Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Takibe Itiraz - faturaya dayalı ilamsız takip

Yanıt
Old 30-05-2007, 14:12   #1
avyusuf

 
Varsayılan Takibe Itiraz - faturaya dayalı ilamsız takip

faturaya dayalı ilamsız takipte borcun sebebi kısmına 25.10.2006 tarihli fatura yerine sehven 25.10.2006 tarihli senet yazılmıştır.borçlu " bu senedi kabul etmiyoruz ve icra dairesinin yetksine itiraz ediyoruz borcumuz yoktur" şeklinde itiraz edince takip durdu.yetkili yerin takibin açıldığı icra dairesi olup olmadığı kuşkulu.açacağımız İtirazın iptali davasında borcun sebebi konusunda sehven adi senet yazıldığından fatura dayanak gösterilebilirmi(icra dosyasında baştan beri fatura fot.leri mevcuttur).yetkisizlik ihtimali yüksek olduğuna göre kesin yetkili yerde aynı dosya üzerinden tekrar ödeme emri gönderilebileceğinden yeni ödeme emrinde bu yanlışlık düzeltilebilirmi.yoksa yetkili icra dairesinde yeni bir takip açıp itiraz olursa iptal davasını da oradamı açmalıyım. teşekkürler.
Old 31-05-2007, 14:26   #2
bozoli

 
Varsayılan

fatura ne çeşit bir fatura bilemiyorum ancak
aşağıda fatura ile ilgili bir çalışma sunuyorum size bunu önce bi inceleyin


5.FATURA ÇEŞİTLERİ

Gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse Vergi Usul Kanunu herhangi bir şekilde fatura çeşitlerinden bahsetmemektedir. Sadece VUK. mükerrer md. 257 hükmü yeni belgeler meydana getirme ve mevcutları kısmen veya tamamen kaldırma yetkisini Maliye ve Gümrük Bakanlığı’na vermiştir. Böylece ilgili bakanlık çeşitli belgelerin yanında fatura türleri de oluşturma yetkisine sahip olmaktadır .

Uygulamada ve doktrinde faturanın kullanılış şekline ve amacına göre çeşitli sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre faturalar “Basit Fatura”, “Komisyoncu Alış ve Satış Faturaları”, “İade Faturası”, “İrsaliyeli Fatura”, “Tasdikli Fatura”, “Muvakkat Fatura-Kesin Fatura”, “Kapalı Fatura-Açık Fatura” gibi adlar almaktadır.

A) BASİT FATURA

Basit fatura peşin alışverişler için düzenlenen ve en çok kullanılan fatura olarak ifade edildiği gibi klasik fatura veya adi fatura da denilmektedir.

Uygulamada kullanılmakta olan ve VUK.’da tarif edilen, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere, emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen faturaya; basit fatura denilmektedir. Tacirin TTK md. 23 hükmüne göre kullanacağı ve bu hükmün sonuçlarına tabi olacağı fatura esas itibariyle basit faturadır.


B) KOMİSYONCU ALIŞ ve SATIŞ FATURALARI

Komisyoncu aracılığı ile yapılan mal alımlarında; komisyoncu tarafından, malın alış bedelini, alış giderlerini ve komisyon ücretini göstermek üzere düzenlenen belgeye komisyoncu alış faturası, komisyoncu aracılığı ile yapılan satışlarda, satış tutarı, satış giderleri ve komisyon ücretleri toplamından komisyoncu alış faturası tutarının indirilmesinden sonraki tutarı göstermek üzere düzenlen belgeye komisyoncu satış faturası adları verilmektedir.

C) İADE FATURASI

İade faturası esas itibariyle bir fatura değildir. Şöyle ki, bir mal satımı veya imali veyahut bir menfaat temini karşılığı olarak verilmez. Ancak, bu işlemleri yapan bir şahıs tarafından gönderilen bir fatura karşı tarafça tamamen veya kısmen kabul edilmemesi veya satılan malların herhangi bir sebeple tamamen veya kısmen iade edilmesi halinde, alıcı tarafından hazırlanan ve söz konusu asıl faturanın kısmen veya tamamen kabul edilmediğini veya malın iadesini göstermek üzere hazırlanarak söz konusu işlemlerin muhasebeleştirilmesini sağlayan belgeye uygulamada iade faturası denilmektedir. Bu bakımdan iade faturalarında TTK md. 23/2 hükmünün öngördüğü kanuni karinenin uygulanması da mümkün değildir. Zira bir mal satımı veya imali yahut bir menfaat temini karşılığı olarak verilmeyen ama şekli olarak faturaya işlenen bir hususta karinenin doğduğu kabul edilemez .

D) İRSALİYELİ FATURA

Sevk irsaliyesi, ticari emtianın bir yerden başka bir yere nakli sırasında düzenlenmesi ve VUK md. 230’a göre emtia ile birlikte bulundurulması zorunlu olan bir vesikadır. Sevk irsaliyesi, malların nakli sırasında vergi mevzuatı bakımından kontrol edilebilmesi ve fatura uygulamasının denetlenebilmesi için VUK tarafından ihdas edilmiş bir belgedir. Söz konusu belgenin numarasının faturada bulunması VUK md. 230 f.5 b.1’e göre şarttır. Aksi taktirde faturada VUK’ nun düzenlediği asgari şartlar bulunmadığından fatura, vergi mevzuatında fatura hükmünde olmayacaktır. Ayrıca sevk irsaliyesine, müşteri adresi, vergi dairesi ve hesap numaralarının yazılmaması halinde sevk irsaliyesi hiç düzenlenmemiş sayılır . Buna karşılık TTK hükümlerinde sevk irsaliyesi ile ilgili bir hüküm bulunmadığından, sevk irsaliye numarasının faturada bulunup bulunmaması TTK bağlamında bir hüküm doğurmaz. Sevk irsaliyesi TTK yönünden, irsaliyenin alıcı tarafından imzalanması gibi durumlarda malın teslim edildiğini tevsike yarayacak bir yazılı deli rolü oynar.

E) TASDİKLİ FATURA (KONSOLOSLUK FATURASI)

Orijinal fatura veya tasdikli fatura olarak da tanınan bu fatura; alıcı ve satıcını iki ayrı ülkede bulunması halinde; satıcının gümrük işlemlerini kolaylaştırmak için satıcı tarafından tanzim edilerek kendi ülkesindeki alıcının konsolosluğuna tasdik ettirerek alıcıya gönderdiği faturadır . Bu faturalar aynı zamanda malın menşeini de göstermeye yararlar .


F) MUVAKKAT FATURA-KESİN FATURA

Siparişi yapılan, ancak, teslim işlemi henüz tamamlanmadığı için kesin bir nitelik kazanmamış ticari işlemleri göstermek amacıyla düzenlenen belgeye muvakkat fatura denir.

Muvakkat ve kesin fatura kavramları hukuki bir terim olarak deniz ticaret hukukunda geçmektedir (TTK md, 1150, 1157, 1158). Bu hükümler deniz aşırı satış mukavelelerinde “tartı üzerinden ödeme” ve “tahminen” veya “kat’iyen muayyen miktar” kayıtları koyma imkanı tanımış, bu kayıtların olması halinde satılan malların kesin miktar ve bedelleri teslim alınıncaya kadar muayyen olmadığı ve bu arada TTK md. 1150 amir hükmüne göre faturanın ibrazı mecbur bir vesika olması nedeniyle muvakkat bir fatura tanzimini öngörmüştür. .

