Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Günlük Hukuk Haberleri

Yanıt
Konu Notu: 49 oy, 4,82 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-07-2009, 10:23   #61
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
Olayda ki gerçek durumu hepimiz biliyoruz.ortada bir suç var.inkar edilemez ancak bu olayla o kadar çok ilgilenildi ki ATK sonunda bu raporu vermek zorunda kaldı!

O zaman şöyle de denebilir:
Belki de tam tersine, olası baskı sonucu verilen ilk rapor öyle tepki yarattı ki, sonra gerçek durumu yansıtan bu raporu vermek zorunda kaldılar.
Old 16-07-2009, 11:03   #62
uye8490

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
Sizce ATK tarafından 4 yaşında bir erkek çocuğunun ruh sağlığı bozulmamıştır raporu mu doğru, yoksa rızası ile bu şahısla birlikte olan ancak medyanın yoğun baskısı sonucu sonunda verilen bir rapor mu?

Olayda ki gerçek durumu hepimiz biliyoruz.ortada bir suç var.inkar edilemez ancak bu olayla o kadar çok ilgilenildi ki ATK sonunda bu raporu vermek zorunda kaldı!

İki yanlıştan bir doğru çıkartamayız.
Tıp bilimine yabancıyım.Ama bu yabancılığım bu şekilde bir travma yaşamış olan çocuklarda ruh sağlığının bozulup bozulmadığı konusunda beni asla tereddüte düşürmez.Böylesi bir travma yaşanmışsa ,bu travmanın izleri o çocuğun belleğinden ,yüreğinden kolay kolay silinemez.

Bu arada yanlış mı okudum?On dört yaşındaki bir çocuğun dedesi yaşındaki biriyle birlikteliğinde rızanın varlığına inanıyor musunuz?Şekli olarak böyle bir rıza varsa da sizce ne kadar sağlıklıdır.Yapılan eyleme bir meşruiyet zemini kazandırır mı?
Old 16-07-2009, 11:30   #63
Av.Barış

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
O zaman şöyle de denebilir:
Belki de tam tersine, olası baskı sonucu verilen ilk rapor öyle tepki yarattı ki, sonra gerçek durumu yansıtan bu raporu vermek zorunda kaldılar.

hangi raporun doğru olduğunu bilmiyoruz.ilk rapor baskı olmadan verilmişti.ikincisi malum
ancak medyanın rolünü unutmamak lazım.medya her zaman gerçeği yansıtamamaktadır.
Old 16-07-2009, 11:37   #64
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Barış
hangi raporun doğru olduğunu bilmiyoruz.ilk rapor baskı olmadan verilmişti.ikincisi malum
ancak medyanın rolünü unutmamak lazım.medya her zaman gerçeği yansıtamamaktadır.

İlk raporun baskı olmadan verildiğini, ikincinin baskı sonucu verildiğini nereden biliyorsunuz? Elinizde buna dair delil varsa neden suç duyurusunda bulunmuyorsunuz?
Sanığın bir medya mensubu olduğunu unuttunuz mu?
Old 16-07-2009, 11:37   #65
Av.Barış

 
Varsayılan ’Abi’ ekip otosundan kaçtı

Etiler’deki Mayadrom Alışveriş Merkezi’nde yakaladıkları "Abi" lakaplı uyuşturucu satıcısını ellerinden kaçırdıklarını üstlerine bildirmeyip, tutanak tutmadıkları iddia edilen 1’i başkomiser 7 polis memuru hakkında dava açıldı.

Tutuklanan Başkomiser M.E. ile polis memurları E. A, H. D, A. K, M K, A A ve M. G’in görevi kötüye kullanmaktan 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapisleri istendi. Başkomiser E’ye rüşvet vermek suçundan da 3 yıldan 10 yıla kadar hapsi talep edildi.
Kelepçe bozuk

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianameye göre Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli Başkomiser M. E, 11 Haziran’da bir ekibi uyuşturucu madde ticareti şüphelisi "Abi" lakaplı kişinin yakalanması için Mayadrom’a gönderdi. Polis memurları E. A ile A. K. şüpheliyi yakaladılar. Polisler, C. G sahte kimliğini kullanan şüpheliye bozuk olduğu için kelepçe takamadılar. Araç da küçüktü. Polis memuru Mehmet Güneş’i arayarak araç getirmesini istediler. Ancak şüpheli araçta yalnız kalınca kaçtı. Başkomiser E, şüpheliyi kaçıran polis memurlarına, "Bu olayı kimseye izah edemeyiz" diye kızıp arama talimatı verdi. Şüpheli bulunamadı. Polis memurları o gün olaya ilişkin tutanak tutmadı.

Ertesi gün olaydan bahsetmeden şüphelinin kimliğinin ve ikametinin tespitinin mümkün olmadığı yönünde tutanak tutuldu.

Polise rüşvet teklif etti

Olaydan sonra Başkomiser E, lojmanına çağırıp görüştüğü aynı birimdeki Tahkikat Amiri H. Se’den Mayadrom’a ekip göndermemesini isteyerek, 1500-2000 dolar rüşvet vermeye çalıştı, "Ben sana iki gün sonra ’Abi’nin ismini ve yüklü miktarda para vereceğim" dedi. E, savunmasında şüphelinin kelepçe takılmaya çalışıldığı sırada istifra etmek için kapıyı açtığı sırada kargaşa yaşandığını ve bu sırada kaçtığını söylemişti.

Hürriyet
Old 16-07-2009, 11:37   #66
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Ben olaya biraz farklı noktadan bakıyorum.

Raporun içeriğini tam olarak bilmediğimiz gibi değerlendirme yapacak kadar teknik bilgiye sahip bulunmadığımız açıktır.

Bu itibarla;raporu değerlendirmemiz zaten yanlış olur.

Sorun, bir hukukçunun detayı bilmeden verilen raporun baskı sonucu verildiğini peşinen ve "ön yargı ile" dile getirmesindedir.

Mahkemeler "yargı" merciidir. "Ön yargı" nın yargı ile ilgisi yoktur.

Yapılan yorumlar peşin hükümlü ve ön yargılı olduğu için,yargı görevlilerine yakıştıramıyorum.
Old 16-07-2009, 15:54   #67
Academic

 
Varsayılan

STK ve Medya demokrasilerde önemli güçtür ve halkın demokratik tepkilerini ortaya koymada bir araç olduğu kadar demokratik sistemin daha iyi işlemesi için de gerekli düzenlemelerin yapılması için itici güçtür. Bunun yargıya müdahale ya da ATK nun verdiği rapor için baskı yaratması olarak nitelendirilmek yerine demokratik bir düzen için doğal karşılanması gerekir. Gelişmelerin kendi kendilerine olmasını bekleyemeyiz. Bu vesile ile ATK nun da yapısı ve işleyişi sorgulanmış ve çocuk psikiyatristinin bulunmadığı belirtilen kuruma atama yapılmıştır.Umarım mağdur çocuğun ruh sağlığındaki bozulmanın tespitinin istenmesine dair yasa hükmünün değişmesi ve bunun peşinen kabulüne ilişkin yasal düzenleme de en kısa zamanda gerçekleştirilir de bu yanlıştan dönülür. Bu tepkiler sayesinde böyle göz önünde bulunmayan vakalara da olumlu yansımasını bekliyoruz.

