Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Veraset ilamının iptali davası hangi durumda açılır ?

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 3,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-12-2006, 01:56   #1
blaze

 
Soru Veraset ilamının iptali davası hangi durumda açılır ?

Merhaba arkadaşlar,biraz karışık bir durum ama en yalın şekilde anlatmaya çalışacağım.

Bay X nüfus kayıtlarına göre 1923'de Y,1924'de de Z ile evlenmiş,Y'den Tve F, Z'den D,Ş,C,N doğmuştur.Bay X 1967 yılında ölmüş ,Y 1988'de,Z ise 1996'da ölmüştür.
Bay X'in ölümünden sonra birçok gayrimenkul kalmış.Mirasçılardan T'nin başvurusu ile veraset ilamı çıkarılmış eşler 1/8 çocuklarda 1/8 pay almışlardır.
Y ve Z'nin ölümünden sonra da veraset ilamları T'nin başvusu ile çıkartılmıştır.

Bay X'in ölümünden sonra gayrimenkuller üzerinde erkek çocukları T,F,Ş tasarrufta bulunmuş diğer mirasçıları mağdur etmiştir.

2005'de D kendi adına kayıtlı gayrimenkullerden kötü zilyet olarak tasarruf eden T'ye ecrimisil ve taksim davası açmış.Bunun akabinde T veraset ilamının iptali davası açmış ve gerekçe olarak
1)Medeni Kanuna göre birden fazla evliliğin yasak olduğu yapılan 2. evliliğin Medeni Kanun sonra olmasına rağmen önce yapılmış gibi gösterildiği(Z'nin evliliğin yapıldığı 1924 tarihinde yaşının ufak olduğu ) bu nedenle 2. evliliğn butlan olduğnu
2)F'nin aslında Z'nin oğlu olduğunu nüfusa X'den doğmuş olarak gösterildiğini ve kendi miras payının daha fazla olması gerektiğini ve bu iddiaları şahitler ile ispat edeceğini beyan etmiştir.
T bu davadan bir sonuç elde edebilir mi ?



Veraset ilamının iptali davasında esas alınacak olan olan nüfus kayıtları ise T'nin bu iddiaları davanın gerekçesi olabilir mi ? Yoksa T nüfus kayıtlarının iptali,evliliğin butlanı davalarını açıp bir sonuç elde ettikten sonra mı veraset ilamının iptali davası açabilir ?
T'nin kötü niyeti nasıl ispat edilir? (Bütün veraset ilamlarını çıkartırken bu iddialarda bulunmamıştır)
Old 28-12-2006, 02:11   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Eski TMK'nunu 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bildiğim kadarı ile olaya mecelle uygulanacaktır. Ancak emin değilim. Ancak eski veya yeni TMK'nun uygulanmayacağı kesin. Bu nedenle çifte evlilik ve yaş küçüklüğü gibi sebepler TMK'ya göre değil. Evlenmenin geçerli olduğu tarihteki mevzuata göre değerlendirilmelidir. Öte yandan kim kimden doğmuş meselesinde sanıyorum iş DNA testine kadar gidebilir. İlgili şahısların mezarları mevcut ise kemiklerden elde edilecek dokular ile DNA karşılaştırması uygulanabilir. Dediğim gibi mecelle vs. derin bir araştırmaya girmeniz gerekecektir. Kolay gelsin.. Bu arada hatırladığım kadarı ile eski TMK'nun yürürlük maddeleri ve uygulanmasına ilişkin kanunda benzer durumlarda nasıl uygulama yapılacağına dair hükümler olabilir. Bunları da araştırmanızı tavsiye ederim.
Old 28-12-2006, 02:53   #3
ibreti

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1993/2-756
K. 1994/638
T. 26.10.1994
• VERASET İLAMININ İPTALİ DAVASI ( Evliliğin Mutlak Butlan Nedeniyle İptalinin Sağ Kalan Eşin Mirasçılık Hakkına Etkisi )
• BUTLAN NEDENİYLE EVLENMENİN İPTALİ ( Akıl Hastası Eşin Ölümünden Sonra-Sağ Kalan Eşin Mirasçılığını Bertaraf Edip Edemeyeceği )
• MİRASÇILIK HAKKI ( Evlilik Akdinin Butlan Nedeniyle İptalinden Ne Şekilde Etkileneceği )
• EVLİLİK AKDİNİN EŞİN ÖLÜMÜNDEN SONRA İPTALİ ( Butlan-Sağ Kalan Eşin Mirasçılık Hakkının Devam Edip Etmeyeceği )
743/m.112/2,114/1,124,126,517/1
ÖZET : Miras ölüm ile açıldığında ( MK. 517 ) evlenme ile kazanılan haklar arasında değerlendirilmesi ve hüsnüniyet kuralına bağlanması düşünülemez ve butlan nedeniyle evlenmenin iptali kararından önce ölüm nedeniyle evlilik sona ermiş olmakla sağ kalan eş iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın mirasçı olur.

