Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

konut dokunulmazlığı,köy yeri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-03-2012, 11:18   #1
egemen48

 
Varsayılan konut dokunulmazlığı,köy yeri

mrb.Müvekkil evin önünde ateş yakan müşteki ile konuşmak amacıyla,açık olan kapıdan giriyor.Olayın olduğu yer köy yeri ve bu yerde kapılar her zaman açık olup,köy halkı birbirlenin evine her zaman girip çıkıyorlar.Müşteki ve şüpheli de yaşlı kadınlar.Müvekkil içeriye girdiğinde kavga da etmiyor,amacı sadece konuşmak.Müvekkil hakkında k.dokunulmazlığı ihlal den dava açılıyor.Benzer olaya ilişkin beraatle sonuçlanan elinde yargıtay kararı yahut doktrin olan varsa paylaşabilir mi?
Old 30-03-2012, 12:29   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
mrb.Müvekkil evin önünde ateş yakan müşteki ile konuşmak amacıyla,açık olan kapıdan giriyor.Olayın olduğu yer köy yeri ve bu yerde kapılar her zaman açık olup,köy halkı birbirlenin evine her zaman girip çıkıyorlar.Müşteki ve şüpheli de yaşlı kadınlar.Müvekkil içeriye girdiğinde kavga da etmiyor,amacı sadece konuşmak.Müvekkil hakkında k.dokunulmazlığı ihlal den dava açılıyor.Benzer olaya ilişkin beraatle sonuçlanan elinde yargıtay kararı yahut doktrin olan varsa paylaşabilir mi?
Sayın egemen48;

TCK'nın 'Konut dokunulmazlığının ihlali' başlıklı 116. maddesinin I. fıkrası;" Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

İlgili maddenin ilk fıkrasına göre cezalandırmanın söz konusu olabilmesi için, konuta rıza dışı girilmesi ya da rızayla girilmesine rağmen çıkması istendiğinde çıkılmaması şeklinde iki eylemden birinin varlığı aranıyor.

Yine aynı maddenin II. fıkrasına göre(Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) "Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur." denmekte ancak, mutat olarak girilebilen konuttan değil, işyerinden bahsetmektedir.

Belirttiğiniz olayda, her ne kadar mutat olarak samimiyet gereği herkes birbirinin evine teklifsiz girip çıkabiliyor olsa dahi müşteki, müvekkilinizin evden çıkmasını istemesine rağmen müvekkiliniz çıkmamış ise suç oluşmuş demektir.

Saygılarımla..
Old 30-03-2012, 13:02   #3
egemen48

 
Varsayılan

teşekkür ama aradığım bu değil.aradığım köy yerinde kapının her zaman açık olması ve kişilerin izinsiz girip çıkmaları
Old 30-03-2012, 13:11   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan egemen48
teşekkür ama aradığım bu değil.aradığım köy yerinde kapının her zaman açık olması ve kişilerin izinsiz girip çıkmaları

Aradığınızın Yargıtay kararı olduğunun farkındaydım ancak ilgili yasal düzenlemeye atıfta bulunarak size fikir verebilmeyi amaçlamıştım. O halde benzer durumla ilgili -var ise- karar ya da uygulamada yaşanmışlıkları bekleyeceğiz.
Old 30-03-2012, 13:27   #5
av.onurcelik

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşım;
verdiğiniz örnekte suç oluşmuştur. Kanunda belirtilen suçun unsurları gerçekleşmiştir. Köy evine isteyen kişinin yerel adetler gereği girip çıkmasının, kapının açık bırakılmasının ancak ve ancak hafifletici sebep olarak düşünülebileceği kanaatindeyim. Zira suçun oluşmasında müştekinin birinci derece katkısı mevcuttur.
Old 30-03-2012, 13:33   #6
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 27.01.2006 T., E: 2004/1182, K: 2006/689: "...Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü.

