Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Adi ortaklıkta ortaklardan biri ile anlaşma

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-09-2011, 14:30   #1
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan Adi ortaklıkta ortaklardan biri ile anlaşma

Kolay gelsin arkadaşlar.

4 Ltd. Şti. ortağı bulunan bir adi ortaklığın tüm ortaklarına karşı açmış olduğumuz davamız derdesttir. Şirketlerden bir tanesi vekili vasıtası ile benimle irtibata geçerek, şirketlerinin bu yargılama sürecine katılmak istemediğini bildirmekle anlaşılacak meblağ üzerinden kendilerini ibra etmemi ve davaya diğer davalılar yönünden devam etmemi talep ettiler.

Usül hükümlerimiz gereği adi ortaklığın ortakları zorunlu dava arkadaşı olduğundan, davalılardan bir veya birkaçı hakkında davayı müracaata bırakabileceğimizi, atiye terk edeceğimizi veya o ortak için feragat edebileceğimizi düşünmüyorum. Ama diğer taraftan da davanın amacı, davacının hakkına kavuşması olduğundan geç tahsile davacıyı zorlamanın hukuken amaç edilnilmediğini düşünüyorum. Pratik çözüm yolu aklına gelen arkadaşların yardımını talep ediyorum. Teşekkürler.

P.S.: Davalı vekili meslektaşım, biz haricen aramızda protokol yapar ibralaşırız, mahkemeye bunu ibraz etmeyiz. Davayı neticelendirirsiniz, bizim hissemize düşen kısmı ayırır, diğer 3 ortağı ilam ile takip edersiniz diye bir çözüm getirdi ise de ben biraz temkinli yaklaşarak kendisinden usül hükümlerinin müsaade edip etmediği konusunda araştırma yapmak için yarına kadar süre talep ettim.

Saygılarımla.
Old 27-09-2011, 14:50   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın YİĞİT,

Alıntı:
Yazan Av. İbrahim YİĞİT
Kolay gelsin arkadaşlar.

4 Ltd. Şti. ortağı bulunan bir adi ortaklığın tüm ortaklarına karşı açmış olduğumuz davamız derdesttir. Şirketlerden bir tanesi vekili vasıtası ile benimle irtibata geçerek, şirketlerinin bu yargılama sürecine katılmak istemediğini bildirmekle anlaşılacak meblağ üzerinden kendilerini ibra etmemi ve davaya diğer davalılar yönünden devam etmemi talep ettiler.

Usül hükümlerimiz gereği adi ortaklığın ortakları zorunlu dava arkadaşı olduğundan, davalılardan bir veya birkaçı hakkında davayı müracaata bırakabileceğimizi, atiye terk edeceğimizi veya o ortak için feragat edebileceğimizi düşünmüyorum. Ama diğer taraftan da davanın amacı, davacının hakkına kavuşması olduğundan geç tahsile davacıyı zorlamanın hukuken amaç edilnilmediğini düşünüyorum. Pratik çözüm yolu aklına gelen arkadaşların yardımını talep ediyorum. Teşekkürler.

P.S.: Davalı vekili meslektaşım, biz haricen aramızda protokol yapar ibralaşırız, mahkemeye bunu ibraz etmeyiz. Davayı neticelendirirsiniz, bizim hissemize düşen kısmı ayırır, diğer 3 ortağı ilam ile takip edersiniz diye bir çözüm getirdi ise de ben biraz temkinli yaklaşarak kendisinden usül hükümlerinin müsaade edip etmediği konusunda araştırma yapmak için yarına kadar süre talep ettim.

Saygılarımla.

BK m.534: "...Hilâfı mukavele edilmiş olmadıkça, şerikler, birlikte yahut bir mümessil vasıtasiyle üçüncü şahsa karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen mes'ul olurlar."

BK m.145: "Tediyesi ile veya yaptığı takas ile borcun tamamını veya bir kısmını iskat etmiş olan müteselsil borçlulardan biri, sakıt olan borç nispetinde, diğer borçluları halâs etmiş olur..."

BK m.147: "Rücu hakkından istifade eden müteselsil borçlulardan her biri, tediye ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur.

Alacaklı, diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin vaziyetini iyileştirdiği takdirde bu fiilinin neticelerini şahsan tahammül eder..."

Yargıtay 11. HD, 07.07.2005 T., Esas: 2004/10494, Karar: 2005/7310: "...Adi ortaklığa karşı açılacak davaların konusunu taşınır ve taşınmaz malların oluşturması halinde, aynı Kanun'un 534 ncü madde hükmü nedeniyle davanın aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan tüm ortaklara karşı açılması gerekir ise de, davanın konusu para alacağı ise, ortaklardan her biri borçtan müteselsil sorumlu olduklarından, alacaklı müteselsil borçlulardan birini dahi tercih edebilir..."

http://www.turkhukuksitesi.com/showp...2&postcount=11

Saygılar...
Old 27-09-2011, 16:52   #3
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Yargıtay 11. HD, 07.07.2005 T., Esas: 2004/10494, Karar: 2005/7310: "...Adi ortaklığa karşı açılacak davaların konusunu taşınır ve taşınmaz malların oluşturması halinde, aynı Kanun'un 534 ncü madde hükmü nedeniyle davanın aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan tüm ortaklara karşı açılması gerekir ise de, davanın konusu para alacağı ise, ortaklardan her biri borçtan müteselsil sorumlu olduklarından, alacaklı müteselsil borçlulardan birini dahi tercih edebilir..."


Sayın Öksüz'e çok teşekkür ediyorum.

Yukarıdaki kararda koyu ile ve altı çizili kısımdaki ibare doğrultusunda, müteselsil borçlu olan adi ortaklık ortaklarından her hangi birinden tahsilat yapılmak ve ibra etmek durumunda diğerlerinden hak talep edilemeyeceği mi, yoksa bu durumda ibra halinde ibranın yalnız o ortak açısından geçerli olup, diğerlerine karşı talepte bulunmamı engellemeyeceği mi anlaşılmalı, onu çözmeye çalışıyorum

Diğer taraftan bu şerik ile anlaşmam ve tahminen davadaki taleplerimin altında bir meblağın 1/4 lük kısmını almam halinde "diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin vaziyetini iyileştirdiğim" sonucu çıkar mı, bu da 2. sorun oluyor.

(Demek ki neymiş İbrahim Efendi, işçilik alacağı davası deyip geçmemek lazım, usül her yerde lazımmış!)
Old 28-09-2011, 11:21   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın YİĞİT,

Alıntı:
Yazan Av.İbrahim YİĞİT
...Yukarıdaki kararda koyu ile ve altı çizili kısımdaki ibare doğrultusunda, müteselsil borçlu olan adi ortaklık ortaklarından her hangi birinden tahsilat yapılmak ve ibra etmek durumunda diğerlerinden hak talep edilemeyeceği mi, yoksa bu durumda ibra halinde ibranın yalnız o ortak açısından geçerli olup, diğerlerine karşı talepte bulunmamı engellemeyeceği mi anlaşılmalı, onu çözmeye çalışıyorum

Diğer taraftan bu şerik ile anlaşmam ve tahminen davadaki taleplerimin altında bir meblağın 1/4 lük kısmını almam halinde "diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin vaziyetini iyileştirdiğim" sonucu çıkar mı, bu da 2. sorun oluyor...
Öncelikle; kararı ekleme sebebim, sizin davanın konusu hakkında bilgi vermemeniz idi. Müteselsil borçlu adi ortaklık şeriklerine, "zorunlu dava arkadaşı" dediğiniz için; "şayet bir para alacağı söz konusu ise müteselsil borçlu davalı adi ortaklık şerikleri arasında "zorunlu dava arkadaşlığı" değil, ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur" demek istemiştim (BK m.142: " Alacaklı müteselsil borçların cümlesinden veya birinden borcun tamamen veya kısmen edasını istemekle muhayyerdir. Borcun tamamen edasına kadar bütün borçluların mesuliyeti devam eder.").

Konunuza gelecek olursak;
Müteselsil borçlulardan herhangi birinden tahsilat yapılması:

BK m. 145 mucibince; ödemeyi yapan bu müteselsil borçlu,
"tediyesi ile borcun bir kısmını ıskat etmiş" olur ve "sakıt olan borç nispetinde, diğer borçluları da kurtarmış olur". Yani örn: toplam borç 100 TL ise; müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya 30 TL ödese; borç, 30 TL için ıskat olur ve bundan diğer müteselsil borçlular da yararlanacağından, toplam borç 100-30=70 TL kalır. Başka bir deyişle, bu 30 TL ödemeden sonra, alacaklı lehine 100 TL ya değil 70 TL ya hükmedilecektir. Burada 30 TL ödeme yapan müteselsil borçlunun, alacaklıya karşı sorumluluğu son bulmaz; yaptığı ödeme "iç ilişkide" rücu yönünden önemlidir.

