09-12-2007, 01:15 | #1 |
|
Araba
Ne kadar trafikten şikayet etsek de, yollardan yada şehir dışından gelen yabancı plaklı arabalara takılsak da.. Arabalar hayatımızın vazgeçilmeyen en önemli parçası haline geldi..
İster kullanışlı olsun, ister "aman canım ayağımı yerden kesin", isterseniz "önemli olan arabanın ne marka olduğu değil, şöförün kimliğidir" deyin.. Ya da benim arabam yok ama bütün elimi kaldırdığım arabalar benim diyebilirsiniz.. Benim hayallettiğim araba, benim arabam... araba dediğin..... Biliyorum alt tarafı araba dediğin dört tekerlikten ibaret.. Peki üst tarafı ? |
09-12-2007, 22:42 | #2 |
|
Haklısınız, önemli olan ayağımızı yerden kesmek. Bir de, araba bence insana müthiş bir güven veriyor. Hastalıkta, acil ve beklenmedik durumlarda kapınızın önünde istediğiniz an kullanabileceğiniz bir arabanızın olması ve bunu bilmeniz müthiş bir rahatlık ve güven duygusu veriyor. Burası işin alt tarafı.
Şimdi gelelim işin üst tarafına... Hayalimde hep bir 4x4 bir arabamın olmasını istemişimdir. Açıkçası marka takıntım yok, önemli olan arkasında 4x4 yazsın yeter. Şimdilik 4x2 ' le idare ediyoruz. Bu arada, milli piyango ve sayısal vasıtasıyla umutlarımızı canlı tutmaya, bir şey çıkmayınca da "inşallah bir sonrakine..." deyip, umutlarımızı bir sonraki haftaya devrediyoruz. Kısmet... ne diyelim. |
09-12-2007, 23:08 | #3 |
|
Bana göre araba!
Bana göre araba hani halk arasında kamlumbağa olarak adlandırılan arabalardı..
Onların kendisine has olan sesini duyduğumda tüm işimi bırakıp arkalarından bakar kendimce puan verirdim.. Bunu bilen eşim bana çocuklarımın "TonTon" diye adlandırdığı kavuniçi bir kaplumbağa aldı.. Herkezin pedalları zordur demesine karşın o arabada araba kullanmayı, acemiliğimi atlatmayı uzun yola gitmeyi ve yolda kalmamak için de araba tamir etmeyi öğrendim.. Hangi benzincide dursam ya da herhangi yere arabamı park etsem muhakkak birileri yanıma gelir.. İçi ezilerek "Ay, benim ilk arabamda bunlardandı ama satmak zorunda kaldım" Ya da " Bu kaç model, jantları orjinal mi?.. Hatırladınız mı ben Maviş'in sahibi" (Maviş arabanın ismi).. Ama en hoşuma giden olay hergün aynı saatte annesi ile geçen küçük bir çocuk vardı. Durup arabanın farları, dışarı doğru olan çamurluklarını sever, annesi de büyük bir sabırla onu beklerdi.. |
10-12-2007, 00:09 | #4 |
|
Arabalar ilgimi çekmez, arabam da yok ehliyetim de...
Ancak, bugün arkadaşlarla konuşurken de aynı konu üzerinde durduk. Zengin olan istediği gibi arabasını alsın binsin, tosbağa olur ferari mi olur o onun paşa gönlünün bilmesiyle alakası olan bir şeydir. Umrumuz karışmaz bu işe. Fakat, etrafımızda gördüğümüz hatta yakın arkadaşımız dostum olan bazı kişilerin yıllara yayılan birikintilerini paralarını arabaya vermesini anlamakta güçlük çekiyorum.Çünki () : Küçük bir ilde memurdur.Diyelim ki, iki çocuk okutuyordur,lise de ve üniversite de. Ancak araba alması hem de iyi bir model araba alması, statü ve sosyal değerini artırıcı bir unsurdur, onun için. Tabiri uygunsa ekmeğinden keser, aldığı arabanın benzini ve vergisini ödemeye çalışır.İşte bu benim anlamayacağım bir tüketim şeklidir. |
10-12-2007, 00:27 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Katılıyorum... Araba, ev, yazlık, bilumum ikame değerler... 1 ytl ödeyerek de ayak yerden kesilebilir ama biz daha fazlasını vererek, sözde zamandan ve konforsuzluktan yakınarak, daha fazlasını ödemeye talip oluruz. Bir tüketim aracı, tüketim çılgınlığının çılgın dişlileri arasında, aracı olmaktan çıkıp, efendi olmaya başlar. Çocuklarımız, yetişkinlerin çılgınlığının arasında, öncülerini baz kabul ederek ayna aramaya başlar. Devamında da ya yoksunluk duygusu ya da gelsin tatminsizlik. Rahmetli Koç'un sözü olduğu rivayet olunur: "..Ya oğul, gördün mü, giderken bir çift çorap bile götürmene izin vermiyorlar" Öyleyse, şart da değil ama, ayağımı yerden kessin yeter |
10-12-2007, 00:30 | #6 |
|
Taksi ücretlerini karşılayacak param olsun yeter. O araçla Türkiye turu bile yapabilirim.
