Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Tehdit Suçlarında Kızgınlık ve Duygusallığın Cezaya Tesirinde Yargıtay yanılıyor.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-09-2008, 14:36   #1
Hümaniter

 
Varsayılan Tehdit Suçlarında Kızgınlık ve Duygusallığın Cezaya Tesiri

Yargıtay'ın son İBK.na rağmen, tehdit suçlarında kızgınlık halinde ceza verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Ancak bunun gerekçesi tasarlama değil, kanaatim odur ki gerekçe; izin verilen risk olmalıdır.

Zira toplumsal yapı içinde ortaya çıkan gelişme aslında insanların çoğunu sadece tehdite bağlı hareketlerde kaldığı ve fakat arkasının gelmediğini/getirmediklerini göstermiştir.Bu noktada konunun "izin verilen risk" teorileri çerçevesinde düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Old 04-09-2008, 16:06   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Kızgınlık halinde sarfedilen tehdit, bilahare fiiliyata dökülmemiş ise; her kızan kızdığını tehdit etmekte özgür ve cezadan da bağışık olsun mu diyorsunuz?
Old 04-09-2008, 16:24   #3
Hümaniter

 
Varsayılan

Toplumumuz modernizm anlamında hala duygulara karşılık modernizmin korku süreçlerini kontrol edememektedir.Ancak bu tip modernizmi geç yaşayan toplumlarda belli saldırganlık güdüleri sözle ele alınabilmekte ve bunlarda çoğu zaman sadece bir söz olarak kalmaktadır oysaki Akdeniz İnsanının karakteristik özelliği eylemlerinde duygusallıkltır ve bununla beraber sosyal psikoloji açısından daha bilinçsel soyutlama metodunu tanımlayamamış toplumlarda hareketler hemen yapılır ve duygusal dışavurumlardır bunun dışında bu hal cahil laf münakaşalarında laf söyleme bir güç gösterisidir öteye gitmez buradan hareketle Emre Kongar'ın da tespitinden hareketle Türkiye büyük bir ailedir ve ilişkiler toplumsal yapı içinde örfi bir izin alanı yaratabilecektir.

Kusura bakmayın hızlı yanıt vermem gerekti birazda ilmi kültür yönünden yani Habermas'ın deyimi ile cevaplamak gerekir kültür ilmi öncelikle belli eylemleri toplumsal eylemlerin belli oranda ağırlığının varlığını kabullenebilmektedir nitekim Alman C.K. 240. madde de bakıldığında bu kapsamda belli suçlardan olan tehditin izin verilen risk alanında olduğunu savunmuştur .Bu noktadan hareketle Ceza Felsefesinin en büyük isimlerinde Bettiol baskı altındaki bireylerin eylemlerinin kontrol edilemediğini bu noktada şu ekleme aydınlatıcı olacaktır psikolojik açıdan kişilerin yaptıkları işlerde daha çok bir bu hal bir duygu boşalımıdır ve fakat bu tehlişke halinde somutlaşma şart olacaktır velevki yeni ceza hukuku felsefesi ceza alnında sosyal uygunluk alanını gösteririken bunun öncelikle bir toplumda izin verilen ve her eylemi cezalandırmak yerine varlığını somutlaştırarak ve maddileşerek kendini ortaya koyan fakat aynı misyoner faaliyetlere izin verilmesindeki gibi etkisiz eylem tarzı fiilleri cezalandırmamalıdır. Zira ceza kanununun da geliştirdiği felsefe budur ama Yargıtay bunu anlamamıştır.
Old 04-09-2008, 17:36   #4
BaharB

 
Varsayılan

Tehdit suçlarında; tehdidin, mağdurun irade özgürlüğünü etkileyecek, iç huzurunu bozacak, korkutacak, kaygılandıracak boyutta olması gerekmektedir.
Sayın "Hümaniter" in aksine ben, tehdidin kızgınlıkla yapılması halinde, mağdurda "failin mantığıyla hareket edemeyebileceği" düşüncesinin oluşacağını, dolayısıyla irade özgürlüğünün daha kolay etkileneceğini ve böylelikle "kızgınlık" halinin suçun maddi unsurunun gerçekleşmesine katkı yapacağını düşünüyorum.
Old 04-09-2008, 17:39   #5
Hümaniter

 
Varsayılan

Aynı görüşte değilim kızgınlık bizim gibi toplumlarda söylenen bir sözle şu şekilde yansıtlır zira Çerkez Çıkması lafı boşuna değil

Çünkü ceza Hukuku kültürel yapı üzerine oturur ve kültürü tanımanın en iyi yolu da atasözleri ve deyimler
Old 04-09-2008, 20:06   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Hümaniter,

Yargıtay bunu "Anlamamıştır"dan ziyade, muhtemelen "Tanımamıştır" diye düşünüyorum.