İbraname konusunda ise; akdettiğiniz ibra sözleşmesinin, "hakkın özünden tamamen feragat" mi, "kısmen ifa yerine geçen ödemenin belgesi" mi olduğu değerlendirilir. Şayet kısmen ifa yerine geçen ödeme belgesi şeklinde değerlendirilirse borçluların sorumluluğu da devam edecektir. Değerlendirme yapılırken esas alınan kriterlere bir örnek: Yargıtay HGK, 06.02.2008, Esas: 2008/21-53, Karar: 2008/107: "...
Yukarıda belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen inceleme ve araştırmalar yapılarak, ivazlar arasında açık bir nispetsizliğin bulunması halinde, ibranamenin ancak makbuz niteliğinde bir belge olarak kabulü ile içeriğinde yazılı ödemenin tespit olunacak tazminat tutarından; indirilerek, kalanının tahsiline karar verilmesi gerekir. Aksinin tespiti halinde ise istemin reddine karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2006 gün ve 2006/982-118, 02.07.2003 gün ve 2003/21-440-440 sayılı kararlarında bu ilkeye değinilmektedir..."

Saygılar...

Old 28-09-2011, 11:37   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Öksüz'e katılmakla birlikte;

Harici tahsilatın dosyaya bildirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek istiyorum. Haricen sözleşme imzalanıp, tahsilat tutarının derdest dava dosyasına bildirilmemesi halinde; mahkeme sonunda durumun diğer ortak davalılarca öğrenilmesi baroya şikayet edilmenize bile neden olabilir. Çünkü ortaklar iç ilişkilerinde bu harici ödemeyi bir şekilde öğrenirler.
Old 28-09-2011, 12:32   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Konunun özüne ilişkin aşağıdaki karar, sorularıma ışık tutuyor diye düşünüyorum. Mehmet Bey'e de uyarısı için ayrıca kocaman bir SAĞOL diyorum :-)


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/11-359
K. 2004/366
T. 16.6.2004

• MÜTESELSİL BORÇLAR ( Alacaklının Borçlulardan Biri İle İbra Sözleşmesi Yapması - Diğer Borçluların Borçtan Kurtulma Koşulları )
• İBRA SÖZLEŞMESİ ( Alacaklının Müteselsil Borçlulardan Biri İle Yapması - Diğer Borçluların Borçtan Kurtulma Koşulları )
• MÜTESELSİL BORÇLULARIN İBRADAN YARARLANMASI ( Alacaklının İbra Sözleşmesinde Bunu Açıkca Belirtilmesi Veya Borç Senedini İade Etmesi Yada Bütün Borcun Tahsil Edildiğine Dair Makbuz Vermesi )
• MÜTESELSİL BORÇLULAR ARASINDA İÇ İLİŞKİ ( İbra Sözleşmesinin Etkilemeyeceği - İfada Bulunmuş Olan Borçlu İbra Edilerek Borçtan Kurtulan Diğer Borçluya Rücu Edebileceği )
818/m. 141,145

ÖZET : Müteselsil borçlarda alacaklının borçlulardan biri ile ibra sözleşmesi yapması halinde diğer borçluların borcu kural olarak devam eder ancak bazı istisnai hallerde durumun özelliği veya borcun niteliği diğer borçluların da borçtan kurtulmalarını gerektirebilir.

Alacaklının borçlulardan birini borçtan ibra etmesi veya süre vermesi ilke olarak subjektif etki yapar, yani sadece ibra edilen veya süre verilen borçlu hakkında sonuç doğurur. Diğer borçlular bundan yararlanamaz. Ancak, bazen bütün müteselsil borçluların ibradan yararlanması da mümkündür. Özellikle alacaklının ibra veya süre verme sözleşmesinde bunu açıkca belirtilmesi veya borç senedini iade etmesi yada bütün borcun tahsil edildiğine dair makbuz vermesi halinde durum böyledir.

O halde ibra sözleşmesinin müteselsil borçlulardan biri ile yapılması halinde ibra edilen miktarın diğer alacaklılar için de geçerli olması, bu hususun, ibra sözleşmesinden anlaşılmasına bağlıdır. Aksi halde diğer müteselsil borçlular borcun tamamından sorumlu olacaktır. Ancak ibra sözleşmesi borçlular arasındaki iç ilişkiyi etkilemez yani ifada bulunmuş olan borçlu ibra edilerek borçtan kurtulan diğer borçluya rücu edebilir.

DAVA : Taraflar arasındaki "rücuen tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 03.07.2001 gün ve 2000/508 E. 2001/583 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.03.2002 gün ve 2001/10132-2002/2467 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortası ile sigortalı aracın, davalıların malik, sürücü ve trafik sigortacısı olduğu aracın tam kusuru ile çarpması sonucu hasarlandığını ileri sürerek, sigortalılarına ödedikleri 464.837.334 TL. nin, 30.09.1999 ödeme tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir

Davalı sigorta şirketi vekili, poliçe limiti ile gerçek hasardan sorumlu olduklarını savunmuştur.

Davalı K. Kargo Ltd.Şti. davaya yanıt vermemiştir.

Davalı İ. A. 23.11.2000 celse davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı sigorta şirketinin 12.08.2000 tarihinde davacıya 226.390.000 TL. ödediği, davacının da trafik sigortacısını hiçbir hakkını saklı tutmadan ibra ettiği, bundan müteselsil borçlu diğer davalıların yararlanacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davalı aracın trafik sigortacısı olan davalı G. Sigorta Şirketi tarafından davadan sonra 16.08.2000 tarihinde, davacıya 226.390.000 TL. ödenmiş ve ödeme belgesi ibraz edilmiştir. Davacı sigortacı imzaladığı 16.08.2000 tarihli ibraname ile davalı sigorta şirketini mutlak ve gayri kabili olarak ibra ettiğini belirtmesine göre, davalı sigorta şirketinin ödediği miktar ile sorumluluktan kurtulduğunun kabulü gerekir. Davacının davalı G. Sigorta Şirketine verdiği ibranamedeki irade açıklaması, hem sigortacı hem de tazminat borçlusu yönünden ancak sigorta kapsamı ile sınırlı olmak üzere sonuç doğurur. Sigorta haddini aşan tutar için ise, herhangi hukuksal bir sonuç doğurması söz konusu olamaz. Zira, ibra iradesi yöneltilmiş olan sigorta şirketi, tazminat alacaklısı davacıya karşı poliçede yazılı miktardan daha fazla ödeme borcu altında olmadığından, fazlaya ilişkin ibra gereksiz bir işlemdir. Sigortacının gerçek amacı, sigorta şirketini ibra etmek olduğundan sigorta haddine kadar para alırken verdiği ibraname ile zararın geri kalan bölümünden vazgeçtiği sonucu çıkarılmaz. Bu nedenle, sigorta haddi dışında kalan zararını, zarar verenlerden talep edebilir. Yani, trafik sigortacısının ödediği kısmı aşan zararını, zarar veren davalılardan talep etmesi mümkündür. Mahkemece, ödemeye ilişkin bu açıklamalar ve davacı vekilinin 22.05.2000 celse de diğer davalılar yönünden ücreti vekalet, masraf ve faiz yönünden davayı takip ettiklerini açıklamış olduğu dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Davacı kasko sigortası vekili, davacı tarafından kasko sigortası yapılan 34 HU ... plakalı aracın, davalıların işleteni, sürücüsü ve sigortacısı olduğu 34 P ... plakalı aracın çarpması sonucu hasara uğradığını, kusurun 8/8 oranında 34 P ... plakalı araçta bulunduğunu ileri sürerek kaza nedeniyle sigortalanan araca ödemiş olduğu 464.837.334 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen ödeme tarihinde itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılardan sigorta şirketi, sigortalısının kusur oranına isabet eden zarardan poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğunu, davadan önce kendisine herhangi bir başvuru olmadığından davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Diğer davalılardan İsmail A. ise duruşmada davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin, davalı sigorta şirketinin yargılama sırasında 226.390.000 TL. ödediği, davacının da davalı zorunlu sigortayı hiçbir hakkını saklı tutmadan ibra ettiği, bu ibradan diğer davalıların da yararlandığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenle bozulmuştur.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, müteselsil borçlulardan birinin ibrası halinde diğer borçluların da ibra edilmiş sayılıp sayılmayacağı noktasındadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle "müteselsil borç" ve "ibra" kavramlarını açıklamakta fayda bulunmaktadır.

Müteselsil borç, sözleşme veya kanun gereği birden fazla borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu, diğer bir deyişle alacaklının edayı her müteselsil borçludan talep edebildiği ve edanın tamamen yerine getirilmesine kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam ettiği, borçlulardan birinin borcu ödemesi halinde diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borç ilişkisine denir.

Borçlar Kanunu 141 ve devamına göre müteselsil borçta alacaklının hakkı birden çok borçluya karşı tek bir alacaktan ibaret olmayıp, borçluların herbirine karşı ayrı ayrı yönelen ve birbiriyle yarışan birden çok alacaktan ibarettir. Alacaklı her alacak üzerinde ( temlik veya borcun ibrası yoluyla ) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir. ( Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 8. Baskı sh. 1152 vd; Andreas van Tuhr Borçlar Hukuku sh.785 vd, ).

İbra, borcun sona ermesini sağlayan özel bir sona erme sebebi olup, borç ilişkisini değil, sadece münferit borcu sona erdirir. İbrada borç ilişkisinin taraflarının hukuki bir ilişki içerisine girdiği görülmektedir. Buna göre, borç kendiliğinden sona ermemekte, borcun sona ermesi için, tarafların bunu sağlayacak bir başka işlemi yapmaları gerekmektedir. Bu hukuki işlem, sona erecek borcun taraflarının borcun sona ermesi konusunda yaptıkları bir sözleşmedir. Bu nedenle, borcun sona ermnesi üzerinde borç ilişkisinin taraflarının anlaşmış olmaları gerekir. ( Yard. Doç. Dr. K. Nuri Turanboy İbra Sözleşmesi Ankara 1998 sh. 26 )

Müteselsil borçlarda alacaklının borçlulardan biri ile ibra sözleşmesi yapması halinde diğer borçluların borcu kural olarak devam eder ancak bazı istisnai hallerde durumun özelliği veya borcun niteliği diğer borçluların da borçtan kurtulmalarını gerektirebilir. ( BK. mad.145/ II )

Alacaklının borçlulardan birini borçtan ibra etmesi veya süre vermesi ilke olarak subjektif etki yapar, yani sadece ibra edilen veya süre verilen borçlu hakkında sonuç doğurur. Diğer borçlular bundan yararlanamaz. Ancak, bazen bütün müteselsil borçluların ibradan yararlanması da mümkündür. Özellikle alacaklının ibra veya süre verme sözleşmesinde bunu açıkca belirtilmesi veya borç senedini iade etmesi yada bütün borcun tahsil edildiğine dair makbuz vermesi halinde durum böyledir. ( Eren, sh. 1165; Von Tuhr/Escher, sh, 310 ).

O halde ibra sözleşmesinin müteselsil borçlulardan biri ile yapılması halinde ibra edilen miktarın diğer alacaklılar için de geçerli olması, bu hususun, ibra sözleşmesinden anlaşılmasına bağlıdır. Aksi halde diğer müteselsil borçlular borcun tamamından sorumlu olacaktır. Ancak ibra sözleşmesi borçlular arasındaki iç ilişkiyi etkilemez yani ifada bulunmuş olan borçlu ibra edilerek borçtan kurtulan diğer borçluya rücu edebilir. Federal mahkemenin de bu yönde kararları bulunmaktadır. ( BGE, 33 II 140; BGE 34 II 499 )

Somut olayda davacı sigortacı, sigortalısını 464.837.334 TL. ödediğini ileri sürerek bu miktarı rücuan talep etse de yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda gerçek zararın 224.000.000 TL.olduğu bildirilmiş olup, davalılardan trafik sigortacısı olan G. Sigorta Şirketi tarafından davadan sonra 226.398.000 TL. ödenmiş, davacı tarafından ibra edilmiştir. Ödenen miktar yönünden diğer davalılar da borçtan kurtulmuş olmakla birlikte, ( borcun ferileri yönünden ) hasar miktarı dışındaki borçtan, sadece ibra edilen davalı güven Sigorta kurtulmuş olup diğer müteselsil borçlular ibranamede bir açıklık olmadığından yukarıdaki açıklamalarda belirtildiği gibi ibranameden faydalanıp borcun-ferilerinden kurtulamazlar. Davacı vekili 22.5.2000 tarihli celsede diğer davalılar hakkındaki davayı faiz yönünden takip ettiğini beyan etmiş olduğundan yukarda anılan ilkeler dikkate alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Yerel Mahkemece aynı yöne işaret eden Özel Daire Bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.06.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 28-09-2011, 16:00   #7
uktesena

 
Varsayılan

Sunulan karar sigorta şirketlerinin sorumluluğu bakımından müteselsil sorumluluğu irdelediğinden, müteselsil sorumluluğa ilişkin diğer durumlara örneğin adi ortaklıktaki bahsettiğiniz duruma uygulanamaz diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
adi ortaklıkta ortaklardan birine ait taşınmazın faaliyet alanı olarak kullanılması avbf Meslektaşların Soruları 1 02-04-2010 15:54
Adi Ortaklıkta Ortağın İhracı Av.Çirem NACZİTİT Meslektaşların Soruları 3 08-11-2009 09:40
adi ortaklıkta ortaklardan birinin ayrılması dadaş Meslektaşların Soruları 2 29-08-2008 16:08
adi ortaklıkta izaleyi şüyu selhan Meslektaşların Soruları 1 21-08-2008 20:55
Acil : Adi Anlaşma Ve Noter De Yapılan Anlaşma Hetket Hukuk Soruları Arşivi 5 03-09-2003 14:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09214306 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.