Benim istediğim bisiklet: Özgürce kullanabildiğim...Önünde veya arkasında selesi olan üç tekerleklilerden. Çocukluğumda "erkek bisikleti"nde öğrendim kullanmayı. Yalnızca geceleri.. Gündüz kızlara yasaktı bisiklet. Ben de yalnızca binebiliyor ama çocuk bacaklarıma yüksek gelen seleden inemiyordum.Kısacası kullanabilirim, durmamak kaydıyla. Bu yaşımda düşer bir yerimi kırarım korkusuyla üç tekerlekliden istiyorum. Hoş, zaman ilerlemiş görünse de insanlar geriledi. Bu arzumu bir sahil kasabasında giderebilirim. Yani ben de sayısal, piyango vs ile hayal kurarım işte. Bu arada otuz yıllık ehliyet sahibiyim. Bu da başka bir öykü. Başka bir zaman anlatırım size. |
10-12-2007, 00:45 | #7 |
|
Ayşegül hanımın mesajını okuyunca bir anım geldi aklıma ve düşündüm de, araba değil de bisiklet üzerine bir forum açılmış olsaydı, felsefe bile yapabilirdik
İlkokuldaydım. Okulun bahçesindeyiz. Altımda bir bisiklet (hayret, kimin olduğunu ilk defa şimdi düşündüm, çünkü benim bildiğim ilk bisikletim ben ortaokul 2 den mezun olduğumda alınmıştı...O da doğrusu pek işime yaramamıştı, pikniklerde, mesire yerlerindeki geçici kullanımlar hariç, yaşımın büyüdüğü gerekçesiyle, malesef "tehlikeliler" kategorisine alınmıştı ) İlkokul sıralarındaki tüm çocuklar için, yani kendi kanatlarıyla uçamayan- bir gün uçabileceğini de henüz tasavvur bile edemeyen her çocuk için olduğu gibi- annelerin de , babaların da birer idol, sigorta poliçesi olduğu zamanlar. "Arkandayım, merak etme, düşmezsin" diyordu babam. Okulun bahçesinde, -şimdi düşündüm de, ne eziyet ama-, siz bisiklete binebilesiniz, bu cesareti edinebilesiniz, kendinize güvenebilesiniz ve hatta , kendi kendinize yetebilesiniz, diye sarfedilen dolaylı bir anlatım... Ve aniden, hep arkanızdaa olduğunu, seleden sizi takviye ettiğini sandığınız, babanızın/annenizin, arkanızda olmadığını, sizi gözlerinin yettiğince izlediğini, ama yardım etmediğini/(gün olup da edemediğini, edemeyeceğini) farkettiğiniz an... Ne hissettiniz? Korku? Kendine güven? Hüzün? Mutsuzluk? Mutluluk? Yalnızlık? Başarmanın gururu? Başarısızlık korkusu? Bunun yanıtını bugün dahi tam anlamıyla ve katışıksız verebilen varsa, kutlarım Saygılarımla... |
10-12-2007, 00:49 | #8 | |||||||||||||||||||
|
katılıyorum |
10-12-2007, 01:10 | #9 |
|
"Bisiklet" konulu yazışma açsak iyi olacak galiba?
Diz kapaklarımdaki yara izleri hâla çok belirgin... Onlara bakar mutlu çocukluğumu anımsarım.(Kadınların öyküleri de benzer gibi, değil mi? |
10-12-2007, 01:17 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Bisiklet de bir tasit degil mi?
İçimde ukte kalan konulardan bir tanesi de budur zaten.. Hiç bir zaman bisikletim olmadı.. Hep kardeşimin izin verdiğinde onun bisikletine binmek zorunda kalırdım.. Kim demişse annem kız çocuklarının bisiklete binmesini sakıncalı bulurdu.. Sanırım yeterince büyümedim.. Büyür büyümez kendime bir bisiklet alacağım |
10-12-2007, 15:31 | #11 |
|
Tekerlekli metal yığınlarından nefret ediyorum.
İçlerine girdiğimde camları tırmalayasım, kapılara vurasım geliyor. Müthiş bir özgürlük kısıtlanması hissediyorum. Heleki doğru park yapmayı beklemeler(Şoför değilim ), istediğin yerde duramamalar, trafik yoğunluğundan duramadan turlamalar falan ömür törpüsü ömür. En güzeli taksiler efendim. En makbul kullan at durumu ))) Saygılarımla. |
10-12-2007, 15:57 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Ben de at kullanmayı tercih ediyorum. |
10-12-2007, 16:10 | #13 |
|
Bu konu çok lüks bir konu.
