Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Sebepsİz ZengİnleŞme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-04-2012, 13:31   #1
eflatun1983

 
Varsayılan Sebepsİz ZengİnleŞme

Merhabalar,

Müvekkil şirket, davacı şirkete ait taşınmazı bedelini peşin ödeyerek satın almıştır. Ödemeyi tapu devri esnasında elden nakit olarak yapmıştır. Bu alım satım tarihinden yaklaşık 7 ay sonra, davacı şirket, müvekkil şirket aleyhine sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava ikame etmiştir. Davasında, müvekkil şirket ile mal alım satımı hususunda SÖZLÜ anlaşma yaptıklarını, bu sözleşme karşılığında kendilerinin ödemeyi taşınmaz devri vererek gerçekleştirdiğini, ancak müvekkil şirketin malların tamamını teslim etmediğini iddia ederek, sözde teslim edilmesi gereken ancak teslim edilmeyen malların bedelinin ödenmesini istemişlerdir. Müvekkil şirket ile davacı şirketin yapmış olduğu sözlü yahut yazılı herhangi bir anlaşması bulunmamaktadır. Davacı şirket, müvekkil şirkete sattığı taşınmaz karşılığında fatura kesmiş, dava dilekçesinde faturayı teslim ettim demesine rağmen, herhangi bir şekilde tarafımıza fatura teslim edilmemiştir. Müvekkil şirket faturayı teslim almadığı için, tutmakla yükümlü olduğu defterlere ne faturayı, ne de taşınmaz alım satımına ilişkin bilgileri kaydetmemiştir. Karşı taraf bunu bildiği için, hem kendi ticari defterlerine, hem de müvekkile ait ticari defterlere dayanmaktadır. Müvekkil şirkete ait defterlerde kayıt olmaması karşı tarafını haklı kılar mı? Bu hususta elinde Yargıtay kararı olan, yahut sonuçlanmış davası bulunan veya fikri olan arkadaşların cevaplarını bekliyorum.

Şimdiden teşekkür eder, herkese iyi çalışmalar dilerim.
Old 11-04-2012, 13:46   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Taşınmaz satış sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen ve ayni hak sağlayan sözleşmelerdendir. Taşınmaz satımında semen (satış bedeli) satım akdinin asgari objektif unsurları arasındadır. Semen; satılan taşınmazın bedeli, taşınmazı satın alanın karşı edimidir. Gerçekten; Borçlar Kanununun 217. maddesinin yaptığı gönderme nedeniyle aynı yasanın satım ve trampa sözleşmelerinde uygulanacak 182. maddesinde <satım bir akıttır ki, onunla satıcı, satılan malı alıcının iltizam ettiği semen mukabilinde....> denmek suretiyle satış bedelinin satım akitlerinde sözleşmenin temel unsurlarından olduğunu ifade etmiştir. Satış bedelinin sözleşmede gösterilmesi sözleşmenin zorunlu unsurudur.Tapuda yapılan resmi satış akit tablosunda satış bedelinin alındığı yazılıdır.Artık resmi akitte yazılı bu ifade karşısında sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak istemde bulunulamayacaktır. KOLAY GELSİN
Old 11-04-2012, 14:03   #3
eflatun1983

 
Varsayılan

Bence de sizin söylediğiniz gibi, ancak duruşmasına bugün girdiğim bu davada, sayın hakim bey neden ısrarla defterlermizi ibraz edip etmeyeceğimiz hususunda beyanımızı istedi? anlayabilmiş değiliz..
Old 11-04-2012, 14:23   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

TAPU DEVRİNDEN SONRA YAPILMIŞ BİR PROTOKOL VARSA AŞAĞIDAKİ KARARI İNCELEMENİZİ ÖNERİRİM

T.C. YARGITAY

13.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/14997
Karar: 2008/4876
Karar Tarihi: 07.04.2008


İTİRAZIN İPTALİ DAVASI - TAŞIMAZIN SATIŞ SÖZLEŞMESİNİN RESMİ BİÇİMDE YAPILMASININ GEÇERLİLİK KOŞULU OLMASI - TAŞINMAZ SATIMINA İLİŞKİN YAPILAN GEÇERLİ SÖZLEŞMENİN TARAFLARI İÇİN HAK VE BORÇLAR DOĞURACAK OLMASI - İSPAT YÜKÜNÜN DAVALIDA OLMASI

ÖZET: Tapulu taşımazın satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılması geçerlilik koşuludur. Taraflar arasındaki satıma konu dükkan hissesinin tapuda devrinin ya*pıldığı uyuşmazlık konusu olmadığına göre, bu hali ile sonrasında yapılan protokolün bu satışa ilişkin ödeme koşullarım belirleyen söz*leşme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda taşınmaz satımına iliş*kin yapılan sözleşme geçerli olduğundan, tarafları için hak ve borçlar doğu*rur. Davacı tapu devrini davalıya verdiğine göre, protokolde belirlenen satış bedelini ödediğini davalı*nın ispat etmesi gerekir.

(2004 S. K. m. 67) (4721 S. K. m. 706) (818 S. K. m. 213) (2644 S. K. m. 26) (1512 S. K. m. 60)

Dava: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hük*mün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davacı L.U gelmiş, davalı tarafından gelen olmadığından ve L.U'ın avukatı azil ettiği beyanını imzası ile tasdik ederek duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, yapılan 8.7.2006 tarihli protokol ile sahibi bulunduğu 5 nolu parseldeki C blok alt kattaki dükkan hissesini 57.000 YTL'na davalıya sattığını, satış bedelinin 17.000 YTL'na Hundai araç teslim edildiğini, bakiye bedelin ne şekilde ödeneceğinin bu protokol ile kararlaştırıldığını, tapu devrinin ise daha öncesinde verildiğini protokolde belirlenen bakiye satış bedeli 35.000 YTL ile işlemiş faizinin ödenmediğini, yapılan takibe de haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, protokol gereği bir kısım parayı davacıya bir kısmını davacının borçlu olduğu şahıslara en sonda kalan bedel için kurbanlık vererek ödeme yaptığını, borcunun kalmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu 5 nolu parselde kayıtlı taşınmazdaki hissesinin davalıya 20.2.2006 tarihinde tapuda devrinin yapıldığı, 8.7.2006 tarihindeki protokol ile de bu satışa ilişkin bedelinin ve ödeme koşullarının belirlendiği dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Taraflar arasında tapu devrinden sonra yapılan bu protokole göre; dükkan hissesinin 57.000YTL'na satıldığı, 17.000 YTL'na mahsuben davalı alıcı adına kayıtlı Hundai aracın satıcı davalıya teslim edildiği, aracın kredi borçlarının ödenip temizlendikten sonra resmi devrinin davacı satıcıya verileceği, 500 YTL kaparo dışındaki bakiye bedel 39.500 YTL'nin de ki taksit halinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.

Tapulu taşımazın satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılması geçerlilik koşuludur. (MK. 706, BK. 213, Tapu K.26 ve Noterlik K. 60. mad*deleri). Taraflar arasındaki satıma konu dükkan hissesinin tapuda devrinin ya*pıldığı uyuşmazlık konusu olmadığına göre, bu hali ile sonrasında yapılan 8.7.2006 tarihli protokolün bu satışa ilişkin ödeme koşullarım belirleyen söz*leşme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda taşınmaz satımına iliş*kin yapılan sözleşme geçerli olduğundan, tarafları için hak ve borçlar doğu*rur. Yani davacı tapu devrini verdiğine göre, satış bedeli olarak kararlaştırılan ödemeleri de talebe hakkı vardır. Eldeki dava ile davacı protokolde belirlenen bakiye satış bedeli 35.000 YTL ile işlemiş faiz toplamı 40.000 YTL üzerinde yapılan takibe itirazın iptalini talep etmiştir. Bu durumda davacı tapu devrini davalıya verdiğine göre, protokolde belirlenen satış bedelini ödediğini davalı*nın ispat etmesi gerekir. Mahkemece, davalıya ödemelerine, ilişkin tüm delille*rini ibraz etmesi için süre verilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gere*kirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 07.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 11-04-2012, 14:23   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

14.Hukuk Dairesi
Esas: 1986/8469
Karar: 1987/2313
Karar Tarihi: 17.03.1987


FERAĞA İCBAR SURETİYLE TESCİL İSTEMİ - SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİ OLDUĞU - TAŞINMAZIN BAŞTA TAKYİDLİ OLDUĞU ANCAK BU TAKYİDİN SONRADAN KALKTIĞI - DAVACININ MÜLKİYETİN ADINA NAKLİNİ İSTEYEBİLECEĞİ - VEKALET ÜCRETİNİN DÜZELTİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Taraflar arasındaki satış vaadine ilişkin sözleşme yasada öngörülen koşulları taşıması nedeniyle hukuken geçerlidir. Sözleşmeye göre satış bedeli alınmıştır. Taşınmaz her ne kadar takyidliyse de sonradan bu takyid ortadan kalktığından sözleşmenin ifa olanağı doğmuştur. Bu yüzden davacı kendi edimini de yerine getirmiş olduğundan taşınmaz mülkiyetinin adına naklini isteyebilir. Ancak ferağa icbar suretiyle tescil isteklerinde dava değerini satış bedelinin teşkil ettiği ve vekille temsil olunan davacı yararına söz konusu bedel üzerinden nisbi tarife uyarınca vekalet ücreti takdiri gerekir.

(818 S. K. m. 125, 213) (743 S. K. m. 642) (3083 S. K. m. 26) (766 S. K. m. 33)

Dava: Davacı Abdurrahman Aykut vekili tarafından, davalı Rahmi Okutur aleyhine 13.6.1985 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.5.1986 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı Rahmi Okutur vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dosya kapsamına, kararda yazılı gerekçelere; Serik Noterliğince resen düzenlenen ve davalı Rahmi Okutur'un 196 parsel sayılı çekişmeli taşınmazını davacı Abdurrahman Aykut'a 24.000 lira karşılığında satış vaadine ilişkin olan 15.11.1968 gün, 4367 Y. No.lu sözleşme, borç doğuran bir akit olması ve yasada öngörülen koşulları taşıması nedeniyle hukuken geçerli olduğuna, sözleşmede satış bedelinin alındığı ikrar edildiğine; Her ne kadar taşınmaz 4753 sayılı yasa gereğince takyidli ise de, sonradan yürürlüğe giren 3083 sayılı Yasanın 26/a maddesi hükmü ile 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu öntedbirler yasasının 766 sayılı tapulama yasasının 33. maddesini değiştiren 20. maddesi hariç diğer maddeleri yürürlükten kaldırıldığına bu durumda mezkür takyidin varlığından söz edilemeyeceğine ve satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı doğduğuna 3083 sayılı yasa yürürlüğe girinceye kadar taşınmazın 4753 sayılı yasa ile takyidli bulunması, satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesi ile birlikte çekişmeli taşınmazın alıcıya teslim edildiğinin ve o tarihten beri bu yerin davacı tarafından kullanıldığının saptanması karşısında, zamanaşımına deyinen savunmanın dinlenme olanağı bulunmadığına; kendi edimini yerine getiren davacı karşı tarafında edimini yerine getirmesini, diğer bir deyimle mülkiyetin adına naklini isteyebileceğine göre, davanın kabulü doğrudur. Ancak, ferağa icbar suretiyle tescil isteklerinde dava değerini satış bedelinin teşkil ettiği ve vekille temsil olunan davacı yararına söz konusu bedel üzerinden nisbi tarife uyarınca vekalet ücreti takdiri gerekeceği düşünülmeden, davalının 11.000 lira maktu vekalet ücreti ile sorumlu tutulması, usul ve yasaya aykırıdır. Bu yönden hükmün Bozulmasında ve yargılamanın tekrarında bir karar görülmediğinden hüküm fıkrasında yazılı (11.000) lira vekalet ücretinin (2400) lira olarak düzeltilmesine ve hükmün, bu düzeltilmiş şekli ile (ONANMASINA) aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 11000 lira duruşma vekalet ücretinin davalı Rahmi Okutur'dan tahsili ile davacı Abdurrahman Aykut'a ödenmesine 17.03.1987 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 11-04-2012, 14:27   #6
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/1983
Karar: 2003/2729
Karar Tarihi: 12.03.2003

