Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İntihara Teşebbüs Eden Hastanın Tedaviyi Reddetmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-03-2009, 14:17   #31
Gemici

 
Varsayılan


Alıntı:

Korayoz:
Hastanın tedaviyi kabul etmemesi durumunda müdahale edilmemesi kafama yatıyor aslında ama söz konusu intihar olunca burada ki iradenin sağlıklı olmadığını düşünüyorum. İnsanlar normal şartlarda yaşamak ister. Eğer yaşamak istemiyorsa bu durumda psikolojik problemleri vardır ve tedavi edilmesi gerekir. Psikolojik problemi olan bir insanın irade beyanı da geçerli olmamalı. Belki bu şekilde medeni hukukun genel hükümlerinden yola çıkılarak bu soruna bir çözüm bulunabilir.



Alıntı:

Köktaş:
sayın meslektaşım bence ne olursa olsun kişinin kendi isteğiyle dahi olsa yaşama hakkından vazgeçmesi hele de intihara teşebbüs etmiş bir şahsın bunu istemesi işin özünde anayasaya avrupa normlarına dahi aykırıdır.Bence yapılması gereken o ruh haliyle sağlıklı düşünme yeteneğini kaybetmiş şahsa önce sakinleştirici yapılarak tedavisini ne olursa olsun sağlamak.hukuku bir yana bırakacak olursak mantıklı ve insani olan da budur diye düşünüyorum..



İntihar etmek isteyen kişi ceza kanununun 98 maddesinde belirtilen ‘...ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda’ mıdır? O na ‚...hâl ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhâl ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır’ mı?

Alıntıladığım iki mejasa bakılırsa sorunun cevabı evet olmalı herhalde. Soruya evet cevabı verince de kendisini köprüden atıp intihar etmek isteyen kişiye yardım etmeyen herkesi cezalandıracak mıyız?

Saygılarımla
Old 03-03-2009, 12:07   #32
kamran

 
Varsayılan

aslında konuya birde homojen bir çerçeveden ve fazla kısa cevap verme telaşına düşmeden cevap verilmelidir.neden kısa cevap verme telaşına düşülmeden,çünkü bu konu aslında uluslararası hukukta, ki daha çok kastetmek istediğim avrupa birliği mevzuatlarıdır,bile çözümlenmiş gözükmüyor.örneğin birçok ülkede ötenazi meşru iken,birçoğunda,ki buda etik ve toplumsal yaşayışları ile yakından alakalı bir durumdur,tartışılması bile hoş karşılanmıyor.bana göre değerli meslektaşlarımdan bazılarının konuyu ötenazi çerçevesinde değerlendirmesi doğru fakat konunun aslında homojen bir açıklama gerektirmesi dolayısıylda eksiktir, arkadaşlarımın beni bağışlamaları tmennisi ile devam etmek istersek:öncelille insanın tedaviyi redetme hakkı var ancak,bu hak kendini öldürmesi için verilmemiş olmakla birlikte,yine kendini öldürme amacı ile muvazalı yollar denemesine de yol açmamalıdır(dikkat ederseniz medeni kanunda muvazalı işlemin yaptırımı ayyuka çıkıp kendini gösterdi,hemde anayasa dayanma ihtiyacı duymadan.)bu bir.ikincisi insanın bedeni üzerinde değil dünya yaşantısında hiçbir hakkı üzerinde sınırsız özgürlüğü yoktur.mülkiyet hakkından tutunda,seyehat ve temel hak ve hürriyetlerine kadar.Bunu nerden anlıyoruz:gayrımenkul mülkiyetine sahipsiniz ama komşunuzun hakları sizi sınırlar,sevgilinizle sınırsız özgür olmak istermisiniz umumi bir mahalde belki isteyeniniz vardır ama biliyorsunuz yaşamın kendiliğinden koymuş olduğu sınırlar vardır katlanmalısınız,yaptığı hatada olsa yapılan müdahalelere ki yargının veya kolluğun müdahalesi oluncaya kadar.bu ikinci insanın doğası gereği sınırsız olamayacağı düşüncesine dayanırki birçok ülkede yine yasaların iyileştirici yönüne yönelik bir çalışma olarak bu tür düzenlemelere rastlanır.üçüncüsü konunun yine kanuni boyutunu gözönünde bulundurarak,söylenmek gerekirki bir içtihat, olarak birgün müsait olursa onuda sizinle paylaşırım,yce mahkeme şekli hukuk maddi hukuk ayrımından yola çıkarak, ve dahada ilginci bu içtihat cezai
bir uyuşmazlık için verilen bir karara ilişkindir,mahkeme maddi hukukun sırf şekli hukukun yerine getirilmesi amacı ile bertaraf edilemeyeceğini içtihat etmiştir...sagılarımla naçizane yardımlarımı kabul buyurun lütfen
Old 06-03-2009, 01:30   #33
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Gemici'nin sözünü ettiği "kendini idare edemeyecek durumda olan kimse"ye yardım yükümlülüğü, konuya ilginç bir açılım getiriyor. İntihara teşebbüs eden kişiyi bu kapsamda düşünmek mümkün gibi gözüküyor ise de, kanser hastaları için için biraz zor.
Old 06-03-2009, 16:03   #34
abdullahekinci

 
Varsayılan Anayasa ne diyor bu konuda birde ona bakalım!


Anayasa Madde 17: “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz".

Bu anlamda bu maddeyi geniş yorum yöntemiyle yorumlarsak, kişinin rızası dışında kendisine tibbi müdahale yapılamaz kanısına varılabiliyor.

Ama intihara teşebbüs eden iradenin, kendisini yok etmeye kilitlendiğini düşünürsek, sözkonusu iradenin sağlıklı bir irade olmadığını, piskolojik ve tıbbi desteğe ihtiyacı olduğunu ve belkide sözkonusu teşebbüsün sonucunda eğer hala yaşıyorsa, ileride sözkonusu intihar teşebbüsünden dolayı pişman olabileceğini varsayarsak,( örenekleri tecrübelerle sabittir) kişinin kesinlikle rızası dışında bile olsa tibbi müdahale yapılmalıdır derim.Olaya İslam Hukuku açısından bakıldığında eğer kişi Müslümansa intiharın zaten günah olduğunu, toplumsal açıdan bakıldığında, toplum açısından da kabul edilmeyen bir vaka olduğunu düşünürsek; bu toplumda kişinin rızası olmasa bile müdahale edilir sonucu ahlaki bir norm ve zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır, zaten değilmiki hukuk kurallarını şekillendiren normlardan bazılarıda ahlak kurallarıdır.

Not: Geçenlerde basında çıkan bir haberde Malezyada artan intihar vakaları karşısında hükümetin intihara teşebbüs etmeyi cezalandırmayı amaçlayan yasal düzenleme getireceğini okudum... yanılmıyorsan haber "BBC Asia" daydi..
Old 06-03-2009, 17:52   #36
abdullahekinci

 
Varsayılan

evet zaten sosyalbilimleri diğer pozitif bilimlerden ayıran da budur... 2.2=4 olayı yok.. ne diyelim; "sosyal bilimelerin makus talihimi" yoksa, "yaşasın yorum ve içtihat kapısı açık" mı diyelim... e zaten hukuk ta bu değilmidir;nesnel gerçekliği bulma çabası

Alıntı:
Yazan HUKUKDOKTORU
Bu cümle "son nokta" değil, belki "başlangıç noktası" olabilir.
Old 10-03-2009, 00:47   #37
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Prof. Dr. Hakan HAKERİ, Tıp Hukuku, Ankara 2007:

"Almanya’daki yüksek mahkeme kararları hastanın kendi geleceğini belirleme hakkının hastanın iyiliğinden daha yüksek bir değer olduğunu kabul etmektedir."
Old 11-03-2009, 00:29   #38
Nermet

 
Varsayılan

Değerli Arkadaşlar: Soru, unutulmuş, kavramlar karıştırılmış; konunun çözümü, yapılan açıklamalarla ve örneklerle içinden çıkılmaz hale gelmiştir.

Alıntı:
Yazan HUKUKDOKTORU
Aşırı dozda hap içerek intihara teşebbüs eden hasta, kaldırıldığı acilde ısrarla ve bilinçli bir şekilde tedavi olmayı red eder. Ne yapılmalıdır?
Bu konuyu açtığınız için teşekkürler.

Sorun anladığım kadarıyla şudur: Kişinin vücut dokunulmazlığı vardır. Hasta hakları vardır. Tıbbi müdahalede vücut dokunulmazlığının ihlalidir. Dokunursan müessir fiil işlemiş olursun. Müdahale etmezsen suç işlemiş olursun. Ne yapılmalıdır?

Bu arada intihar etmek ayrı buna teşebbüs etmek ayrı kavramlardır. Yasa, Anayasa, Uluslararası Anlaşmalar yaşama hakkını sert çekirdek hak, vücut dokunulmazlığını ise; yine istisnai durumlar hariç, tam olarak kabul etmiştir. Ancak genel kural bir insanın vücuduna onun rızası olmadan dokunulamayacağıdır.

Yukarıdaki soruya; olan ve bizim tasavvur ettiğimiz, olması gereken hukuk sistemi açısından cevap vermek istiyorum.

Türk hukukuna göre kişinin vücut dokunulmazlığı vardır, ancak bu mutlak değildir. Yasal cebri müdahaleler, savaş hali vb durumlar ile hayati olan ve telafisi mümkün olmayan durumlarda bu kural işlemez. Tıbbi müdahale sırasında, hastanın hakları, müdahalenin reddine imkan verebilir. Bu durumda kişiye, bilincini kaybedene kadar hiçbir şey yapılamaz. Hatta kişinin akli dengesi bozuk dahi olabilir. Bu durumun bir doktor raporuyla ve hakim kararıyla tespit edilmesi bile, kişinin rızasıyla olur. Resen tespit için kişinin suç işlemiş olması gerekir. Şöyleki:
Hareketlerinden şüphe ederek bir kimseye zorla tıbbi müdahale yapmak, ilk bakışta normal gelebilir. Ancak müdahale ile yaralama suçu, işlenmiştir. Eğer bu şüphe sonucunda kişinin sağlıklı olduğu anlaşılırsa, şikayetçi olan kişinin “iyiliği için” yapılan bu müdahalenin akıbeti ne olmalıdır?

Şikayete bağlı bir suç oluşmuştur, cezalandırılmalıdır.

Soruya uyarlarsak: ilaç etkisini gösterene, hasta şoka girene, ya da tepki veremez hale gelene kadar, kimse ona dokunamaz, tıbbi müdahale yapamaz. Tıbbi müdahale konusunda karar verme yetkisi bu durumda yakınlarına da geçmez. Hasta yakınlarına verilen yetkiler de vardır, ancak somut olayda bu söz konusu değildir.

Hasta bilinçli şekilde karar veremediği anda, hekim derhal harekete geçmeli, müdahalesini yapmalı ve bu fiilinden sorumlu tutulmamalıdır. Geç kalınmış, kişi ölmüş olabilir. Ama hastaya dokunulmaya başlanacak an, <Türk Hukuk Sisteminde > onun bilinçsiz olduğu anda başlar. Tıpkı ölüm orucuna yatanlarda olduğu gibi.

Bir şekilde sorumlu tutulan hekim iki şekilde savunulabilir:

1-Kişilerin, yaşama hakkını istediği zaman sonlandırmalarının suç olmasa da; buna göz yumanların suç işleyeceklerini ve bu nedenle, pasif ötenazi gerçekleştirmiş değil, ihmali şekilde adam öldürme suçunun işlemiş olacağını belirterek.

Hukukumuz ötenaziye muvafakat etmemekte, yasaklamakta ve müeyyideye tabi tutmaktadır. Fakat başka ülkeler ötenaziyi kabul etmiş, suç olmaktan çıkarmış ve kurallarla içeriğini düzenlemiştir. İntiharla ötenazi sonuçları benzediği için birbirine karıştırılmamalıdır. İntiharın bir kriz anında yapılıyor olmasının çokluğu, intiharı bilinçli bir şekilde düşünenlerin; aklından ve psikolojisinden şüphe edilmesine neden olmuştur.

2-Meşru müdafaa içinde bulunduğunu belirterek.

Çünkü bizim hukuk sistemimizde kişi kendisine karşı da korunmaktadır. Kişi yaşama hakkını üzerinde tasarrufta bulunabilecek kadar özgür değildir. İntihara kalkışıp bileklerini kesen, ya da ipte sallanmaya başlayan bir insana derhal müdahale yapıldığında; 2. savunma noktasına başvurulabilir.

Benim tasavvur ettiğim olması gereken hukuka göre; Kimse yaşama hakkını sonuna kadar kullanmak zorunda değildir. Hukuk bizden önce de vardı ve bize yaşama hakkı verdi. Şimdi, bizimle birlikte devam ediyor, yaşama ve ölme hakkını da veriyor.

Dünya düzenini ıslah etmek isteyen metafizik akımlar intiharı yasaklamıştır. Ancak pozitif hukukta intihar etmek yasak ve suç değildir. İntihara teşebbüs aşamasında kalan bir fiil cezasızdır. Ancak yardım ve teşvik edenlerin durumu malumunuzdur. İntihara neden olanlar ise yine suçsuzdur. Yaşama hakkı mutlaktır deyip, ölüm kararı veren yine birçok ülke vardır.

“Ölümde yaşamın bir parçasıdır”. Ölme hakkını içine alan yaşama hakkı, kişinin sağlam ve tam iradesiyle; ne zamana kadar, ne şekilde yaşayacağı hakkını da verir.

İntihar ya da ötenaziyi reddeden hukuk sistemleri; idealleri, vatanı, sevdiği vb. için ölüme karar vermiş birinin fiilini anlamlı kılan gerekçeleri kabul ediyor. Hukuk sistemleri toplumun temayülüne göre şekil alıyor. Ama kişi kendi için ölemiyor. Kimin için yaşamak zorunda peki? Ne için? Bugün ölmeye değer dediğimiz şeylerin hangisi insandan önce vardı?Öüm bile insandan sonradır. Bu nedenle insan iradesinden önemli birşey yoktur.

Demek ki boşuna(!) ölmek, bozuk bir psikolojinin sonucu; geçerli(!) bir nedenle ölmek, kutsal, anlamlı ve haklı, değilmiş?

Neden yaşamak zorundayım? Neden ne zaman öleceğime karar veremiyorum? Kim karar veriyor, hangi gerekçenin kabul edileceğine? Kabul etmek nedir?

Bu sorulara manevi duygularla cevap veriyorsanız, elbette anlayamazsınız. Bana göre yaşam denen karmaşa, değerini bilmenizi istediğim ölümün cehennemidir. "Cehennemde yaşadığım için, cennet hakkımdır." diyen insanlardan üstün olmanız, sadece sayısal niteliktedir.

Yaşama hakkını mutlak kabul edip, kişinin kendi hayatına son vererek yaşamasını ona çok gören, ona "TUTUNAMAYAN" yaftasını yapıştıran Türk toplum düzeninin hukuk sistemi daha dün; dünyanın bazı ülkeleri hala bugün, kişinin yaşayıp yaşamayacağına karar veriyor(du).

Ölmediğin sürece yaşamış sayılmazsın. Ölüm yaşamın anlamıdır. Öleceğin için yaşar, karar verir, suç işlemez, belki de kandırılırsın.

Dinler ve ideolojiler kendilerini besleyen insan hayatını kana kana içerken, sonradan dünyaya monte edilmiş ayrımları bahane ederek savaşlar çıkarıp, insan öldürmeyi kahramanlık sayarken, ölmek-öldürmek normal; kişinin kendisini öldürmesi yasak, günah, çılgınlık! Öyle mi?

Bana göre medeniyet ve özgürlük, insanların devlet karşısındaki haklarının artmasıyla doğru ve devletin kişi üzerindeki hegemonyasının azalmasıyla ters orantılıdır. Dünya da tek bir muhalefet var, oda DEVLETtir. Tek iktidar vardır oda: DOĞA.

Ötenazi kimi devletler tarafından, belirli şartları taşıyan kişilere verilmiştir. Hatta kanunlarını iktibas ettiğimiz devletlerdir, bunlar. Bu bile bir gelişmedir. İntiharın adı ötenaziyle meşrulaştırılacağından, bu yönde bir düzenleme yapılmamaktadır. Ve intihar bilinçli bir iradeden kaynaklanıyorsa(ötenazi olacağından), asla saçma değildir. Kimin saçmaladığına kim karar veriyor?

İntiharı kabul edeni, kendi sisteminizi oluşturmuş olan, toplumun kaideleriyle yargılıyorsunuz.

İntiharı düşünenlere, ya da hak olarak sayanlara, hiçbir araştırma yapmadan, mesnetsiz şekilde “psikolojik sorunları olan” yaftası yapıştıran insanların bu düşüncesi; kendilerine dikte edilen ve başkalarının bu konudaki düşüncelerini sorgulamadan reddeden manevi dünyalarının katmerli tabularından kaynaklanmaktadır.Yani dini vecibelerden. Ölmeye karar vermek normal, ölmek bir haktır.

Yaşam, kendi ölümümüze kendi irademizin karar verebilmesidir.

Saygılarımla…
Old 12-03-2009, 23:46   #39
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Hastanın tedaviyi red hakkı, galiba ölümcül vakalarda tartışmalı bir boyut kazanıyor. Yani, tedavinin red edilmesi ile ölüm sonucu arasında uygun illiyet bağı kurulabiliyor ise, tedaviyi reddin bir "hak" olup olamayacağı yoğun şekilde görüş ayrılıklarına yol açıyor. Belki bunu da normal görmek gerekiyor. Varlığa bakışımıza ve hayatı anlamlandırmamıza ve dünya görüşümüze göre farklı düşebiliyoruz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İntihara Zorlama kellano Hukuk Soruları 5 08-01-2009 13:34
İntihara teşebbüs etmiş olmam çocuğumun velayetini nasıl etkiler? Konukxxx Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 11 13-03-2008 12:02
tedaviyi terkeden veremli hasta için kim nasıl ve nereysuç duyurusunda bulunmalı bu ilkgenc Hasta Hakları Çalışma Grubu 4 11-02-2007 19:00
Kadınlar İntihara Sürükleniyor Av.Ayşe Kadın Hakları Çalışma Grubu 5 05-12-2006 11:06
İntihara teşebbüs nc_atli Hukuk Soruları Arşivi 3 13-10-2006 10:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03708601 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.