Fikrim şudur: İnsanoğlu her devirde üzerine binecek bir (Araç,taşıt) aramış ve onu muhakkak bulmuştur. O halde bu arayışa engel olmak "tarih bilimi gerçekliği" itibariyle olası değildir. Lüks'ün her türlüsü lükstür. İnsanın parası veya imkanı varsa en iyisine binmelidir. Zira rahmetli Koç'un dediği gibi: Öbür tarafa bir şey götürülmüyor! Komşusu açken tok gezen'in lüks tutkusu inciticidir. Yardımsever zenginler binsin, yardımsever olmayanlar derhal o lüks araçtan insin! |
10-12-2007, 16:22 | #14 |
|
Bir de bazı araçları bazı tipler kullanıyor. Kartal araçlardan uzak durun bence. Her an ayu çıkabilüüü! Taş düşebilüü...
|
10-12-2007, 16:28 | #15 |
|
Rahmetli Koç'a sormuşlar siz neden yerli malı oto kullanıyorsunuz da oğlunuz son model yabancı arabalara biniyor diye..
-Onun babası Vehbi Koç demiş ))) |
10-12-2007, 16:31 | #16 |
|
Konya'da insanların genelde bisiklet kullanması o kadar hoşuma gitti ki.. Dere tepesi bol bir şehirde bisiklet kullanılması gerçekten tehlikeli...
|
10-12-2007, 16:45 | #17 |
|
Çin'de de insanlar bisiklete biniyorlarmış
|
10-12-2007, 16:45 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
Lololistan'da da öyle... |
10-12-2007, 16:47 | #19 |
|
Bisiklet kadar olmasa da çok ince de bir konu.
Ben de "Tekerlekli metal yığınlarından nefret ediyorum." Ama bir yat alacak kadar param hiç olmadı (olamayacak da).Olsa da denizim olmayacak ne kötü. Onun için tekerlekli metal yığınına mahkûmum,mahkûmuz. Bence de "İnsanın parası veya imkanı varsa en iyisine binmelidir." Araba denince, biz -erkek milleti- genellikle niye bu fikri benimseriz ki? Bir de, gaz ve fren aksamının işleyişindeki emsalsizlik nedeniyle ben de atı tercih ederdim. |
10-12-2007, 16:51 | #20 |
|
Sn. S. Karaca,
Yat'ı ben de öyle çok büyük bir şey sanıyordum. Değilmiş paşam. Araba fiyatına olanlar da var. Tabiki yat var, yat var... Maksat denizde salınmak olsun, balık tutmak olsun... Yoksa Curise alacak halimiz yok paşam. Benim de yok. Ama olmayacak diyemem, belki olur. Yılbaşı MP biletim var. ) |
10-12-2007, 16:51 | #21 |
|
Bir araba markasının reklamı vardı.Biz en iyisini yapana kadar en iyisi bu diye.
Ben de en iyisini alana kadar en iyisi bu diyorum |
10-12-2007, 16:56 | #22 |
|
At tamam da dostlar bisiklet daha iyi değil mi hem spor yapmış oluyorsunuz hemde su tımar ot falan da istemez.. Hastalanmaz
Bu arada merak etmeye başladım.. Arabalardan hoşlanan dostlar yok mu yoksa kıs gülerek uzaktan bizi mi izliyorlar.. İşin dürüstçesi kendim halen kaplumbağamı kullanmaya devam ediyorum. Emliyetli arabalardan da gözümü alamıyorum doğrusu.. |
10-12-2007, 16:58 | #23 |
|
Araba, iyidir iyi.
|
10-12-2007, 16:59 | #24 |
|
kedidir kedi
Türk filmi repliği, anlamadık demeyin ))) |
10-12-2007, 18:08 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Onun için en iyisi at diyorum at. Saygı ile |
10-12-2007, 18:40 | #26 |
|
Bence de
kedidir o kedi |
10-12-2007, 18:58 | #27 |
|
Kedi zaten. Ben de öyle demiştim.
|
10-12-2007, 19:00 | #28 | |||||||||||||||||||||||
|
Paşam, kedidir o kedi. Saygılarımla. |
10-12-2007, 19:06 | #29 |
|
Eski devirlerde kocaman tek bir tekerlek üstünde duran küçücük bir koltuk olurmuş. Ona nasıl biniliyormuş, nasıl kullanılıyormuş halen çözebilmiş değilim.
|
10-12-2007, 21:43 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
Hayrola paşam, neden bu kadar kafa yoruyorsun ki bu konuya. Ben ençok ferrariye tüpgaz taktırsam ayıp olur muyu düşünüyorum da |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
haricen araba satımı | SMK38 | Hukuk Soruları | 5 | 05-03-2008 17:55 |
Araba Hasarı | ALİ TANRIKUT | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 16-03-2002 18:12 |
Araba Devri | Evrensel | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 17:23 |
Yanan Araba Hakkında | ALİ | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 16:42 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |