Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Astsubay'ın Duruşma Esnasındaki Ifadeleri Gerginlik Yarattı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-07-2008, 00:25   #1
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Astsubay'ın Duruşma Esnasındaki Ifadeleri Gerginlik Yarattı

astsubay, bir avukatın sanıklarla konuştuğunu, tutukluların avukatlarıyla sadece görüşme odasında görüşebileceğini ifade ederek...
astsubay, sanık avukatları ve savcı arasında sert tartışmalara neden oldu


Bayrampaşa Operasyonu davası klasik oldu

12 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiği “Hayata Dönüş Operasyonu”nda cezaevi yönetimine isyan ettikleri için 167 tutuklu ve hükümlünün yargılandığı davada 25. hakim göreve başladı. Hakim davayı incelemek için, duruşmayı 9 ay sonraya erteledi.

Cezaevinin kapısına törenle kilit vuruldu.


NTV-MSNBC VE AJANSLAR
Güncelleme: 11:53 TSİ 19 Temmuz 2008 Cumartesi


İSTANBUL - Türkiye’nin en büyük cezaevlerinden biri olan ve bugün kapatılan Bayrampaşa Cezaevinde 8 yıl önce düzenlenen “Hayata Dönüş Operasyonu”nun ardından 167 tutuklu ve hükümlünün “cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma” suçundan yargılanmasına devam edildi. Duruşma astsubay, sanık avukatları ve savcı arasında sert tartışmalara neden oldu. Savcı “zaman aşımı” istedi; dava için görevlendirilen 25. hakim de “davayı incelemek için”, duruşmayı 9 ay sonraya bıraktı. Sanık avukatları “Bayrampaşa operasyonu davası klasiği” diye tepki gösterdiler.


Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, başka suçtan tutuklu sanıklar Kenan Günyel ve Serdar Karaçelik ile tutuksuz sanıklar Volkan Kartal, Mehmet Güvel ve Mesude Pehlivan katıldı. Diğer sanıklar ise duruşmaya gelmedi.


Duruşma sırasında mahkeme başkanı, tutuklu sanıklardan Günyel ile Karaçelik’in kelepçesiz olarak duruşma salonuna alındığını tutanağa geçirdi.

Karaçelik’in, “Benim ayakkabım da ayağımda değil, çıkarttım. Bu hususu da tutanağa geçirin” demesi zerine avukatı Ömer Kavili de araya girerek, müvekkilinin beyanının tutanağa geçirilmesini talep eti. Hakim Ali Belen, bu talebi tutanağa geçirtti, ancak sanığın ayakkabısını çıkartmasının ya da çorapla durmasının esasa etkisi olmadığını bildirdi.


Bu sırada salonda bulunan ve tutukluların cezaevinden getirilmesinden sorumlu olduğu belirtilen astsubay, bir avukatın sanıklarla konuştuğunu, tutukluların avukatlarıyla sadece görüşme odasında görüşebileceğini ifade ederek, hakimin duruma müdahale etmesini istedi.


Sanık avukatları ise, astsubayın buna karışmaya hakkı olmadığını, bunun mahkemeye müdahale anlamına geldiğini ve duruşma salonundaki durumdan hakimin sorumlu olduğunu kaydederek, olaya tepki gösterdi.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir sanık avukatlarına tepki göstererek yerlerine oturmalarını istedi. Avukatlar ile savcı arasında çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Cumhuriyet Savcısı Demir, avukatların “duruşma ahengini bozdukları gerekçesiyle dışarı çıkartılmasını” talep etti.


Sanık avukatları da Cumhuriyet Savcısı Demir’in kendilerine hakaret ettiğini öne sürdüler.


Tartışmaya müdahale eden mahkeme başkanı Belen, söz konusu tartışmayı, “Bir kısım sanık avukatları ile iddia makamı arasındaki esasa etkili görülmeyen, yargılamaya ara verilmesini gerektirmeyen hususlar” olarak tutanağa geçirdi.


Daha sonra söz alan avukat Ömer Kavili, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün operasyondan sonra gazeteciler ile cezaevine girdiğini belirterek, Türk hakkında “suç mahalline girmek, yürürlükte olan yargılamayı etkileyecek beyanda bulunmak”tan suç duyurusunda bulunulmasını istedi.


Sanıklar da önceki savunmalarını tekrar ederek, beraatlarına karar verilmesini talep ettiler.


SAVCI: ZAMAN AŞIMI YÖNÜNDEN İNCELENSİN
Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, iddianamede belirtildiği gibi, elde edilen silahların sanıklarca kullanılıp kullanılmadığı ya da kim tarafından kullanıldığının tespit edilemediğini ifade ederek, dosyanın zaman aşımı yönünden incelenmesini istedi.


Söz alan avukat Kavili, mütalaaya katılmadıklarını belirterek, sanıkların beraatlarına karar verilmesini talep etti.

25. HAKİM DURUŞMAYI 9 AY SONRAYA ERTELEDİ

Hakim Ali Belen, dosyanın geçirdiği aşama ve kapsamlı oluşu, kendisinin ilk kez duruşmaya katılması, dosyanın incelenmesi ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla duruşmayı 24 Nisan 2009’a erteledi.


Duruşmanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan sanık avukatlarından Taylan Tanay, davanın hakiminin değişmesine tepki göstererek, “Bugün duruşmaya geldiğimizde yine bir Bayrampaşa operasyonu davası klasiğiyle karşılaştık. Tekrar bir hakim değişikliği söz konusu. 25. hakim ile karşılaştık” dedi.


Öte yandan, adliye önünde toplanan Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği üyesi bir grup, çeşitli dövizler açıp slogan atarak operasyonu protesto etti. Burada basın açıklaması okuyan grup, daha sonra olaysız şekilde dağıldı.


Eyüp Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan iddianamede, 167 sanığın, 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasındaki olaylar nedeniyle “cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma” suçundan 7,5-10,5’ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Kaynak : http://www.ntvmsnbc.com.tr/news/453570.asp
Old 21-07-2008, 12:55   #2
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan "Kes sesini ulan"

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ
astsubay, bir avukatın sanıklarla konuştuğunu, tutukluların avukatlarıyla sadece görüşme odasında görüşebileceğini ifade ederek...
astsubay, sanık avukatları ve savcı arasında sert tartışmalara neden oldu


Bayrampaşa Operasyonu davası klasik oldu

12 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiği “Hayata Dönüş Operasyonu”nda cezaevi yönetimine isyan ettikleri için 167 tutuklu ve hükümlünün yargılandığı davada 25. hakim göreve başladı. Hakim davayı incelemek için, duruşmayı 9 ay sonraya erteledi.

Cezaevinin kapısına törenle kilit vuruldu.


NTV-MSNBC VE AJANSLAR
Güncelleme: 11:53 TSİ 19 Temmuz 2008 Cumartesi


İSTANBUL - Türkiye’nin en büyük cezaevlerinden biri olan ve bugün kapatılan Bayrampaşa Cezaevinde 8 yıl önce düzenlenen “Hayata Dönüş Operasyonu”nun ardından 167 tutuklu ve hükümlünün “cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma” suçundan yargılanmasına devam edildi. Duruşma astsubay, sanık avukatları ve savcı arasında sert tartışmalara neden oldu. Savcı “zaman aşımı” istedi; dava için görevlendirilen 25. hakim de “davayı incelemek için”, duruşmayı 9 ay sonraya bıraktı. Sanık avukatları “Bayrampaşa operasyonu davası klasiği” diye tepki gösterdiler.


Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, başka suçtan tutuklu sanıklar Kenan Günyel ve Serdar Karaçelik ile tutuksuz sanıklar Volkan Kartal, Mehmet Güvel ve Mesude Pehlivan katıldı. Diğer sanıklar ise duruşmaya gelmedi.


Duruşma sırasında mahkeme başkanı, tutuklu sanıklardan Günyel ile Karaçelik’in kelepçesiz olarak duruşma salonuna alındığını tutanağa geçirdi.

Karaçelik’in, “Benim ayakkabım da ayağımda değil, çıkarttım. Bu hususu da tutanağa geçirin” demesi zerine avukatı Ömer Kavili de araya girerek, müvekkilinin beyanının tutanağa geçirilmesini talep eti. Hakim Ali Belen, bu talebi tutanağa geçirtti, ancak sanığın ayakkabısını çıkartmasının ya da çorapla durmasının esasa etkisi olmadığını bildirdi.


Bu sırada salonda bulunan ve tutukluların cezaevinden getirilmesinden sorumlu olduğu belirtilen astsubay, bir avukatın sanıklarla konuştuğunu, tutukluların avukatlarıyla sadece görüşme odasında görüşebileceğini ifade ederek, hakimin duruma müdahale etmesini istedi.


Sanık avukatları ise, astsubayın buna karışmaya hakkı olmadığını, bunun mahkemeye müdahale anlamına geldiğini ve duruşma salonundaki durumdan hakimin sorumlu olduğunu kaydederek, olaya tepki gösterdi.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir sanık avukatlarına tepki göstererek yerlerine oturmalarını istedi. Avukatlar ile savcı arasında çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Cumhuriyet Savcısı Demir, avukatların “duruşma ahengini bozdukları gerekçesiyle dışarı çıkartılmasını” talep etti.


Sanık avukatları da Cumhuriyet Savcısı Demir’in kendilerine hakaret ettiğini öne sürdüler.


Tartışmaya müdahale eden mahkeme başkanı Belen, söz konusu tartışmayı, “Bir kısım sanık avukatları ile iddia makamı arasındaki esasa etkili görülmeyen, yargılamaya ara verilmesini gerektirmeyen hususlar” olarak tutanağa geçirdi.


Daha sonra söz alan avukat Ömer Kavili, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün operasyondan sonra gazeteciler ile cezaevine girdiğini belirterek, Türk hakkında “suç mahalline girmek, yürürlükte olan yargılamayı etkileyecek beyanda bulunmak”tan suç duyurusunda bulunulmasını istedi.


Sanıklar da önceki savunmalarını tekrar ederek, beraatlarına karar verilmesini talep ettiler.


SAVCI: ZAMAN AŞIMI YÖNÜNDEN İNCELENSİN
Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, iddianamede belirtildiği gibi, elde edilen silahların sanıklarca kullanılıp kullanılmadığı ya da kim tarafından kullanıldığının tespit edilemediğini ifade ederek, dosyanın zaman aşımı yönünden incelenmesini istedi.


Söz alan avukat Kavili, mütalaaya katılmadıklarını belirterek, sanıkların beraatlarına karar verilmesini talep etti.

25. HAKİM DURUŞMAYI 9 AY SONRAYA ERTELEDİ

Hakim Ali Belen, dosyanın geçirdiği aşama ve kapsamlı oluşu, kendisinin ilk kez duruşmaya katılması, dosyanın incelenmesi ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla duruşmayı 24 Nisan 2009’a erteledi.


Duruşmanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan sanık avukatlarından Taylan Tanay, davanın hakiminin değişmesine tepki göstererek, “Bugün duruşmaya geldiğimizde yine bir Bayrampaşa operasyonu davası klasiğiyle karşılaştık. Tekrar bir hakim değişikliği söz konusu. 25. hakim ile karşılaştık” dedi.


Öte yandan, adliye önünde toplanan Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği üyesi bir grup, çeşitli dövizler açıp slogan atarak operasyonu protesto etti. Burada basın açıklaması okuyan grup, daha sonra olaysız şekilde dağıldı.


Eyüp Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan iddianamede, 167 sanığın, 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasındaki olaylar nedeniyle “cezaevi idaresine karşı silahla toplu ayaklanma” suçundan 7,5-10,5’ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Kaynak : http://www.ntvmsnbc.com.tr/news/453570.asp

Zamanaşımı incelemesine alınan 'isyan' davasında savcı- avukat gerginliği

Hilal Köse

Hayata dönüş operasyonu sırasında Bayrampaşa Cezaevi2nde bulunan 167 tutuklu ve hükümlünün "cezaevi idaresine silahlı isyan ettikleri" iddiasıyla yargılandıkları dava, "elde edilen silahların sanıklarca kullanılıp kullanılmadığı ya da kim tarafından kullanıldığının tespit edilememesi" gerekçesiyle zamanaşımı incelemesine alındı.

Duruşmada savcının sanık avukatlarına "kes sesini ulan" diyerek hakaret etmesi dikkat çekti.
Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde davanın dünkü duruşmasına katılan sanık avukatları yargılamanın 8 yıldır sürdüğünü, her celse değişen yargıç sayısının 25'i bulduğunu, savunmalarının dahi tamamlanmadığını belirterek beraat kararı verilmesini istedi.

Salonda bulunan ve sanıkların mahkeme salonuna getirilmesinden sorumlu olduğunu belirten bir astsubay, sanık avukatlarından Ömer Kavili'ye sanık Serdar Karaçelik ile konuştuğu için müdahale ederek, (avukat ise cevaben) "Duruşmanın yöneticisi duruşma yargıcıdır, siz karışamazsınız" dedi. Söze karışan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir de "Sen de konuşuyorsun" deyince, Kavili, "Bir avukatla böyle konuşamazsınız, üslubunuzu değiştirin" dedi. Tartışma sürerken savcı, Kavili'ye "İşaret ederek konuşma ulan" dedi. Savcı Demir, salondaki başka bir avukata da "Kes sesini ulan" diye bağırdı. Savcı, yargıca da "Yargılamanın ahengini bozuyorlar, atın bunları dışarı" dedi. Yargıç ayağa kalkıp, "Herkes sussun, gerginliğe hiç gerek yok" diye bağırınca salondaki tartışma yatıştı. Duruşmada dosyanın zamanaşımı yönünden incelenmesine karar verilerek duruşmayı erteledi.

------------ 0 -----------

Bir yargılama, bir sanık-müdafi konuşması, bir astsubayın müdafi avukatı engellemesi VE bir savcının sözleri.

Cumhuriyet gazetesi'nde 19 Temmuz 2008 günü 4 ncü sayfada yayınlanan haber, yorumsuz olarak hukukçuların bilgisine sunulmuştur.

Saygılarımla.

Ömer Kavili
İstanbul Barosu 15638
Old 23-07-2008, 03:48   #3
Av.Bektaş Salim Topbaş

 
Varsayılan

sayın Ömer Kavili'nin avukatlığa yaraşır tutumunu takdire değer ve örnek bir tutum olarak görüyorum.habere yorum yapmak yürek ister yorumsuzluğa da gönül razı değil.
Old 23-07-2008, 20:24   #4
Av.Barış

 
Varsayılan

Sayın Kavili,
Gerçektende mesleğe başladığım günden beri örnek aldığım ender insanlardan birisiniz ve öyle kalacaksınız.

Siz Avukat olarak size yakışanları yapmışsınız.Ama malesef ülkemizde avukat ile sanığın eşit görüldüğü zihniyeti bu duruşmada da ortaya çıkmıştır.Bir astsubayın müdahalesi,ardından bir savcının savcılık makamına yakışmayan hareketi ve mahkeme başkanının bunu gözardı etmesi...

Hiç kimse savunma makamına "Ulan" şeklinde seslenemez.Seslenir ise o kişinin bulunduğu makamı layığı ile yerine getiremediği,daha doğrusu haksız bir biçimde orda bulunduğu izlenimi doğar.Boşuna dememişler "söyleyecek sözü olmayan insanlar hakarete başlar" diye

umarım bu lafı söyleyen kişi hakkında suç duyurusunda bulunmuşsunuzdur.

saygılar...
Old 26-07-2008, 17:35   #5
Av. Levent Kıray

 
Varsayılan

"Silâhların Eşitliği" ilkesi bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Bir gün gerçek bir Hukuk Devleti olacağımızı ümit ediyoruz...
Old 11-08-2008, 11:10   #6
duyurucu1

 
Önemli

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ

Salonda bulunan ve sanıkların mahkeme salonuna getirilmesinden sorumlu olduğunu belirten bir astsubay, sanık avukatlarından Ömer Kavili'ye sanık Serdar Karaçelik ile konuştuğu için müdahale ederek, (avukat ise cevaben) "Duruşmanın yöneticisi duruşma yargıcıdır, siz karışamazsınız" dedi. Söze karışan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir de "Sen de konuşuyorsun" deyince, Kavili, "Bir avukatla böyle konuşamazsınız, üslubunuzu değiştirin" dedi. Tartışma sürerken savcı, Kavili'ye "İşaret ederek konuşma ulan" dedi. Savcı Demir, salondaki başka bir avukata da "Kes sesini ulan" diye bağırdı. Savcı, yargıca da "Yargılamanın ahengini bozuyorlar, atın bunları dışarı" dedi. Yargıç ayağa kalkıp, "Herkes sussun, gerginliğe hiç gerek yok" diye bağırınca salondaki tartışma yatıştı. Duruşmada dosyanın zamanaşımı yönünden incelenmesine karar verilerek duruşmayı erteledi.

------------ 0 -----------

Bir yargılama, bir sanık-müdafi konuşması, bir astsubayın müdafi avukatı engellemesi VE bir savcının sözleri.

Cumhuriyet gazetesi'nde 19 Temmuz 2008 günü 4 ncü sayfada yayınlanan haber, yorumsuz olarak hukukçuların bilgisine sunulmuştur.

Saygılarımla.

Ömer Kavili
İstanbul Barosu 15638

Sevgili Ömere Kavili,

Vay sen nasıl ast subayın işine karışırsın?Bir de kalkmış eti senin kemiği benim cinsinden kendisine teslim edilmiş sanıkla konuşuyorsun?Olacak şey mi?"Cık!Cık!"bir daha duymayayım,görmeyeyim.

Sanıklar duruşma salonuna getirildi ya sen sanık avukatı olarak müdafisin.

Nedir müdafi?

Bak bilmiyorsan anlatayım.Müdafi üzerinde siyah bir cübbe olur.Mahkemede hakimin sol tarafında oturur."Efet egfendim,sepet efendim" der başka da konuşmaz.

Birader sen kelkmış bu kuralı çiynemişsin.Eee Ast subay karışamasın da ne yapsın.Gene şükret haline.Ya kafana iki tane vuruverseydi tabancasının kabzasıyla.Malum tabanca kimdeyse astsubay odur.Zaten ben sana daha öncede söylemiştim."Şu hukuk fakültesinin yüksek kısmı olan astsubay mektebini de oku!"diye sen ne yaptın? Tembellik ettin.İllada hukuk deyip durdun.Neyse bir daha astsubaylara yargılama yapılırken hele hakimin huzurunda cevap verdiğini görmemiş olayaım.Bak ben o hakim gibi yumuşak davranıp tutanağa bir iki kelam bir şeyler yazdırıp olayın kapanmasını sağlamam bilesin.Alimallah cübbeni alırım sırtından.

Hem sen kim oluyorsun da sana "tehditvari olarak ulan "diyen savcıyada dikleniyorsun."Bak bak "Vallahi büyük günaha giriyorsun"Sen bakma onların savcı ve hakim diye ayrı ayrı oturduklarına.Asliye Ceza Mahkemelerinin çift hakimli olduğunu bilmiyor musun?Ee.Bilmiyorsan pes doğrusu.Esasında sana savcı ulan dememiş.İkinci hakim demiş.Onun adı savcı ama esas görevi hakimlik.Yani hakim danışmanı.yada neyse ney.Ben de karıştırdım.

Ama şurası bir gerçek ki;sen rahat durmuyorsun.Muzır avukatlardan olduğun belli.Muzır avukatlara ne yaparlar bilir misin.Ağzına biber sürerler.Nerede sürerler bilir misin? Ağır Cezada.Bak benim ağzıma biber sürdülerde hiç konuşuyor muyum?Aha ağzımı kapadım.Tövbe billah konuşmam.İsterse sanığı yanımda dövsünler.Dönüpte bakarsam aha şunun gibi olayım.Duruşmalarda da hiç konuşmam."Evet efendim" derim "sepet efendim"derim.günümü gün ederim.

Hem senin "derin baro" üyesi olduğun hakkındada kuvvetli şüphelerim var.Bak aklından çıkarma gözüm hep üzerinde.Bir daha yanlış işler yaptığını ,öyle duruşmalarda senin amirin durumunda olan astsubay gibi savcı gibi insanlarla tartıştığını,onlara cevap verdiğini görmeyeyim.

Old 12-08-2008, 20:44   #7
Av.Kaan

 
Varsayılan

Söylenmesi gerekenler söylenmiş de benim kafama takılan bişey var...

Alıntı:
Duruşma sırasında mahkeme başkanı, tutuklu sanıklardan Günyel ile Karaçelik’in kelepçesiz olarak duruşma salonuna alındığını tutanağa geçirdi.

Karaçelik’in, “Benim ayakkabım da ayağımda değil, çıkarttım. Bu hususu da tutanağa geçirin” demesi zerine avukatı Ömer Kavili de araya girerek, müvekkilinin beyanının tutanağa geçirilmesini talep eti. Hakim Ali Belen, bu talebi tutanağa geçirtti, ancak sanığın ayakkabısını çıkartmasının ya da çorapla durmasının esasa etkisi olmadığını bildirdi.

Merakımdan soruyorum, buna neden gerek görüldü? Hadi diyelim Sanık böyle birşey talep etti; siz bunda ne gibi bir fayda gördünüz ki müdahale ederek tutanağa geçirtme ihtiyacı hissettiniz?
Old 20-08-2008, 17:39   #8
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

Sanırım sanığın duruşmaya apar topar getirildiği, başka değişle ayakkabısını bile giymeye fırsat kalmadan insan haklarına aykırı yaklaşımla duruşma salonuna getirildiği iddiasına mesned olması için.

Saygılar.
Old 20-08-2008, 18:30   #9
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bertrand
Selam,

Sanırım sanığın duruşmaya apar topar getirildiği, başka değişle ayakkabısını bile giymeye fırsat kalmadan insan haklarına aykırı yaklaşımla duruşma salonuna getirildiği iddiasına mesned olması için.

Saygılar.

Sanmam, çünkü sanık "benim de ayakkabılarım ayağımda değil, çıkarttım" demiş. Kendisi çıkartmış.
Old 20-08-2008, 23:29   #10
Av.Muhammet H.

 
Varsayılan avukat-savcı ; yetki ve saygınlık karşılaştırması.

Avukatlar,hakim ve savcılar aynı saygınlıkta olmalı, birbirine aynı şekilde hitap etmeli. Bir savcının avukatları atın demesi şık değil. Yetkileri bu kadar geniş olmamalı. Ama bunları uygulamak için önce hukuk fakültesinden avukatlığa geçiş adımının zorlaştırılması gerekiyor. Hakimlik ve savcılık sınavı; hakimlk savcılık ve avukatlık sınavı olarak değiştirilmeli. Staj süresi 1 ile 2 yıl arasında olmalı. Etik dersleri artırılmalı. Bu zor adımlardan sonra avukatların yetkileri genişletilmeli. Hakim savcı saygınlığına ve yetkinliğine gelebilmeli. O zaman bu olaylar tekrarlanmaz. Ama sınav olmadan bu şekilde eziyet devam eder.
Bu tür üzücü olaylara baronun tepkisi de etkili olmalı.
Geçmişolsun ve mücadelenizde yanınızdayız.
Saygılarımla
Old 21-08-2008, 10:13   #11
uye8490

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Muhammet Halil Uçar
Avukatlar,hakim ve savcılar aynı saygınlıkta olmalı, birbirine aynı şekilde hitap etmeli. Bir savcının avukatları atın demesi şık değil. Yetkileri bu kadar geniş olmamalı. Ama bunları uygulamak için önce hukuk fakültesinden avukatlığa geçiş adımının zorlaştırılması gerekiyor. Hakimlik ve savcılık sınavı; hakimlk savcılık ve avukatlık sınavı olarak değiştirilmeli. Staj süresi 1 ile 2 yıl arasında olmalı. Etik dersleri artırılmalı. Bu zor adımlardan sonra avukatların yetkileri genişletilmeli. Hakim savcı saygınlığına ve yetkinliğine gelebilmeli. O zaman bu olaylar tekrarlanmaz. Ama sınav olmadan bu şekilde eziyet devam eder.
Bu tür üzücü olaylara baronun tepkisi de etkili olmalı.
Geçmişolsun ve mücadelenizde yanınızdayız.
Saygılarımla

Sayın Uçar,
çözüm olarak kısacası avukatlık sınavının zorunlu hale getirilmesini savunmuşsunuz.

Yalnız burda atladığınız bir nokta var.Duruşma salonunda yanılan/yaşatılan bu olaya meslektaşımızın mesleki yetersizliği sebeb olmuş değildir.Bunun gibi savunmaya direkt bir saldırı niteliği taşıyan olaylarda da sebep mesleki yetersizlik olarak gösterilemez.

Avukatlık sınavı yoluyla meslekte arttırılacak olan daha çok ,mesleki bilgi donanımına sahip meslektaş sayısıdır.Etik çok farklı bir şeydir ve bunu avukat adaylarını sınava tabi tutmak yoluyla mesleğe bir değer olarak katmak mümkün değildir.

Savunmanın bağımsızlığına yönelik her eylemin temelinde yatan sebep bence , sav-savunma- yargı üçgeninde savunmanın bağımsızlığını ,yargının üç kurucu unsurundan biri olamasını hazmedememe yatmaktadır.Yoksa avukatların hakimlik savcılık gibi bir avukatlık sınavına tabi tutulmamaları değil.


Alıntı:
Etik dersleri artırılmalı. Bu zor adımlardan sonra avukatların yetkileri
genişletilmeli. Hakim savcı saygınlığına ve yetkinliğine gelebilmeli.

Bu arada kaygınız olmasın avukatlar da hakimler ve savcılar kadar saygınlığa , yetkinliğe ve etik değerlere sahiptir.
Old 22-08-2008, 04:33   #12
Av.Muhammet H.

 
Varsayılan etik

Meslekte saygınlığın yolu sadece yasalar değildir. Toplumsal saygı,idarede saygı,bürokraside saygı görmek gerekir. Bunun için de bir mesleğe girişin zor olması,sayının az olması,kalitenin yüksek olması gerekir. Kalite yüksek olunca saygınlık kendiliğinden gelir. Ayrıca avukatlık hakimlik savcılık sınavının birlikte yapılması ve hakimlikten savcılığa geçilebildiği gibi , avukatlıktan örneğin hakimliğe geçilebilmesi gibi adımlar aradaki mesafeyi kırar. İşte bunlar olduğu takdirde Avrupadaki 'lawyer' olunur. Avrupada hakim savcı avukat ifadelerini yerini ortak payda olan lawyer-hukukçu terimine bırakmıştır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Savcının hareketi asla şık değil. Avukat dayanışmasını göstermeliyiz. Kimsenin astığı astık kestiği kestik değildir..! Ama Türkiyede sistem avukatı düşük bir noktaya itmiş. Yasalar boyle. Görenek böyle. Uygulama böyle.
Bunun yanında herhangi bir avukatın yalan konuşması,iş alma saldırganlığı olursa meslek derin yara alıyor. Ama bu asla o savcıya bir azarlama yetkisi vermez. Önemli olan savcı değil. Toplumdaki saygınlık.
Çözümü ise barodan başka sağlayacak kurum olduğunu düşünmüyoruz.Görev orada.
Syn Diktaş, Yazı için değerli katkılarınıza teşekkür ederim.
İyi çalışmalar dileğiyle
Old 22-08-2008, 09:52   #13
uye8490

 
Varsayılan

Sayın Uçar,
savunmaya yapılan sistemli saldırıların temelinde bence, savunma bağımsızlığını ve dolayıyısıyla yargı bağımsızlığını hala içselleştirememiş olmamız yatıyor.Bu içselleştirememenin altında yatan sebeplerse ayrı bir konu ,ben o konuya girmek istemiyorum.
Avukatlık mesleği ülkemiz koşullarında elbette ulaşması gereken üst noktaya ulaşmış değildir.Eksiklikleri bazen insana mide krampları yaşatacak derecede de çoktur.
Ama bu gerçek ,mesleğe yapılan saldırıların temeline avukatların eğitimsizliğini koymamızı gerektirmez.Mesleğe yapılan saldırıları "eğitimsizliğimize" bağlamamız bizzat bizim mesleğe yaptığımız en büyük saldırı olur.Foruma yaptığınız katkı için ben de teşekkür ederim.
Old 22-08-2008, 17:40   #14
Av.Muhammet H.

 
Varsayılan tek sınav

Asla eğitimsizlik sebebiyle değil. O hakaret olur. Tam tersi isteyen herkesin hukuk eğitimini kolayca alması , kolayca mesleğe başlamasından sözediyorum.
Saldırı sistemli değil.
Saldırı işçiden memurdan hakimden savcıdan komşudan geliyor. Saldırı toplumun her kesiminden geliyor. Eteğimize bakıp taşları saymamız gerek. Neden tüm toplum kesimleri böyle nefrette? Bunu düşünmemiz gerek. Toplumda ben Avukatım diye söze başlamayı bırakalım.
Toplumla kutuplaşmak bize birşey kazandırmaz. Aynı haksızlığa uğrayan hakim savcıya farklı muamele,avukata farklı muamele varsa iyi düşünelim.
Mahkemedeki olay bir defa olmadı. Her duruşmada önünüz ilikli, hakim sanki kral,,savcı sanki infaz memuru....
Bunun mücadelesini baro vermeliydi. Yasalar değişmeli. Ama önce meslekteki insanların kalitesini artırması gerek.
Bu da mesleklerarası geçişin sağlanmasıyla ve tek sınavla mümkün olur.
Yıllık 4500 mezunun 2000 tanesinin avukat hakim savcı olması gerekir.
Yılda 10 binlerce mezun veren öğretmenliklşer bile artık KPSS ile seçme tabakayı alıyor.ataması yapılıyor.
Meslekte kalite geldiğinde toplumda saygınlık artacak,yasalar kolayca değişecek, avukat diğerleriyle beraber tek sınavla göreve gelirse kimsenin kimseye bir üstünlüğü kalmayacak.
Tüm bunlar avukatların saygınlığını artırmak için. Bu toplumsal uzlaşmayla olacak.
Tekrar belirteyim, savcının bu davranışı bana yapılmış gibi değerlendiriyorum. Meslekte samimi dayanışma gerekir.
İyi günler temennisiyle
Old 25-08-2008, 10:25   #15
uye8490

 
Varsayılan

Sayın Uçar ,
siz avukata,avukatlık mesleğine yapılan saldırıların temelinde ısrarla avukatlık mesleğini, herhangi bir sınava tabi tutulmadan her hukuk fakültesi mezununun seçebilmesini görüyorsunuz.

Bu bence çok ayrı konu.Avukatlık sınavının gerekliliğine ben de inanıyorum.

Ama daha önce de belirttiğim gibi, sınav sadace mesleki bilgi anlamında az buçuk yetkinliğe sahip avukat sayısının artmasını sağlar.

Kalite,haksızlığa karşı duruş,tavır çok farklı kavramlardır.Bunlar daha ziyade insanın seçtiği yaşam biçimiyle ,insanın kendine rehber edindiği veya edinmediği,edinemediği,edinmek istemediği değerlerle ilgilidir.

Bir insan hem çok bilgili ,hem de daha fazla kazanım sağlamak için karşısına çıkan her türlü engeli -bu yeri geldi mi insan olur,yeri geldi mi evrensel bir değer- çiğneyip geçme konusunda çok da iradeli(!) olabilir aynı zamanda.
Böyle biri avukatlık sınavından büyük olasılıkla başarıyla çıkar.Peki başka bir avukata yapılan saldırıya karşı bu insan profilinin karşı duracağına gerçekten inanıyor musunuz.Yanlış anlamıyorsam siz ,mesleki bilgi birikimini kanıtlayan bir sınavın bu sorunları ortadan kaldıracağını savunuyorsonuz. Bu durumda bu insan profilinin mesleki bir duruş sergileyeceğine inanmanız gerekir, çünkü bu insan mesleki bilgi birikimine sahip.

Yasalar değişmeli diyorsunuz.
Avukatlık Yasası'nda olsun ,diğer yasalarda olsun ben avukatın duruşma sırasında bu şekilde saldırıya uğramasını mazur gören bir madde hatırlamıyorum.
Sorun yasaların yokluğundan ziyade yasaların uygulanmamasından kaynaklanıyor.

Sitenin başka bir forumunda her ara karar öncesi gereği düşünüldülerde ,avukatın ayağa kalkmak zorunda olup olmadığı tartışılıyor örneğin.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=3787ıp

yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen avukatın toplumsal teamüller gereği ayağa kalkamasını savunan meslektaş sayısı hiç de az değil orda.
Yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen her ara karada ayağa kalkılmalı diyen avukat var diye ,ara kararlarda ayağa kalkılmasını açık açık yasaklayan bir madde mi eklensin Avukatlık Yasası'na.
Old 29-08-2008, 11:47   #17
üye10245

 
Varsayılan

Türk yargısının, dolayısıyla kanunlarının ve bu güne kadar gelmiş yanlış uygulamaların vardığı son nokta güzel bir şekilde duruşma salonunda karakterize edilmiş. işte olan biten budur denilecek cinsten.

sayın üstat Ömer Kavili bu tiyatro sahnesindeki rolünü gelecek kuşaklara ders verir nitelikte ve mesleğine yakışır ustalıkta yerine getirmiştir. tarih bu duruşmamın seyrini böylece kaydedecek ve gelecekte aktörlerde layik olduğu şekilde anlılacaklardır.

üstadı, diğer hukukçu üyeler ve savcıya ders vermesinden dolayı kutlarım.
Old 29-08-2008, 17:37   #18
Av.Ali Erdem

 
Varsayılan

Benim anlayamadığım neden astsubay, avukatlar sanıklarla konuşuyor diye tepki gösterdi...Bunu engelleyen bir mevzuat hükmü yok.Avukatlar cezaevlerinde mesai saatleri içerisinde tutuklu-hükümlü müvekkilleri ile görüşebilirler.Hatta mesai saatleri dışında dahi görüşebilmelerini engelleyen bir kuralın olduğunu bilmiyorum.Dolayısıyla hiçbir şekilde avukatın görüşmesi engellenemez.Bu olay Kolluk kuvvetinin tutuklu yada hükümlünün firarını teşebbüsünü önleme maksadıyla yaptığı bir girişim olarak da değerlendiremez.Zaten mahkeme salonunda geçen bir olay...Burada astsubay görevine girmeyen bir konuda istemde bulunmuş ve avukatın kanuni hakkını engellemeye çalışmış...
Old 03-10-2008, 20:48   #19
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan 7,5 yıl sonra İLK KEZ YETKİLİ YARGIÇLA KARŞILAŞMIŞLARDI.

Değerli hukukçu arkadaşlarım,

O duruşmada iki tutuklu sanık tamı tamına 7,5 yıl sonra İLK KEZ YETKİLİ YARGIÇLA KARŞILAŞMIŞLARDI. Biz ise, elimizde 5271 sayılı CMK. kitabının ilgili sayfası ve sanıklara dokunmaksızın sanıkların yanına yaklaşarak yasal haklarını açıklamıştım.

Meslek sırrı niteliğinde olmasına karşın daha önce açıklanmasında sakınca görmediğimden siz site okuyanlarıyla da paylaşacağımız konuşma şu idi:

Müdafi sanıklara
- İddianame baştansavma ve özensiz, yasal ölçülere bile uyulmadan hazırlanmış ve sizin hiçbir eyleminiz yazılmamış. Oysa en temel hukuk kuralına göre sizin 'sanık olarak hangi eyleminiz nedeniyle yargılandığınızın' açıklanmasını ve böylece suçlama konusu hakkında aydınlatılmayı istemek size haktır; size hak olan yargıca ödevdir. Eğer yargıç hukuki tartışma yaratacak olursa o tartışmanın hukuksal temellerini biz müdafiler yaparız, rahat olunuz."

