Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Nişanlıyken Alınan Evin Boşanma Sonucunda İadesi Talep Edilebilir mi ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-08-2010, 14:24   #1
akrd61

 
Acil Nişanlıyken Alınan Evin Boşanma Sonucunda İadesi Talep Edilebilir mi ?

Değerli meslektaşlarım. sorum şu müvekkil A nişanlıyken B ye ev alıyor ve mülkiyetibi B nin üzerine geçiriyor.Daha sonra evleniyorlar ancak işler yolunda gitmiyor ve evlendikten 5 ay sonra boşanmaya karar veriyorlar ve 21 /07/2010 da boşanmalarına karar veriliyor.Şimdi nişanlıyken alınan evden müvekkil A hak talep edebilir mi?
Old 02-08-2010, 15:35   #2
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

Hem evlilik öncesi olması, hem hediye olması malı kişisel mal kılar. Dolayısıyla edinilmiş mallara katılma rejimine göre bir hak talep edilemez.
Ancak,
Bağıştan rücü şartları varsa, istisna.
Old 03-08-2010, 21:15   #3
Mustafa KIRMIZI

 
Varsayılan Nişanlıya alınan evin iadesi

Konu mal rejimlerine ilişkin hükümlerle çözülemez ancak bağıştan dönmenin şartlarının varlığı ispatlanarak talep edilebilir.
Bağıştan dönme nedeniyle açılacak dava da aile mahkemesinin değil genel mahkemelerin görevli olduğunu düşünüyorum.

Bire bir örtüşmesede Yargıtayın eşler arasındaki benzer durumlara yaklaşımını göstermesi açısından aşağıdaki kararlarının yararlı olabileceğini düşünüyorum.

İyi çalışmalar

Av.Mustafa Kırmızı
*01.01.2002 Öncesi (Katkı Payı Alacağı) Taşınmaz- Eşlerden Birisi Tarafından Alınarak Diğer Eşle Müştereken Tescil Edilmiş Gayrimenkullerle İlgili Uyuşmazlıklar

Özü: * Mal rejimi 743 sayılı yasa zamanında sona ermişse uyuşmazlık BK hükümlerine göre çözümlenmelidir. Görevli mahkeme de genel mahkemelerdir.
** Eşlerden birisi tarafından alınarak diğer eşle müştereken tescil edilmiş gayrimenkullerle ilgili uyuşmazlıklar mal rejiminin tasfiyesi hükümlerine göre değil bağıştan dönme hükümlerine göre çözümlenmelidir.
“...Davacı ABÖ vekili, Ankara Çankaya 26070 ada 1 parseldeki 60 numaralı dairenin evlilik birliği içinde satın alınarak ½’şer oranda eşler adına tescil edildiğini, satış bedelinin tamamının vekil edeni tarafından ödendiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı ½ paya katkı nedeniyle 33.600 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini istemiştir.
Davalı SÖ vekili, dairenin tarafların ortak gelirleri ile satın alınarak paylı mülkiyet şeklinde ½ oranında taraflar adına tescil edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 32.837,05 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, her iki taraf vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Taraflar, 29.03.1991 tarihinde evlenmiş, 02.01.2001 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 4.10.2002 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Somut olayda, mal rejimi 743 sayılı MK’nun yürürlükte olduğu dönemde sona erdiğinden uyuşmazlığın BK’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekir. Başka anlatımla, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesinde belirtilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından kaynaklanan uyuşmazlık söz konusu değildir. Bu nedenle, davaya Asliye Hukuk Mahkemesinin bakmasında usul hükümlerine aykırılık bulunmamaktadır.
İşin esasına gelince; davacı vekili dairenin tamamının vekil edeni tarafından satın alındığını ancak duygusal nedenlerle yarısını davalı eşinin adına tescil ettirdiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı pay nedeniyle alacak davası açmıştır. Davalı kadın Hematoloji uzmanı doktor olup düzenli geliri olan kişidir. Dosya içeriğine göre, taşınmazın tamamının davacı koca tarafından satın alındığı sabit olmamıştır. Kaldı ki, davacının iddiasının doğru olduğu kabul edilse bile, serbest iradesi ile evin ½ payının davalı kadın adına tescilini sağlamakla söz konusu payın davalıya bağışlandığının kabulü gerekir. Bağıştan dönmenin koşulu gerçekleşmediği gibi davacı tarafça ileri de sürülmemiştir. Davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın katkı payı alacağı olarak değerlendirilip davalı kadın adına kayıtlı ½ payda davacı kocanın katkısının bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir...”(8.HD, 03.11.2009 T, 2009/3970-5233)

__________ ³³__________


*01.01.2002 Öncesi (Katkı Payı Alacağı)- Taşınmazdaki Eşe Ait Payın Alımında Verilen Para

“…Davacı HT vekili tarafından davalı ST aleyhine açılan katkı payından kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece, davacının davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, dava konusu taşınmazdaki davalı payına katkıda bulunduğu paya karşılık 16,750 TL.nin 10.5.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine hükmün redde ilişkin bölümü davacı vekili, kabule ilişkin bölümü ise davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 16.4.1973 tarihinde evlenmişler, HT tarafından 14.9.2004 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar ve boşanma kararı 18.2.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Dava, evlilik birliği içinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 25.3.1999 tarihinde alınan taşınmaza katkı iddiası ile açılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
Dava konusu 579 ada 12 parsel üzerindeki binanın 8/160 paya sahip 18 nolu dairesinin 4/160 payı davacı Hülya, 4/160 payı davalı Süleyman adlarına tapuda 25.3.1999 tarihinde satın alma sebebiyle kayıtlı bulunmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde dava konusu paylara ait dairenin parasının tamamının kendisi tarafından verildiğini, ancak tapuda bu dairenin eşi ile kendisi adına yarı yarıya paylı olacak şekilde tescil ettirildiğini açıklayarak eşi adına kayıtlı görünen pay üzerinde katkı alacağı isteğinde bulunmuştur. Bu açıklama karşısında, taşınmazdaki eşe ait payın alımında verilen para, eşe yapılan “elden bağışlama” niteliğindedir. Davalı eşe, karşılıksız kazanma yoluyla gelen bu para, onun kişisel malı olmuştur. (TMK. md. 220/2) Şu halde, davalıya ait pay “bağış” yoluyla gelen bu para ile alındığına, davalının kişisel malı olduğuna göre davacı kişisel mal üzerinde katkı payı alacağı talebinde bulunamaz. Davacı, ancak bağıştan dönme koşullarının varlığı halinde bağışlananın iadesini isteyebilir. (BK. md. 244) Bağışlamadan dönme koşulları da ileri sürülüp kanıtlanmadığına göre davanın tümü ile reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne kısmen de reddine karar verilmiş olmasında bir isabet bulunmamaktadır…”(8.HD, 07.12.2009 T, 2009/2345–5860)

__________ ³³__________


*01.01.2002 Öncesi (Katkı Payı Alacağı) –Eşe Gönderilen Para

“...Davacı ARY vekili tarafından davalı SG aleyhine açılan mal rejimine ilişkin davanın yapılan yargılaması sonunda davacının davasının kısmen kabulüne, 40.000 TL.nin dava tarihi olan 18.1.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte katkı payı karşılığı olarak davalı tarafından davacıya ödenmesine,fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının alacak davasının reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ve katılma yolu ile de davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Taraflar 24.1.1992 tarihinde evlenmişler,23.9.2004 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar ve boşanma kararı 23.3.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Dava, evlilik birliği içinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazın alımında davacının da katkıda bulunduğu iddiası ile açılan katkı payı ile davacının davalıya gönderdiği para alacağına ilişkindir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, davacının evin alımında katkıda bulunduğu tarafların gelir durumu, tanık beyanları, gerekçeli ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile belirlendiğine, davalıya davacı tarafından evlilik sırasında gönderilen paraların ise hibe olarak kabul edilmesi gerektiğine, hibeden dönme şartları da mevcut olmadığına göre, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından katılma yolu ile temyizde bulunan davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıda yazılı husus dışındaki diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
Davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, 15.12.2008 tarihli ıslah dilekçesiyle müddeabihi (dava değerini)12.000 TL arttırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen %65 oranına göre belirlenen ve arttırılan bu miktara göre harcı da tamamlamış olup HUMK.nun 87/son maddesindeki ıslahla müddeabihin arttırılamayacağına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesinin 1999/1-33 sayı ve 20.07.1999 tarihli kararı ile iptal edildiği ve müddeabihin ıslahla arttırılmasının mümkün hale geldiği de gözetilerek mahkemece harcı yatırılarak ıslah yoluyla talep edilen miktar dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir...”(8.HD, 30.09.2009 2009/2041-4390)

__________ ³³__________



*01.01. 2002 Öncesi (Katkı Payı Alacağı)

“…Davacı EY vekili tarafından davalı RH aleyhine açılan katkı payına dayalı alacak davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların 17.6.1993 tarihinde evlendikleri, bu tarihten 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar aralarında mal ayrılığı rejiminin (TMK.nun 170), bu tarihten boşanma davasının açıldığı 26.8.2005 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejiminin (TMK.202, 4722 s.Yürürlük K.m.10/1) geçerli olduğu; dava konusu taşınmaz ve üzerindeki binanın taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği anlaşılmaktadır. Bu dava ise 29.5.2006 tarihinde açılmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda evlilik süresince dava konusu taşınmazı tarafların birlikte edindikleri, çalışarak kazandıkları para ile katkıda bulundukları, davacının katkısının 14.006,72 TL olduğu, buna göre 14.006,72 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre dava konusu 6400 ada 127 parselin 1/245 payı tapuda davalı adına 14.4.1994 tarihinde satış nedeni ile tescil edilmiş ise de, taşınmazın davalının annesi tarafından davalıya bedelsiz bir karşılık alınmadan verildiği, dolayısıyla davalının kişisel malı olduğu anlaşıldığına göre, davacı bu taşınmaza katkısı olduğundan bahisle istekte bulunamaz. Taşınmaz üzerine inşa edilen betonarme yapının ise davalı tanıklarının beyanları, Hamiter mahallesi muhtarlığının cevabi yazısı ve dosya kapsamına göre 1992 yılında bittiği ve oturulmaya başlandığı, su ve elektrik aboneliklerinin bina bitiminden sonra her zaman yaptırılabileceği ve evlilik tarihinin de 17.6.1993 tarihi olması karşısında bu bina da davalının kişisel malı olup, evlilik birliği kurulmadan önce tamamlandığına ve oturulmaya başlandığına göre, davacının bina ile ilgili de katkı payı isteğinde bulunması mümkün değildir. Diğer yandan binanın evlilik birliğinden sonra 1994 yılında bittiği kabul edilse dahi, tarafların evlilik tarihi 17.6.1993 olup, davacı bu tarih itibariyle çalıştığını, gelir elde ettiğini ve katkıda bulunduğunu da kanıtlayamamıştır. Dosyada davacının 1993-1994 yılları arası geliri olduğuna ilişkin belge veya bilgi bulunmamaktadır.2003 yılından sonra davacının gelir elde etmiş olmasının da bu davada bir önemi yoktur. Davacının dinlenen tek tanığı FÖ’ün beyanları da soyut nitelikte olup, itibar edilemez. Mahkemece, açıklanan nedenler ve davacının maddi ve somut katkısını kanıtlayamaması nedeniyle davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken taşınmaz ve üzerindeki binanın edinildiği tarihler yanlış değerlendirilerek yetersiz ve yasal gerekçeleri de gösterilmeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır…”(8.HD, 15.06.2009 T, 2009/1573-3123)

__________ ³³__________


Özü:7.10.1953 Tarihli 8/7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı Uyarınca; Taşınmazın Edinilmesinde Katkıda Bulunduğunu İddia Eden Davacı, Bu Katkısına Dayanarak Ayın (Mülkiyet) Talep Edemez
“...MK ile AK aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Burhaniye Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 03.10.2006 gün ve 868/339 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı MK vekili tarafından davalı AK aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulü ile 5316 parselde kayıtlı 10/320 arsa paylı D blok 4 nolu dubleks binanın yolsuz tescil nedeni ile tapudaki 2/3 hissesinin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklama ve dosya kapsamına göre dava; kooperatif hissesi olarak alınan ve 12.7.2002 tarihinde davalı adına tahsisen tapuya kaydedilen taşınmazın ödemelerinin ve tamamlanması için harcamalarının davacı tarafından yapıldığı ve 70.000 DM harcandığı iddiası ile katkı payı sebebiyle açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz, evlilik birliği içinde davalı eş tarafından 12.7.2002 tarihinde kooperatiften tahsisen edinilmiştir. Akdi ilişkide davacı taraf değildir. Eşler arasında Türk Medeni Kanununun 706. (743 s. TKM.’sinin 634.) maddesi gereğince düzenlenmiş mülkiyet aktarımı ile ilgili resmi bir sözleşme de bulunmamaktadır. Bu durumda, 7.10.1953 tarihli 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca; taşınmazın edinilmesinde katkıda bulunduğunu iddia eden davacının, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceği gözetilmeden taşınmazla ilgili iptal ve tescil hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Kaldı ki, taraflar arasında evlilik birliği devam ettiğine, aralarında açılmış boşanma davası olduğu da iddia edilmediğine göre mal rejiminin tasfiyesinin istenmesi de mümkün değildir...”(8.HD, 18.01.2010 T, 2009/3300-2010/115)

__________ ³³__________


*01.01. 2002 Öncesi (Katkı Payı Alacağı) –Daire-Dükkan

Özü: 07.10.1953 tarihli 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca taşınmazların alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacının, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemez.
“…Davacı vekili, taraflar TY ile EY’ın 1986 yılında evlendiklerini, davacının yurtdışında çalışmak suretiyle elde ettiği gelirler ile dava konusu 1613 ada 114 parsel üzerindeki dükkân ile 2455 ada 8 parsel üzerindeki 8 nolu dairenin satın alınmasına katkıda bulunduğunu, taşınmazların satın alınma bedellerinin yarısının vekil edeni tarafından ödendiğini, davalı E’ın taşınmazları anlaşmalı olarak anne ve babasına devrettiğini açıklayarak taşınmazların tapu kayıtlarının 1/2 oranında iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde dava konusu parsellerin değerlerinin yarısı olan 8.000.000.000 TL katkı alacağının yasal faiziyle birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın yersiz açıldığını, davacının katkısı bulunmadığını, dava konusu parsellerin davalı Mahmut Yaşar’ın yurtdışındaki birikimleriyle alındığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, iptal ve tescil davasının mal rejiminden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tapu iptali ve tescil istenilemeyeceği, katkı payı alacağına ilişkin davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı tarafından davalı EY'a husumet yöneltilmiş ve yargılama sırasında davalı tarafta bulunmasına karşılık karar başlığında gösterilmemesi ve dava adının eksik yazılmış olması karar başlığının hazırlanmasında gerekli dikkat ve özenin gösterilmediğinden kaynaklandığı sonucuna varılmış ve doğru görülmemiştir.
Dava; mal rejiminden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde katkı payı alacağına ilişkindir. Taraflar, 1986 yılında evlenmişler, 31.12.1997 tarihinde açılan boşanma davasının kabul ile sonuçlanması üzerine 18.12.2002 tarihinde kesinleşen hükümle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte son bulmuştur. (TMK.nun 225/2) Dava konusu taşınmazlar eski MK.nun 170. maddesine göre geçerli olan mal ayrılığı rejimi döneminde 08.02.1993 ve 15.08.1995 tarihlerinde edinilmiştir. Bu dönemde edinilen mallar aksi kararlaştırılmadıkça eşlerin kişisel malları sayılır. Ancak, bu dönemde edinilen mal varlığına katkısı bulunan eş, katkısı oranında alacak isteğinde bulunabilir.
Dava konusu taşınmazlar, evlilik birliği içinde koca tarafından 1993 ve 1995 yıllarında üçüncü kişiden “alım” suretiyle edinilmiştir. Akdi ilişkide davacı taraf değildir. Eşler arasında Türk Medeni Kanununun 706. (743 s. TKM.’sinin 634.) maddesi gereğince düzenlenmiş mülkiyet aktarımı ile ilgili resmi bir sözleşme de bulunmamaktadır. Bu durumda; 07.10.1953 tarihli 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca taşınmazların alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacının, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceğinden mahkemece tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin katkı payı alacağına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli olmadığı gibi ulaşılan sonuç da dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacı tanıkları ile dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının 1979 yılından boşanma davasının açıldığı tarihe kadar Avusturya’da adı geçen firmalarda çalıştığı, hiç boş kalmadığı, almış olduğu maaş, kıdem tazminatları ve yardımlardan oluşan birikimlerini daire ve dükkan alınması için gönderdiği, davacının çalışmalarına ilişkin bilgi ve belgelerin gönderildiği anlaşıldığına göre, mahkemece katkısının kanıtlanamadığı gerekçesiyle katkı payı alacağına ilişkin davasının reddine karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş; davacı TY'ın çalışmalarına ilişkin belgeler gözetilerek tarafların evlendikleri tarihten itibaren taşınmazların edinildiği tarihe kadar eşlerin her birinin ayrı ayrı toplam gelirlerinin saptanması, ondan sonra tarafların kişisel harcamaları ile davalı koca EY'ın 743 sayılı TMK.nun 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü gözönünde bulundurularak her eşin ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarının tespit edilmesi, toplam tasarruf miktarı karşısında davacının yapabileceği katkı oranının belirlenmesi, bulunan katkı oranı taşınmazların dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağının hesaplanması, bu konuda uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…”(8.HD, 28.01.2010 T, 2009/2092 - 2010/314)

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Evlilik Öncesi (nişanlıyken) Mirastan Feragat Sözleşmesi Akdi Admin Meslektaşların Soruları 9 05-10-2023 11:58
Öne alınan duruşmaya gitmeme Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 08-04-2010 11:25
borca karşılık alınan bono veye çek, karşılık olarak alınan borcu ortadan kaldırır mı serdarserdar Meslektaşların Soruları 9 09-11-2009 09:05
bankalardan alınan promosyonlar parézer Meslektaşların Soruları 4 14-10-2008 13:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04042912 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.