08-11-2009, 11:58 | #1 |
|
Avukatların Aranmasına Dair Yönetmelik
Geçtiğimiz hafta İstanbul emniyet Müdürlüğünün Gayrettepedeki Asayiş Şube Müdürlüğüne gittim, çantamı bakmak isteyen memurlara avukat olduğumu ve çantamı aratmayacagımı soyeldğımde onume bır yönetmelik sundular, konusu avukatların aranması idi,
ılgılı metınde; polisin gerekli gordugu takdırde, avukatların da aranabıleceği, bu durumun kamu menfaatı ıcın gerklı oldugu, ozellıkle ust duzey koruma bolgelerınde bunun uygulanması gerektıgı bıldırılmekteydı. vahım durum karsısında, yonetmelıklerın kanuna aykırı olamayacıgını, oldugu takdırde gecersz olacagnı soyledım ve bır sure munakasa ettık, sonrasında sankı lutfederlermıs gıbı buyrun tamam bakmıyorz demelerı de çileden cıkartıcıydı, lutfedmedıklerını- kanunun verdıgı bı hakkımın oldgunu... anlattım, anlamaya ne hacet.. yonetmelığin iptali için dava mı acmak gerek? bu arada netice; kapıdan cantamı aratmadan gectım.ancak yonetmelıgın bır suretını de edınerek. |
09-11-2009, 10:10 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Öncelikle meslek onurunuza sahip çıkıp, hukuku çiğnetmediğniz için teşekkürker sayın meslektaşım. Şu "deldiğiniz" ve bir suretini edindiğiniz yönetmeliği (genelge de olabilir) sitede yayımlarsanız faydalı olur diye düşünüyorum. Hep beraber kafa patlatırız üzerinde... Selam ve saygılar... |
09-11-2009, 13:44 | #3 |
|
Sayın meslektaşım tunak,
Önelikle kutlarım. Sözünü ettiğiniz "Avukatların Aranmasına Dair Yönetmelik" UYAP Mevzat'ta bulunmuyor. Yönetmeliğin tam adını yazar mısınız? Ya da, Sitemizde yönetmeliği yayınlar mısınız? Saygılar... |
10-11-2009, 00:12 | #4 |
|
Bence yanlış yapmışsınız.Yönetmelikler bazen yasadan daha üst norm olabilirler. Bunu da nereden mi çıkardım.Ben de Danıştay kararlarından okuyorum, öğreniyorum, kendimi geliştiriyorum.Buyrun siz de yararlanın...
danistay.gov.tr den alınmıştır. AVUKAT KİMLİKLERİNİN KARAPARANIN ÖNLENMESİNDE ESAS ALINACAK BELGELER İÇİNDE YER ALMAMASINDA KAMU HİZMETİ GEREKLERİNE VE HUKUKA AYKIRILIK BULUNMADIĞI HK.< Davacı : Trabzon Baro Başkanlığı Trabzon Barosu Adliye Sarayı - TRABZON Davalı : 1- Maliye Bakanlığı 2- Başbakanlık Davanın Özeti : Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/1. fıkrasının (a) bendinin son fıkrası ile Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığının 17.02.2004 gün ve 746 sayılı kararının, Avukatlık Yasasının 9. maddesine aykırı olduğu öne sürülerek iptali istemidir. Başbakanlığın Savunmasının Özeti: Davanın süresinde açılmadığı ve dava konusu işlemin idari davaya konu olabilecek nitelikte olmadığı gibi, davacının güncel menfaatinin olmadığı ileri sürülerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır. Maliye Bakanlığının Savunmasının Özeti: Yönetmelikte her türlü resmi kimlik belgesi üzerinden değil, yanlızca ismen sayılan resmi kimlik belgeleri üzerinden kimlik tespiti yapılmasının öngörüldüğü, avukat kimliklerinin mesleki bir gruba ait olması nedeniyle bu kimliklerin "kimlik tespiti" uygulamasında kabul edilmesinin, diğer meslek gruplarının da benzer düzenlemeler yapmasına yol açacağı, bunun da uygulamada ciddi zararların ortaya çıkmasına neden olacağı öne sürülerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hakimi İbrahim ÖZDEMİR'in Düşüncesi: Dava konusu Yönetmelik hükmünde, kamu hizmeti gereklerine ve hukuka aykırılık görülmediğinden davanın reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Ülkü ERBÜK'ün Düşüncesi: Davacı Trabzon Baro Başkanlığı, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6.maddesinin 1.fıkrası ile (a) bendinin ve son fıkrası ile Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığının 17.2.2004 günlü 746 sayılı kararının iptalini istemektedir. 