Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İhaleden satın alarak paydaş olma halinde infidan men şartı aranırmı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-06-2009, 16:31   #1
Av. S. S.

 
Varsayılan İhaleden satın alarak paydaş olma halinde infidan men şartı aranırmı

İcra yoluyla satışa çıkan 1/2 taşınmaz hissesi 3. kişi tarafından ihale yoluyla satın alınmış.Açılan ihalenin feshi davasıda lehine sonuçlanarak kesinleşmiş.(Bu süre zarfında geçen süre 8-9 ay)Yani 3. kişi taşınmazda 1/2 pay sahibi.
Geriye dönük olarak, taşınmazda halen oturan diğer pay sahibine karşı ecrimisil talebi var.
Aralarında kanuni mirasçılıktan doğan paydaşlık olmaması ,payın ihale yolu satın alınmış olması intifadan men şartını kaldırır mı ? Diğer paydaş uzun zamandır bu taşınmazda oturmakta.
Birde paydaşlığın giderilmesi davası açmadan ,taşınmazdan tahliye ettirebilirmi yoksa el atmanın önlenmesini istemek daha mı doğru olur ?
Konuyu araştırıyorum ama en doğru hareketin ne olacağı konusunda tereddütlerim var.Paylaşacağınız görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim..
Old 29-06-2009, 16:31   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Mülkiyete dair haklar,tapu siciline tescil ile aleniyet kazanır ve bu kazanımdan sonra mülkiyet hakkı hissedarlara ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.

Taşınmazın 1/2 hissesinin kazanımı her ne kadar ihale ile olsa dahi,ihalenin kesinleşmesi ve akabinde tapu siciline tescil ile mülkiyet aleni hale geçer.Gayrımenkul ihalelerinde mülkiyet kazanımı,şartnamenin tapu dairesine tescili ile mümkündür.(Bakınız aşağıdaki karar)BK 231. madde

Dolayısıyla ihale alıcısının,ihalenin feshi davası devam ettiği sürece,kararın kesinleşmesi akabinde geriye dönük olarak "Ecrimisil-kullanma tazminatı " talebine hakkı yoktur.

Tüm bunlar bir yana "Doğal ve hukuksal semere getiren mallar " haricinde,tarafların hissedar olduğu yerlerde hissedarın intifadan men ihtarı çekmedikçe tazminat isteyememesi esastır. Bu nedenle taşınmazın doğal-hukuksal(ürün veya kira vs gibi ) semere getirip getirmeyeceği yorumu ile intifadan men şartı gerektirip gerektirmediğini çözebilirsiniz.

Yine,tahliye ile ilgili hukuki bir yolunuz olmadığını düşünüyrum.Neticede tüm hissedarlar taşınmazı kullanma (hisseseleri oranında) ve semerelerinden yararlanmak hakkına sahipler.Bunun yerine hissenize yapılan tecavüzün önlenmesini yani meni müdahaleyi talep edebilirsiniz.

Saygılarımla





T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2001/6-278

K. 2001/270

T. 21.3.2001

• MÜLKİYETİN İNTİKALİ ( İhtiyari ihale )

• İHALE ( Mülkiyetin intikali )

• CEBRİ/İHTİYARİ İHALE ( Mülkiyetin intikali )

• GAYRIMENKUL MÜLKİYETİNİN İKTİSABI ( İhtiyari ihale )

• SATIM ZABITNAMESİ ( İhtiyari ihale )

6570/m.7/a

743/m.633, 634

818/m.231, 225

ÖZET :Taşınmaz malların, ihtiyari açık artırma usulü ile satımında; mülkiyet ihale ile değil, ancak tapuya tescille geçer. Bu durumda tescil, artırma memurunun satıma dayanak olan "satım zabıtnamesini ( tutanağını )" Tapu Sicil Müdürlüğüne göndermesi üzerine yapılır.
DAVA VE KARAR :Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6.7.2000 gün ve 2000/261-1339 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 20.11.2000 gün ve 2000/9786 - 9953 sayılı ilamı;
( ... Dava, işyeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesi isteğine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı vekili, evvelce Belediye'ye ait olan kiralananı davacının 4.2.1997 tarihinde ihale ile satın aldığını, ancak henüz tapuda adına intikal etmediğini, davacının kiralanana irtibat bürosu olarak ihtiyacı bulunduğunu bildirerek Belediye ile davalı arasında evvelce yapılan akde dayanarak kiralanandan tahliyesini istemiştir.
Davalı, davanın husumetten reddi gerektiğini, zira kiralanan ihale ile davacıya satılmış ise de tapuda intikalinin yapılmamış olması nedeniyle henüz malik sıfatı kazanmadığını, ibraz edilen sözleşmede de kiralayan olmadığını belirterek davanın hem husumetten hem de haksız açıldığından esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece kiralananın tahliyesine karar verilmiştir.
Belediye'ye ait iken davacıya ihale ile satılan taşınmazın tapu kaydında maliki halen davacı bulunmadığına göre malik sıfatıyla 6570 sayılı Yasaya dayanarak dava açamayacaktır. Her ne kadar kararda tapu kaydının davacı adına olduğundan söz edilmiş ise de son celsedeki davacı vekilinin beyanından dahi tapu kaydının halen belediye adına olduğu anlaşılmaktadır. İhtiyari ihale ile yapılan satış mülkiyeti intikal ettiren bir işlem niteliğinde değildir. Ayrıca davanın dayanağı olan 1.1.1996 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli yazılı kira sözleşmesi Belediye ile davalı arasında düzenlenmiş olduğundan davacı kiralayan da değildir. Bu durumda dava hakkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi hatalı görüldüğünden hükmün bozulması icap etmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava konusu taşınmaz davacının bayii Belediye tarafından ihtiyari açık artırma suretiyle satılmıştır. Buna ilişkin hükümler Borçlar Kanununda müzayede ana başlığı altında 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Borçlar Kanununun satımın inikadi başlıklı 225. maddesinin 2. fıkrasında; "herkesin iştirak edebildiği ihtiyari ve aleni müzayedelerde satım, satıcının ihalesiyle münakit olur. Satıcı buna muhalif bir arzu beyan etmemiş ise, müzayedeyi idare eden kimsenin, müzayede edilen malı en çok verene ihale etmeğe hakkı vardır." Denilmektedir.
Borçlar Kanununun mülkiyetin intikali başlıklı 231. maddesinde ise; "müzayede ile menkul bir mal alan kimse onun mülkiyetini ihale anında iktisap eder. Müzayededen alınan gayrimenkulun mülkiyeti ancak tapu siciline kaydedilmekle alıcıya intikal eder. Müzayede memuru ihalesi satım zabıtnamesinde gösterilen gayrimenkulun alıcı namına tescil edilmesini derhal tapu memuruna tebliğ eder... cebri müzayedelerin cereyanı sırasındaki ihalelere müteallik hükümler bakidir." Hükmü yer almaktadır.
Sözü edilen 231. madde ile Borçlar Kanunu, eşya hukukundaki esaslardan ayrılmamış; ancak işlemin basitleştirilmesi için bir kısım düzenlemeler getirmiştir.
Diğer taraftan Medeni Kanunun Gayrimenkul Mülkiyetinin İktisabı-I. Tescil başlıklı 633. maddesinde; "gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt şarttır. Bununla beraber işgal, miras, istimlak, cebri icra tarikleriyle veya mahkeme ilamıyla bir gayrimenkulu iktisap eden kimse tescilden evvel dahi ona malik olur.
Fakat tescil merasimi ikmal edilmedikçe temliki tasarrufta bulunamaz." Hükmüne yer verilmiş, 634. maddesinde de; "mülkiyeti nakleden akitlerin resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmayacakları ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere; taşınmaz malların ihtiyari açık artırma usulü ile satımından, mülkiyet ihale ile değil, ancak tapuya tescille geçer. Bu durumda tescil; artırma memurunun satıma dayanak olan "satım Zabıtnamesini ( tutanağını )" Tapu Sicil Müdürlüğüne göndermesi üzerine yapılır.
Satımı belirleyen ihale tutanağı kurucu bir fonksiyona sahip olmayıp, açıklayıcı bir belge niteliğinde bir ispat aracı konumundadır. Diğer bir deyimle; taşınmazın açık artırmayla satılma işlemi cebri artırmadan farklı olarak; kendisine dayanılarak tapuya tescil muamelesinin yapılmasına olanak veren hukuki bir neden, bir ispat aracı olup, mülkiyetin geçişi ise ancak tapuya tescille olur. Bunun doğal sonucu olarak, ihale yoluyla taşınmazı satın alan kimse ancak mülkiyetin kendisine geçmesinden sonra kullanabileceği hakları, tescil muamelesi yapılmadan kullanamayacağı gibi malik sıfatını da tescilden önce kazanamaz. Sav savunma toplanan delillerden davacı az yukarda açıklanan hukuki ilkelere uygun malik sıfatını kazanamadığı açıktır. O nedenle 6570 sayılı Yasanın 7/a maddesine dayanarak iş bu davaya açmakda aktif husumet ehliyetine sahip bulunmamaktadır. Mahkemece hukuki nitelendirmede hataya düşülerek yazılı biçimde direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/3-131

