Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kesin hüküm

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-10-2008, 10:29   #1
avercan38

 
Varsayılan kesin hüküm

İpoteğin paraya çevrilmesi takibinde ipotekli taşınmaz sahibi talep edilen miktarı ödüyor ve dosya icra müdürünce infaza kaldırılıyor. Alacaklı icra mahkemesine başvurarak anaparanın ödenmesiyle borcun bitmediği, faiz ve masraflarında ödenmesi gerektiği yönünde karar alıyor. İcra mahkemesi de davayı kabul ediyor ve anaparanın ödenmesi ile borcun son bulmadığına, faiz ve masraflarında ödenmesi gerektiğine karar veriyor. İpotekli taşınmazı satın alan 3. kişi ipoteğin fekki için dava açıyor. Davalı ipotek alacaklısı icra mahkemesinin kararına dayanarak kesin hüküm def'inde bulunuyor. İcra mahkemesinin kararı ipoteğin fekki davası için kesin hüküm oluşturur mu? Kesin hüküm def'i nasıl aşılır?
Old 24-10-2008, 10:50   #2
avturker

 
Varsayılan

ipoteğin fekkini isteyen üçüncü kişi gayrimenkulü icra dairesi tarafından yapılan satıştan almamış anladığım kadarıyla. gayrimenkul sahibi borçludan tapuda yapılan satış yoluyla aldıysa bence ipoteğin fekki için açtığı dava reddedilecektir.
Yok eğer üçüncü kişi icra dairesince yapılan satışla gayrimenkulü almışsa bu halde ipotek fekkedilecektir.
Old 24-10-2008, 10:54   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

İcra Mahkemesinin ( istihkak ve ihalenin feshi dışındaki ) kararları kesin hüküm teşkil etmez.
Old 24-10-2008, 10:58   #4
avercan38

 
Varsayılan

Yücel bey cevabınız için çok teşekkür ederim. Yalnız merak ettiğim bir konu var. İcra mahkemesinin istihkak ve ihalenin feshi kararları dışındaki kararlarının kesin hüküm teşkil etmeyeceği bir kanun maddesi midir, yoksa Yargıtay içtihatları ile mi oluşan bir kuraldır. Açıklarsanız çok sevinirim.
Old 24-10-2008, 11:35   #5
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Sayın avercan38,
İcra Hakimliği kararlarının istisnası dışında kesin hüküm teşkil etmeyeceği kuralı Yargıtay kararlarında kabul edilmiştir.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/5499