19.11.1996 günlü 22822 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun 15.maddesinde,''Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak kimlik tesbitine dair gerekli düzenlemelerin yapılması....Bakanlar Kurulunca bu Kanunun yayım tarihini izleyen altı ay içinde çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir. ''hükmü yer almaktadır. Anılan hüküm uyarınca Maliye Bakanlığınca çıkarılan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin "Kimlik tesbit usulü" başlıklı 6.maddesinde,kimlik tesbitinin bu maddede sayılan belgelerin aslının veya noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası okunabilir fotokopilerinin alınması veya işlemle ilgili evrakın arkasına kimlik bilgilerinin kaydı suretiyle yapılacağı,kimlik tesbitinde kullanılacak belgelerin Türk uyruklu gerçek kişiler için nüfus hüviyet cüzdanı,sürücü belgesi veya pasaport olduğu, aynı maddenin son fıkrasında da,Başkanlığın kimlik tesbiti zorunluluğuna ilişkin usul ve esaslar ile kimlik tesbitine esas belge nevini belirlemeye yetkili olduğu kurala bağlanmıştır. 5043 sayılı Yasayla değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 9.maddesinde de,avukat kimlikleri,tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmündedir.kuralı yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden,Trabzon Barosu üyelerinden birinin adına gelen havaleyi almak üzere Banka şubesine gittiğinde avukat kimliğini ibraz etmesine rağmen kimliğinin, Karaparanın Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte belirtilen kimlik tesbitinde kullanılacak belgeler dışında bir belge olduğundan bahisle kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Davacı, 5043 sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla 1136 Avukatlık Kanununun 9.maddesinin değiştiğini, avukat kimliğinin resmi kimlik hükmünü kazandığını, dava konusu yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bulunduğunu iddia etmektedir. Karapara, çeşitli yasalarda yasaklanmış fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak,mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değerdir. Karaparanın elde edilenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca veya elde edenlerce kullanılması, kazanılması, kaynak veya niteliğinin değiştirilmesi, gizlenmesi, yerinin değiştirilmesi, transfer yoluyla aklanması karapara aklanma suçunu oluşturmaktadır. Sayılan bu suçların içinde bulunan ilgililerin tesbitinde dolayısıyla karaparanın aklanma suçlarının tesbiti ve önlenmesi açısından kimlik tesbitinin önemi açıktır. Kimlik tesbiti için tesbite esas belgelerin sayısının çokluğu nedeniyle kimlik tesbitinin yapıldığı alanlarda, birimlerde görevlilerin bazı zorluklarla karşılaşmaları olasıdır.. Kimlik tesbitine esas belge sayısı ne kadar az ve herkesçe tanınabilen belgelerden olursa, görevlilerin kimlik tesbitinde yanılmalarının sözkonusu olmayacağı açıktır. Bazı kamu kurumlarınca, çalışma alanlarıyla ilgili düzenlemelerinde kimlik tesbiti için dava konusu yönetmelik hükmüyle belirlenen kimlik tesbitine esas belgelerin (nüfus cüzdanı, sürücü belgesi gibi) kabul edildiği de herkesçe bilinmektedir.(Tapu Sicil Tüzüğünde olduğu gibi) Avukat kimliği, mesleki bir kimlik olup, bu kimliğin kimlik tesbitinde kabul edilmesi başka meslek gruplarının benzer düzenlemeler yapmalarına, kimlik tesbitinde kimlik tesbitine esas belgelerin çokluğunun da yanlışlıkların, karışıklıkların oluşmasına neden olabileceğinin kabulü gerekir. Yönetmelikte sayılan kimlik tesbitine esas belgelerden nüfus cüzdanı genellikle herkeste bulunan belgelerden biridir. Görevliler tarafından kolaylıkla tanınabilen bir belgedir. Dava konusu yönetmelik hükmü, kimlik tesbitinde kimlik tesbitine esas belgeleri belirlemekte, avukat kimliğinin resmi niteliğinde bir değişiklik yaratmamaktadır. Avukat kimliğinin sahiplerince dava konusu yönetmeliğin alanı dışındaki işlemlerde kullanılması mümkündür. Açıklanan nedenlerle yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince duruşma için önceden belirlenen 22.3.2006 gününde davacı idare temsilcisi ve davalı idareler temsilcilerin geldiği görüldükten, tarafların sav ve savunmaları ile Danıştay Savcısının düşüncesi dinlendikten sonra işin gereği görüşüldü. Dava Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/1. fıkrasının (a) bendinin son fıkrası ile Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığının 17.02.2004 gün ve 746 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır. Davalı idarelerin davanın süre aşımı yönünde reddedilmesi gerektiği iddası yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi. 