K. 2002/114

T. 27.2.2002

• HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI ( Kök Muristen İntikal Eden Tarım Arazilerinin İşgali Nedeniyle )

• ECRİMİSİL ( Kök Muristen İntikal Eden Tarım Arazilerinin İşgali Nedeniyle )

• PAYDAŞ OLAN TARAFLAR ( Paydaşların İntifadan Men Edilmedikçe Birbirlerinden Ecrimisil İsteyememeleri )

• İNTİFADAN MEN ( Paydaşların İntifadan Men Edilmedikçe Birbirlerinden Ecrimisil İsteyememeleri )

• DOĞAK VE HUKUKSAL SEMERE GETİREN TAŞINMAZLAR ( İntifadan Men Koşulunun Aranamaması )

4721/m.683

1086/m.337,179


ÖZET : İhtilaf konusu taşınmazda taraflar paydaştır. Paydaşlar kural olarak intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil talep edemezler. Ancak bağ, bahçe gibi doğal ürün veren veya başkalarına kiralanmak suretiyle hukuksal semere veren taşınmazlarda intifadan men koşulu aranmaz. Somut olayda, davacılar intifadan men iddialarını sadece ihtarnameye dayandırmamışlar, "her türlü kanuni delil" demek suretiyle zımnen yemin deliline de dayanmışlardır. Bu nedenle mahkemenin yemin delilini hatırlatması gerekir. Öte yandan doğal ve hukuksal semere getiren taşınmazlarda intifadan men koşulu aranmaz. Tapu kayıtlarında bazı taşınmazlar bağ, bahçe olarak belirtildiğine göre bu hususlar keşif yoluyla tespit edilip sonuç dairesinde karar oluşturulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "ecrimisil alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 3.5.2001gün ve 2000/613 E. 2001/228 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 18.9.2001 gün ve 2001/6557 Esas, 2001/7802 Karar sayılı ilamı ile ( ...Davada kök muristen intikal eden tarım arazileri için ecrimisil istenmiştir.
Dava konusu taşınmazlarda taraflar paydaştırlar; paydaşlar ( kural olarak ) intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. Ancak, bağ ve bahçe gibi doğal ürün veren veya başkalarına kiralanmak suretiyle hukuksal semere elde edilen taşınmazlarda ( ayrıcalıklı olarak ) intifadan men koşulu aranmaz.
İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, yemin dahil ( her türlü ) delille kanıtlanabilir ki; somut olayda davacı taraf ( yasal delillere ) dayandığına göre zımnen yemin delilini de ileri sürmüş olmakla, yemin hakkı hatırlatılmadan usul ve yasaya aykırı karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kök muristen intikal eden tarım arazileri için haksız işgal tazminatı isteğine ilişkindir.
Davacılar, kök muristen intikal eden 15 parça taşınmazın sadece davalılarca çalıştırıldığını, 15 yıldır haksız işgal tazminatı ödemediklerini, Kırklareli 2. Noterliğince 14.9.2000 tarih 6118 sayı ile ihtarname çekildiğini beyanla 1996-2000 yılları arası için haksız işgal tazminatı talep etmişlerdir.
Davalılar, 14.9.2000 tarihli ihtarname ile intifadan men edildiklerini, haksız işgal tazminatı talebinin ancak intifadan men bildiriminden sonraki dönem için istenebileceğini beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemenin, "davalıların 14.9.2000 tarihli ihtarname ile intifadan men edildikleri, davanın 17.10.2000 tarihinde açıldığı, ihtarnameden öncesi için haksız işgal tazminatı istenemeyeceği" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle özel dairece bozulmuştur.
Mahkemece, "davacıların dava dilekçesinde açıkca 14.9.2000 tarihli ihtarnameye dayandıkları, daha önce davalılara sözlü ya da başka bir şekil veya yöntemle intifadan men için başvuruda bulunduklarını dilekçede ileri sürmedikleri, hakimin dava dilekçesindeki beyanlarla bağlı olduğu, davacının açıkca veya zımnen ileri sürmediği bir hususta mahkemenin yemin teklif hakkının söz konusu olamayacağı, dava konusu taşınmazlar arasında meyve bahçesi, fındık bahçesi niteliğinde taşınmazların bulunmadığı" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Davacılar, dava dilekçesinde 14.9.2000 tarihli ihtanıameden söz etmişler ise de, 15 yıldır taşınmazlann davalılarca kullanıldığını beyanla geriye doğru 1996-2000 yılları arası için haksız işgal tazminatı istediklerinden intifadan men koşulunun ihtarnameden önce gerçekleştiği iddiası var demektir.
Her ne kadar Prof. Dr. Baki Kuru'ya göre 3156 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle HUMK.'nun 179/3. maddesindeki; "davacı dava dilekçesinde delillerinin nelerden ibaret olduğunu yazmalıdır" tümcesi karşısında davacının açıkca yemin deliline de dayandığını bildirmek zorunda olduğu, ancak bu halde mahkemenin yemin teklif etme hakkını hatırlatması gerekeceği belirtilmiş ve bu görüş bazı karşı oy yazılarında da benimsenmiş ise de, ( Bkz. Prof. Dr. Bakir Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt III. Sh. 2498-2499, 6. Baskı, İst. 2001 ), Yargıtay'ın yerleşmiş kararlarında; dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde "sair deliller", "her türlü deliller" veya "kanuni deliller" gibi genel bir deyim kullanılmış ise, mahkemenin yemin deliline de dayanıldığının kabulü ile ispat yükü kendisine düşen tarafa yemin teklif etme hakkını hatırlatması gerektiği hususu açıkca vurgulanmaktadır.
Somut olayda, davacılar iddialarını sadece ihtarnameye dayandırmamışlar "her türlü kanuni delil" deyimi ile zımnen yemin delilini de ileri sürmüşlerdir. Bu nedenle mahkemece, yemin hakkının hatırlatılması gerekir.
Ayrıca, bağ, bahçe gibi doğal ürün veren veya başkalarına kiralanmak suretiyle hukuksal semere elde edilen taşınmazlarda intifadan men koşulu aranmamakta olup, tapu kayıtlarında bazı taşınmazlar bağ, bahçeli kerpiç ev olarak belirtildiğine göre bu hususlar da keşif yolu ile tespit edilip hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar oluşturulması gerekirken eski kararda direnilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.2.2002 gününde, oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/1-439

K. 2002/478

T. 5.6.2002

• EL ATMANIN ÖNLENMESİ ( Paylı Mülkiyette Taşınmazdan Yararlanamayan Paydaşın Engel Olan Öteki Paydaşın Payına Vaki El Atmanın Önlenilmesini Her Zaman İsteyebilmesi )

• ECRİMİSİL ( Paylı Mülkiyette Taşınmazdan Yararlanamayan Paydaşın Engel Olan Öteki Paydaşın Payına Vaki El Atmanın Önlenilmesini Her Zaman İsteyebilmesi )

• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET ( Paydaşlardan Birinin Öteki Paydaşların Olurunu Almadan Tek Başına Ortak Taşınmazdan Yararlanmasına Engel Olan Paydaş Aleyhine Elatmanın Önlenmesi Davası Açması )

• TAKSİM VEYA ŞUYUUN SATIŞ YOLUYLA GİDERİLMESİ ( Payından Az Yer Kullandığını İleri Süren Paydaşın Sorununu Elatmanın Önlenmesi Davası İle Çözememesi )

• PAYDAŞLAR ARASINDAKİ EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI ( Tüm Paydaşları Bağlayan Harici Bir Taksim Sözleşmesi Olup Olmadığının Belirlenmesi )

743/m.908

2644/m.26

743/m.634

818/m.213


ÖZET : Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Bu bağlamda, müşterek mülkiyete konu taşınmazların ayrı ayrı mütalaa edilerek paydaş veya paydaşlara müstakil taşınmazların bırakılması yukarıda değinilen anlamda fiili kullanma biçimi olarak kabul edilemez. Diğer bir deyişle fiili kullanma biçimi aynı taşınmaz için tüm paydaşları bağlar şekilde ortaya çıkmış ise hukuki himaye görür.
DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi ve ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Giresun Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.5.2001 gün ve 2000/87 E- 2001/58 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 26.6.2001 gün ve 2001/6147-7715 sayılı ilamı ile; ( ...Dava, paydaşlar arasında çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davalıların rızai taksimde kendilerine düşen yer dışında başka bir bölüme müdahalelerinin bulunmadığı; taşınmazda, kullanılmayan ve davacının payına isabet eden miktardan daha geniş bir alanı kapsayan boş kısım bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Nevarki, verilen hükmün yasaya ve yerleşmiş içtihatlara uygun olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Bilindiği üzere; Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 634, B.K.nun 213, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen )bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Bu bağlamda, müşterek mülkiyete konu taşınmazların ayrı ayrı mütalaa edilerek paydaş veya paydaşlara müstakil taşınmazların bırakılması yukarıda değinilen anlamda fiili kullanma biçimi olarak kabul edilemez. Diğer bir deyişle fiili kullanma biçimi aynı taşınmaz için tüm paydaşları bağlar şekilde ortaya çıkmış ise hukuki himaye görür.
Somut olaya konu taşınmazın davacı, davalılar ve dava dışı paydaşlar adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra tüm paydaşları bağlayan bir fiili kullanım biçiminin oluşmadığı sonucuna da varılmaktadır. Esasen boşluk olarak bırakılan bölümün dava dışı paydaşların payına bağlantılı olduğu yolunda bilirkişiler beyanda bulunmuşlardır. Öyle ise taşınmazın büyük kısmını tel örgü ile çevirip münhasıran kendi yararlarına bırakmaları davalıların davacıyı taşınmazdan tümüyle men etme iradisini ortaya koyar.
Hal böyle olunca, intifadan ( yararlanmadan )men olgusunun dosya içeriği ve toplanan delillerle gerçekleştiği gözetilerek davacının payına vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5.6.2002 gününde yapılan 2.görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2000/3-1341

K. 2000/1584

T. 1.11.2000

• ECRİMİSİL ( Hak Sahibi Zilyedin Kötü Niyetli Zilyedden İsteyebilmesi )

• MÜŞTEREK VE İŞTİRAK HALİNDEKİ MÜLKİYET ( Paydaşların Doğal ve Hukuksal Semerelerden Aynen Yada Nakden Pay İsteme Haklarının Olması )

• DOĞAL VE HUKUKSAL SEMERE ( Paydaşların Pay İstemek İçin Faydalanmadan Men Edilme Koşulunun Aranmaması )