Medeni Kanunun 114. maddesi gereğince evliliğin, ölüm veya boşanma gibi nedenlerle zevalinden sonra butlanın hüküm altına aldırılabileceği hükmü, miras yönünden sonuca etkili olmayıp alakadar ve taraflar için ancak manevi yönden bir değer taşımaktadır. Bu yönler düşünülmeksizin davanın reddedilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki "veraset ilamının iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ( Bursa Dördüncü Sulh Hukuk Mahkemesi )’nce davanın reddine dair verilen 14.12.1992 gün ve 1992/1191-1418 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi’nin 5.4.1993 gün ve 1993/2986-3287 sayılı ilamıyla; ( ... Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında bir akıl hastalığı veya daimi bir sebep neticesi mümeyyiz değil ise evlenme batıldır ( MK. m. 112/2 ), zail olan bir evlenmenin butlanı resen dava olunamaz. Fakat alakadarlardan her biri butlanı hüküm altına aldırabilir ( MK. m. 114/1 ). Evlenmenin butlanı ancak hakim karariyle hüküm ifade eder. Evlenme mutlak bir butlan ile malul olsa bile, hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerine haizdir ( MK. m. 124 ). Görülüyor ki evlenme hukukundaki butlan, Borçlar Hukukundaki butlandan farklı anlamdadır. Borçlar Hukukundaki butlan aktin meydana gelmesine ve hüküm ifade etmesine kesin olarak engel olur ve evlenme hukukundaki yokluğun karşılığıdır. Fakat evlenme butlan ile sakat olsa da gene evlilik meydana gelmiş olur. Geçerli bir evlilik varmış gibi evliliğin iptaline kadar hukuki sonuçlarını doğurur. Butlan nedeniyle iptal kararı etkisini evlenme tarihinden itibaren yürütemez. Zira, Medeni Kanununun 124. maddesindeki açıklığa göre mahkemenin vereceği iptal kararı açıklayıcı değil, yenilik doğurucu niteliktedir, evlenmenin hükümlerini geçmişten değil gelecek için ortadan kaldırır. Medeni Kanunun 114. maddesindeki alakadarların da butlanı hüküm altına aldırır hükmü, 124. maddenin açıklığı konusunda butlan hükmünün geriye yürüyeceğini kabule yeterli değildir. Bu durumda butlan kararı verilmeden ölüm sebebi ile evliliğin sona ermesi durumunda sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Dairemizin devamlılık gösteren içtihatları bu doğrultudadır ( 4.11.1992 tarih ve 9407-1077 sayılı, 26.6.1993 tarih ve 4078-4043 sayılı kararları ). Şu halde butlan davası sonuçlanmadan eşlerden birinin ölümü ile evliliğin sona ermesi halinde sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Davanın reddi yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden : Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Medeni Kanunun 112/2. maddesine dayalı olarak aynı Yasanın 113. maddesi uyarınca 4.1.1988 tarihinde açılan davanın devamı sırasında akıl hastası olduğu ileri sürülen Selahattin’in 28.5.1988’de öldüğü, ölümden sonra da davaya devam olunup sonuçta akıl hastalığı nedeniyle evlenme aktinin iptaline karar verildiği ve kararın 24.2.1992 tarihinde kesinleştiği tartışmasızdır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, evlilik aktinin mutlak butlan nedeniyle iptaline ilişkin kararın kesinleşmesinden önce akıl hastası olan eşin, ölümü halinde sağ kalan eşin kendisine mirasçı olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.

MK.nun 124. maddesi "evlenmenin butlanı ancak hakimin karariyle hüküm ifade eder. Evlenme mutlak bir butlan ile malül olsa bile hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerine haizdir" hükmünü getirmiştir.

Bu hüküm, evlenmenin butlan nedeniyle iptaline ilişkin kararın yapıcı bir nitelik taşıdığını açıkça göstermekte olup, MK.nun 112, 114 ve 126/2. maddelerinin tanzim tarzı da bu görüşü doğrulamaktadır.