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasanın 15. maddesinde, "Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak bilgi verme, kimlik tespiti, araştırma ve inceleme yöntemleri, şüpheli işlemler, aklamaya konu menfaat ve değerlerin belirlenmesine dair gerekli düzenlemelerin yapılması, Koordinasyon Kurulunun yönetim, toplanma ve çalışma esas ve usulleri, toplantı ve karar nisabına ilişkin hususlar, Bakanlar Kurulunca bu Kanunun yayım tarihini izleyen altı ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." hükmü yer almıştır. Anılan Yasa kuralı uyarınca çıkarılan ve 2.7.1997 gün ve 23037 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanmasına ilişin Yönetmeliğin " Kimlik Tespit Usulü" başlıklı değişik 6. maddesinde, kimlik tesbitinin bu maddede sayılan belgelerin aslının veya noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası okunabilir fotokopilerinin alınması veya işlemle ilgili evrakın arkasına kimlik bilgilerinin kaydı suretiyle yapılacağı, kimlik tesbitinde kullanılacak belgelerin Türk uyruklu gerçek kişiler için nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport olduğu, aynı maddenin son fıkrasında da, Başkanlığın kimlik tesbitinin zorunluluğuna ilişkin usul ve esaslar ile kimlik tesbitine esas belge nevini belirlemeye yetkili olduğu kurala bağlanmıştır. 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 5043 sayılı yasa ile değişik 9. maddesinde ise, avukat kimliklerinin, tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik olduğu kurala bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden, Trabzon Barosu üyesi bir avukatın bir bankadaki işlem yapabilmesi için avukat kimliğinin neden kabul edilmediğinin yazılı olarak bildirilmesini istediği, banka tarafından anılan yönetmelik hükmü ve Mali Suçları Araştırma Kurulu kararının gerekçe gösterildiğinin davacı baroya bildirilmesi üzerine bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı Baro, dava konusu yönetmeliğe göre avukat kimliklerinin geçerli bir kimlik olarak kabul edilmemesinin, Avukatlık Yasasının anılan hükmüne aykırı olduğunu öne sürmektedir. Karaparanın aklanmasının önlenmesi konusunda uygulanacak esasları belirlemek amacıyla çıkarılan 4208 sayılı yasanın 2. maddesinde, "Karapara" çeşitli kanunlarda yasaklanmış fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para ve para yerine geçen her türlü kıymetli evraklar, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer olarak tanımlanmıştır. Karaparanın aklanması suçunun tespiti ve işlenmesinin engellenebilmesi için kimlik tespitinin önemi açık olduğundan, yasa koyucu tarafından idareye bu konuda düzenleme yapma yetkisi tanınmıştır. Davalı idareler savunmalarında ; karaparanın aklanması suçu ile mücadelede ilgili kişinin ayrıntılı ve doğru kimlik bilgilerine sahip olunması, bu bilgilerin sadece idarelerinde değil (özellikle mali kurumlar nezdinde takibin yapılabilmesi için) diğer kuruluşlardaki bilgilerin de doğru ve ayrıntılı olması gerektiği, bu nedenle kanun kapsamındaki işlemler için yaygın, güvenli ve tanımada zorluk çekilmeyecek nitelikteki kimliklerin (nüfus cüzdanı, sürücü belgesi ve pasaport ) esas alınmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliğince üyelerine verilen avukat kimliğinin resmi niteliğe sahip olduğunda ve meslek mensubunu tanıtması açısından yurt çapında geçerli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.Bununla beraber, Avukat kimliğinin ayırdedici özellikleri hakkında sadece bir meslek grubunun ve ilişkili olduğu kişilerin yeterli bilgiye sahip olduğu ve nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi gibi yaygın kullanımının olmadığı açıktır. Davalı idarelerin savunmasında belirtildiği gibi "Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi" bakımından, kimlik tespitine esas alınacak belgelerin yaygın kullanımda, detaylı bilgiye sahip ve herkesin kolaylıkla ayırdedici özelliklerini tespit edebileceği nitelikte olması gerekmektedir. Bu nedenle, avukatlık kimliklerinin karaparanın önlenmesinde esas alınacak belgeler içinde yer almamasında kamu hizmeti gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Kaldı ki, Avukat kimliğinin dava konusu Yönetmelik kapsamına alınmamasının, bu kimliğin resmi niteliğini ortadan kaldırmayacağı da açıktır. Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına 22.3.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi. A Z L I K O Y U Uyuşmazlık; Avukatlık kimliklerinin kimlik tespitine esas belge olarak kabul edilmeyeceğine ilişkin Türkiye Bankalar Birliği işlemi ile bu işleme dayanak olan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/a maddesinin iptali isteminden kaynaklanmıştır. Avukatlık Kanununun 9. maddesinde, Avukat kimliklerinin tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından kabul edilecek resmi kimlik hükmünde olduğu hüküm altına alınmıştır. Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 6/a maddesinde ise, Türk uyruklu gerçek kişiler için kimlik tespitinde kullanılacak belgelerin sadece nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport olabileceği belirtilmektedir. Avukatlık Kanununun anılan açık hükmüne rağmen avukatlık kimliği daha alt bir norm olan yönetmelikte belirtilen diğer kimlikler gibi geçerli kabul edilmediğinde, kanun hükmü etkisiz hale gelecektir. Bu durumda, eksik düzenlemeye dayalı yönetmelik maddesinde hukuka uyarlık görülmemiştir. Dava konusu işleme gelince; Avukatlar tarafından yapılan başvuruya rağmen avukatlık kimliğinin resmi belge olarak kabul edilmemesinde yukarıda yer alan gerekçe ile yasaya ve hukuka aykırılık açıktır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu yönetmelik maddesi ile uygulama işleminin, iptali gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum (DAN-DER; SAYI:113) BŞ/ÖEK |
10-11-2009, 19:15 | #5 |
|
İyi ki hukuk devletiyiz. Yoksa yönetmelikler Anayasa' dan daha üst bir norm olurmuş.
|
10-11-2009, 22:23 | #6 |
|
Üstadlar,
ilgili belgeyi ofise geçince siteye koyacağım,lakin yazıyı yazdıgım gunden bugune sehir dışındaydım. yorumlar için teşekkr ederm. |
11-11-2009, 11:57 | #7 |
|
Merhabalar,
Belge İstanbul Valiliği Emniyet Müdürlüğünce düzenlenmiş; Avukatların emniyet birimlerine grişlerinde, arama ve uygulamada izlenecek yola ilişkin açıklamalar ihtiva etmekte, 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunun 2007.568 sayıyla yapılan değişik 9.maddesinin 7.bendinde' polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyaasını teknik cihazlarla, ve gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. bu yerlere girmek isteyenler kimlikleri sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar, millerlerarası anlasma hükümleri saklıdır' şeklindedir. Yine 01.06.2005 tarihli Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 25.maddesinin A bendinde' Devletçe kamu binalarına özgülenmiş bina ve her türlü tesise giriş çıkışın belli kurallara tabi tutulduğu hallerde, söz konusu tesislere girenlerin üstlerinin ve eşyalarının, araçlarının aranmasında, ayrıca bir arama emri grekmediği, umuma açık veya açık olmayan işletmelerin, kurumların veya teşebbüslerin girişlerindeki kontroller, buralara girmek isteyenlerin rızasına bağlıdır. Kontrol edilmeyi kabul etmeyenler bu gibi yerlere giremezler. bu gibi yerlere kontrol esasta özel güvenlik elemanları tarafından yerine getirilebilir, ancak bu yerlerin ve katılanların özel niteliklerine gore, önleme aramaları kolluk güçleri tarafından yapılabilir. şeklindedir. Emniyet Mdürlüğü, hizmet binalarının da yönetmelikte adı geçen kamu hızmetıne ozgulenmıs yerlerden olduğu ve yüksek guvenlık rıskı taşıdığı gerekcesıyle yapılan uygulamanın bu alanların tehlıkeden korunması amacıyla olduğunu yazmış, son gerekce de; Avukatların teknık cıhazlardan gecmek suretıyle hizmet bınalarına gırmekte olduğu, bınaya gelenlerın kayıt altına alındığı, arama kaydına rastlanılan avukatların varlıgı da göz onune alınırsa, hızmet bınalarının guvenlıgı acından mevut uygulamanın gereklı oldugu kanaatı getırılmıstır. sevgılı meslektaslarım; degerlendırmelerınıze sunarım. |
11-11-2009, 12:39 | #8 |
|
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_187.htm adresinde konu hakkında güzel bir makale var.