743/m.508


ÖZET : Müşterek ve iştirak halinde mülkiyette paydaşların doğal ve hukuksal semerelerden aynen ya da nakden pay isteme hakları vardır. Doğal ve hukuksal semereden pay istemek için faydalanmadan men koşulu aranmaz. Bunun için taşınmazın doğal semere verecek duruma müşterek muris veya davacı tarafından getirilmiş olması gerekir. Aksi halde taşınmazı semere verir hale getiren davalı tazminatla sorumlu olur ki bu kabul edilemez. Doğal ve hukuksal semerelerden faydalanma yanında ayrıca her paydaşın taşınmazı eylemli kullanma yetkisi bulunmaktadır. Fakat paydaşlara tanınan yetkinin ölçüsü diğer paydaşların kullanım hakkına tecavüz etmemektir. Bu nedenle bilirkişi ve tanık beyanları da değerlendirilerek murisin sağlığında çaylık hale getirdiği yerler saptanmalı, murisin sağlığında çaylık olmayan yerler için ise davalının intifadan men edilip edilmediği araştırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.4.1999 gün ve 1997/54 E. 1999/17 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 16.9.1999 gün ve 1999/7639-9631 sayılı ilamiyle; ( ...Davacı 15.7.1997 tarihinde açtığı dava ile; davalılar ile ( 25 ) senedir paydaş oldukları ( 90 ) parça taşınmazdaki çaylık gelirinin ve diğer gelirlerin davalılar tarafından alındığını beyanla, son ( 5 ) yıllık ecrimisil bedeli ( 500.000.000 ) liranın tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, ( 3 ) dönüm çaylık dışındaki çaylıklan kendilerinin yaptığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; tapu kayıtlarında çaylık geçen yerlerin aksine olan tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği belirtilerek davacının kabul ettiği ilk bilirkişi raporu gibi kısmen ( 137.472.957 ) liranın kabulüne karar verilmiştir.
Davaya konu taşınmazlardan bir kısmının davalılar tarafından çaylık hale getirildiği savunulmasına, tarafların ortak seçtiği mahalli bilirkişinin de savunmayı doğrular şekilde beyanda bulunmasına göre, davaya konu yerlerin tapulama tutanakları getirtilerek, tarafların ortak murisi Kadir'in vefatından önce düzenlenmişse de bu tutanaklardaki beyanlar; eğer vefattan sonra düzenlenmişse mahalli bilirkişi ve davalı tanık beyanlan dikkate alınarak murisin sağlığında çaylık hale getirdiği yerler net olarak saptanıp muris zamanında çaylık olmayan yerler içinde intifadan men şartının gerçekleşip gerçekleşmediği de araştırılarak murisin sağlığında çaylık olan yerler ile çaylık olmayıp da intifadan men'in gerçekleştiği taşınmazlar yönünden davacıya düşecek ecrimisil miktarı için bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1 ) Ecrimisil, hak sahibi zilyedin, kötüniyetli zilyedden isteyebileceği bir tazminattır ( M.K. mad. 508 ).
2 ) Her paydaş, diğer paydaşın yararları ile bağdaşmak şartıyla müşterek maldan istifade edebilme ve onu kullanabilme hakkına sahiptir. Bundan ayrı olarak müşterek ve iştirak halinde mülkiyette her paydaşın doğal ve hukuksal semereden payı oranında yararlanma yetkisi bulunmaktadır.
3 ) Doğal ve hukuksal semereden pay istemek için hiçbir veçhile faydalanmadan engellenme ( men edilme ) koşulu aranmaz. Yukarıdaki ilkelerin uygulanabilmesi için davaya konu taşınmazın doğal semere verecek bir duruma ya müşterek muris ya da davacı tarafından getirilmesi zorunludur.
Aksi takdirde davalının taşınmazı semere verir bir hale getirmesi için harcadığı gider ve sarfettiği emekten dolayı tazminatla sorumlu olacaktır ki, bunu kabul etmenin olanağı bulunmamaktadır.
4 ) Müşterek ve iştirak halindeki mülkte paydaşların doğal ve hukuksal semerelerden aynen ya da nakden pay isteme hakları dışında, her paydaşa şeyi eylemli olarak kullanma yetkisi de tanınmıştır. Fakat bu yetkinin ölçüsü, diğer paydaşların kullanma hakkına tecavüz etmemektir. O halde bir paydaş paylı taşınmazdan, öbür paydaşların kullanmasına engel olmadığı sürece kendisinden ecrimisil ( işgal tazminatı ) istenilemez.
Yukandaki bilgilerin ışığı altında sorunun çözümüne gelince:
Davalılar davaya konu taşınmazların bir kısmını ( çaylık ) yapmak suretiyle semere verir hale kendileri tarafından getirildiğini savunmuşlardır. Bu savunma üzerinde hiç durulmamıştır. O halde mahkemece öncelikle davaya konu yerlerin tapulama tutanakları getirtilerek tarafların ortak murisi Kadir'in vefatından önce düzenlenmişse bu tutanaktaki beyanlar dikkate alınarak sonuca gidilmelidir. Zira muhdesatın kadastro tutanağında ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi, eylemli durumun belirtilmesi anlamına gelmekte olup ispat bakımından önem taşımaktadır. Tutanaklar murisin vefatından sonra düzenlenmişse yerel bilirkişi ve davalı tanık beyanlan dikkate alınarak murisin sağlığında çaylık hale getirdiği yerler net olarak saptanmalıdır. Muris zamanında çaylık olmayan yerler için ise davalının intifadan men edilip edilmediği hususu araştırmak gerekir.
Yapılan bu araştırmadan sonra murisin sağlığında çaylık olan yerler için intifadan men konusu araştırılmasına gerek olmaksızın çaylık olmayan yerlerden ise davacının yararlanmadan alıkonulduğu ( intifadan men edildiği ) taşınmazlar yönünden davacıya düşecek ecrimisil miktarı için bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna uygun karar verilmelidir.
O halde; bozma kararında ve yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre; Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire Bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 1.11.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1996/3–581