K. 2004/890

T. 5.5.2004

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 09.12.2002 tarih ve 2002/735-2002/1340 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirket ile müvekkili arasında 12.11.1993 tarihli (150.000.000) TL. meblağlı ve 18.06.1993 (200.000.000) TL. meblağlı iki adet kredi sözleşmesi imzalandığını, diğer davalının maliki bulunduğu taşınmaz üzerine bu kredinin teminatı olarak ipotek konulduğunu, 13.12.1994 tarihinde borçlu şirketin temerrüde düşmesi nedeniyle hesabın kat edildiğini, bu hususta girişilen icra takibinin davalıların haksız itirazı sonucu durduğunu, itirazın kaldırılması amacıyla İzmir 4. İcra Tetkik Mercii'ne başvurduklarını ancak, takibe devam edilmediğini ileri sürerek, (1.294.084.371) TL. alacağın (72.544.413) TL. anaparaya uygulanacak %175 faiziyle birlikte davalı şirketten tahsilini, ödediği ve kefil olduğu miktarlar dikkate alınarak (361.213.500) TL.nın davalı İbrahim Şadi Özakat'tan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, icra tetkik mercii kararının keşif ve banka kayıtları incelenmek suretiyle düzenlenen bilirkişi raporuna dayandığından taraflar arasında kesin hüküm teşkil edeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, asıl alacak (22.054.166) TL. işlemiş faiz (101.245.775) TL. ve %5 faizin gider vergisi (5.062.289) TL. olmak üzere toplam (128.362.230) TL.nın davalılardan müteselsilen tahsiline, asıl alacağa dava tarihinden itibaren %79 faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kredi sözleşmesine dayanan kredi alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davalılardan Atılım Döküm Ltd. Şti. kredi, diğer davalı İ.Şadi ise bu kredi borcunun teminatı olarak tesis edilen ipotek borçlusudur.
Mahkemece yukarıda özetlendiği gibi davacı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı icra takibine itirazın incelenmesi sonucu İcra Tetkik Mercii'nce verilen kararın kesin hüküm olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği gibi İcra Tetkik Mercii kararları ilke olarak takip hukuku bakımından sonuç doğuran ve maddi hukuk bakımından taraflar arasında kesin hüküm oluşturmayan kararlardır. Dava konusu olayda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibine borçlu İ.Sadi Özakat ve Atılım Ltd.Şti. tarafından itiraz edilmesi üzerine, İİK. 150/ı maddesi gereğince yapılan inceleme sonucu İcra Tetkik Mercii'nce ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını ihtiva etmemesi nedeniyle alacak miktarının yine İİK.nun 68/b maddesinde öngörülen belgelerle kanıtlanan kısmının hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılarak itirazın kabulüne karar verilmiştir. Ancak az önce açıklandığı gibi yapılan bilirkişi incelemesi sadece İİK.nun 68/b maddesi çerçevesinde ispatlanan alacak tutarının tespiti için yapılmış olup, taraflar arasındaki borç ilişkisinin niteliğine ve tutarına dair genel hükümlere göre yapılmış bir araştırma söz konusu olmadığından bu raporu dayanılarak verilen karar da genel hükümlere göre açılmış olan alacak davasında kesin hüküm oluşturmaz.
Bu nedenle mahkemece taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir hüküm verilmesi yerine, taraflar arasındaki kesin hüküm oluşturmayan İcra Tetkik Mercii kararının kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle karar vermesi yerinde görülmediğinden davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.01.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/3-737

K. 2003/700

T. 19.11.2003

DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.3.2002 gün ve 1143-420 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.5.2003 gün ve 6118-7566 sayılı ilamı ile; (...I- MADDİ OLAY: İİK. 89. maddesine göre gönderilen ikinci haciz ihbarnamesi üzerine ilk önce icra tetkik merciinde süresinde açılan menfi tespit davasının görevsizlik kararıyla kendisine intikal ettirilen sulh hukuk mahkemesince "icra tetkik mercii'nin mahkeme olmadığından ötürü açılan dava için öngörülen hak düşürücü sürenin kesilemeyeceği" gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
II- YASAL DAYANAK:
Birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmemiş ve bu nedenle borç zimmetinde sayılmış olan kişi, borçlunun kendisinde böyle bir alacağı yok ise, zimmetinde sayılan bu borcu ödemekten kurtulmak için (ikinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren) yedi gün içinde mahkemede menfi tespit davası açabilir (İİK. mad. 89/111).
Menfi tespit davası için görevli mahkeme, davacının zimmetinde sayılan borç miktarına göre, genel mahkemelerdir.
Davacı, menfi tespit davasını, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde açmak zorundadır (İİK. mad. 89/111). Bu süre hak düşürücü nitelikte olduğundan, mahkemenin davanın süresi içinde açılıp açılmadığını kendiliğinden dikkate alması gerekir.
III- GÖREVSİZLİK KARARI ÜZERİNE YAPILACAK İŞLEMLER:
Görevsizlik kararı veren mahkeme, görevsizlik kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir. Davacı, kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde görevli (veya görevsiz) mahkemeye başvurarak davalıya tebligat yaptırması gerekir (HUMK. mad. 193/III). Görevli mahkemede görülmeye başlanan dava, yeni bir dava olmayıp, görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamıdır.
Hak düşürücü süreye tabi davalarda, (görevsiz mahkeme de olsa) dava açılması ile hak düşürücü süre (korunmuş) kesilmiş olur (HUMK. mad. 193). Örneğin, hakim kararı, Yargıtayca bozulsa bile, hakimlikte dava açılması ile meydana gelmiş olan zamanaşımı kesilmesinin hükmü devam eder (23.10.1972;2/12 sayılı İçt. Bir. Kar. gerekçesi).
IV- İCRA TETKİK MERCİİLERİ ÖZEL BİR MAHKEMEDİR:
İcra tetkik mercii her ne kadar (sulh veya asliye hukuk mahkemesi anlamında) bir hukuk mahkemesi değilse de, icra-iflas işleri için kurulmuş özel bir yargı organıdır (İİK. mad. 4). O halde icra tetkik merciilerinin (özel) mahkeme olarak kabul edilmelerinde tereddüt edilmemelidir (Anayasa Mahkemesi, 26.10.1965 gün ve 25/57 sayılı karan; ayrıca bkz. Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, C: VI, İst. 2001, sh: 5736). Bu nedenle yerel mahkemenin, icra tetkik merciinin (asıl) mahkeme olmadığından ötürü hak düşürücü süreyi kesmeyeceğine ilişkin değerlendirmesi ve buna bağlı olarak davayı reddetmesi doğru görülmemiştir.
V- İCRA TETKİK MERCİİ KARARLARININ MAHİYETİ:
Tetkik mercii, istisnalar saklı kalmak koşulu ile "takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklara bakar ve bununla görevlidir. Bu tür istemler hakkında görevsizlik kararı veremez. İstem ya red veya kabul edilir. Buna karşın, dava (örneğin boşanma veya eldeki davada olduğu üzere menfi tespit) niteliği taşıyan ve değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemesinin görevine giren, tamamen maddi hukuka ilişkin bir uyuşmazlık hakkında karar vermesi için kendisine başvurulması halinde, görevsizlik kararı vermek durumunda kalacaktır.
VI- İCRA TETKİK MERCİİNDE UYGULANAN YARGILAMA USULÜ:
Öte yandan icra tetkik merciinde uygulanan yargılama usulü, basit yargılama usulüdür. (İİK. mad. 18, 97, 251). Özel hükümler dışında basit yargılama usulüne tabi dava ve işler hakkında ise yazılı yargılama usulü kuralları uygulanır (HUMK mad 178 vd; mad. 511/1).
VII- SONUÇ: Mahkemece yukandaki maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak işin içine girilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken yazılı şekilde davanın reddedilmesi doğru görülmemiş ve bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından dava dışı A. İnşaat Tur. Ltd. Şti. hakkında yapılan icra takibi sırasında, borçlunun davacı belediyedeki hak, alacak ve istihkakları için 25.5.2001 tarihinde birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, 14.6.2001 günlü cevapla, borçlu şirketin belediye nezdinde istihkakı bulunduğunu, ancak takyitli olması nedeniyle ödemenin mümkün olmadığının bildirildiğini, buna rağmen davacıya İİK. 89. maddesi uyarınca ikinci haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, borçlu şirketin, davacı belediye nezdinde 10 milyar TL. tutannda kesinleşmiş istihkak alacağı bulunduğunu, ancak bu alacağa ilişkin iki adet temlik ve iki adet haczin söz konusu olduğunu, bunlar ödendikten sonra artan miktarın icra dosyasına ödenebileceğini ileri sürerek ikinci haciz ihbarnamesine konu borcunun bulunmadığının tespitini, icra tetkik mercii hakimliğinden talep etmiştir. Davalı Y. Yalıtım İhtisas San. Tic. Ltd. Şti. dilekçe ve mercii hakimliğindeki savunmasında, açılan davanın İİK.'nun 89/3. maddesine dayalı menfi tespit davası olduğunu, bu davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait bulunduğunu icra tetkik mercii hakimliğinin İİK. 89/3 maddesine göre açılan menfi tespit davasına bakamıyacağını ileri sürmüştür.
İcra tetkik mercii hakimliği, bu tür davalara, müddeabihin miktarına göre genel mahkemelerde bakılacağı, davaya bakmanın müddeabihin miktarına göre sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacının HUMK.'nun 193. maddesinde yazılı yasal süre içinde talepte bulunması nedeniyle dosya Konya Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Sulh hukuk mahkemesi, İİK.'nun 89/3. maddesinde yazılı menfi tespit davasının 7 gün içinde müddeabihin değerine göre genel mahkemede açılmasının gerektiğini, icra tetkik merciinin İİK.'nun 89/3. maddesinde yazılı mahkeme kapsamında bulunmadığını, menfi tespit davasının 7 gün içinde icra tetkik merciine açılmış ise de burada dava açmanın hak düşürücü süreyi kesmediğinden davanın süre yönünden reddine karar vermiştir.
Yerel mahkeme kararı Yargıtay özel dairesince yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Yargıtay özel dairesi ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, İİK.'nun 89/111. maddesi uyarınca 7 gün içinde genel mahkemede dava açılması gerekirken, davanın icra tetkik merciinde açılması halinde 7 günlük hak düşürücü sürenin kesilip kesilmediği, bu maddede yazılı mahkeme kapsamına icra tetkik mercii hakimliğinin girip girmediği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmemiş ve bu nedenle borç zimmetinde sayılmış olan kişi, borçlunun kendisinde böyle bir alacağı yok ise, zimmetinde sayılan bu borcu ödemekten kurtulmak için ikinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde mahkemede menfi tespit davası açabilir. Menfi tespit davasında görevli mahkeme davacının zimmetinde sayılan borç miktarına göre sulh hukuk veya asliye hukuk, başka bir ifade ile genel mahkemelerdir. İİK.'nun 89/111. maddesinde yazılı 7 günlük süre, hak düşürücü süre olup bu husus mahkemece resen (kendiliğinden) göz önünde bulundurulur.
HUMK.'nun 193/III. maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren davacı 10 gün içinde görevli (veya görevsiz) mahkemeye başvurarak davalıya tebligat yaptırmak zorundadır. Görevsiz mahkemeye süresinde dava açılmakla hak düşürücü süre kesilmiş (korunmuş) olur. (HUMK. 193).
Medeni yargılamada ilk derece mahkemeler 1 -Genel Mahkemeler, 2- Özel Mahkemeler olarak ayrılmışlardır. Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe, Medeni Yargılama Hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Buna karşılık özel mahkemeler belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli çeşit uyuşmazlıklara bakmakla görevlidirler. Bir davanın özel mahkemede bakılacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava, genel mahkemelerde görülür. Özel mahkemelerin hangi çeşit davalara bakacakları, özel kanunları ile belirlenir.
Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği (Anayasa m. 136) belirtilmiştir. Yurdumuzda mahkemeler teşkilatı 8 Nisan 1340 (1924) gün ve 469 sayılı "Mehakimi Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına ait Ahkamı Muaddil Kanun" ile düzenlenmiştir. Bu kanunun 1. maddesi gereği her ilçede ve işi çok olan nahiyelerde kurulan sulh hukuk mahkemelerinin görevleri HUMK.'nun 8. maddesinde ve bazı özel kanunlarda gösterilmiştir. Aynı maddeye göre her ilçede ve il merkezlerinde kurulması kabul edilen asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevi dışında kalan bütün hukuk ve ticaret davalarını görür. Yasanın 2. maddesinde asliye mahkemesinin birden fazla dairelere bölünebileceği kabul edilmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda asliye hukuk mahkemeleri yanında toplu mahkeme niteliğinde asliye ticaret mahkemeleri kurulmuştur. Asliye ticaret mahkemeleri, asliye hukuk mahkemelerinin daireleri durumundadır. Görevleri TTK 5. maddede gösterilmiştir.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mankemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. (Bkz. Anayasa m. 142). Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hakim ilkesine aykırı düşmiyeceği Anayasa tarafından belirtilmiştir. (Bkz. Anayasa m. 37) Özel yasalarla kurulmuş özel mahkemeler; İş Mahkemeleri, (5521 Sayılı Kanun), Kadastro Mahkemeleri, (3402 Sayılı Kanun), Tüketici Mahkemeleri (4077 Sayılı Kanun), Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemeleri (551 Sayılı KHK m. 146,554 Sayılı KHK m. 58, 555 sayılı KHK m. 30, 556 Sayılı KHK m. 71, 5846 Sayılı Kanunun 21.2.2001 gün ve 4630 Sayılı Kanunla değişik 76. maddesi), Aile Mahkemeleri (4787 Sayılı Kanun m. 2)
İcra tetkik merciilerinin mahkeme tarifi içine girip girmediğinin açıklığa kavuşması için öncelikle mahkeme ve yargısal faaliyetlerin ne olduğu açıklanmalıdır.
"Mahkeme, yargı kuvvetini kullanarak kazai tasarrufta (yargısal faaliyette) bulunan resmi makamların tümüne verilen addır" diye tanımlanmıştır. Başka bir tarif olarak da "bir hakimin veya birlikte karar veren hakimlerin yargı görevini yerine getirdikleri merci" denilmiştir (Bkz. Meydan Larousse ilk baskı 8. cilt s. 238)
Bu tarifte adı geçen yargısal faaliyet ise biri organik ve şekli, diğeri maddi anlamda olarak algılanmaktadır. Maddi anlamda yargısal faaliyet, haklıyı haksızdan, suçluyu suçsuzdan bir hüküm ile ayırmaya yarayan, objektif hukukun bağımsız hâkimler (mahkemeler) eliyle belli bir olaya uygulanmasıdır. Adli yargı, diğer yargı çeşitleri dışında kalan (Anayasa Yargısı, İdari Yargı, Askeri Ceza-İdari Yargısı) bütün yargısal faaliyetler, Adliye Mahkemelerinin yargısal faaliyetini kapsar. Adli yargıda kendi arasında 1- Ceza Yargısı 2- Medeni (hukuki) Yargı olarak ikiye ayrılır. Ceza Mahkemelerinin ceza davalarında uygulayacakları yargılama usulleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK), Medeni (hukuki) Yargıda ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'dur (HUMK). İcra tetkik merciileri, 4 Eylül 1932 tarihinde yürürlüğe giren 2004 Sayılı Kanunun 4. maddesi ile kurulmuştur. Görevleri icra-iflas dairelerinin muameleline karşı yapılan şikâyet ve itirazları incelemektir. İcra-tetkik merciilerinin kararları, ilke olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezse de, ihalenin feshi (İİK. m .134), istihkak davaları (İİK. m. 97, 99 ve 228), ilamın zamanaşımına uğramış olduğu (İİK. m. 33/a, II) hususunu karara bağlıyan mercii kararlan maddi anlamda kesin hüküm teşkil ederler. İcra tetkik merciindeki hukuk yargılamasında HUMK. uygulanır. Bunların yanında İİK.'nun 331 ve devamı maddelerinde icra tetkik mercinin bu kanundan doğan ceza davalarına bakacağı ve bu yargılamada CMUK. hükümlerini uygulayacağı, verilen bir kısım hürriyeti bağlayıcı cezaların tecil edilemiyeceği, para cezasına ve başkaca tedbirlere çevrilemiyeceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, İİK.'na göre temyiz edilen takip hukukuna müteallik kararlarla, tetkik merciilerinin cezaya müteallik hükümleri (m. 352-353) Yargıtay 12. Hukuk Dairesince (Yargıtay İcra ve İflas Dairesi) tetkik edilir. Onikinci Hukuk Dairesi kararları ile Yargıtayın diğer dairesinin kararları arasında içtihat aykınlığı bulunması halinde Yargıtay Kanununun 45. maddesi uyarınca İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunca bu aykırılığın giderilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Bkz. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurulu'nun 24.11.1995 gün E: 1994/2 K: 1995/2 sayılı kararı)
Görüldüğü gibi icra tetkik mercii, maddi anlamda yargısal faaliyette bulunmakta, ceza yargılaması yaparak suçluyu suçsuzdan ayırmakta ve hürriyeti bağlayıcı ceza verebilmekte, maddi hukuk bakımından haklıyı haksızdan ayırmaya yarayan objektif hukuku bağımsız hakimler (mahkemeler) eliyle uygulamaktadır. Terminoloji bakımından hüküm veren hakimin isminden önce bir mahkeme olarak yargısal faaliyette bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi 26.10.1965 gün ve 25/57, 8.10.1974 gün ve 17/41 sayılı kararlarında "İcra tetkik mercii görevini yapanlar hâkim sıfatını taşımaktadırlar. Bu nitelikleri İcra ve İflas Kanununun çeşitli maddelerinde ve özellikle 4. maddesinde açıklanmıştır. Bu maddede "icra ve iflas dairelerine (dairelerin muamelelerine) karşı yapılan şikâyetlerle itirazların tetkik mercii bulunan yerlerde müstakil icra hâkimlikleri tarafından inceleneceği belirtilmiştir. İcra hakimleri kendilerine sunulan şikâyet ve itirazları, belli usule uyarak yargılamakta ve objektif hukuk kurallarını bu şikâyet ve itirazlara uygulamak suretiyle hükme bağlamaktadırlar. Bu fonksiyonu gören icra tetkik merciilerinin mahkeme olarak kabul edilmesi gerekir" denilerek icra tetkik merciinin eski Anayasanın 151. maddesi (Yeni Anayasanın 152. maddesi) anlamında mahkeme olduğuna ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine başvurabileceklerine karar vermiştir. (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı 2001 cilt: VI s. 5736)
Ayrıca 2004 sayılı İİK.'nun 17.7.2003 gün ve 4949 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sırasında, Adalet Komisyonunun 4. maddedeki değişiklik ile ilgili madde gerekçesinde "icra tetkik merciinin Anayasa'nın 152'nci maddesi anlamında bir mahkeme olduğu" belirtilmiştir.
Bu gerekçelerle yerel mahkemece bozma kararına uyularak işin esasına girilmek ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi ve yukarıda yazılı nedenlerle eski kararında direnmesi doğru görülmemiş ve direnme kararının davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı ve bozma kararına belirtilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.11.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Old 25-10-2008, 04:06   #6
engin güvenç