|
26-02-2013, 02:22 | #9 |
|
öğretide ileri sürülen doğru bir görüşe göre avukatın üzerinin aranması
“sınırlı” bir işlemdir.[15] Bu sınırlama nedenleri her ne kadar temellerini meslek sırrı kurallarında bulsa da, “önleme araması”nda avukata herhangi bir ayrıcalık vermez.[16] Bu meyanda belirtmeliyiz ki avukatın aranması ancak uygun bir şekilde, haklı ve gerçekten önemli güvenlik nedenlerinden dolayı olmalıdır.[17] Avukata suç delillerinin ortaya çıkarılması amacıyla arama yapılamaz ancak Adalet Bakanı’nın kovuşturma izni varsa bir koruma tedbiri olarak “arama”ya başvurulabilir (Av. K. m. 58, f. 1).[18] Burada amaç avukata kişisel olarak değil ancak mesleki olarak daha güvenli bir ortam oluşturmaktır.[19] Burada asıl önemli husus, sadece avukat bürolarındaki uygulamalarda değil, bütün arama ve elkoyma tatbikatlarında azami dikkat gösterilmesidir.[20] Bu tedbirin hukukilik denetimi ayrıntılı biçimde yapılmalı, bu tedbirlerin tatbikatı esnasında kaçınılmaz ama istisnai olarak getirilebilecek kişi hak ve özgürlüklerine yönelik kısıtlamalar evrensel hukukun çizdiği ilke ve esaslar ile bu çerçevede düzenlenmiş olması gereken pozitif hukuk kurallarının dışına çıkmamalı ve keyfi bir biçimde uygulanmamalıdır.[21] |
26-02-2013, 02:24 | #10 |
|
Bu hususta yeni olan şu makaleyii okumanızı tavsiye ederim Üst ve Büro Araması,
Postada Elkoyma, İletişimin Denetlenmesi Gibi Çeşitli Koruma Tedbirlerinin Pasif Öznesi Olarak Kuram ve Uygulamada Avukatın Bağımsızlığı* Yrd. Doç. Dr. Serhat Sinan KOCAOĞLU* 2012/ 1 Ankara Barosu Dergisi |
08-03-2013, 22:18 | #11 |
|
Asıl tartışılması gereken şey hukuken avukatın aranıp aranmayacağı değildir aslında.Her ne kadar siz avukat olsanızda karşınızdaki polis memuru sizi aradığında birşey kaybetmezsiniz. oda vazifesini yapıyor. Bu ülkede kimsenin kimseden üstün olmaması daha fazla hakka sahip olmaması gerektiğini düşünmekteyim. Avukatlarımızın hepsine saygım var ama sözümü sakın yanlış anlamayın kimsede emniyet müdürlüğüne bir avukatın bomba sokmayacağını garanti edemez.
|
10-03-2013, 09:21 | #12 |
|
sayın boran,
avukatlar için yapılmış bu düzenleme savunma makamına verilen önemin göstergesidir. ama yasa bu toprakları orijin alarak hazırlanmamıştır muhtemelen. çeviridir. dolayısıyla bizim zihniyetimize uymadığı için de iğreti durmaktadır. alışmadık tabanda ayakkabı durmazmış. bizde ortalama insan düşünürken kendi hakkı çerçevesinde değil devletin hakkı çerçevesinde düşünür. polis devleti olmamızın sebebi budur. vatandaş olaya her zaman kendi açısından bakmalıdır. devlet açısından değil. devletin bekası devletin problemidir. sizin temel haklarınızın önüne geçemez. avukatların adliyelere veya diğer kamu kurumlarına ait binalara bomba sokmak isteyecekleri fikrinden hareketle üstlerinin aranmasının meşrulaştırılmaya çalışılması garabet bir düşüncedir. emniyete bomba sokmaya çalışma argümanı bu tartışma için son derece zayıftır. başbakan, cumhurbaşkanı, hakim, savcı hatta emniyet müdürü de emniyete bomba sokmaya çalışabilir. konuya tek tek avukatlara tanınan hak olarak değil savunmanın hukuk devletindeki yeriyle ilgili bakılması gerekir. dolayısıyla oradaki polis memuru değil görevini ne yaptığını dahi bilmemektedir. |
10-03-2013, 15:19 | #13 |
|
Ben mesajımda bunu belirttim zaten kimsenin kimseden üstün olmaması gerektiği düşüncesindeyim.Eğer bir yere girerken arama yapılıyorsa istisnasız herkes aranmalıdır. Söylediğiniz açıdan düşünürsek bir insan savcı hakim avukat emniyet müdürü değilse her türlü kuruma bomba sokabilir gözüylemi insanlara bakmak gerekir.