Saygılar.
Old 16-07-2009, 17:35   #68
üye18721

 
Varsayılan İmzanızda Mutlaka İsminizi Kullanın

İmzanızda Mutlaka İsminizi Kullanın

Kriminalistik uzmanı Seyfettin Arıkan’dan sahte imzaya karşı uyarı: “İmzanızda mutlaka isminizi kullanın”

30 yıllık avukat 40 yıllık bilirkişi olan ve aynı zamanda polis akademisinde ders veren Seyfettin Arıkan, stajyer avukatlara “İmzanızda mutlaka yazı karakteriniz bulunmalı” uyarısını yaptı:

“Biz isim yazmayı imza olarak kabul etmiyoruz. İmza ne kadar karışık olursa imzanın sahteliği o kadar zordur düşüncesine sakın kapılmayalım. Ne kadar karışık olursa, imzanın taklidi o kadar kolaydır. Çünkü sizin yazı karakterinizi içermez. İmzanın sahteliğini tespit edersiniz ama imzanın kim tarafından ortaya atıldığını çıkarabilmeniz için imzada yazı karakterinin bulunması lazım. Bir tek a harfinde bile bizim gördüğümüz 12 karakter var.“


Staj eğitim merkezince düzenlenen Avukatlıkta özel uygulama alanları konferans dizisinin 4.üncüsünün konuğu olan Emniyet Müdürlüğü Kriminalistik uzmanı Arıkan, genç avukatlara sahte imzalar konusunda detaylı bilgiler verdi.

Bir inceleme olduğu zaman bilirkişi tayin edildiğinde mutlaka ihtisasının sorulması gerektiğine dikkat çeken Arıkan, üç türlü imza incelediklerini belirterek şunları söyledi:

“ Gerçekte atılıp da inkar edilenler, inkar etme kastı ile değiştirilerek atılanlar ve sahte imzalar. Bunlardan ilk ikisi imza sahibi, 3.üncüsünü ise bir başkası atıyor. Sahte imzayı da ancak doktorların uzmanlık alanı gibi bir kriminalistik bölümünden bir grafoloji uzmanı inceleyebilir. Taklit imzalar bir uzmanın gözüne bağırır. Özellikle kağıt ve kalemlerin çok önemli rolleri var. Tükenmez kalemin bilyasının üzerinde mürekkep birikir. Biz imza atmaya başladığımız zaman belli yerlerde küçük noktalar oluşur. Eğer kağıt üzerinde oynama yapılırsa kağıt üzerindeki kolaj maddesi kalkar ve mürekkep o bölgeye dağılır.”


Arıkan, kopya imzaların da kolaylıkla tespit edildiğini söyledi:

“Özellikle fotokopi şeklinde renkli kalemlerle atılan imzaları rahatlıkla tespit ediyoruz. Çünkü imza attığınızda belgenin arkasına izi çıkar. Ama fotokopi olduğu zaman bu izi göremezsiniz.”

www.Ankarabarosu.org.tr
Old 16-07-2009, 19:16   #69
BaharB

 
Varsayılan

Aynı sözleri tekrar etmemek bakımından Sayın Dikici’ye tamamen katıldığımı belirtmekle birlikte;
Basının somut olayda çeşitli politik, ekonomik vs. nedenlerle ATK veya yargıyı etkilemeye çalıştığı mutlak bir doğru dahi olsa, bu durumu demokratik toplumun güvencesi olan “ifade / halkın haber alma özgürlüğünün” getirdiği (kabul edilebilir) bir risk olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü Sayın “Academic” in belirttiği hususlar somut bir toplumsal fayda olarak önümüzde durmaktadır. Aksi halde özgürlükleri feda etmenin maliyeti daha ağır olacaktır. Bu nedenle basının “tukaka” yapılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Ama birileri birilerini etkilemiş ise, etkileyenden ziyade etkileneni eleştirmek daha doğru olacaktır.
Old 17-07-2009, 14:29   #70
Av.Barış

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
İlk raporun baskı olmadan verildiğini, ikincinin baskı sonucu verildiğini nereden biliyorsunuz? Elinizde buna dair delil varsa neden suç duyurusunda bulunmuyorsunuz?
Sanığın bir medya mensubu olduğunu unuttunuz mu?

Sanığın daha öncede radikal söylemlerinden dolayı nefret edilen bir kişiliğinin olduğu ve sadece islamcı grupta olduğunu unutuyorsunuz herhalde.
Bildiğiniz gibi bizim medyamız 2 başlı olarak görünmektedir.Karşı görüşü benimseyen bir medya grubunun eline böyle bir koz geçmişken bunu değerlendirmemek olur mu? Dikkat ettiyseniz hep muhalif gruplardan bu tür söylemler çıkmıştır.

Yoksa siz hala medyanın tarafsız ve tek görüşlü olduğuna inanan kişilerden misiniz?

Sayın Aladağ,
Sanığın hangi basın grubuna dahil olduğuna ve bu söylemleri ortaya çıkartıp en çok hangi medya grubunun bu olay üzerine gittiğine ilişkin de delil isteyip suç duyurusunda bulunmamı isteyecek misiniz?


İsteyecekseniz mensubu bulunduğu gazetenin bu olayla ilgli görüşlerini yansıtan yazılarını gazete sayfalarında çok rahat bir şekilde bulabilirsiniz.
Old 17-07-2009, 17:24   #71
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın Av.Barış,
Sorularıma sorularla yanıt vermişsiniz. Raporun baskı ile verildiğini iddia eden ben değilim. Oysa siz bunu birkaç mesajınızda yazmıştınız. Bence bu şekilde düşünen bir hukukçunun, düşüncesinde samimi ise suç duyurusunda bulunması gerekir. Bu nedenle size sordum.
Bu arada doğumgününüz kutlu olsun; adil bir dünyada nice mutlu yıllar dilerim.
Old 17-07-2009, 19:49   #72
Av.Barış

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ

Bu arada doğumgününüz kutlu olsun; adil bir dünyada nice mutlu yıllar dilerim.

Teşekkür ederim sayın Aladağ.
Old 27-07-2009, 07:58   #73
Av.Barış

 
Varsayılan Barodan harç tepkisi

Çanakkale Barosu Başkanı Tülay Ömercioğlu, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın, ekonomik tedbirler kapsamında avukat harçlarında kısıtlamaya gidileceği yönündeki açıklamasına tepki gösterdi.

Baroların yargıdan çok cüzzi bir harç aldığını dile getiren Avukat Ömercioğlu, “Devlet savunma hakkını barolara vermiş. Sosyal durumu iyi olmayan vatandaş barolara geliyor. Bunların savunulmasını tayin edilen meslektaşlarımız sağlıyor. Bu harçların kesilmesi, savunma hakkının insanların elinden alınması anlamına gelir” diye konuştu.

Milliyet
Old 27-07-2009, 08:16   #74
Av.Barış

 
Varsayılan Ekonomik Şiddet Boşanma Nedeni

Yargıtay Genel Kurulu, bir kadının maaşına el koyup çay parası dahi vermeyen, kırılan bir çay bardağının bile hesabını soran kocası aleyhine açtığı boşanma davasını onadı. Koca tazminat ve mahkeme masraflarını da ödeyecek

Ankara 8. Aile Mahkemesi, bir ilke imza atarak, Adalet Bakanlığı’nda çalışan bir çiftin boşanma davasında, kadının kocasından “ekonomik şiddet” gördüğü gerekçesiyle kadın lehine boşanma kararı verdi. Kadının maaşına el koyan, çay parası dahi vermeyen kocanın tazminat ödemesine ilişkin karar, koca temyize gidince Yargıtay’dan döndü.
Ancak Aile Mahkemesi hâkimi Eray Karınca kararında direnince karar yeniden yüksek yargıya gitti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da mahkemenin kararını onadı.
Dava konusu olay şöyle gelişti:

Davacı kadının iddiaları
34 yıllık evli olan ve Adalet Bakanlığı’nın farklı birimlerinde çalışan M.Ö. ile S.Ö. maddi konularda anlaşmazlık yaşadı. Bir süre önce emekliye ayrılan kadın, çalışırken emekli aylığı bağlanınca da kocası M.Ö.’nün gelirine el koyduğunu, kendisine çay parası dahi vermediğini iddia etti.
Ankara 8. Aile Mahkemesi’nde görülen davada kadın, “kendisini hastalığı döneminde otomobiliyle hastaneye götürmediğini, ilgi göstermediğini, hastaneye giderken üzerinde bir taksiye verecek kadar para bulunmadığını, içeceği çay parasını hesaplamasına neden olduğunu, eşinin kırılan bir çay bardağının bile hesabını sorduğunu, parasını kendisinin kullanmak istemesi durumunda ise davalının ‘herkes kendi ihtiyacını karşılayacak’ dediğini” iddia ederek, kocasından boşanmak istediğini belirtti.
Mahkeme, boşanmaya karar verirken, maddi baskı yaparak “ekonomik şiddet” uyguladığı kanaatine vardığı kocanın 2 bin 500 TL tazminat ile dava masraflarını da ödemesine hükmetti.

