uğradığı zararın ağırlığı ve yukarıdaki ilkeler gözönünde tutulduğunda, takdir edilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminat takdiri için de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2-3-4-5-6 ) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle ( BOZULMASINA ), öteki temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 14.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/9601

K. 2004/746

T. 10.2.2004

• İŞLETEN OLMAYAN ARAÇ MALİKİ ( Trafik Kazası Sonucu Ölen Sigortalıya Yapılan Masrafların Ve Sigortalının Hak Sahiplerine Bağlanan Gelirlerin İstenemeyeceği )

• KURUM ZARARININ RÜCUAN ÖDETİLMESİ ( Araç Sahibinin İşleten Veya İstihdam Eden Olması Halinde Sorumlu Tutulabileceği )

• SİGORTALIYA YAPILAN MASRAFLAR ( Trafik Kazası Sonucu - Kazada Kusuru Olmayan Araç Sahibinin İşleten Veya İstihdam Eden Olmaması Nedeniyle Sorumlu Tutulamayacağı )

1479/m. 63


ÖZET : Somut olayda; trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan kişi, işleten ve istihdam eden de olmadığından, sırf araç malikî sıfatıyla sorumlu tutulamayacağından, aleyhindeki davanın reddine karar verilmesi gerekir
Davacı, trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
DAVA : Hükmün, davalılardan Hanifi Avukatı ve Hasan tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR :
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Hasan'ın tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı Hanifi'nin temyizine gelince; Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir.
Resmî Gazete'nin 13 Kasım 2002 tarih ve 24935 sayısında yayımlanan; Anayasa Mahkemesinin 2001/343 Esas ve 2002/41 Karar sayılı kararıyla; 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu ( Bağ-Kur ) Kanununun 63. maddesinde yer alan "araç sahiplerine" ibaresi iptal edilmiştir.
Mahkemece verilen karara esas alınan 05.11.1996 tarihli kusur raporunda, davalı sürücü Hasan 'a %87,5, kazazede Bağ-Kur sigortalısı Fevzi %12,5 kusurlu bulunmuş, araç malikî davalı Hanifi 'ye kusur verilmemiştir. Öte yandan trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan kişi, işleten ve istihdam eden de olmadığından, sırf araç malikî sıfatıyla sorumlu tutulamayacağından, aleyhindeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Hanifi Şimşek'in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalılardan Hanifi Şimşek'e iadesine, 10.02.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/5173

K. 2000/8153

T. 2.10.2000

• DAVACININ DAVA SIRASINDA ÖLMESİ ( Davayla Talep Edilen Manevi Tazminata İlişkin Hakkın Mirasçılara Geçmesi )

• MANEVİ TAZMİNAT ( Davacının Dava Sırasında Ölmesi Üzerine Hakkın Mirasçılara Geçmesi )

• MİRASÇILARIN DAVAYA DEVAM ETMESİ ( Manevi Tazminata İlişkin Dava Sırasında Davacının Ölmesi )

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT ( Kayıt Maliki Olup İşleten Olmadığını Davada İspat Eden Davalı Lehine Yargılama Gideri ve Vekalet Ücretine Hükmedilememesi )

• YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİ ( Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası-Davalı Kayıt Malikinin İşleten Olmadığını Dava Sırasında İspat Etmesi Halinde )

• TRAFİK KAYDINDA MALİK GÖRÜNEN KİŞİ ( Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davasının İşleten Olmadığı Halde Kendisine Tevcih Edilmiş Olması-Yargılama Giderleri )

• İŞLETEN OLMAYAN KAYIT MALİKİNE AÇILAN DAVA ( Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası-Yargılama Giderleri ve Vekalet Ücreti )

818/m.41,47

2918/m.3,18,85

ÖZET : 1- Trafik kazası sonucunda yaralanan davacının bu nedenle açtığı maddi ve manevi tazminat davasının devamı sırasında başka bir nedenle ölmesi halinde; bu kişinin maddi tazminata ilişkin hakları yanında, manevi tazminata ilişkin haklarının da mirasçılarına geçtiğini kabulü gerekir,
2- Trafık kayıt maliki, işleten konumunda olmadığını, işletenin bir üçüncü kişi olduğunu kanıtladığı takdirde, malik olmasına rağmen işleten sıfatıyla sorumlu tutulamaz. Ancak zarar gören kişi de, davasını açmadan önce işletenin, trafık kaydında adı yazılı olan mı, yoksa bir başkası mı olduğu konusunda araştırma yapmakla yükümlü kılınamaz.
DAVA : Davacılar Hasan ve arkadaşları vekili avukatı tarafından, davalılar Bünyamin ve arkadaşları aleyhine 17.6.1993 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.12.1999 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş ve karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu olay sonucu yaralanmış olan davacı Fahri Çetin yargılama devam ederken başka bir nedenle ölmüştür. Bu durumda bu kişinin maddi tazminata ilişkin hakları yanında; manevi tazminata ilişkin haklarının da, ( davayı açtıktan sonra ölmüş bulunması nedeniyle ) mirasçılarına geçtiğinin kabulü gerekir. Adı geçen davacının mirasçıları, miras bırakanlarının manevi tazminat isteğine ilişkin olan bölümünü de usulüne uygun mirascılık ve yetki belgesi ile takip etmiş olduklarına göre manevi tazminatın da verilmesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan manevi tazminat hakkının mirasçılara geçmeyeceği düşüncesi ile bu talebin reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı, Cahit'e yönelen temyiz itirazlarına gelince; zarara sebebiyet veren araç trafikte adı geçen davalı adına kayıtlıdır. Davacı bu kayda dayanarak davasını işleten sıfatıyla ona yöneltmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 3.ve 19. maddeleri hükümlerine göre trafik kaydı "işleteni" kesin olarak gösteren bir karine değilse de, kimliğini belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kayıt maliki, işleten konumunda olmadığını işletenin bir üçüncü kişi olduğunu kanıtlamakla, malik olmasına karşın, işleten sıfatıyla sorumlu tutulamaz. Bir araç üzerinde aynı anda iki işleten konumunda kişi olamayacağına göre, kanıtlanması olanaklıdır. İşletenin kim olduğu Karayolları Trafik Yasası'nın 3. maddesinde tanımlanmış ve aynı Yasanın 85. maddesinde de hukuki sorumluluğun işletene ait bulunduğu hüküm altına alınmıştır. Bu bakımdan işleten 2918 sayılı Yasa'nın 3. maddesindeki ölçütlere göre kayıt sahibi olabileceği gibi kayıt sahibi olmayan ve araç üzerinde ekonomik yararı bulunanlar da işleten konumunda yer alabilirler.
Bu bakımdan zarar gören kişi davasını açmazdan önce işletenin trafik kaydında adı yazılı kişiden başkası olduğu konusunda bir araştırma yapmakla yükümlü kılınamaz. Olağan olanı, davanın trafik kaydında adı yazılı kişiye yöneltilmesidir. Somut olayda da davacı trafik kaydına dayanarak bu davayı davalı aleyhine açmış ve onun işleten olmadığı davalının ileri sürdüğü kanıtlarla doğrulanmıştır. Bu nedenle davanın açılmasında davacının bir kusuru bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddi üzerine davalı yararına yargılama giderleri ve bu arada avukatlık ücretine hükmedilemez.
O halde davalı Cahit ile ilgili hükmün yargılama giderleri ve avukatlık ücretine ilişkin olan bölümünün de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ve 3 ) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılar yararına ( BOZULMASINA ), davalıların tüm, davacıların diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 2.10.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/635

K. 2003/1978

T. 17.3.2003

• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazasında Yaralanan Sigortalı İşçi İçin Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Kurum Zararının Rücuan Ödetilmesinin Talep Edilmesi )

• ARAÇ MALİKİNİN SORUMLULUĞU ( Araç Malikin İşleten Sıfatının Bulunmasının ve Fiili Hakimiyet İle Aracı Tehlikesi Kendisine Ait Olmak Üzere Kendi Nam ve Hesabına İşletmesinin Gerekmesi )

• İŞLETEN SIFATI ( Araç Malikinin Sorumlu Olması İçin İşleten Sıfatının Bulunmasının ve Fiili Hakimiyet İle Aracı Tehlikesi Kendisine Ait Olmak Üzere Kendi Nam ve Hesabına İşletmesi )

• USULİ KAZANILMIŞ HAK ( Anayasa Mahkemesinin İptal Kararının Bulunması )

1479/m.63


ÖZET : Araç malikinin 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi kapsamında Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak anılan Yasanın öngördüğü "diğer sorumlular" kavramı kapsamında 2918 Sayılı Kanunun 3.maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde işleten sıfatını haiz bulunması; bir başka anlatımla trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyet ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür.
Anayasa Mahkemesi'nin kararının, kesinleştiğinden taraflar lehine usuli kazanılmış hak durumu oluşmamış tüm yargılamalarda resen dikkate alınmasında yasal zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca;Mahkemece davalıya rücu alacağından sorumluluğu konusunda; açıklanan hukuki esaslar çevresinde araştırma ve inceleme yapılmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Davacı, trafik kazasında yaralanan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalılardan Şenol K. Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Fatih Arkan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava 29.08.1998 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanan sigortalıya davacı Kurumca yapılan sağlık harcamalarının 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi hükmüne göre davalılardan Şenol K.'dan "araç maliki" sıfatına dayanılarak rücuan tahsili istemine ilişkin olup; Mahkemece verilen 20.11.2001 tarihli "davanın kabulüne" dair hüküm, "Davalı Şenol'ün, yargılama aşamasında borcu ödediği belli olmasına karşın bu yön üzerinde durulmaksızın karar verilmesi" Dairemiz tarafından bozma nedeni yapılmış, bu bozma ilamı uyarınca, mahkemece; istemin Borçlar Yasasının 84. Maddesi dikkate alınarak "kısmen kabulüne" karar verilmiştir. Davaya konu olayın oluşumunda davalı Şenol Kaplan'ın bir kusuru saptanamamış olup, aracın kaza tarihindeki maliki sıfatıyla kurumun rücu alacağından sorumluluğu yönüne gidilmiştir.
Ne var ki, davalı Şenol K.'ın rücu alacağından sorumluluğuna dayanak kılınan 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesinin 3396 Sayılı Kanunla değiştirilen 2.fıkrasında yer alan "... araç maliklerine ..." ibaresi; Anayasa Mahkemesinin 27.03.2000 tarih ve 2001/343 Esas, 2002/41 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 13.11.2002 gün ve 24935 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin anılan kararının, kesinleşerek taraflar lehine usuli kazanılmış hak durumu oluşmamış tüm yargılamalarda resen dikkate alınmasında yasal zorunluluk vardır.
Bu durumda; araç malikinin 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi kapsamında Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak anılan Yasanın öngördüğü "diğer sorumlular" kavramı kapsamında 2918 Sayılı Kanunun 3.maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde işleten sıfatını haiz bulunması; bir başka anlatımla trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyet ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür.
Hal böyle olunca;Mahkemece davalı Şenol K.'ın rücu alacağından sorumluluğu konusunda; açıklanan hukuki esaslar çevresinde araştırma ve inceleme yapılmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Şenol K.'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.03.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14390