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi:

KARAR : Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;
Sanığın girdiği kabul edilen avlunun, dört yanının briket duvarla çevrili olup yol üzerindeki ev ile kahvehane olarak kullanılan binalar arasındaki koridor biçimindeki aralıktan geçilerek girildiğinin anlaşılması karşısında buraya köy halkından herkesin girmesine izin verilen bir yer olup olmadığı araştırılmadan, eksik soruşturma sonucu "yolla bağlantılı olduğu ve girişin herhangi bir engelle kapatılmadığı" biçimindeki yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve katılan H____ İ____ O____ vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27.01.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Saygılar...
Old 30-03-2012, 15:18   #7
egemen48

 
Varsayılan

teşekkürler cümleten.Lakin müvekkil evin eklentisine,
eklenti niteliğindeki yerlerder sayılan avlu vb.na değil, direk eve giriyor.Fakat dediğim gibi köyde herkesin kapısı açık ve geleneklere göre de girip çıkma mevcut.Zaten müvekkil eve girdikten sonra dahi hakaret etse,kavga çıkarsa suç oluşacaktır zira rıza o anda kalkmış sayılacaktır,bu yargıtayın görüşü ama bunu da mantıklı bulmuyorum.Ne yani sen misafirliğe gittiğinde sohbet sırasında kavga edersen,ev sahibinin evden çık ikazı aranmadan konut d.ihlal suçu oluştuğunu kabul ediyor yargıtay
Old 31-03-2012, 11:19   #8
yılmazkan

 
Varsayılan

Kanunun lafzına göre suçun unsurlarının oluştuğunu düşünebiliriz. Ancak olayda bahsedildiği üzere köy yerindeki samimi hava, kappıların sürekli açık olması, herkesin sürekli birbirini ziyaret edebilip açık kapıdan girdiği ve sanığın da aslında konuşmak amacıyla konuta girdiği düşünüldüğünde suç işleme kastının bulunmadığı düşünülebilir. Kapının açık bırakılması da önceden rızanın verilmiş olduğunun işareti kabul edilebilir. Bu açıklamaların ışığında sanığın suç işleme kastı yoktur, diye düşünüyorum.
Old 31-03-2012, 11:27   #9
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yılmazkan
Kanunun lafzına göre suçun unsurlarının oluştuğunu düşünebiliriz. Ancak olayda bahsedildiği üzere köy yerindeki samimi hava, kappıların sürekli açık olması, herkesin sürekli birbirini ziyaret edebilip açık kapıdan girdiği ve sanığın da aslında konuşmak amacıyla konuta girdiği düşünüldüğünde suç işleme kastının bulunmadığı düşünülebilir. Kapının açık bırakılması da önceden rızanın verilmiş olduğunun işareti kabul edilebilir. Bu açıklamaların ışığında sağın suç işleme kastı yoktur, diye düşünüyorum.
Sanığın suç işleme kastının olmadığını, rızaya dayalı olarak eve girme durumunun samimiyetten kaynaklanan ve garipsenmeyen bir nevi teamül olduğundan yola çıkarak ifade ediyorsunuz ancak yukarıda paylaştığım "konut dokunulmazlığının ihlali" suçuyla ilgili düzenlemede göreceğiniz üzre rıza ile girdikten sonra rıza dışında evde kalmakta ısrar etme durumunda da suç oluşmuş olmaktadır. Dolayısıyla somut olayda böyle bir durumun var olup olmadığı konusunda bir netlik yok iken suç işleme kastının olmadığının savunulmasını doğru bulmuyorum.

Saygılarımla..
Old 31-03-2012, 12:18   #10
yılmazkan

 
Varsayılan

Elbette rıza ile girildikten sonra çıkması istendiği halde çıkılmaması halinde suç oluşur. Ona itirazım yok. Soru sahibi bunu değerlendirecektir. Anlatmak istediğim salt konuta girme eyleminin suç oluşturmayabileceğidir.
Old 31-03-2012, 14:32   #11
egemen48

 
Varsayılan

teşekkürler fakat kişinin rıza ile girdiği evde misfari oldugu sırada tartışma yasanması halinde,tartısma yasanılan anda rızanın ortadan kalktıgını ve bu nedenle k.dok.ihlal sucu olustugunu belirten kararı var.Aynı olayda yargıtay sanıgın,ev sahibi tarafından,evi terk etmesi hususunun istenmesini bile aramıyor.Benim mantıksız buldugum yer bu.Eger kanun maddesine bakarsak,bu sucta ihlal edilen sadece rızasız konutta bulunma durumu değil,konut sahibinin huzuru ve sükununun da bozulması.Fakat bu durumda sanki bir suc elde bir bomba gibi beklemekte,yani misafirlikte herangi bir nedenle,örnegin tv haberi gördün yahut siyaset üzerine tartısma,konut sahibinin huzur ve sukunun bozuldugu gerekcesiyle,konut sahibinin evi terk et ihtarına gerek duyulmaksızın sucun olusması.
Dier olaya gelirsek,gene belirttim gibi suc yeri köy yeri ve bunlar gelip giden kişiler.Yargıtaya göre de geleneklerin arastırılması gerekmektedir,ayrıca köy yerlerinde kapı zili,tokmagı bulunmadıgından kişinin eve girmesi ile de suc olusmayacagı kanaatindeyim
Old 31-03-2012, 14:49   #12
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan egemen48
teşekkürler fakat kişinin rıza ile girdiği evde misfari oldugu sırada tartışma yasanması halinde,tartısma yasanılan anda rızanın ortadan kalktıgını ve bu nedenle k.dok.ihlal sucu olustugunu belirten kararı var.Aynı olayda yargıtay sanıgın,ev sahibi tarafından,evi terk etmesi hususunun istenmesini bile aramıyor.Benim mantıksız buldugum yer bu.Eger kanun maddesine bakarsak,bu sucta ihlal edilen sadece rızasız konutta bulunma durumu değil,konut sahibinin huzuru ve sükununun da bozulması.Fakat bu durumda sanki bir suc elde bir bomba gibi beklemekte,yani misafirlikte herangi bir nedenle,örnegin tv haberi gördün yahut siyaset üzerine tartısma,konut sahibinin huzur ve sukunun bozuldugu gerekcesiyle,konut sahibinin evi terk et ihtarına gerek duyulmaksızın sucun olusması.
Dier olaya gelirsek,gene belirttim gibi suc yeri köy yeri ve bunlar gelip giden kişiler.Yargıtaya göre de geleneklerin arastırılması gerekmektedir,ayrıca köy yerlerinde kapı zili,tokmagı bulunmadıgından kişinin eve girmesi ile de suc olusmayacagı kanaatindeyim
Konutta tartışmanın başlamasıyla, konutu terk etmesi talep edilmese dahi konut dokunulmazlığının ihlali suçunun konuk açısından sabit olduğunun kabulüne ilişkin bir Yargıtay kararına rastlamadım ancak aynen ifade ettiğiniz şekilde cereyan eden bir tartışmaya binaen bu yönde bir yaklaşım sergileyen karara katılmak mümkün değildir diye düşünüyorum.

Sizin yanıt aradığınız durumda da bahsettiğiniz mutat giriş çıkışların ve müvekkilinizin konuttan çıkmasının istenip istenmediği hususunun araştırılmasının gerektiği açıktır. Herkes birbirinin evine teklifsiz girebiliyor ise -sadece eve girildiğinden bahisle- mezkur suçun işlendiğini savunmak mümkün olmamalıdır.
Old 31-03-2012, 14:55   #13
yılmazkan

 
Varsayılan

Bahsettiğiniz karar gerçekten çok tehlikeli bir karar olup hepimiz ziyarete gittiğimiz yerlerde diken üstünde oturacağız demektir . Kararı paylaşabilirseniz çok memnun olurum.
Alıntı:
Yazan egemen48
teşekkürler fakat kişinin rıza ile girdiği evde misfari oldugu sırada tartışma yasanması halinde,tartısma yasanılan anda rızanın ortadan kalktıgını ve bu nedenle k.dok.ihlal sucu olustugunu belirten kararı var.Aynı olayda yargıtay sanıgın,ev sahibi tarafından,evi terk etmesi hususunun istenmesini bile aramıyor.Benim mantıksız buldugum yer bu.Eger kanun maddesine bakarsak,bu sucta ihlal edilen sadece rızasız konutta bulunma durumu değil,konut sahibinin huzuru ve sükununun da bozulması.Fakat bu durumda sanki bir suc elde bir bomba gibi beklemekte,yani misafirlikte herangi bir nedenle,örnegin tv haberi gördün yahut siyaset üzerine tartısma,konut sahibinin huzur ve sukunun bozuldugu gerekcesiyle,konut sahibinin evi terk et ihtarına gerek duyulmaksızın sucun olusması.
Dier olaya gelirsek,gene belirttim gibi suc yeri köy yeri ve bunlar gelip giden kişiler.Yargıtaya göre de geleneklerin arastırılması gerekmektedir,ayrıca köy yerlerinde kapı zili,tokmagı bulunmadıgından kişinin eve girmesi ile de suc olusmayacagı kanaatindeyim
Old 02-04-2012, 11:44   #14
egemen48