TTK md. 1157 hükmüne göre “Satış bedeli tutarının boşaltma zamanında tahakkuk edecek veya kabul edilecek tartı üzerinden ödeneceğine dair olan şart muteberdir. Bu suretle mukavele münderecatına göre muvakkat bir fatura tanzim edilerek vesikaların ibrazında ödenecek olan para, satış bedelinin yüzde yetmiş beşi ile doksanı arasında bir noksanla tayin olunur. Malların ulaştığı limanda taraflar veya acente yahut temsilcileri hazır olduğu halde usulü dairesinde tartısı yapıldıktan sonra kat’i fatura tanzim olunur. İki fatura tutarı arasındaki fark, malların teslim alınması tarihinden itibaren sekiz gün içinde icabına göre alıcı tarafından ödenir veya satıcı tarafından kendisine geri verilir.”

G) KAPALI FATURA- AÇIK FATURA
(AKİDE EDİLMİŞ FATURA-AKİDE EDİLMEMİŞ FATURA)

Ticaret kanunumuzda ve Vergi Usul Kanunumuzda açık fatura ve kapalı fatura kavramları bulunmamaktadır. bu kavramlar ticari örf ve adet hukukundan doğmuştur.

Uygulamada peşin olan satışlarla veresiye satışları birbirinden ayırt etmek üzere başlatılan açık fatura, kapalı fatura ayrımı sonucunda bir örf ve adet hukuku meydana gelmiştir.

Bir fatura düzenlendiği zaman VUK md. 231 hükmüne göre faturanın baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya yetkili olanların imzasının bulunması gerekir. Bu fatura VUK md. 229’a göre müşterinin borçlandığı meblağı göstermektedir. Bu iki ifadeyi ve yasa hükmünü dikkate alarak düşündüğümüzde, bir faturanın düzenlenerek baş tarafının iş sahibi veya adına yetkili kimselerin imzası ile müşteriye verilmesi halinde, bu fatura müşterinin borçlandığı meblağı göstermektedir. Yani bedeli satıcı tarafından tahsil edilmemiştir. Piyasa düzenindeki ifadesi ile bu fatura, açık faturadır .

Ankara Ticaret Odası tarafından alınan 21.12.1948 gün ve 6 no.lu teamül kararı özeti aşağıya çıkarılmıştır.

“Ticarethane tarafından satışı yapılan mallara ait fatura muhteviyatı alıcı tarafından ödendiğinde, bayi tarafından faturanın altına damga pulu yapıştırılarak tarih, ticarethane klişe ve mührü ile birlikte salâhiyettar olan tarafından imza edilerek pul iptal olunur. Bu şekilde faturaya bedeli alınmış(kapanmış, akide edilmiş) fatura denir. Bedeli alınmıştır kaydını ihtiva etmeyen faturada damga pulu üzerine ticarethane klişe veya mührü ve salahiyetli olanın imzası mevcut olduğu taktirde, bu kaydın mevcut olmaması bir hüküm ifade etmez. Yani fatura bedeli ödenmiş, akide edilmiş sayılır.”

Ankara Ticaret Odası tarafından alınan bu karar ile açık/kapalı fatura konusunda bir teamül oluşmuştur. Yargıtay’da bir kararında şöyle demektedir. “… Ticaret Odasının 21.12.1948 gün ve 6 sayılı kapalı faturanın ödemeye karine teşkil ettiğine ilişkin teamül kararına aykırı bir yerel örf ve teamülün bulunmadığının da belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu nedenle kapalı faturanın ödemeye karine teşkil ettiği ve bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanmadığı gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar tesisinde isabet görülmemiştir . Yine başka bir kararında Yargıtay, “…Davacı satıcı, davalı alıcının almış olduğu ekmek bedelini ödemediğini ileri sürmüş ve davalıda, faturalarla bedelin ödendiğini savunmuştur. Taraflar delillerini ibraz etmiş ve incelenen belgelerin suret olduğu anlaşılmıştır. Taraflar bu delillere dayanmış olmasına göre delillerin asılları getirilmesi ve faturaların kapalı olup olmadığı belirlenmelidir. Kapalı fatura ibrazı halinde, bu faturaların davalı alıcı tarafından ödendiğinin kabulü gerekir. Aksi halde, yani açık ise bu taktirde de satış bedelinin ödenmediğinin kabulü ile ispat ehliyetinin davalıya düştüğünün kabulü zorunlu olur .

6. TEYİT MEKTUBU

Türk Ticaret Kanunu md. 23/3 de teyit mektubu düzenlenmiştir. Teyit mektubu ile oluşan sözleşme artık yazılı bir delil niteliği kazanır. Bu yazılı sözleşmenin aksinin ispatı teyit mektubuna itiraz etmeyen tarafa düşer. Aksinin ispatı kanuni delillerle mümkündür. Eğer, teyit mektubuna sekiz gün içinde itiraz edilirse, bu durumda yazılı delilin oluşmamış olduğunu kabul etmek gerekir .

Yazılı bir sözleşmenin teyit mektubu gönderilerek değiştirilmesi mümkün değildir. Ancak, bu yazılı sözleşme taraflarca sözlü olarak değiştirildiği ve ayrı bir sözleşme yapıldığı ileri sürülerek bu sözlü sözleşmeden söz edilerek fatura değil, teyit mektubu gönderilir ve sekiz gün içinde itiraz edilmezse yazılı sözleşmenin değiştiğinin kabulü gerekir. Fakat bu husus resmi şekle veya kanuni yazılı biçime bağlı ise, sözlü değiştirilmesi imkânsız bulunmakla gönderilen teyit mektubu herhangi bir hüküm ifade etmeyecektir .

Teyit mektubuna yapılacak itiraz, mektubun alındığı günden itibaren sekiz gündür. Sözü edilen sekiz günün hesabında BK md. 76 uyarınca tebliğ günü sayılmaz. Ertesi günden itibaren tatil günleri de sayılmak suretiyle hesap edilir. İtirazın sekiz gün içinde yazılması yeterlidir. Bu itirazın sekiz gün içinde diğer tarafa ulaşması gerekmez.

İKİNCİ KISIM
FATURA KAPSAMI, ŞEKLİ,
NİZAMI VE FATURA KULLANMA
MECBURİYETİ

1) FATURANIN KAPSAMI ve ŞEKLİ

TTK. md. 23, faturanın şeklini açıklamamış ancak ikinci fıkrasında faturanın münderecatından bahsetmiştir. Faturanın kapsamı, şekli ve faturanın düzenlenmesinde uygulanacak esaslar VUK. Uygulaması bakımından VUK md. 230 ve 231 hükümlerinde teferruatlı bir tarzda ele alınmıştır.

VUK. Faturayı sıkı sıkı şekle bağlı bir evrak olarak nitelendirmiş, şekle uygun olmayan faturaları ise vergi cezaları bakımından suç saymış ve bunun cezai müeyyidelerini düzenlemiştir. Buna karşılık TTK faturayı kıymetli evrakta olduğu gibi sıkı sıkıya şekle bağlı evraktan saymamış, hatta şekli ve muhtevası bakımından açıklayıcı hükümlere de yer vermemiştir. Bu bakımdan faturanın münderecatından sayılan hususların belgede bulunmamasının TTK md.23 hükmündeki kanuni karinenin mevcut olup olmaması sonucundan başka bir müeyyideye de bağlamamıştır .

Doktrinde faturanın şekli ve muhtevası konusunda VUK’a atıf yapılmakta ve faturanın şekli ve muhtevasının da bu kanuna uygun olması gerektiği ifade edilmektedir. Ancak söz konusu şekil şartlarına uymamanın da müeyyideler bakımından her iki kanun uygulamasının farklı olduğu da belirtilmekte, imzanın bulunmaması, satılan malın nev’inin gösterilmemesi, bedelinin belirtilmemesi, yapılan işin nitelik ve niceliği ile ücretinin gösterilmediği faturaların geçersiz sayılması hem VUK md. 229 hem de TTK md.23 hükümleri gereğince zorunlu olduğu, buna karşılık malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren on gün içinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılmasının sadece VUK md. 30, 352, 353gereği vergi usulsüzlük cezalarının uygulanması bakımından geçerli olup, TTK bakımından faturanın yok sayılmasını gerektirmeyeceği savunulmaktadır .

A) T.T.K.’YA GÖRE FATURA’NIN KAPSAMI ve ŞEKLİ

TTK’da faturanın şekli ve kapsamı hususunda özel bir hüküm olmadığı gibi, faturayla ilgili TTK md. 23, 66,1147, 1150, 1154, 1157, 1208, 1443 hükümlerinde de bir düzenleme bulunmamaktadır. Sadece TTK md. 23 hükmünde faturanın münderecatından bahsedilmiştir. Bu konuda bir sonuca varabilmek için Yargıtay kararları ile doktrin bize yol gösterecektir. Bu bağlamda faturanın münderecatında bulunması gereken asgari bilgi ve kayıtlar şunlardır:

a) Faturayı düzenleyen tacirin ticaret unvanı ve imzası
b) Faturayı alan tacirin ticaret unvanı ve imzası
c) Tanzim tarihi
d) Satılan veya üretilen malın veya yapılan işin yahut sağlanan menfaatin nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı
e) Talep halinde bedelin ödendiği kaydı
f) Vade farkı


a) FATURAYI DÜZENLEYEN TACİRİN TİCARET UNVANI ve İMZASI

Kayıtları tevsik eden bir belgenin kimin tarafından düzenlendiğini göstermemesi düşünülemez. Bu bakımdan delil olarak kullanılabilecek bir belgeyi düzenleyen tacirin ticaret unvanının ve bu unvan ile birlikte kullandığı imzasının faturada bulunması şarttır.

TTK md.20/1 ve TTK md. 41 hükümleri ile beraber değerlendirirsek faturayı düzenleyenin ticaret unvanını ve imzasını ihtiva etmeyen bir yazının fatura olarak nitelendirilmesi mümkün olmayacağı gibi herhangi bir belge vasfı da düşünülemez.

b) FATURAYI ALAN TACİRİN TİCARET UNVANI

Faturanın kim için düzenlendiğini faturada belirtilmesi de hem mutat hem de eşyanın tabiatı icabı zorunludur. Tacirin düzenlediği fatura hem kendi defterlerinde hem de kim için tanzim edildi ise o tacirin defter kayıtlarının dayanağı olacaktır.

Faturayı alan kimse tacirse ve ticari işletmesi dolayısı ile alıyorsa TTK md. 41/1 hükmü uyarınca adına fatura tanzim edilenin ticaret unvanının faturaya yazılması gerekir.

Buna karşılık adına fatura tanzim edilen kimse tacir değilse, ticaret unvanı da söz konusu olmayacağından, ticaret unvanının yerine fatura alanın kimliğinin belirtilmesi yeterli olacaktır.

İşi yaptıran veya mal satın alan veya imal ettiren yahut bir menfaat temin ettiren kişinin faturayı dilediği kişi adına tanzim ettirmesine de hukuki bir engel yoktur. Yargıtay da aynı görüştedir. “… İşin faturasının, işi yaptıranın dilediği kişi adına ve olayımızda davalı malik bulunduğu için, onun adına tanzim edilmesine yasal bir engel bulunmamaktadır.”

c) TANZİM TARİHİ

Faturada tanzim tarihinin gösterilmesi de TTK’ na göre zorunludur. TTK md. 68 hükmüne göre; “Defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden halefleri, defterleri son kayıt tarihlerinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kâğıtları tarihlerinden itibaren on yıl geçinceye kadar saklamaya mecburdurlar.” Bu hükümde belirtilen kâğıtlardan bir tanesi de şüphesiz faturadır. Ayrıca tacirin tutmak zorunda olduğu defterlerden yevmiye defterini düzenleyen TTK md. 70’e göre; “Yevmiye defteri, kayda geçirilmesi gereken muameleleri vesikalardan çıkararak tarih sırasıyla ve madde halinde tertipli olarak yazmaya mahsus defterlerdir.” ifadesi yer almakta, bu ifadede kayıtların açıkça bir tarih sırasıyla yazılması emredilmektedir. Bu kayıtları tevsik edecek belgelerin bu arada faturalarında bir tanzim tarihi ihtiva etmesi, tacirin hem aldığı hem de verdiği faturalar için kanuni zorunluluk haline gelmektedir .

VUK md.231 faturanın malın satılması, imal edilmesi veya hizmetin görülmesinden itibaren on gün içinde düzenlenmesini amirken, TTK’ da faturanın düzenlenme süresi ile ilgili bir açıklık bulunmamaktadır. ancak TTK md. 23 hükmünün lafzından ve ruhundan faturanın karşı tarafça istendiği anda tanzimi gerekir. Bu bakımdan TTK’ na göre faturaya konacak tarihte malın satıldığı veya üretildiği yahut hizmetin görüldüğü tarih konuşabileceği gibi tanzim edildiği tarihin de konulması mümkündür.

d) SATILAN veya ÜRETİLEN MALIN veya YAPILAN İŞİN yahut SAĞLANAN MENFAATİN NEVİ, MİKTARI, FİYATI ve TUTARI

Tacir faturayı ne için tanzim ettiğini, başka bir değişle, imal ettiği veya sattığı malı yahut gördüğü işi ya da temin ettiği menfaatin nev’ini, miktarını, fiyatını ve tutarını faturada göstermek zorundadır. Yargıtay bir kararında, “…Birim fiyat ve miktar göstermeyen faturanın gerçekliği hakkında duraksamaya yol açmıştır. Davalı da alınan faturanın tedarik edilmiş olduğu iddiasında bulunduğuna göre, istinabe suretiyle faturanın menşeinin ehil bir bilirkişi marifetiyle araştırılması; mahallinde yapılan 2 keşif sonucu alınan raporlar arasındaki çelişki üzerinde durularak yapılmışsa gerçek gider bulunarak hüküm tesisi gerekirken soyut fatura esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.” demektedir. TTK md. 23 hükmünün amacı tacirin mal satımı, imal etmesi ve bir hizmet görmesi ve bunların karşılığında bir bedel aldığı gelirini takip etmesi gibi ticari muamelelerdir .