K. 2004/9080

T. 30.9.2004

• TAŞIMA SÖZLEŞMESİ ( İşleten Araç Sahibi Olan ve Alıcı Sıfatıyla Sicilde Kayıtlı Gözüken veya Uzun Süreli Kiralama Ariyet Rehin Gibi Hallerde Kiracı Ariyet vaya Rehin Alan Kişi Oluşu - Kendi Hesabına ve Tehlikesi Kendisine Ait Olmak Üzere Araç Üzerinde Fiili Tasarrufta Bulunduğu İspat Edilen Kimse de İşleten Sayılacağı )

• TAZMİNATIN RÜCUEN TAHSİLİ ( Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanması - Kimin İşleten Sıfatını Kazanacağı Trafik Kanununun 85 ve 3. Maddelerine Göre Tespiti Gereği )

• İŞLETEN SIFATI ( Araç Sahibi Olan ve Alıcı Sıfatıyla Sicilde Kayıtlı Gözüken veya Uzun Süreli Kiralama Ariyet Rehin Gibi Hallerde Kiracı Ariyet vaya Rehin Alan Kişi Oluşu/Kendi Hesabına ve Tehlikesi Kendisine Ait Olmak Üzere Araç Üzerinde Fiili Tasarrufta Bulunduğu İspat Edilen Kimse de İşleten Sayılacağı - Taşıma Sözleşmesi )

2918/m.3,85


ÖZET : Trafik Kanununun 3. maddesine göre işleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya uzun süreli kiralama, ariyet, veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Sivas Asliye 2.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23.09.2003 tarih ve 1999/707-2003/699 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Muktedir Lale tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sivas Bölge Müdürlüğü ile davalı kooperatif arasında 22.08.1995 tarihli taşıma sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıya ait olan ve davalı kooperatifin emrinde çalışan dava dışı sürücü İhsan A'ın idaresindeyken oluşan trafik kazası sonucu şantiye personellerinden Samet H'nin öldüğünü, kazanın oluşumunda 8/8 oranında teknik arızanın etkili olduğunu, her iki davalının araçtaki teknik arızadan sorumluluklarının bulunduğunu, müvekkilince ölen personelinin yakınına toplam 8.927.775.000.-lira tazminat ödendiğini ileri sürerek, anılan meblağın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif vekili, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, ölümle sonuçlanan trafik kazasının teknik arıza nedeniyle meydana geldiği, davacı idarenin kazaya karışan aracı uzun süreli kiraladığı, periyodik bakım ve tamiratının davacı idare tarafından yapılacağı veya yaptırılması gerektiği, sürücü ve araç malikine kusur izafe edilemeyeceği, rücu koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, davacı kurumun, davalılardan kooperatif ile yapmış olduğu taşıma sözleşmesinden dolayı işleten sıfatını kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davaya konu kazanın, davalılardan Turan A'ın maliki olduğu aracın dava dışı sürücüsü İlhan Arslan'ın idaresindeyken meydana geldiği, davacı idarenin çalışanı olmadığı çekişme konusu değildir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85 nci maddesinde "bir aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa; motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur" hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 3 ncü maddesinde işleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya uzun süreli kiralama, ariyet, veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır, şeklinde tanımlanmıştır. Doktrinde, işleten motorlu bir aracı, kendi menfaat ve hesabına işleten, tehlike ve masraflarını üstlenen, araç ile aracın işletilmesi için gerekli personel üzerinde fiilen ve doğrudan doğruya emir ve tasarruf yetkisine ( gücüne )sahip olan kimse olarak tanımlanmıştır. ( Bkz.Prof.Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku - Genel Hükümler, Genişletilmiş 2.Bası, Ankara, 1988, Cilt-2, Sh.243 ).
Bu durumda, yukarıdaki tanımlamalar ve davacı idare ile davalı kooperatif arasında yapılan sözleşme çerçevesinde, davacı idarenin işleten sıfatını kazanmadığı gözetilerek, bu konuda bilirkişi raporları arasındaki çelişki dahi giderilmeksizin yazılı gerekçelerle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 )numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/4455

K. 2005/8017

T. 11.7.2005

• ARAÇ SAHİBİNİN KURUMUN RÜCU ALACAĞINDAN SORUMLULUĞU ( Trafik Kazasında Ölen Sigortalının Hak Sahiplerine Davacı Kurumca Bağlanan Aylığın İlk Peşin Değeri - Ancak İşleten Sıfatını Haiz Bulunması Halinde Mümkün Olduğu )

• KURUM ALACAĞININ RÜCUAN TAHSİLİ ( Araç Sahibinin Ancak İşleten Sıfatını Haiz Bulunması Halinde Mümkün Olduğu - Trafik Kazasında Ölen Sigortalının Hak Sahiplerine Davacı Kurumca Bağlanan Aylığın İlk Peşin Değeri )

• SİGORTALININ TRAFİK KAZASINDA ÖLMESİ ( Hak Sahiplerine Davacı Kurumca Bağlanan Aylığın İlk Peşin Değerinin Rücuan Tahsili İstemi - Araç Sahibinin Ancak İşleten Sıfatını Haiz Bulunması Halinde Mümkün Olduğu )

• İŞLETEN SIFATI ( Araç Sahibinin Ancak Bu Sıfata Haiz Bulunması Halinde Trafik Kazasında Ölen Sigortalının Hak Sahiplerine Davacı Kurumca Bağlanan Aylığın İlk Peşin Değerinin Rücuan Tahsili İstenebileceği )

1479/m.63

2918/m.3


ÖZET : Dava, meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine davacı Kurumca bağlanan aylığın ilk peşin değerinin 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi hükmüne göre davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Anılan madde kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları; öncelikle üçüncü kişinin suç sayılan hareketi ile yasada belirtilen sosyal sigorta yardımlarının yapılmasını gerektiren bir halin doğması ve sigortalı ya da haksahiplerine bu yardımların yapılması koşuluna bağlanmıştır.
1479 sayılı Kanunun 63. maddesindeki araç maliki ibaresi Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğinden, araç malikinin Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak işleten sıfatını haiz bulunması halinde mümkündür.
Olayda, araç malikinin aynı zamanda istihdam eden ve aracın işleteni durumunda olup olmadığı, sigortalının kaza tarihi itibariyle, işletenin kusurunun belirlenmesi açısından, ehliyetinin varlığı araştırılmalı, ehliyetsiz kişiye araç kullandırtmamış ise işleten dahi olsa, sigortalının kusurundan sorumlu olmayacağı gözetilmelidir.
DAVA : Davacı, trafik kazası sonucu ölen sigortalının haksahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalılardan Mehmet ve İbrahim avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Mehmet'in tüm, diğer davalı İbrahim'in ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Dava, 27.7.2000 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine davacı Kurumca bağlanan aylığın ilk peşin değerinin 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi hükmüne göre davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece, davalı İbrahim'in, kusurlu Bağ-Kur'lunun kullandığı aracın, kaza tarihindeki maliki sıfatıyla Kurumun rücu alacağından sorumluluğuna karar verilmiştir.
Bu yönde; 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları; öncelikle üçüncü kişinin suç sayılan hareketi ile yasada belirtilen sosyal sigorta yardımlarının yapılmasını gerektiren bir halin doğması ve sigortalı ya da haksahiplerine bu yardımların yapılması koşuluna bağlanmıştır.
Bu davada somutlaşan olayda davalılardan sürücü Mehmet'in % 75, sürücü Bağ-Kur'lunun % 25 kusurlu olduğu tespit edilmiş ve sigortalının haksahiplerine Bağ-Kur'ca ölüm sigortasından aylık bağlanmıştır.
Davalı İbrahim'in rücu alacağından sorumluluğuna dayanak kılınan 1479 sayılı Kanunun 63. maddesinin 3396 sayılı Kanunla değiştirilen 2. fıkrasında yeralan "...araç maliklerine..." ibaresi; Anayasa Mahkemesinin 27.3.2000 tarih ve 2001/343 E., 2002/41 K. sayılı kararıyla iptal edilmiş ve iptal kararı 13.11.2002 gün ve 24935 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu durumda; araç malikinin 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak anılan yasanın öngördüğü "diğer sorumlular" kavramı kapsamında 2918 sayılı Kanunun 3. maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde işleten sıfatını haiz bulunması; bir başka anlatımla trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyeti ile aracın tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür. Davalı İbrahim'in, sigortalının kullandığı aracın işleteni olup olmadığı araştırılmamıştır. Ayrıca, sigortalının kaza tarihi itibariyle ehliyetnamesinin olup olmadığı, bu bağlamda işleten için ehliyetsiz kişiye araç kullandırtmadan dolayı kusurunun saptanamaması halinde davalı araç malikinin işleten sıfatını haiz bulunsa bile, sigortalının kusurundan sorumlu tutulamayacağı dikkate alınmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; araç maliki İbrahim'in aynı zamanda istihdam eden ve aracın işleteni durumunda olup olmadığı, sigortalının kaza tarihi itibariyle ehliyetnamesinin varlığı, işleten için ehliyetsiz kişiye araç kullandırtmadan dolayı kusurlu olup olmadığı hususunda araştırma ve soruşturma yapılmak ve taraflara delillerini sunması için mehil verilmek, tüm deliller toplandıktan sonra varılacak sonuca göre karar vermek gerekir. Şayet, davalı araç malikinin ehliyetsiz kişiye araç kullandırtmadan dolayı kusurunun saptanamaması halinde; işleten sıfatını haiz bulunsa dahi, sigortalının kusurundan sorumlu tutulamayacağından, aleyhindeki davanın reddine karar vermekten ibarettir.
O halde, hükmün temyiz eden davalı İbrahim'in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde İbrahim'e iadesine 11.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.



10. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1154

K. 2003/1907

T. 11.3.2003

• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazasında Ölen Sigortalının Haksahiplerine Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Kurum Zararının Rücuan Ödetilmesinin Talep Edilmesi )

• RÜCU EDİLECEK KİŞİLERİN SORUMLULUĞU ( Üçüncü Kişinin Suç Sayılan Hareketi İle Yasada Belirtilen Sosyal Sigorta Yardımlarının Yapılmasının Gerektiren Bir Halin Bulunması )

• İŞLETEN SIFATI ( Hukuki Esaslar Çerçevesinde Malikin Kaza Tarihinde Sürücüsü Olan Diğer Şahıs Davalı İle Aralarındaki Hukuki İlişkinin Belirlenmesinin Gerekmesi )

• SOSYAL SİGORTALAR YARDIMINI GEREKTİREN HAL ( Sorumluluk için Üçüncü Kişinin Suç Sayılan Hareketi İle Yasada Belirtilen Sigorta Yardımlarının Yapılmasını Gerektiren Halin Varlığının Gerekmesi )

1479/m.63

2918/m.85


ÖZET : 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi hükmü kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları da öncelikle 3.kişinin suç sayılan hareketi ile yasada belirtilen sosyal sigorta yardımlarının yapılmasını gerektiren bir halin doğması koşuluna bağlanmıştır. Davalının işleten sıfatını haiz olup olmadığının belirlenmesinde; yukarıda açıklanan hukuki esaslar çevresinde ve maliki bulunduğu aracın kaza tarihindeki sürücüsü olan diğer davalıyla aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği üzerinde de durulmak suretiyle gerekli araştırma ve inceleme yapılmalıdır.
DAVA : Davacı, trafik kazasında ölen sigortalının haksahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ercan Turan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava, 20.11.1999 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine davacı Kurumca ölüm sigortası kolundan bağlanan aylığın ilk peşin değerinin 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi hükmüne göre davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkin olup;Mahkemece, 1479 sayılı Yasanın 63. maddesinde yer alan araç sahiplerine ilişkin düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali gerekçe gösterilerek, davalılardan Bülent Ç. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı Bülent Ç.'nın sorumluluğuna dayanak kılınan, 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesinin 3396 Sayılı Kanunla değiştirilen 2.fıkrasında yer alan "araç maliklerine" ibaresi; Anayasa Mahkemesinin 27.08.2002 tarih ve 2001/343 Esas, 2002/41 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 13.11.2002 gün ve 24935 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu durumda araç malikinin 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi hükmüne göre Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak kusurunun varlığı ya da anılan Yasanın öngördüğü "diğer sorumlular" kavramı kapsamından 2918 Sayılı Kanunun 3.maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde işleten sıfatının haiz bulunması;bir başka anlatımla trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyet ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür.
Hal böyle olunca; Bülent Ç.'nın işleten sıfatını haiz olup olmadığının belirlenmesinde; yukarıda açıklanan hukuki esaslar çevresinde ve maliki bulunduğu aracın kaza tarihindeki sürücüsü olan diğer davalıyla aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği üzerinde de durulmak suretiyle gerekli araştırma ve inceleme yapılmalıdır.
Diğer taraftan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85 ve devamındaki madde hükümleri kapsamında işleten;zararlandırıcı sigorta olayının vukuunda şahsi kusuru bulunmasa bile fiili hakimiyetinde bulunan aracın sürücüsü ile sürücünün dışında kalan diğer yardımcıların kusurlu eylemlerinden sorumlu ise de; kazanın oluşumunda şahsi kusurunun bulunmaması koşulu ile kazanın oluş sebebinin münhasıran sürücünün ağır kusurundan ileri gelmesi durumunda; sürücünün uğradığı zararları tazmin bakımından sorumluluktan kurtulma olanağı vardır.
Nitekim 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi hükmü kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları da öncelikle 3.kişinin suç sayılan hareketi ile yasada belirtilen sosyal sigorta yardımlarının yapılmasını gerektiren bir halin doğması koşuluna bağlanmıştır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle, araç maliki Bülent Ç.'nın sorumluluğu yönünden yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.03.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/9157

K. 2002/1348

T. 18.2.2002

• RÜCUAN TAZMİNAT ( Kasko Sigortasından Kaynaklanan Rücuan Tazminat Talebi )

• İŞLETEN SIFATI ( İlgili Tarafından Başka Kişinin Aracı Kendisine Ait Olmak Üzere İşlettiği ve Araç Üzerinde Fiili Tasarrufu Bulunduğu İspat Edilirse Bu Kimsenin işleten Sayılması )

• KİRACILIK SIFATI ( Aracın Uzun Süreli Kiralama Ariyet veya Rehni Gibi Durumlarda Kiracının Ariyet veya Rehin Alan Kişi Olması )

• HUSUMET ( Kaza Yapan Aracın Dava Dışı Üçüncü Bir Şahsa Teslim Edildiğini Bu Nedenle Husumet Düşmeyeceğinin Savunulması )

• İSPAT YÜKÜ ( İlgili Tarafından Başka Kişinin Aracı Kendisine Ait Olmak Üzere İşlettiğinin ve Araç Üzerinde Fiili Tasarrufta Bulunduğunun İspatının Gerekmesi )

2918/m.3


ÖZET : Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kartal 3.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 7.6.2000 tarih ve 1999/785-2000/475 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı Maltepe Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortası ile sigortalı aracın, davalıların malik ve sürücüsü olduğu aracın tam kusuru ile çarpması sonucu hasarlandığını ileri sürerek sigortalılarına ödedikleri 53.000.000 TL.nin 15.8.1997 tarihinden itibaren faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Belediye Başkanlığı vekili, davalı aracın ihale ile dava dışı Kabataş Tur.Ltd.Şti.ne teslim edildiğini, aracın bu şirket tarafından işletildiğini, savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Enis Şahin, hakkındaki dava atiye terk edilmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davalı Enis Şahin yönünden davanın atiye terkine, davalı Belediye Başkanlığı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı Maltepe Belediye Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kasko sigortasından kaynaklanan rucuen tazminat istemine ilişkindir. Davalılardan Maltepe Belediye Başkanlığı vekili, savunmasında dava konusu aracın, maliki müvekkili olmakla beraber, ihale ile kaza yapan aracın ,dava dışı Kabataş Ldt. Şti. ne 25.9.1995 tarihinde teslim edildiğini, işletenin Kabataş Ltd.Şti. olduğunu, bu nedenle müvekkiline husumet düşmeyeceğini savunmuştur. Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesine göre işleten "Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. " şeklinde tanımlanmıştır. Bu durum karşısında, dosya kapsamına ve belgelere göre, davalı Belediye 'nin aracı dava dışı Kabataş Ldt. Şti. ne teslim etmesine ilişkin 25.9.1995 tarihli belgenin yukarıda açıklanan KTK.3. maddesi hükmüne göre, işleten sıfatını dava dışı Kabataş Ltd. Şti.ne kazandırıp kazandırmadığı araştırılıp, husumet itirazi değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Maltepe Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bu davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.2.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 26-06-2007, 09:06   #3
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/11360

K. 2005/5391

T. 12.5.2005

• TRAFİK KAYITLARI ( İşleteni Kesin Olarak Gösteren Bir Karine Değil İse De Onun Kim Olduğunu Gösteren Güçlü Bir Kanıt Niteliğinde Olduğu )

• İŞLETEN KAVRAMI ( Trafik Kaydında İsmi Görünmeyen Üçüncü Kişinin İşleten Konumunda Olmasının Mümkün Olduğu - Ancak Bu Konuda Getirilecek Kanıtların Üçüncü Kişileri De Bağlayabilecek Nitelikte Ve Güçte Olması Gereği )

• İSPAT ( Trafik Kaydında İsmi Görünmeyen Üçüncü Kişinin İşleten Konumunda Olabilmesi Bu Konuda Getirilecek Kanıtların Üçüncü Kişileri De Bağlayabilecek Nitelikte Ve Güçte Olması Gereği )

• TRAFİK KAYITLARINDA İSMİ GÖZÜKMEYEN KİŞİ ( İşleten Konumunda Olmasının Mümkün Olduğu - Ancak Bu Konuda Getirilecek Kanıtların Üçüncü Kişileri De Bağlayabilecek Nitelikte Ve Güçte Olması Gereği )

2918/m.3,19, 20/d

1086/m. 299


ÖZET : Trafik kaydı "işleteni" kesin olarak gösteren bir karine değil ise de, onun kim olduğunu gösteren güçlü bir kanıt niteliğindedir. Trafik kaydında ismi görünmeyen üçüncü kişinin "işleten" konumunda olması mümkündür. Ancak bu konuda getirilecek kanıtların üçüncü kişileri de bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması gereklidir.
DAVA : Davacı Türk Telekom AŞ vekili Avukat A. E. tarafından, davalı H. E. aleyhine 5.2.2003 gününde verilen dilekçe ile davalıya ait kamyonetin davacıya ait saha dolabına verdiği zararın tazmini için yapılan icra takibine itirazın iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 3.6.2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Zarara sebebiyet veren olaya karışan araç, trafikte davalı adına kayıtlıdır. Davacı, bu kaydı esas alarak işleten sıfatıyla davalı hakkında takip yapmış ve itiraz üzerine de bu davayı açmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3 ve 19. maddeleri hükümlerine göre trafik kaydı "işleteni" kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur.
İşletenlik, trafik kaydı adına olan kişiden mülkiyeti muhafaza kaydı ile satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süre ile kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişiye geçmiş olur. Bu bakımdan, işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş bulunduğu her zaman ispatlanabilir. Fakat bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Öte yandan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 299. maddesindeki esaslar birbiriyle hiç bağlantısı bulunmayan, birbirine karşı tam anlamıyla üçüncü kişi durumunda bulunan kişiler hakkında uygulama alanı bulamaz. Çünkü haksız eylemden zarar gören kişi, üzerinde işletenlik niteliği bulunmayan kişinin hukuki halefi değildir. Ancak, özellikle trafik olaylarına karışan araçların oluşturdukları zararın ödetilmesini imkansız kılmak için muvazaalı olarak eski tarihle düzenlenen sözleşmelerden bu sözleşmelerde üçüncü kişi durumunda bulunan magdurların zarara uğramasını önlemek amacıyla bu gibi belgelerin onlara karşı hüküm ifade edebilmesi için sözü edilen maddede ön görülen koşulların kıyasen aranması hakkaniyete uygun düşmektedir. Nitekim Yargıtay'ın uzun yıllardan beri uygulaması bu doğrultudadır.
Davaya konu olan olayda, aracın olay tarihinden önce 2918 Sayılı Yasa m. 20jd hükmüne aykırı olarak noterlik dışında satılmış bulunduğunun ileri sürülmesi ve bu yönün tanık anlatımları ile ispat ve kabul edilemez. Şu durumda, davalının işleten olmadığını geçerli delillerle kanıtladığı kabul olunamaz. Açıklanan nedenlerle, mahkemece davanın reddi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harem istek halinde geri verilmesine 12.5.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/5545

K. 2003/593

T. 3.2.2003

• RÜCUAN TAZMİNAT ( Trafik Kazasında Ölen Sigortalının Hak Sahiplerine Yapılan Harcamalar Üzerine Uğranılan Kurum Zararının Rücuu Talebi )

• ARAÇ SAHİBİNİN SORUMLULUĞU ( Bağ-Kur'un Rücu Alacağından Sorumu Tutulabilmesi İçin İşleten Olmasının Gerekmesi )

• İŞLETEN SIFATI ( Araç Sahibinin Bağ-Kur'un Rücu Alacağından Sorumu Tutulabilmesi İçin İşleten Olmasının Gerekmesi )

• BAĞ-KUR'UN RÜCUU ALACAĞINDAN ARAÇ SAHİBİNİN SORUMLU TUTULMASI ( Sorumluluk İçin Araç Sahibinin İşleten Olmasının Gerekmesi )

1479/m.63

2918/m.3


ÖZET : Dava, trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan kurum zararının rücuan tahsili talebine ilişkindir. Araç sahibinin Bağ-Kur rücu alacağından sorumlu tutulabilmesi için trafik sicilinde kayıtlı araç üzerinde fiili hakimiyet ile aracı kendi nam ve hesabına işletiyor olması gerekir. Diğer bir anlatımla, işleten olmalıdır. Davalının aracı sattığı yönündeki savunması dikkate alınarak rücu alacağından sorumlu olmadığına karar verilmesi gerekir.
DAVA : 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu madde 3.
Davacı, trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Hüseyin'in temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava 21.4.1994 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine davacı kurumca ölüm sigortası kolundan bağlanan aylığın ilk peşin değeri ile cenaze masrafının 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesi hükmüne göre davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece, davalı Hasan'ın kusurlu sürücü Hüseyin'in kullandığı aracın kaza tarihindeki maliki sıfatıyla kurumun rücu alacağından sorumluluğuna karar verilmiştir.
Bu yönde; 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesi hükmü kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları; öncelikle 3. kişinin suç sayılır hareketi ile yasada belirtilen sosyal sigorta yardımlarının yapılmasını gerektiren bir halin doğması ve sigortalı ya da hak sahiplerine bu yardımların yapılması koşuluna bağlanmıştır.
Davada somutlaşan olayda da; davalı sürücünün toplam 8/8 oranındaki kusuru ile neden olduğu trafik kazasında Bağ-Kur sigortalısı vefat etmiş ve sigortalının hak sahiplerine Bağ-Kur'ca ölüm sigortası kolundan aylık bağlanmıştır.
Ne var ki; davalı Hasan'ın rücu alacağından sorumluluğuna dayanak kılınan 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesinin 3396 Sayılı Kanunla değiştirilen 2. fıkrasında yer alan "... araç maliklerine ..." ibaresi; Anayasa Mahkemesinin 27.03.2000 tarih ve 2001/343 esas, 2002/41 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 13.11.2002 gün ve 24935 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu durumda; araç malikinin 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak anılan yasanın öngördüğü "diğer sorumlular" kavramı kapsamında 2918 Sayılı Kanunun 3. maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde işleten sıfatını haiz bulunması; bir başka anlatımla trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyet ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür.
Hal böyle olunca; davalı Hasan'ın aracı 1992 yılında satarak devrettiğine dair savunması dikkate alınarak rücu alacağından sorumlu olmadığı ve hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Hasan'ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde Hasan'a iadesine, 3.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1982/10658

K. 1982/11433

T. 13.12.1982

• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Eylem Nedeniyle )

• HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Sonucu Gerçekleşen Ölüm )

• TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Sorumluların Belirlenmesi )

• ARAÇ SAHİBİ ( Aracı İşleten Kimse Sayılması )

• İŞLETEN SIFATI ( Motorlu Taşıt Aracının İşletilmesinde Maddi Ya Da Manevi Çıkarı Olan Aracın Giderlerini ve Araçtan Doğan Tehlikeleri Üstlenen Kimsenin İşleten Sıfatıyla Sorumlu Olması )

• HUSUMET İTİRAZI ( Yetki İtirazından Önce Hiç Değilse İki İtirazın Birlikte Çözümlenmesinin Gerekmesi )

• YETKİ İTİRAZI ( Husumet İtirazının Yetki İtirazından Önce Hiç Değilse İki İtirazın Birlikte Çözümlenmesinin Gerekmesi )