Butlan nedeniyle verilen evlenme aktinin iptali kararının yapıcı nitelik taşımasının sonucu olarak da, kararın geriye yürütülemeyecek ancak, ileriye yönelik olarak sonuç doğuracağının kabulü doğal olup, bu yönde MK.nun 124. maddesi de iyi ya da kötü niyete yer vermemiştir.

Ancak, evlenmenin kadına sağladığı bütün hakların mutlak olarak muhafazası da uygun görülmeyerek MK. 124’deki bu kuralın istisnası, MK.nun 126/1. maddesinde "Hüsnüniyetle evlenen kadın feshine hükmedilmiş olsa bile evlenme ile iktisap ettiği vaziyeti muhafaza eder. Fakat evlenmeden evvelki aile ismini tekrar alır" şeklinde getirilmiştir.

Bu hükme göre, kadının muhafaza edilebilmesinin iyiniyetle evlenmiş olması koşuluna bağlı tutulan haller, isim, vatandaşlık, rüşt gibi evlenme ile kazanılan haklardır.

Oysa, miras ölüm ile açıldığında ( MK. 517 ) evlenme ile kazanılan haklar arasında değerlendirilmesi ve hüsnüniyet kuralına bağlanması düşünülemez ve butlan nedeniyle evlenmenin iptali kararından önce ölüm nedeniyle evlilik sona ermiş olmakla sağ kalan eş iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın mirasçı olur.

MK.nun 114. maddesi gereğince evliliğin, ölüm veya boşanma gibi nedenlerle zevalinden sonra butlanın hüküm altına aldırılabileceği hükmü, miras yönünden sonuca etkili olmayıp alakadar ve taraflar için ancak manevi yönden bir değer taşımaktadır.

Bu durumda, mahkemece bu yönler düşünülmeksizin davanın reddedilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.10.1994 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 26.10.1994 gününde yapılan ikinci görüşmede bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davaya konu uyuşmazlıkta ortaya çıkan hukuk sorunu hakkında, sağlıklı bir yargıya varılabilmesi için öncelikle somut olayın nasıl geliştiğinin bilinmesi gerekir.

Davacı Gülten ile davalıların kardeşleri ölü Selahattin arasında kapsamı tüm yönleriyle anlaşılamayan, eskiye dayanan bir arkadaşlığın bulunduğu ve bu ilişkiyi evliliğe dönüştürmek için birlikte Bursa Belediyesi'ne başvurdukları,,, ancak Selahattin'in akıl hastası olması nedeniyle bu isteğinin reddedildiği ve durumun taraflara bildirildiği, bunun üzerine tarafların Bursa civarında, gözden uzakta bir köye giderek orada resmen evlendikleri ( 31/5/1987 ); hemen anında Selahattin'in mirasçıları tarafından açılan iptal davasının yargılanması sırasında Selahattin'in öldüğü ve sonuçta akıl hastalığı ( kronik paranoid şizofreni ) nedeniyle evlenme sözleşmesinin iptaline karar verildiği tartışmasızdır.

Türk İsviçre ve hatta Alman Hukuk Düzenlerinde, kural olarak evliliğin butlan davası ile iptal edilmesi durumunda "sonuçlarının geriye yürümeyeceği" kabul edilmektedir. Ne var ki, çoğunluğun kabul ettiği gibi bu kuralın, mutlak olduğu ve MK.nun 2. maddesinin düzenlediği objektif iyi niyet kuralının dahi uygulanmayacağı görüşüne katılma olanağı yoktur.

Çünkü, MK.nun 2. maddesi, hukukun uygulanmasıyla ilgili genel bir kural getirmiştir.; kural olarak genel bir uygulama alanı söz konusudur. Amaç ise, hukukun biçimsel açıdan ortaya koyduğu sertliği yumuşatmaktır. Bu nedenle evlenmenin mutlak butlanla iptali durumunda kural mutlaktır, bu nedenle Medeni Kanunun 2. ( objektif iyi niyet ) maddesinde düzenlenen "hakkın kötüye kullanılması" kuralı uygulanmaz yargısının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim, Genel Kurulu Kararında bu yolda doyurucu bir gerekçe bulunmamaktadır; "MK.nun 124. maddesinde, iyi ya da kötü niyete yer verilmemiştir" biçimindeki gerekçe kanımızca MK.nun 2. maddesiyle subjektif iyi niyet kuralı diye anılan 3. maddesinin karıştırılması anlamına gelir. Çünkü, MK.nun 2. maddesi genel bir kural olup ayrıca özel olarak düzenlenmesi gerekmez; koşulları varsa her olayda ( kamu düzeni tartışması ayrık ) uygulanır. MK.nun 2. maddesinin uygulanması ise ayrıca "yasada iyi niyet ya da kötü niyetin açıkça öngörülmüş olmasına" bağlıdır.

Somut olaydaki hukuki sorunda, MK.nun 2. maddesinin uygulanması İsviçre ve Türk Hukuk öğretisinin çoğunluğu tarafından da kabul edilmektedir ( Goet, Berner Kommentrarar, Das Familienrecht, Bern, m. 134. N. 10; P.Piotet, Nullite du marreağa et droit success eoraux, ZSR 1991 I, s. 221 vd. özellikle 229 vd; Öztan Aile Hukuku, 1979, s. 208; Tekinay, Türk Aile Hukuku, 1982, s. 172 ve dipnotlarda anılanlar ).

O halde mahkeme kararı, MK.nun 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılmasının ( objektif, hüsnüniyet ) koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi açısından, eksik inceleme nedeniyle bozulmalıydı.

yarx
Old 28-12-2006, 10:15   #4
Ahmet AHMETOĞLU

 
Varsayılan

Evliliklerin dönem itibariyle Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki bir dönemde olması sebebi ile evlilik ve mirasçılık ile ilgili olarak o dönem yürürlükte olan mevzuat uygulanacatır. Bunda tereddüt edilmemelidir. Butlan, yaş küçüklüğü ve evlenme engellerine ilişkin diğer konularda da evlenmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat uygulanacaktır. Uygulanacak Kanun Mecelle değildir. Ancak yürürlük tarihini bilmemekle beraber Hukuku Aile Kararnamesi uygulanabilir.
Çok çetrefilli bir konu net sonucunu bilmek isterdim.Size araştırmanızda başarılar

SAYGILAR
Old 28-12-2006, 13:44   #5
ibreti

 
Varsayılan

Sahiden de Mecelle değilmiş

http://www.os-ar.com/modules.php?nam...t&tid=50169 1

adresinde bir makale bulabildim.

Beyin gıdıklayan sorunuz için teşekkürler
Araştırmaya devam ediyorum
Old 28-12-2006, 13:44   #6
blaze

 
Varsayılan

Yanıt veren arkadaşlara çok teşekkür ediyorum.

864 sayılı tatbikat kanunun 9. maddesinde ;Medeni kanunun yürürlülüğünden önceki birden çok eşle yapılan evlenmelerin geçerli olduğu açıklanmıştır,yani 4 Ekim 1926 'dan önceki evlilikler eşleri mağdur etmemek amacıyla Medeni kanunun yürürlülüğünden sonra nüfusa kayıt edilmişlerdir.

Mecelleye göre değerlendirme yapsak zaten sorun yok çok eşlilik yasak değil. Olayımızda da T 2. evliliğin Medeni Kanundan sonra olmasına rağmen önce yapılmış gibi (sanırım 864 sayılı tatbikat kanundan yararlanmak için) gösterildiğini iddia ediyor.

Aslında aklımı karıştıran konu şu; Sizce bu iddialar veraset ilamının iptali davası içinde mi görülmeli yoksa evliliğin butlanı,nüfus kaydının düzeltilmesi davaları açılıp onlardan bir sonuç elde ettikten sonra mı veraset ilamının iptali istenebilir ?

Saygılar....
Old 28-12-2006, 15:10   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Bence önce butlan ve nüfus kaydı tashihi davalarını açıp, sonuç almalı, sonra verasetin iptalini dava etmelisiniz.

Gerçi bu davaları açıp, veraset iptali başvurusunda da bulunabilirsiniz. Kanımca SHM yargıcı bu iddiaları incelemekle yetkili ve görevli değil. SHM de muhtemelen sizin açtığınız diğer dosyaların sonucunu bekletici mesele yapacaktır.

Saygılarımla...
Old 28-12-2006, 18:47   #8
blaze

 
Varsayılan

Anlattığım olayda davalı tarafım(D'nin vekili).

Saygılarımla....
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
itirazın iptali davası johnross Meslektaşların Soruları 19 10-06-2014 12:30
itirazın iptali Davası - Islah - Sebepsiz Zenginleşme Davasına Dönüştürme Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 5 12-10-2009 10:54
İçtihat- itirazın iptali davası Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 2 19-01-2007 21:00
Alacak davası ve muvazaalı tapu devrinin iptali... Av.Özlem KALAY Meslektaşların Soruları 6 18-12-2006 13:44
tapu iptali ve tescil davası-tanıklar-ispat nisa Meslektaşların Soruları 3 18-12-2006 03:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04971790 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.