|
10-03-2013, 20:01 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Emre BORAN, avukatın üzerinin aranmaması gerektiğini belirtenlerin gerekçeleri, avukatın diğer vatandaşlardan üstün olduğu mu? ya da Milletvekili Dokunulmazlığının gerekçesi, milletvekillerinin diğer vatandaşlardan üstün olmaları mı? Saygılarımla |
11-03-2013, 09:44 | #15 |
|
Bence de yasal düzenlemelerin izin vermemesine rağmen avukatın aranması konusunda başsavcının kararı (!) ve yönetmelik vb.ne dayanarak yapılan hukuka aykırılıklarda, "üstünlük" konusunun algıda önem taşıdığı kanaatindeyim.
Zira avukatlar, "biz sınıf olarak üst bir konumdayız ve bu nedenle herkese uygulanabilen prosedürler bizim için geçerli değildir, olmamalıdır" düşüncesiyle hareket edemeyecekleri gibi, "avukatların kimseden bir ayrıcalığı olamaz, olmamalıdır, pek ala bu durumda bal gibi üstünüzü de başınızı da her ortamda ararız" yaklaşımı da kabul edilemez. Bu konular Türk Hukuk Sitesi'nde çeşitli başlıklar altında defalarca tartışıldı ve çok sayıda görüş paylaşımı oldu ancak hukuka aykırı uygulamalar sona ermediği gibi artarak devam ettiği için güncelliğini korumaya devam ediyor. Saygılarımla.. |
01-04-2013, 21:59 | #16 |
|
http://www.ankarabarosu.org.tr/sitel...1/2012-1-2.pdf
Konu ile ilgili detaylı bilgi icin yukarıdali linke bakiniz lutfen... |
04-04-2013, 14:08 | #17 |
|
Mesele Avukatların aranması meselesinden çok ötedir. Mesele sistem ve sisteme güven meselesidir. Mesele bazı kesimlerin kendisini esirgediği uygulamaları bizlere karşı işletiyor olmasının yarattığı haksızlığa öfkedir. Mesele aslında adaletin adil olmaması meselesidir. Bunun da özünde insanların birbirine karşı üstünlüğü olmaması gerektiği anlayışı yatar.
Henüz gençken yani daha sistem tarafından terbiye! edilmemişken bu tür konularda ben de meslektaşlarıma kızardım. Örneğin eskiden bırakın x-ray cihazını falan adliyelerden girişte avukatlara kimlik bile sorulmazdı. Polise selam verip içeri girerdik. Zamanla kimlik sormaya başladılar kapıda. Bazı Avukatlar kimlik göstermek istemezlerdi ve ben onlara kızardım “Kimliğinizi göstermek bu kadar zor mu, biz kimlik göstermekten imtina ederken resmi elbiseli polisten bunu ne yüzle isteyeceğiz” diye. Zamanla bütün avukatlar adliye girişinde kimlik gösterir oldu. Ama polisler hala göstermiyor Size iki tane Teksas Kasabası anlatayım müsaadenizle… Kasabaların ilkinin adı Tavuklubahçe. Tavuklubahçe kasabasında adil ve güçlü bir şerif var. Bu şerif gerekli gördüğünde kasabadaki herkesle ilgili soruşturma v.s. yapabiliyor. Yani “Şerif önünde herkes eşit”. Tavuklubahçede yaşayan insanlar şerife olan güvenlerinden dolayı kasabada rahat rahat geziyorlar. Başlarına bir haksızlık geldiğinde şerifin sorumluyu tespit edip cezasını vereceğini, kimsenin şerifin elinden kurtulamayacağını bildikleri için huzurlular. Diğer kasabanın adı Hindilibahçe. Hindilibahçe kasabasında da bir şerif var ama bu şerif yeterince güçlü değil. Kasabanın ileri gelen bir zümresi bu şerifi parmağının ucunda oynatıyor. Üstelik şerif o ya da bu sebeple pek adil de sayılmaz. Soruşturduğu olaylarda bazen masumların da canını yaktığı söylentisi çok yaygın. Hatta ve hatta seçkin zümrenin baskısıyla bazen bilerek masumların canını yaktığı gibi bir şayia da dilden dile yayılmış. İnsanlar huzurlu değil çünkü şerifin eline düşmek istemiyorlar. Seçkin zümre kendini şeriften çeşitli şekillerde koruyor. Örneğin seçkin zümre için çalışanları şerif soruşturamıyor. Soruşturabilmesi için o çalışanın şefinden izin alması gerekiyor. Şefler de zaten hemen hiçbir zaman izin vermiyorlar. Şerif seçkin zümrenin isteğiyle özel yetkili bir soruşturma komisyonu kurup -tesadüfe bakın ki!- seçkin zümre ile arası pek de iyi olmayan bazı kasaba sakinlerini soruşturmaya başladı geçenlerde. Bu soruşturmalar ve soruşturmaları yapan komisyon hakkında o kadar çok söylenti var ki kasaba çalkalanıyor… Neymiş efendim bu komisyon Teksas Eyaleti kanunlarını hiçe sayıyormuş, insanları gereksiz yere kırbaçlatıyormuş v.s. v.s. Bu çok özel yetkili komisyon bir ara seçkin zümrenin posta ve telgraf (yani bildiğiniz “haber alma”) işlerinden sorumlu kahyasını soruşturmaya kalktı da nasıl olduysa birden komisyonun başkaca soruşturma yapma yetkisi elinden alınıverdi ama işin tuhafı eskiden başladığı soruşturmalara devam edebilecekmiş. Hindilibahçe tuhaf bir kasaba. Sokaklarında gezmek pek güvenli değil. Yanlış anlamayın bu güvensizlik hırsızdan, uğursuzdan değil. Onlar hep vardı zaten. Güvensizlik bizzat Şeriften. Maazallah Şerifin eline düşersen gözünün yaşına bakmaz. Tabii seçkin zümreden değilsen. Bu şerifin eline düşmemek için kendini korumalısın. Bu kasabada ölçüt haklı ya da haksız olmak değil, güçlü olup olmamaktır. Aslında bu seçkin zümre istese şerifi güçlendirebilir. Şerife baskı yapmasa şerif daha adil de davranabilir ama galiba bunun olmasını istemiyorlar. Şerifin binasını yenileyip nezarethaneyi büyüttüler sadece. Bir de şerifin masasına son model bir abaküs aldılar bunu anlatıp duruyorlar. Ama şerif aynı şerif. Kasabadaki en büyük huzursuzluk kaynağı aslında bazılarının kendini şeriften sürekli koruyor olması. Daha önce de dedim ya aslında şerif herkesi soruşturabilecek kadar güçlü olsa birçok şey düzelecek kasabada ama nerdeee... Mesela şerifin kendi yardımcıları ata sarhoş binince ya da atla hız yapınca bile onlara hiç kimse hiçbir şey yapamıyor. Başka birçok şeyden de rozetlerini gösterince kurtuluveriyorlar. Yani şerif daha kendi adamlarını bile soruşturamıyor. Mesela şerifin adamları ya da seçkin zümreye ait olanlar kasaba salonuna elini kolunu sallaya sallaya girebiliyor ama diğer insanlar salon girişinde aranıyor. Durum böyle olunca bu sefer de kasabadaki silahşörler alınıyor. Onlar da kendilerini aratmak istemiyorlar. Aslında şerif güçlü ve adil olsa mesela Tavuklubahçe Kasabasındaki gibi salon girişinde herkes aransa silahşörler kendilerinin de aranmasını sorun etmezler. Yani “Herkes şerif önünde eşit olsa” sorun kalmayacak aslında. |
11-04-2013, 14:50 | #18 |
|
Birde Benim gibi arama kararı sorup, arama kararı gelmeden arama yaptırmaması nedeniyle 3 saat gözalında tutulup, kötü muamele gören, "Memura direnme, görevini yaptırmama, hakaret vs.." suçlamasıyla yargılanan avukatlar var...Dayanak kolluk kuvetinin kendi kendine tuttuğu tutanak ve tutanağı tutanların tanıklığı..
