Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bozuk asfalt-bisiklet kazası-tam yargı davası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-11-2010, 17:54   #1
AV. İLKER VURAL

 
Varsayılan Bozuk asfalt-bisiklet kazası-tam yargı davası

Müvekkilim 27/10/2010 günü akşam saatlerinde bisikleti ile asfalt yolda ilerlerken, bisikletin ön tekeri asfalttan daha düşük seviyede bulunan rögar kapağı boşluğuna girmiş,bunun üzerine müvekkilim dengesini kaybederek yere düşmüş, müvekkilimin kafatasında çatlaklar oluşmuş ve müvekkilim bir hafta ara yoğun bakım denilen ünitede kalmıştır.
İdareye karşı 15.000 - TL manevi tazminat istemli tam yargı davası açmayı düşünüyorum.
Ancak bazı hususları çözemedim.
1 - ) Kusur kimden kaynaklanıyor? Asfalt mı yüksek atıldı yoksa rögar kapağı mı asfalt seviyesinin altına çöktü bunu bilemiyorum. Bunu tam olarak çözemediğim için belediyeye ve kaski(kayseri)'ye birlikte başvurmam, istemimiz kabul edilmezse de dava aşamasında her iki idareyi birlikte davalı olarak göstermem uygun olur mu?
2 - ) Müvekkilimin kask takmaması, daha dikkatli olmaması büyük ihtimalle tazminattan indirim sebebi olacaktır. Müvekkilimin kusuru tazminat talebinin tamamen reddi sonucunu doğurur mu?
3 - ) Belirttiğim yolda yaklaşık 10 yıldır hiçbir çalışma yapılmadı. Yol kötü durumda. Hizmet kötü işlemiş veya hiç işlememiş. Bu gerçeğe rağmen davamızın reddedilme durumu(müvekkilim kask takmadığı ve daha dikkatli olmadığı için) söz konusu mudur?
Saygılarımla.
Old 25-11-2010, 00:46   #2
Avukat Tekin

 
Varsayılan

1) Kaza büyük bir ihtimalle asfalttan kaynaklanıyordur çünkü her asfalt düzenlemesi yapıldığında asfalt yükselir ve rögar aşağıda kalır. Rögarın asfaltın hizasından daha aşağıya yapılabileceğini sanmıyorum.
Her iki idareyi aynı davada davalı gösterirseniz dilekçeniz reddedilir. Her idari birim için ayrı dava açmalısınız ancak dediğim gibi bana kalırsa sorun asfalttan kaynaklanmaktadır.
2) Müvekkilinizin kusuru bir indirime sebep olur ancak bunun ne ölçüde olacağı alınacak kusur raporu sonunda ortaya çıkar.
3) Davanın red çıkma olasılığı da müvekkilinizin kusuru ve kaskın yaralanmayı ne ölçüde engelleyeceği ile ilgili. Öyle görünüyor ki davanız yaralanma üzerine kurulu ve kask da yaralanmayı engellemede çok önemli. Bence davanız oldukça riskli.

Merak ettim neden sadece manevi tazminat istiyorsunuz? Maddi bir zarar ya da işgücü kaybı oluşmadı mı?
Old 25-11-2010, 10:19   #3
AV. İLKER VURAL

 
Varsayılan

Sayın Avukat Tekin cevabınız için teşekkür ederim. Cevaplarınız oldukça mantıklı.
Müvekkilim şu an emekli, bir yerde çalışmıyor, 1 aydır istirahat halinde, iş gücü kaybı yönünde bir zarar doğduğunu sanmıyorum, hastane masrafları da sigorta tarafından karşılanmış. Bu sebeple maddi tazminat talebim olmayacaktı.
Ancak, dün konuyu biraz daha inceleyince sigortanın müvekkilime rücu etme olasılığının yüksek olduğuna, bu sebeple hastane masraflarını maddi tazminat olarak istemem gerektiğine kanaat getirdim.(gerçi zararın doğmuş ve kesin olması gerekiyor, ancak idari yargıda da taleple bağlı olduğumuz için her ihtimale karşı maddi tazminat talebinde bulunmaya karar verdim)
Dediğiniz şekilde sorun büyük ihtimalle asfaltlamayı yapan belediyeden kaynaklanıyor. Kask takmamak konusunda da zarar görenin ağır kusuru var, ancak bu ağır kusur illiyet bağını kesebilir mi, yoksa idarenin de hizmeti yürütürken oluşan kusuru kazaya sebep olduğundan tazminatta indirim sebebi mi olur, bu hususu tam olarak çözemedim. Saygılarımla.
Old 28-11-2010, 02:20   #4
BALDIRAN

 
Varsayılan

Kanımca kask takmamak ağır kusur sayılmaz ve illiyet bağını kesmez, ancak müterafik kusurdur ve tazminatta indirim sebebidir.Hastane masraflarını sigorta karşılamış diyorsunuz, bu sigorta SGK ise, neden müvekkilinize rucu etsin, edemez kanımca.Saygılar
Old 28-11-2010, 11:22   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat Tekin
Her iki idareyi aynı davada davalı gösterirseniz dilekçeniz reddedilir. Her idari birim için ayrı dava açmalısınız
Her iki idare aynı davada hasım gösterilebilir. İYUK madde 15-c gereğince mahkeme resen hasım düzeltme kararı vererek dava dilekçesini ilgili idareye gönderir. Hasım düzeltme kararı sadece ilk incelemede değil, başka bir idarenin ilgisinin anlaşıldığı anda, davanın her aşamasında verilebilir.

Saygılarımla
Old 28-11-2010, 13:25   #6
AV. İLKER VURAL

 
Varsayılan

Değerli Baldıran ve değerli Konyalı cevaplarınız için teşekkür ederim. Benim de şahsi kanaatim kask takmamanın neden sonuç bağını kesemeyeceği yönünde gelişti. Çünkü dün yoldaki bozukluğun resimlerini gördüm ve bunun standartlara kesinlikle aykırı olduğunu anladım. Ayrıca Sayın Konyalı ' nın da belirttiği gibi her iki idareye birlikte dava açacağım. Yasanın hükmü de usul ekonomisi sebebi ile olsa gerek bu yönde düzenlenmiş. Saygılarımla.
Av. İlker Vural
Old 24-03-2011, 18:24   #7
Erkan Uygun

 
Varsayılan

T.C. DANISTAY İdari Dava Daireleri Kurulu
E. : 2004/753
K. : 2007/2323
T. : 22.11.2007

Özeti :
Manevi tazminata hükmedilmesi, idarenin ağır hizmet kusuru işlemesi koşuluna bağlı olmadığından, davacının olaydan duyduğu üzüntünün kısmen de olsa giderilmesi için, mahkemece takdir edilecek miktarın, davacıya manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :...
Karşı Taraf (Davalı) :Maliye Bakanlığı

İstemin Özeti :Hazine avukatlığı sınavını kazanmasına rağmen ataması yapılmayan davacının; atamama işleminin İdare Mahkemesince iptali üzerine işlem nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 560.000.000- lira maddi, 2.000.000.000 - lira manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davada; 40.124.000.- lira maddi tazminat isteminin kabulü, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi tazminat isteminin reddi yolundaki kararın Danıştay Beşinci Dairesinin 24.12.2001 günlü, E:1998/844, K:2001/5092 sayılı kararı ile bozulmasına dair karara uyulmayarak manevi tazminat isteminin reddine dair ilk kararda ısrar edilmesine ilişkin bulunan Ankara 2. İdare Mahkemesinin 17.10.2003 günlü, E:2003/1355, K:2003/1477 sayılı kararı, davacı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz İsteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi M.Önder Tekin'in Düşüncesi : Davacı temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi ısrar kararının Danıştay Beşinci Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Celalettin Yüksel'in Düşüncesi: Davacının, Hazine Avukatlığı sınavını kazanmasına karşın atamasının yapılmamasına ilişkin işlemin Ankara 8. İdare Mahkemesince iptali üzerine, işlem sebebiyle uğradığını öne sürdüğü 560.000.000 lira maddi, 2.000.000.000 lira manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada; 40.124.000 lira maddi tazminatın davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi tazminat isteminin reddi yolundaki, Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen 18.9.1997 günlü 6:1996/1370 K:1997/1188 sayılı kararın, maddi tazminata hükmeden kısmının onanmasına, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulmasına dair Danıştay Beşinci Dairesinin 24.12.2001 günlü E:1998/844, K:2001/5092 sayılı kararına yapılan kararın düzeltilmesi isteminin de aynı Dairece reddinden sonra, bozma kararına uymayarak, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin ilk kararında ısrar eden Ankara 2. İdare Mahkemesinin 17.10.2003 günlü E:2003/1355 K;2003/1477 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; İdare Mahkemesince verilen kararın temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1.fıkrasında belirtilen hususlardan hiç birinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
işlemin İcrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." şeklindeki hüküm idari işlemlerden dolayı uğranılan zararların tazmini için açılacak tam yargı davası konusunda ilgililere dört seçenek tanımakta ve her bir seçeneğin tabi olacağı dava süresini ayrı ayrı belirlemiş bulunmaktadır.
Memur ihtiyacının karşılanması amacıyla 27.4.1993 tarihinde yapılan sınavı kazanan davacının, atamasının yapılması yolundaki buşvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ye bu nedenle uğradığı 100.000.000 TL. zararın yasal faiziyle tazmini istemiyle açtığı davada; İdare Mahkemesi kararıyla, sonuç olarak dava konusu işlemin iptaline ve 100.000.000 TL.'nın yasal faiziyle davalı idareye başvuru tarihinden itibaren ödenmesine hükmedilmiştir. Anılan karar üzerine davacı 24.5.2001 tarihinde görevine başlatılmış, 30.5.2001 tarihinde ise kararda bahsi geçen parasal hakkı ödenmiş olup bu kararın temyiz incelemesi sonucu onanmasına ilişkin Danıştay 12. Dairesince verilen kararın kendisine tebliğ tarihinden itibaren süresinde (14.7.2003 tarihinde) davalı idareye başvurarak, atanmak üzere idareye başvurduğu tarih ile göreve başladığı tarih arasında çok uzun bir zamanın geçmesi ve bu arada üst öğrenimi bitirmesi nedeniyle oluşan zararın ödenmesi isteminde bulunduğu, bu başvurusunun yanıt verilmeyerek reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bakılan davaya konu edilen maddi zararın İdare Mahkemesince iptal edilen işlemden kaynaklandığı açıktır. Davacı ilk olarak 2577 sayılı Yasanın metni yukarıya alınan 12. maddesinde yazılı dört seçenekten ikincisini kullanmak yolunu seçmiş; iptal ve tam yargı davasını birlikte açmış ancak bu davada işlemden doğan zararlarının tümünü değil sadece dava tarihine kadar gerçekleşen 100.000.000.- liralik kısmını o davaya konu yapmıştır.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 1983/10 sayılı kararında da belirtildiği üzere"..Bazı idari işlemler nedeniyle doğan zararlar, işlemin yapıldığı anda bellidir ve kesinlikle tespit edilebilir. Örneğin bir yıkım İşleminde bir kamulaştırma işleminde veya bir ithal izni verilmemesi işleminde doğan zararın boyutları bellidir ve miktar olarak tespiti mümkündür. Bazı idari işlemlerden doğan zarar ise, işlemin yürürlükte kaldığı süre ile bağlantılı olduğundan, zararın miktarını işlemin yapıldığı tarihte belirleme olanağı yoktur... Kamu görevlileri hakkında bu sıfatları nedeniyle alınan kararlardan ve yapılan işlemlerden doğan zararların hemen hemen tamamı, statüleri gereği kendilerine aydan aya verilen maaş ve sair ödemelerden (yan ödemeler, ek ders ücreti, fazla çalışma ücreti, mahrumiyet yeri ödeneği, aile yardımı ödeneği v.s.) yoksun kalmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ancak bu zararların miktarını işlem yapıldığı anda tespit imkanı yoktur; zararı doğuran idari işlem yürürlükte kaldığı sürece zarar da devam edecektir..."
Bir idari işlemden doğan ve iptal ve tam yargı davasının birlikte açıldığı tarihte kesin miktarı belli olmayan zararların kalan kısmının iptal ve tam yargı davasıyla ilgili kararın, bu karara karşı kanun yollarına başvurulmuşsa verilecek kararın tebliğinden itibaren 12. maddede öngörülen süre içinde ayrıca açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceğini kabul etmek gerekir. 2577 sayılı Yasanın yukarıya alınan 12. maddesinin idari işlemlerden doğan ve iptal yada iptal ve tam yargı davalarının açılmasından sonra da devam etmekte olan zararlarla ilgili olarak tam yargı davası açma hakkının belirtilen biçimde kullanılmasını engelleyici bir hüküm içermediğini vurgulamak gerekir. 2577 sayılı Yasanın 12. maddesi idari işlemlerden doğan zararlarla ilgili tam yargı davasının idari işlemin tebliği tarihinden itibaren 60 gün içinde doğrudan veya iptal davasıyla birlikte açılmasını zorunlu kılmadığına ve hukuka aykırı idari işlemler nedeniyle uğranılan gerçek zararların Anayasanın 125. ve 2577 sayılı Yasanın 28. maddelerinde yer alan buyurucu kurallar ile hukuk devleti ilkesinin doğal gereği olarak işlemi tesis eden idarece tam olarak karşılanması gerektiğinden bu tür işlemlerden doğan ve süregelmekte olan zararların, 12, maddede öngörülen süre koşuluna uyulmak kaydıyla, kısımlara ayrılarak da dava konusu edilebileceğini kabul etmek gerekir.
Açıklanan nedenlerle Sakarya 1. İdare Mahkemesince verilen 24.1.2006 günlü, E:2005/3115, K:2006/82 sayılı ısrar kararının bozulmasina, dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 4.10.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.
Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının dayandığı hukuki ve yasal sebepler karşısında, anılan kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:

Dava; Hazine avukatlığı sınavını kazanmasına rağmen ataması yapılmayan davacının; atanmama işleminin İdare Mahkemesince iptali üzerine işlem nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 560.000.000.- lira maddi, 2.000.000.000 - lira manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Ankara 2. İdare Mahkemesinin 18.9.1997 günlü, E:1996/1370, K:1997/1188 sayılı kararıyla; davacının hazine avukatlığına atanmamasına ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğundan iptaline karar verildiği, bu işlem nedeniyle davacının uğradığı zararın, tazmin edilmesinin Anayasanın 125. maddesi gereği olduğu; ancak, idari işlemler nedeniyle tazmini gereken bir zarardan sözedebilmek için zararın gerçekleşmiş olması ya da gerçekleşeceğinin kesin olmasının gerekli olduğu, kanıtlanmayan ve gerçekleşmesi olası bulunan zararların tazmin zorunluluğu doğmayacağının açık olduğu; davacının açıkta kaldığı dönemde Hazine avukatı olarak alması gereken aylık toplamından öğretmen olarak görev yaptığı Viranşehir Anadolu Lisesinde aldığı aylıklar toplamından indirilmesiyle ödenmesi gereken maddi tazminat miktarının 40.124.000.- lira olarak bulunduğu, davacının iptal edilen hazine avukatlığına atanmama işlemi nedeniyle hukuken korunması gerekli ölçüde şeref ve haysiyet ihlalinden veya manevi tazminat yoluyla tatmin olması gerekli acı ve üzüntü yaşadığından sözedilemeyeceği gerekçesiyle 40.124.000.- lira maddi tazminatın dava açıldığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat İstemi ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Bu kararın manevi tazminata ilişkin kısmı temyiz incelemesi aşamasında Danıştay Beşinci Dairesinin 24.12.2001 günlü, E:1998/844, K:2001/5092 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Ankara 2. İdare Mahkemesi, 17.10.2003 günlü, E:2003/1355, K:2003/1477 sayılı kararıyla; manevi tazminatın temelde gerçek bir tazmin aracı olmayıp, doğrudan doğruya manevi tatmin aracı olduğu, bir idari eylem veya işlem nedeniyle manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve bu nedenle elem ve ızdırap duyan, yaşama zevki azalan kişiye bir miktar para verilerek, onun bu yoldan tatmin edilmesinin manevi tazminat kurumunun temel amacı olduğu, idarenin hukuka aykırı eylem ve İşlemlerinden dolayı manevi tazminata hükmedilmesi için, ağır hizmet kusurunun varlığı ile bunun sonucunda kişilerin manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelmesi, elem ve ızdırap duymaları, yaşama zevklerinin azalması, haysiyet ve şereflerinin rencide edilmesinin gerektiği, idarenin hizmet kusuru işlediğinden sözedebilmek için işlemde ağır ve önemli nitelikte yanlışlık ile yasaya aykırılık olması gerektiği, davacının göreve atanmamasına ilişkin yoruma dayalı işlem hukuka aykırı ise de, manevi tazminat verilmesini gerektirecek nitelikte ve derecede bulunmadığı, idarenin işleminin ağır hizmet kusuru ile sakat veya kasden davacıya zarar verme amacıyla tesis edilmiş bir işlem olarak değerlendirmenin olanaklı olmadığı, buna göre, idarelerin hukuka aykırı bulunan her işlemi için ilgililere manevi tazminat ödemesi olanağı bulunmadığından, manevi tazminat ödenmesi koşullan bulunmadığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, Ankara 2. İdare Mahkemesinin 17.10.2003 günlü, E:2003/1355, K:2003/1477 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibariyle manevi zarara karşılık mahkemece takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol çmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, hazine avukatlığı yazılı ve sözlü sınavını kazanan ve çektiği kura ile yaptığı becayiş sonucu Viranşehir'e atanma hakkını elde eden davacının anılan yere atanmaması ve yerine başkasının atanması üzerine, Viranşehir Hazine Avukatlığına atamasının yapılması için yaptığı başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açmış olduğu davada; Ankara 8. İdare Mahkemesi 4.7.1996 günlü, E:1995/787, K:1996/509 sayılı kararıyla; davacının hazine avukatlığına açıktan atanmak üzere açılan sınava katılıp başarılı olduğu; yaptığı becayiş sonucu Viranşehir'e atanması gerektiğinin tartışmasız olduğu, davacı hakkında komünizm propagandası yapmak suçundan açılan kamu davası sonucunda, konuşmaların komünizm propagandası niteliği taşımadığının saptandığı ve tüm sanıkların beraatine karar verildiği, davacı hakkındaki yargılanıp beraat ettiği olay ve istihbarı nitelikteki bilgilere dayanılarak tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verdiği ve bunun üzerine davacının atamasının yapıldığı anlaşılmıştır.

Danıştay Beşinci Dairesinin, bozma kararında da belirtildiği gibi; sınavı kazanmasına karşın davalı idare tarafından daha önce yargılanıp beraat ettiği bir davadan bahisle hukuka aykırı olarak hazine avukatlığına atanmayan davacının bu işlem sonucunda elem ve üzüntü duyduğu kuşkusuzdur. Manevi tazminata hükmedilebilmesi idarenin ağır hizmet kusuru işlemesi koşuluna bağlı olmadığından, davacının olaydan duyduğu üzüntünün kısmen de olsa giderilmesi için İdare Mahkemesince takdir edilecek miktarın davacıya manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerekirken, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesine dair ısrar kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Ankara 2. İdare Mahkemesinin 17.10.2003 günlü, E:2003/1355, K:2003/1477 sayılı ısrar kararının Danıştay Beşinci Dairenin karan doğrultusunda BOZULMASINA, dosyanın Ankara 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine, 22.11.2007 günü oyçokluğu İle karar verildi.

KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar Ankara 2. İdare Mahkemesinin 17.10.2003 günlü, E:2003/1355, K:2003/1477 sayılı kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddiyle, anılan kararın onanması oyuyla karara karşıyız


Ulubatlı Hasan Bulvarı, No:36, Tüze İş Merkezi, Kat:10, 16230 Osmangazi / BURSA
Old 24-03-2011, 23:49   #8
BALDIRAN

 
Varsayılan

Merhaba. kanımca, kask takmamak, kazanın oluşumuna etki eden kusurlu bir davranış değildir, yani, logar kapağı asfalttan hayli çukurda yapılmışsa, müvekkilinizin kafasında kask olsada olmasada,bu kaza meydana gelecekti. O nedenle,kaskın olmamasının kusur oranına etkisi olmaması gerekir. Ancak, kaskın olmaması, zarar görenin, zararı azaltıcı önlemleri alma yükümlüğünün ihlali sayılacağı için B.K. 44. maddesi uyarınca tazminattan hakkaniyet indirimine sebep olacaktır. Saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iptal davası sonrasında açılan tam yargı davası+süre hukukcu1985 Meslektaşların Soruları 21 27-01-2014 12:10
GÖREVLİ MAHKEME - Tam yargı davası mı haksız fiilden kaynaklı alacak davası mı ? akil Meslektaşların Soruları 7 23-11-2010 14:09
asfalt parası Av. Emin Meslektaşların Soruları 1 05-12-2008 13:33
iptal davası ve tam yargı davası konusunda belirsizlik GaLaxY Hukuk Soruları 3 18-06-2007 12:44
Adli Yargı Idari Yargı Tazminat Davası mustafaaladag Meslektaşların Soruları 6 21-04-2007 13:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04726100 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.