K. 1996/704

T. 16.10.1996

• İHALE SURETİYLE SATIŞ ( Zorla çıkarma )

• İZALEİ ŞUYU SURETİYLE SATIŞ ( Fuzuli şagil )

• FUZULİ ŞAGİL ( İhale ile satılan taşınmazda )

• HAKSIZ İŞGAL ( İhale suretiyle satılan taşınmazlarda )

• ECRİMİSİL

2004/m.135

743/m.908,618


ÖZET:Davalının, izalei şüyu satış memurluğunca yapılan ihale sonucu vaki, satış tarihinden sonraki oturması haksız işgal teşkil eder. Davacının satışın kesinleşmesinden sonra ecrimisil istemeye hakkı vardır.
DAVA : Taraflar arasındaki “ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye 3. Hukuk Mahkemesi’nce dava’nın reddine dair verilen 1.6.1995 gün ve 1993/871 – 1995/401 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30.10.1995 gün ve 1995/11687–12353 sayılı ilamı:
( … Davacı izaleyi şuyun satış memurluğunca yapılan ihale sonucu 11.10.1990 tarihinde dava konusu daireyi satın almış ve satış da 21.4.1992 tarihinde kesinleşmiştir.
Davalının dairede satış tarihinden sonra oturması haksız işgal teşkil eder. Davacının satışın kesinleşmesinden sonra ecrimisil istemeye hakkı vardır.
Mahkemece İİK.’nun 135. maddesine göre tahliye istenmediğinden ve davalıların iyi niyetli olduğu ve intifadan men koşulu da tahakkuk etmediğinden söz edilerek dava reddedilmiştir.
Ancak, ihale sonucu davacı malik durumuna geçmiştir. Malikin dairesini işgal etmeye devam eden davalıların iyi niyetlerinin söz konusu olmadığı gibi icraca da daireyi teslim almaması dava hakkını ortadan kaldırmaz.
Bu nedenle dava’nın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiştir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İhaleden sonra dosya borcunun ödenmesi alperyldrm Meslektaşların Soruları 3 29-04-2016 21:04
İhaleden Yasaklanma ALAMUT Meslektaşların Soruları 11 15-04-2013 08:19
Paydaş malik olunan malın çalınması Av. Ş. Sevi Meslektaşların Soruları 4 13-02-2008 17:37
haricen satın alınan aracın kasko sigortası yapılması halinde tazminat ali kılıç Meslektaşların Soruları 2 16-11-2007 20:21
İştirak Halinde Mülkiyette Bir Paydaş Tapu Sicil Muhafızlığına Dava Açabilirmi? sümeyra aslan Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04762411 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.