Tutumluluk gerekçesiyle ret
Ancak koca M.Ö. temyiz başvurusu yapınca, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “şiddetin ispatı olmadığı” gerekçesiyle kararı bozdu. Dairenin 1. Başkanvekili Zeki Akar bozma gerekçesinde şöyle dedi:
“Emekli olan iki küçük memur çalıştıkları dönemde yaptıkları tasarruflar ile ev, yazlık ve otomobil sahibi olmuşlardır. Ankara’da kendi evlerinde oturmaktadırlar. Eğer bu evi yaptıkları tasarrufla almamış olsalardı ayda asgari 500 TL kirada oturmak zorunda kalacaklardı. Yani emekli maaşlarının yarısını ev kirası vereceklerdi. Kalan parayla zor geçineceklerdi. Tutumlu olmalarını yadırgamak ve bunu boşanma sebebi saymak mümkün mü? Tabii ki değil.”
Karar, yeniden yerel mahkemeye döndü, hâkim Eray Karınca ise ilk kararında direndi ve Yargıtay’a yeniden gönderdiği gerekçeli kararında şöyle dedi:

‘Erkeğin cimriliği somut’
“Bu durumun aynen gözün morartılması, kolun bacağın kırılması gibi gözlenmesi olanaklıdır. Yargıtay’la aramızdaki temel ayrılık her ne kadar ilk bakışta ispat hukukuna ilişkin gibi gözükmekteyse de özde fiziksel şiddete yoğunlaşılıp ekonomik şiddetin gözden kaçırılmasından kaynaklanmaktadır...
Davacı kadının hastalığı döneminde taksi parasını dahi ödeyememesi, davalı erkeğin cimriliği nedeniyle onu otomobiliyle hastaneye götürmeyişi, tanıkların somut ve görgüye dayalı bilgileridir.
O halde, uzun yıllar eşinin aşırı hesaplı ve cimrilik ölçüsündeki tutumluluğuna dayanmak zorunda kalan kadının, ekonomik ve sosyal alanda özgür ve rahat yaşamak ve ekonomik şiddetten kurtulmak için açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği inancıyla önceki kararımızda direnilerek, aşağıdaki yargı kurulmuştur.”

Örnek bir karar
Karar bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. 13 Mayıs tarihinde davayı karara bağlayan Yargıtay Genel Kurulu, Ankara 8. Aile Mahkemesi’nin kararını onadı. Böylece “ekonomik şiddet”e dayalı boşanma davasında örnek bir karar, Türk hukuk sisteminde yerini almış oldu.
Old 28-07-2009, 09:30   #75
didem kunal

 
Varsayılan

Akrabalık dışı nakiller durdurulsun çağrısı



Ali DAĞLAR 28 Temmuz 2009



Haberler Anında Cebinizde Hürriyet Mobil

Haberler Anında Bilgisayarınızda Haber Alarmı

Haber Kaçırmaya Son Hürriyet Mind

Sitene Haber Ekle Kazan Bumerang

Organ mafyasının etik kurulu atlatabilmek için böbreklerini satın aldığı kişilerin, bir evde haftalarca baş başa yaşamalarını sağladığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Bilimsel Danışma Kurulu son toplantısında, “Daha sıkı denetimler yapılana kadar akraba olmayan canlı vericili nakiller durdurulsun” çağrısında bulundu.

GEÇTİĞİMİZ ay Antalya’dan başlayıp dokuz ile yayılan operasyonlarla gündeme gelen organ tacirlerinin, izledikleri akıl almaz yöntemlerle hem etik kurullarını, hem de Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’ni rahatça aştıkları ortaya çıktı.

Çetenin böbreklerini satın aldığı kişileri, “akraba olmayan donörler arasında makul süreli bir tanışıklık ve samimiyet” arayan etik kuruldan geçirebilmek amacıyla bir evde haftalarca baş başa yaşamalarını sağladığı anlaşıldı. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakil Merkezi’nden Doç. Dr. Alihan Gürkan, etik kurulların da sahte yöntemlerle aşılır hale geldiğini vurguladı. Türkiye’de devlet, üniversite ve özel olmak üzere 40 canlı organ nakil merkezi bulunduğunu hatırlatan Gürkan, “Akraba olmayan donörlerin etik kuruldan geçmesi için, canlı organ nakli yapan özel ve resmi merkezler kendi etik kurullarını oluşturuyor. Akrabalara gelince, kardeşlerin tarla pazarlığıyla birbirine böbrek sattığına tanık oluyoruz. Nüfus cüzdanı sahteciliği dahil, türlü sahtekarlıklarla etik kurullar kandırılmaya çalışılıyor” dedi.

Bilimsel Danışma Kurulu son toplantısında çareyi, Sağlık Bakanlığı’na “akrabalık ilişkisi olmayanlara da canlı nakil imkanı veren” 2004 tarihli yönetmelikten geri adım atılarak, “Akraba olmayan canlı vericili nakiller durdurulsun” çağrısı yapmakta buldu. Bu çağrı, 7 kurul üyesinden biri olan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakil Merkezi sorumlusu Doç. Dr. Alihan Gürkan’ın teklifiyle rapora girdi. Doç. Gürkan, “Daha sıkı denetim şartları oluşturuncaya değin bu konu askıya alınmalı. İsteğimiz, beyin ölümü olan vatandaşlarımızın bağışlarıyla bu kara pazarı, bu insanlık suçunu ortadan kaldırmak” diyor.

Yaşayanlardan değil ölenlerden organ alınmalı

KARA pazarı organ açığının beslediğini vurgulayan Gürkan’ın tespit ve çözüm önerileri şöyle: “Bugün 55 bin civarındaki böbrek hastası sayısı, yılda yüzde 5-10 artıyor. Beyin ölümü olmuş kişilerin yaptığı bağışsa yılda 300-400 civarında. 75 milyonluk Türkiye için hiçbir şey. Bizim organ nakli sorunumuzu çözmemiz için, bunun yılda 3000-4000 olması gerekiyor. Bu açığı insanlar, canlı vericiler kapatıyor. Biz aslında tıp etiğine aykırı bir iş yapıyoruz; tamamen sağlıklı birini kendi isteğiyle operasyona tabi tutuyoruz. İsteğimiz yaşayan kişileri bağış yapmaktan kurtarmak. Tek çözüm, tıbben hayatını kaybetmiş kişilerin organlarının devlet eliyle teşvik ve sağlık güvencesiyle bağışlanmasını sağlamak.”
Old 31-07-2009, 11:26   #76
Av.Barış

 
Varsayılan

Bürokraside 421 belge kalkıyor, 215 noter onayı bitiyor

Bürokrasiyi azaltmak için önemli bir adım daha atıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, “170 yönetmelikte değişiklik yapıldı. 46 yetki merkezden taşraya, 26 yetki valilik ve bölge müdürlüğünden alt kademelere devrediliyor. 421 değişik belge işlemden kaldırılıyor ve 215 hizmette de noter onayı kalkıyor” dedi.

BÜROKRASİNİN azaltılması ve işlemlerin basitleştirilmesi başlığı altında 170 yönetmelikte değişiklik yapıldı ve 46 yetkinin merkezden taşraya, 26 yetkinin de valilik ve bölge müdürlüğünden alt kademelere devredilmesinin yolu açıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in verdiği bilgiye göre, 421 belge işlemden kaldırılıyor ve 215 hizmette noter onayı gereği bitiyor. Dinçer, “Bürokrasinin Azaltılması İşlemlerinin Birleştirilmesi Çalışmaları ve Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik”in ayrıntılarını anlattı.