Haa, Bende kötü muamele, hakaret ve yasadışı uygulama nedeniyle şikayet ettim ama sistem kendi adamına dokundurtmamaya yeminli olduğu için soruşturmaya yer olmadığına karar verildi... |
29-05-2013, 20:12 | #19 | |||||||||||||||||||||||
|
gözaltında kaldığınız süre ve muamele yüzünden idareye karşı tazminat davası açtınız mı ? Üzerinizi arama kararı getirerek mi arayabildiler ? Aradılarsa cumhuriyet savcısı ve baro temsilcisi arama anında hazır bulundular mı ? Bu yaşadığınız kötü durum neticesinde gelişen hukuki süreç bizlere de yardımcı olacaktır |
31-05-2013, 11:12 | #20 |
|
Ben bu üst aratmama durumunun çok da abartılmaması gerektiği kanaatindeyim. Danıştayda ki malum olaydan sonra uzun bir süre avukat olarak üstümüz ve çantamız arandı. o zaman havaalanlarında da aramaya itiraz edelim.
|
31-05-2013, 11:34 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
O zaman adliyede silahlı bir şekilde zabıt katibini rehin alıp kapıyı kilitleyen hakim olayını da "malum"a çevirip ısıtıp ısıtıp her hakimin önüne koyalım? |
31-05-2013, 15:14 | #22 |
|
tamam o zaman, havaalanında da üstünüzü aratmayın, büyükelçiliğe girerken de aratmayın, bir askeri üsse girerken de aratmayın. bakın bakalım neler oluyor
|
31-05-2013, 15:24 | #23 |
|
cezaevi girişinde de aratmayalım o zaman. elimizi kolumuzu sallaya sallaya cezaevinin içine girelim.
|
31-05-2013, 15:26 | #24 |
|
ben bu olayı ısıtıp ısıtıp sürekli önümüze koyalım demiyorum tabii ki. ben diyorum ki pek çok yerde üstümüz aranıyor ve bence haklı. sırf avukat diye bir adam aranmadan uçağa binmek istese ilk ben karşı çıkarım bu duruma.
|
31-05-2013, 17:01 | #25 |
|
Havaalanı aramaları da cezaevi aramaları da mevzuatta yer alan özel düzenlemelerdir.
Her iki konunun da yasal (ve hatta havaalanları için ulusalüstü mevzuat) düzenlemeleri, 1136 sayılı Yasa'ya ve 2802 sayılı Yasa'ya göre özel hükümdür. Ancak sapla saman karıştırılırsa, "havaalanına girerken, cezaevine girerken aranıyor avukat ve yargıçlar, o halde mesela, mesala, hah, adliyeye girerken de aransın. Öyle ya, uygulamada birlik olsun. Zaten Danıştay saldırısı da hala belleklerimizde" denirse işte bu olmaz. Özetle, avukat ve yargıç, havaalanına girerken çantasını ve üzerini (metal unsur yönünden) aratacaktır. genel düzenleme-özel düzenleme ayrımının sonucudur bu. Onun dışında ister adliyeye girerken, ister adli (tabii ki ağır cezayı gerektiren suçüstü hali hariç), ister önleme araması olsun avukatın ve yargıcın üstü aranamaz. "Ne var canım, ben kendime güveniyorum, arasınlar beni" de denemez. Yargıçları bilemem ama m.58 hükmü avukatın kara kaşına kara gözüne getirilmiş bir düzenleme değildir. Burada korunan avukat değil, avukatın sır saklama yükmlülüğüdür; yani aslında müvekkilleridir. İşte bu yüzden, avukat bu "hakkından" feragat edemez. Selam ve saygı ile... |
02-06-2013, 21:48 | #26 |
|
Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu gündemin içinde yanıtlamaya vakit bulamamıştım Sayın JACELYN'i ancak sayın üstad EREN gayet güzel ve isabetli bir şekilde gereken yanıtı vermiş.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Adli Yardım Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik | yaman | Hukuk Haberleri | 3 | 02-01-2009 20:10 |
Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik | üye8180 | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 11 | 01-03-2008 22:50 |
Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler(Havana Kuralları) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Hukuk Sohbetleri | 3 | 02-10-2007 16:02 |
yönetmelik iptali | Av.Nilay TOPRAK | Meslektaşların Soruları | 3 | 17-09-2007 18:19 |
yönetmelik iptal edilince... | fikirbay | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 22-02-2007 17:02 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |