Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Bu Yazılanlar Gerçek Mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-02-2004, 14:28   #1
Cumok

 
Varsayılan Bu Yazılanlar Gerçek Mi?

Sevgili Hukukçu Dostlar;
Aşağıdaki yazı biraz önce internetten geldi. Ben okuduğumda utandım. Hoş ben, sigortasız bir yurttaş değilim ama, uzun yıllardır görsel ya da yazılı basında hastane kapılarında perişan ve rezil olan yurttaşlarımızın haberleri çıkar. Lütfen konu hakkında bilgisi olan siz dostlar söyler misiniz, bu yazılanlar doğru mu?
-----

ÇOK ÖNEMLİ HERKESİ UYARIN...BÜTÜN KİŞİLERİN BİLGİSİ OLSUN...
Kaza geçiren sigortasız yurttaşların tedavisini Garanti Sigorta Fonu karşılıyor, ama bilen yok. Garanti Sigorta Fonu Genel Sekreteri Kongar: "Kaza geçiren sigortasızların masrafını, başvuranlara veriyoruz. Ama kimse bilmediği için parasını alan yok. Fon'da 110 trilyon lira birikti."
***
110 trilyon sizi bekliyor Trafik kazası geçiren vatandaşların tedavi masrafları ile ölüm giderlerini karşılamak için kurulan Garanti Sigorta Fonu'nun hesabında 110 trilyon lira birikti ama vatandaş parasızlıktan hastane kapısında can veriyor. Trafik kazalarında yaralanan ya da ölen sigortasız vatandaşların milyarlarca lira tutan tedavi veya cenaze masraflarını karşılamak için kurulan Garanti Sigorta Fonu'nda tam 110 trilyon lira birikti; çünkü uygulamadan kimsenin haberi yok. Sağlık Bakanlığı'nın hastane yönetimlerini bilgilendirmemesi ve vatandaşların da kanunları yeterince bilmemesi nedeniyle fona herhangi başvuru olmazken, çok sayıda parasız vatandaş hastane kapılarında can veriyor. Fondan sorumlu Türkiye Sigorta Reasürans Şirketleri Birliği Genel Sekreteri Bilge Kongar, "Trafik kazası geçiren sigortasız tüm vatandaşlar başvurup tüm masraflarını bizden alabilirler" dedi.

SADECE UYANIK AVUKATLAR KULLANIYOR... Kaza geçiren parasız vatandaşların çok zor durumda kaldığını belirten Kongar, "Hem bakanlığın hem de vatandaşların kanunu bilmesi gerekiyor. Ancak ne Sağlık Bakanlığı uyarıyor ne de vatandaşlar bunu biliyor. Bu yüzden fonu her biri 20- dosya ile gelen uyanık avukatlar kullanıyor" diyor. Kongar, 450 milyar ve yeni primleri faizle değerlendirdikleri için 110 trilyona ulaşıldığını belirterek şunları söyledi:

"Devlet Ziraat Bankası'nda faizsiz tutuyordu. Biz ise faizde tutuyoruz. Para çoğalınca bunu alıp oraya buraya vermek; peşkeş çekmek istiyorlar. Biz ise kazalarda mağdur olanlar gelip alsın diyoruz. Duyurular, açıklamalar yapıyoruz. Fakat vatandaşın haberi yok."

Kongar bu konuda açıklamalar yapan Eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş'a yanıt olarak da "Durmuş'un dediği gibi devlette biriken fonu kimsenin yediği yok. Bakan önce kanunu okuyup personelini bilgilendirseydi vatandaşlar bu fonu kullanırlardı" diye konuştu. Sigortası olmayanların masrafları karşılanıyor 1991 yilinda Hazine Müsteşarlığı bünyesinde kurulan Garanti Fonu, 1998'in sonuna kadar Hazine Müsteşarlığı Sigorta Genel Müdürlüğü bünyesinde kaldı.

Amacı, trafik sigortası olmayan araçların meydana getirdiği yaralama ve ölüm masraflarını karşılamak. Plakası belirsiz araçların verdiği zarar da karşılanıyor. Fonun kaynağını trafik sigortası yaptıran vatandaşlardan kesilen pay oluşturuyor. Trafik sigortası yapan sigortalıların trafik primi içinde ödedikleri paranın yüzde 2'si ve yüzde 1'i sigorta sirketlerinin öz kaynaklarından karşılanıyor. Karayollari Trafik Sigortası Kanunu gereği eğer kaza yapan araç sigortalı ise, kaza sonucu yaralanan veya ölen kişilerin masrafını sigortalı olsun ya da olmasın şirketi karşılıyor.
7 YILDA 3 ÖDEME! Kazaya neden olan araç sigortasız veya plakası bilinmiyorsa zarar görenler direkt birliğe gelip masraflarını alabiliyor. Fon, 1998 sonunda Hazine'den alınarak Türkiye Reasürans Sirketleri Birliği nezdinde bir hesaba aktarıldı.

Adı önceden Garanti Sigortası Fonu iken devletin dahil olduğu tüm fonlar kapatılınca Garanti Sigortası Hesabı olarak değiştirildi. 1998 sonuna kadar 7 yılda Hazine'de, 450 milyar lira birikti. Ancak 7 yılda sadece üç kişiye ödeme yapıldı. Birlik bünyesindeki fon bütçesi Hazine'nin aksine bankada faizle değerlenince fon 110 trilyona ulaştı. Şimdiye kadar fondan yararlanmak için 1.623 kisi basvurmus, bin 42 dosya ise sırada bekliyor. Birlik bünyesindeki fonun yükümlülüğü daha sonraki yıllarda kanuna eklenen maddeler ile sadece bedensel hasarları ödemekten çıkarıldı. İhtiyacı olan parayı nasıl alacak? Kaza geçiren vatandaş hastane masraflarını faturalı olarak Türkiye Sigorta Reasürans Şirketleri Birliği'ne iletecek.

Bunun için birliğe, 0212 324 19 50 nolu telefondan veya www.tsrsb.org adresinden ulaşılabilir. Türkiye'nin her yerinden başvuru aynı şekilde yapılacak. Gerekli belgeler ise hastane faturası, ikametgah senedi, nufüs cüzdan örneği, trafik zaptı ve imza beyanı. Belgeleri inceleyen birlik, vatandaşın verdiği banka hesap numarasına parayı yatırıyor.

Yazı: İnternetten alınmıştır. 11.2.2004 13.33
Old 11-02-2004, 16:24   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın cumok,

Yazılanların doğru olduğundan emin olabilirsiniz.
Konu daha önceleri Sayın Av.Sehper tarafından THS'nde HABERLER alanında üyelerimize duyurulmuştu:

http://www.turkhukuksitesi.com/hukuk...?threadid=3121


Daha ayrıntılı bilgi için ilgili adres olarak yukarıda sunulan adresten aşağıda sunulan adrese link verilmişti:

http://www.tsrsb.org.tr/private/trk/...rantiadres.htm

Saygılarımla

Bir Dost
Old 11-02-2004, 16:56   #3
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
SADECE UYANIK AVUKATLAR KULLANIYOR...

Bu yazı ve yukarıdaki ifade bugünkü günlük gazetelerden birinde de aynen mevcuttu ve açıkçası "uyanık avukat" ifadesini yadırgıyorum.

Yazının bir yandan böyle bir yasal hak olduğundan ve kimsenin yararlanmadığından dert yanarken bir yandan da yararlanan kimseleri adeta haksız olarak istifade ediyormuş gibi "uyanık" olarak nitelendirmesi bence oldukça çelişkili.

Kaldı ki bugüne kadar kimsenin farkında olmadığı bu fondan yararlanan (ki aslında muhtemelen yararlanan avukatlar değil, müvekkilleridir) avukatların olsa olsa "bilgili" olarak nitelendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Old 11-02-2004, 17:40   #4
Cumok

 
Varsayılan

Sevgili Dostlar;
Ben, ne yazık ki bu yazının THS sayfalarında daha önceden yer aldığını es geçmişim. Ama ilk okuduğum anda; böyle bir olanaktan yararlanması gerekenlerin yanında, ben ve benim gibi daha birçok insanın ilk defa haberinin olmasından utandım.

Sevgili Admin, umarım "uyanık avukat" yazısı yüzünden bana darılmış olmayasınız. Bunun üzerinde ben hiç durmadım bile. Konunun bu yanı beni ve benim gibi diğer yeni duyanları pek ilgilendirdiğini de sanmıyorum. Öyle olduğunu varsaysak bile; Bu işle hiçbir bağlantısı olmayan avukat dostların tepki göstermelerini ise hiç anlamlı bulmam. Bu; bir hastane dizisinde kötü tavırları olan bir doktor ya da hemşire gösterildiğinde, doktor ve hemşire birliklerinin itirazı gibi olur. İzin verirseniz başka bir örnek vereyim. Sevgili Aziz Nesin, bu ülkenin yüzde altmışı aptaldır dediğinde de itiraz edenler olmuştu ve ben, buna da bir anlam verememiştim.
Eleştiri mutlaka olmalıdır, eleştiri olmayan yerde ise neler olduğunu hep birlikde yaşıyoruz. Üstelik kurumlar artık kendileri eleştirmeye başlasalar bence çok daha iyi olacaktır.

Beni üzen, inciten hatta yıkan tarafı genel olarak şudur.
Bu ve bunun gibi acaba daha nice kolaylıklar, insanımız tarafından bilinmiyor, ya da bilinmesi istenmiyor diye düşünüyorum. Etkili ya da yetkili kişilerin, ya da kurumların neden acaba insanları bilgilendirmekten böylesine yoksun kaldıklarını çözemiyorum. Yazıyı buraya almamın nedeni ise; Siz hukuk insanlarının bu konuda ki düşünce ve görüşlerini duyabilmek içindi. Zira sizlerin bu konuları tartışmanız bizim tartışmamızdan çok daha fazla ses getireceği inancındayım. Üstelik verilen adreslere baktığımda, bu konu üzerine hiç yazı yazılmamış, tartışılmamış. İşte ülkemiz insanının bu duyarsızlığıdır ki beni kahreden...
Sevgili Bir Dost, beni adreslere yönlendirerek bu konu hakkında daha geniş olarak bilgilendirdiğiniz için size ayrıca teşekkürler ediyorum.
Sevgiyle kalın...
Old 11-02-2004, 18:31   #5
ali

 
Varsayılan

Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgiyi http://www.tsrsb.org.tr/private/trk/...rantiadres.htm adresinden alıntılayarak aşağıya kopyaladım. Bilgilerinize

KARAYOLU TRAFİK GARANTİ SİGORTASI HESABI

--------------------------------------------------------------------------------

ADRES: HARMAN CAD. POLAT PLAZA B BLOK NO:4 KAT:15 34394 LEVENT-İSTANBUL

TELEFON NO: (0212) 324 45 00

FAX NO: (0212) 324 44 99

E-MAIL : garantifonu@tsrsb.org.tr



A- HESAP HAKKINDA GENEL BİLGİ

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı, “Garanti Fonu” adı altında 13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 8 ve 108 inci maddelerinde düzenlenmiştir Kanunun yukarıda belirtilen maddelerine dayanılarak hazırlanan ve 26.6.1985 ve 18793 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Fonu Yönetmeliğinde, Fona ilişkin hizmetlerin Ticaret Bakanlığı’nın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personeli tarafından yürütüleceği ve Fonun (Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının) yönetiminden Ticaret Bakanlığı’nca görevlendirilecek Fon Müdürünün sorumlu olduğu belirtilmiştir. Bu yönetmeliği yürürlükten kaldıran, Resmi Gazete’nin 10.8.1990 tarih ve 20601 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren Karayolu Trafik Garanti Fonu Yönetmeliğinde ise Fona ilişkin yetkilerin Ticaret Bakanlığı’ndan alınarak Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’na verildiği görülmektedir. Söz konusu Yönetmelik’te, Fonu; Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın yöneteceği ve temsil edeceği belirtilmektedir.

10.8.1990 tarih ve 20601 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yönetmeliği yürürlükten kaldıran, 27.4.1997 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Karayolları Trafik Garanti Fonu Yönetmeliğinin (yayımı 3.5.1997 tarih ve 22978 sayılı R.G.) 4üncü maddesinde: “Fonu Birlik (Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği yönetir, Fonu Birlik Başkanı temsil eder ve Fonla ilgili iş ve işlemlerden Birlik Başkanı sorumludur. Ancak Başkan Fonun işleyişine ilişkin yetkilerini Birlik Genel Sekreterine devredebilir.” hükmü yer almaktadır.

3.3.2001 tarih ve 4629 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Kanunla “Garanti Fonu” ibaresi, “Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı” olarak değiştirilmiştir.

Yukarıda belirtildiği üzere, Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının yönetim ve temsili; 26.06.1985 tarihinde çıkan yönetmelikle Ticaret Bakanlığı’na verilmiş, 10.08.1990 tarihinde çıkan yönetmelikle Ticaret Bakanlığından alınarak Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’na tevdi edilmiş, 03.05.1997 tarihinde çıkan yönetmelikle de Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’ne verilmiş bulunmaktadır.

B- 2918 SAYILI KARAYOLLARI TRAFİK KANUNUNUN KARAYOLU TRAFİK GARANTİ SİGORTASI HESABINA İLİŞKİN HÜKÜMLERİ

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabına ilişkin olarak 2918 sayılı Kanunun 8 ve 108 inci maddelerinde vazedilmiş olan hükümler aşağıda belirtilmiştir.

I- 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 8inci maddesinin 2, 3 ve 4üncü Fıkraları:

“Üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşları, acil olarak kendilerine getirilen trafik kazası geçirmiş kişilere, Sağlık Bakanlığı tarifesini uygulamak suretiyle vermiş oldukları hizmetlerin bedelinin tamamını yükümlü sigorta şirketerinden tahsil ederler.

Sağlık Bakanlığı, bu görevlerin yerine getirilmesi ile ilgili olarak; verilen hizmetlerin bedellerini yükümlü sigorta şirketlerinden tahsil etmek için Maliye Bakanlığının görüşünü alarak döner sermaye saymanlığı kurar. Bu amaçla döner sermaye saymanlığı tarafından tahsil edilen gelirin tamımı, bu Kanun ile Sağlık Bakanlığına verilen görevlerin yerine getirilmesinde kullanılır.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan harcamaların tamamı, Sağlık Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesine 8 iş günü içinde yükümlü sigorta şirketince ödenir. Sağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletmesinin verdiği hizmetler için uygulayacağı fiyat tarifesi, Karayolu Trafik Güvenliği Kurulunun da uygun görüşü alınarak Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Sigorta şirketleri, zorunlu mali sorumluluk sigortası geçerli teminat limitleri ve şartları dahilinde ödemekle yükümlü bulundukları tutarı aşan kısmı için Garanti Fonuna başvurur. Buna ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

Sigorta şirketleri; kendileri tarafından ödenmesi gereken bir takvim yılına ilişkin katılma paylarını takip eden yılın Şubat ayı sonuna kadar; sigorta yaptıranlardan tahsil edilen katılma paylarını ise ertesi ayın sonuna kadar Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabına yatırırlar.

Karayolu Tarfik Garanti Sigortası Hesabının gelir ve giderleri ile işlemleri, Hazine Müsteşarlığınca her yıl denetlenir.

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının kuruluşuna, işleyişine, Karayolu Trafik Garanti Sigortaıs Hesabı varlıklarının nemalandırılmasına, Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabından yapılacak ödemelere ve diğer hususlara ilişkin esaslar Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğinin görüşü alınarak, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.

II- 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun “Karayolları Trafik Garanti Sigortası Hesabı” Başlıklı 108 inci Maddesi

“Bu Kanuna göre, zorunlu mali sorumluluk sigortasına tabi motorlu araçların sebep olacakları zararların, aşağıdaki durumlarda işletenin sorumluluğuna ilişkin kurallar uyarınca geçerli teminat tutarları dahilinde karşılanması amacıyla, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde bir Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı oluşturulur.

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabına aşağıdaki durumlarda başvurulur:

a) Kazayı yapan motorlu aracın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için,
b) Kazanın meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde zorunlu mali sorumluluk sigortasını yaptırmamış olan işletenlerin neden olduğu bedensel zararlar için,
c) Zorunlu mali sorumluluk sigortası yapan sigortacının iflası halinde sigortacının ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için,
d) 8 inci maddenin (b) bendi ile 107 nci maddenin son fıkrasında öngörülen durumlar için

Kazaya sebep olan aracın işleteninin sonradan bulunması halinde Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı, işletene ve sigortacısına rücu edebilir; diğer durumlarda da Karayolu Trafik Garanti Sigorta Hesabının sorumlulara başvurma ve sigortacının iflas masasına katılma hakları saklıdır.

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının gelirleri, zorunlu mali sorumluluk sigortası için tahsil edilen toplam primlerin yüzde biri oranında sigorta şirketlerinde ödenecek katılma payları ile sigorta yaptıranlardan safi primlerin yüzde ikisi oranında tahsil edilecek katılma paylarından oluşur. Bakanlar Kurulu bu oranları binde beşe kadar indirmeye veya tekrar kanuni sınırlarına kadar yükseltmeye yetkilidir.

Sigorta aracıları, sigorta yaptıranlardan yukarıdaki fıkra hükmü gereğince tahsil ettikleri katılma paylarını, tahsilatı takip eden ayın 15’ine kadar ilgili sigorta şirketlerine intikal ettirirler.

Sigorta şirketleri; kendileri tarafından ödenmesi gereken bir takvim yılına ilişkin katılma paylarını takip eden yılın Şubat ayı sonuna kadar; sigorta yaptıranlardan tahsil edilen katılma paylarını ise ertesi ayın sonuna kadar Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabına yatırırlar.

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının gelir ve giderleri ile işlemleri, Hazine Müsteşarlığınca her yıl denetlenir.

Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının kuruluşuna, işleyişine, Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı varlıklarının nemalandırılmasına, Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabından yapılacak ödemelere ve diğer hususlara ilişkin esaslar Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğinin görüşü alınarak, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.

Aşağıda, GARANTİ SİGORTASI HESABI'na hangi hallerde başvurulacağı, hangi zararların karşılanamayacağı, ödemelerin nasıl yapıldığı, hangi belgelerin isteneceği ve haksız kazanç sağlananlardan bu paranın nasıl geri alınacağı maddeler itibariyle belirtilmiştir. Bu şartları taşımayanlara herhangi bir ödeme yapılamaz.

GARANTİ SİGORTASI HESABINDAN HANGİ ZARARLAR KARŞILANIR?

Hesaptan Kanunun sorumluluk ve sigortaya ilişkin hükümleri ve teminat limitleri içinde kalan aşağıdaki zarar ve giderler karşılanır:
a) Kazayı yapan motorlu aracın saptanamaması durumunda kazanın meydana geldiği tarihte geçerli zorunlu mali sorumluluk sigortasına göre bedeni zararlar nedeniyle ödenecek tazminat tutarları,
b) Zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmaksızın trafiğe çıkarılan motorlu aracın kişilere verdiği bedeni zararlar nedeniyle kazanın meydana geldiği tarihte geçerli zorunlu mali sorumluluk sigortasına göre ödenecek tazminat tutarları,
c) Müsteşarlıkça asgari teminat tutarlarının artırılmasına rağmen zeyilname düzenlenmeyip eksik teminatlı kalan motorlu araçların kişilere verdiği zararlarda kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan zorunlu mali sorumluluk sigortası tarifesindeki teminatlar ile poliçede belirtilen teminatlar arasındaki farka kadar ödenecek tazminat tutarları,
d) Kanunun 107 nci maddesi uyarınca işletenin sorumluluğunun olmadığı hallerde, çalınmış veya gaspedilmiş motorlu aracın kişilere verdiği zararlar için kazanın meydana geldiği tarihte geçerli zorunlu mali sorumluluk sigortasına göre bedeni zararlar nedeniyle ödenecek tazminat tutarları,
e) Kanunun 108 inci maddesinin (c) bendine göre ödemekle yükümlü olduğu tazminat tutarları ve maddi zararlar,
f) Tazminat ve maddi zarar ödemelerinin gerçekleşmesiyle ilgili giderler,
g) Hesap Yönetimine karşı açılan veya Hesap Yönetiminin açtığı davalara ilişkin giderler,
h) Hesapla ilgili olarak çalışan personele ilişkin giderler ile Hesabın işlemlerinin yürütülebilmesini sağlayacak diğer giderler.

Hesaptan bu giderler dışında harcama yapılamaz. Birlik personelinin Hesap İşleriyle görevlendirilmeleri halinde 1475 sayılı İş Kanununun ilgili hükümleri saklıdır.

Bu maddenin (e) bendine göre yapılacak ödemelerde; Mahkeme kararı ile kesinleşmiş tazminat dosyalarına ilişkin tutarlar hak sahiplerine hemen ödenir. Diğer dosyalar Hesap Yönetimince incelendikten veya incelettirildikten sonra ya tazminatın ödenmesine ya da reddine karar verilir.

Hesap Yönetimi sigorta şirketlerinin, Kanunun 108inci maddesi (c) bendi kapsamındaki haller nedeni ile rücu etmelerinden kaynaklanan talepleri ile ilgili olarak topluca değerlendirme yapmak suretiyle bu şirketlerle hesap kapatmaya ve hesabın kapatılmasına yönelik anlaşmalar yapmaya yetkilidir. Bu takdirde, hangi sigortalılar için ödeme yapıldığı, sigortalı adı ve soyadı, poliçe numarası, hasar tutarı, hangi şirketten rücu edildiği bir liste halinde tutulur. Bu durumda, rücu eden şirketçe, listede yer alan sigortalılara rücu çerçevesinde yapılmış olan icrai ve yasal takipler derhal kaldırılır.

ÖDEMELER NASIL YAPILIR?

Hesap yönetimince, gerekli incelemeler yapıldıktan sonra, tazminat miktarında ve hak sahiplerinde tereddüt bulunmadığı takdirde belirlenen miktar, hak sahiplerine ilgili banka aracılığı ile ödenir.

RİZİKONUN OLUŞTUĞUNDA UYGULANACAK ESASLAR

BAŞVURU SÜRESİ NEDİR?

Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde belirtilen hallerde doğan tazminat ve zararların Hesaptan karşılanabilmesi için hak sahiplerinin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalükarda kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde bizzat yazılı olarak veya taahhütlü mektupla Hesaba başvurmaları gerekir.

Bu süreler içinde yapılmayan talepler dikkate alınmaz.

BAŞVURU SIRASINDA HANGİ BELGELER İSTENİR?

Hesaba konu zararların tazmini için Kanunun 83 üncü maddesi uyarınca düzenlenecek trafik kaza tespit tutanağının bulunması şarttır. Bu tutanakta kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunup bulunmadığına, poliçenin varlığı halinde düzenleyen şirketin adı ve poliçe numarasına yer verilmelidir.

Hak sahipleri başvurularına aşağıdaki belgeleri de eklemek zorundadırlar:

a) Ölüm Halinde Gereken Belgeler:
1) Hak sahibinin dilekçesi,
2) Olayın mahkemeye intikal etmesi halinde mahkeme kararı,
3) Ölüm raporu,
4) Ölenin mesleği ile gelir durumunu ve desteklik ilişkisini gösterir belge,
5) Hak sahiplerine Sosyal Güvenlik Kurumlarından gelir bağlanmış ise, bağlama kararı ile bağlanan gelirin peşin değerini gösteren belge,
6) Trafik kazası ile illiyeti gösteren istenecek diğer belgeler.

b) Yaralanma Halinde Gereken Belgeler:
1) Hak sahibinin dilekçesi,
2) Olayın mahkemeye intikal etmesi halinde mahkeme kararı,
3) Sağlık Bakanlığınca belirlenen tarifeler dikkate alınarak düzenlenen hastane giderlerini gösteren faturalar,
4) İlkyardım, muayene ve kontrol veya tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderlerin trafik kazası ile illiyetini gösteren her türü bilgi ve belgeleri,

ibrazla yükümlüdür.

Sigorta şirketinin iflasına karar verilmiş olması halinde, iflas masasına alacak kaydı yaptırılıp yaptırılmadığı, yaptırılmışsa bununla ilgili belgenin ibrazı istenir.

HESAPTAN KARŞILANMAYACAK ZARARLAR NELERDİR?

Aşağıdaki zararlar Hesaptan karşılanmaz:

a) Manevi tazminat talepleriyle, Yönetmeliğin 8 inci maddesi (e) bendi hükmü hariç, kişiye gelen bedensel zararlar dışındaki her türlü maddi zararlara ilişkin talepler,
b) Hatır için karşılıksız taşınan kişiler ile hatır için aracın karşılıksız verildiği kişiye gelen bedensel zararlar,
c) Kazaya neden olan aracın, işleten veya sürücüsü tarafından ileri sürülecek zararlar,
d) Kanunun 105 inci maddesine göre motorlu araç yarışlarıyla ilgili olarak yarış için bulunması gereken sigorta yapılmamış ve kaza yarış sırasında vukubulmuşsa kazaya neden olan motorlu aracın kişilere verdiği zararlar için ödenecek tazminat tutarları,
e) Kanunun 104 üncü maddesine göre esasları Bakanlıkça belirlenen zorunlu mali sorumluluk sigortası yapmakla yükümlü motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunan kişilere bırakılan motorlu aracın kişilere verdiği zararlar için ödenecek tazminat ve tedavi giderleri,
f) Motorlu aracı çalan ve gaspedenlerle, bunlara yardım ve yataklık edenler veya motorlu aracın çalındığını ya da gaspedildiğini bilerek kendi istekleri ile araca binen sürücü veya yolcuların zararları,
g) İşletenin, eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği zararlar,
h) İşleten tarafından ileri sürülebilecek tazminat talepleri,
ı) Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar,
i) Hastalık ve Ferdi Kaza Sigortası yapan sigorta şirketlerinin rücu talepleri.

TALEBİN KABUL EDİLMEMESİ

Hesap Yönetimi tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda tamamen veya kısmen rededilen başvurular, ilgililere yazı ile bildirilir.

RÜCU HAKKININ KULLANILMASI NEDİR?

Hesaptan yapılan ödemeler nedeniyle;
a) Kusurlarıyla zarara neden olanlara veya zarara sebebiyet veren motorlu aracın kullanılmasından işletene ve/veya işletenine karşı sorumlu olanlara,
b) Kazaya neden olan aracın işleteninin sonradan belli olması halinde bu kişilere veya sigortacısına,
c) Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin (c) bendine göre, tazminat ödenmesine sebebiyet veren işletene,
d) Üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarına acil olarak götürülen trafik kazası geçirmiş kişilere yükümlü sigorta şirketi tarafından verilen teminat tutarını aşan hizmet bedelleriyle ilgili olarak işletene ve sorumlulara,
e) Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin (e) bendine göre yapılan ödemeler çerçevesinde ilgili sigorta şirketine,

karşı rücu hakkı kullanılır.
Old 11-02-2004, 18:54   #6
Cumok

 
Varsayılan

Ali Üstadım;
Biraz önce ben de bu yazıyı kopyalayarak kendi siteme ekledim. Umarım THS ve ve admin dostlar bunun için bana izin vereceklerdir. Her ne kadar her alıntının altında kaynak gösteriyor olsam da.
Fakat izninizle siz Hukukçu Dostlardan bir dileğim olsun.
Biz toplum olarak çok cahiliz. Yazılı ve de görsel basınsa, popstar yarışmaları, paparazzi programları ve televole türü saçmalıklarla insanlarımızı uyutmakla iştigal ettiğinden bu gibi konularda insanlarımızı aydınlatmaya zamanları pek olamıyor. Lütfen sizler bu gibi sorunların üzerinde ısrarla durunuz. Bizleri aydınlatınız. Hoş, pek çok başka sitede "geyik" yapmak varken burada böylesine önemli konulara rağbet olmaz ama, yine de sizler asla uzak kalmayınız.
En azından ben, sizlere; aklımın erdiğince, dilimin döndüğünce yanıtlar verecek, sorular soracağım.
Sevgiyle kalın Dostlar...
Old 11-02-2004, 19:20   #7
Marmara24

 
Varsayılan

Ben Sayın Admin'e katılıyor, gazete deyer alan ifadeyi yadırgamakla kalmayıp kınıyorum. Sayın Kongar, çok talihsiz bir beyanda bulunmuş. Avukatın yaptığı uyanıklıksa, vatandaşı bu konu hakkında bilgilendirmekle görevli sayılabilecek bir kurumun bugüne kadar duyulmamış/ duyurulmamış olması kimin uyanıklığıdır? diye sorasım geliyor.

Sayın Kongar,gerçekten bu ifadenin yer aldığı bir beyanatta bulunmuşsa, avukatlardan, bu çirkin beyanı için çıkıp özür dilemelidir, ancak lafın nereye gittiğini düşünmeyen biri için fazla umutlu olamıyorum.
Old 11-02-2004, 20:24   #8
Cumok

 
Varsayılan

Özür diliyorum Dostlar;
Ben o yazının içeriği tartışılsın diye ekledim bu sayfalara. Ama görüyorum ki, benim beklentimin dışında olay kişisel alınganlığa dönüştü. Birinin söylediği ve, hedefi tamamen başka birilerini alan bir söylem ön plana oturdu. Çok üzgünüm ama, yaşımın verdiği ukalalığı kullanacak ve bu yaklaşımınıza üzüldüğümü söyleyeceğim.

Ülke insanımın neden böylesine alıngan, neden her sözü özellikle kendi üzerine almasına asla bir anlam veremedim geçen onca yaşam yılımda. Hele sizler gibi bu yy.'ın genç insanlarının böyle düşünmesine inanamıyorum. Sevgili Dostlar; Hemen hepimizin böylesine konularda kullandığımız bir tümce vardır. Bu tümceyi vakti zamanında bilge kişiler söylemiş. "Yarası olan gocunur" demiş. Bırakınız, yarası olanlar gocunsun, neden bunu konu ediyor ve üzerinde bu kadar duruyorsunuz?
Ben böyle konuları tartışmak istemiyorum dostlar.
Üzgünüm ama bundan sonra bu konuda yazmayacağım.
Sevgiyle...
Old 11-02-2004, 20:50   #9
Admin

 
Varsayılan

Eleştirilen ifade size ait olmadığına göre ifadenin eleştirilmesi niçin sizi rahatsız ediyor anlayamıyorum.

Kullanılan ifadeyi yanlış ve haddini aşar olarak görüyorum ve bunu da özgürce dile getirdim. Bırakınız gerekiyorsa ifadenin yazarı tepki göstersin.
Old 11-02-2004, 23:59   #10
Cumok

 
Varsayılan

Evet Sevgili Admin;
Görüyorum ki karşılıklı olarak birbirimizi anlamamaya çoktan başladık bile. Ben sizleri, "neden bu alınganlığınız" diye anlayamıyorum, sizler de benim; neden sizi anlamadığımı anlamıyorsunuz. Anlaşılan karşılıklı anlaşamamak ne yazık ki bizim, genlerimizde var. İfade tabii ki benim değil ama, bu gibi söylemler sakız gibi hemen her an ağzımızda değil midir? Adamın biri bunu bir mesleğin bazıları için kullanınca ne oluyor birden? Neden bu alınganlık? diye soruyorum.

Konunun özü; bir adamın birileri için ne söylediği değil, önemli olan, çok önemli olması gereken bir konunun neden insanlara açıklanmadığıdır, söylenmediğidir. Benim kalkıp da bu eskimiş yazıyı buraya taşımamın amacı, böylesine alınganlıklar yaratmak değil, nedenleri, niçinleri üzerinde durulmasını sağlamaktır. Ve siz hukuçuların da bu konuda ki görüş ve düşüncelerinizi öğrenmektir.

Üzüldüğüm nokta budur efendim. Ve ben böylesine gereksiz tartışmaların içinde olmam.
Saygıyla.
Old 12-02-2004, 09:01   #11
Marmara24

 
Varsayılan

Sayın Cumok,

Birbirimizi anlayamadığımız konusunda hem fikirim de sanki sizi anlamamakta ısrar eder gibi gösterilmek ( Sadece kendimi kastetmiyorum) rahatsız ediyor beni. Olayın sizin de vurguladığınız önemli bir noktası var. Biz, bir de böyle önemli bir konunun çok alakasız ve adaletin üç sac ayağından biri olan avukatlığın itibarını zedeler şekilde dile getirilmesinin anlamsızlığını vurgulamak istedik. Yani olayın başka bir yönünden yaklaştık konuya. Anlaşılan o ki bu nokta sizin için pek önem arzetmiyor. Oysa avukatlara yönelen bu ifade aynı zamanda adalet sistemi içindeki diğer kurumlara da yöneltilmiş oluyor. Böylece, halkın adalet sistemine, en azından bu sistemi önemli bir parçası olan avukatlık mesleğine olan saygısı zarar görüyor. Alınganlığımızın sebebi bu ve bu tür ifadelere karşı, bilge kişimizin söylediği gibi, hep gocunacak bir yaramız olacak.

Bu tür forum alanlarında olayların değişik noktalarına da değinilmesine hazırlıklı olmalı ve buna, içinde bulunduğumuz y.y'ın bir gereği olarak, hoşgörü göstermelisiniz Sayın Cumok. Biz sizin gereksiz gördüğünüz bu tür konuda yazmamanızı hoşgörü ile karşılıyoruz.

Hoşçakalın,
Old 12-02-2004, 11:18   #12
Cumok

 
Varsayılan

Dostlar;
Sadece bu konuda ve burada değil, hemen her konuda birbirimizi anlamamkta ısrar ediyoruz. Hemen her konuda çok ve de gereksiz alınganlıklar gösteriyoruz. Hemen her gün aynı söylemi bizlerde söyleriz, “ya ne uyanık adam” “amma uyanık bilmem neymiş” demez miyiz? Sakız gibi ağzımızda olan bir söylem için alınganlık bana doğru gelmiyor. Ne tuhaftır ki, daha yeni okuduğum bir yazı yüzünden, bunu söyleyen kişinin savunucusu durumuna düştüm.

Anlaşılan o ki bu nokta sizin için pek önem arzetmiyor...
Hayır sadece benim için değil Sayın Paulus, sizler için de önemli olmamalı. Bu söylenen şey sadece bir eleştiridir ve sanırım birkaç kişiye yönelmiştir, eleştiri öyle ya da böyle mutlaka olmalıdır. Buna itiraz edildiğinde: Hayır bizi eleştiremezsiniz, biz eleştiri kabul etmiyoruz vs. gibi bir durum çıkar ortaya. Mutlaka sizlerde görüyorsunuzdur. Hiçbir filmde, tiyatro oyununda bazı kurum ve kuruluşlar asla eleştirilemez bizde. Bunu yapmak istediklerinde bu, ya başka bir ülke de geçiyor gibi gösterilir, ya da kişiler başka isimler altındadır. Birde TV’lerdeki Amerikan filmlerine bakınız.

Bu durum çok mu sağlıklı sizce?
Anlatmaya çalıştığım budur. Alınganlık yerinde olursa gereklidir, olması gerektiği yerde önemlidir. Ayrıca; bu konuya itiraz eder gibi bir duruma düştüm ki bu hiç hoşuma gitmiyor. Ne sizleri kırmak, üzmek gibi bir düşüncem var, ne de burada ukalalık yapmak gibi bir niyetim. Umarım beni anlıyorsunuzdur.
Old 12-02-2004, 12:45   #13
Admin

 
Varsayılan

Benim bu konudaki görüşüm değişmedi ve burada kullanılan "uyanık" sözcüğünü hala yersiz buluyorum ve bunun üzerinde durmayı da alınganlık olarak görmüyorum.

Burada yasanın kendisine verdiği bir haktan yararlanan bir mesleğin mensuplarının uyanık olarak nitelendirilmesi kanaatimce aşağılama anlamı taşımaktadır ve takdir edilmesi gereken bilgi, tam aksine hakir görülmektedir.

Önemli olan kullanılan kelime değil, bunun kullanım şeklidir. Eğer ben bu forumda bir mesaj atsaydım ve deseydim ki: "Türk Hukuk Sitesi hukukçular arasında bir bilgi platformu olarak açılmıştır ancak siteyi hukukçulardan ziyade, bazı "uyanık" vatandaşlar bedava hukuki bilgi edinmek için kullanmaktadır", bence siz de haklı olarak tepki gösterirdiniz.

Alıntı:
Bu söylenen şey sadece bir eleştiridir ve sanırım birkaç kişiye yönelmiştir,

Zaten anlaşmazlığın düğümü burada. Yasa vatandaşlara bir hak tanımış ve yasayı bilen avukatlarda kendi müvekkillerini bu haktan yararlandırılıyor. Burada eleştirilecek unsur ne?

Kimse fondan yararlanmıyor diye bu avukatlarında mı yararlanmaması bekleniyor?
Old 12-02-2004, 13:01   #14
Cumok

 
Varsayılan

Sayın Admin;
Tam tersine, siz böyle bir söz söylemiş olsaydınız şayet, inanın size tüm kalbimle katılırdım. Zira; bence çok basit bir konu için THS'ye bir yazı yazarak sormak istemiştim, fakat "önceden burayı okuyunuz" notunu gördüm, okudum ve soru sormaktan vazgeçtim. Evet burası bir danışma bürosu değildi ve ben buna saygı gösterdim. Olması gereken de bu olmalıdır değil mi?

Diğer yandan sizleri alınganlık için suçlamıyorum Sayın Admin, bu sizlerin en doğal hakkınızdır. Demek istediğim bir şey var; O'da: birileri bir laf etmişse, bırakınız onu orada kalsın, 'bir kendini bilmezin seviyesine inmeyiniz', anlatmak istediğim budur efendim.
Lütfen beni yanlış anlamayınız.
Old 13-02-2004, 15:52   #15
smile

 
Varsayılan

Sayın CUMOK,
size katılıyorum ne yazıkki konunun özüne ilişkin olmayan ayrıntılarla uğraştığımız için bir türlü asıl meseleye gelemiyoruz. Bence bu hepimiz için üzücü. Bu zaman zarfında edinebileceğimiz belkide çok değerli bilgileri kaçırıyoruz.
Old 13-02-2004, 17:27   #16
Cumok

 
Varsayılan

Evet Sayın Smile, demek istediğim gerçekten be buydu.
Zira; böylesine bir konunun varlığı üzerine hukukçu dostlardan kimbilir nasıl bilgiler öğreneceğim diye umutlanmış, bunun için de buraya aktarmıştım.
Ama olamadı ne yazık ki.
Sağlık olsun, ne diyebilirim ki başka.
Old 14-02-2004, 00:28   #17
Gemici

 
Varsayılan

Nasrettin Hocanın çok hoşuma giden bir fıkrası var. Bilmiyenler için kısaca anlatayım. Fıkra Hocanın Kadılık yaptığı sıralarda geçer; Adamın birisi gelir ve bir başkasını şikayet eder. Adam Şikayetini bitirdikten sonra Hoca “haklısın” der “ben işin çaresine bakarım”. Şikayetçi gittikten kısa bir süre sonra, şikayet edilen gelir ve olayı kendi açısından aktarır, Hoca ona da “haklısın sen git ben işin çaresine bakarım”der. “Hoca bu nasıl iş ikisinede haklısın diyorsun, olurmu böyle şey?” diyen karısına Hocanın cevabı “sende haklısın karıcığım” olur.

Bu konuyu burada tartışanlara cevabım; evet hepiniz haklısınız olacak. Olurmu böyle şey nasıl hepsi haklı olur derseniz, cevap “evet sizde haklısınız, ama herkes kendi açısından” olur.

Almanların bu durumlar için söylenmiş bir deyimleri var: “aneinander vorbei reden” Sözlükçüler bu deyimi Türkçeye nasıl çevirir bilmiyorum, bendeki sözlüklerde bu deyimin çevirisini bulamadığım için kendi kafama göre çevirdim. “Birbirine teğet/paralel konuşma”

Normal bir iletişim olgusunu göz önünde bulundurursanız, yayının vericiden/yayınlayıcıdan alıcıya ulaşabilmesi için frekansın ortak olması gerekir. Yayınlayıcı ile alıcının antenleri ve frekansları birbirine ayarlı olmadığı sürece iletişim gerçekleşmez. Taraflar aynı anda yayınlayıcı ve alıcı olunca durum dahada çetrefilleşir ve hiç kimse diğerinin ne demek istediğini anlıyamaz, çünkü dinleyici yayınlayıcıya ve yayınlayıcı dinleyiciye ayarlı değil. Biraz dalga/frekans ayarı yaparsak ve karşı tarafın ne dediğini anlamaya çalışırsak, yani alıcı cihazımızı ve antenlerimizi onun frekansına ayarlarsak birbirimzi anlamamız daha basitleşir. Bunu yapmasak herbirimiz kendi frekansında yayın yapar. Bu durumdada frekansların birbirine uzaklığına veya yakınlığına göre, diğerinin mesajını bazen hiç, bazen bozuk bir şekilde, bazende biraz daha net alabiliriz. Ve iletişimin bozukluğundan daima karşı tarafı kabahatli tutarız, karşı tarafta bizi. Tatmin edici bir iletişim için her iki tarafında çaba sarfetmesi ve alıcı cihazını karşı tarafın frekansına ayarlaması gerekir bence. Tekrarlamak gerekirse bakmamız gerekir, antenlerimiz birbirine ayarlımı, yoksa birbirimize teğet/paralel yayınmı yapıyoruz diye?

İkinci bir konuda, kimin nerede ve nasıl birşeyler yaptığı ve yapması gerektiği sorusu? Alman Sosyologlarından Niklas Luhman ın öncülerinden olduğu “sistem teorisi” toplumları bir sistem olarak görüyor, sistemi oluşturan her elemanın kendine göre bir görevi var bu teoriye göre, belkide böyle değil sadece ben uyduruyorum. Ama herşeye rağmen toplumu bir sistem olarak alırsak bu sistemi yani toplumu oluşturan her kurumun ve kişinin, toplumun devam edebilmesi için, kendisine düşen görevi yerine getirmesi gerekir. Nedir bu görevler, bunuda yine sistem olarak çalışan bir Otomobili göz önünde bulundurarak açıklıyalım; otomobilin çalışması için otomobili otomobil yapan bütün parçaların otomobilin kullanım gayesine uygun olarak birbirini tamamlaması ve bir sistem oluşturması gerekir. Otomobili otomobil yapan bütün parçaların kendine göre bir fonksiyonu vardır; alın bir direksiyonu, bir fren balatasını, bir karbüratörü bir kapıyı veya koltuğu. Yük taşımak için yapılan otomobillerin kasası başka, otobüslerinki başkadır. Bir otomobilin motorunu veya frenini diğerinde kullanamıyacağınız gibi benzinle çalışan bir arabanın karbüratörünü mazotlu bir otomobilde kullanamsınız.

Bunun konumuzla ilişkisi şu; devlet tarafından kanunla kurulmuş bir fon var, bu fonun kuruluş gayesine uygun olarak kullanılmasını denetliyecek bir bakanlık var, fonu idare edecek bir sekreterlik var. Bunların herbirisinin görevleri kanunla veya yönetmeliklerle belirtilmiş. Devlet veya toplum arabasının bu fonla ilgili kısmının yürütülmesini bu beyler veya bayanlar üstlenmiş. Ve bu fonun sayın genel sekretrei günün birinde ortaya çıkıp, fon yeteri kadar tanıtılmış değil diyor (kendisine sormak gerekir, fonu tanıtmak kimin görevi diye) ve ekliyor. Fondan “uyanık avukatlar faydalanıyor diye” Kusura bakmasın ama benim kendisine cevabım şu olacak “eğer bir avukat bu fondan faydalanmasını ve onu kullanmasını bilmiyorsa, ben ona avukat demem, çünkü avukatlığın asıl gereği uyanık olmaktır. Pekiii avukat nasıl uyanık olacak, konumuzdaki avukatların uyanıklıkları kanunun öngördüğü bir olanaktan müvekillerinin faydalanmasını sağlamak. Kısacası bu avukatlar mesleklerinin gereklerini yerine getiriyor ve kanunun öngördüğü bir olanaktan müvekillerini faydalandırıyor. Yani yargı organının bir elemanı olarak, Anayasanın kendilerine verdiği bir hakkı kullanıyor ve görevinin gereğini yerine getiriyor. Avukatın görevi fonu tanıtmak değildir kısacası. Sistem teorisine göre kimin burada hangi fonksiyonu üstlendiği apaçık ortada bence.

Böyle olunca da fon sekreterinin neden görevini hakkı ile yapan avukatları uyanıklıla suçladığını anlamak zor. Belirtmem gerekir benim uyanık avukatımla onun uyanık avukatı bir değil, o vazifesini yapan avukatı “uyanık” olarak tanımlarken avukatı küçük düşürüyor, ben “uyanık avukat” derken adaleti ve hukuku savunan ve mesleğinin gereklerini yerine getiren bir avukatı kastediyorum.

Başa dönelim, Nasreddin Hocanın deyimi ile Siz haklısınız Sayın Cumok, fonun yeteri kadar tanıtılmış olmaması büyük bir ayıp ve bu ayıbın ortadan kaldırılması için bir şeyler yapmak gerekir. Yalnız bu işi yapacak olanlar avukatlar değil, başkaları.

Bilge Kongarın “uyanık avukatlar” tabiri ile kendilerini hakarete uğramış bir gurup olarak gören Avukat Dostlarım, bu tabir için Sayın Cumoka yüklenmenize gerek yok, çünkü onun sorduğu soru sadece fonun neden tanıtılmış olmamasına yönelik, kendisinin “uyanık avukatlar” tanımlanması ile bir ilgisi yok bence, sizin verdiğiniz cevaplar ve yazdığınız mesajlar ister istemez onu savunma pozisyonuna sokuyor, çünkü konuyu siteye getiren o.

Özet: Sayın Cumok olayı politik düzeyde tartışmak istiyor, diğer katılımcılar için işin sadece mesleki, hukuki yönü önemli.

Ümit ederim “birbirine teğet/paralel konuşma konusunuda açıkladık; yani iki taraf ta haklı ama herbiri kendi bakış/görüş açısına göre. Geriye bir ben kalıyorum. Umarım bana da birisi sen de haklısın der.

Saygılarımla
Old 14-02-2004, 10:42   #18
Cumok

 
Varsayılan

Sayın Gemici;
Tespitlerinize katımamak elde mi? Gerçekten öyle girdik olaya.
Benim beklentim doğal olarak hukukçu dostların konuya kendi bakış açılarıyla olan yaklaşımlarını duyabilmekti.
Konuya yaklaşımları, eleştirileri sürerken sıra zaten bu kırıcı söyleme de gelecekti.
Galiba sadece yanlış yerden başladık.
Ve siz de haklısınız. Teşekkürler ederim.
Ama bir beklentimi özellikle belirtmek isterim. Hukukçu dostların olaylara yaklaşımları, hemen her konudaki tespitleri oldum olası ilgimi çekiyor. Onları dinlemek, fikirlerinden yararlanmak bana tarifi olanaksız mutluluk veriyor. Bu meslekle uzak/yakın hiçbir bağım olmamasına rağmen, bu sayfalarda yazmaya çalışmamın ana sebebi budur. Yazdıkları her yazıyı büyük bir ilgiyle izliyor, yararlanıyorum. Tüm Dostlara buradan özellikle teşekkürler ederim.
Sevgili Dostların beni anlayışla karşılayacaklarını umudediyorum.
Saygı ve hürmetlerimle efendim
Old 14-02-2004, 13:15   #19
tiny lady

 
Varsayılan

www.zaman.com.tr 'de bu haberin 12.01.2004 tarihinde ilk olarak kamuoyuna sunulmuş şeklinin görebilirsiniz. sizin okumakta olduğunuz ise bir kaç gün sonra sabah gazetesinde aynı haberin türkiye sigorta ve reasürans şirketleri birliği genel sekreteri bilgi kongar hanım'ın söyledikleriyle yazılmış hali. bilgi hanım fonun başında bulunuyor. o günlerde medya birden olaya saldırdı ama sonrasında gördüğümüz gibi hemen unutuldu.haber sadece trsb'nin görüşüyle yazıldığı için üslubda biraz iticilik oluşmuş. zaman gazetesi'nin yazdığını okursanız orada konu ile ilgili sağlık bakanlığı, il sağlık müdürü, fon mağduru kazazede vatandaş hikayesi, konuyu ortaya çıkaran avukatların kurduğu tüketiciler derneğinin görüşü var. fonun bağlı olduğu hazine müsteşarlığı sigortacılık müdürlüğü yetkililerinin açıklamaları var. ayrıca istanbul il sağlık müdürü erman tuncer böyle bir fondan haberdar olmadığını söylüyor. yıllardır devlet ya da bazı kişiler bu fonu bir yerlerde kullanmışlar ve vatandaşlar hiç faydalanmamış. ciddi bir rakam 110 trilyon.fondan batan sigorta şirketlerinin borçlularına ödeme yapılıyor.şimdiye kadar 22 trilyon filan ödenmiş. kazazede vatandaşlara ödenen ise 1 trilyonu bulmuyor.insana değer vermiyoruz, insan hakkına ise hiç.
"uyanık avukatlar" kelimelerini bilgi hanım bana da aktarmıştı. ancak ifadeyi genellemedi. orada söylediği, bazı avukatların fonla ilgisi olsun olmasın bir çok kaza ile ilgili dosyayı alıp kendilerine getirdiği ve para almak istediği oldu.savunmak için söylemiyorum. sadece anladığımı aktarmak istedim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bu Gerçek Aşk Mı? ncoban Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 2 18-05-2007 08:18
gerçek ve hayal gülşah Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 2 25-04-2007 12:28
GerÇek Dostunuz Kİm ? Celikal Site Lokali 4 05-11-2006 14:03
garip ama gerçek murat can Hukuk Sohbetleri 0 27-04-2006 00:41


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07372093 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.