Toplumsal kurallar göreceli olanın üzerinde inşa edildiği takdirde, kaos yaşanması kaçınılmaz olur.

Sinirlerine hakim olma yeteneğinden yoksun olan bireyin, cezadan muaf kılınmasında toplumsal fayda bulunmadığı gibi, olsa olsa muhatabı olan bireylerin de sorunlu insanlara dönüşmesine neden olur.

Sonra ne mi olur?

Hep birlikte bağırır, tehditleşip dururuz
Old 04-09-2008, 20:45   #7
Hümaniter

 
Varsayılan

Somut olay adaltinin gerektirdiği durumlarda gözönüne alındığında Fransız Mahkeme içtihatları ve İtalyan uygulaması herhangibir koşul içermeyen ve öfkeyle söylenen sözleri suç olarak görmemem eğilimindedir.Nitekim benim bahsettiğim duygu boşalımları olarak öfkeyi ayırt etmektedir.Aksi halde cezalandırma alanı açısından şüphe sanık lehine olmayacağı gibi sınırlama şlevide olmayacajtır.Diğer taraftan kusurun kişiliğin izharı olduğunu kabul etmek zor olacaktır.Bu da maddi gerçek yerine temsili gerçeğe geri dönüş olacaktır ki hiçbir zaman doğru değildir diğer taraftan A.İ.H.M. açısından suçun ndoğası yaklaşımı bunu zorunlu tutmaktadır. Çünkü demokratik toplumda herşey ceza tehditi altında tutulursa hareketlerin serbestliği ve özgürlüğün asliliği zarar görecektir

Hukuka uygunluk açısından görelilik aslında bir somut olay adaleti ve hukuki değerler arasında gerçek çatışma halinin bir sonucudur ki bu da aslında bizim Anayasa Mahkemeizin uygulamalarından olduğu gibi içtihatımızada oturmuş bir anlayıştır.
Old 04-09-2008, 21:01   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Kızgınlık hali, akıl hastalığı düzeyine varıyorsa mesele yoktur. ceza verilmez zaten. Aksi halde, her tehdit eden "kızgın halime denk geldi" der çıkar işin içinden. Ve en önemlisi bu suçun en fazla muhatabı biz avukatlar oluruz.
Old 04-09-2008, 21:02   #9
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hümaniter
Somut olay adaltinin gerektirdiği durumlarda gözönüne alındığında Fransız Mahkeme içtihatları ve İtalyan uygulaması herhangibir koşul içermeyen ve öfkeyle söylenen sözleri suç olarak görmemem eğilimindedir..

Anlatmak istediğinizi anlamakta güçlük çekiyorum.

Şu soruma yanıt verebilirseniz, belki anlarım:

Yeni boyadığı çitlerin, komşusunun köpeği tarafından pati izleri ve bilumum darbelerle talan edildiğini gören A şahsı, yorgunluğun verdiği hırsla ve biraz da şiddet eğilimli bir yapıya sahip olması nedneiyle, öfkeden gözleri dönmüş olarak soluğu B'nin evinin bahçe kapısında bulur. Zili çalar, B kapıyı açınca, A, öfkeden kıpkırmızı yüzü ile, elindeki baltayı sallamak suretiyle:

"Gerizekalı köpeğin çitlerimi talan etti, seni öldüreceğim!" diyerek, B'yi tehdit eder ve hatta bir iki adım atar.

Gerçekte A, B'yi öldürmeyecektir, öfkesine yenilmiş biçimde avaz avaz bağırmaktadır. Ama B'nin bunu bilme olasılığı yoktur.

Sizce A cezadan muaf mı olmalıdır, somut olay adaletinde?
Old 04-09-2008, 21:04   #10
Hümaniter

 
Varsayılan

Ben her önüne gelen tehditte dışarı çıkrılsın veya serbest kalsın demiyorum zaten izin verilen risk alanı yaratılması hususnda bir görüş bildiriyorum.
Old 04-09-2008, 21:13   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hümaniter
Ben her önüne gelen tehditte dışarı çıkrılsın veya serbest kalsın demiyorum zaten izin verilen risk alanı yaratılması hususnda bir görüş bildiriyorum.

Sayın Hümaniter
Bu teorinizi somut bir örnekle ortaya koyarsanız sanıyorum toplum daha kolay aydınlanır. Farklı öneri getirmek her zaman için yenilik ve hareket sağlar.
Old 04-09-2008, 21:13   #12
Hümaniter

 
Varsayılan

Aslında Fransız Ceza Hukuk bunu da çözmüş ve içtihatlarında ve kanununda tabiki 1994 kanununda belli bir ağırlık ve objektiflik aramıştır.Bu suçun oluşumu için fiilin niteliğinin gerektirdiği bir durumdur konu sübjektifleşirse aynı bir ceza hukuku hocamızın dediği gibi aşırı hasas kişilerin iradesine bağlı olur bu halde objektiviteyi yaratacak tarzda bir ajan görüşü yanlış bir değerlendirme haline gelir.Oysaki asıl olan sısnfsal veya belli bir grubun ajan görüşü değildir nitekim İtalya'da bunların tartışmaları yapıldı asıl olan o toplumdaki ortalam bir hasas kişinin durumudur.O zaman siz eşunu soracağım çocuğu kaçırıldığı için polisleri tehdit eden kadınıda içinde bulunduğu durumu gözönünde tutmadan veya bir duygusal anında sadece ağlayıp ortalığa tehditler savuran birinide her koşulda suçlu tutmak gerekir ki bu da suçun gri alanını ortadan kaldıracaktır.
Old 04-09-2008, 21:20   #13
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Çocuğu kaçırıldığı için polisi tehdit eden kadının duygu durumunun karşısında, çocuğu bulmakla ödevli polis memurunun durumu var. Hezeyan ve duygu taşkınlıklarını her görevlinin aynı babacanlıkla ve anlayışla karşılamasını da bekleyemeyiz. Bu nedenle takibi şikayete bağlı olan ve olmayan suç tipimiz olmalı.

Saygılarımla...
Old 04-09-2008, 21:21   #14
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

"Ortalığa tehdit yöneltmek..."

Birisinin çıkıp bir trübündeki on binlerce kişiye hepinizi keseceğim demesi sizce bir tehdit midir?

Alıntı:
Aslında Fransız Ceza Hukuk bunu da çözmüş ve içtihatlarında ve kanununda tabiki 1994 kanununda belli bir ağırlık ve objektiflik aramıştır.Bu suçun oluşumu için fiilin niteliğinin gerektirdiği bir durumdur konu sübjektifleşirse aynı bir ceza hukuku hocamızın dediği gibi aşırı hasas kişilerin iradesine bağlı olur bu halde objektiviteyi yaratacak tarzda bir ajan görüşü yanlış bir değerlendirme haline gelir.Oysaki asıl olan sısnfsal veya belli bir grubun ajan görüşü değildir nitekim İtalya'da bunların tartışmaları yapıldı asıl olan o toplumdaki ortalam bir hasas kişinin durumudur.O zaman siz eşunu soracağım çocuğu kaçırıldığı için polisleri tehdit eden kadınıda içinde bulunduğu durumu gözönünde tutmadan veya bir duygusal anında sadece ağlayıp ortalığa tehditler savuran birinide her koşulda suçlu tutmak gerekir ki bu da suçun gri alanını ortadan kaldıracaktır.
Old 04-09-2008, 21:23   #15
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Güzel bir tartışma konusu. Ancak öncelikle sözkonusu İçtihadı Birleştirme Kararının foruma eklenmesinde ve Türkçe'yi doğru kullanmakta yarar var diye düşünüyorum.
Old 04-09-2008, 21:24   #16
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Hümaniter

Biz eskiden ''tehevvüren'' derdik. Tehditkar cümleler kızgınlıkla söylenmiş sözler ise cezalandırılmaz. Yargıtay da eskiden böyle kabul eder, böyle anlar ve uygulamacıya böyle anlatırdı.

Sizin Yargıtay'ın anlamasını istediğiniz kavramı ben anlayamadım: Yargıtay zaten eskiden beri sizin istediğiniz gibi anlıyor. Aşağıdaki 18 yıllık karardan daha da eskileri var ama siz eskimiş deyimleri anlayamazsınız diye aktarmıyorum.

Saygılarımla



T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

E. 1990/4-368
K. 1991/36
T. 18.2.1991

* TEHDİT
(Kavgada kızgınlıkla söylenen sözler)
(Kasıt)

ÖZET : Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu
korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk,
elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla
söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır.
Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, ancak kızgınlık
anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktır. Yargıtay'ın kararlılık
gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

(765 s. TCK. m. 191)

Tehdit suçundan sanık Yakup'un beraetine ilişkin, (Buldan Asliye Ceza
Mahkemesi)nce verilen 7.2.1990 gün 122/5 sayılı hükmün davaya katılan
tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi,
21.11.1990 gün 4181/5637 sayı ile;

"1- Türk Ceza Yasasının 188 ve 191. maddelerinde yer alan cürümlerde manevi
öge tehdit etme bilinç ve iradesi ögelerinden oluşan genel kasttan ibarettir.
Bu kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce (sürekli)
kast, (dolo di proposite) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama
(taammüt) veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere
bir öfke, taşkınlık kastı (dolo di impeto) da olabilir.

2- Öfke, saptandığı takdirde bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve
dolayısıyla sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması
sözkonusu olamaz. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde ancak ve yalnızca
TCY.nın 51. maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim, bütün
ülkelerde de uygulama bu yöndedir ve öfkenin suç kastını kaldırmadığı, öfke
kastının da bir kast türü olduğu benimsene gelmiştir.

3- Bir tehlike suçu olan tehdidin ciddi olup olmadığı hususu ise, oluştuğu
ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehditi içeren
sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil, bunun
olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, ilk
mahkemece değerlendirilecek olgusal (fiili) bir sorundur. İlk mahkeme, ağır
olmayan (hafif) tehditlere karşı da cezai yaptırım getiren Türk Ceza Yasası
koyucusunun bu konudaki duyarlılığına da gözeterek tehditin ciddiliği
sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi olamayacağı
yolunda önceden ilke içtihat boyutunda bir görüş ileri sürmek olanaksızdır.

Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süreci içindeki
oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler
gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç
olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm
kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına, "tartışma ve kavga sırasında
tehevvüren işlenen tehdit eyleminde tasarlama unsuru bulunmayıp suç
oluşmayacağından hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla
karar vermiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı, 18.12.1990 gün 76 sayı ile;

"Tehdit suçu; kişilerin hareket serbestisini sınırlayan, diğer bir deyimle iç
hürriyetini bozan ve emniyet duygusunu kaldıran suçlardandır. Ağır ve haksız
bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesi ancak mağdurda gelecek bir
tehlikenin oluşturacağı huzursuzluğun doğması halinde amaca ulaşılmış ve suç
teşkil etmiş olacaktır. Mağdurda endişe ve korkunun doğması ise tehditi
içeren sözlerin ciddi ve etkili olmasına bağlıdır. Bu nedenle ciddi olmayan,
belli bir amaç olmaksızın gelişigüzel, kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
tehdit suçunun kast unsuru bulunmamaktadır. Doktrin ve uygulama bu
doğrultudadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire bozma kararının
kaldırılıp hükmün onanmasını talep etmiştir.

Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:

Tarla ihtilafı nedeniyle çıkan kavgada şikayetçiye, "seni öldüreceğim, buraya
gömeceğim" diyen sanığın bu eyleminin, tehdit suçunu oluşturup
oluşturmayacağı Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki
uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

Tehdit; bir kimseye, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını bildirmektedir.

Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatca kabul edilen prensip,
tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren
tehdit eden bir kimseyi bu madde hüküme göre cezalandırmak doğru değildir"
diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tasvip
etmiştir. Bu mutalaalalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi
hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediliyorsa bu, bir şahsi yapmak istediği
şeyi yapmamaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi
şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet
unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah
kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir (Majno, Ceza
Kanunu, C: 2, Sh: 124 ve dv.).

Fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması gereklidir. Bu itibarla failin
bilerek mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi lazımdır.
Başka deyişle tehditin tasarlanarak işlenmiş olması gereklidir. Bu takdirde
ancak tehditin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul olunabilir. Failin ayrıca
niyetini gerçekleştirmeyi isteyip istememesinin önemi yoktur (A. Pulat
Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 519).

Tehdidin manevi unsuru tasarlamaktır. Bu takdirde tehdit ciddi nitelikte kabul
olunabilir. Bu nedenle kavga sırasında öfke ile söylenen sözlerde tasarlama
sözkonusu olmadığından tehdit suçu meydana gelmez (Selami Akdağ, Türk Ceza
Kanunu Şerhi, Sh. 282).