Bu sözü gizlice yani etraftaki kimselerin duymayacağı ölçü ve biçimde söyledikten sonra yerimize oturmaya yöneldik. Tam bu sırada, duruşma salonunda tutuklu sanıkların getirilmesinden sorumlu ve fakat duruşmada sorumsuz astsubay tarafından tehdit dolu sözlerle karşılaştık :

Astsubay avukata
- Avukat bir daha burda mahkumla (mahkum sözü, tutuklu ayrımını bilmeyenlerin alışkanlığı olarak kullanılıyor.ÖK.) görüşme yapamaz. Eğer avukat görüşecekse gelir bizim cezaevine, avukatın nasıl görüşme yapacağı TALİMATNAME'de yazılıdır, ancak orda görüşür. EĞER Bİ DAHA OLURSA GÖRÜŞTÜRMEM, ENGELLERİM !

İşte, kanuna bağlı kalacağına yemin etmiş ve işi de tam bu konuda yoğunlaşmış olsa bile KANUN, HUKUK kurallarını, Duruşma Kurallarını, nezaket kurallarını çiğneyen; avukatlarla konuşma biçimini ayarlayamayan ve fakat otorite kudretinin yegane temsilcisi gibi konuşan o görevliye gereken açıklama ve hak ettiği cevabı verdik.

Avukat astsubaya
- Burası ne sizin cezaeviniz ne de askeri kışlanızdır, burası mahkeme salonu olup şu anda duruşma yapılmaktadır. Duruşmada müdafiin sanıkla görüşmesini değil siz hiç kimse hukuken engelleyemez. Kaldı ki, duruşmanın idaresi kanuna göre duruşma yargıcına aittir, varsa bir isteğiniz savcı aracılığıyla yargıca söyleyeceksiniz ama bize karışmayacak ve bizimle konuşmayacaksınız !

Bu söz üzerine astsubay şaşkın ve suskun kaldı. Astsubayın durumunu gören duruşmada iddia makamında savcı sıfatıyla görev yapan kamu memuru, birden devlet otoritesinin sarsıldığını düşünmüş olmalı ki bağırarak konuya karıştı :

Savcı avukata
- Sen de (onunla) konuşuyon ! (Dikkat edilirse, bizim hukuksal açıklamalarımıza ilişkin söz söylenmemiştir.)

Biz bu kez duruşma kurallarını o konuşana açıklamak zorunda kaldık :

Avukat savcıya
- (Elimizle yargıcı işaret ederek) Duruşmanın idaresi yargıca ait olup bizim muhatabımız yargıçlık kürsüsüdür; sizin de bir isteğiniz varsa yargıca söyleyeceksiniz, bizimle bu şekilde tartışamazsınız, yargıçtan talepte bulunacaksınız !

Savcı avukata
- Elinle işaret ederek konuşma !

Avukat savcıya
- Biz böyle konuşacağız, size yargıcı gösteriyorum, bizimle tartışmayasınız diye. Bu bizim konuşma üslubumuz, bize karışamazsınız; eğer sakıncası varsa tutanağa yazdırır suç duyurusunda bulunursunuz fakat bizimle bu şekilde konuşamazsınız !

Savcıdan avukata o müthiş söz

- KES SESİNİ ULAN !

Avukat (biz) savcıya

- Avukatlara bu şekilde hiç konuşamazsınız, çabuk o lafı geri alınız ve özür dileyiniz; bakın sizi uyarıyorum. Avukatlık Meslek Kurallarına göre 'Saygıda karşılıklılık esastır' o lafınızı geri alınız.

Savcı bu sırada özür dilemesini isteyen diğer avukat meslektaşımıza :

- Otur yerine ulan !

Biz :

- Hiç kimse avukatlara ' ulan ' diye hitap edemez. Hatadan dönme erdeminin gösterildiğini göremedik. Meslek kurallarımızdaki saygıda karşılıklılık ilkesi uyarınca o lafı size aynen iade ederiz.
(Yargıca dönerek) Yargıçlık kürsüsü, iddia makamında oturupta bizlere hakaret eden ve bağırmaya devam eden savcıyı susturmalıdır. Hiç kimse avukatlara hakaret edemez. Tutanağa yazın, suç duyurusunda bulunacağız..."

İddia makamındaki görevli :

- Ben 'ulan' demedim.

Biz :

- Dediğinizi inkar mı ediyorsunuz ? Herkes söylediği sözün sorumluluğunu taşıyabilmelidir.

...

--- 0 ---

Bu bilgiler ışığında konuyu değerlendirmeniz bakımından öneri ve eleştirilerinize saygıyla sunulmuştur.

Ömer Kavili
Hukukçu

" Hak, huk, HUKUK; Gak, guk, GUGUK ! "
Old 19-03-2009, 22:36   #20
Av.Ömer KAVİLİ

 
Mahçup

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ
Değerli hukukçu arkadaşlarım,

O duruşmada iki tutuklu sanık tamı tamına 7,5 yıl sonra İLK KEZ YETKİLİ YARGIÇLA KARŞILAŞMIŞLARDI. Biz ise, elimizde 5271 sayılı CMK. kitabının ilgili sayfası ve sanıklara dokunmaksızın sanıkların yanına yaklaşarak yasal haklarını açıklamıştım.

Meslek sırrı niteliğinde olmasına karşın daha önce açıklanmasında sakınca görmediğimden siz site okuyanlarıyla da paylaşacağımız konuşma şu idi:

Müdafi sanıklara
- İddianame baştansavma ve özensiz, yasal ölçülere bile uyulmadan hazırlanmış ve sizin hiçbir eyleminiz yazılmamış. Oysa en temel hukuk kuralına göre sizin 'sanık olarak hangi eyleminiz nedeniyle yargılandığınızın' açıklanmasını ve böylece suçlama konusu hakkında aydınlatılmayı istemek size haktır; size hak olan yargıca ödevdir. Eğer yargıç hukuki tartışma yaratacak olursa o tartışmanın hukuksal temellerini biz müdafiler yaparız, rahat olunuz."

Bu sözü gizlice yani etraftaki kimselerin duymayacağı ölçü ve biçimde söyledikten sonra yerimize oturmaya yöneldik. Tam bu sırada, duruşma salonunda tutuklu sanıkların getirilmesinden sorumlu ve fakat duruşmada sorumsuz astsubay tarafından tehdit dolu sözlerle karşılaştık :

Astsubay avukata
- Avukat bir daha burda mahkumla (mahkum sözü, tutuklu ayrımını bilmeyenlerin alışkanlığı olarak kullanılıyor.ÖK.) görüşme yapamaz. Eğer avukat görüşecekse gelir bizim cezaevine, avukatın nasıl görüşme yapacağı TALİMATNAME'de yazılıdır, ancak orda görüşür. EĞER Bİ DAHA OLURSA GÖRÜŞTÜRMEM, ENGELLERİM !

İşte, kanuna bağlı kalacağına yemin etmiş ve işi de tam bu konuda yoğunlaşmış olsa bile KANUN, HUKUK kurallarını, Duruşma Kurallarını, nezaket kurallarını çiğneyen; avukatlarla konuşma biçimini ayarlayamayan ve fakat otorite kudretinin yegane temsilcisi gibi konuşan o görevliye gereken açıklama ve hak ettiği cevabı verdik.

Avukat astsubaya
- Burası ne sizin cezaeviniz ne de askeri kışlanızdır, burası mahkeme salonu olup şu anda duruşma yapılmaktadır. Duruşmada müdafiin sanıkla görüşmesini değil siz hiç kimse hukuken engelleyemez. Kaldı ki, duruşmanın idaresi kanuna göre duruşma yargıcına aittir, varsa bir isteğiniz savcı aracılığıyla yargıca söyleyeceksiniz ama bize karışmayacak ve bizimle konuşmayacaksınız !

Bu söz üzerine astsubay şaşkın ve suskun kaldı. Astsubayın durumunu gören duruşmada iddia makamında savcı sıfatıyla görev yapan kamu memuru, birden devlet otoritesinin sarsıldığını düşünmüş olmalı ki bağırarak konuya karıştı :

Savcı avukata
- Sen de (onunla) konuşuyon ! (Dikkat edilirse, bizim hukuksal açıklamalarımıza ilişkin söz söylenmemiştir.)

Biz bu kez duruşma kurallarını o konuşana açıklamak zorunda kaldık :

Avukat savcıya
- (Elimizle yargıcı işaret ederek) Duruşmanın idaresi yargıca ait olup bizim muhatabımız yargıçlık kürsüsüdür; sizin de bir isteğiniz varsa yargıca söyleyeceksiniz, bizimle bu şekilde tartışamazsınız, yargıçtan talepte bulunacaksınız !

Savcı avukata
- Elinle işaret ederek konuşma !

Avukat savcıya
- Biz böyle konuşacağız, size yargıcı gösteriyorum, bizimle tartışmayasınız diye. Bu bizim konuşma üslubumuz, bize karışamazsınız; eğer sakıncası varsa tutanağa yazdırır suç duyurusunda bulunursunuz fakat bizimle bu şekilde konuşamazsınız !

Savcıdan avukata o müthiş söz

- KES SESİNİ ULAN !

Avukat (biz) savcıya

- Avukatlara bu şekilde hiç konuşamazsınız, çabuk o lafı geri alınız ve özür dileyiniz; bakın sizi uyarıyorum. Avukatlık Meslek Kurallarına göre 'Saygıda karşılıklılık esastır' o lafınızı geri alınız.

Savcı bu sırada özür dilemesini isteyen diğer avukat meslektaşımıza :

- Otur yerine ulan !

Biz :

- Hiç kimse avukatlara ' ulan ' diye hitap edemez. Hatadan dönme erdeminin gösterildiğini göremedik. Meslek kurallarımızdaki saygıda karşılıklılık ilkesi uyarınca o lafı size aynen iade ederiz.
(Yargıca dönerek) Yargıçlık kürsüsü, iddia makamında oturupta bizlere hakaret eden ve bağırmaya devam eden savcıyı susturmalıdır. Hiç kimse avukatlara hakaret edemez. Tutanağa yazın, suç duyurusunda bulunacağız..."

İddia makamındaki görevli :

- Ben 'ulan' demedim.

Biz :

- Dediğinizi inkar mı ediyorsunuz ? Herkes söylediği sözün sorumluluğunu taşıyabilmelidir.

...

--- 0 ---

Bu bilgiler ışığında konuyu değerlendirmeniz bakımından öneri ve eleştirilerinize saygıyla sunulmuştur.

Ömer Kavili
Hukukçu

" Hak, huk, HUKUK; Gak, guk, GUGUK ! "

Yorum yapılması hukuk kültürünü geliştirmeyi sağlayabilir.

Ömer Kavili
Old 19-03-2009, 23:55   #21
Av. B. Zekeriya BENGİER

 
Varsayılan

Sayın Kavili ne yorumundan bahsediyorsunuz. Siz ezber bozun sonra ....

Şakası bir yana diyecek laf bulamıyorum sayfayı bir kaç kez okudum. "Hele kes sesini ulan" lafına hala inanasım gelmiyor. Bir mahalle kavgası haline gelmiş mahkeme salonu, haddini aşmış bir astsubay, bırakın mesleki nezaketi, beşeri nezaketin bile olmadığı sözleri söyleyen bir savcı, buna sessiz kalan mahkeme makamının olayların talep olması halinde tutanağa geçmemesi ..... hayretimi gizleyemiyorum ve yargı sürecine olan saygımı defalarca gözden geçirmeme neden oluyor.

Yakında Yargıtay'da temyiz incelemesine tabi, hakime hakaret davam sürmekte, Yargıtay'ın kararını açıklamasından sonra inşaallah AHİM'e gitmek zorunda kalmam. Temyiz gerekçem ise tanıklarımı dinletemeyip savunma hakkımı kullanamam.

Bu konudaki forum üyelerimizin görüşlerini almak için ben de bir başlık açabilirim.
Old 20-03-2009, 00:24   #22
Av.Barış

 
Varsayılan

Sayın Kavili,
Daha önce bu konuya mesaj yazmıştım.Yinne yazma ihtiyacı duyuyorum.Nedeni ise yargının artık tarafsızlığını bir kenara bırakın Avukatları doğrudan suçlayan mantığa bürünmeye başlaması."Savcı Astsubayı korumuş" Nedeni devlet otoritesinin sarsıldığı düşüncesi.Aşağıda ki kararı okuyunca Sayın üyelerin nasıl ideolojiye sahip olduklarını ve mahkemelerin siyasi görüşü olup olmadığını göreceksiniz.

Not:Mağdur vekilli olduğumuz dosyada artık "Mihrak" sıfatını kazanmış olduk.
Artık duruşma sırasında hakim bana "Mihrak" derse hiç şaşırmam

Çeber davasında avukatlara suçlama
Müdahil avukatların tutumunu gerekçe göstererek Çeber davasından çekilmeyi talep neden 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu isteği reddedilirken, üst mahkeme avukatları suçlayan bir açıklama yaptı.
NTV
Güncelleme: 19:20 TSİ 19 Mart. 2009 Perşembe

İSTANBUL - Engin Çeber'in Metris Cezaevi'nde işkence ile ölümüyle ilgili davaya bakan Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, davadan çekilme talebi kabul edilmedi.

Çekilme kararının yasaya uygun olup olmadığını değerlendirmesi gereken üst mahkeme ilginç bir karara da imza attı. Müdahil avukatların suçlandığı kararda, bir kısım mihrakların siyasi ve ideolojik hesaplar içine girdikleri savunuldu.

14 Ağır Ceza Mahkemesi, Engin Çeber'in Metris Cezaevi’nde işkence sonucu ölümüyle ilgili davada, müdahil avukatların tutumunu gerekçe göstererek çekilme talebinde bulunmuştu. Karar bir üst mahkeme tarafından yerinde bulunmadı.
Haberin devamı ↓reklam

Çekilme kararının hukuka ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkin karar vermesi gereken mahkeme heyetinin, müdahil avukatları suçlayarak ilginç bir değerlendirme yaptı.