‘Issız ada’ geyiği

Dinçer, artık resmi işlemlerde vatandaşlardan çok sayıda belge istenmesinden vazgeçildiğini belirterek, “Düzenleme ile artık biz uluslararası alanda mizah konusu olmaktan kurtulacağız. ‘Issız adalara düşerseniz yanınıza ne alırsınız?’ diye sorulduğunda Türkler artık, ‘Nüfus cüzdanı sureti, 6 fotoğraf ve ikametgah ilmühaberi’ demeyecekler” dedi. Dinçer, yetki devri çerçevesinde, merkez teşkilatında üst makamlardan alt makamlara, merkez teşkilatı birimlerinden taşra teşkilatına, taşrada üst makamlardan alt makamlara, merkez ve taşra teşkilatından mahalli idareler ile özel sektöre ve sivil toplum kuruluşlarına yetki devri yapıldığını belirtti.

Beyana güven esası

Vatandaş beyanına güveni esas alındıklarını bildiren Dinçer, zorunlu olmadıkça belgelerin istenmemesi, gereksiz belgelerden vazgeçilmesi, idarenin başvuru sahibinden daha önce istediği belgeleri yeniden istememesi, diğer idarelerin elektronik ortamda paylaşıma açtığı bilgi ve belgeleri istememesine yönelik düzenlemeler de yapıldığını ifade etti. Dinçer, kurum içi ve kurumlar arasında yapılan yazışmaların, işlemlerin uzamasına ve vatandaşa hizmet sunumunun gecikmesine yol açtığını anımsatarak, gereksiz yazışmaların kaldırılacağını, süreçlerin kısalacağını söyledi.

1 milyar lira tasarruf

Türkiye’de yılda 15 milyon sabıka kaydı istendiğine, 38 milyon nüfus kaydı örneği verildiğine dikkati çeken Dinçer, bundan sonra sadece TC kimlik numarasının isteneceğini, kurumların da sabıka kaydını vatandaştan değil, savcılıklardan talep edeceğini anlattı. Ömer Dinçer, işlemelerin kısaltılmasının insanları hayatlarından bezmekten kurtarmanın yanı sıra, sadece nüfus cüzdanı örneği, ikametgah, sabıka kaydı, sağlık kurulu raporu, noter onaylı fotokopiler gibi belgelerin işlemden kaldırılmasıyla da yılda 1 milyar 13 milyon 45 bin TL tasarruf sağlanacağını kaydetti. Dinçer, çalışmanın gereksiz kağıt kullanımına son vermesi sayesinde de yılda 12 bin 489 ağacın kesilmekten kurtulacağını söyledi.

İş yeri ve işçi bildirimi sadece SGK’ya yapılacak

ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde bürokrasinin azaltılmasına yönelik yeni bir düzenleme hakkında da gazetecilere bilgi veren Bakan Ömer Dinçer, iş yeri ve işçi kayıtlarının bakanlığa bağlı Çalışma Genel Müdürlüğünde ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nda (SGK) ayrı ayrı tutulduğunu anlattı. Aynı bakanlıkta, aynı işle ilgili iki ayrı kaydın tutulmasının bazı sorunları beraberinde getirdiğini anlatan Dinçer, mükellefin, işçinin kaydını SGK’ya bildiriyorken Çalışma Genel Müdürlüğü’ne bildirmediğini, bu nedenle aynı bakanlıkta üretilen bilgilerin birbirini tutmadığını belirtti. Dinçer, bakanlık olarak bu sorunun önüne geçmek, formaliteleri azaltmak ve daha geçerli bilgiler üretmek için bu konudaki kayıtların 1 Ağustos’tan itibaren sadece SGK tarafından tutulacağını kaydetti. Yeni düzenlemenin iş yeri bildirimi yapmayan mükelleflerin iş gücü kayıtlarını yapmalarına olanak vermediğini belirten Dinçer, bu durumun yeni iş yeri ve işçi bildirimleri için bakanlık birimlerine yoğun başvuru gelmesine yol açtığını söyledi.

Hurriyet
Old 26-08-2009, 10:00   #77
Av.Barış

 
Varsayılan

Avukatlar görev almadı, tecavüzcüler serbest!

Baroda görevli avukatların ‘yol harçlarını alamadıkları’ için görev almayı reddetmeleri, İstanbul Kartal ve Maltepe’deki 2 tecavüz suçlusunun serbest bırakılmasına neden oldu.

Gazete Habertürk'te Turhan Arslanoğlu imzası ile yeralan habere göre. Kartal Soğanlık’ta 15 yaşındaki C.C. 7 yaşındaki M.A.B.’yi bıçak tehdidiyle boş bir binaya götürerek, iki kez tecavüz etti. Polis, tecavüzcünün daha önce de, okuduğu okulun tuvaletinde 2 çocuğa tecavüz girişiminde bulunduğunu tespit etti.

Yakalanan C.C. yaşının küçük olması nedeniyle ifadesi alınmadan savcılığa çıkarıldı. Mahkeme, ifadesinin avukat nezaretinde alınması gerektiği için İstanbul Barosu’ndan avukat talep etti. Ancak avukat gelmedi. C.C. de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

‘HAKKI KISITLANDI’ Maltepe’de de geçtiğimiz ay 21 yaşındaki M.B. kiracılarının 4 yaşındaki kızı N.A.’ya tecavüz etti. Girne Mahallesi’ndeyaşanan olayın ardından gözaltına alınan M.B. adliyeye çıkartıldı. Ancak M.B.’nin duruşmasına da avukat gelmedi. Tecavüzcü M.B. ‘savunma hakkı kısıtlandığı için’ serbest bırakıldı.

hürriyet
Old 26-08-2009, 10:07   #78
Av.Barış

 
Varsayılan

Sahte ürün tesbiti yapan avukatı linç edeceklerdi


Antalya'nın Alanya ilçesinde imitasyon olarak satılan ürünleri tespit etmek için gelen bir spor giyim firmasının (Adidas) avukatı Ali Akyol, sahte ürün tespitine gittiği bir mağazada saldırıya uğradı.Linç edilmek istenen avukat, bir banka şubesine sığındı.

Alanya Hükümet Caddesi üzerinde daha önceden tespitini yaptığı 4 mağazaya giderek, dünyaca ünlü bir spor giyim firmasının imitasyon ürünlerini sattıklarına dair tutanak tutmak isteyen avukat Ali Akyol, esnafın tepkisine rağmen tutanak tutmaya devam etmek isteyince saldırıya uğradı. Linç edilme korkusu yaşayan avukat,İş Bankası Çarşı Şubesi´ne girerek, 155´i arayıp polisten yardım istedi. Bu sırada çevredeki esnaf da banka şubesi önüne toplanıp, avukata tepki gösterdi. Yardım talebi üzerine bankaya gelen polis ekipleri esnafı dağıtamayınca, takviye kuvvet ve Çevik Kuvvet ekibinden destek istedi. Takviye ekipler ve çevik kuvvet ekibinin gelmesiyle sinirli esnaf güçlükle dağıtılırken, avukat Akyol polis aracıyla bankadan çıkarılarak olay yerinden uzaklaştırıldı.

Milliyet
Old 22-09-2009, 12:06   #79
Av.Barış

 
Varsayılan Ölümde ‘bölge’ kriteri

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, taş atan kalabalığa yedi kurşun sıkarak bir kişinin ölümüne neden olan askere, “bölgenin de özellikleri” gerekçesiyle ceza verilemeyeceğine hükmetti. YARSAV Başkanı ve Yargıtay Savcısı Eminağaoğlu askerin cezalandırılmasını istemişti

Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK), tartışma yaratacak bir karara imza attı. Kurul, Siirt’te, askeri araca taş atan kalabalığa, tam otomatik silahla yedi kurşun sıkan ve bir kişinin ölümüne neden olan uzman çavuşa ceza verilemeyeceğine hükmetti. Kurul, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, “havaya ateş etmeliydi” kararına karşılık olarak “bölgenin özellikleri” gerekçesini öne sürdü.
Siirt’te 2005’te içinde iki jandarma erinin de bulunduğu askeri bir jiple Jandarma Özel Harekât Tabur Komutanlığı’ndan ayrılan uzman çavuş G.Y., il merkezinde basın açıklaması yapan 150-200 kişilik bir grupla polis arasında çıkan çatışmanın ortasında kaldı. Kalabalığın bir bölümü G.Y.’nin kullandığı cipe de taş attı ve iki asker hafif yaralandı.

