Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Dekolte elbiseyle balık tutmaya ceza

Konuyu Kilitleyin
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-07-2008, 11:53   #61
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bahadir_buyukavci
Derya Hanıma hak vermek zorundasınız.

"Derya hanım" kim?
Old 19-07-2008, 13:15   #62
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Neden hak vermek zorunda olduğunun hukuki gerekçesini anlıyamadım ama yukarıya aldığım alıntının bende yaptığı çağrışım:

'İmana gel ey...'

Birileri bizimle aynı fikirde değilse, doğru yola gelme çağrısı ile değil de ileri sürdüğümüz argumanlarla ikna etmeye çalşsak nasıl olur? Eğer ikna edemiyorsak bırakalım istediği gibi düşünsün, kimin kime hak vermesi gerektiğini okuyanlara bırakalım.

Saygılarımla

'İmana gel ey...' ifadesi zihninizdeki kötü niyetli saiklerin ürünüdür. Bana böyle bir düşünce izafe etmeyin, hatay düşmeyin. Ne haddime hiç tanımadığım bir insanı imana davet etmek...

Hak vermek anlamında gerekçem gayet açıktır.
Hakim önüne gelenb somut olayda haklıyı-haksızı ayırmak zorundadır. Bu kadar basit...

Derya Hanım, Derya Konak isimli üyedir.

Saygılar...
Old 19-07-2008, 14:26   #63
Gemici

 
Varsayılan

Sayın bahadir_buyukavci,

birisine 'kabul etmek zorundasınız' dediğinizde, sizin fikrinizin yüzde yüz doğru olduğunu, söylediğiniz veya iddia ettiğiniz şeyin dışında bir doğru olmadığını ima etmiş oluyorsunuz, başkalarının doğruları olabileceği olanağını ortadan kaldırmış oluyorsunuz.


Alıntı:
Yazan bahadir_buyukavci
Hakim önüne gelenb somut olayda haklıyı-haksızı ayırmak zorundadır. Bu kadar basit...

Eğer bu kadar basit olmuş olsaydı hiçbir üst mahkemeye, yargıtaya, danıştaya, anayasa mahkemesine ve belirli durumlarda devletlerin yargı organlarının verdiği kararları denetleyen devletlerüstü yargıya hiç gerek kalmazdı. Bu türden denetleme mercilerinin oluşu alt yargı organlarının verdiği kararların her zaman objektif ve adalet mefhumuna uygun olmadığı gerekçesine dayanmaktadır.

Saygılarımla
Old 19-07-2008, 17:58   #64
DeryaK

 
Karar

Sayın Erdoğan ve Sayın Gemici.

İster bana hak veriniz,isterseniz hak vermeyiniz.Hiç fark etmez.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda "çıplak dolaşma hakkı" şeklinde bir hak türü bulunmamaktadır.Anılan Anayasada düzenlenmiş bulunan haklar paketinin hiçbiri,böyle bir hakkın var olduğu şeklinde yorumlanamaz.Yargı organınca da, var olduğu şeklinde de bugüne kadar yorumlanmamıştır.

Evinizden dışarıya çıplak çıktığınız an,hakkınızda yasal müeyyidelerin derhal uygulanacağını son kez hatırlatırım.

Ayrıca Sayın Büyükavcı'ya olumlu katkıları nedeniyle teşekkür ederim.

Selam ve saygılarımla.
Old 20-07-2008, 00:47   #65
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Dekolte elbiseyle balık tutmaya ceza

Sn. Konak;

Anayasa'da çıklak dolaşmak yasaktır diye de bir hüküm yok.

O zaman TCK'nun bu hükmü Anayasa'ya aykırıdır.

İnsanların kullanabilaceği hakları tartışırken hangi konumda tartışacağız.

İzin verilen hakları kaullanmak mı, yasaklanmamış hakları kullanmak mı?

İkisi çok farklı sonuçlara varır.

Ayrıca ifade biçimi ile verilen bu ceza Anayasa'ya,TCK ya uygun olsa bile hakkaniyete aykırıdır.

Öncelikle sistemin bir insanın çıplak gezmesinden neden rahatsız olduğunu açıklaması gerekir.

Bunun yanıtı ben rahatsız oluyorum olamaz. Ama yanıt bu. Siz rahatsız olduğunuz için toplumun da rahatsız olduğunu düşünüyorsunuz. Ama neden?

Burada bir mantık hatası var. Kusur neden organı görününde?

Her yetişkin diğer organı görmüştür. Sakatlık nerede?

Öyle bir yere geldik ki;adam evli barklı çoluk çocuk sahibi, rürgarla açılan eteği görünce tahrik oluyor. Tahrik olduğu için de rüzgarda eteğin açılmasını yasaklıyor.

Bu nasıl bir mantık, nasıl bir hakkaniyet olabilir?

Şimdi süper miniler yeniden moda olursa bütün genç kızları tutuklayacak mıyız?
Old 20-07-2008, 02:41   #66
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Erdoğan,

Kapalılık konusundaki aşırı önermelerde/dayatmalarda olduğu kadar, çıplaklığın aşırı savunulmasında da tutucu/bağnaz bir yan olduğunu ve bu çerçevede ikisinin de birbirinden farksız göründüğünü, belirtmek isterim.

Kuralları eleştirmekte özgür, ancak uymak ve uygulamakta da şüphesiz bağlıyız. Biz beğensek de beğenmesek de, mevcudiyetlerini korudukları müddetçe bizi o kurallar çerçeveler. Yani eleştiri, kuraldan bağışık tutulmamızı sağlamaz. Hukukçu, örnek olma sorumluluğuyla, "Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma" fıkrasındaki özneyle yan yana getirilemeyecek denli ciddi bir sorumluluk taşımakta aslında.

Saygılarımla...
Old 20-07-2008, 13:03   #67
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

‘Hayasızlık suçu’nu anlamaya çalıştık

Bir kadın “uygunsuz giyindiği” gerekçesiyle TCK’nın “hayasızca hareket” suçundan mahkum oldu. Peki ne demek hayasızca hareket? Donla denize giren adam, transparan giyen ya da rüzgarda eteği uçan kadın, sokakta öpüşen çift bu suçtan mahkum olabilir mi?

Gülcan Köse, şikayetçi güvenlik görevlisinin ifadesine göre olay günü "içini gösteren" bir kıyafetle balık tutuyordu. Köse, aynı yerde daha sonra 'uygun' kıyafetiyle poz verdi.

YASEMİN ARPA
NTV-MSNBC
12:15
26 Haziran 2008 Perşembe

İSTANBUL - Ar, haya herkese göre değişir. Herkes kendi terbiye sınırları dışındaki hareketleri “hayasız” bulabilir. Ama, bu “hayasızlığın” 1 yıla kadar hapisle cezalandırılacağı söylenirse ne dersiniz? Devlet, “hayasızca hareketler” diye bir suçu TCK’nın 225. maddesinde düzenliyor. İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi de, balık tutarken “uygunsuz giyindiği” gerekçesiyle bir kadını bu suçtan mahkum etti. NTVMSNBC hangi hareketlerin “hayasızlık suçu” olabileceğini hukukçulara ve kadın örgütlerine sordu. Bu tariften herkesin başka bir şey anladığını, bu nedenle karşı çıktıklarını anlatan uzmanlar, yeni TCK’nın tartışıldığı dönemde Adalet Bakanlığı danışmanı olan ceza hukuku profesörü Doğan Soyaslan’ın ders kitabına yazdığı “Rüzgarda açılan eteğini kapatmayan kadın hayasızca hareketlerde bulunmuş sayılır” ifadesini ve taslak metinde bu maddeye konan “Vücudun herhangi bir bölgesinin görünmesi” tarifini hatırlattılar.
TCK’nın Genel Ahlâka Karşı Suçlar bölümündeki “Hayasızca hareketler” başlığı altında düzenlenen 225. maddesi şöyle:
Madde 225 - (1): “Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
NTVMSNBC, İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararından hareketle, TCK’daki “hayasızca hareketler” suçunu hukukçular ve kadın örgütleriyle tartışmaya açtı.
Yeni TCK’yı hazırlayan komisyonun üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, TCK Kadın Paltformu’ndan ve Ka-Der Başkanı avukat Hülya Gülbahar, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği’nden Liz Amado ve avukat Habibe Kayar’ın görüşleri şöyle:

Prof. Dr. Adem Sözüer (İ.Ü. Hukuk Fakültesi):
HİÇBİR KIYAFET BU SUÇLAMAYA GİRMEZ
Gerçekten mi? Bu maddeden dolayı mı? Ne erkeklere ne kadınlara bu madde uygulanmaz kardeşim. Bu kararı veren mahkeme biraz olayı anlamamış. Komisyonda da bu çok tartışıldı. Maddede, “Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan” diyor. Teşhirciliğin psikiyatride özel bir anlamı vardır, hiç bir şekilde bir insan uygunsuz kıyafet giydi diye teşhirci olmaz. Teşhirciliğin anlamı, kişilerin cinsel organını göstermesidir. Parka giderken adam çırıpçıplaktır, birden önünü açar gösterir. Bütün psikiyatri kitaplarını açın bakın, teşhircilik bu şekilde tanımlanır. Hakimlerimizin de bu konuları araştırması lâzım. Mahkemenin kararını kesinlikle doğru bulmuyorum. Eskiden alenen hayasızca bazı hareketler vardı, bunun ne olduğu bilinmiyordu. O yüzden bu madde kaldırıldı, yerine teşhirciliğin teknik anlamı olduğu için getirildi. Teşhirciler genellikle dengesiz tiplerdir. Sadece bu durumlarda sözkonusu olur. Onun dışında şu veya bu kıyafetin giyilmesi kesinlikle bu maddeyle ilgisi olmayan bir durum.

Avukat Hülya Gülbahar (Ka-Der Başkanı):
AMUDA KALKMALARI LAZIM
Allah allah, cinsel organını teşhir etmek ne kadar zor bir şeydir ya! Ben mi yanlış düşünüyorum? Erkeklerin cinsel organını teşhir etmesi kolay bir şey. Kadının cinsel organını teşhir etmesi için amuda kalkması falan gerekir. Komik bir şey. Kadının cinsel organını teşhir etmesi için bacak arasını açarak oturması, yatması falan lazım.

“RÜZGARDA AÇILAN ETEĞİNİ KAPATMAYAN KADIN”
TCK’nın tartışıldığı dönemde Adalet Bakanlığı danışmanı olan ceza hukuku profesörü Doğan Soyaslan, “Rüzgarda açılan eteğini kapatmayan kadın hayasızca hareketlerde bulunmuş sayılır” diye ders kitabına yazmıştı. Soyaslan, TCK tartışılırken Adalet Bakanlığı danışmanıydı ve ders kitabında hukuk öğrencilerine ülkenin yargıçları, savcıları, avukatları olacak hukuk öğrencilerine, “rüzgarda açılan eteğini kapatmayan kadın hayasızca hareketlerde bulunmuş sayılır” diye yazıyordu.

VÜCUDUN HERHANGİ BİR BÖLGESİ NERESİ?
Bu madde tartışılırken “Vücudun herhangi bir bölgesinin görünmesi” ifadesi, maddenin içinde ve gerekçesinde vardı. Ve biz buna, “Vücudun herhangi bir bölgesi neresi?” diye itiraz etmiştik. Yüz müdür, omuz mudur, dirsekler midir? Çünkü birine göre saçının telinin görünmesi hayasız harekettir. Bir başka insana göre ise sokakta yapılan bikini defilesi de hayasızca harekettir.

CİNSEL SALDIRININ CEZASI 57 YTL AMA...
Yılbaşında, Taksim meydanında 'cinsel saldırı'nın resmi. Cezası 57 YTL...
Biz çifte standartlı maddeler istemedik. Bu tür maddeler öncelikle ve özellikle toplumun ve erkeklerin, bütün kadınları kontrol altında tutması için kullanılan maddelerdir. Bu son olay, TCK Kadın Platformu ve kadın hareketinin TCK’da “hayasızca hareketler”gibi bir madde olmaması görüşünün ne kadar haklı olduğunun somut bir göstergesi oldu. Yüzlerce binlerce erkek, yılbaşı akşamı kadınlara kameraların ve herkesin önünde topluca cinsel saldırıda bulunduğunda Kabahatler Kanunu’na göre 57 YTL ceza ile serbest bırakan hukuk sistemi, “Elbisesinden içi görünüyor” diye bir kadına aylarca sürecek ceza vermekten geri kalmıyor.

BAKAR GEÇERSİN...
“Hayasızca hareketler” denen madde, o kadar içeriği belirsiz olarak düzenlenmiş ki, hangi kritere göre olduğu belli olmayan, genel ahlaka aykırı görülebilecek her türlü tutum ve davranışı hapisle cezalandırabilecek ve toplumsal hayatı bir takım ahlak bekçileri aracılığıyla; köprü görevlisi, belediye görevlisi aracılığıyla zapt-ı rapt altına alacak bir madde. Bu tür maddelerin ceza kanunlarında yeri olmaması gerekir. İçinde bulunduğu toplumun hoş görmediği bir kıyafetle dolaşılmasının karşılığı, o topluluk tarafından bundan hoşlanılmadığının belirtilmesinden ibarettir, bakar geçersin.

Liz Amado (Kadının İnsan Hakları):
BU MADDENİN KALDIRILMASINI İSTEMİŞTİK
Zamanında TCK kampanyasında sorunlu kalan maddelerden bir tanesi de bu maddeydi. Kabul ettiremediğimiz dört tane talepten biri de buydu. Bu “hayasızca hareketler”, tamamen kadın bedeni ve cinselliği üzerinden gündeme geliyor. Ataerkil ahlakın, namusu kadın bedeni üzerinden kurgulayan yaklaşımın ta kendisi. Biz bu maddenin kaldırılmasını talep etmiştik. Hayasız hareketler edep, namus, haya bunlar zamana göre ve kişiden kişiye değişen kavramlar. Biz hâlâ bu maddenin kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Kişilerin hak ve özgürlüklerini korumak amacını taşıyan bir kanun, kadınların özgürlüklerini kısıtlamak için kullanılıyor. Yürürlükteki TCK’ya da, uluslararası hukuk normlarına da aykırı bir madde. Ayrıca erkeklere karşı kullanılmıyor. Benim eteğim 30 cm. olunca “hayalı”, 20 cm. olunca “hayasız” mı olacak? Bunun ölçüsü ne?

ERKEKLER DE DONLA DENİZE GİRMESİN
Bu madde sadece kadınların bedenini ve cinselliğini kontrol etmek için kullanılıyor. O zaman bu maddeye göre hiçbir erkek donla denize girmesin. Veya üzerine t-shirt giymeden sokakta dolaşan bir adam belki birilerini rahatsız ediyor olabilir. Ama bunun düzenleneceği yer ve şekil bu değil ve kimse gidip de onlara “hayasızca davranıyor” demiyor. Biz erkekler de ceza alsın demiyoruz, ama ahlak tartışmalarının bu boyutlara geldiği günlerde, ahlakın kadın ve kadının bedeni üzerinden üretilen ve kadınlara karşı kullanılan söylem nedeniyle çok tehlikeli buluyorum.

Avukat Habibe Kayar:
DAR PANTOLON DA HAYASIZCA SAYILABİLİR
“Hayasızca hareketler”den ne anlaşılması gerektiğini hiç kimse bilmiyor, o böyle joker bir ifade. Bence bu düzenlemenin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılacak şekilde düzeltilmesi lâzım. Yoksa mağduriyete yol açıyor. Köprüdeki bu kadının giyimiyle vatandaşlardan bazıları hiç ilgilenmemiştir, birilerinin de dikkatini çekmiştir. En çok da kadınların kıyafetleri, giyimi, dolaşması olarak algılanıyor. Ne olduğu bilinmeyen, kişilere ve zamana göre değişebilen bir ifade. Bazılarına göre sokak ortasında öpüşmek de hayasızca hareket olarak görülüyor. Yani kişilerin kültürlerine, değerlerine, olayları nasıl yorumladığına bağlı olarak değişebiliyor. Toplumsal yaşantıyla gerekli ilişkiyi kurmamış biri için dar pantolon giymek de hayasızca hareket sayılabilir. Bunun ölçüsü yok. Böylesi yuvarlak ifadeler kişilerin mağduriyetine yol açmaya fazlasıyla uygun.

Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/451131.asp
Old 20-07-2008, 13:26   #68
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Tanım

Teşhircilik

Teşhircilik, Egzibisyonizm olarak da bilinir, cinsel organlarını başkalarına göstererek haz ve doyum sağlama. Cinsel teşhir hem hayvanlarda, hem de insanlarda cinsel eylemi başlatan davranışlardan biridir. Ama mahrem bir ilişki çerçevesinde yer almadığı sürece bu davranış, psikolojide cinsel sapma olarak değerlendirilir. Teşhircilerin genellikle tehlikesiz olmasına karşın 'kurban' çoğu zaman bu davranışı tehdit edici olarak algılar; teşhirden sonra çok ender olarak şiddet ya da cinsel saldırıya rastlanır.
Teşhirci kurbanının iğrenme ya da korku gibi tepkilerinden de haz ve doyum sağlayabilir, ama heyecanlanması için böyle bir tepki gerekli değildir. Zihinsel bir travma ya da çok yakın birinin kaybedilmesinden sonra teşhirciliğe yönelen kişiler görülmüştür. Ama kronik teşhircilerde genellikle ciddi bir kişilik bozukluğu vardır.
Teşhircilik olarak nitelenen davranışa hemen hemen yalnızca erkekler arasında rastlanır. Bunda kültürel koşullanmaların da rolü vardır. Kadınların çok çeşitli biçimlerde zaten kendilerini teşhir ettiği ya da kadın bedeninin çeşitli vesilelerle sürekli teşhir edildiği, bu yüzden kadınlar söz konusu olduğunda teşhircilik gibi bir terimin akla gelmediği de ileri sürülebilir.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Te%C5%9Fhircilik
Old 20-07-2008, 13:29   #69
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Teşhirciliğin tanımındaki şu noktaya dikkat çekmek isterim:

Alıntı:

Teşhircilik olarak nitelenen davranışa hemen hemen yalnızca erkekler arasında rastlanır.

Old 20-07-2008, 14:17   #70
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Teşhircilik
Teşhircilik olarak nitelenen davranışa hemen hemen yalnızca erkekler arasında rastlanır. Bunda kültürel koşullanmaların da rolü vardır. Kadınların çok çeşitli biçimlerde zaten kendilerini teşhir ettiği ya da kadın bedeninin çeşitli vesilelerle sürekli teşhir edildiği, bu yüzden kadınlar söz konusu olduğunda teşhircilik gibi bir terimin akla gelmediği de ileri sürülebilir.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Te%C5%9Fhircilik


Aslında bu cümle de oldukça dikkat çekici. Burada kadınların özne/birey değil de, nesneliğe/objeliğe koşullandırılması da önemli olsa gerek. Çocukluktan itibaren kız çocuğu, "Güzel" olmaya şartlandırılır. Erkek çocukları da, kızlar "Güzel kızım" şeklinde sevilirken, "benim yakışıklı oğlum" paralelinde sevilse de -ki genelikle "Akıllı" kelimesi tercih edilir -, her konuda "Başarıya" koşullandırılmış olan erkek çocuğu, yakışıklılık kalıpları içerisinde yer edinmeyeceğini anladığı anda kendini bağışık kılmak adına başkaca erk arayışlarına yönelir ve kolaylıkla da bulur. Kimi zaman zeka sunumları, kimi zaman statü, kimi zaman para, kimi zaman fiziksel şiddet, kimi zaman madde aracılığıyla (Gösterişli bir araba, muazzam bir malikane vs vs) güç ve iktidar sahibi oluşunu vurgulamaya/benimsetmeye ve özetle kendini diğerlerine kabul için, çeşitli değer arayışlarına yönelir.

Başarıya koşullandırılmış bir kız çocuğu içinse, seçenekler erkeklerinki kadar çok değildir ve "Güzellik kavramı" olmazsa olmaz olma özelliğini alttan alta da olsa sürdürür. Kadın/kız çocuğu, güzel olmadığını düşündükçe mutsuz olur. Erkeklerin aksine kadınların yüzyıllardır dil/din/ırk/cinsiyet ve hatta yaş ayrımı gözetmeksizin kilo takıntılarıyla yaşamaya alışmalarında da bunun izini bulabiliriz. Kadın, süslenir, hazırlanır;ki bu ritüeller çoğu zaman kendini iyi hissetme çizgisinden kolaylıkla teşhirciliğe/dış dünyaya sunuma yönlenir. Kadın kendini dışarıya hazırlamaktadır!

Belki de problem, teşhirin beğeni sınırlarını geçemeyerek (!), düşünce bazındaki akıl kriterlerine takılması talihsizliğinden kaynaklanmıştır, kim bilir!

Saygılarımla...
Old 20-07-2008, 22:30   #71
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Prof. Dr. Adem Sözüer (İ.Ü. Hukuk Fakültesi): (KANUNU HAZIRLAYANLARDAN BİRİSİDİR)
HİÇBİR KIYAFET BU SUÇLAMAYA GİRMEZ
Gerçekten mi? Bu maddeden dolayı mı? Ne erkeklere ne kadınlara bu madde uygulanmaz kardeşim. Bu kararı veren mahkeme biraz olayı anlamamış. Komisyonda da bu çok tartışıldı. Maddede, “Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan” diyor. Teşhirciliğin psikiyatride özel bir anlamı vardır, hiç bir şekilde bir insan uygunsuz kıyafet giydi diye teşhirci olmaz. Teşhirciliğin anlamı, kişilerin cinsel organını göstermesidir. Parka giderken adam çırıpçıplaktır, birden önünü açar gösterir. Bütün psikiyatri kitaplarını açın bakın, teşhircilik bu şekilde tanımlanır. Hakimlerimizin de bu konuları araştırması lâzım. Mahkemenin kararını kesinlikle doğru bulmuyorum. Eskiden alenen hayasızca bazı hareketler vardı, bunun ne olduğu bilinmiyordu. O yüzden bu madde kaldırıldı, yerine teşhirciliğin teknik anlamı olduğu için getirildi. Teşhirciler genellikle dengesiz tiplerdir. Sadece bu durumlarda sözkonusu olur. Onun dışında şu veya bu kıyafetin giyilmesi kesinlikle bu maddeyle ilgisi olmayan bir durum.
Old 21-07-2008, 03:00   #72
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Dekolte elbiseyle balık tutmaya ceza

Sn. Demirel;

Ben yeterince açık olarak düşüncemi savunduğumu düşünüyordum. Sanırım yeterince açıklıkla anlatamamışım.

Sayın Konak Anayasa'da çıplak gezme özgürlüğü yok dedi. Ben de tanınan özgürlüklere mi, konulan yasaklara mı göre davranacağım ikisi çok farkeder dedim.

Bir hukukçu olarak insan bir hak iddiası ile karşınıza geldiğinde nasıl düşüneceksiniz?

1- Kanunlar böyle bir hakkı tanımamış, bu nedenle kullanamazsın.
2- Ysaklayan bir hüküm yok, kullanabilirsin.

Benim bakış açım 2. sine uygun. Oradaki ifadem Sn. Konak'ın Anayasa'da böyle bir hak tanınmamıştır şeklindeki ifadesine karşılık olarak böyle bir yasak da getirilmemiştir şeklinde idi.

Siz tartışmaya yani bir boyut getiriyorsunuz.

Aynı soruyu yeniden soruyorum. Benim hakkımın sınırı bana ne yapabileceğimin belirtilmesi ile mi sınırlı, ne yapamayacağımın belirtilmesi ile mi? İKİSİ ÇOK FARKEDER.

İnsanlar yasalara uymak zorundadır?

Gandi binlerce insanı tren raylarının üzarina yatırdı ve tren yüzlerce insanı kestikten sonra durdu. Ama durdu.

Aslında başka örnekler de verebilirim de Konyalı'dan korkuyorum. İkide bir bu siyasi mesajdır diye mesajlarımı kesiyor.

İnsanlar yasalara ne kadar uymak zorundadır?

Bir insanın bir hukuk kuralını Anayasa Mahkemesi'ne götürmesi o kuralın dışına çıkmak değil midir?

Şu anda taksilerde sigara içme yasağı ne kadar başarılı?

Bir de yaşamımıza bakalım:

Bir manken arabaya binerken her tarafını gösterir onun adı frikik'tir. Tüm magazin basınında yer alır

Dalikanlımız atletvari bir tşörtle gezer. Bu haktır.

Fethiye de bir sürü üstsüz vardır. Bu doğaldır. (Ben 10 yaşlarını aşmış bir kızı altsız da gördüm)

Burada nasıl bir yargıya varacağız? TCK Fethiye'de ayrı Ankara ve İstanbul'da ayrı mı yorumlanır diyeceğiz?

Benim buradaki tartışmam hukuk kuralları başkasına uygulansın ben uymam şeklinde değil. Ben uymayacağım bir hukuk kuralı varsa uymam ve bedelini de öderim. İnsanlar da zaten bunu yapıyorlar. Her hukuk kuralına uymak zorunda olduğumu düşünmüyorum.

Bir de şöyle düşünelim.

Bir insan başka bir insanın çıplak dolaşmasından neden rahatsız olur?

Beni hiç ilgilendirmiyor.

Toplumsal veya kişsel zararı açıklayabilirseniz sevinirim.

Saygılarımla.
Old 21-07-2008, 14:57   #73
Av.Kaan

 
Varsayılan

Mesele teşhircilikten çıplak gezme hakkına gelmiş. Aynı şeylerse bir diyeceğim yok. Farklı ise konu neden buraya kayıyor. Çıplak gezmek isteyen varsa gezsin; karışmam, ama yanımda eşim-kardeşim... varken karşıma çıkmasını istemem. Yanında eşi varken bir başka erkeğin çıplak olarak karşısına çıkmasını önemsemem diyene de inanmam. Ya benimle dalga geçtiğini ya da gerçekleri söylemediğini düşünürüm.
Old 21-07-2008, 16:00   #74
üye8180

 
Varsayılan

Alıntı:
Bir insan başka bir insanın çıplak dolaşmasından neden rahatsız olur?


1) Görüntü kirliliği olur.
2) Çocuk sahibi insanlar, etrafta çıplak dolaşan insanlar sebebiyle, neden onlara zamanından önce birtakım gerçekleri açıklamak zorunda kalsınlar. ?Onların masumiyetini korumaya, anne babalarının hakkı yok mudur?
3) Çırılçıplak gezmek hijyene ve sağlığa da uygun düşmez. İnsan bu akar kokar.
4) Kanımca ortalama makul bir insanın psikolojisini de olumsuz etkiler.
Old 21-07-2008, 19:37   #75
DeryaK

 
Olumlu

Alıntı:
Sayın Erdoğan,

Kapalılık konusundaki aşırı önermelerde/dayatmalarda olduğu kadar, çıplaklığın aşırı savunulmasında da tutucu/bağnaz bir yan olduğunu ve bu çerçevede ikisinin de birbirinden farksız göründüğünü, belirtmek isterim.

Kuralları eleştirmekte özgür, ancak uymak ve uygulamakta da şüphesiz bağlıyız. Biz beğensek de beğenmesek de, mevcudiyetlerini korudukları müddetçe bizi o kurallar çerçeveler. Yani eleştiri, kuraldan bağışık tutulmamızı sağlamaz. Hukukçu, örnek olma sorumluluğuyla, "Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma" fıkrasındaki özneyle yan yana getirilemeyecek denli ciddi bir sorumluluk taşımakta aslında.

Saygılarımla...

Sayın Demirel'e katılıyorum.

İnsanların çarşaf,peçe veya şalvarla dolaşmasını savunmak ne derece yanlışsa, tamamen çıplak dolaşmayı hak olarak görmek de o derece vahim bir yanılgıdır.

Ayrıca Sayın Av.Neslihan'ın düşüncelerini de isabetli buluyorum.

Saygılarımla.
Old 22-07-2008, 12:21   #76
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Dekolte elbiseyle balık tutmaya ceza

Hala anlaşamadığımız bir nokta var.

Benim tartışmayı çekmek istediğim nokta bizim sınırlarımız nedeni ile başka insanları sınırlamak konusundaki haklılık.

Sn. Neslihan'a %100 katılsam bile bu sayın Neslihan'ın haklı olduğu, ona hakverdiğim anlamına gelmeyecektir. Çünkü gerek estetik gerek diğer gerekçeler kendi düşüncesinden veya benim düşüncemden kaynaklanmaktan öteye gidemeyecektir. Ben de benim düşüncelerim nedeni ile başkalarının yaşamına sınır koymanın ne derece doğru olduğunu tartışmaya çalışıyorum.

Gelelim çıplaklık meselesine;

Ben giyinik insanın daha estetik olduğunu düşünüyorum. Zaten biz istesek de istemesek de bir zorunluk getirilmediği sürece insanlar giyineceklerdir. Çünkü doğa koşullarına karşı korunmak isteyeceklerdir. Bu kaçınılmaz. Tek fark insanlara giyinmeyi yasaklamakta ortaya çıkabilir ki ona da en az bu kadar şiddetle karşı çıkarım.

Sorun insan yaşamına sınırlama getirirken bunun haklılık temelini tartışabilmekte. Sizin veya benim bakış açım, duygularım bunun bir temeli olamaz. Toplum böyle istiyor da bir gerekçe değildir. Bu toplumun ne istediği konusunda sizin ya da benim yargımın dışında hiç bir maddi gerçekliğe dayanmayan bir ifadedir. Kaldı ki toplumların da değiştiği, değer yargılarının farklılaştığı unutulmamalıdır.

Saygılar.
Old 22-07-2008, 16:51   #77
av_sibelll

 
Karar

Sayın İhsan Yıldırım, güzel bir noktaya değindi. Televizyonlarda magazinel görüntülerde de insanlar, açık seçik bir halde yer alıyorlar hatta bunu hapis cezasına çarptırılan Köse gibi bilmeden değil bilerek yapıyorlar. O insanlar hakkında hiçbir işlem yapılmıyor, yapılması da gerekmiyor zira. Ancak bu kişi yurdum insanı olunca denildiği üzere anlaşılamayacak şekilde, yurdum insanı 5 ay hapis cezasına çarptırılıyor.
Ayrıca forumda da belirtildiği üzere sorun insanların kendilerine ait olan kısmı bilerek veya bilmeyerek gösteren kişlerin değil bu görüntülerle kafalarında birşeyleri uyandıran insanlarda. Bir yerleri gözüken veya bilerek bu yönde kıyafte giyerek hareket eden insanlar kafalarında cinselliği aşmış insanlardır.Ama bu yönde tahrik olan insanların aklı demekki her zaman oradadır. Asıl sorun bu insanlardır ve bu insanların eğitilmeleri şarttır.
O zaman plajlarda insanlar mayo ile dolaşırlar iken sürekli olarak TCK 225 md. yi ihlal etmektedirler. O zaman bu insanlara da 5 ay ceza verilmesi için herkesi suç duyurusunda bulunmaya davet ediyorum!
Kaldı ki hapis cezasına çarptırılan kişi, güvenlik görevlilerince sözlü tacize uğramış, mağdur konumunda olması gerekirken sanık durumuna düşmüştür. Bu da işin ilginç bir tarafıdır.
Bir avukatın dosyadan vekaletsiz fotokopi çektiremeyeceğini bütün meslektaşlarım bilirler, ancak bu demek değildir ki 'vekaletin yok o zaman dosyayı da inceleyemezsin' Avukatlar vekaletnameleri olmasa bile dosyayı inceleyebilirler. İncelemenin ne şekilde olacağı beli değildir. Kanunda hakimler bir yasa açık olmadığı zaman takdir yetkilerini kullanırken biz avukatlar neden kullanmayalım ki! Kaldı ki biz dosyayı incelerken kullandığımız takdir yetkimizle sadece not alıyoruz hakimler gibi birisi hakkında hüküm tesis etmiyoruz. Kalemde avukata not aldırmayan ve hatta aldığı notu elinden almaya çalışan memurların yaptığı üzerlerine vazife olmayan işi yapmaktan ve abestle iştigal etmekten başka bir şey değildir. Onları asıl işleriyle meşgul olmaya davet ediyorum. İyi çalışmalar
Old 22-07-2008, 20:39   #78
DeryaK

 
Karar

Alıntı:
Avukatlar vekaletnameleri olmasa bile dosyayı inceleyebilirler. İncelemenin ne şekilde olacağı beli değildir. Kanunda hakimler bir yasa açık olmadığı zaman takdir yetkilerini kullanırken biz avukatlar neden kullanmayalım ki!


Sayın Av.Sibel Hanım.

Bu forumda 10 numaralı mesaj-yazımda ifade ettiğim gibi,vekaletnameniz veya Baro görevlendirme yazınız olmadıkça,dava dosyalarını mahkeme kalemlerinde veya bir başka yerde inceleme yetkiniz bulunmamaktadır.

Saygı ile.
Old 23-07-2008, 00:31   #80
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya Konak

Sayın Av.Sibel Hanım.

Bu forumda 10 numaralı mesaj-yazımda ifade ettiğim gibi,vekaletnameniz veya Baro görevlendirme yazınız olmadıkça,dava dosyalarını mahkeme kalemlerinde veya bir başka yerde inceleme yetkiniz bulunmamaktadır.

Saygı ile.



Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Sayın Konak,

10 ve 13 no.lu mesajları birlikte değerlendirdiğimizde, kanuna aykırı düşen bir yönetmelikten söz edebiliriz sanıyorum. Katılmaz mısınız?

Saygılarımla...


Sayın Konak,

Anımsatmanız üzerine, anımsatmak istedim

Bu (Yanıt barındıran) soruma katılmamış, Danıştay kararından sözetmiştiniz.

Normlar hiyerarşisi gereği alt norm, üst norma aykırı olamaz, aykırı ise , hiyerarşi gereği, zaten üst norm uygulanır. Yani bir yönetmeliğin kanuna aykırılığından söz edebiliyor isek, uygulanacak olanın yönetmelik değil, kanun olduğunu biliriz. (Elbette olması gereken, kural olan/hukuka uygun olan, budur , ancak kurala/hukuka aykırılık durumları da sıkça izleriz. Sözgelimi bir tarihte, İşyeri açma ve çalıştırma ruhsatları hakkında kanun, aynı isimli yönetmelik, Belediye Kanunu ve sonraki kanuna gör eoldukça eski düzenleme durumunda kalan Umumi Hıfzısıhha Kanununun, aynı konuyla ilgili olarak farklı normlar içerdiği sıkıntılı bir dosyada mütalaa vermek durumunda kaldığımda, uygulamada itibar edilenin eski ve sonraki eşdeğer yeni tarihli norma aykırı düzenleme içeren Umumi Hıfzısıhha Kanunu olduğunu, şaşkınlıkla izlemiştim.)

Ama olması gereken, bize öğretilen; alt norm üst norma aykırı olamaz, aykırıysa üst norm uygulanır, eşdeğer kuvvette normlar söz konusu ise, sonraki tarihli olan öncekini ilga etmiştir, dolayısıyla yeni tarihli eşdeğer norm uygulanır. Yanılıyor muyum?

Çünkü normlar hiyerarşisinde alt kural, varlık nedenini bir üst kuraldan alır ve üst norma aidiyeti/uygunluğu , uygulanabilirliğinde belirleyicidir. Dolayısıyla yersiz ve gereksiz düzenleme görmüş alt normdan -kural olarak- söz edemeyeceğimize göre, alt norm, üst norma uygundur, değilse gereksiz düzenlemedir, yersizdir, zira uygulanabilirliği yoktur. Buradan hareketle:

Alıntı:

1982 Anayasası


2. Yönetmelikler
Madde 124 - Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.

Hangi yönetmeliklerin Resmi Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir.


Bir diğer ifade ile, kanuna aykırı yönetmeliğin uygulanamayacağı, bizlerin (Avukatların) yersiz inancı değil; -Her ne kadar, içeriğine vakıf olmasak da yasaya vakıf olmamız karşısında öğrenmek zorunda olmadığımız inancı taşıdığımız Danıştay kararında, aksinin dile geldiği intibaını edinmiş olsak da- temel ve genele şamil olması gereken hukuk bilgilerimiz ve öğreti bir yana, ANAYASANIN 124. MADDESİNİN GEREĞİDİR.

Saygılarımla...
Old 23-07-2008, 20:53   #81
DeryaK

 
Çözüm

Sayın Demirel.

Normlar hiyerarşisi ile ilgili açıklamalarınıza katılıyorum.

Ancak Danıştay,bu konuda kanun ve yönetmelik arasında bir uyumsuzluk olmadığı görüşünde.

Keşke bana güvenip bir faks numarası bildirseydiniz.Danıştay gerekçesi sizi ikna edecektir sanırım.

Selam ve saygılarımla.
Old 23-07-2008, 22:05   #82
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya Konak

Sayın Av.Sibel Hanım.

Bu forumda 10 numaralı mesaj-yazımda ifade ettiğim gibi,vekaletnameniz veya Baro görevlendirme yazınız olmadıkça,dava dosyalarını mahkeme kalemlerinde veya bir başka yerde inceleme yetkiniz bulunmamaktadır.

Saygı ile.


Peki bu doğru bir yaklaşım mıdır? Bir avukat, (Ayrık durumlar hariç) duruşmalarını bile ilgili ilgisiz herkese açık yapan mahkemelerin dava dosyalarını, avukat sıfatıyla inceleyemiyorsa bir yerlerde bir hata yok mudur?

Bence avukatlara artık ihtiyaç yoktur. Tamamen bu meslek lağvedilmelidir. Yerine yeni yeni uydurulan bir şeyler ikame edilmelidir. Bu ülkede her hukuk kuralı alt üst edilmeye başlandıktan sonra, birilerinin avukatlık mesleğini de kaldırmaları inanın ki pek tepki görmeyecektir. Kuzu kuzu ona da uyarız.
Old 23-07-2008, 23:28   #83
DeryaK

 
Karar

Sayın Saim Bey.

Halen yürürlükte olan ve yorum gerektirmeyecek kadar net ve anlaşılabilir pozitif hukuk kuralları karşısında,duygusallığa yer yoktur.

Selam ve saygılarımla.
Old 24-07-2008, 00:44   #84
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Kanaatimce anlatılmak istenen duygusallığa yer verilip-verilmemesi değildir.Lakin Sayın Konak,her nasılsa böyle bir yoruma ihtiyaç duymuştur.
Old 24-07-2008, 14:55   #85
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Halen yürürlükte olan ve yorum gerektirmeyecek kadar net ve anlaşılabilir bir pozitif hukuk kuralına göre avukatların ve hatta stajyerlerin de vekaletname olmaksızın dosya inceleme hakları vardır.

Alıntı:
Yazan Avukatlık Kanunu 46.madde

İŞLERİN STAJİYER VEYA SEKRETERLE TAKİBİ, DAVA DOSYALARININ İNCELENMESİ VE DOSYADAN ÖRNEK ALMA:

Madde 46 -
Avukat, işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyeri veya yanında çalışan sekreteri eliyle de takip ettirebilir, fotokopi veya benzeri yollarla örnek aldırabilir. Avukatın onanmasını istemediği örnekler harca tabi değildir.

Avukat veya stajyer, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez.

Ancak konu bu değil.
Old 24-07-2008, 15:22   #86
DeryaK

 
Karar Tartışmaların son bulması dileğiyle.

T.C.
D A N IŞT A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ
KURULU
YD.itiraz No: 2006/20


İtiraz Eden (Davacı) : Türkiye Barolar Birliği
Vekili : Av.Seray Şenfer
Çetin Emeç Bulvarı No: 46 Balgat/ANKARA

Karşı Taraf (Davalı) : Adalet Bakanlığı- ANKARA
İstemin Özeti : Danıştay Onuncu Dairesince verilen ve yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin bulunan 22.11.2005 günlü, E:2005/5971 sayılı karara, davacı itiraz etmekte ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini istemektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi Yakup Bal’ın düşüncesi: İtirazın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Nevzat Özgür’ün Düşüncesi: İtiraz dilekçesinde ileri sürülen nedenler Danıştay Onuncu Dairesince verilen yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, itirazın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
1.6.2005 günlü, 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhuriyet Başsavcılıkları" ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 45. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında yer alan "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla", "görevlendirme belgesi veya vekaletname ibraz ederek" ibareleri ve son fıkrasındaki "soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda incelenir" ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan dava sonunda; Danıştay Onuncu Dairesince verilen ve yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin bulunan 22.11.2005 günlü, E:2005/5971 sayılı karara, davacı itiraz etmekte ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini istemektedir.

T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
YD.itiraz No: 2006/20

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 üncü maddesinin birinci fıkrasında, müdafinin, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği, istediği belgelerin bir örneğini alabileceği, ikinci fıkrasında ise müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine, Sulh Ceza hakiminin kararıyla bu yetkisinin kısıtlanabileceği, üçüncü fıkrasında da, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini, içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında ikinci fıkra hükmünün uygulanmayacağı kuralı bulunmaktadır.
Avukatlık Kanununun 46. maddesinin ikinci fıkrasında ise avukat veya stajyerin, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebileceği, bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisinin verilmeyeceği öngörülmüştür.
1.6.2005 günlü, 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yakalama, Gözaltına Alma ve ifade Alma Yönetmeliğinin 4. maddesinde ise "Soruşturma"; Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre şeklinde, "müdafi" ise şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı şeklinde tanımlanmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153. maddesinin değerlendirilmesinden; müdafinin soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilmesi ve istediği belgelerin bir örneğini alabilmelinin kural olduğu, bu halin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek olması halinde, savcı istemi üzerine hakim kararı ile bu yetkinin sınırlanabileceği yolundaki düzenlemenin ise, genel kurala istisna niteliğinde olduğu, bazı belgeler yönünden ise, bu istisnanın da geçerli olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Kanun koyucunun bu düzenleme ile savunma hakkının gecikmeksizin kullanılmasını sağlamayı ve bu hakkın kullanımını kolaylaştırmayı amaçladığı tartışmasızdır.
Cumhuriyet başsavcılıkları ve adli yargı ilk derece ceza mahkemeleri kalem hizmetlerinin yürütülmesi usul ve esaslarını belirlemek amacıyla çıkartılan Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine dair Yönetmeliğin "soruşturma evrakının incelenmesi" başlıklı 45. maddesinin ikinci fıkrasında müdafinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakı içeriğini inceleyebileceği, üçüncü fıkrasında mağdur veya şikayetçinin vekilinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriğini inceleyebileceği, beşinci fıkrasında ise soruşturma evrakının soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda inceleneceği öngörülmüştür.
Anılan düzenleme ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 ve 157. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde şüpheli veya sanıkla müdafi arasında varolan ilişki yine müdafinin dosyanın tamamını inceleme talebinde bulunması durumunda Cumhuriyet Savcısının soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapıp devamında Sulh ceza hakimine başvurması süreci açıklanmış olup, bu haliyle mevzuata aykırılık görülmemiştir.


5. Daire Üyesi 11. Daire Üyesi 2. Daire Üyesi
Mustafa Kılıçhan M.Nihat Turan Ayfer Özdemir
X

8. Daire Üyesi 6. Daire Üyesi 12. Daire Üyesi
Alaattin Öğüş Habibe Ünal Zeynep Kavlak


6. Daire Üyesi 12. Daire Üyesi
Zeynep Yılmaz Efser Koçakoğlu






T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ
KURULU
YD.itiraz No: 2006/20
KARŞI OY
X- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 üncü maddesinin birinci fıkrasında, müdafinin, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği, istediği belgelerin bir örneğini alabileceği, ikinci fıkrasında ise, müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine, sulh ceza hakiminin kararıyla bu yetkisinin kısıtlanabileceği öngörülmüştür.
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı ilk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin "soruşturma evrakının incelenmesi" başlıklı 45. maddesinde yer alan düzenleme ile yukarıda belirtilen kanun hükmünü aşar nitelikte soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmeyeceğini değerlendirme konusundaki takdir yetkisi cumhuriyet savcısına verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu edilen fıkralarda yer alan "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla" ibarelerinin yürütülmesinin durdurulması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyoruz.



12. Daire Başkanı 2. Daire Üyesi 13. Daire Üyesi
Yücel Irmak Engin Kumrulu Orhun Yet



5. Daire Üyesi
Mustafa Kılıçhan











T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ
KURULU
YD.itiraz No: 2006/20
KARŞI OY
XX- 5271 sayılı Kanununun 153 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek", "soruşturmayı geciktirmemek" konusundaki takdir yetkisi sulh ceza hakimine ait olmasına karşın, dava konusu edilen fıkralarda bu yetki Kanunu aşar şekilde Cumhuriyet savcısına verilmiş olduğundan, 45. maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasında yer a!an "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla" ibareleri ile beşinci fıkrada yer alan "soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla" ibaresinin yürütülmesinin durdurulması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.


11.Daire Üyesi
Ahmet Hamdi Ünlü














T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DÂVA DAİRELERİ
KURULU
YD.itiraz No: 2006/20


Açıklanan nedenlerle, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için Kanunun aradığı koşulların gerçekleşmemiş olduğu anlaşıldığından, itirazın reddine, 16.2.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu




Old 24-07-2008, 19:23   #87
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya Konak
...
T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
YD.itiraz No: 2006/20

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 üncü maddesinin birinci fıkrasında, müdafinin, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği, istediği belgelerin bir örneğini alabileceği, ikinci fıkrasında ise müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine, Sulh Ceza hakiminin kararıyla bu yetkisinin kısıtlanabileceği, üçüncü fıkrasında da, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini, içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında ikinci fıkra hükmünün uygulanmayacağı kuralı bulunmaktadır.
Avukatlık Kanununun 46. maddesinin ikinci fıkrasında ise
"avukat veya stajyerin, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebileceği, bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin zorunlu olduğu,"
vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisinin verilmeyeceği öngörülmüştür.

1.6.2005 günlü, 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Yakalama, Gözaltına Alma ve ifade Alma Yönetmeliğinin 4. maddesinde ise "Soruşturma"; Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre şeklinde, "müdafi" ise şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı şeklinde tanımlanmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153. maddesinin değerlendirilmesinden; müdafinin soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilmesi ve istediği belgelerin bir örneğini alabilmelinin kural olduğu, bu halin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek olması halinde, savcı istemi üzerine hakim kararı ile bu yetkinin sınırlanabileceği yolundaki düzenlemenin ise, genel kurala istisna niteliğinde olduğu, bazı belgeler yönünden ise, bu istisnanın da geçerli olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Kanun koyucunun bu düzenleme ile savunma hakkının gecikmeksizin kullanılmasını sağlamayı ve bu hakkın kullanımını kolaylaştırmayı amaçladığı tartışmasızdır.
Cumhuriyet başsavcılıkları ve adli yargı ilk derece ceza mahkemeleri kalem hizmetlerinin yürütülmesi usul ve esaslarını belirlemek amacıyla çıkartılan Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine dair Yönetmeliğin "soruşturma evrakının incelenmesi" başlıklı 45. maddesinin ikinci fıkrasında müdafinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakı içeriğini inceleyebileceği, üçüncü fıkrasında mağdur veya şikayetçinin vekilinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriğini inceleyebileceği, beşinci fıkrasında ise soruşturma evrakının soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda inceleneceği öngörülmüştür.
Anılan düzenleme ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 ve 157. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde şüpheli veya sanıkla müdafi arasında varolan ilişki yine müdafinin dosyanın tamamını inceleme talebinde bulunması durumunda Cumhuriyet Savcısının soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapıp devamında Sulh ceza hakimine başvurması süreci açıklanmış olup, bu haliyle mevzuata aykırılık görülmemiştir.


5. Daire Üyesi 11. Daire Üyesi 2. Daire Üyesi
Mustafa Kılıçhan M.Nihat Turan Ayfer Özdemir
X

8. Daire Üyesi 6. Daire Üyesi 12. Daire Üyesi
Alaattin Öğüş Habibe Ünal Zeynep Kavlak


6. Daire Üyesi 12. Daire Üyesi
Zeynep Yılmaz Efser Koçakoğlu...

Hukukçu meslektaşlara,

Biz avukatlık meslek üyelerinin yemin metni değişmiştir; eskiden "kanuna bağlı kalacağıma" sözü yerine "HUKUKA bağlı kalacağıma" sözü yer almıştır. Buna göre, "Hukuka" bağlı kalacağına söz vermiş meslek grubu üyeleri olarak kendimizi "düzenlemenin kaynağı yasa olsa bile bu yasa ile bağlı saymama hak ve ödevi altında olduğumuzu" düşünüyorum. Öyle ise, Yasa yerine çıkartılan Yönetmelik kurallarının eleştirisine geçebiliriz.

İlgili yönetmelik, devlet örgütlenmesinde bakanlık bürokratları tarafından hazırlanmış ve yetkili bürokratın imzasıyla da "hukuk düzenine girmiş" bulunmaktadır. Ancak idarenin her yaptığı doğru değildir. Bu işlemde de hukuk düzenini bozan, "normlar hiyerarşisi" denilen hukukta, hiçbir alt kuralın, hiçbir üst kurala aykırı olmaması, üst kuralı bozmaması kuralını bozan yanlar vardır.

Ortada üst kural olarak yıllardan bu yana yürürlükte olan ve insanlığın tarihsel uğraşının ulaştığı aşamayı yansıtan Ceza Muhakemesi Hukuku kuralları ve bu muhakemenin 'olmazsa olmaz koşulu olan avukatların" yasası olan 1136 s. Avukatlık Yasası m.46/2:

"avukat veya stajyerin, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebileceği, bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin zorunlu olduğu,"

kuralını koymuştur. Bu kural yasa niteliğindedir.

Oysa idarenin çıkarttığı 1.6.2005 günlü, 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhuriyet Başsavcılıkları" ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 45. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında:

"soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla", "görevlendirme belgesi veya vekaletname ibraz ederek"

ibareleri yer almaktadır. Bu kural ise yönetmelik niteliğindedir.

Tartışmanın özü bakımından, ortada yasa kuralı var ve yasanın kendisi avukata "inceleme" için belge veya başkaca koşul gerekmediğini buyurmuştur. Bu, olması gereken hukuk anlayışına da uygun olup, halen yürürlükte bir yasa kuralıdır.

Oysa idarenin çıkarttığı yönetmelik "inceleme" için ek koşullar getirmek suretiyle savunma makamını iddia makamı karşısında zayıf bırakmakta ve daha ötesini söyleyelim, SAVUNMAYI ÇÖKERTMEKTEDİR. Ancak, unutulmamalıdır ki, SAVUNMASI ÇÖKERTİLMİŞ BİR YARGI ASLA ONURLU OLMAYACAKTIR.


Danıştay incelemesi, biz avukatlar açısından mutlak itaat edilmesi gereken kutsal karar değildir, tam tersine, KUTSAL OLMADIĞI İÇİN ELEŞRİTİLEBİLİR nitelikte olduğunu düşünerek eleştirimizi sunalım.

Mahkeme, yukarıdaki kararının sonunda bir sonuca ulaşmaktadır. Ancak mahkeme, bu sonuca ulaşırken inceleme ve irdeleme ödevini ve Ceza Muhakemesi temel kurallarını, Adil Yargılama İlkelerini göz ardı etmektedir. Danıştay kararında, mahkemenin, özellikle 1136 s. Avukatlık Yasası 46/2 kuralı ile Yönetmelik m.45/2-3 kurallarını ele alması ve aralarındaki çatışmayı irdeledikten sonra HÜKÜM kurması hukuken gerekirdi. Bu hukuksal gerekliliğe uymayan ve bu yönüyle görevini eksik bırakan mahkeme kararı, teknik hukuk takipçiliği anlayışıyla korunmak istenebilir ise de biz avukatlar açısından eleştiriye uğramaktan kendini kurtaramaz. Çünkü biz avukatız; biz hak olanın gerçekleşmesi için değişik taktikleri izler ve hak isteriz ve yargıçlık makamı karar vermek zorunda kalır.

Elbette ki, yargıçlık makamında teknik hukuk anlayışının ötesinde hukuk anlayışı olduğu takdirde hak yerini bulmuş olacaktır; yoksa o makamda görev yapanın yetersizliği kararına yansıyacak ve yetersiz karar toplumsal düzeyde karşılığını bulamayarak KARMAŞAYA yol açacaktır. Oysa hukuk, toplumsal karmaşa değil, toplumsal huzuru amaçlayarak birbiriyle uyumlu kurallar getirdiği iddiasındadır.

Sonuç:

Mahkeme kararının yetersizliği ve temel hukuk kurallarını çiğnemesi karşısında, biz avukatların eleştirileriyle o karar ve kuralların da değiştiğini, yok olduğunu göreceğimize inanıyorum.

Ömer KAVİLİ
İstanbul Barosu 15638
Avukat Hakları Merkezi yöneticisi

"Hak Huk HUKUK, Gak Guk GUGUK"
Old 24-07-2008, 21:28   #88
DeryaK

 
Karar

Sayın Kavilli.

Eleştirmek hakkınız.

Ancak eleştiri,Danıştay kararının mahkemeler ve savcılıklar tarafından uygulanmasına engel teşkil etmez.

Uygulama, Danıştay kararı ve CMK.na göre yürürlüğe konmuş Yönetmelik hükümlerine uygun olarak devam etmektedir.

Bilgilerinize.
Old 24-07-2008, 21:30   #89
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Derya Konak
Sayın Saim Bey.

Halen yürürlükte olan ve yorum gerektirmeyecek kadar net ve anlaşılabilir pozitif hukuk kuralları karşısında,duygusallığa yer yoktur.

Selam ve saygılarımla.

Sayın Konak,

Bu konuda artık daha fazla bir yorum yapmak istemiyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum bu yaklaşımım duygusal değil, tam aksine realisttir.
Old 25-07-2008, 01:24   #90
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Dekolte elbiseyle balık tutmaya ceza

Alıntı:
Sayın Meslektaşlarım.



Alıntı:
Yönetmelik hükmünden de anlaşılacağı gibi,Baro görevlendirme yazısı veya vekaletnamesi bulunmayan sanık müdafii ya da şikayetçi vekilinin soruşturma dosyasını inceleme hak ve yetkisi bulunmamaktadır.Bu hükmün iptali için TBB.ce İdari Yargıya açılan davada,yürütmenin durdurulması talebi reddedilmiş bulunmaktadır.

Feminist aktivist ve avukat Selin Nakıpoğlu Akın, Sultanahmet Adliyesi'nde o güne kadar hiç yaşamadığı bir muameleyle tanıştığını söylüyor.
Nakıpoğlu Akın, 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin Gülcan Köse hakkında verdiği "hayasızca hareketler"den 5 aylık hapis cezası kararını görmek için dün (1 Temmuz) adliyeye gitti. Mahkeme kaleminden dosyayı istedi, aldı.
"Amacım Köse'ye yardımcı olabilmekti. Temyiz süresinin geçip geçmediğini, temyiz sürecinde müdahil olabilmek ve bilgilenmek için dosyayı görmek istedim" diyor.
Yaklaşık 15 dakika kadar not aldıktan sonra, kalem müdürünün "O dosya o dosya mıydı, Başsavcının talimatı var. O dosyayı kimseye göstermeyin" dediğini anlatıyor. Bu arada kimliğini istediklerini de söylüyor.
"Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre, avukatsanız, vekaletiniz olmasa da, kopya almadığınız sürece dosyayı görebilir, isterseniz akşama kadar not alabilirsiniz" diyor.
Ancak kalemdekiler Nakıpoğlu Akın'ın bir sayfalık not kağıdını da alıyorlar, bu arada gerek olmamasına karşın kimliğini göstermesini de istediklerini söylüyor Nakıpoğlu Akın.
Kalem: Not almakla fotokopi arasında fark yok

[quote]Cumhuriyet başsavcılıkları ve adli yargı ilk derece ceza mahkemeleri kalem hizmetlerinin yürütülmesi usul ve esaslarını belirlemek amacıyla çıkartılan Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine dair Yönetmeliğin "soruşturma evrakının incelenmesi" başlıklı 45. maddesinin ikinci fıkrasında müdafinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakı içeriğini inceleyebileceği, üçüncü fıkrasında mağdur veya şikayetçinin vekilinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriğini inceleyebileceği, beşinci fıkrasında ise soruşturma evrakının soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda inceleneceği öngörülmüştür.
Anılan düzenleme ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 ve 157. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde şüpheli veya sanıkla müdafi arasında varolan ilişki yine müdafinin dosyanın tamamını inceleme talebinde bulunması durumunda Cumhuriyet Savcısının soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapıp devamında Sulh ceza hakimine başvurması süreci açıklanmış olup, bu haliyle mevzuata aykırılık görülmemiştir.[/QUOTE]

Alıntı:
XX- 5271 sayılı Kanununun 153 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek", "soruşturmayı geciktirmemek" konusundaki takdir yetkisi sulh ceza hakimine ait olmasına karşın, dava konusu edilen fıkralarda bu yetki Kanunu aşar şekilde Cumhuriyet savcısına verilmiş olduğundan, 45. maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasında yer a!an "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla" ibareleri ile beşinci fıkrada yer alan "soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla" ibaresinin yürütülmesinin durdurulması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.

Sizin verdiğiniz karardan benim çıkardığım sonuçlar:

1- Avukat soruşturma dosyasının tümünü incelemek isteyecek;
2- Savcı da bazı belgelrin soruşturmanın selametine aykırı olduğu için incelenmesine karşı çıkacak.

Burada ayrık oyda ifade edildiği gibi hangi belgelerin incelenip incelenmeyeceğine hangi merci tarafından karar verilmesi de farklı bir konu. Ancak soruşturma evrakının tümden yasaklanması yasaya aykırı.

Şöyle ifade etmeye çalışayım.

Ben avukat veya müdafi olarak sanıkla görüşme hakkına sahibim. İfade alınması sırasında yanında bulunma hakkına sahibim. Ama ifadesini okuyamam. Bu nasıl bir mantıktır?


Sayın Konak;

Burada bitmiş bir dava var, soruşturmanın tehlikeye düşürülmesini bırakın, bir soruşturma dahi yok.

Ama bu yönetmelik hükümlerine dayanılarak avukatların yasal hakkı (yasa ile tanınmış) olan dosya inceleme hakkının savcılıkça çiğnenebileceği sonucuna varıyoruz.


Bence garip!

Olayda yönetmelik hükümlerine de uyarlık yoktur.

Yönetmelik de zaten yanlıştır.
Konuyu Kilitleyin


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Balık yağının yararları Ahmet Turan Site Lokali 32 08-09-2008 11:08
Japonlar, Balık Ve Felsefe deniz75 Site Lokali 3 23-01-2007 23:44
sudan çıkmış balık gibiyim e_s_r_a Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 1 05-11-2006 01:05
Atabeyler, dinamitle balık tutacakmış ahmetsacit Hukuk Haberleri 1 20-09-2006 02:39
Balık ile Hukuk Hamdi Sırrı Duyguseli Hukuk Sohbetleri 0 03-05-2003 18:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12901592 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.