TTK md.66 hükmü, tacirin ticari defterlerini Türkçe olarak tutması gerektiğini emredici bir mahiyette bildirmektedir. Lakin bu husus faturalar içim öngörülmediği gibi, aksi düşünülse bile faturada bedelin döviz cinsinden yazılması onun Türkçe olmasına engel teşkil etmemektedir. Bu bakımdan faturadaki bedel ve tutarın döviz cinsinden yazılmasına hiçbir kanuni engel yoktur .

e) TALEP HALİNDE BEDELİN ÖDENDİĞİ KAYDI

Tacirin sattığı veya ürettiği mal veya yaptığı iş yahut sağladığı menfaat karşılığında bir bedel talep edilecektir. Bu husus ticari hayatın bir gereği olduğu gibi TTK md. 22 hükmünün de bir sonucudur. Söz konusu hükme göre; “Tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret isteyebilir. Bundan başka, verdiği avanslar veya yaptığı masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.” Bütün bu bedel ve ücretlerin kayıtlara geçirilmesi ve tevsiki için fatura tanzimi ve faturada talep ettiği ücret yahut yaptığı iş veya sağladığı menfaatin bedeli veya ürettiği yahut sattığı malın fiyatını göstermek zorunda olduğu gibi, bunların tahsil edilmiş olması durumunda fatura bedelinin ödendiğinin faturada gösterilmesi TTK md. 23 hükmünün ifade ettiği bir husustur.


f) FATURADA VADE FARKI

“Hilafına mukavele mevcut değil ise, satılan alıcının yedine girince satıcı semene müstahak olur”(BK md. 210/1). Bu hükme göre satılan malın alıcının eline geçmesi ile satıcı bedele hak kazanır ve alıcının da bu anda bedeli ödemesi gerekir. Ancak yine kanun hükmü sözleşme ile bu kuralın aksinin kararlaştırılabileceğini ifade etmektedir. Peşin ödenmesi gereken semenin belirlenen tarihte ödenmemiş olması nedeniyle, faiz ödeme borcunun dışındaki ek külfet ve nakdi ödemeye vade farkı adı verilmektedir .

Alacaklının vade farklı talep edebilmesi için;

a) Taraflar arasında bir fatura verilmesini gerektiren akdi bir ilişkinin bulunması,
b) Bu akitte bedelin peşin veya belirli bir tarihte ödenmesi kararlaştırılmış olmalı,
c) Bedel henüz ödenmemiş olmalı,
d) TTK. md. 10 hükmüne göre aksine mukavele yoksa ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar, demektedir. Bu bağlamda süresinde ödenmeyen semen ile ilgili vade farkının alacağına dair alım satım sözleşmesinde açık hüküm bulunmalı veya
e) Bir cari hesap sözleşmesi bulunmalı
f) Vade farkı uygulaması, taraflar arasında sürekli uygulama şeklini almış ve bu uygulama taraflarca benimsenmiş olmalıdır.

Yargıtay 11. H.D. ise vade farkı, bazen hukuken ödenmesi gereken ve oranı sözleşme ile belirlenen bir temerrüt faizi niteliğinde kabul etmekte bazen de vade farkına temerrüt faizi denilmesini mümkün olmadığı, mal bedelinin geç ödenmesi nedeniyle borçluya tanınan vade nedeniyle, satış bedeline yapılan ilave olup, vade farkı ile birlikte satış bedeli oluşturduğu görüşü hâkim olmakta, ilgili kararın karşı oy gerekçesinde de bu vade farkı, satış bedeli olmayıp, satış bedelinin belli taksitlerde ödenmesi nedeniyle taraflarca kararlaştırılan bir sözleşme olduğu savunulmaktadır . Hukuk Genel Kurulu ise vade farkını temerrüt faizi olarak nitelemektedir . Söz konusu kararda vade farkının hukuki niteliği konusunda görüş birliği olmamasına rağmen faturada vade farkının bulunması halinde bunun geçerli olduğunu ve faturaya itiraz edilmemekle birlikte vade farkının da kabul edileceği sonucuna varılmaktadır.

B) V.U.K.’NA GÖRE FATURANIN KAPSAMI ve ŞEKLİ

Vergi mevzuatı ve uygulamasında, faturanın şekli ve kapsamı VUK md. 230 hükmünde düzenlenmiştir. VUK.’da yer alan hükümler yalnız vergi hukuku bakımından değil, dolaylı olarak, özel hukuk bakımından, özellikle muhasebe hukuku yönünden önemlidir ve TTK.’nın bu husustaki boşluğunu doldurmaktadır. VUK. Md. 230 hükmüne göre faturada;

a) Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası
b) Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası
c) Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası
d) Malın veya işin nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı
e) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, bulunması gerekir.
Vergi Usul Kanunu’nun230. maddesi faturada bulunması gereken asgari şartları belirtmekte, buna mukabil fatura düzenleyen mükelleflerin faturalara, kanun ve mevzuata aykırı olmamak ve fatura ile bağdaşmak şartı ile VUK. Md. 230’da belirtilenden başka kayıtları da yazması mümkündür . Buna mukabil, VUK. Md. 230 hükmünde belirtilen hususlardan birinin eksik olması halinde, düzenlenen belgenin VUK. bakımından fatura olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Danıştay’ın da yerleşik içtihatları bu doğrultudadır. Şöyle ki; Danıştay 4. Dairesi “…Fatura ve diğer tevsik unsuru belgelerin Kanunun öngördüğü şekilde düzenlenmemesi; diğer bir ifade ile, gerekli bilgileri ihtiva etmemesi, bunların hiç düzenlenmemiş olması hükmündedir .” kararını vermiştir. Başka bir kararında Danıştay 13. Dairesi, üzerinde tarih yazılı olmayan belge fatura nizamına uygun bir belge olarak kabul edilemez , demektedir. Yine 4. Daire bir kararında, faturalardan birinde tarih yazılmamış olması halinde, bu faturanın düzenlenmemiş hükmünde sayılarak… , şeklindedir.

2. FATURA KULLANMA MECBURİYETİ ve DÜZENLEME SÜRESİ

A) FATURA KULLANMA MECBURİYETİ

VUK. Md. 232 hükmü fatura kullanma mecburiyetinden bahsedilmekle birlikte bu husus bir taraftan fatura düzenleme diğer taraftan da fatura alma zorunluluğunu ifade etmektedir.

Türk Ticaret Kanunu ise sadece tacir için fatura verme mecburiyetini öngörmüştür . TTK. md. 23 hükmünden sadece faturanın karşı tarafın isteği üzerine tacir tarafından verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak aynı kanunun 66. maddesinin 2. fıkrası tacirler için fatura alınmasını ve saklanmasını hükme bağlamıştır. VUK. Md. 227/1 hükmü, aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsiki mecburidir, hükmünü amirdir.

Yukarıda zikredilen maddeler bağlamında fatura kullanma mecburiyeti sarih bir şekilde meydana çıkmakta, hatta VUK bakımından fatura vermemenin cezai müeyyidelerinin olduğu kanun koyucu tarafından VUK’nun çeşitli maddelerinde belirtilmektedir.

B) FATURA DÜZENLEME SÜRESİ

Türk Ticaret Kanunu’nda fatura düzenleme ile ilgili herhangi bir süre mevcut değildir. Buna karşılık VUK. fatura verme mecburiyetini md. 231/5 de 10 günlük süre ile sınırlı tutmuştur. Bu süre içinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.

ÜÇÜNCÜ KISIM
FATURAYA İTİRAZ


1. FATURAYA İTİRAZ ŞARTLARI

Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin 2. fıkrası ”Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” hükmü çerçevesinde bir faturanın içeriğine itiraz etme durumunu konu etmiştir. Münderecattan maksat, faturanın içeriğindeki bilgilerdir..

Faturaya itiraz için gerekli şartları şöyle sıralayabiliriz.

