Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Taşeron Kimdir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-03-2007, 12:11   #1
NAZ80

 
Mutlu Taşeron Kimdir?

Merhaba, açmış olduğum kıdem- ihbar tazminatı davasını husumet yönünden hakim red edecek gibi davanın taşerona açılması gerektiğini davalının işte daimi çalışmadığını ifade etmektedirler fakat; yapmış olduğum araştırmada davada taşeron diye adlandırılan kişi asıl işverenin yanında SSK lı çalışıyor bu durumda taşeron sayılmaz diye düşünüyorum SSK kanundaki taşeron tanımınada uymamakta bilgisi olan meslektaşlarımdan yardım talep ediyorum
Old 19-03-2007, 12:36   #2
Av.Murat Bölükbaş

 
Varsayılan

Öncelikle asıl işveren ve taşeron arasında iş yapımı için için bir sözleşme var mı buna bakmak gerekir.Eğer yoksa asıl işverene gidilmesi gerekir.Şayet bir sözleşme olup da eğer muvazaa taşıdığını idda ediyorsanız bunu ispatlamanız gerekecektir.Aşağıdaki karar işinize yarayacaktır.
T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/6280

K. 2004/9180

T. 22.4.2004

• TAŞERONLUK SÖZLEŞMESİNİN MUVAZAALI OLDUĞU İDDİASI ( İşyerindeki Taşeron Firmaya Yaptırılan İşte Çalışan İşçinin - Mahkemece Yapılacak İşlemler )

• MUVAZAA İDDİASI ( Taşeron Firma Nezdinde Çalışan İşçinin Taşeronluk Sözleşmesi Hakkında )

• İŞÇİNİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN YARARLANDIRILMA TALEBİ ( Aynı İşyerinde Taşeron Firmanın İşçisi Olarak Çalışan İşçinin Taşeronluk Sözleşmesi İçin Muvazaa İddiası )

• TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN YARARLANDIRILMA TALEBİ ( Asıl İşveren İşçilerinin de Çalıştığı İşyerinde Taşeron Firma Bünyesinde Çalışan İşçinin Taşeronluk Sözleşmesi İçin Muvazaa İddiası )

2822/m.9

4857/m.2/6

818/m.18

ÖZET : İşi üstlenen firmadan alınan teminatın az olması, firmanın sermayesi ve ödediği verginin düşük olması, bir kısım alet ve malzemelerin davalı işverence karşılanması ve sözleşmede firmanın çalıştıracağı işçilerin yemek ve servis giderlerinin asıl işverene yükletilmiş olması taşeronluk sözleşmesinin muvazaalı sayılması için yeterli değildir. Keza, taşerona ödenen bedelin işçiye ödenen ücretlerden fazla olması da muvazaanın gerekçesi olamaz. Zira taşeron yaptığı işten kazanç sağlayacaktır. Yeterli araştırma inceleme yapılmadan davacının muvazaa iddiasının kabulü ile dava konusu alacak hakkında hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı, TİS’den kaynaklanan ücret farkı alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatınca temyiz edilmiş ise de, HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı işçi, davalı şirkete ait işyerinde çalıştığını, işyerinde uygulanmakta olan 1.1.2002- 31.12.2003 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesinin tarafı sendikaya üye olduğunu, üyeliğinin işverene bildirilmesine rağmen anılan sözleşmeden yararlandırılmadığını, Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılmamak için taşeron işçisi gibi gösterildiğini, taşeronluk sözleşmesinin muvazaaya dayandığını ileri sürerek sözleşmeden doğan fark ücret alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı işveren, işyerinde asıl işin dışındaki yardımcı işlerin alt işverenlere yaptırıldığını, ( davacının alt işverenin işçisi olduğunu, alt işveren işçisinin asıl işverenin tarafı olduğu Toplu İş Sözleşmesinden yararlanamayacağını ) alt işveren ile yapılan sözleşmenin muvazaalı olmadığını belirterek isteğin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece taşeronluk sözleşmesinde yaptırılacak iş karşılığı ödenmesi gereken bedelin belirlenmediği taşeron tarafından ibraz edilecek faturalara göre ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı, fatura miktarlarının işçilere yapılan ödemelerin oldukça üzerinde olduğu, taşeronların sermaye ve ödedikleri vergi miktarlarının çok az olduğu, sözleşmede belirtilen teminatın düşük olduğu, davalı şirket ile taşeron şirketin kurulu oldukları iş kollarının farklı oldukları, alet ve malzemenin davalı tarafından sağlandığı, davacının davalı şirketin asli ve sürekli işlerinde ara vermeksizin çalıştığı, taşeronca yerine getirilen işin asli iş niteliğinde olduğu, taşeron olarak gösterilen şahsın işveren vekili olarak hareket ettiği gerekçesi ile taşeronluk sözleşmesinin muvazaaya dayandığı ve davacının gerçekte davalı şirketin işçisi olduğu sonucuna varılarak isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre dava konusu işyerinde işin bir bölümünü yapmak üzere davalı şirket ile muhtelif firmalar arasında sözleşmeler yapıldığı, bu firmaların kendi adlarına SSK’na bildirimde bulundukları işçilerle hizmet akdi yaptıkları, ücret bordrolarında işveren olarak gözüktükleri, işyerinde davalı şirket ile ( .... ) İş Sendikası arasında 4.6.2002 tarihinde imzalanan 1.1.2002-31.12.2003 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesi uygulanmakta iken davacı ve bir kısım işçilerin anılan sözleşmenin tarafı sendikaya üye oldukları ve üyeliklerini 24.6.2003-27.62003 tarihleri arasında davalı işverene bildirerek sözleşmeden yararlandırılmak istedikleri, davalı şirketçe davacı ve arkadaşlarının alt işveren işçisi oldukları ve TİS kapsamında bulunmadıkları gerekçesi ile TİS’nden yararlandırılmadıkları anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, işi üstlenen firmadan alınan teminatın az olması, firmanın sermaye ve ödediği verginin düşük olması, bir kısım alet ve malzemelerin davalı işverence karşılanması ve sözleşmede firmanın çalıştıracağı işçilerin yemek ve servis giderlerinin asıl işverene yükletilmiş olması taşeronluk sözleşmesinin muvazaalı sayılması için yeterli değildir. Keza, taşerona ödenen bedelin işçiye ödenen ücretlerden fazla olması da muvazaanın gerekçesi olamaz. Zira taşeron yaptığı işten kazanç sağlayacaktır.
Diğer yandan dosyada mevcut taşeronluk sözleşmesinde bedelin belirtilmediği sabit ise de Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi gereği bedelin yapılan işe göre sonradan tespiti mümkündür. Dosyada ihale evrakları ve hakedişlerin ne şekilde düzenlendiğine ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. Yine dosya içeriğine göre aynı işyerinde çalışan işçiler ile ilgili olarak açılan davaların mevcut iki iş mahkemesine tevzi edildiği, ( ..... ) 1. İş Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında düzenlenen ve dosyamıza delil olarak sunulan 3 kişilik uzman bilirkişi raporunun işyerinde inceleme yapılarak düzenlendiği ve rapordaki tespitlerin dosyamızdaki tespit ve mahkeme gerekçesi ile çeliştiği görüldüğünden bu çelişkinin giderilmesi için işyerinde bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yapılması sağlıklı bir sonuca varmak için gerekli olmaktadır.
Ayrıca, işyerinde tek bir taşeron bulunmayıp işlerin muhtelif taşeronlara verildiği ve davacıların uzun süre aynı taşeron nezdinde çalıştıkları anlaşıldığından, her taşeronun durumu ayrı ayrı değerlendirilip sonuca gidilmeli, uzun süre aynı koşullarda çalışan davacının daha önce sözleşmelerinin muvazaalı olduğu iddiasında bulunup bulunmadığı da değerlendirilmelidir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, yeterli araştırma inceleme yapılmadan davacının muvazaa iddiasının kabulü ile dava konusu alacak hakkında hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Old 19-03-2007, 12:43   #3
Avukat Canip Kazan

 
Varsayılan

4857 Sayılı İş Kanunu Madde:2
...
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
..
HD 09 <> E: 2005/36137 <> K: 2005/39139 <> Tarih: 12.12.2005
* ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN
4857 sayılı Kanunun 21 son maddesi gereğince; asıl işverenin işçileri, alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz. Aksi halde, asıl işveren ile alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek, alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılıp, bu şekilde işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında, asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
(4857 s. İş K. m. 2, 20)
Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı iş sözleşmesinin davalı K. Nakliyat şirketi tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ise, diğer davalı A. şirketini davaya dahil ederek, daha önce bu şirketin işçisi olduğunu, davalılar arasındaki sözleşmenin muvazaaya dayandığını iddia etmiş ve dahili davalı hakkında da hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Davalı K. Nakliyat şirketi, davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını, diğer davalıdan ihale ile taşıma işinin alındığını, alt-asıl işveren ilişkisi olmadığını savunmuş, ayrıca ödenen ihbar tazminatının geri ödenmesini istemiş, ancak karşı davasını harçlandırmamıştır.
Dahili davalı ise, davacıya kendi dönemindeki hizmet ile ilgili haklarının ödendiğini, davacının işçileri olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece, "Davacının davalı K. Nakliyat şirketinin işçisi olduğunu, feshin geçersiz olduğunu, diğer davalı hakkında davanın süresinde açılmadığı" gerekçesi ile davalı K. Nakliyat şirketi hakkında davanın kabulüne, diğer dahili davalı hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir.
Verilen kararı davacı vekili, dahili davalı hakkında red kararı verilmesi, davalı K. Nakliyat şirketi ise kendileri yönünden işe iadeye karar verilmesi yönünden temyiz etmişlerdir.
Dosya içeriğine göre, davacının dahili davalı işçisi olarak çalışırken iş sözleşmesinin 15.1.2004 tarihinde ihbar ve kıdem tazminatları ödenerek, feshedildiği, 16.1.2005 tarihinde davalı ve dahili davalı arasında taşıma işi konusunda sözleşme imzalandığı, dahili davalı şirketin asıl işinin de taşıma işi olduğu, davacının bu kez 16.1.2005 tarihinde taşıma işini ihale ile alan davalı işçisi olarak çalışmaya aynı yerde devam ettiği ve iş sözleşmesinin davalı şirketçe 1.11.2004 tarihinde ihbar tazminat ödenerek feshedildiği anlaşılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, 4857 sayılı İş Kanununun 2/son maddesi uyarınca "asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya ve devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez" Somut olayda davacı dahili davalı A. Ulaştırma Anonim Şirketi işçisi olarak çalışırken, iş sözleşmesi feshedilmiş ve adı geçen şirket, asıl işi olan taşıma işini bölerek alt işveren diğer davalı K. nakliyat şirketine vermiş bulunmaktadır. Yukarda belirtilen hükmün ihlal edildiği açıktır. Davacı baştan beri A. Ulaştırma Şirketinin işçisidir. O halde davalı K. Nakliyat Şirketi hakkında dava açılması ve mahkemece söz konusu şirket hakkında kabul hükmü kurulması hatalıdır. Diğer davalı hakkında usulüne uygun ve süresinde açılan bir dava da bulunmamaktadır. Böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekir.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1- Mahkemenin kararının (BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA)
2- Davanın (REDDİNE),
3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 40.00 YTL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 400.-YTL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 12.12.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
taşeron şirketler ve kıdem tazminatı orhan üçyıldız Meslektaşların Soruları 9 02-08-2014 10:09
Taşeron Firmanın Sözleşmesinin Feshi avfeyzafbal Meslektaşların Soruları 4 16-01-2007 20:43
Müşteri Verilerinin Sahibi Kimdir? Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 3 21-05-2002 00:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04212189 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.