15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı şöyle:

Bu tür davalarda sıkça rastlandığı üzere, yargılamayı hukuk boyutundan çıkarıp siyasi zemine çekmek isteyen bir kısım mihrakların, mahkeme heyetine baskı kurma yoluna gittikleri bilinmektedir. Yargılamanın bir an önce bitmesine engel olarak, siyasi ve ideolojik hesaplar içine girdikleri, mahkeme heyetinin buna izin vermemesi üzerine de mahkemenin tarafsızlığı konusunda iddialarda bulundukları görülmüştür. İddialar tamamen yersiz ve mesnetsizdir. Dosyadan çekilmeyi gerektirecek herhangi bir neden yoktur.
Old 24-05-2009, 14:56   #23
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan "bir kısım mihrak" YARGICA YASAK OLAN BUDUR

Alıntı:
Yazan Av.Barış
Sayın Kavili,
Daha önce bu konuya mesaj yazmıştım.Yinne yazma ihtiyacı duyuyorum.Nedeni ise yargının artık tarafsızlığını bir kenara bırakın Avukatları doğrudan suçlayan mantığa bürünmeye başlaması."Savcı Astsubayı korumuş" Nedeni devlet otoritesinin sarsıldığı düşüncesi.Aşağıda ki kararı okuyunca Sayın üyelerin nasıl ideolojiye sahip olduklarını ve mahkemelerin siyasi görüşü olup olmadığını göreceksiniz.

Not:Mağdur vekilli olduğumuz dosyada artık "Mihrak" sıfatını kazanmış olduk.
Artık duruşma sırasında hakim bana "Mihrak" derse hiç şaşırmam

Çeber davasında avukatlara suçlama
Müdahil avukatların tutumunu gerekçe göstererek Çeber davasından çekilmeyi talep neden 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu isteği reddedilirken, üst mahkeme avukatları suçlayan bir açıklama yaptı.
NTV
Güncelleme: 19:20 TSİ 19 Mart. 2009 Perşembe

İSTANBUL - Engin Çeber'in Metris Cezaevi'nde işkence ile ölümüyle ilgili davaya bakan Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, davadan çekilme talebi kabul edilmedi.

Çekilme kararının yasaya uygun olup olmadığını değerlendirmesi gereken üst mahkeme ilginç bir karara da imza attı. Müdahil avukatların suçlandığı kararda, bir kısım mihrakların siyasi ve ideolojik hesaplar içine girdikleri savunuldu.

14 Ağır Ceza Mahkemesi, Engin Çeber'in Metris Cezaevi’nde işkence sonucu ölümüyle ilgili davada, müdahil avukatların tutumunu gerekçe göstererek çekilme talebinde bulunmuştu. Karar bir üst mahkeme tarafından yerinde bulunmadı.
Haberin devamı ↓reklam

Çekilme kararının hukuka ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkin karar vermesi gereken mahkeme heyetinin, müdahil avukatları suçlayarak ilginç bir değerlendirme yaptı.

15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı şöyle:

Bu tür davalarda sıkça rastlandığı üzere, yargılamayı hukuk boyutundan çıkarıp siyasi zemine çekmek isteyen bir kısım mihrakların, mahkeme heyetine baskı kurma yoluna gittikleri bilinmektedir. Yargılamanın bir an önce bitmesine engel olarak, siyasi ve ideolojik hesaplar içine girdikleri, mahkeme heyetinin buna izin vermemesi üzerine de mahkemenin tarafsızlığı konusunda iddialarda bulundukları görülmüştür. İddialar tamamen yersiz ve mesnetsizdir. Dosyadan çekilmeyi gerektirecek herhangi bir neden yoktur.

Alıntı:
...bir kısım mihrak...

Mahkemedeki yargıçların (hem de Heyet halinde) verdiği karardaki bu "bir kısım mihrak" nitelemesi hukuksal değil SİYASAL nitelemedir.

Yargıçların "hükumet eyleme" durumunun kanıtıdır.

Aslında hukuk düzeninde, YARGICA YASAK OLAN BUDUR.

Ömer Kavili
Hukukçu

" Hak, huk, HUKUK; Gak, guk, GUGUK ! "
Old 24-05-2009, 15:31   #24
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Duruşma sırasında mahkeme başkanı, tutuklu sanıklardan Günyel ile Karaçelik’in kelepçesiz olarak duruşma salonuna alındığını tutanağa geçirdi.

Karaçelik’in, “Benim ayakkabım da ayağımda değil, çıkarttım. Bu hususu da tutanağa geçirin” demesi zerine avukatı Ömer Kavili de araya girerek, müvekkilinin beyanının tutanağa geçirilmesini talep eti. Hakim Ali Belen, bu talebi tutanağa geçirtti, ancak sanığın ayakkabısını çıkartmasının ya da çorapla durmasının esasa etkisi olmadığını bildirdi.


Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Söylenmesi gerekenler söylenmiş de benim kafama takılan bişey var...

Merakımdan soruyorum, buna neden gerek görüldü? Hadi diyelim Sanık böyle birşey talep etti; siz bunda ne gibi bir fayda gördünüz ki müdahale ederek tutanağa geçirtme ihtiyacı hissettiniz?

Değerli meslektaşım,

Sanık müdafii (savunmanı) avukat, bağımsız savunma makamını temsil eder.

Savunma makamı bağımsız olup, savunma stratejisini özgürce ve kendisi belirler.

Esas hakkındaki savunma aşamasında, savunma argümanı olarak kullanmayı düşündüğümüz ve yargılamada sanıklara yapılan uygulamanın kanıtı niteliğindeki bir durumun tutanağa yazdırılması isteğimiz idi.

Çünkü, sanıkların çıplak ayaklı olduğu, herkesin ayakkabısının içinde bile ayaklarının üşüdüğü soğuk bir ortamda sanıkların ayakkabısız ve çorapsız olduğu, bizlerin (salonda bulunan ve insan olduğunu unutmamış herkesin) gözlerinin önünde olan bir durum saptaması niteliğinde idi.

Savunma stratejisi açısından tutanağa yazılmasını gerekli gördüğümüz bu durum, iddia makamındaki kamu memurunun "kes sesini ulan" vecizesini söylediği konuşmadan ayrı idi.

Tüm bunlara karşın, savunma makamındaki müdafilere yönelik olarak, iddia makamındaki kamu memurunun önce o lafı etmesi ve sonra ise İNKAR etmesi çarpıcıdır.

O sıradaki yargıcın hukuksuzluğu örtme sonucunu doğuran, durumu geçiştirme çabası görülmeye değerdi.

Hukuk, hukuk, illa da HUKUK.

Ömer Kavili
Hukukçu

" Hak, huk, HUKUK; Gak, guk, GUGUK ! "
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Boşanma Davası Açılınca Duruşma Günü Ne zaman Belirlenir,Duruşma Ne Zaman Yapılır? konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 05-12-2007 16:15
Subaya 'eş kriteri' tartışma yarattı Seyda Hukuk Haberleri 0 16-11-2006 11:21
Ve tanrı kadını yarattı obaykan Site Lokali 5 06-09-2006 13:33
Ve Tanrı İnsanı Yarattı..... canan ysr Site Lokali 0 27-03-2002 15:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09846401 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.