 
Varsayılan

Kesinleşmiş bir mahkeme hükmü ancak o davanın tarafları için kesinlik arzeder. Yoksa herkesi bağlayıcı bir hüküm değildir. Zİra kesin hükme konu yargılamada, sadece o davanın taraflarının iddia ve delilleri muhakeme edilmiştir. H.U.M.K. 237 uyarınca kesin hükümden (eski tabiri ile kaziyei muhakemeden) sözedilebilmesi için tarafların aynı olması gerekmektedir.

Sizin olayınızda İcra Hukuk Mahkemesi'nden alınan kararda, ihale alıcısının taraf olmadığı düşünülürse, İcra Hukuk Mahkemesi kararı, ihale alıcısı bakımından kesin hüküm teşkil etmeyecektir.

Saygılarımla
Old 25-10-2008, 04:10   #7
engin güvenç

 
Varsayılan Düzeltme notu

Her ne kadar yanıtımda, taşınmazı satın alan kişiden ihale alıcısı olarak bahsetsemde, meseleden taşınmazın normal şartlarda satış sözleşmesi ile alındığını sonradan farkettim. Düzeltiyorum.

Ancak netice hiçbir şekilde değişmiyor. Zira İcra Hukuk Mahkemesi kararı, bu kararda taraf olmayan taşınmaz alıcısını bağlamayacaktır.

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ihalenin feshi davası ve kesin hüküm mslmklvz Meslektaşların Soruları 4 27-08-2012 16:42
kesin hüküm adaletsizliği doğurabilir mi? ali ümit aksu Meslektaşların Soruları 2 30-06-2008 12:33
yönerge iptali ve kesin hüküm balturk Meslektaşların Soruları 1 09-04-2008 16:09
Kira tespitinde kesin hüküm A.Baran Eyüpoğlu Meslektaşların Soruları 10 04-01-2007 11:00
istirdat davası kesin hüküm olur mu? Almıla Meslektaşların Soruları 11 14-07-2006 11:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11522388 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.