Tehdit, ferdin iç sükununu diğer bir deyimle ferdin hukuki emniyet şuurunu
ihlal ettiği için suç sayılmıştır (Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, C: 2, Sh:
233). Failin bu olguyu yaratabilecek, ciddi bir korku doğurabilecek şekilde
davranması gerekir. Bu husus da, fiilin istenerek düşünülerek, sonuçlarını
görerek işlenmesini gerektirmektedir. Kavgada veya bir tartışmada failin
ciddi bir olguyu düşünerek hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle
kavgada, tehditi içeren sözlerin söylenmesinde suçun unsuru oluşmamıştır.

Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak
olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk elverişlilik,
yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için
sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık anında
sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtayın kararlılık
gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

Öte yandan Yerel Mahkeme, kavgada söylediği sözlerde sanığın ciddi olmadığını
kabul etmiştir. Bu nedenle tehditin ciddiliği sorununun Yerel Mahkemece
çözülmesi gerektiği de ileri sürülemez.

Açıklanan nedenlerle itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının
kaldırılarak usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına
karar verilmelidir.


* Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "Kavga ve tartışma sırasında
öfkeyle söylenen sözlerde tehdit kastının ya da tasarlamanın olmadığı görüşü,
İtalya'da bir süre için uygulanmış, 1901 yılından sonra öfkenin, tehdit
suçunun oluşmasını önleyemeyeceği yolundaki düşünce egemen olmuştur. Bu
tarihten sonra İtalya ve diğer ülkelerde, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı
ve tehditin görünüşte ciddi olmasının yeterli olduğu kabul edilmiştir. Aksi
bir karar yoktur.

Oluşum süreci ve yoğunluk açısından kast ani (öfke) ve düşünce (sürekli) kastı
olarak ikiye ayrılmaktadır. Birincisinde, suç kararı ile işleme anı arasında
yok denecek oranda az bir süre geçmektedir. Öfkeli kast kabul edildiği halde
öfkeyle söylenen sözlerde kastın bulunmadığı ileri sürülemez. Kastı kaldıran
öfke yasada yoktur. Taammüt sadece tehdit suçunda arandığı halde, tehditin
araç olduğu koşullu tehdit, memura direnme, kendiliğinden hak alma, yağma
suçlarında aranmamaktadır. Tehditte taammüt unsuru aranacaksa bu suçlarda da
tasarlama unsuru aranmalıdır.

Tartışmada kızgınlıkla söylenen sözlerin hiç bir zaman ciddi ve korkutucu
olmayacağını ilke olarak kabul etmek, suçla korunan değere ve yargılama
hukukuna uygun değildir. Tehditin ciddi olup olmadığı, ilk mahkeme tarafından
serbestçe takdir edilmelidir. Örneğin, cüce yapılı birinin dev yapılı birini,
kavga sırasında dövmekle tehdit etmesi ciddi bir korku yaratmayabilir ve bu
nedenle korunan değer tehlikeye düşmediğinden suç olmayabilir. Ancak aynı
kişinin mala ya da silahla cana yönelik bir tehditi, tehdit edileni
korkutabilir, önlem almaya itebilir. Ayrıca tehditin şaka olması ve bu
durumun mağdura söylenmemesi halinde de suç oluşmaktadır. Görüldüğü üzere,
tehditin ciddiliği somut duruma göre yargıç tarafından saptanılacak bir
durumdur. Şaka ve benzeri saikler tahrik nedeniyle "indirici sebep"
olabilirler ve kastı kaldıramazlar" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının
kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun
bulunan Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA), 18.2.1991 günü oyçokluğuyla
karar verildi.
Old 04-09-2008, 21:29   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Kavgada tehditvari sözler ile kavga olmadan kızıp tehdit etmek bence aynı değerlendirilemez.
Old 04-09-2008, 21:30   #19
Hümaniter

 
Varsayılan

Siz inanıyor musunuz buna sizce o kadar kişinin önüne çıkıpta sizi keseceğim diyen bir bunu yapabilir mi

Zaten esas sorumululuğun sonradan değerlendirilmesidir.Önceden değerlendirme bu kanunun ruhunada aykırı
Old 04-09-2008, 21:32   #20
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Mesala ben şu an size çok sinirlendim. Acayip şekilde kızgınım. Sandalyeden kalkıp, odanın bir ucundan diğerine hızlı adımlarla yürüyüp, duruyorum.

Sayın Hümaniter, elime geçerseniz sizi fena halde hırpalayacağım!

Çok kızgınım, çook. ü
Old 04-09-2008, 21:34   #21
Hümaniter

 
Varsayılan

Yargıtay o kararrında tasarlamayı esas alıyordu ve tasarlama olmadan yapılan işin ceza kapsamında olamaycağını savunuyordu oysaki benim bahsettiğim 2000lerede olan izin verilen risk alanı apaayrı şeyler
Old 04-09-2008, 21:36   #23
Hümaniter

 
Varsayılan

İyi de sübjektifleşirsek sizce ciddi mi konum gereği bu kızgınlığınız orta dereceli bir kişinin korkusunu celbetmeyeceği için ben de korkmuyorum

Bakın ceza hukukunda infial insiyak ve kızgınlık halinin yarattığı duygu boşalımları apayrı şeyler

İzlinizle karar 13.6.1993 tarihli resmi gazete kararıdır.
Old 04-09-2008, 21:36   #24
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Ben de çok kızgınım. Ama kendime: Herkesin bildiği ve üzerinde tartıştığı "tehdit konusundaki İBK'nı" ben bilmiyorum.
Old 04-09-2008, 21:44   #25
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hümaniter
İyi de sübjektifleşirsek sizce ciddi mi konum gereği bu kızgınlığınız orta dereceli bir kişinin korkusunu celbetmeyeceği için ben de korkmuyorum

Bakın ceza hukukunda infial insiyak ve kızgınlık halinin yarattığı duygu boşalımları apayrı şeyler

İzlinizle karar 13.6.1993 tarihli resmi gazete kararıdır.

İşte bütün mesele budur. Çünkü, adamın gücü yetse zaten hazır kavga etmişken yapmak istediğini yapar. Niye tehdt etsin ki!?
Old 04-09-2008, 21:48   #26
Hümaniter

 
Varsayılan

Güçlü görünmek için sadece sırf buna dair kendine bir güven sağlamak için veya başak bir saikle ceza hukuku saikle ilgilenmez ama kasttan dolayı kişilik izharının nitelendirilmelerine dair bir yön belirler nitekim bu anlamda AYhan Önder hoca kişinin izharına ilişkin sosyal açıdan uygunlukla izizn verilen riski hatalı olarak birleştirmiştir.
Old 04-09-2008, 21:50   #27
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Hümaniter

Tartışma soyut daha iyi gidiyormuş. Ben yine soyuta dönüyorum:

Odada radyo yoksa radyo dalgası da yoktur. Varsa da kanıtlayamazsınız.

Saygılarımla
Old 04-09-2008, 21:51   #28
Hümaniter

 
Varsayılan

Bunun yanında kişinin değerlendirmesi aslında yaptığı tehdit ortaya koyduğu halin değil dışa vurduğu kişilik özelliklerine dair bir dinamikltir ki bu da kusuru ortaya kopyar ki gerçek mantığın da cezalandırma da etki doğurur

Yani hukukun yeni kaynağı gerçektir ilişkiler değil eskiden kaldı buna dayanarak kişinin kişi üzerindeki etkisi aslında bir yönelim ve davranış değiştirtmekse bu durumda kişinin karşısındakine dair ortaya koyduğu etkinlik ilişkinin tarafını değil kişilerin maddi hareketinin kişilik itibari ile ortya koyduğu eylemlerele kararlaştırlması gerekir
Old 04-09-2008, 21:51   #29
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Ayhan Hoca hata mı etmiştir? Anlayamadım!

Alıntı:
Güçlü görünmek için sadece sırf buna dair kendine bir güven sağlamak için veya başak bir saikle ceza hukuku saikle ilgilenmez ama kasttan dolayı kişilik izharının nitelendirilmelerine dair bir yön belirler nitekim bu anlamda AYhan Önder hoca kişinin izharına ilişkin sosyal açıdan uygunlukla izizn verilen riski hatalı olarak birleştirmiştir.
Old 04-09-2008, 21:54   #30
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Ama kişisel kanaatim şudur ki, siz "oldukça farklı" bir ceza avukatı olacaksınız.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
icra cezaya dava av.cevat Meslektaşların Soruları 0 29-07-2008 01:47
Ağır cezaya itirazıma aleyhe verilen karar av.damla Meslektaşların Soruları 4 28-07-2008 10:42
İcra Ceza Suçlarında Yenİ Yargıtay Kararı erdal7 Meslektaşların Soruları 4 23-01-2007 14:51


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06943893 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.