A) FATURAYA İTİRAZ İÇİN GEREKLİ SÜRE

TTK. md 23/2 ile getirilen hükme göre fatura münderecatına itiraz için, faturanın tebliği tarihinden itibaren sekiz gün içinde itirazın yapılmış olması icap etmektedir. Mezkûr maddede faturanın münderecatına sekiz günlük itiraz süresinden bahsedildiğine göre, bu sekiz günlük sürenin tespiti önem kazanmaktadır. Sekiz günlük sürenin belgelerle tespit edilme gerekliliği aşikârdır. Bu sebeple düzenlenen fatura karşı tarafa gönderilirken, muhatap tarafından teslim alınış tarihini belli edecek şekilde gönderilmesi, dolayısı ile gönderiliş şeklinin iadeli taahhütlü mektupla veya noter vasıtası ile yahut kargo ile gönderilmesi gerekmektedir. Bunların yanında fatura muhataba bir zabıt ile bizzat teslim edilmesi de imkân dâhilindedir.

B) FATURANIN İÇERİĞİ

Faturanın içeriği (münderecatı) ikinci kısımda ayrıntılı bir şekilde incelenmiş olduğundan burada sadece ana hatları ile değinilecektir.

TTK’da fatura münderecatının nasıl olması gerektiği hususunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay kararları ve doktrin eşliğinde fatura münderecatında asgari olarak;

a) Faturayı düzenleyen tacirin ticaret unvanı ve imzası,
b) Faturayı alan tacirin ticaret unvanı ve imzası,
c) Tanzim tarihi,
d) Satılan veya üretilen malın veya yapılan işin yahut sağlanan menfaatin nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı,
e) Talep halinde bedelin ödendiği kaydı,
f) Vade farkı,

bulunması gerekmektedir.

VUK bakımından ise fatura münderecatının nasıl olması gerektiği VUK. Md. 230 da ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Bunlar;


a) Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası
b) Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası
c) Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası
d) Malın veya işin nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı
e) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarasıdır

2) FATURAYA İTİRAZ EDİLMESİ

TTK.’da faturaya itiraz 23. maddenin ikinci fıkrasında işlenmiş olsa bile bu itirazın şekli ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır .

Faturaya itiraz, faturayı tanzim edene yahut yetkili temsilcisine yapılmalıdır. Faturayı alan tarafın her şeyden önce faturayı tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz ettiğini belgelemesi gerekmektedir. Ayrıca, faturanın münderecatına yapılacak olan bir itirazın, karşı tarafa bildirilebilmesi, diğer bir anlatımla faturayı düzenleyen tarafa faturanın münderecatına yapılan itirazın izah edilebilmesi için anlatılması gereken bütün konuların belirtilmesi gereği en azından tarafların anlaşabilmesi açısından önem arz etmektedir.

Faturaya itirazın bir şekil şartına tabi olup olmadığı tartışmalı olmakla birlikte, çoğunluk faturaya itirazın yazılı şekilde yapılması gerektiğini ifade etmektedir . Fatura ile uğraşanların genellikle tacir oldukları ve Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde belirtilen tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülükleri sebebi itirazın yazılı yapılması gerektiği düşünülmelidir.

Faturayı alanın itiraz etmiş olması halinde artık karşı tarafın fatura münderecatını kabul etmiş sayılması söz konusu olmadığı gibi karşı tarafında itiraz ettiği hususları ispat külfeti yoktur. Aksine MK. md. 6 hükmüne göre; “Kanun aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmü gereğince, fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen kimse ispat etmek zorunda kalacaktır. İspat vasıtası olarak da faturadan başka kanuni delillere dayanmak durumundadır. Yargıtay da itiraza uğrayan faturanın davalı aleyhine delil olarak kabul edilemeyeceği görüşündedir. 13. H.D. bir kararında “…İtiraza uğrayan faturalar davalı aleyhine delil olarak kabul edilemez. ”

Faturaya yapılacak olan itirazın muhatap tarafından teslim alındığını belgeleyebilmek için, faturayı iadeli taahhütlü mektup ile veya noter vasıtası ile yahut kargo kullanarak göndermek veyahut zabıt karşılığı bizzat teslim etmek gerekmektedir.

3) FATURAYA İTİRAZ EDİLMEMESİ

Fatura münderecatına itiraz edilmiş olması ya da edilmemiş olması faturayı düzenleyen açısından kendisi için delil olma niteliğini değiştirmeyecektir.

Türk Ticaret Kanunu md.23/2 uyarınca fatura münderecatına sekiz gün içinde itiraz etmeyen kimse, fatura münderecatını kabul etmiş sayılır. Burada önemli olan, alıcı ile satıcı arasına oluşan ticari ilişki sonucunda düzenlenen faturanın bu ilişkinin şartlarına uygun olması durumudur. Uygunluk mevcutsa ve yasaya göre, itiraz süresi olan sekiz gün içinde itiraz edilmeyen faturanın münderecatı kabul edilmiş olmaktadır.



DÖRDÜNCÜ KISIM
FATURANIN DELİL NİTELİĞİ

1. FATURANIN İSBAT VASITASI OLMA ÖZELLİĞİ

Faturanın ispat vasıtası olma özelliği esasen kendisinden sadır olmayan bir kimsenin, TTK md. 23 hükmü gereğince sekiz günlük süre içinde itiraza uğramaması sonucu aleyhine delil olabilmesinden ileri gelmektedir. Faturanın kendisinden sadır olan fatura tanzim eden aleyhine delil olması genel olarak belgelerin delil özelliğinin tabii bir neticesidir.

A) GENEL OLARAK DELİL ve İSBAT

Genel manası ile delil ve ispat, ihtilaf mevzuu olan maddi veya hukuki vakıanın olduğu veya olmadığı hususunda hâkime kanaat verecek delil ve karineleri arz etmek, hâkimin kanaatini bu noktaya çekmektir .

Özel hukukta delil ve karineler, ispat için Usul Hukukunun izin verdiği vasıtalarla yerine getirilir. Maddi hukuk bir hakkın doğumunu veya son bulmasını belli vakıaların varlığına bağlı tutmuştur. İşte delillin konusu da bu maddi vakıalardır ve bu vakıalar hakkında delil gösterilir. Gösterilen delil ile vakıa ispat edilirse, artık mahkeme o vakıanın hukuki niteliğini belirleyerek ispat eden taraf lehine hüküm verir .

Deliller kesin delil ve takdiri delil olmak üzere iki türlüdür. İkrar, kesin hüküm, senet, yemin ve ticari defterler kesin delillerdir. İddianın ispatı için gösterilen kesin deliller hâkimi bağlar ve bu halde hâkimin takdir yetkisi yoktur. Tanık, bilirkişi, keşif vs. ise hâkimin takdirine bağlı olan delillerdir. Bu bilgiler ışığında fatura tanzim eden tacir için senet mahiyetindedir ve kesin delil niteliğindedir.

İspat vasıtalarından biri de karinelerdir. Karine belirli bir olaydan, belirli olmayan diğer bir olay için çıkarılan sonuçtur . Maddi ve kanuni karine olmak üzere ikiye ayrılır. Maddi karineler hayat tecrübelerinden çıkan karineler olup bu husus hâkim tarafından tespit ve takdir olunur. Kanuni karineler ise, kanunun açıkça bir olayı, başka bir olayın olduğuna veya olmadığına delil olarak göstermesidir. Kanuni karinelerde aksinin ispat edilebilip edilememesine göre kat’i karine ve adi karine olarak ikiye ayrılır.

TTK. md 23 hükmüne göre tacir kendisine tebliğ edilmiş ve kendisi adına tanzim edilmiş faturaya sekiz gün içinde itiraz etmemesi halinde, bu fatura münderecatını kabul etmiş sayılacağına dair olan kanuni karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.

B) FATURAYA İLİŞKİN KARİNE

Fatura, normal olarak tanzim eden aleyhine yazılı delillerdendir. Bu münasebetle fatura, ispat hukuku bakımından senet mahiyetindedir ve kat’i delil teşkil eden yazılı ispat vasıtasıdır.

Fatura, aynı zamanda kendisinden sadır olmakla birlikte iddiasını ispat için, kendisi lehine delil teşkil edebilecek yazılı ispat vasıtası olabildiği gibi, kendisinden sadır olmamakla beraber belirli şartlar altında adına tanzim edilen tacirin de lehine veya aleyhine yazılı delil olabilme özelliğine sahiptir. Yazılı delilin kendisinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil edebileceği, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olabilme özelliği TTK md. 23/1 hükmünün düzenlediği karineden doğan ve faturayı alan, bununla beraber sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine öngörülmüş karinedir.

TTK md. 23 hükmü uyarınca öncelikle, faturayı alan kimsenin sekiz günlük süre içinde itiraz hakkı bulunduğu, ikinci olarak da, bu süre içinde itiraz yapılmamışsa faturayı alan kimsenin fatura münderecatını kabul etmiş sayılacağı ifade edilmiştir.

Faturaya itirazın yapılması durumunda, vesikanın doğruluğunu faturayı tanzim edenin ispat etmesi gerekmektedir. Çünkü MK. Md. 6 hükmüne göre müddei iddiasını ispat ile mükelleftir.

Lakin faturaya itiraz edilmemişse, artık faturayı tanzim eden vesikanın doğruluğunu ispat zorunda olmayıp, eğer doğru olmadığı iddia ediliyorsa, bunu iddia eden yani faturayı alan kimse aksini ispat etmek durumunda kalacaktır. Çünkü TTK md. 23/2 hükmü burada MK md. 6 hükmündeki “kanunun aksini belirtmesi” durumunu göstermekte ve bu suretle ispat yükü yer değiştirmektedir .

C) FATURAYA İLİŞKİN KARİNENİN SIHHAT ŞARTLARI

TTK md. 23 hükmünün fatura için öngördüğü kanuni karineden söz edebilmek için birtakım unsurların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

a) TARAFLAR ARASINDA TEMEL BORÇ İLŞİKİSİNİN MEVCUDİYETİ ve İSPATI

Faturayı tanzim eden ile adına fatura tanzim edilen arasında bir akdi ilişkinin bulunması ve faturanın bu akdi ilişkinin ifası ile alakalı olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Temel borç ilişkisi dediğimiz bu hususun kimin tarafından ve hangi vasıtalar ile ispat edileceği önem arz etmektedir .

Fatura bir akit olmayıp, akdin ifasını gösteren bir belge olduğundan ihdası muteber bir borç ilişkisinin varlığına bağlıdır. Fatura tanzim eden ile adına fatura tanzim edilen arasında böyle bir borç ilişkisi bulunmaması halinde faturanın hukuki bir sonuç doğurmasından söz edilemez. Geçersiz bir sözleşmeye sekiz gün içinde itiraz edilmemesi muteber olmayan sözleşmeye geçerlilik bahşetmez. Yargıtay, alınan bir faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde, o faturanın münderecatının kabul edilmiş sayılacağına dair TTK. md. 23/2 hükmü, sadece geçerli akitler hakkında uygulanabilir , demektedir. Temel bir borç ilişkisine dayanmayan bir faturaya itiraz edilip edilmemesinin de bir kıymeti bulunmamaktadır. TTK md. 23 hükmünün düzenlediği ve madde metninden anlaşıldığı üzere, faturanın, onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için borç doğurucu bir hukuki işlemin bulunması ve bu hukuki ilişkiye istinaden verilmesi şarttır. Mezkûr hukuki ilişki, bir akittir. Yargıtay, tazminat niteliğindeki alacakların fatura konusu olamayacağın belirtmiştir .

aa) İspat Yükü

Faturayı verenin karşı tarafla olan sözlü veya yazılı olsun, faturanın sebebi olan akdi ilişkiyi de ispat etmesi gerekir. Temel borç ilişkisinin ispatı ve ispat yükü esas itibari ile genel hükümlere tabidir.

Yargıtay, karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde, davacının (faturayı tanzim edenin) önce akdi ilişkiyi ispat etmesi gerektiği görüşündedir. Bu bağlamda bir kararında 11. H.D., “Karşı taraf akdi ilişkiyi inkar ettiği takdirde, faturanın tebliğ edilmiş olması, malın teslim edildiğini kanıtlamaz. Davacının önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. ”demektedir. burada temel borç ilişkisinin yazılı veya sözlü bir akde dayanıp dayanmadığı önem taşımamaktadır. Esasen taraflar arasında yazılı bir akdin bulunması halinde, temel borç ilişkisi zaten bu akit ile ispat mümkün olduğundan ispat yükünün kimin üzerinde olduğu pratik bir önem arz etmeyecektir. İtiraz edilmemiş olsa dahi fatura, akdin ifası ile ilgili bir belge olduğu için akdin şartlarını değiştirmeyeceğinden, ihtilafın çözümünde esas alınan yazılı akit olacaktır. Fatura burada sadece akdin ifası ile ilgili hususların ispatında delil kuvvetine sahip olur. Yoksa akdine salsı unsurlarını ihtiva eden kısmı hakkında TTK md. 23/2 hükmündeki karine bahis konusu olmaz .

Temel borç ilişkisinin sözlü bir akde dayanması durumunda ispat yükü tartışmalıdır. Bir görüş , faturayı alıp da itiraz etmeyen tarafa yüklenmelidir. İtiraz edilmemiş faturanın münderecatı kabul edilmiş sayılacağı gibi aradaki temel borç ilişkisinin bulunup bulunmadığı veya fatura ile sözlü anlaşma şartlarının arasında fark bulunduğu iddiasının ispatının, faturaya itiraz etmeyen faturayı alan tarafça yapılması icap etmektedir. Yargıtay ise itiraz etmemenin borç doğurmayacağı ve fatura verenin ayrıca malı teslim ettiğini veya gönderdiğini ispat etmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda Yargıtay, akdi ilişki kanıtlanmadığı sürece davacını davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeni ile alacaklı gözükmesi davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur , demektedir.

bb) İtiraz Vasıtaları

İspat olunmasına çalışılacak hakkın yani söz konusu ettiğimiz temel borç ilişkisinin miktarı HUMK. Md. 288 hükmünde belirtilen 400 YTL’lik sınırı aştığı zaman, kullanılacak ispat vasıtaları senetlerdir . Senet, bir kimsenin vücuda getirdiği veya getirttiği kendi aleyhine delil teşkil eden yazılı belgedir. Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları hususunda da genel hükümler uygulanacaktır.