ÖZET: Borçlar Kanununa göre, satış akdinin temel unsurları semen ve bedeldir. Eğer bir satış akdinde yasanın öngördüğü anlamda verilen şey karşılığında bedel alınmışsa o akdin tamam olduğu kabul edilecektir. Bu durumda, somut olayda, davalının miras bırakandan aldığı pay karşılığı bir milyar lirayı ödediği, resmi akit tablosuyla belli olduğundan, bu bedelin ödenmediği de iddia ve ispat edilemediğinden, taraflar arasındaki satış aktinin geçerli bir akit olduğu kabul edilmelidir.

(818 S. K. m. 182)

Taraflar arasında görülen davada:

Davacılar, muris Ahmet V.'ın kendilerinden mal kaçırmak amacıyla çekişmeli 3 parsel sayılı taşınmazdaki 193/1062 paydan 93/1062 payını satış gibi oğlu olan davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi A. Sevil Çalıkoğlu tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, işlemin muvazaalı olduğundan bahisle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, tarafların ortak miras bırakan Ahmet V.'ın dava konusu 3 parseldeki, 93/1062 payını bir milyar bedelle, davalı oğluna temlik ettiği, anlaşılmaktadır. Yerinde yapılan keşfte de çekişmeli pay bedelinin bir milyar lira olduğu belirlenmiştir.

Borçlar Kanununun 182. maddesi hükmüne göre semen ve bedel satış akdinin temel unsurlarıdır. Eğer bir satış akdinde yasanın öngördüğü anlamda verilen şey karşılığında bedel alınmışsa o akdin tamam olduğu kabul edilir.

Somut olayda, davalının miras bırakandan aldığı pay karşılığı bir milyar lirayı ödediği, resmi akit tablosuyla bellidir. Bu bedelin ödenmediği de iddia ve ispat edilmiş değildir. Bu durumda taraflar arasındaki satış aktinin geçerli bir akit olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle, 1.4.1974 tarih ½ sayılı İnançları Birleştirme Kararında tanımını bulan muvazaa olgusunun eldeki davada gerçekleştiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harrcın temyiz edene geri verilmesin 12.3.2003 tarihinde oylirliğiyle karar verildi.





Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 11-04-2012, 15:58   #7
eflatun1983

 
Varsayılan

taraflar arasında yapılmış herhangi bir protokol yok, dediğim gibi protokol yapılmasını gerektirir sözlü yahut yazılı bir anlaşma da yok!! aslında müvekkilim tacir olmasa yine bir sıkıntı olacağınıda zannetmiyorum, yargıtayın "bedeli almadım diyen davacının bu iddiasını tapu resmi senedi gücünde bir belge ile ispat etmesi gerekir" şeklinde kararı da var, ancak tarafların tacir olması halinde de aynı hükümler geçerlimidir? yoksa, TTK. hükümleri gereğince defterlerini düzenli tutmayan tacirin bu durumdan doğacak zararlara katlanması mı gerekir?
Old 11-04-2012, 16:16   #8
üye7160

 
Varsayılan

HMK

MADDE 222 - (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
Old 12-04-2012, 08:54   #9
yılmazkan