YARSAV’lı savcı
G.Y., uyarılara rağmen saldırı sürünce MP5 tipi silahını aracın yan camından çıkarıp ateşledi. Tek defada kalabalığa doğru 7 kurşun sıkan G.Y.’nin açtığı ateş sonucu Abdullah Aydan yaşamını yitirdi. Siirt Ağır Ceza Mahkemesi, açılan davada G.Y.’nin beraatine hükmetti. Temyiz üzerine karar Yargıtay’a geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına tebliğname hazırlayan YARSAV Başkanı ve Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, beraat kararının bozularak G.Y.’nin cezalandırılmasını istedi.
Eminağaoğlu, ölen Aydan’ın saldırgan kalabalığın arasında olmadığını, yol kenarında durduğunu belirtti. Eminağaoğlu, Aydan’ın durduğu yerde bulunan bir arabanın üzerindeki üç adet kurşun deliğinin yerinin, G.Y.’nin ayaklara ya da havaya doğru değil, öldürücü biçimde ateş ettiğini kanıtladığını belirtti.
Eminağaoğlu, G.Y.’ye taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan hapis cezası verilmesini istedi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi tebliğnameyi yerinde bulmazken beraat kararını onadı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bu karara da itiraz etti. Yine Eminağaoğlu’nun hazırladığı dilekçede, itiraz gerekçeleri şöyle sıralandı:
“Sanık, ateş etmeden önce silahı seri atış konumundan çıkartmadı. Tek seferde 7 atış yaptı. Atış kalabalıkla ilgisi olmayan araçların arkasında bekleyen kişinin ölümünden anlaşılacağı üzere paralel biçimde yapıldı. Jandarma aracı kalabalık tarafından çevrelenmiş değildir. 150-200 kişi olduğu söylenen, ancak, hakkında soruşturma açılan kişi sayısının 37 olmasından dolayı, daha az oldukları anlaşılan kalabalık, aracı çevrelemeden taşlı saldırıda bulundu. Sanık, ateş etmeden önce kalabalığa gerekli uyarıyı yapmadı. Sanık, silah kullanma yetkisini yasaya aykırı biçimde uygulamış, yasal savunma sınırlarını aşmıştır. Sanığın görev icabı, korku, heyecan ve telaşa kapılmadan silah koşullarına uyması gereklidir.”

‘Sınır aşıldı’ ama
Ancak, kurul 18 Mart 2009’da aldığı kararla bu itirazı reddedip dairenin kararını onadı. Geçen hafta yazılarak taraflara tebliğ edilen gerekçeli kararda, sloganlar atan kalabalığın, askeri araca ciddi biçimde zarar verdiği, iki askerin yaralandığı, bu eyleme karşılık savunma hakkı doğan G.Y.’nin gerçekleştirdiği savunmanın, saldırı ile orantılı olmadığı belirtildi. Bu durumda, ancak, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan dolayı sınırın aşılmasının “cezasızlık nedeni” olabileceği belirtildi.

İçtihat olacak
Siirt’in uzun yıllardır terör olaylarının yaşandığı Güneydoğu’da bulunduğuna dikkat çekilen kararda şöyle denildi:
“Ölüme yönelik sözlerle de desteklenen fiili saldırının ağırlığı, uyarılara karşı artarak devam etmesi ile bölgenin özellikleri bütün olarak göz önüne alındığında, yasal savunmada sınırın mazur görülebilecek bir korku ve telaşla aşıldığının kabulü gereklidir.”
Yerel savcılık, yerel mahkeme, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin “Ölen kişi, saldırganlar arasında değildi” tespitine rağmen kurul kararını, ölen kişinin saldırganlar arasında bulunduğu yorumuna dayandırdı.
Yargıtay’ın içtihat niteliğindeki bu kararına göre, kalabalığın silah ya da bıçağa sahip olmadığı, taşlı saldırıda bulunduğu olaylarda, benzer bir korku ve telaş yaşayan güvenlik görevlisinin açtığı öldürücü ateş, ceza nedeni sayılmayacak.

Milliyet
Old 23-10-2009, 11:46   #80
üye18332

 
Varsayılan Kadın avukata 3 kurşun

Denizli Barosu avukatlarından Emine Devrim Topal (33), Çamlık Mahallesi’nde annesinin evinin önünde silahlı saldırıya uğradı.

Topal’a kimliği henüz tespit edilemeyen bir kişi yedi el ateş ederek kaçtı. Mermilerden üçü bacaklarına isabet eden Topal, çevredekilerin çağırdığı ambulansla Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı.
Polis olayla ilgili soruşturma başlatırken, saldırganın Topal’ı işyerinden çıktıktan sonra takip ettiği anlaşıldı. Azmettirici olduğu iddia edilen ismi açıklanmayan bir kişi de gözaltına alındı.
Tedavisi süren Topal, kendisine silahlı saldırıda bulunan kişiyi görse tanıyabileceğini belirterek, “Genç birisiydi” dedi. Saldırganın kendisine gözdağı vermek istediğini ileri süren Topal, “Kabul etmediğim davalarla ilgili olabilir. Daha önce herhangi bir tehdit almadım” diye konuştu.
Denizli Barosu Başkanı Adil Demir, saldırının hangi amaçla yapıldığının henüz belli olmadığını belirterek, “Birisi sanki mesaj verir gibi ayaklarına ateş etmiş. Sağlık durumu iyi. Biz, insan hakları savunucusuyuz. Böyle olaylara taviz veremeyiz. Şahsi bir konu mu, yoksa mesleki bir durum mu araştırılıyor. Henüz belli değil” dedi.
Olayla ilgili soruşturmanın çok yönlü sürdürüldüğü belirtildi.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/ege/
Old 29-10-2009, 22:24   #81
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan Av. Muhteşem PASİN' i Kaybettik!..

İzmir Barosu avukatlarından Muhteşem
Pasin, Manisa'nın Turgutlu ilçesinde
geçirdiği trafik kazasında hayatını
kaybetti.


MANİSA (İHA) - İzmir Barosu avukatlarından Muhteşem Pasin, Manisa'nın Turgutlu ilçesinde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.

Kaza, bu sabah saat 06.30 sıralarında meydana geldi. İzmir'den Uşak istikametine giden Muhteşem Pasin (25) yönetimindeki 35 AR 5692 plakalı otomobil, Turgutlu ilçesine bağlı Çıkrıkçı köyü yol ayrımında sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu Karacaali Çayı Köprüsü korkuluklarına çarparak uçuruma yuvarlandı. Çarpışma sırasında köprünün korkuluk çubuklarından biri genç avukatın karnına saplandı. İzmir Barosu'na bağlı avukat olduğu öğrenilen Muhteşem Pasin, 112 ekibinin yaptığı ilk müdahale

sırasında hayatını kaybetti. Pasin'in direksiyon başında uyumuş olabileceği iddia edildi.

Kaynak : http://www.haberciniz.biz/haber/izmirli-genc-avukat-kazada-hayatini-kaybetti-manisa--
Old 01-11-2009, 17:09   #82
H.Bülent Güvençalan

 
Varsayılan Avukata saldırı serbest

Alıntı:
Yazan Av.S.B.Akyüz
Denizli Barosu avukatlarından Emine Devrim Topal (33), Çamlık Mahallesi’nde annesinin evinin önünde silahlı saldırıya uğradı.