 
Varsayılan

4.cd .26/03/1998 1279/1803 kararı benim program bulamadı fakat İsmail Malkoç (Yargıtay onursal üyesi)un 2005 basımlı acıklamalı Türk C.Kanunuda bu karardan alıntı car.Kararın devamında yazar önek olarak da misafirlikte,ev sahibine misafirin hakaret ettiği anda artık rızanın bulunmadığı ve suçun oluştuğunun kabulünün gerektiğini yazmış.
Old 04-04-2012, 11:35   #15
egemen48

 
Varsayılan yargıtay kararı

yar 4.cd 15/02/1952 1641/1641
yar 4.cd 22/02/1952 1721/1845
yar 4.cd 08/10/1953 7507/9398
bu kararları varsa ekleyebilir misiniz?
Old 04-04-2012, 12:47   #16
üye7160

 
Varsayılan

Aradığınız kararlar Sinerji de yok Ancak konu hakkında bilgi verebilirseniz başka emsal kararlar bulabiliriz.
Old 04-04-2012, 12:54   #17
egemen48

 
Varsayılan

bende sinerjide bulamadım.konut dokunulmazlığında saik aranması konu
Old 04-04-2012, 13:01   #18
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
2.Ceza Dairesi
Esas: 2008/10196
Karar: 2008/15777
Karar Tarihi: 14.10.2008
 
G
ÜNDÜZLEYİN KONUT DOKUNULMAZLIĞINI BOZMA SUÇU - SANIKLARIN KONUTA YASAL OLMAYAN VE HİLEYLE ELDE EDİLMİŞ RIZAYLA GİRDİKLERİ - ATILI SUÇUN ÖĞELERİNİN OLUŞTUĞU - SANIĞIN SORGUSU YAPILIP SAVUNMASI SAPTANMADAN BERAAT KARARI VERİLEMEYECEĞİNİN GÖZETİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Sanıklar katılanın konutuna yasal olmayan ve hile ile elde edilmiş rıza ile girdiklerinden, ayrıca konutun mülkiyetinin anılan kooperatife ait olmasının, sanıklara konutta oturanların irade ve rıza özgürlüklerini ihlal ederek, iradelerine karşı olarak konuta girme hakkı vermeyeceğinden, böylece atılı suçun öğelerinin oluştuğunun gözetilmesi gerekir. Ayrıca fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceğinin gözetilmesi gerekir.
(5237 S. K. m. 116) (5271 S. K. m. 193) (765 S. K. m. 193)
Dava: G
ündüzleyin konut dokunulmazlığını bozma suçundan sanıklar Şükrü, Bilal, Nihat, Mustafa ve V. Garani'nin yapılan yargılaması sonucunda; beraatlerine dair Silifke Birinci Asliye Ceza Mahkemesi'nden verilen 29.05.2006 tarihli hükmün Yargıtay'ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenmekle ve dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 10.04.2008 tarihli tebliğnamesiyle Dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü.
Karar: Dosya kapsamına göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCY'nin 116. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 765 sayılı TCY'nin 193. maddesi irade ve rıza özgürlüğünü ihlal ederek konuta girmeyi yasaklamıştır. Konut ya da eklentisine hak sahiplerinin iradelerine karşı girmek yahut da rızayla girdikten sonra rızasız orada kalmak suçtur. Türk Ceza Yasası'nda (5237 ve 765 sayılı) konut dokunulmazlığını bozma suçu kişi özgürlüğüne karşı bir suç olarak düzenlenmiştir.
Konut dokunulmazlığını bozma suçu genel kasıtla işlenen bir suç olup, özel kasıt aranmaz. Bu nedenle failin amacının (saikin) kötü ya da iyi olması suçun kasıt öğesi yönünden oluşumunu etkilemez.
Ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçu ile korunan hukuki yarar konutta oturanların kişi özgürlüğü olup, konutun mülkiyeti değildir.
Somut olayda katılan ile sanıklardan Şükrü'nün başkanlığını yaptığı sulama kooperatifi arasında Asliye Hukuk Mahkemesinde men-i müdahale davası dolayısıyla uyuşmazlık bulunmaktadır. Olay günü sanıkların, katılanın konut olarak kullandığı kooperatife ait evdeki bir odadan kooperatife ait evrakları almak için, katılanın evde bulunmadığı bir sırada, evde bulunan kızına, babasının haberi olmadığı halde haberi olduğunu söyleyerek konuta girip, odadaki evrakları karıştırıp bir kısmını da almaları şeklinde gerçekleşen eylemde; sanıkları katılanın konutuna yasal olmayan ve hile ile elde edilmiş rıza ile girdiklerinden, ayrıca konutun mülkiyetinin anılan kooperatife ait olmasının, sanıklara konutta oturanların irade ve rıza özgürlüklerini ihlal ederek, iradelerine karşı olarak konuta girme hakkı vermeyeceğinden, böylece atılı suçun öğelerinin oluştuğu gözetilmeden, yerinde ve yasal olmayan gerekçeyle atılı suçtan sanıkların beraatlerine karar verilmesi,
2- Fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Dairelerin uyum gösteren kararlarının da bu yönde olduğu gözetilmeden, 5271 sayılı CMK'nın 193/2. maddesine yanlış anlam verilmek suretiyle sanık V. Garani'nin sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 14.10.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 04-04-2012, 13:05   #19
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 1999/4-146
Karar: 1999/153
Karar Tarihi: 08.06.1999
 
KONUT DOKUNULMAZLI
ĞINI BOZMAK SUÇU - CİNSEL DÜRTÜLERLE EVE GİRME - SUÇUN İŞLENME AMACINA VE İŞLENİŞ ŞEKLİNE DİKKAT EDİLMESİ GEREĞİ - MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLİP EDİLEMEYECEĞİ TARTIŞMASI - MANEVİ TAZMİNATIN BİR CEZA OLMADIĞI
ÖZET: Sanık, gece sıralarında, mutfak balkonunun açık olan kapısından içeri girmiş, oturma odasında yatmakta olan şikayetçinin "çık" diye bağırması üzerine, herhangi bir hareketle bulunmadan dışarı çıkmış, konut dokunulmazlığını bozma suçunu işlemiştir. Suç, konuta girmeyle oluşmaktadır. Konut dokunulmazlığının bozulması halinde, sövme, hakaret, kaçırma, sarkıntılık, tasaddi, ırza geçme suçlarında olduğu gibi mağdurun şeref ve haysiyetinin çiğnendiği hemen kabul edilemez. Sanığın bu suçu neden işlediğinin araştırılması yani suç saikinin tespiti ile katılanın onur ve haysiyetinin ihlal edilip edilmediğinin saptanarak ödenceye karar verilmesi halinde ise genel kastla işlenen konut dokunulmazlığını bozma suçunun özel kastla işlenmesi gerektiği kabul edilecek ve yasaya aykırı davranılmış olacaktır.
(765 S. K. m. 38, 193, 59)

Dava: Konut dokunulmazl
ığını bozmak suçundan sanık Ö'in TCY.nın 193/2, 59, 647 sayılı yasanın 4. maddeleri uyarınca 1.500.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, ellimilyon lira manevi tazminatla, nisbi harç ve vekalet ücretinin sanıktan tahsiline ilişkin Isparta Asliye Ceza Mahkemesince verilen, 26.12.1997 gün ve 1137/1238 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen,

Yargıtay Dördüncü Ceza dairesi, 24.12.1999 gün ve 702/1721 sayı ile;

"Sanık, cinsel dürtülerle komşusu olan şikayetçinin evine girmiştir. Dul olan ve yetişkin kızı ile oturan katılan, bu olaydan üzüntü duymuştur Salt suç değil, suçun işlenme amacı ve işleniş şekli de dikkate alınmalıdır. TCY.nın 38. maddesinde yer alan onur ve saygınlığın çiğnenmesi olgusunu geniş anlamak gerekir. İşlenen cürüm aynı zamanda haksız fiildir. Katılma isteminde bulunulmuş, manevi ödence istenmiş, mahk
ûmiyet koşulu ve BK.nun 49. maddesinin unsurları da gerçekleşmiştir." gerekçesiyle itiraz edilerek hükmün onanması talip olunmuştur.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