1086/m.196,38,39,9


ÖZET : Araç sahibinden amaç aracı işletendir. Davacılar, aracın trafik kaydında adı yazılı malikine, aracı kullanan şoföre ve nihayet aracı işleten otobüs işletmesi sahibine husumet yöneltmek suretiyle bu tazminat davasını ikame etmişlerdir. Motorlu taşıt aracının işletilmesinde maddi ya da manevi çıkarı olan, aracın giderlerini ve araçtan doğan tehlikeleri üstlenen ve araç üzerinde eylemsel tasarruf gücü bulunan kimse işleten niteliği ile sorumlu bulunmaktadır. Böylece aracın kullanılmasında devamlı ya da ağırbasan bir yararı olan kimsenin işleten niteliğini taşıması fiili ve iktisadi hakimiyet ilişkisinin kaçınılmaz bir sonucudur
Husumet itirazının yetki itirazından önce, hiç değilse iki itirazın birlikte çözümlenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı ( S. )Otobüs İşletmesini temsilen ( H.S. )hakkında açılan davanın husumet önünden reddine, 170.000 liranının davalılar ( Y.E. )ve ( N.Y. )dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı ile davalılar ( Y.E. )ve ( N.Y. )avukatı taraflarından temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dava, haksız eyleme dayalı manevi tazminat isteminden ibarettir. Davada, davacıların müşterek murisinin, davalı ( Y.E. )'e ait olup diğer davalı ( N.Y. )tarafından kullanılan ve öteki davalı ( S. )Otobüs İşletmesince çalıştırılan yolcu otobüsünün çarpması sonucu ölümünden dolayı duyulan elem ve ıstırap karşılığı manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. Yerel mahkemece, davalı ( S. )Otobüs İşletmesi hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine ve davacılar yararına takdir edilen manevi tazminatın diğer iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş ve hüküm davacılar ile davalı araç sahibi ve şoförü tarafından temyiz edilmiştir.
6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun değişik 50. maddesinde araç sahiblerinin sorumluluğu düzenlenmiştir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada sözü geçen maddede öngörülen "araç sahibi"nden amacın "aracı işleten" olduğu kabul edilmektedir. Davacılar, aracın trafik kaydında adı yazılı malikine, aracı kullanan şoföre ve nihayet aracı işleten otobüs işletmesi sahibine husumet yöneltmek suretiyle bu davayı ikame etmişlerdir.
Burada üzerinde önemle durulması gereken konu davalı otobüs işletmesinin 6085 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca "işletici" olarak bir sorumluluğunun mevcut olup olmadığıdır. Türk Hukukunda artık yerleşmiş bulunan görüşe göre, motorlu taşıt aracının işletilmesinde maddi ya da manevi çıkarı olan, aracın giderlerini ve araçtan doğan tehlikeleri üstlenen ve araç üzerinde eylemsel tasarruf gücü bulunan kimse işleten niteliği ile sorumlu bulunmaktadır. Böylece aracın kullanılmasında devamlı ya da ağırbasan bir yararı olan kimsenin işleten niteliğini taşıması fiili ve iktisadi hakimiyet ilişkisinin kaçınılmaz bir sonucudur ( BAK. Prof. Dr. Haluk Tandoğan, KUSURA DAYANMAYAN SÖZLEŞME DIŞI SORUMLULUK HUKUKU, 1981, Sayfa 225-231-Ergun Özsunar- TRAFİK HUKUKUNDA ZARAR GİDERİMİ SORUMLUSU OLARAK İŞLETEN ( ARAÇ SAHİBİ ) KAVRAMINA İLİŞKİN BAZI SORUNLAR, 1971, Sayfa 83-110 ).
Olayımızda davacılar, davalı ( S. )Otobüs İşletmesi sahibinin işveren durumunda olduğunu, aracın sahibi ile arasında anlaşma bulunduğunu ileri sürmüş, davalı firma sahibi ise kendisinin komisyon karşılığı yolcu sağladığını ve otobüs ile başkaca bir ilişkilerinin bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece bu konuda hiçbir araştırma yapılmadan ve taraf delillerinin toplanmadan davalı savunmasına itibar edilerek otobüs işletmesi yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Yapılacak iş "işletici" kavramının yukarıda özetlenen kapsam ve unsurları gözönünde tutularak ve özellikle tarafların husumete ilişkin iddia ve savunmaları hususundaki bütün delilleri toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmekten ibarettir. Yalnızca davalının belgelenmeyen savunmasına itibar edilerek davacı otobüs işletmesi sahibinin "işleten" olmadığının kabulü bozmayı gerektirir.
2 - Diğer taraftan kararın yetkisizliğe ilişkin bölümün de kabul şekle bakımından da kanun ve usul hükümlerine uygun bulunmaktadır.
Şöyle ki:
a )Dava dilekçesinde de açıklandığı üzere davalılardan araç sahibi ile şoförünün yasal ikametgahları Akçaabat ilçesindedir. Ölümü doğuran haksız eylem dahi orada işlenmiştir. Davacıların önemli bir bölümünün da yasal ikametgahları aynı ilçededirler.
b )Davacılar vekili işyeri Trabzon'da bulunan " ( S. )Otobüs İşletmesi" sahibine de husumet tevcihi yoluyla davayı Trabzon'da ikame etmiştir. Davada hem husumet ve hem de yetki itirazında bulunulmuş, mahkemece husumet itirazının esasla birlikte karara bağlanması öngörülerek yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
c )Davada birden fazla davalı bulunması halinde bunlardan birinin ikametgahında dava açılabileceği H.U.M.K.nun 9. maddesinin ikinci bendinin ilk cümlesi gereğidir. Ne var ki aynı bendin sonraki cümlelerinde bu davalının davalılar arasında gösterilmiş bulunmasının diğer davalıları kendi mahkemelerinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla davanın açılmaması hususunun gerektiği öngörülmüştür. Olayımızda mahkemenin kabulüne göre hakkındaki dava sonradan sıfat ( husumet )yokluğundan reddedilen davalı " ( S. )Otobüs İşletmesi" sahibinin H.U.M.K.nun yukarıda anılan 9. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi hükmünden yararlanmak için davalı olarak gösterildiği, gerek davanın ikame şekli ve gerekse olayın oluş biçimi itibariyle anlaşılmaktadır. Bu durumda diğer davalıların yetki itirazlarının kabulü gerekmektedir. ( Bak. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Dördüncü Baskı 1979, Cilt I, sayfa 284 )Nitekim Dairemizin benzer bir olayda ilgili 31.3.1976 tarihli ve 954/3400 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
d )Mahkemece yetki itirazının davanın başında reddine karar verilmiş ve husumet itirazının ise nihali hükümde düşünülmesi yoluna gidilmiştir. Şüphesiz ki genel ilke olarak husumet itirazının incelenmesi yetkili mahkemeye aittir. Şayet husumet itirazı yetki itirazı ile birlikte aynı davalı tarafından ileri sürülmüş ise ve yetki itirazı kabul ediliyorsa yetkisizlik kararı veren mahkemenin ayrıca husumet itirazı hakkında bir karar vermesine gerek yoktur. Ancak olayımızda olduğu gibi yetki itirazının reddine karar verilecek ise aynı davalı tarafından yapılmayan husumet itirazının nihai karara bırakılması çatışan davalı yararları yönünden uygun görülemez. Olayımızın özelliği itibariyle yerel
mahkemenin genel ilkenin istisnası olarak husumet itirazını yetki itirazından önce hiç değilse iki itirazı birlikte çözümlemesi gerekirdi. Böylece de nihai kararda oluşan çelişmenin ortaya çıkması önlenmiş olurdu. Mahkeme araç maliki ile şoförünün yetki itirazlarını reddederken bunları diğer davalı " ( S. )Otobüs İşletmesi" sahibin tabi oldukları gerekçesine dayanmıştır. Şayet mahkemece bu işletme sahibine yönelik husumet uygun bulunmuş olsaydı yetki itirazının reddini öngören ara kararı da o zaman kanun ve usul hükümlerine uygun düşecekti. Oysaki nihai kararda sözü edilen davalı yönünden husumete bağlı olarak davanın reddine karar verildiğine göre, yetki itirazının reddindeki TABİYET gerekçesi dayanaksız kalmıştır. Başka bir deyimle mahkeme kendi kabulüne göre gerçek hasım olmayan bir davalı hakkında açılan dava yoluyla yetkili mahkemenin değiştirilmiş bulunmasını geçerli saymış ve bunun sonucu olarak H.U.M.K.nun 9. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne aykırı davranmıştır. O halde kabul şekli bakımından da hükmün bozulması gerekmektedir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 1. bentte gösterilen nedenle davacılar, 2. bentte gösterilen nedenle davalı ( Y.E. ) ve ( N.Y. )yararına BOZULMASINA, 13.12.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava yukarıda da belirtildiği gibi, davalı ( Y.E. )'ye ait olup, davalı ( N.Y. )tarafından sürücülüğü yapılan ve diğer davalı ( S. )Otobüs İşletmesince çalıştırılan yokcu otobüsünün, davacıların desteğine çarpıp ölümüne neden olması sonucu, davalıların tümünden manevi tazminatın ödetilmesine ilişkin bulunmaktadır.
Davalılardan ( Y.E. )ile ( N.Y. )'ın ikametgahının Akçaabat, diğer davalı ( S. )Otobüs İşletmesinin ikametgahının ise Trabzon olduğu hususunda uyuşmazlık yoktur.
Dava HUMK'nun 9. maddesinin 2. fıkrası gereğince davalılardan ( S. )Otobüs İşletmesinin ikametgahı olan Trabzon'da açılmış bulunmaktadır.
Davalılardan ( Y.E. )ve ( N.Y. )ikametgahlarının Akçaabat olduğundan bahisle süresinde yetki ilk itirazında bulunmuşlar, bu itiraz mahkemece, HUMK'nun 9. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince kabul olunmamıştır.
Yapılan inceleme sonunda esas kararla davalılardan ( S. )Otobüs İşletmesi hakkındaki dava husumet düşmeyeceği nedeniyle red edilmiş, diğer davalıların ise tazminatla yükümlülüklerine karar verilmiştir.
Dairemizin değerli çoğunluğu, davanın Trabzon'da görülmesinin, hakkındaki dava husumet nedeniyle red edilmiş bulunan ( S. )Otobüs İşletmesinin davalı olması nedeninden kaynaklandığını, bu davalı hakkındaki dava husumet yönünden reddedilmiş bulunduğuna göre, birlikte görülmenin hukuki sebebinin dayanaksız kaldığını, bu bakımlardan davalı ( Y.E. )ve ( N.Y. )hakkındaki davanın da yetki yönünden reddi gerektiği, görüşündedirler ve bu görüşle, 2 Nolu bozma nedenini sevketmişlerdir.
Kanımca, çoğunluğun bu görüşüne katılmak mümkün değildir. Şöyle ki:
1- Yetki itirazı, HUMK'nun 187. maddesi gereğince ilk itirazlardan olup, davanın bidayetinde ve hepsi birlikte beyan edilmek gerekir. Aynı kanunun 196. maddesi gereğince ise "hadiseler gibi tahkik ve hallonur." Diğer deyişle HUMK'nun 222 ve 225. maddeleri uygulanacaktır. Bu bakımdan, mahkemece, iptidai itirazlardan olmayan davalılardan ( S. )Otobüs İşletmesinin husumet itirazından önce karar bağlanmasında, yasaya aykırı bir yön yoktur.
2- Yetkili mahkeme, davanın açıldığı zamandaki duruma göre tayinh edilir ve bu yetkiyi tesis eden şartların sonradan değişmesi yetkiyi ortadan kaldırmaz ( Bkz. Bilge - Önen, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 1978, sh.
179, 180; Üstündağ, Medeni Yargılama Hukukunun Esasları 1978, sh. 113 ).
Yetkiyi inşa eden vakıalar aynı zamanda esas talebi de inşa ediyorsa yetkiyi isbat için talebi inşa eden vakıaların tamamen isbatı gerekli değildir. ( Bkz. Üstündağ, age, sh. 114 ).
Davalılardan ( S. )Otobüs İşletmesi hakkındaki davanın husumetten ( sıfat )yokluğundan reddedilmiş olması, diğer davalılar hakkındaki davanın yetki yönünden reddini gerektirmez. Çünkü mahkemenin yetkisi davanın açıldığöiı andaıki duruma göre belirlenir. Nitekim bu yön bilimsel eserlerde de açıkça kabul edilmektedir. ( Bkz. Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1979, cilt 1. Sh. 284 ).
3- Davanın, sırf davalılardan birini kendi mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla Trabzon'da açıldığına ilişkin herhangi bir belirti veya başka delil de bulunmamaktadır. Bilakis dosya içeriği bunun aksinin kabulünü zorunlu kılmaktadır. Nitekim ( S. )Otobüs İşletmesi hakkında verilen husumeten ret kararı davacı tarafca temyiz edilmiş ve bu karar inceleme eksikliği nedeniyle sevkedilen 1. Nolu bozma ile oybirliğiyle bozulmuş bulunmaktadır.
Kararımızın 1 Nolu bendiyle bozma tesis edildikten sonra 2 Nolu bozmanın sevkedilmiş olması kendi içinde birbirine ters düşmektedir. Dairemizin incelemenin bu aşamasında dahi, davalı ( S. )Otobüs işletmesine husumet düşmeyeceği hakkındaki mahkeme görüşünü yeterli bulmadığına göre, diğer davalılar hakkındaki davanın yetki yönünden reddine karar verilmesi hakkındaki 2. Nolu bo6zma nedenine katılmak mümkün görülmemiştir.
4- Çoğunluk kararırnda sözü edilen Dairemizin 312.3.1976 gün ve 954/3400 sayılı kararı "kendi aracının başkalarına vereceği zarar için sigorta ettirmiş davacının kendi aracına verilen zarar nedeniyle başkaları aleyhine açacağı davada bu olay için başvurma hakkı bulunmadığı kendi aracını sigorta eden sigorta şirketini de davaya katarak HUMK'nun 9. mnaddesinin 2. fıkrasından yararlanamayacağına ilişkin olup, bu olayda uygulanması düşünülemez.
5- Değerli çoğunluğun sevkettiği 2 Nolu bozma nedeni dava ekonomi ve birbirlerine aykırı kararlar çıkmaması nedeniyle kabul edilen davalılar aleyhine aynı yer mahkemesinde dava açabilme ilkesine de ters düşmektedir.
6- Para değerindeki düşüş de gözönünde tutulduğunda, ( S. )Otobüs İşletmesi dışındaki davalılar hakkında verilen kararın incelenmemesi, davacılar aleyhine sonuç doğurduğundan adı geçenler hakkında verilen kararın incelenmemesi, dava taraflarının eşit menfaat sahibi bulundukları ilkesiyle de bağdaşır bulunamamıştır. Kaldı ki adı geçen daıvalılar, davanın başlangıcından beri kendilerini vekille temsil ettirmişlerdir ve savunma haklarını yerine getirememeleri gibi bir durum da yoktur.
7- Çoğunluk görüşünde "ortak yetkiyi taşıyan mahkeme" kavramı üzerinde durulmadığından ve bu konu bozmanın dışında bırakıldığından, bu hususta görüş bildirilmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıdaki nedenlerle değerli çoğunluğun 2 Nolu bozma kararına katılmıyorum ve davalı ( Y.E. )ve ( N.Y. ) hakkında verilen kararın incelenmesi gerektiği görüşündeyim.
Old 26-06-2007, 09:26   #4
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4592

K. 2003/4836

T. 10.6.2003

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE RÜCU DAVASI ( Araç Malikinin Sorumluluğu-İşleten Sıfatı-Kusursuz Sorumluluk )

• ARAÇ MALİKİNİN SORUMLULUĞU ( Sigorta Rücu Davası-Kusursuz Sorumluluk Bulunup Bulunmadığı-İşleten Sıfatı )

• KUSURSUZ SORUMLULUK ( Sigorta Rücu Davası-Araç Kayıt Maliki-İşleten Sıfatı )

• İŞLETEN SIFATI ( Sigorta Rücu Davası-Araç Kayıt Malikinin Sorumluluğu )

1479/m.63

2918/m.3


ÖZET : Araç malikinin 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında rücu alacağından sorumluluğu ancak, aracın diğer davalı tarafından kullanılmış olması halinde ve anılan yasanın öngördüğü, "Diğer sorumlular" kavramı kapsamında 2918 sayılı Kanunun 3. maddesi hükmünde öngörülen tanım çerçevesinde işleten sıfatını haiz bulunması, bir başka anlatımla; Trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyeti ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür. Bu esaslar çevresinde araştırma ve inceleme yapılmadan davalının olay anında üzerinde araç trafik kaydının bulunduğundan bahisle sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Davacı, trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : 1-Davalılardan Recep İ.'in yüzüne karşı, diğer davalının ise yokluğunda verilen 24.9.2002 tarihli karar, davalılar tarafından Ergani Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesi'ne verilen 26.9.2002 tarihli temyiz dilekçesiyle temyiz edilmiş olup, ¼ oranındaki temyiz harcı tutarı olan 74.723.000 TL de 27.9.2002 tarihli, 250079 numaralı sayman mutemedi alındısıyla yatırılmış, davalılar adına çıkarılan muhtıra ve kararı temyiz etmemiş sayılmalarına ilişkin ek karar, davalıların temyiz dilekçesi ekinde sundukları pul kullanılarak sağlanmıştır. Ayrıca temyiz etmemiş sayılmaya ilişkin kararın tarihi de asıl kararla aynı olan 24.9.2002 olarak belirtilmiştir. Sıralanan bilgiler ışığında, davalıların yasal sürede ve HUMK'nun 434. maddesindeki gereklere uygun olarak yaptıkları temyiz başvurularının, dosya içeriğiyle uyumsuz tarihler ve harç miktarından bahisle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalıların temyiz etmemiş sayılmasına ilişkin ek kararın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432. maddesi uyarınca bozulmasına.
2-Hükmün esasına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Davalılar hakkında 1479 sayılı Yasa'nın 63. maddesine dayalı olarak açılan davada, Recep'in kusurlu araç sürücüsü, İdris'in ise araç maliki olduğu gerekçesinden hareket edilerek, davalıların bu konumları gereği tazminle sorumluluklarına hükmedilmiş, İdris'in araç maliki olarak kusursuz sorumluluğunun bulunduğu belirtilmiştir.
Araç sürücüsü olduğu gerekçesiyle tazminle sorumlu tutulan Recep İz'in ceza yargılaması ve eldeki davanın yargılaması sürecinde, kaza sırasında kendisinin aracın arka kısmında uyumakta olduğunu, aracın ölen sigortalı tarafından kullanıldığını, aracın çarpma noktasına göre de ancak sürücünün ölebileceğini iddia ettiği, iddiasını kanıtlamak için tanıklar dinlettiği, hakkındaki ceza yargılamasının da kesin sonuca bağlanmayıp 4616 sayılı Yasa uyarınca işlemden kaldırıldığı gözetildiğinde, sürücü olmadığı yolundaki savunmasıyla, sunduğu kanıtların tartışılıp, değerlendirilmesi ve red nedenlerinin gerekçeli olarak belirtilmesi zorunluluğu mevcut olduğu halde, bu yöndeki kabulün gerekçeleri ortaya konulmaksızın, davalı Recep'in olay anında araç sürücüsü olarak kabul edilip tazminle sorumluluğu yoluna gidilmiş olması,
Davalı İdris'in sorumluluğunun dayanağını oluşturan, 1479 sayılı kanunun 63. maddesinin 3396 sayılı kanunla değiştirilen 2. fıkrasındaki "... araç malikine..." ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 27.03.2000 tarih ve 2001/343 E, 2002/41 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 13.11.2002 gün ve 24935 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ayrıca aracı kullanan kişinin ölen sigortalı olması halinde de, anılan kişinin olay tarihinde sürücü belgesinin bulunması nedeniyle ehliyetsiz kişiye araç kullandırma biçimindeki kusurlu eylemi oluşmayacağı gibi, Kurum sigortalısının kusurlu eylemiyle ortaya çıkan zarar halinde, 1479 sayılı Yasa'nın 63. maddesinde belirtilen üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketinden de söz etme olanağı bulunmayacaktır.
Bu durumda, araç maliki İdris İz'in 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında rücu alacağından sorumluluğu ancak, aracın diğer davalı tarafından kullanılmış olması halinde ve anılan yasanın öngördüğü, "Diğer sorumlular" kavramı kapsamında 2918 sayılı Kanunun 3. maddesi hükmünde öngörülen tanım çerçevesinde işleten sıfatını haiz bulunması, bir başka anlatımla; Trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyeti ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor olması halinde mümkündür. Bu esaslar çevresinde araştırma ve inceleme yapılmadan davalı İdris'in olay anında üzerinde araç trafik kaydının bulunduğundan bahisle sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.06.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5653

K. 2004/5588

T. 17.6.2004

• TRAFİK KAZASI SONUCU MALULİYET ( Bağ-Kur'un Rücuan Tazminat Talebi - İşleten Sıfatı Bulunmayan Araç Malikinin Trafik Kazasından Doğan Bağ-Kur Rücu Alacağından Sorumlu Tutulamayacağı )

• İŞLETEN SIFATI BULUNMAYAN ARAÇ MALİKİ ( Trafik Kazası Sonucu Malul Kalan Sigortalıya Bağ-Kur Tarafından Bağlanan Aylıklardan Doğan Rücu Alacağından Sorumlu Olmayacağı )

• BAĞ-KUR'UN RÜCUAN TAZMİNAT TALEBİ ( Trafik Kazası Sonucu Maluliyet Nedeniyle Yaptığı Ödemeler İçin - Araç Malikinin Trafik Kazasından Doğan Bağ-Kur Rücu Alacağından Sorumlu Tutulabilmesi İçin İşleten Sıfatının Bulunması Şartı )

• ARAÇ MALİKİNİN İŞLETEN SIFATININ BULUNMASI ŞARTI ( Trafik Kazası Sonucu Sigortalıya Bağ-Kur'ca Bağlanan Maluliyet Aylığının Rücuan Tazmini Talebi )

1479/m.63


ÖZET : Dava, trafik kazası nedeniyle yapılan ödeme ve harcamalar nedeniyle uğranılan Bağ-Kur zararının rücuan tahsili talebine ilişkindir. Araç malikleri aynı zamanda işleten iseler, Bağ-Kur rücu alacaklarından sorumludurlar. Başka bir anlatımla, işleten olmayan araç malikleri sorumlu değildirler. Somut olayda kazaya karışan aracın maliklerinin, sürücü E'ye aracı ne şekilde verdikleri ve bu kişi yönünden işletenlik kavramının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, araç maliki işleten değilse sırf araç maliki sıfatı ile sorumlu tutulamayacağı dikkate alınmadan davalılar H., A. ve K'nın sorumluluğuna karar verilmiş bulunması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Davacı, trafik kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi A.E. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar E. ve Z'nin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Davalılar H., A. ve Ç. yönünden;
Dava trafik kazasında yaralanan kurum sigortalısına bağlanan gelir ile tedavi masraflarının 1479 Sayılı Yasanın 63. maddesine göre davalılardan rücuan tahsiline dairdir.
1- Mahkemece yeni kusur raporu alınmamış olup, ceza davasında davalı sürücüler E. ve Z'nin 4/8'er, sigortalının açtığı tazminat davasında ise Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi'nce düzenlenen kusur raporunda davalı sürücüler E. % 35, Z. % 65 kusurlu bulunmuştur.
Mahkeme, kararında bu raporlardan hangisine itibar ettiğini açıkça belirtmemiş ise de hükmün gerekçe kısmındaki anlatımdan tazminat davasındaki 06.12.1996 tarihli kusur raporunun esas aldığı anlaşılmış ve bu kabulünün olaya ve dosya kapsamına uygun olduğu görülmüştür.
2- Araç malikinin mirasçıları olan davalılar H., A. ve K.'nin temyiz itirazının incelemesine gelince;
Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'nun 63. maddesidir.
Söz konusu maddede, üçüncü bir kişinin suç sayılır hareketi ile bu kanunda sayılan yardımların yapılması durumunda, kurumun bu yardımların ilk peşin değeri için araç sahiplerine ( araç sahibinin kusuru olmasa bile ) rücu edeceği hükmü öngörülmüştür. Mahkemece araç sürücüsü E. olayda % 35, römork sahibi Z'nin % 65 kusurlu olduğu kabul edildiğine göre, araç malikleri davalılar H., A. ve K. yönünden 1479 Sayılı Kanunun 63. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "... araç sahiplerine..." ibaresinin Anayasa Mahkemesi'nin 27.03.2002 tarih 2001/343 Esas - 2002/41 sayılı kararı ile Anayasaya aykin olduğuna ve iptaline karar vermesi karşısında, kanunun 63. maddesindeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekir.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı karşısında, araç malikleri işleten sıfatlan yoksa sorumlu tutulamayacak, ancak aynı zamanda işleten iseler sorumlu tutulacaklardır. Burada değerlendirilmesi gereken husus, davalılar H., A. ve K.'nin işleten sıfatı ile sorumlu olup olamayacağına ilişkindir. Trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan kişi, aracı kendi hesabına ve geliri kendisine ait olmak üzere kullanıyor veya araçtan çıkar sağlıyor ise, hem şekli, hem de maddi anlamda işletenlik sıfatı birleşmiş olur. 2918 Sayılı Yasanın 3. maddesinde araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatı ile sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişinin işleten olduğu ancak ilgilisi tarafından başka bir kişinin aracı, kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunduğu ispat edilirse bu kişinin işleten sayılacağı hükme bağlanmıştır. Somut olayda kazaya karışan aracın maliklerinin, sürücü E'ye aracı ne şekilde verdikleri ve bu kişi yönünden işletenlik kavramının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, araç maliki işleten değilse sırf araç maliki sıfatı ile sorumlu tutulamayacağı dikkate alınmadan davalılar H., A. ve K'nin sorumluluğuna karar verilmiş bulunması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar H., A. ve K. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.06.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/2523

K. 2005/7915

T. 7.7.2005

• TRAFİK KAZASI SONUCU ÖLEN SİGORTALI ( İşleten Sıfatını Taşımayan Araç Maliki Trafik Kazasına Dayalı Bağ-Kur Rücu Alacağından Sorumlu Tutulamayacağı )

• İŞLETEN SIFATINI TAŞIMAYAN ARAÇ MALİKİ ( Trafik Kazasına Dayalı Bağ-Kur Rücu Alacağından Sorumlu Tutulamayacağı )

• RÜCUAN ALACAK TALEBİ ( İşleten Sıfatını Taşımayan Araç Maliki Trafik Kazasına Dayalı Bağ-Kur Rücu Alacağından Sorumlu Tutulamayacağı )

1479/m. 63

2918/m. 3


ÖZET : Davacı Bağ-Kur, trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine yaptığı harcamalar nedeniyle rücuan alacak talebinde bulunmuştur. 1479 Sayılı Kanun kapsamında, araç malikleri ancak işleten sıfatını taşıyorsa trafik kazasına dayalı kurum rücu alacağından sorumludur. Yerel mahkemece açıklanan ilkeler nazara alınmadan ve eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Davacı, trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan kurum zararının rücu an ödetilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı avukatı ve davalılardan D. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi E.P.A. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı kurum ile davalılardan D'nin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, 26.11.1999 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden Bağ-Kur sigortalısının hak sahiplerine davacı kurumca bağlanan aylığın ilk peşin değeri ile cenaze giderinin; davalılar E. ile İ'den kusurlu sürücüler olarak, diğer davalılar şirket ile D'den ise kazaya karışan bu araçların işleteni sıfatıyla rücuan tahsili istemine ilişkindir.
1479 Sayılı Kanunun 63. maddesinin 3396 Sayılı Kanunla değiştirilen 2. fıkrasında yer alan ".. araç maliklerine..." ibaresinin Anayasa Mahkemesinin 27.03.2000 tarihi ve 2000/343 Esas 2002/41 Karar sayılı kararıyla iptal edilmesi karşısında; araç malikinin anılan madde kapsamında kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak anılan yasanın öngördüğü "diğer sorumlular" kavramı kapsamında, 2918 Sayılı Kanunun 3. maddesi hükmünde ifadesini bulan tanım çerçevesinde işleten sıfatını haiz bulunması, bir başka anlatımla; trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan araç üzerindeki fiili hakimiyet ile aracı, tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işleten olması halinde mümkündür.
Somut olayda; hükme dayanak kılınan kusur raporunda trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sürücülerden 1. 6/8, E. 2/8 oranında kusurlu bulunmuştur.Dosya içeriğinde, kusurlu sürücülerden İ'nin kullandığı XX XX XXX plakalı aracın kaza tarihi itibariyle davalı D. adına kayıtlı bulunduğuna ilişkin olarak Emniyet Müdürlüğünün cevabi yazısı mevcutsa da, davalı D'nin söz konusu aracı kaza tarihinden önce 04.12.1998 tarihinde noterde düzenlenen satış sözleşmesiyle İ'ye satıp devrettiğini belirterek buna ilişkin belge ve kayıtları temyiz dilekçesi ekinde sunması karşısında; bu konu üzerinde gereğince durularak sonucuna göre bu olgunun sübutu halinde; artık davalının kaza tarihi itibariyle malik konumundan kaynaklanan işleten sıfatının varlığından söz edilemeyecektir.
Yine; diğer sürücü E'nin kullandığı XX XX XXX plakalı aracın kaza tarihinde trafik sicilinde kayıtlı malikinin davalı S. Kimya Nakliyat Ltd. Şti. olması karşısında adı geçen davalının kaza tarihi itibariyle işleten sıfatını taşıyıp taşımadığı hususu, aracın ne suretle sürücü E'nin idaresinde bulunduğu, kullanımın hukuki niteliği ve süresi, aracın kullanılmasından doğan ekonomik ve manevi yararın kimin üzerinde gerçekleştiği, aracın gider ve rizikoları ile donanım-bakım ve işletme giderlerinin vergilerinin hangi tarafça üstlenildiği konulan üzerinde etraflıca durulmak suretiyle araştırılıp irdelenmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi; kabule göre de davada teselsül hükümlerine dayanılmasına rağmen bu çerçevede hüküm kurulmaması ve davalılardan D'nin adının gerekçeli kararın başlık kısmında hatalı yazımı usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı kurum ile davalılardan D'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.07.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 1991/6155

K. 1992/4917

T. 9.3.1992

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT ( İşletenin Sorumluluğu-Trafik Kaydına Göre Mücerret Malik Gözüken Şahsın Sorumlu Tutulamayacağı )

• TRAFİK KAYDINA GÖRE MALİK GÖRÜNEN ŞAHIS ( Aracın İşletilmesinden Doğan Zararlardan İşletenin Sorumlu Olacağı )

• İŞLETENİN SORUMLULUĞU ( Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat )

2918/m.85


ÖZET : Aracın işletilmesinden doğan zararlardan da ( 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi gereğince ) işleten olarak davalı ibrahim'in sorumlu olması ve dolayısıyla trafik kaydında mücerret malik görünen ( ve aracın işletmesinde ilgisi bulunmayan ) öteki davalı Kemal'in ise sorumlu tutulmaması icabeder. DAVA : Dava dilekçesinde trafik kazasından doğan 4.027.448 lira tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan rücuan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davalılardan Kemal vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Sözkonusu kazaya karışan 06 .... 2735 plaka sayılı aracın, trafik kaydına göre malikinin davalılardan Kemal ve olay tarihindeki sürücüsünün de İbrahim olduğu çekişmesizdir.
Bu aracın, olay tarihinden önce maliki olan davalı Kemal tarafından noter senediyle diğer davalı ibrahim'e mülkiyeti muhafaza kayıtlı olarak satılıp teslim edilmiş olduğu hususunda da bir uyuşmazlık yoktur.
Sözkonusu olay tarihinde anılan karşı aracın, davalı Kemal'den belirtilen şekilde devir ve teslim aldığını kabul eden öbür davalı İbrahim'in ( sürücü olarak da ) kullanımında bulunduğu gözetilirse onun işleteni olduğunun kabulü gerekir ki; esasen duruşmanın son oturumunda davacı vekilince de, davalı İbrahim'in işleten durumunda olduğu açıkça ifade edilmiştir. Davacı vekili tarafından ayrıca ileri sürüldüğü gibi mülkiyeti muhafaza kayıtlı satışa konu aracın mülkiyetinin ( saklı tutulup ) davalı ( alıcı ) İbrahime geçmemiş olması belirtilen fiili durum itibariyle onun işletenliğini olumsuz yönde etkilemez ve diğer davalı ( satıcı ) Kemal'e de işleten sıfatını kazandırmaz. Esasen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesi hükümlerinde de bu husus belirtilmiş bulunmaktadır.
Bu duruma göre, anılan aracın işletilmesinden doğan zararlardan da ( 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi gereğince ) işleten olarak davalı İbrahim'in sorumlu olması ve dolayısıyle trafik kaydında mücerret malik görünen ( ve aracın işletilmesinde ilgisi bulunmayan ) öteki davalı Kemal'in ise sorumlu tutulmaması icabeder.
O halde; belirtilen nedenlerle, davacı tarafın sözkonusu zararından, davalılardan Kemal'in sorumlu olmayacağı gözetilerek hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerekirken, bu konuda yeterli gerekçe de gösterilmeksizin diğer davalı İbrahim'le birlikte onun aleyhine de hüküm kurulması doğru değildir.
Bu itibarla, yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin ödenen temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 9.3.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/9697

K. 1998/1127

T. 2.3.1998

• TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Nedeniyle )

• TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT DAVASI ( Trafikte Adına Kayıtlı Araç Bulunan Kişinin Mutlaka İşleten Olmaması )

• İŞLETENİN SORUMLULUĞU ( Trafikte Adına Kayıtlı Araç Bulunan Kişinin Mutlaka İşleten Olmaması )

• ARACI KENDİ HESABINA İŞLETME ( Trafikte Adına Kayıtlı Araç Bulunan Kişinin Mutlaka İşleten Olmaması )

2918/m.3


ÖZET : Davaya konu olan olayda eylem 23.9.1990'da gerçekleşmiştir. Oysa davalı zarara yol açan aracı belirtilen tarihten önce 23.3.1990'da başkasına, A. G.ye teslim etmiştir. Böylece kendisi belirtilen tarihte işleten olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Bundan başka davacı, kayıt sahibi davalının teslime rağmen olay gününde araçla ekonomik bir ilişkisinin varlığını, diğer bir deyimle aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğunu iddia ve ispat etmiş değildir. O halde davalının zarardan sorumlu tutulması için yeterli dayanak bulunmamış olması karşısında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle tazminata hükmedilmiş olması bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı toplam 65.627.551 lira maddi ve manevi tazminatın 23.9.1990 olay tarihinden itibaren, yasal faiziyle birlikte davalılardan ( davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun yalnız maddi tazminat yönünden ve poliçesindeki limitle sınırlı olmak kaydıyla ) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı şirket adına A. B. ve davalı Ö. G. avukatı taraflarından temyiz edilmesi üzerine, tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılardan Ö. G.nin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı şirketin temyizine gelince; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesi hükmüne göre, başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerinde fıili tasarrufu bulunduğunu ispat edemediği takdirde, kayda göre araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet ve rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi; işletendir. Aynı kanunun 85. maddesi hükmüne göre ise bir motorlu aracın işletilmesinden doğan zarardan o aracın işleteni sorumlu olur. O halde trafikte adına bir araç kayıtlı olan kişi mutlaka onun işleteni sayılamaz.
Davaya konu olan olayda eylem 23.9.1990'da gerçekleşmiştir. Oysa davalı zarara yol açan aracı belirtilen tarihten önce 23.3.1990'da başkasına, A. G.ye teslim etmiştir. Böylece kendisi belirtilen tarihte işleten olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Bundan başka davacı, kayıt sahibi davalının teslime rağmen olay gününde araçla ekonomik bir ilişkisinin varlığını, diğer bir deyimle aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerinde fıili tasarrufu bulunduğunu iddia ve ispat etmiş değildir. O halde davalının zarardan sorumlu tutulması için yeterli dayanak bulunmamış olması karşısında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle tazminata hükmedilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalı şirket yararına BOZULMASINA, öteki davalı Ö. G.nin temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddiyle bu davalıya ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA ve onama harcının temyiz eden davalı Ö. G.ye yükletilmesine ve davalı Ö. Nakliyat Tic. Şirketi'nden peşin alınan harcın istek . halinde geri verilmesine 2.3.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi. T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1998/19–363

K. 1998/357

T. 27.5.1998

• HUSUMET ( İşletenin tesbiti )

• İŞLETENİN TESBİTİ ( İsbat külfeti )

• İSBAT KÜLFETİ ( İşletenin tesbiti )

• FİNANSAL KİRALAMA ( İşletenin tesbiti )

• MEŞRUHATLI DAVETİYE ( Gereğinin yerine getirilmemesi )

743/m.6

2918/m.2,85

3226/m.4,13

1086/m.38

ÖZET : Araç işleten sıfatı ile aleyhine dava açılan Halk Finansal Kiralama A.Ş. aracı 3226 sayılı Kanun çerçevesinde Konukbekler Belediye Başkanlığı’na kiraladığını bu sebeple işletenin kendisi olmayıp Belediye Başkanlığı olduğunu, kendisine husumet düşmeyeceğini iddia etmiş ise de; verilen kesin süre içerisinde ve yargılama aşamalarında iddiasını isbata yönelik kanıtı sunmadığından, doğan zararı tazmin ile mükellef tutulmasında bir isabetsizlik yoktur.
DAVA ve KARAR:
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 4.7.1996 gün ve 1996/312 E641 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Halk Finansal Kiralama A.Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11.3.1997 gün ve 1996/9461 – 1997/2436 sayılı ilamı:
( … Davacı idare vekili, davalılardan Halk Finansal Kiralama A.Ş.’ne ait aracın diğer davalı Nizamettin Yaman yönetiminde iken müvekkili idareye ait direk ve kasaya vermiş olduğu zarar bedelini talep etmiştir. Davalı Halk Finansal Kiralama A.Ş. vekili kazaya karışan aracın Beyoğlu 19. Noterliğinden düzenlenen 24.9.1992 tarih ve 32719 yevmiye nolu finansal kiralama sözleşmesiyle 4 yıl Konukbekler Belediye Başkanlığı’na kiralandığını, aracın işleteninin anılan belediye olduğunu bildirerek davanın husumet nedeniyle reddini istemiştir. Mahkemece davalının bu savunmasına karşın herhangi bir belge ibraz etmediğinden bahisle davalıya meşruhatlı davetiye çıkarıldığını, buna rağmen cevap verilmediğini bildirerek bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalının Finansal Kiralama Kuruluşu olduğu ve husumet itirazının mahkemece her safhada gözetilmesi gerektiği üzerinde durulmadan yazılı gerekçeyle hükmün tesisinde isabet görülmemiştir… ) gerekçesiyle bozularak Dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, araçta meydana gelen hasarın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalılardan Halk Finansal Kiralama A.Ş.’ye ait diğer davalı Nizamettin Yaman yönetimindeki 34 RBM 04 plakalı kamyonun davacı kuruluşa ait direk ve kablolara çarparak hasar verdiğini ileri sürerek 9.880.123., TL. tazminatın olay tarihinden reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı Halk Finansal Kiralama A.Ş. vekili 34 RBM 04 plakalı aracın 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu çerçevesinde Beyoğlu 19. Noterliğinin 24.9.1992 tarih ve 32719 Y. nolu Finansal kiralama sözleşmesi ile Konukbekler Belediye Başkanlığı’na 4 yıl süreli kiralandığı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2 ve 85. maddeleri gereğince aracın işleteninin davalı Halk Finansal Kiralama A.Ş. olmayıp, Konukbekler Belediye Başkanlığı olduğunu savunmuş, davanın husumet yönünden reddini istemiştir. Davalı Finansal Kiralama şirketi vekili yargılamaya katılmamış, dava yokluğunda yürütülmüş; davalı vekili savunması doğrultusunda herhangi bir delil ve belgede ibraz etmemiştir.
Mahkemece 9.5.1996 günlü ara kararı ile davalı Finansal Kiralama A.Ş.’den finansal kiralama sözleşmesini kanıtlayacak delillerini en geç ertesi celseye kadar bildirmesi, aksi halde tüm iddialarından vazgeçmiş sayılacağına karar vermiş, davalı vekiline meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesine karşın davalı vekili husumet konusundaki delillerini bildirmemiş, noter tastik masrafının 5 – 6 milyon TL. olduğunu bildirerek, varlığını iddia ettiği Finansal Kiralama sözleşmesini ibraz etmemiştir. Dahası bozma kararından sonra dahi sözleşmenin tamamını mahkemye vermemiştir.
Mahkemece, husumet konusu araştırılmış, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nden 34 RBM 04 plakalı vasıtanın Halk Finansal Kiralama A.Ş. adına kayıtlı olduğu bildirilmiştir. Medeni Kanun’un 6. maddesi uyarınca kural olarak iki taraftan her biri iddiasını isbatla yükümlüdür. Davalı savunmasını isbata yarar delilini bildirme olanak ve imkanlarına rağmen bir bildirimde bulunmamıştır. Aracın işleteninin davalı Finansal Kiralama şirketi olduğunu kanıtlar doYa da yeterli delilde bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece yapılabilecek başka bir usuli işlem kalmadığı açıktır. O nedenle Mahkemenin husumete yönelik direnmesi yerindedir ve onanması gerekmiştir.
Nevar ki, tazminatın kapsamı dairesince denetlenmediğinden bu hususun incelenmesi için Dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ( ONANMASINA ), tazminat kapsamının denetlenmesi için Dosyanın 19. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bankaya iade edilmemiş görünen çek için ne yapılabilir? avturker Meslektaşların Soruları 13 26-11-2014 13:49
Şiddet nasıl ispatlanır? Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 20-04-2007 10:57
Boşanma Davası/ Özel Hayata İlişkin Geçimsizlikler Nasıl Ispatlanır? hırs Meslektaşların Soruları 2 21-03-2007 17:29
Trafik kazalarında uzamış ceza zamanaşımı Noyan Yiğit Meslektaşların Soruları 5 20-03-2007 18:40
Trafik kazalarında cezai sorumluluk konusunda makale arıyorum Av.Selim HARTAVİ Meslektaşların Soruları 3 01-10-2006 00:29


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11040592 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.