Topal’a kimliği henüz tespit edilemeyen bir kişi yedi el ateş ederek kaçtı. Mermilerden üçü bacaklarına isabet eden Topal, çevredekilerin çağırdığı ambulansla Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı.
Polis olayla ilgili soruşturma başlatırken, saldırganın Topal’ı işyerinden çıktıktan sonra takip ettiği anlaşıldı. Azmettirici olduğu iddia edilen ismi açıklanmayan bir kişi de gözaltına alındı.
Tedavisi süren Topal, kendisine silahlı saldırıda bulunan kişiyi görse tanıyabileceğini belirterek, “Genç birisiydi” dedi. Saldırganın kendisine gözdağı vermek istediğini ileri süren Topal, “Kabul etmediğim davalarla ilgili olabilir. Daha önce herhangi bir tehdit almadım” diye konuştu.
Denizli Barosu Başkanı Adil Demir, saldırının hangi amaçla yapıldığının henüz belli olmadığını belirterek, “Birisi sanki mesaj verir gibi ayaklarına ateş etmiş. Sağlık durumu iyi. Biz, insan hakları savunucusuyuz. Böyle olaylara taviz veremeyiz. Şahsi bir konu mu, yoksa mesleki bir durum mu araştırılıyor. Henüz belli değil” dedi.
Olayla ilgili soruşturmanın çok yönlü sürdürüldüğü belirtildi.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/ege/

Barolar Birliği saldırı üzerine sitesinde matbu basın açıklamasını yapmıştır. Zaten her saldırıda sadece avukatın isim bilgilerini değiştiriyorlar.Meslektaşlarımız kesin çetelerle işi vardır diye vurulan avukatı suçlamışlardır. Ama Tanrıya şükür sayın Başkanım Adil Bey " İnsan hakları savunucu" olduğumuzu beyan etmiş..Ya bir de olmasaydık...Bu arada Avukata vurmak sevapmış cübbeli hoca açıklamış....
Old 04-11-2009, 05:15   #83
üye31284

 
Varsayılan Avukattan Tuhaf Savunma

Avukattan tuhaf savunma

'Ben erkek değilim ama erkek olsaydım...'

Antalya’da kendisini aldattığını ileri sürdüğü 7 aylık hamile eşini 5 yerinden bıçaklayarak öldüren sanık Suat Dalgakıran, karar duruşmasına çıktı. Dalgakıran’ın avukatı Binnur Türkoğlu, ölen Fatma Dalgakıran’ın, eşini aldattığını öne sürerek, mahkeme başkanına “Ben erkek değilim ama erkek olsaydım, yatağımda başka bir erkeği affetmezdim. Siz de Türk erkeğisiniz. Kararı siz erkeklere bırakıyorum. Ben bir kadınım, bu dava benim değil, sizin davanız” diye konuştu. Sanık Dalgakıran, ağır tahrik indirimi uygulanarak 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.


Kaynak Vatan Gazetesi

Link http://www9.gazetevatan.com/Avukatta...268804/7/Yasam
Old 04-11-2009, 15:25   #84
lawyer_721

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
Avukattan tuhaf savunma

'Ben erkek değilim ama erkek olsaydım...'

Antalya’da kendisini aldattığını ileri sürdüğü 7 aylık hamile eşini 5 yerinden bıçaklayarak öldüren sanık Suat Dalgakıran, karar duruşmasına çıktı. Dalgakıran’ın avukatı Binnur Türkoğlu, ölen Fatma Dalgakıran’ın, eşini aldattığını öne sürerek, mahkeme başkanına “Ben erkek değilim ama erkek olsaydım, yatağımda başka bir erkeği affetmezdim. Siz de Türk erkeğisiniz. Kararı siz erkeklere bırakıyorum. Ben bir kadınım, bu dava benim değil, sizin davanız” diye konuştu. Sanık Dalgakıran, ağır tahrik indirimi uygulanarak 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.


Kaynak Vatan Gazetesi

Link http://www9.gazetevatan.com/Avukatta...268804/7/Yasam
biz de cezasızlık hali veya indirim nedenleri olduğunda bunları dile getiriyoruz. ama avukatın kendini sanık yerine koyarak (özdeşleştirme yaparak) savunma yapması çoğu zaman sorunlu bir savunma oluyor. suçu neşrulaştırmaya kadar gidebilir. ne diyebilirim ki? yine savunma işe yaramış, mahkeme tahrik hükümlerini uygulamış
Old 10-11-2009, 10:10   #85
Av.Barış

 
Varsayılan Yargıda Savaş Çıktı

Adalet Bakanlığı müfettişleri, YARSAV Başkanı ve Yargıtay Savcısı Eminağaoğlu ile Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz’ın meslekten ihraçlarını istedi

Adalet Bakanlığı müfettişleri, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı, Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkındaki soruşturmaları tamamladı. Bakanlık, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “olur” kararıyla, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderdiği soruşturma dosyalarında, Eminağaoğlu ve Kaçmaz’ın 2’şer kez meslekten ihracını istedi. Müfettişler, Kaçmaz ve Eminağaoğlu hakkında birden fazla dosya nedeniyle ceza davası açılması istemiyle de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Adalet Bakanlığı, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda “usulsüz dinleme” incelemesi yaptırtan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘Kayıp Trilyon’ davasında yargılanmasına karar veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz hakkındaki raporda, bir meslekten ihraç, iki yer değiştirme cezası verilmesi talebinde bulundu. Disiplin hükümlerine göre, iki yer değiştirme cezası, bir ihraç kararına denk geldiğinden, müfettişler, Kaçmaz hakkında iki kez meslekten ihraç talebinde bulunmuş oldu. İhraç taleplerini HSYK karara bağlayacak.

Haklarındaki suçlamalar
Müfettişler, Kaçmaz hakkında dört ayrı dava açılmasını da istedi. Adli soruşturma talepli soruşturma dosyaları, Ankara Başsavcılığı’na gönderildi. Buna göre; dosya, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilecek. Mahkeme, Kaçmaz’ın yargılanmasına karar verirse, dosya bu kez Yargıtay’a gelecek ve Kaçmaz, Yargıtay’da hapis cezası istemiyle yargılanacak. Kaçmaz’ın kaç ayrı davada yargılanacağına da ağır ceza mahkemesi karar verecek.
Raporda, Kaçmaz’ın “hürriyeti tahdit, evrakta sahtecilik, izinli, raporlu veya sevkli olmadığı halde görev yerini terk etmek, tavassut sonucu karar vermek ve görevini tarafsız yapamayacağı” iddialarıyla ceza ve disiplin yönünden soruşturulması istendi. Kaçmaz’a “Davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısı uyandırdığı, adli yargı adalet komisyonu ve ağır ceza mahkemesi başkanı sıfatlarına yakışmayacak hareket ve ilişkilere girdiği, mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsi onur ve saygınlığını yitirdiği” suçlamasının yöneltildiği raporda, gazetecilere haber yapmaları için bilgi sızdırdığı da öne sürüldü.
Kaçmaz’ın suç sayılan eylemlerinden bazıları şunlar: “Ergenekon soruşturması kapsamında ele alınan bazı görüşmeler ve eylemler. Okyanus Operasyonu kapsamında telefonu dinlenen bir başsavcıya dinlendiğini bildirmek. Tapu çetesinin serbest bırakılmasında görev suçu işlemek. İstanbul’da ve Bodrum’da olduğu dönemlerde, Ankara’daymış gibi evrak düzenletmek. Gazetecilere, gizli soruşturmalarla ilgili bilgi vermek. Cumhurbaşkanı Gül, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, gazeteci Şamil Tayyar gibi isimlerle ilgili usulsüz işlemlere imza atmak. Basına açıklama yapmak.”

Kaçmaz, karşı dava açıyor
Kaçmaz, ise raporlara karşı idare mahkemesinde dava açacağını belirtti. Eminağaoğlu hakkındaki raporda da 1 meslekten ihraç, 2 yer değiştirme (Disiplin hükümlerine göre, iki yer değiştirme cezası, bir ihraç kararına denk geliyor), 3 adli soruşturma talebinde bulunduğu ortaya çıktı. Adli soruşturmaların gizliliği ihlal, yargıyı etkilemeye teşebbüs ve Dernekler Kanunu’na muhalefet suçlamalarını içerdiği anlaşıldı.
Kaçmaz gibi, Eminağaoğlu hakkındaki talebi de HSYK karara bağlayacak. Bakanlık, Eminağaoğlu hakkındaki ceza davası açılmasını da istedi. Eminağaoğlu hakkındaki bu talep önce Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, sonra Yargıtay tarafından değerlendirilecek. Eminağaoğlu’na, “Davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısı uyandırdığı, sıfatlarına yakışmayacak hareket ve ilişkilere girdiği, mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsi onur ve saygınlığını yitirdiği” suçlamaları yöneltildi. Eminağaoğlu, “Cumhuriyet mitinglerine katılmak, izinsiz basına açıklama yapmak, mesai saatleri içinde görev yerinde bulunmamak, bazı Ergenekon zanlılarıyla görüşmeler yapmak, yargıyı etkilemeye çalışmak” gibi gerekçelerle suçlanıyor.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin de sorular üzerine, “Yeni bir durum değil. 2008’de başlamış bir soruşturma. Bizim Teftiş Kurulu ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğümüz kendi işlemlerini bitirip ilgili başsavcılığa göndermiş. Bundan sonra süreç bağımsız yargıda işleyecek. Hep beraber takip edeğiz” dedi.

Hakim Kaçmaz: Erdoğan ve Gül için karar aldı
Hâkim Osman Kaçmaz’ın imzası olan tartışmalı kararlardan bazıları şöyle:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Abdullah Öcalan’dan “sayın” diye söz ettiği gerekçesiyle başlatılan soruşturmada verilen takipsizlik kararını kaldırdı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘Kayıp Trilyon’ davasında, görev süresi bitmeden yargılanması gerektiği. (Gül’den şüpheli olarak bahsettiği karar nedeniyle eleştirildi)

Ö. F. Eminağaoğlu: Kapatma davası ve 367. madde olayı
Eminağaoğlu’nun gündeme getirdiği karar ve olaylar ise şöyle: “Hrant Dink’in, Yargıtay tarafından suç sayılan yazısında suç unsuru olmadığı. Taş atan çocuğa ateş açıp bir kişiyi öldüren uzman çavuşun beraatinin yanlış olduğunu söyledi. Ak Parti’nin kapatılması istemiyle açılan davanın hazırlığını yaptı. 367. madde krizinin mimarlarından oldu. Cumhuriyet mitinglerinde etkin rol oynadı. Evi aranan, kapatma davasını yürüten eski Başsavcı Kanadoğlu’nun evine giderek destek açıklaması yaptı.”

Milliyet
Old 12-11-2009, 10:12   #86
Av.Barış

 
Varsayılan Emniyet müdürü ve savcı dosyada

Fuhuş çetesinin, halen görevli bir il emniyet müdürüne para gönderdiği, bir savcının çetenin elindeki kadınlarla fuhuş yaptığı, bazı hâkimlerin çetenin dosyalarını takip ettiği ileri sürüldü

İstanbul’da geçen hafta iki ayrı fuhuş çetesine yönelik olarak yapılan soruşturmada ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Çetenin, gözaltına alınan polis memuru aracılığıyla halen bir görevli bir il emniyet müdürüne banka havalesiyle para gönderdiği ileri sürüldü.
İstanbul Adliyesi’nde görevli bir savcının da çetenin fuhuş yaptırdığı kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği iddia edildi. Daha önce Fatih Polis Merkezi’nde görev yapan bir emniyet amirinin de hayat kadınlarının birinden çocuk sahibi olduğu belirtildi. Çeteyle bağlantılı oldukları iddiasıyla altı hâkim ve üç savcı için de HSYK’ya başvuru yapıldığı öğrenildi. Çeteyi, M M adıyla bilinen M K ile D Ç organize etti.

200 kadın çalıştırıyor
K’ın Fatih ve Büyükçekmece’de kendisine ait yedi otel ve üç diskotekte, Ç’ın da üç otel ve üç diskotekte fuhuş sektörünü organize ettikleri belirlendi.
Müşterilerle kadınların örgütün en yakın oteline giderek 2 saat birlikte oldukları, karşılığında otele 80 TL, kadına da 50 TL ödeme yapıldığı saptandı. Polis, 120’ye yakın yabancı uyruklu kadının ifadesini aldı. Örgütün yaklaşık 200 kadını çalıştırdığı ve aylık 1 milyon 500 bin TL kazanç elde ettiği anlaşıldı.
Daha önce Fatih’te görev yapan ve halen başka bir ilde görevli bir emniyet amirinin de bir hayat kadınından çocuk sahibi olduğu iddia edildi. Altı hâkim ve üç savcı için de HSYK’ya başvuru yapıldığı öğrenildi. Fatih, Bakırköy ve Küçükçekmece adliyelerinde görev yapan hâkimlerin çetenin dosyalarını takip ettiği iddia edildi.

Savcı fuhuş yapmış
Afyon’daki bir savcının da dosyalarla ilgili olarak İstanbul’daki meslektaşları nezdinde girişimde bulunduğu, İstanbul Adliyesi’ndeki başka bir savcının da K ailesiyle bağlantısı olduğu ve çetenin çalıştırdığı kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği kayıtlarda yer aldı.
Daha önce Fatih Kaymakamlığı’nda çalışan üst düzey bir görevlinin de zanlılardan A K ile yakınlığı belirlendi.

Milliyet
Old 20-11-2009, 12:28   #87
Av.Barış

 
Varsayılan Ergenekon duruşmasında tavan çöktü

İkinci “Ergenekon” davasının 18. duruşmasının yapıldığı Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde mahkeme heyeti büyük bir panik yaşadı.

İkinci Ergenekon Davası'nın 18’inci oturumunda Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın savcılık ifadeleri okunurken mahkeme heyetinin bulunduğu bölümdeki alanın tavanındaki 2*2 metre ölçülerindeki alçıpan parça koparak mahkeme başkanı Köksal Şengün ve üye hakim Hasan Hüseyin Özese’nin arasına düştü. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün kolunu sıyıran alçı parça daha sonra kürsüden yere düştü. Yaşanan olay üzerine mahkeme duruşmaya kısa bir ara verdi.

Geçtiğimiz Eylül ayında, çatı ve pencerelerden sızan yağmur suları Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün odası, Baro ve basın odası ile koridorları doldurmuş ve duruşma ertelenmişti.

Hürriyet
Old 23-11-2009, 11:41   #88
uye8490

 
Varsayılan

Avukatın aşı isyanı

Domuz gribi aşısı olamayan avukat, 'adam öldürmeye tam teşebbüs'ten devlet aleyhinde suç duyurusunda bulundu
20 Kasım 2009 / 16:45 İstanbul Barosu'na bağlı avukat Ramazan Zeybek, bir dava için geldiği Adapazarı'nda Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü'ne domuz gribi aşısı yaptırmak için başvurdu ancak bu talebi kabul edilmedi. Zeybek, Sağlık Müdürlüğü ve Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü hakkında ‘görevi ihmal’ ve ‘bilinçli taksirle adam öldürmeye tam teşebbüs’ suçlarını işledikleri ileri sürerek Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

RİSK GRUBUNDA DEĞİLSİN
Avukat 30 yaşındaki Ramazan Zeybek, Sakarya Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü'ne giderek domuz gribi aşısı yaptırmak istedi. Ancak iddialara göre buradaki görevliler, kendisinin risk grubuna girmediğini belirterek avukat Zeybek'e aşı yapmadı. Avukat Zeybek, ısralarlarından sonuç alamayınca, Sakarya Valiliği ile Cumhuriyet Savcılığı'na ayrı ayrı idari ve adli şikayet dilekçeleri verdi.

EN KÖTÜ İHTİMALLE ÖLEBİLİRİM
Şikayet dilekçesinden sonra Adapazarı'ndan ayrılan avukat Ramazan Zeybek şunları söyledi: “Görevliler benim risk grubunda olmadığımı söyleyerek aşı yapmadı. Oysa her ne kadar risk grubunda olmadığım söyleseler de insanlarla sürekli olarak temas halinde olduğum için aşı yaptırmam gerekiyor. Hastalığın bulaşması halinde iyimser olarak yatarak iş kaybına uğrayabilirim ve en kötü ihtimalle ölebilirim. Sağlık Müdürlüğü ve Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü, bana aşı yapmayarak hastalıkla ilgili olarak önlem ve tedbirleri alması gerekirken bunu yapmayarak görevlerini ihmal ettikleri gibi, bilinçli adam öldürmeye tam teşebbüs suçunu da işlemişlerdir.”

http://www.ensonhaber.com/Ic-Haber/2...si-isyani.html
Old 27-11-2009, 08:26   #89
üye31284

 
Varsayılan Dudak okutmanın delil niteliği

Dudak okuttu dava açıyor


Meclis’teki demokratik açılım görüşmeleri sırasında kendisi kürsüde konuşurken, Başbakan Erdoğan’ın mırıldanarak söylediği sözleri dudak okutma yöntemiyle çözdüren MHP Genel Başkanı Bahçeli, küfredildiği gerekçesiyle dava açacak.

MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, “Hukukçulara sorduk, dudak okumanın delil niteliği var. TCK’nın 125. maddesine göre cezası 1 yıldan başlıyor” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’teki “Demokratik Açılım” görüşmesinde kürsüde konuştuğu sırada, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mırıldanmayla söylediği sözleri dudak okutma yöntemiyle çözdürdü. Erdoğan’ın kendisine küfrettiğini tespit ettiren Bahçeli, mahkemeye gitmeye hazırlanıyor. Meclis’te 13 Kasım’daki görüşmelerde yaşanan olay, MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı’nın TV8’de yaptığı açıklamayla gündeme geldi. Paçaçı, Bahçeli’nin Genel Kurul’da konuşmasını daha sonra televizyondan izlerken Erdoğan’ın ifade tarzının dikkatlerini çektiğini söyledi. Bahçeli’nin dudak okuma uzmanlarına Erdoğan’ın sözlerini deşifre ettirdiğini ve ortaya galiz bir küfrün çıktığını belirten Paçacı, şöyle dedi:

Ağzının bozukluğunu biliyoruz

“Hukukçulara sorduk, dudak okumanın delil niteliği var. Türk Ceza Yasası’nın 125’inci maddesine göre cezası bir yıldan başlıyor. Ne zaman hangi şekilde dava açacağına Genel Başkan karar verecek. Başbakan’ın buna benzer çok hadisesi var, ağzının bozuk olduğunu biliyoruz. Polikalarımızı beğenmiyor olabilir ama saygılı olması, üsluba dikkat etmesi gerekir.”

MHP’nin tespitine göre Bahçeli’nin konuşmasının 16’ncı dakikasında “Siyasi İslamcılığın fason sahipleri” dediği sırada Erdoğan, yanında bulunan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya dönerek kısa bir şey söylüyor. Erdoğan bu sırada ağzını eliyle kapatıyor. Başbakan, yeniden önüne dönüp koltuğuna yaslanırken sinirli şekilde bir ifade daha kullanıyor.


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13053931.asp?gid=229
Old 27-11-2009, 13:14   #90
Av.Barış

 
Varsayılan 520 bin TL kaybetti, 1 milyon TL alacak

İSTANBUL'da 2006 yılında düzenlenen bir operasyonda çökertilen ve ‘Kod Adı Kılıçbalığı’ filminden esinlenen Türkiye'nin en organize hacker çetesinin, banka hesabından 520 bin TL boşalttığı Diyarbakırlı işadamı Mehmet Beşir Yılmaz, kaybettiği parasını, ‘sanal soygunda’ kusurlu bulunan bankadan faiziyle birlikte tahsil edecek. Yılmaz, yasal faizleriyle birlikte 1 milyon TL alacak.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın, yakalamak için özel birim kurduğu hackerler, Diyarbakır'da mermer işiyle uğraşan işadamı Mehmet Beşir Yılmaz'a ait Beden Mermer San. Tic. A.Ş.'nin bilgisayarlarına, ürün alma bahanesiyle mail yoluyla virüs gönderdi. Şirketin hesaplarından yüklü miktarda para, sahte kimlikle açılan hesaplara aktarıldı. Hesaplardaki para transferleri banka yetkililerinin dikkatini çekti ve şirket yetkilileriyle görüşmek için telefon açtı. Ancak hackerler, şirket telefonlarını kendi telefonlarına yönlendirdi. Açılan telefonlara şirket yetkilisi gibi yanıt veren hackerler böylelikle şüpheleri de yok etti.

MAHKEME, SANAL SOYGUNDA BANKAYI KUSURLU BULDU

Hacker'ların ‘sanal soygun’un ardından şirket hesaplarından yüklü miktarda para çalınmasıyla zor durumda kalan Mehmet Beşir Yılmaz, hukuk mücadelesi başlattı. Yılmaz'ın avukatı Sedat Yurttaş, Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi'ne tazminat davası açtı. Yurttaş, müvekkillinin kaybettiği 520 bin TL'nin bankanın sorumluluğunda olduğunu ve bankanın genel olarak mudilerine karşı sorumluluklarını da basiretli bir şekilde yerine getirmediği savundu. Bankanın kendi sorumluluğu altında bulunan parayı güvenli olarak saklama yükümlülüğü bulunduğunu belirten, Yurttaş, bankanın çalınan 520 bin TL'yi yasal ticari faiziyle birlikte ödemesini talep etti. Bankanın avukatları ise şirket bilgisayarlarında güvenlik programları bulunmayan Mehmet Beşir Yılmaz'ı sorumlu tuttu.

Tarafların savunmalarını Asliye Hukuk Mahkemesi, mağdur Yılmaz'ın banka hesabından çalınan 520 bin 621 TL'nin, olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizle birlikte, bankadan tahsiline karar verdi. Mahkemenin kararıyla birlikte söz konusu banka, iş adamı Yılmaz'a 1 milyon TL’nin üstünde ödeme yapacak.

BİLGİSAYARLARINDA 10 BİN KİŞE AİT BANKA BİLGİLERİ ÇIKMIŞTI

2006 yılında özel bir bankada buluna döviz ve Türk Lirası hesaplarından, tanımadığı hesaplara yüksek miktarda havaleler çıkarıldığını fark eden Mehmet Beşir Yılmaz, polise başvurdu ve banka yetkilileri ile temasa geçerek hesaplarını bloke ettirdi. Yılmaz'ın şikayetiyle birlikte, ‘Kod adı kılıçbalığı’ filminden esinlenen ve Türkiye'nin en organize sanal hacker çetesi açığa çıkarılmış oldu. Operasyonda, Osman Öztürk'ün organize ettiği bir şebekeye ulaşıldı.

Operasyon sonucunda elde edilen bilgilere göre, Osman Öztürk, internet ortamından hesaplara girecek olan hacker’lar Fizik mühendisi Samet B. ile internette ‘kılıçbalığı’ rumuzunu kullanan Koray K. İle tanıştı. Osman Öztürk, sahtecilikten sabıkalı Celal Tapu'yla da temasa geçerek, elemanlarına sahte kimlik hazırlamasını ve bu kimlik bilgileri üzerinden bazı bankalarda hesap açtırmalarını istediği ortaya çıktı. İstanbul polisinin düzenlediği operasyonda, Osman Öztürk’ün sevgilisi Süheyla U.’nun da arasında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan hacker'ların bilgisayarlarında 10 bin kişiye ait banka bilgileri çıktı. Haklarında, ‘örgüt kurmak, üyesi olmak, nitelikli dolandırıcılık, rüşvet, sahte kredi kartı almak’ suçlamalarıyla 15 yıldan 213 yıla kadar hapis cezası istemiyle Bakırköy 7'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 1.5 yıl tutuklu yargılanan sanıklar daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Hürriyet
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08522606 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.