Sarhoş olan sanık, olay gecesi saat 01.30 sıralarında kendi mutfak balkonundan, dul olan komşusu katılan mutfak balkonuna ve oradan salon girmiş, ders çalışmakta olan kızının bağırmasına uyanan katılanın "evden çık" demesi üzerine geldiği şekilde geri dönmüştür. Katılan, sanığı evin içinde görünce bağırdığını, "kötü bir niyetim yok, tıkırtı gelince balkondan içeri girdim" diyen sanığın balkondan gittiğini söylemiştir. Sanık da, karakolda alınan ifadesinde; sesler duyunca hırsızdır düşüncesiyle yardıma gittiğini söylemiş, peşinden ise dul olan şikayetçiden yararlanmak amacıyla gittiğini, kötü bir niyeti olmadığını, sarhoş olduğu için kapıyı çalmayı düşünemediğini, karakolda "cezan azalır" diyerek polislerin o şekilde yazdığını belirtmiştir.

Açıklanan olayda öze Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Çözümlenecek sorun, geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilen olayda; katılan lehine manevi tazminata hükmedilip hüküm edilemeyeciğine ilişkindir.

Manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mah varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatı giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır. Manevi tazminat, TCY.nın 11. maddesinde düzenlenmediği ve suçtan zarar görenin menfaati ile talebi dikkate alınmadan doğrudan uygulanan bir müeyyide olmadığı için ceza değildir. mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de, gerçek anlamda bir tazminat olduğu söylenemez. Manevi tazminat, esas itibariyle özel hukuka ilişkin olup Madeni Kanunun 24, 25, 85, 126, 143, 305 ve Borçlar Kanununun 47, 49. maddelerinde düzenlenmiştir. MK.nun 24 ve BK.nun 49. maddeleri genel bir hüküm niteliğindedir. MK.nun 24. maddesi kişilik haklarını korumaktadır. BK.nun 7. maddesinde ölüm ve cismani zararlarda, 49. maddesinde ise daha geniş bir biçimde "kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adıyla bir miktar par ödenmesini dava edilebileceği" kabul edilmiştir. "Kişilik hakları" kavramı, daha geniş olarak değerlendirilmiş, manevi zarara uğrayanların manevi tazminat isteyebileceği hükme bağlanmıştır.

Ceza yargılamasında ise, davanın açılmış ve delillerin toplanmış olması nedeniyle kanıtlama kolaylığı, ucuz olması, ceza hakiminin taraflara birebir karşılaşması ve olayı değerlendirmesi, çelişik hükümlerin çıkmaması ve ikinci kez dava açılmaması için dava ekonomisi de dikkate alınarak davaya katılma suretiyle tazminat istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Bunun için CMUY.nın 358 ve 365. maddeleri uyarınca, suçtan zarar görenin kamu davasına katılması ve kişisel hak talebinde bulunması, sanığın mahk
ûm olması ve istemin, duruşmanın uzaması ya da hükmün tehririne neden olmaması gerekir.

Ceza Yasasının 38. maddesinde genel kural konulmuş, özel olarak da genel adaba aykırı suçlarda 424, ölüm ve bireylerin bedensel bütünlüğüne karşı işlenen fiillerde 467 ve hakaret suçlarında 486/3. maddeler düzenlenmiştir.

Manevi tazminata ilişkin olan bu hükümlerin tümü ele alınıp birlikte değerlendirildiğinde, süreklilik arzeden yargı kararlarında ve öğretide kabul edildiği gibi TCY.nın 387. maddesi, BK:nun 49. maddesine göre özel bir hükümdür. Özel ve genel hükümler karşılaştırıldığında öncelikle özel hükmün uygulanması zorunludur. Bu nedenle ceza davalarında TCK.nun 38. maddesi yerine BK. 49. maddesi uygulanamaz.

Ceza Yasasının 38. maddesi gereğince malların geri alınmasını ve uğranılan zararların tazmininden başka, bir kişinin veya bir ailenin şeref ve haysiyetinin ihlali halinde, maddi bir zarar meydana gelmemiş olsa bile suçtan zarar görenin isteği üzerine mahkemece; manevi zarar karşıılığı olarak belli bir miktar tazminatın verilmesine hükmedilebilecektir. Diğer bir anlatımla, ceza mahkemelerinin manevi tazminata hükmetmesi, işlenen fiilin "şeref ve haysiyeti" ihlal etmesine bağlıdır. Genel adaba aykırı suçlar ile bedensel bütünlüğe karşı işlenen fiiller dışında kalan, şere ve haysiyete dokunmayan fiillerden dolayı, genel hükümler çerçevesinde hukuk mahkemelerinde dava açılması ve talepte bulunulması gerekmektedir. Borçlar Yasasının 49. maddesinin ceza mahkemelerinde uygulanabileceğinin kabulü halinde ise tehdit, ızrar, konut dokunulmazlığını bozmak, hırsızlık, yağma gibi onur kırıcı olmayan suçlarda da manevi tazminata karar verilecektir. Bu ise TCY.nın 38. maddesine ve yasa koyucunun amacına aykırıdır.

Öte yandan, ceza davalarında BK.nun 49.maddesine göre tazminat istenebileceğinin kabul edilmesi, sanığın beraetine karar verildiği hallerde de tazminata hükmedilebilme sonucu doğrurur ki, bu da CYUY.nın 358. maddesine aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, tazminat miktarının belirlenmesi açısından da saik dikkate alınacağından, Ceza Yasasında saikin nazara alınmadığı suçlarda saikin belirlenmesi gerekecektir. Bu husus da yasaya aykırıdır.

Somut olayda sanık, gece saat 01.30 sıralarında, mutfak balkonunun açık olan kapısından içeri girmiş, oturma odasında yatmakta olan şikayetçinin "çık" diye bağırması üzerine, herhangi bir hareketle bulunmadan dışarı çıkmış, konut dokunulmazlığını bozma suçunu işlemiştir.

Konut dokunulmazlığı Anayasanın 21. maddesinde teminat altına alınmıştır. TCY.nın 193. maddesi de düzenlenen konut dokunulmazlığını bozma suçu, özgürlük aleyhine işlenen suçlardadır. Suç, konuta girmeyle oluşmaktadır. Konut dokunulmazlığının bozulması halinde, sövme, hakaret, kaçırma, sarkıntılık, tasaddi, ırza geçme suçlarında olduğu gibi mağdurun şeref ve haysiyetinin çiğnendiği hemen kabul edilemez.

Sanık, karakolda alınan ifadesinde ilk beyanını değiştirip cinsel dürtüler sonucu gittiğini söylemiş, ilk beyanında ve aşamalarda, bir tıkırtı duyması üzerine yardım için balkondan girdiğini belirtmiştir. Sanık hakkında sarkıntılık suçundan açılmış bir dava ve verilmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenle, konuta girmekle katılanın onurunun incindiği söylenemez. Sanığın bu suçu neden işlediğinin araştırılması yani suç saikinin tespiti ile katılanın onur ve haysiyetinin ihlal edilip edilmediğinin saptanarak ödenceye karar verilmesi halinde ise genel kastla işlenen konut dokunulmazlığını bozma suçunun özel kastla işlenmesi gerektiği kabul edilecek ve yasaya aykırı davranılmış olacaktır.

Bu itibarla, ceza mahkemelerinde genel hüküm olan BK. nun 49. maddesi uygulanmayıp bu hükme göre özel bir hüküm niteliğinde olan TCK.nın 38. maddesinin uygulanması gerektiğinden ve kişi veya ailelerin şeref ve haysiyetlerinin ihlali halinde uygulanması gereken TCY.nın 38. maddesine dayanılarak da özgürlük aleyhine işlenen suçlardan olan, konut dokunulmazlığı bozma suçundan manevi ödenceye hükmedilemeyeceğinden itirazın reddine karar verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler, "haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazın REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 08.06.1999 günü oyçokluğuyla karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 04-04-2012, 14:57   #20
egemen48

 
Varsayılan

teşekkür fakat şu an saik aranmıyor zaten ancak verdiğim kararlarda saik var
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Savunma hakkının dokunulmazlığı Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 0 19-01-2012 12:24
Cumhurbaşkanının Dokunulmazlığı Ebru Demirci Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu 0 15-01-2010 14:37
Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı var mı? döküntü Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu 11 15-01-2010 00:17
Avukatlık Dokunulmazlığı medet çınar Hukuk Soruları Arşivi 2 21-02-2002 22:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14748693 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.