İspat yükü kimde olursa olsun, temel borç ilişkisinin ispatında genel hükümlere göre belirtilen deliller kullanılacaktır. Bununla birlikte faturanın itiraz edilmeyerek kesinleşmiş olması halinde, bu husus temel borç ilişkisine karine teşkil edeceğinden, faturayı tanzim edenin itiraza uğramamış faturayı da yazılı delil olarak kullanması mümkündür. Çünkü fatura, itiraz edilmemekle adına tanzim edilen tacir için de artık yazılı delil haline gelmiştir ve aksinin de yazılı delil ile ispatı gerekmektedir.

b) FATURANIN ŞEKİL ŞARTLARINA UYGUN OLARAK DÜZENLENMİŞOLMASI

Kanunun fatura için öngördüğü karinenin hüküm ifade edebilmesi için, tanzim edilen belgenin fatura olarak kanunun öngördüğü şekil şartlarına da sahip olması gerekmektedir. İkinci kısımda faturanın şekil şartları ayrıntılı olarak incelendiğinden burada sadece ana hatları ile tekrar etmekle yetinilecektir. Faturada bulunması gereken asgari şartlar;

a) Faturayı düzenleyen tacirin ticaret unvanı ve imzası
b) Faturayı alan tacirin ticaret unvanı ve imzası
c) Tanzim tarihi
d) Satılan veya üretilen malın veya yapılan işin yahut sağlanan menfaatin nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı
e) Talep halinde bedelin ödendiği kaydı
f) Vade farkı’dır.

c) FATURANIN GÖNDERİLMİŞ OLMASI

Taraflar arasındaki akdi ilişki sonucu düzenlenmiş olan ve TTK bağlamında mutat kayıtları ihtiva eden faturanın TTK md. 23/2 hükmü bağlamında karine teşkil edebilmesi için, faturanın muhataba tebliğ edilmiş olması da icap etmektedir.

Faturanın herhangi bir şekilde muhataba ulaştırılması yeterlidir. Lakin, faturanın muhataba ulaştığını ispat edebilmek için, iadeli taahhütlü mektup ile veya noter vasıtasıyla yahut kargo yolu ile gönderilmesi gerekmektedir. Ayrıca tutulacak bir zabıt ile bizzat da tebliğ edilebilir.

Faturanın gönderilip gönderilmediği konusunda bir uyuşmazlığın çıkması halinde ispat yükü, faturayı gönderdiğini iddia eden ve kanuni karineden yararlanacak ola, faturayı tanzim eden tacire düşer. Tacir, faturayı karşı tarafa tebliğ ettiğini ispat etmedikçe, faturaya delil olarak isnat etmesi de mümkün değildir. Yargıtay, davalı davacıdan fatura almadığını, namına fatura tanzim edilmişse kötü niyete müstenit bulunduğunu savunması hasebiyle davacının istinat ettiği faturanın davalıya tebliğ edildiğini usulü dairesinde yazılı delille ispat etmesi veya yemin teklif eylemesi gerekir , demektedir. Yargıtayın’da belirttiği gibi yapılacak ispatın kanuni delillerle olması gerekmektedir. Tanık ile ispat mümkün değildir. Tabi burada HUMK. md. 293 hükümleri saklıdır.

d) FATURAYA İTİRAZ EDİLMEMİŞ OLMASI

Faturaya itiraz üçüncü kısımda ayrıntılı olarak işlendiğinden, burada faturayı alanın sekiz gün içerisinde fatura münderecatına itiraz etmemiş olması şartını ifade etmekle yetiniyoruz.

e) FATURANIN DEFTERLERE GEÇİRİLMİŞ OLMASI

Fatura sadece taraflar arasında TTK md .23 hükmü anlamında delil kuvvetine haiz b,r ticari belge niteliğinde olmayıp, aynı zamanda tacirin ticari defterlerine yaptığı kayıtların da mesnetlerinden birisidir. Bu bakımdan tacirin defterlerindeki kayıtların doğruluğunu ispat edeceği vasıtalardan birisi olmaktadır.

Gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemesinin faturayı alan tarafından fatura münderecatının kabul edilmiş sayılacağına ilişkin karineyi düzenleyen TTK. 23 hükmü, bu karinenin geçerliliği için faturanın ticari defter kayıtlarına geçmesi şartını gerektirmemektedir. Ancak, TTK md. 66 hükmü tacire ticari defterleri tutma ve saklama mükellefiyeti getirdiği gibi bu defterlerin dayanağı olan belgeleri ve bu arada ticari işletmesi ile ilgili aldığı faturaları da saklama mükellefiyeti getirmiştir. Bu bakımdan faturaların ticari defterlere işlenmesi bir zorunluluk teşkil etmektedir .

f) KARİNENİN GEÇERLİ OLABİLMESİ İÇİN TARAFLARIN TACİR SIFATI

TTK md. 23 hükmüne göre, talep halinde fatura düzenlemek mecburiyetinde olan kişi tacirdir. Buna mukabil adına fatura düzenlenecek kişinin tacir olması gerekmemektedir. Bu bağlamda, tacir sıfatını taşımayan yahut tacir olmakla birlikte ticari işletmesi ile ilgili bir iş yahut hizmet görmeyen kimselerin düzenledikleri faturaların TTK md. 23 muvacehesinde değerlendirilemeyeceği aşikârdır.

D) KARİNENİN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA TESİRİ

TTK. md. 23/2 hükmünün düzenlediği karine sadece fatura tanzim edenle fatura adına tanzim edilen ve faturayı alıp sekiz gün içinde münderecatına itiraz etmeyen tacir arasında söz konusudur. Karinenin üçüncü şahıslar bakımından hiçbir tesiri söz konusu değildir.

Ancak, faturanın taraflarına nazaran üçüncü şahıs durumunda olan kimseler, bir uyuşmazlıkta herhangi bir suretle delil olarak kendisinin taraf olmadığı bir faturaya dayanırsa bu iddiasını başka delillerle ispat etmesi gerekmektedir . Zira bu durumda fatura, üçüncü şahıslar için ne kendilerinden sadır olmuş ne de kendisi için tanzim edilmiş bir belgedir.

D) KARİNENİN AKSİNİ İSPAT

Kanunun fatura ile ilgili olarak düzenlediği karine, kesin bir karine olmayıp, aksi ispatlanabilen bir karinedir ve aksini iddia eden ispat etmek durumundadır.

Karinenin aksinin ispatı, temel borç ilişkisinin aksinin ispatında olduğu gibi, faturanın dayanağı olan anlaşmayı ispata elverişli her türlü delille ispatı mümkün ve gereklidir. Faturanın dayanağı olan temel borç ilişkisi yazılı ise, yazılı olan bu sözleşmenin ibrazı faturanın aksinin ispatı için yeterli olmaktadır. Buna karşılık mezkûr ilişki sözlü olarak yapılmışsa, sözlü akitlerin ispatında kullanılabilecek, şahit, bilirkişi vs. delillerle ve hatta yeminle fatura münderecatının aksi ispat edilebilir.

