Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yolsuz Tescil

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-04-2018, 16:12   #1
joker

 
Varsayılan Yolsuz Tescil

Sayın Meslektaşlarım Merhaba,

Öncelikle zaman ayırarak sorumu okuyup, cevap verecek tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim.

Müvekkil hissesi olan parselde idarenin kamulaştırmasız el atmasına dayalı olarak dava açmadan, diğer hissedarların açtığı kamulaştırmasız el atma davalarında verilen tapu iptali ve tazminat bedeline ilişkin kararına dayanarak, parseldeki kendi hisselerinin de kamulaştırılarak bedelin kendisine ödenmesini idareden talep etmiş ve idarece alınan meclis kararı ile bu talep yerinde görülerek müvekkilin parsellerdeki hisselerinin de diğer hissedarların mahkeme kararı gibi kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Meclis kararı hisselerin kamulaştırılması şeklinde olmasına rağmen, tapuda tescil esnasında idare tapuya kamulaştırma talebi ile değil, satış talebiyle başvuru yapmış ve tescil kamulaştırma olarak değil, satış olarak gerçekleşmiş ve müvekkil tapu harcı ödemek zorunda kalmıştır. Bu husus ileride ayrıca geriye dönük emlak vergisi yükümlülüğünü de getirecektir. İdare ile yapılan yazışma ve görüşmeler sonuç vermemiş ve dava açmak zorunda kalınacaktır. Yukarıda izah ettiğim husus çerçevesinde davayı yolsuz tescil hukuki sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davası şeklinde açma düşüncesindeyim. Amacımız satış işlemi olarak değil, meclis kararına uygun olarak kamulaştırma işlemi olarak işlemin değiştirilerek yine idare adına tescilini sağlamaktır. Değerli görüşlerinizi bekliyorum. Teşekkürler
Old 10-04-2018, 12:18   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Burada yolsuz tescil durumu söz konusu değil. Ortada tapuda gerçekleşen resmi satış işlemi var. Ancak, yanılma (hata) ya dayalı olarak iradeyi sakatlayan neden ile "tapu kaydının iptali ile ; iktisap sebebinin kamulaştırma olarak düzeltilerek yeniden idare adına tescil,olmadığı takdirde müvekkil adına tescil" şekline bir davanın açılabileceğini düşünüyorum.

TMk.nun 31/1 maddesi "yanılanın kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için irade açıklamasını" esaslı yanılma (hata) haline örnek olarak göstermiştir.Bu arada ,39/1 maddedeki 1 yıllık hak düşürücü süreye de uyulması gerekir.
Old 11-04-2018, 00:03   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Burada yolsuz tescil durumu söz konusu değil. Ortada tapuda gerçekleşen resmi satış işlemi var. Ancak, yanılma (hata) ya dayalı olarak iradeyi sakatlayan neden ile "tapu kaydının iptali ile ; iktisap sebebinin kamulaştırma olarak düzeltilerek yeniden idare adına tescil,olmadığı takdirde müvekkil adına tescil" şekline bir davanın açılabileceğini düşünüyorum.

TMk.nun 31/1 maddesi "yanılanın kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için irade açıklamasını" esaslı yanılma (hata) haline örnek olarak göstermiştir.Bu arada ,39/1 maddedeki 1 yıllık hak düşürücü süreye de uyulması gerekir.

Yücel Bey,

"...yeniden idare adına tescil,olmadığı takdirde müvekkil adına tescil" şeklindeki talep neticesi üçüncü kişi adına ve onun tarafından açılması gereken bir davanın konusu olacağından bence hukuken mümkün değil. Ayrıca ortada yolsuz tescil olmadığı kanaatiyle yola çıkılırsa tapunun müvekkil adına da tescili yine mümkün değil.

İdarenin yargı kararıyla işlem yapmaya zorlanamayacağı ilkesi nedeniyle bu konuda dava açılması da sağlanamayacağından, somut olayda müvekkil tarafından idarenin işbu eylemsizliği veya hatası sebebiyle fazladan ödenmek zorunda kalınan/kalınacak olan harç/vergiler yönünden idarenin salt mali sorumluluğuna gidilebileceği kanaatindeyim.
Old 11-04-2018, 06:02   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Bülent Sabri Akpunar
Yücel Bey, "...yeniden idare adına tescil,olmadığı takdirde müvekkil adına tescil" şeklindeki talep neticesi üçüncü kişi adına ve onun tarafından açılması gereken bir davanın konusu olacağından bence hukuken mümkün değil. Ayrıca ortada yolsuz tescil olmadığı kanaatiyle yola çıkılırsa tapunun müvekkil adına da tescili yine mümkün değil.
İdarenin yargı kararıyla işlem yapmaya zorlanamayacağı ilkesi nedeniyle bu konuda dava açılması da sağlanamayacağından, somut olayda müvekkil tarafından idarenin işbu eylemsizliği veya hatası sebebiyle fazladan ödenmek zorunda kalınan/kalınacak olan harç/vergiler yönünden idarenin salt mali sorumluluğuna gidilebileceği kanaatindeyim.

Bülent Bey'in görüşüne saygı duyarak,
Verdiğim cevabın uygunluğunu şöylece savunabilirim.

Yanılma (hata) nedeniyle sözleşmenin iptalini isteme hakkı TMK.nun 30 ve müteakip maddeleri ile sözleşmenin taraflarına verilmiş yasal bir haktır.Aşağıdaki kararda yanılmaya dayalı davaların koşulları belirtilmiş olup, bunun sonucu tarafların kendi yanılmasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açma hakkı bulunduğuna işaret edilmiştir..Bu hakkın 3.kişiye ait olacağını bence söyleyemeyiz.

İkincisi, idare burada ( tapuda ferağ işleminde ) kamu gücüne dayalı idari bir işlem veya eylemde bulunmuş değildir. Taraflar arasındaki tapudaki sözleşme özel hukuk ilişkine dayalı olup onun içindir ki, dava adli yargıda görülecektir.Dolayısı ile olayda idarenin mahkemece idari işlem ve eyleme zorlanması söz konusu değildir.

Diğer yandan, ortada tapuda resmi şekilde gerçekleşen ferağ işlemi vardır. Onun için ilk cevabımda yolsuz tescil yoktur dedim. Dolayısı ile tapuda gerçekleşen ferağ işlemi iptal edilmedikçe idare aleyhine mali sorumluluk davası açılamayacağı kanısındayım. Yapılan satış (ferağ) işleminin iptali ise sorudaki anlatıma göre iradeyi sakatlayan nedenlerden yanılma (hata) ya dayalı bir dava ile mümkün olabileceğini düşünüyorum.

Davacı iddiasını aşağıdaki kararda yazılı koşullara uygun olarak ispat ederse, ilk cevabımda geçtiği gibi ,tapudaki iktisap sebebinin değiştirilmesini , yada kamulaştırma işlemi henüz tamamlanmamış ve tescil aşamasına gelinmemiş ise tapu kaydını eski haline getirilmesini sağlayabileceği görüşümü tekrarlıyorum.


T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/14814
K. 2017/17086
T. 19.12.2017

KARAR : Davacı vekili, davaya konu 67 parsel sayılı taşınmazın mirasçılar arasında yapılan anlaşma ile vekil edenine satıldığını, vekil edeni tarafından 20 yılı aşkın süredir malik sıfatı ile kullanılmasına karşın tapu müdürlüğünde yapılan paylaşım sırasında yanlışlıkla davalı adına tescil edildiğini açıklayarak davalı adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davaya konu taşınmazın mirasçılar arasında yapılan paylaşım neticesinde kendisine isabet ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece; davaya konu taşınmazın davacının zilyetliğinde bulunduğu, sözlü ve fiili taksime göre taşınmazların kullanıldığı, sözlü ve fiili taksimin tapuya tescili sırasında davaya konu taşınmazın zuhulen davalı adına tescil edildiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya kapsamından, davaya konu 67 parsel sayılı taşınmazın, 1/4 hisse itibari ile ..., ... adlarına kayıtlı iken 24/09/2009 tarih ve ... yevmiye numaralı resmi akit ile adı geçenlerin yaptıkları rızai taksime göre taşınmazın tamamını ... adına taksim etmeleri üzerine, davalı ... adına taksim yoluyla tescil edildiği anlaşılmıştır.

Davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir.

Hemen belirtmek gerekir ki, hâkim yukarda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK'nın 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.

İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; davanın hata (yanılma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine dair olduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 Sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Hatanın ileri sürülmesi TBK'nin 35. (BK'nin 25.) ve TMK'nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmamalıdır.

Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nin 35. (BK'nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.

Türk Borçlar Kanununun (TBK) 39. maddesinde düzenlendiği üzere; “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır” hükmü amirdir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından ve hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece, davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Somut olaya gelince; her ne kadar Mahkemece, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları doğrultusunda, murisin ölümü ile aynı yıl intiakl eden taşınmazların taksim edildiği, davaya konu 67 parsel sayılı taşınmazın da murisin arzusuna uygun olarak hayır kuruma bağışlanmasının yerine getirilmesi amacıyla davacı tarafından satın alındığı ve bedelin köy camisinde kullanılmak üzere muhtar ve ihtiyar heyetine verildiği, ancak sözlü ve fiili taksimin tapuya tescili sırasında davaya konu taşınmazın zuhulen davalı adına tescil edildiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hak düşürücü süre üzerinde durulmaksızın işin esası incelenmiştir.

Hal böyle olunca, az yukarda açıklanan hukuki bilgiler ışığında davacıya hataya düşürüldüğü tarihi ne zaman öğrendiğinin açıklattırılması, bu açıklamaya karşılık davalının bir delili olup olmadığının sorulması ve öncelikle hak düşürücü süre üzerinde durularak, davanın TBK'nun 39.maddesinde düzenlenen süre içerisinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması, eğer süresinde açıldığı kabul edilirse, davanın belirlenen hukuki niteliği çerçevesinde işin esasına girilip taraf delilleri toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 19.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yolsuz Tescil avayşe Meslektaşların Soruları 2 22-09-2017 12:28
Yolsuz Tescil kerimo Meslektaşların Soruları 0 12-11-2015 19:12
yolsuz tescil grkm Meslektaşların Soruları 0 05-11-2010 16:54
yolsuz tescil avukatyildiz Meslektaşların Soruları 1 27-02-2010 01:27
yolsuz tescil ocean__005 Hukuk Soruları 5 18-09-2007 15:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04762197 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.