Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kasko sigortasında faiz

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-05-2006, 10:21   #1
mustafayıldız

 
Varsayılan kasko sigortasında faiz

merhabalar
kasko sigortasından kaynaklanan davalarda ticari faiz uygulanırmı? taraflardan biri tacir değildir. yani kaskolu araç özel otodur. kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan davalarda ticari faize hükmedilmesi gerekmez mi? bu konuda elinde yargıtay kararı olan varsa yardmını rica ediyorum.
Old 12-05-2006, 11:47   #2
ertanhukukprogramlari

 
Varsayılan

Syn. Mustafa YILDIZ
Aramış olduğunuz konuda birçok karar bulmama rağmen incelediklerimden 1 tanesini buraya koyuyorum. Umarım işinize yarar.




HG 00 Esas : 2001/11-370 Karar: 2001/000406 Tarih: 25.04.2001
* İTİRAZIN İPTALİ
* KASKO SİGORTASI
* İCRA İNKAR TAZMİNATI

İcra takibine konu yapılan alacak, kasko sigorta tazminatına ilişkindir. Kasko sigortası bir meblağ sigortası olmayıp, zarar sigortaları kapsamında bir mal sigortası olduğuna göre, sigorta ettiren sigorta poliçesinde belirlenen sigorta bedelini değil, gerçekten uğradığı zararı akidi olan sigortacıdan isteyebilir. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettiren, zararını, sigortacısından tazminat ilkeleri çerçevesinde ve oluşan gerçek zarar kapsamında, talep edebilir. Bu itibarla, itirazın iptali halinde alacaklının icra inkar tazminatı isteyebilmesi için gerek uygulamada, gerekse öğretide öngörülen alacaktaki "likit" yani muayyenlik ve belirlenebilirlik niteliği ve koşulu mevcut bulunmamaktadır.
(2004 s. İİK. m. 67) (6762 s. TTK. m. 1282, 1292, 1299)
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/12/1999 gün ve 1999/411-1380 sayılı kararın incelenmesi davalı borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/5/2000 gün ve 3272-4336 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, davalı şirkete sigortalı aracının çalınmasına rağmen hasarın karşılanmadığını aleyhine girişilen icra takibine davalının itirazı ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini, inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili aracın teknik özellikleri nedeniyle anahtar kullanılmadan çalıştırılamayacağını, yedek anahtarın ibraz edilemeyip olayın kuşkulu olduğunu, inkar tazminatı istenemeyeceğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, sigortalı aracın anahtar kullanılmadan da çalınabileceğinin benzer olaylarda karşılaşılan bir durum olduğu, tazminatın likit bir alacaktan kaynaklandığı gerekçeleriyle takibin 4.917.229.999 TL. üzerinden devamına, aslı alacağa %78 faiz oranı aşılmamak koşuluyla faiz uygulanmasına karar verilmiştir. . Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı vekilinin aşağıdaki 2 ve 3 nolu bentlerin dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Ancak, dosyada mevcut satış sözleşmesinde ve poliçede sigortalı aracın tipi Vectra B GLSX20 olarak gösterilmiş bulunmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda aracın sigorta değeri Türkiye Sigorta Reasürans Şirketleri Birliği''''nce yayınlanan değer listesine göre belirlenmiş ve aracın tipi Vectra 20 CD olan rnodel üzerinden hesaplanmıştır. Davalı vekilince aracın değer listesinden esas alınan tip ve değerine itiraz edildiği halde bu itirafı karşılanmamıştır. Mahkemece bilirkişiden bu konuda ek rapor alınarak, davalı itirazları da karşılanmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
3-Kabulü göre de, olay yargılamayı gerektirip, alacağın da likit olmadığı gözetilmeden, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmolunması isabetli görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu''''nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İİK.nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Uyuşmazlık sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, yanlar arasında enflasyona endeksli sigorta poliçesinin oluştuğu ve rizikonun poliçenin yürürlükte olduğu dönem içerisinde gerçekleştiği konularında her hangi bir çekişme bulmamaktadır. Çekişme oluşan riskin karşılanmasıyla ilgilidir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ise; dava konusu aracın özelliklerinin mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde doğru olarak ele alınıp alınmadığı ve icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmakladır.
Mahkemece hükme esas alınan 06.12.1999 "tarihli bilirkişi raporunda; Kasko sigortası genel şartlarının B/3.3.1.4, maddesi gereğince aracın çalınması halinde azami sorumluluk haddini geçmemek üzere aracın çalınma günündeki değerinin ödeneceği, davacıya ait 1996 model Opel Vectra B-GLS-x20 vasıtanın çalınma tarihindeki araç değeri liste fiyatının 4.713.000.000 T''''L olduğu, bu vasıtanın poliçe başlangıcında 4.300.000.000 TL değer üzerinden sigortası yapılmış ise de tanzim edilen poliçe enflasyona endeksli olduğundan çalınma tarihindeki değeri olan 4.713.000.000 TL den sigorta şirketinin sorumlu olması gerektiği belirtilmiştir.
Yerel Mahkeme; bilirkişi raporuna dayanarak "Aracın ulaştığı değerin bilirkişice 4.713.000.000 TL. olarak belirlendiğini, davalı şirkete gönderilen 12.1.1999 tarihli uyarının ulaştığı tarihten icra takibine tarihine geçen 20 günlük süre için istek dikkate alınarak %78 üzerinden 204.229.999 TL. direnim faizinin doğrudan hesaplandığını, yanlar arasında bağıtlanan sözleşmede aracın sigorta bedeli ve uygulanacak enflasyon endeksinin belli olduğunu, sigorta şirketlerinin dosyada örneği bulunan kasko değerleri listesinden rizikonun gerçekleştiği tarihlerde araçların değerini kolayca saptayabildikleri gibi, bu değerler baz alınarak bağıtladıkları sigorta sözleşmelerinin prim miktarlarını da belirlediklerini, ortada davalı şirketçe bilinen, belirlenebilir miktarda likit ve borç olmasına rağmen kendilerince ileri sürülen ve geçerli kabul edilmeyen nedenlerden takibe itiraz etmeleri ve bunun öncesinde yasal uyarıya rağmen sigorta bedelini ödememeleri dikkate alınarak, İİY.nin 67/2 maddesi uyarınca %40 oranında icra inkar ödencesi belirlenmesi gerektiğini" Gerekçe göstererek Davalının Şişli 1. İcra Müdürlüğünün 1999/600 esasına kayıtlı dosyasında takibe yaptığı itirazının İİY.nin 67. TTK.nun 1282, 1292 ve 1299. maddeleri uyarınca 4.917.229,999 TL. üzerinden iptali ile takibin devamına, takip tarihinden sonra asıl alacak 4.713.000.000 TL. ye %78 ile sınırlı olmak üzere 3095 S.Y.nın 2/3 maddesi uyarınca reeskont faizi uygulanmasına, İİY.nin 67/2. maddesi uyarınca %40 üzerinden belirlenen 1.966.891.960 TL. icra inkar ödencesinin davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar vermiştir.
Özel Daire; sair hususlara ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak dosyada mevcut satış sözleşmesinde ve poliçede sigortalı aracın tipinin Vectra B GLSX20 olarak gösterilmiş olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda aracın sigorta değeri Türkiye Sigorta Reasürans Şirketleri Birliği''''nce yayınlanan değer listesine göre belirlenip ve aracın tipinin Vectra 20 CD olan model üzerinden hesaplandığı, davalı vekilince aracın değer listesinden esas alınan tip ve değerine itiraz edildiği halde bu itirazının karşılanmadığı, mahkemece bilirkişiden bu konuda ek rapor alınarak, davalı itirazları da karşılanmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği, diğer taraftan, olay yargılamayı gerektirip, alacağın da likit olmadığı gözetilmeden, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmolunmasının da isabetli olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına, karar vermiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara , mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı aracının modeli ve özelliklerinin yukarıda da açıklandığı gibi doğru olarak hesaplanmış olmasına, bilirkişi raporu ile delillerin değerlendiriimesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının bu yönüyle onanması gerekir.
2. Davalı vekilinin icra inkar tazminatına yönelik temyizine gelince; İcra takibine konu yapılan alacak, kasko sigorta tazminatına ilişkindir.
Kasko sigortası bir meblağ sigortası olmayıp, zarar sigortaları kapsamında bir mal sigortası olduğuna göre, sigorta ettiren sigorta poliçesinde belirlenen sigorta bedelini değil, gerçekten uğradığı zararı akidi olan sigortacıdan isteyebilir. Diğer bir deyişle, rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettiren, zararını, sigortacısından tazminat ilkeleri çerçevesinde ve oluşan gerçek zarar kapsamında, talep edebilir. Bu itibarla, itirazın iptali halinde alacaklının İİK.nun 67/2 nci maddesinde öngörülen icra inkar tazminatı isteyebilmesi için gerek uygulamada, gerekse öğretide öngörülen alacaktaki "likit" yani muayyenlik ve belirlenebilirlik niteliği ve koşulu mevcut bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında, Hukuk Genel Kurulu''''nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak davacı tarafın icra inkar tazminatına yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: 1. (1). Maddede açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, ve aşağıda dökümü yazılı (159.500.000) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına,
2. Davalı vekilinin icra inkar tazminatı yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda (2). Maddede açıklanan ve Özel Daire Bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25/04/2001 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak={Corpus Arşiv No: HG-634}
(C) 2000, Corpus, CD-Medya
Old 12-05-2006, 16:08   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Davayı sigorta şirketi halefiyete binaen açıyorsa, davayı sigorta ettiren açmış olsaydı hangi oranda faiz isteyebilecek idiyse davacı da o oranda faiz isteyebilir.Eğer iki araç da ticari ise veya en azından zarar veren ticari taksi ise bu durumda ticari faiz ; aksi halde yasal faiz oranı istenebilir.

Eğer dava, sigortalı ile sigortacı arasında sigorta aktinden doğuyorsa, sigorta TTK'nda düzenlendiğinden ve TTK 21/II gereği ticari faiz istenebileceği aşikardır.
Old 12-05-2006, 16:28   #4
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Fazla açıklama yapmadan aşağıdaki örnek sayılabilecek kararların işinize yarayacağını umuyorum.Saygılarımla



T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1994/2242

K. 1994/7490

T. 10.11.1994

• HAKSIZ FİİLİN TİCARİ İŞ SAYILIP SAYILMAYACAĞI HALLER

• TİCARİ İŞ ( Haksız Fiilin Tarafları )

• HAKSIZ FİİLE REESKONT FAİZİ YÜRÜTÜLMESİ ŞARTLARI

• REESKONT FAİZİ YÜRÜTÜLMESİ ŞARTLARI ( Haksız Fiil )

• SİGORTA RÜCU DAVASI ( Şirket Aracı ve Özel Aracın Trafik Kazası )

6762/m 3.21


ÖZET : Tüm haksız fiiller ticari iş sayılamaz. Ancak, Türk Ticaret Kanununda düzenlenen haksız fiillerile her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgili haksız eylemler ticari iş sayılabilir. DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, ( Bursa Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi )nce verilen 24.11.1993 tarih ve 1165-1040 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko poliçesiyle sigortalı bulunan araca davalı tarafa ait aracın çarpması sonucu meydana gelen hasar nedeniyle sigortalıya tazminat ödendiğini ileri sürerek ( 7.440.920 ) TL.'nın reeskont faiziyle birlikte rücuan davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkeme; toplanan delillere göre müracaata bırakılan davalı Orhan hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına diğer davalı hakkındaki davanın ise kısmen kabulü ile ( 3.904.481 ) TL. tazminatın 27.3.1992 tarihinden itibaren %30 kanuni faiziyle birlikte davalı .....Tekstil A.Ş.'den tahsiline karar vermiştir.
Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve olayda davacı sigorta şirketine kasko sigortalı hususi araç ile davalı şirkete ait araç çarpışmış ve olayda davalı sürücünün 5/8, davacı özel araç sürücüsünün 3/2 oranında kusurlu oldukları tesbit edilmiştir. Taraflardan sigorta şirketi, asıl taraf olan hususi aracın halefidir. Bilindiği gibi sigorta ilişkisinde sigortacı, sigorta ettirenin halefi olup ancak asilin sahip olabileceği hak ve yetkilere sahip olur. Sigorta şirketinin tacir vasfının olması hususi aracın tacir olmaması vasfını kaldırarak onun sahip olamıyacağı yetkileri kullanmasına olanak vermez.
TTK.nun 3. maddesi uyarınca; "Ticari iş, TTK.da düzenlenen hususlarla, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi kısaca bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerdir" diye tarif edilmiştir. Yasaya göre TTK.da düzenlenen tüm hususlar ticari iştir. Buna göre TTK.da düzenlenen aslında bir haksız fiil olan Haksız Rekabet ( md. 56 ) ve Çatma ( md.1216 vd. ), Ticaret Kanununda düzenlendiği için ticari iştir. Tatbikatta tartışma konusu olan husus bu maddede yazılı "Ticari işletmeyle ilgili diğer bütün muamele, fiil ve işler"in kapsamı ne olacaktır?
Öğretide bu konuya geniş yer vermiştir.
"TTK. 21/f-1'e göre, ( bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır ). Tacirin borçları ( muamele, fiil ve işler ) ticari işletmesiyle ilgili ve dolayısıyla ticari iş sayılır. Bu karine iki halde bertaraf edilebilir: a ) Halin icabının muamele, fiil veya işin ticari iş sayılmasına müsait bulunmaması b ) Muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığının hakiki şahıs olan tacir tarafından diğer tarafa açıkca bildirilmesi. Sadece bir taraf için "ticari sayılan iş mukaveleyle ilgili değilse" bu iş, karşı taraf bakımından adi iş sayılır. Örneğin, ( A.Ş. )'nin mağazasına tacir olmayan bir şahıs otomobiliyle zarar vermişse fail bakımından bu işin ticari sayılmasına imkan yoktur. Çünkü taraflar arasında mukavele bahis konusu değildir. "... Haksız Rekabet ve Çatma dışında kalan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması lazımdır. Örneğin; ( A )'nın ticari işletmesine ait kamyon, ( B )'nin ticari işletmesine ait bir başka kamyonla çarpışmış ise" ( Prof. Dr. Yaşar Karayalçın-Ticari İşletme,1968, sh:145 ve 257 ).
"TTK.nun 21/II. maddesine göre, taraflardan yalnız biri için ticari nitelikte olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır. .. TTK.nun 21/II. maddesinin uygulanabilmesi için ön koşul, taraflar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeden kaynaklanmış olmasıdır. Dolayısıyla, taraflar arasındaki ilişki bir haksız fiilden ya da sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa, bu hükmün uygulanabilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, bir taşımacılık işletmesine ait kamyonun yoldan geçen yayaya çarpması halinde zarar gören bakımından iş, adi nitelikte olmakta devam eder." ... "Haksız fiiller dolayısıyla ödenecek temerrüt faizinin her zaman reeskont oranı üzerinden hesaplanmasının uygun olup olmayacağında kuşkuya düşülebilir. Örneğin ticari işletmeye ait bir kamyonun esnaf düzeyindeki bir kişinin işyerine çarparak zarar vermesi halinde hükmolunan tazminatı geç ödeyen tacirden talep edilebilecek temerrüt faizini, reeskont üzerinden hesaplamak isabetli olur mu? Bu halde temerrüt faizinin reeskont oranı üzerinden hesaplanması, TTK. 21/II'de yer alan bir taraf için ticari sayılan iş, sözleşmeden kaynaklanıyorsa, diğer taraf içinde ticari sayılır yolundaki hükmün bir anlamı kalmamasına neden olacaktır" ( Prof. Sabih Arkan-Ticari İşletme Hukuku,1993, sh: 60 ve 72 ).
"TTK.nun 21/II. maddesi sözleşmelere ilişkin olup haksız fiilleri kapsamaz. Örneğin tacir olmayan bir kişi otomobili ile kusurlu olarak bir ticari işletmeye zarar verse taraflar arasında sözleşme olmadığından ticari iş sayılmaz" ( Prof. Dr. Fehiman Tekil, Ticari İşletme, İst.1990, sh: 70 )
Alman Hukukunda sadece her iki taraf için ticari sayılan işlerde yıllık %5 üzerinden ( reeskont ), adi işlerde %4 temerrüt faizi istenebileceği öngörülmüştür ( ATK 352 md ). İsviçre BK.104/III'e göre, yüzde beşten fazla olan banka iskontosuna göre temerrüt faizi ödenmesi sadece tacirler arasında söz konusu olabileceği kabul edilmiştir.
Türk Hukukundaki düzenlemeye gelince, son kez çıkarılan 3095 sayılı Yasanın 2/3 madde, fıkrasında "Arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi, T.C. Merkez Bankası'nın kısa vadeli krediler için öngördüğü, reeskont faiz oranına göre istenebileceği" belirtilmiştir. Yasakoyucu bu düzenleme ile de reeskont faizinin yürütülebilmesi için, sözleşme olmasa bile yanlar arasındaki işin ticari iş olmasını ölçü olarak aldığı anlaşılmaktadır.
Dairemiz bazı emsal kararlarında, haksız fiillerde gerek mağdur gerek fail bakımından işin ticari iş niteliğinde olmasını kabul etmiştir.
"Davalı kooperatif tacir olmadığı gibi kooperatif tarafından yapılan çevre düzenlenmesi sırasında TEK.'in yeraltı kablolarına zarar verilmesi işi de ticari iş sayılamıyacağından davacı TEK. yararına %30 yasal faiz yürütülmesi gerekir ( Y.11. HD. , 7.3.1994 gün, E:1993/5255-1994/1791 )
O halde, bugüne kadar yapıldığı gibi TTK. 3. maddedeki "fiil" ibaresinden hareketle lafzi bir yorumda, tüm haksız fiillerin ticari iş sayılması gerekeceği sonucuna varmak pek mümkün görülmemektedir. Türk Hukuku bakımından da Alman ve İsviçre Hukuklarında kabul edildiği gibi haksız fiillerden dolayı reeskont faizi yürütülmesi İçin bu haksız fiillerin Ticaret Kanununda düzenlenmesi , veya fiilin gerek mağdur gerek fail bakımından ticari iş niteliğinde olması gerekmektedir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacının bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ( ONANMASINA ), alınmadığı anlaşılan 60.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14.10.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY YAZISI:
Herhangi bir işin, "ticari iş" niteliğinde olup olmadığını çözümlemek için. TTK.nun 3 ve 21. maddelerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede, bir işin, haksız eylem veya sözleşme sayılıp sayılmayacağı üzerinde de durmak gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, "ticari iş" ile "ticari dava" kavramları ayrıdır. Her "ticari dava", "ticari iş" olduğu halde, her "ticari iş", "ticari dava" değildir.
TTK.nun 3. maddesine göre, Türk Ticaret Kanununun düzenlediği hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren tüm muamele , fiil ve işler, "ticari iş"lerd TTK. nun 21/1. maddesine göre de, bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki, gerçek kişi olan tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgisi olmadığını diğer tarafa açıkca bildirdiği veya muamele fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde, borç adi sayılır. Maddenin 2. fıkrasında da, taraflardan yalnız biri için "ticari iş" mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de "ticari iş" sayılır.
Bu hükümlerden TTK.nun 3. maddesine göre, ticari işletmenin her türlü eylemi, yani sözleşme veya haksız eylemi kendisi yönünden ticaridir. Özellikle, ticari işletmenin haksız eylemi, bu ticari işletme bakımından "ticari iş"tir. Fakat, bu haksız eyleme maruz kalan diğer taraf tacir değilse, bu eylem ticari işletme için ticari ve fakat tacir olmayan diğer ta raf için ticari değildir. Çünkü, TTK. nun 3. maddesi, sadece ticari işletme yönünden düzenleme getirmiştir. Ancak, TTK.nun 21/2. maddesinde ise, ticari işletmenin yaptığı sözleşmeler için daha özel bir düzenleme getirilmiştir. Ticari işletmenin yaptığı sözleşme kendisi için ticari olduğu gibi, TTK nun 21 /2. maddesi uyarınca diğer taraf için de ticaridir. Bu son düzenleme sadece sözleşme ilişkisi içindir. Haksız eylem için yasa koyucu TTK.nun 3. maddesinde tacir olmayanlar için bir düzenlemeye gerek duymamıştır.
Sözgelimi, bir ticari işletmenin aracı, tacir sayılmayan üçüncü kişilere haksız eylem ika etmişse, bir fabrika çalışırken, bu fabrikada çıkan yangın, komşu mallarına zarar vermişse veya fabrika bacasından çıkan zehirli gazlar, etrafta bulunan ağaçlara yahut sebze ve meyve bahçesine veya ekinlere zarar vermişse, ticari işletmenin bu eylemleri "ticari iş" sayılır. Bu eylemde, zarar gören ve fakat tacir olmayan kişi ticari işletmeye her nasılsa bir zarar verse, bu eylem ticari değildir. Çünkü, TTK nun 3. maddesi ticari işletmenin ika ettiği her türlü eylemden söz etmiştir. Aksine, tacir olmayan kişinin, ticari işletmeye verdiği zarar hususunun niteliği yasalarımızda düzenlenmemiştir ( Yaşar Karayalçın, Ticaret Hukuku, I.Giriş-Ticari İşletme, Ankara 1968, Üçüncü Baskı, s.145; Ali Bozer/Celal Göle, Bankacılar İçin Ticaret Hukuku Bilgisi, Ankara 1991, s. 36 vd.; Fehiman Tekil; Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 1990. s. 68 ve 70; Aksi görüş için bkz. Sabih Arkan, Ticari işletme Hukuku, Ankara 1993, 60 ve 72; Oğuz İmregün, Ticaret Hukukunun Genel İlkeleri, İstanbul 1989, s. 27 ). Nitekim, Yargıtay uygulaması da bu doğrultudadır ( Y. 11. HD. 4.5.1984 gün ve 2533/2619, bkz., Gönen Eriş, Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler, Ankara 1987, Cilt 1, s.198 vd.; 5.5.1992 gün ve 6904/5898, Batider, 1991/2, s.168 ).
Yukarıdan beri açıklanan hususları özetlersek, şöyle bir sonuç ortaya çıkar. TTK.nun 3. maddesine göre ticari işletmenin her türlü eylemi ticaridir. Dava konusu alacak yönünden değerlendirme gerekirse ticari işletmenin her türlü haksız eylemi, ticaridir. Tacir olmayan kişinin haksız eylemi bir ticari işletmeye karşı ika edilirse, bu eylem ticari değil, yani adi bir eylemdir. Sözleşme ilişkisinde ise, durum biraz değişiktir Ticari işletmenin yaptığı sözleşme kendisi için ticaridir. Tacir Olmayan için de, bu eylem ticaridir ( TTK.nun 21/2. ) Yasakoyucu, sözleşme ilişkisinde, tacir olan ve tacir olmayan yönünden getirdiği özel düzenlemede böyle bir tercih yapmıştır.
Somut olaya gelince; davalı ticari işletme, tacir olmayan sigortalı araca bir trafik olayında zarar ika etmiştir. Davalı ticari işletmenin haksız eylem sonucu meydana getirdiği zarar eylemi, bir ticari iştir. Zarar gören araç sahibi, eğer kendisi dava açsa idi, davalı ticari işletmeden ticari işlerde uygulanan ticari faiz isteyebileceğine göre; buna halef olan davacı sigorta şirketi de, aynı oranda ticari faiz isteyebilir. Bu itibarla, davacı sigorta şirketi işbu davada, ticari işlerde uygulanan reeskont oranında faiz isteyebilir.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle, aksi görüşü benimseyen sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.
Gönen ERİŞ
Üye




T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/570

K. 2004/9618

T. 11.10.2004

• RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI ( Sigortacı Tarafından Halefiyet İlkesine Göre Açılan Rücu Davası - Üçüncü Şahıslara Rücu Tarihi Sigorta Ettirene Ödeme Yapılan Tarih Olduğu )

KASKO SİGORTASI ( Rücuen Tazminat Davası - Sigortacının Sigorta Bedelini Ödedikten Sonra Sigorta Ettirenin Yerine Geçmesi )

• TEMERRÜT FAİZİ ( Halefiyet İlkesi - Sigortacının Sigorta Ettirenin İsteyebileceği Oranda Temerrüt Faizi İsteyebileceği/Ticari Faiz )

• HALEFİYET İLKESİ ( Rücuen Tazminat Davası - Sigortacının Sigorta Bedelini Ödedikten Sonra Sigorta Ettirenin Yerine Geçmesi )

6762/m 1301


ÖZET :1- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Rücuen tazminat davasında davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının aracı ticari araç olduğu gibi, davalı tarafın aracı dahi ticari araçtır. Bu durumda asıl zarar görenin isteyebileceği ticari temerrüt faizini onun halefi sıfatıyla hareket eden davacı sigortacı da isteyebilecektir. Dava dilekçesiyle, TC.Merkez Bankası'nca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizi türünden temerrüt faizi talep edildiğine göre, mahkemece bu yöne ilişkin talebin de kabulü gerekir.
2- Sigortacının 3. şahıslara rücu edebilme tarihi, sigorta ettirene ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin de kabulüne karar verilmek gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 17.10.2003 tarih ve 2003/113-2003/341 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı sigortacının, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair tesis edilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Sigortacı tarafından halefiyet ilkesine dayalı olarak açılan rücu davalarında uygulanacak temerrüt faizi oranı, halefiyet ilkesi çerçevesinde saptanmalıdır. Diğer bir deyişle, bu dava sigorta ettiren tarafından açılsa idi o dava sebebiyle hangi oranda temerrüt faizi istenebilecek ise bu davada da aynı oranda temerrüt faizi istenebilecektir.
Somut olayda davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının aracı ticari araç olduğu gibi, davalı tarafın aracı dahi ticari araçtır. Bu durumda asıl zarar görenin isteyebileceği ticari temerrüt faizini onun halefi sıfatıyla hareket eden davacı sigortacı da isteyebilecektir. Dava dilekçesiyle, TC.Merkez Bankası'nca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizi türünden temerrüt faizi talep edildiğine göre, mahkemece bu yöne ilişkin talebin de kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle yasal faiz uygulanması doğru olmamıştır.
2-TTK.nun 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve daha hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu nedenle sigortacının 3. şahıslara rücu edebilme tarihi, sigorta ettirene ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin de kabulüne karar verilmek gerekirken yazılı gerekçelerle dava tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı sigortacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kazancı Yayınlarından alıntıdır
Old 14-05-2006, 14:37   #5
mustafayıldız

 
Varsayılan

arkadaşlar ilginiz için teşekkürler. sanırım konuyu biraz daha açmam gerekir. çünkü verdiğiniz örnekler tam açıklayıcı değil. müvekkilin aracı yolda giderken hakimiyetini kaybederek kaza yapmıştır. kaza tek tarflı bir kaza, araç kaskolu olduğu için meydana gelen hasarın kasko şirketince karşılanması talebidir. araç özel otodur. saygılar
Old 11-04-2013, 11:20   #6
matruska

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mustafayıldız
arkadaşlar ilginiz için teşekkürler. sanırım konuyu biraz daha açmam gerekir. çünkü verdiğiniz örnekler tam açıklayıcı değil. müvekkilin aracı yolda giderken hakimiyetini kaybederek kaza yapmıştır. kaza tek tarflı bir kaza, araç kaskolu olduğu için meydana gelen hasarın kasko şirketince karşılanması talebidir. araç özel otodur. saygılar

Yukarıdaki yargıtay kararında açıklandığı üzere kasko şirketi ile kişi arasında sözleşme olduğundan iş ticari sayılır ve ticari faiz istenecektir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
trafik sigortasında rücu Av.Ergün Vardar Meslektaşların Soruları 5 25-12-2008 19:26
Kasko bedelinden fazla zarar tazmin edilebilir mi ? özgür Meslektaşların Soruları 4 22-03-2007 16:43
Araç kasko sigortası muratgüler Hukuk Soruları Arşivi 11 03-10-2006 13:30
Kasko Sigortaları fantom Hukuk Soruları Arşivi 0 10-04-2005 15:52
Kasko Hakkında baykara1 Hukuk Soruları Arşivi 1 02-03-2002 10:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10137200 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.