E) KARİNENİN HÜKÜM ve SONUÇLARI

a) KANUNİ KARİNE FATURAYA YAZILI DELİL NİTELİĞİ TANIMIŞTIR

Karinenin başlıca hükmü, muteber bir akdi ilişkiye dayanan faturanın, tebliğ edilmesi ve itiraza uğramaması halinde muhtevasının, tebliğ alan tacir tarafından kabul edilmiş sayılacağının kanunen hüküm altına alınmış olmasıdır. Böylece fatura, onu alan tacir aleyhine fatura münderecatı bakımından kanunen yazılı bir delil halini alır. Lakin bu delil kesin bir delil olmayıp, aksi yine yazılı bir delille ispat edilebilen bir delil niteliğindedir.

b) KARİNE ŞARTLARI GERÇEKLEŞMEKLE İSPAT KÜLFETİ YER DEĞİŞTİRİR

TTK md. 23. maddesinin düzenlediği kanuni karinenin bir diğer hükmü ise ispat külfetinin yer değiştirmesidir. Karine faturayı alan ve itiraz etmeyen tacir için de yazılı bir delil halini aldığı için artık bunun aksini iddia eden tacirin de iddiasını muteber yazılı delillerle ispatı icap etmektedir.

c) SALT FATURA TEBLİĞİ ve FATURAYA İTİRAZ EDİLMEMESİ ALACAK HAKKI DOĞURMAZ

Hukuken hak, ya bir akitten ya da haksız bir fiilden doğar. Fatura bir akit olmayıp, muteber bir akdin ifası ile ilgili ticari vesika olduğundan, bizzat fatura tebliği herhangi bir alacak hakkı doğurmaz. Yargıtay bir kararında, “… TTK. md. 23. maddesi gereğince ticari işletmesi icabı bir mal satmış, imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer tarafın kendisine bir fatura vermesini ve bedeli ödenmişse bunun da faturada gösterilmesini isteyebilecek olmasına ve bu suretle akdi ilişkinin mevcudiyetinin şart bulunmasına ve olayda davacı satım akdine dayandığından bu ilişkinin ve bedeli isteyebilmesinin karşılığı olan teslimin vuku bulduğunu onun ispat etmesi gerekmesine ve salt fatura tebliğinin bir alacak hakkı doğurmayacağına göre… ” demektedir.

d) FATURA TEMEL BORÇ İLİŞKİSİNİ OLUŞTURAN AKDİN ESASLI ŞARTLARINI DEĞİŞTİRMEZ

Fatura akdin inikadı ile ilgili bir vesika olmayıp, akdin ifası ile ilgili bir belge sayıldığından kendisi bir akit olmayıp, dayanağı olan temel borç ilişkisini de değiştirici nitelikte değildir . Zaten kanunun faturaya tanıdığı karinenin hududu, fatura muhtevası ile kısıtlıdır ve fatura muhtevasında akdin esasına müteallik şartların yer alması da mutat değildir.

e) FATURA AKDİN İFA EDİLDİĞİNİN DE KARİNESİ OLABİLİR

Fatura tacirin ticari defterlerine geçireceği kayıtlarını tevsik edecek vesikalardan birisidir. Bir taraftan faturanın mesnedi olan akdin icra edildiğini diğer taraftan akdin ne zaman yapıldığını da göstermesi demektir. Fatura, akdin ifası ile ilgili bir belgedir ve istisnai haller dışında akdin ifa edildiğini de gösterir. “TTK md. 23 madde hükmü gereğince, gönderilen faturanın, tebliğinden itibaren sekiz gün içerisinde hiçbir itiraza uğramaması halinde; o faturanın kapsamının karşı tarafça kabulü anlamı taşır. Ancak faturaya itiraz edilmese bile, yapılan dava konusu bu işte, eksik ve kusurlu bir husus olduğu ileri sürüldüğü taktirde, mahkemece, keşfe gidilerek, uzman bilirkişi aracılığı ile bu iddianın araştırılması ve sonuca göre hüküm kurulması gerekir. Bu husus gözden uzak tutularak fatura kapsamının kesinleşmiş olduğu noktasından hareketle davanın kısmen kabulü yerinde olmayıp bozmayı gerektirmiştir. ” Yargıtay’a göre eser sözleşmesinde bir iş bedeli karşılığı düzenlenen faturaya itiraz edilmemiş olması işin yapılmış olması yönünden kesin karine değildir .

Yargıtay, göre fatura itiraza uğramasa bile malın tesliminin ayrıca ispat edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Yüksek Mahkeme bir kararında “… Tebliğ edilen faturaya itiraz edilmemiş olması hali faturada yazılı malın davalı alıcıya teslim edildiğini göstermez; bu sadece malın fiyat ve adedi yönünden içeriğini kabul anlamına gelir ” demektedir.

f) FATURANIN MÜLKİYETE DELİL TEŞKİL EDİP ETMEYECEĞİ

Taşınır mülkiyeti ya aslen ya da devren olur. Devren kazanmada mülkiyetin devri teslim ile gerçekleşmektedir. Buradaki devirden kasıt zilyetliğin teslimi değil, devridir. Zira teslim zilyetliğin devri yollarından sadece birisi olup, mülkiyetin nakli teslime tabi tutulduğu takdirde, uygulama alanı son derece sınırlandırılmış olacaktır

. Taşınır mülkiyetinin bir hukuki muamele ile devren kazanılması için, şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir.

a) Bir borçlandırıcı muamelenin bulunması( Hukuki sebep)
b) Zilyetliğin devri (Tasarruf muamelesi-mülkiyetin devri anlaşması) .

Fatura da geçerli bir borçlandırıcı muameleyi gösteren bir akde dayanmaktadır. Muteber bir borçlandırıcı muamele sonucu düzenlenen faturada satıldığı belirtilen malın zilyetliği de karşı tarafa devredilmişse artık bu yazılı belge de, temel borç ilişkisine ve zilyetliğin devredildiğine karine teşkil edecektir. Ancak fatura tek başına malın teslim edildiğine karine teşkil etmez. Yargıtay da, fatura tek başına malın davalıya satıldığına ve teslim edildiğine delil teşkil etmez , demektedir.

Yargıtay’a göre fatura kesin olarak mülkiyet delili olmaz.




SONUÇ

Fatura, iktisadi hayatta en çok kullanılan belgelerden birisi olarak hukuk uygulamasında önemli bir yere sahiptir. Usulüne uygun bir şekilde tanzim edilmiş fatura hem düzenleyen tacir adına hem de adına düzenlenen tacir adına çeşitli faydalar sağlar.

Türk Ticaret Kanunu ile Vergi Usul Kanunu’nun faturaya izafe ettikleri mana ve korudukları olgu farklıdır. Türk Ticaret Kanunu, fatura ile ilgili hükümleri koyarken taciri düşünmüş ve tacirin ticari işletmesi ile alakalı işlerde faturayı düzenlemişken Vergi Usul Kanunu bütün vergi mükelleflerini nazarı dikkate alarak normlarını ihdas etmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin ikinci fıkrasında bulunan kanuni karine muvacehesinde fatura yazılı bir delil olarak önem arz etmektedir. Ayrıca Vergi Usul Kanunu’nun 229 ve devamındaki maddeler ile faturanın Vergi Hukuku açısından nasıl düzenlenmesi gerektiği açıklanmaktadır.

Faturanın özellikle Ticaret Mahkemeleri’nde ifa etmiş olduğu öneme dikkat edilmelidir. Faturanın yazılı bir delil olması ve daha önemlisi Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin ikinci fıkrasında yerini bulan kanuni karine olarak yerini almış olması, faturayı ve faturanın delil niteliğinin önemini kavramış hukukçulara ışık tutacaktır
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İlamsız Takipte Belgelerin Takibe Eklenmesi! valpuriso Meslektaşların Soruları 25 13-11-2018 08:54
borçlu isminin takibe etkisi......... Av.Dostum Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu 16 26-07-2009 22:03
İlamsız takibe kısmi itiraz, aynı konuda kambiyo takibi! Avukat Canip Kazan Meslektaşların Soruları 3 03-04-2007 02:10
Kira tespit hükmü-brüt, net? -takibe koyma Av.Bülent Özkan Meslektaşların Soruları 6 20-02-2007 14:51
İptal Edilen Cek Takibe Konursa?? serendip Hukuk Soruları Arşivi 4 26-02-2002 17:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03968191 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.