 
Varsayılan

Sayın Yıldız Hukuk'un açıklamalarında yer alan HMK 222 ticari defterler bakımından çok sıkıntı yaratabilicek hükümler içeriyor. Davacı taraf HMK 222/3'e dayanıyor. Yeni HMK'da ki bu düzenleme hep kafamı karşıtırmıştır. Uygulaması nasıl olacak çok merak ediyordum.
Yanlış anlıyorsam lütfen düzeltin, ilgili fıkraya göre birisine, o kişinin bundan haberi olmasa bile, usulünce fatura kesip kanuna uygun tutulmuş defterlerine usulünce işleyen herkes karşı taraftan hak talep edebilecektir. Ancak TTK 23'de faturayı alan kişi 8 gün içerisinde itiraz etmezse içeriğini kabul etmiş sayılır düzenlemesi vardır. Sizin olayınızda faturaların müvekkilinize teslim edildiği ve itiraz edilmediği noktasında ispat yükü davacı da olmalıdır. Fatura teslim edilmemişse içeriğine itiraz hakkı doğmamış, faturada kesinleşmemiş, yani sahibi lehine hak doğurmayacak demektir. Aksinin kabulü yukarıda açıklamaya çalıştığım sakıncaları doğuracaktır.
Old 12-04-2012, 12:46   #10
eflatun1983

 
Varsayılan

Sayın Yılmazkan, bizim durumumuz biraz daha farklı, fatura bize tebliğ edilmedi ama davacı şirketten almış olduğumuz bir taşınmaz var ve bu durum tartışma götürmeyecek kadar açık! Fakat müvekkilim, şirketi adına aldığı bu taşınmazı ve taşınmaz karşılığı ödediği bedeli resmi olarak şirkete ait hiçbir kayıtta göstermemiş, daha doğrusu kendisine fatura kesilmediğini/kesilmeyeceğini zannettiği için, kendiside taşınmazı satarken KDV ödememek için taşınmazın aldığında ve sattığında kayıt tutmamış. Davacı taraf bunu daha öncesinde planladığından bu davayı açarak taşınmaz bedelini mükerrer olarak tahsil etmeye çalışmaktadır. Ayrıca davacı taraf fatura bedelini talep etmemekte, kesmiş olduğu fatura ile ortada hiç yapılmayan sözleşmenin varlığını ispatlamaya çalışmaktadır. Davacının defterlerinde, -her ne kadar bilirkişi incelemesi yapılmadıysa da- fatura tutarı kadar müvekkil şirketten alacaklı görünmesi muhtemeldir. Ancak müvekkil şirkete ait defterlerde, alınan taşınmaza ait kayıt olmadığı gibi taşınmaz bedelinin de çıkışı yoktur. Fakat tapu resmi senedinde bedelin ödendiği yazılıdır ve gerçekte de bedel tapuda nakit olarak ödenmiştir.
Old 12-04-2012, 12:59   #11
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Defter kayıtları incelense ve davacının ticari defterlerinde alacak görünse dahi bu hususun davacı lehine delil olarak kabul edilebilmesi için HMK.222/2. maddesindeki "defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması" gerekir. Oysa somut olayınızda defter kaydının aksi tapu resmi akit tablosu ile ispatlanmaktadır. Çünkü satış aktinde bedelin ödendiği yazılıdır.KOLAY GELSİN
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sebepsİz ZengİnleŞme- Ttk 644-zamanaŞimi Konusu av.murat kılıç Meslektaşların Soruları 16 23-12-2013 17:49
Sebepsİz ZengİnleŞme Av. Zeynep TÜFEKÇİ Meslektaşların Soruları 8 13-12-2011 17:21
İstİhkak Ve Sebepsİz ZengİnleŞme Davasi avukat esra Meslektaşların Soruları 7 14-07-2009 07:48
Sebepsİz ZengİnleŞme SUDE BETÜL Meslektaşların Soruları 2 11-09-2008 19:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06014109 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.