Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Terekenin Resmi Defterinin Tutulması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-09-2007, 22:59   #1
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan Terekenin Resmi Defterinin Tutulması

UYGULAMADA TEREKENİN RESMİ DEFTERİNİN TUTULMASI
1.) GİRİŞ
Kanuni düzenleme gereği; mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. ( Külli halefiyet ) ( TMK m.599/1 )

Mirasçılar, kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer mal varlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini tesçil, teslim, temlik gibi işlemlere gerek olmaksızın doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. ( TMK m.599/2 )

Kişisel sorumluluk, sadece mirasbırakandan intikal eden mal varlığı ile sınırlı değildir. Mirasçı intikal eden borç ve sorumluluklardan, intikal eden mal varlığının miktarına bakılmaksızın, kendisinin tüm mal varlığı ile sorumludur.

Elbette terekenin borcundan sorumlu olmak istemeyen mirasçı, mirası reddedebilir. Mirasın reddi ile mirasçının tereke ile ilgisi kesilir. Ancak, bu durumda, mirasçı tüm tereke mal varlığından da yoksun kalacaktır.

Uygulamada çoğu kere gördüğümüz gibi, mirasbırakanın en yakınları dahi mirasbırakanın işlerini tam olarak bilememekte, terekenin gerçek durumunu değerlendirmekte güçlük çekmekte, terekenin kabulü ile reddi arasında tereddüt içinde kalmaktadır. Üstelik, aktifi pasifinden fazla terekede dahi sonradan ortaya çıkabilecek ve başlangıçta bilinmeyen bir borç, mirasçıları çok zor durumlarda bırakabilmektedir.
Terekenin resmi defterinin tutulması, mirasın doğrudan doğruya kanun gereği kazanılması ile mirasın reddi arasındaki ihtiyaçlara ortalama bir çaredir.

Resmi defter tutulması, mirasçılara bir yandan terekenin durumu hakkında açık ve resmi bir bilgi edinerek, seçim hakkını ortaya çıkan duruma bağlı olarak kullanmak, öte yandan tutulan defter uyarınca mirası kabul ederek, tereke borçlarından sorumluluklarını sınırlandırmak imkanlarını verir.

Mirasın devlete geçmesi hali için resmi defter tutma ihtiyari olmayıp, Sulh Mahkemesi'nin re'sen görevidir.

Türk Medeni Kanunu, Miras Hukuku çerçevesinde benzeri, başkaca defterlerin tutulmasını da düzenlemektedir.
a) Ön mirasçıya ( nakil ile mükellef mirasçı ) geçen mirasın defterinin yapılması, ( TMK m.523 )
b) Koruma önlemi olarak terekenin defterinin tutulması, ( TMK m.590 )
c) Resmi tasfiyede terekenin defterinin düzenlenmesi, ( TMK m.634/2 )

İnceleme konumuz TMK m.619 ve devamı hükümleri uyarınca, “terekenin resmi defterinin tutulması” ile TMK m.590 uyarınca, terekenin mirasçılara tam, sağlam ve gerçek bilgilerle intikalini temin için, koruma önlemi olarak, “terekenin defterinin tutulması” benzerlikler gösterse de, gerek prosedürleri, gerek amaçları, gerekse sonuçları bakımından önemli farklılıklara sahiptir.

2.) RESMİ DEFTER TUTULMASI KOŞULLARI
Old 15-09-2007, 23:10   #2
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan 2.) Resmİ Defter Tutulmasi KoŞullari

a) Talepte bulunulması
Resmi defter tutma işleminin başlayabilmesi için mirasın devlete geçmesi hali hariç, mirasçıların talebi gereklidir. ( TMK m.619/1 ) Mirasın devlete geçmesi halinde ise terekenin resmi defterinin tutulması talebi olmasa bile, Sulh Mahkemesi, re'sen resmi defteri düzenler. ( TMK m.631 )

Defter tutma talebinde bulunabilecek mirasçılar, yasal ( TMK m.495-500 ) ve atanmış ( TMK m.516 ) mirasçılardır. TMK m.572/1, mirasbırakanın sağlığında bütün mal varlığını miras sözleşmesiyle atadığı mirasçıya devretmesi durumunda, bu mirasçının resmi defter düzenlenmesini isteyebileceğini açıkça düzenlemektedir.

Buna mukabil, vasiyet alacaklıları ile tereke alacaklıların talebi ile terekenin resmi defterinin tutulması yoluna gidilemez. ( İnan Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku – Prof.Dr.Ali Naim İnan , Prof.Dr.Şeref Ertaş, Yrd Doç.Dr.Hakan Albaş, 6.Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006 sayfa 512 )

Vasiyet alacaklısı, tüm tereke üzerinde mirasçı sıfatını haiz değildir. Alacaklıların ise alacaklarını temin etmek dışında tereke ile herhangi bir ilgileri yoktur. Alacaklılara yasal koşullar çerçevesinde, TMK m.632 ve devamı hükümleri uyarınca, resmi tasfiyeyi talep hakkı tanınmış olup, resmi tasfiye esnasında tereke defteri düzenlenirse de, TMK m.634/2 uyarınca düzenlenen bu defter, terekenin resmi defterinin düzenlenmesinden farklı sonuçları hedeflemektedir.

Tüm mirasçıların, resmi defter tutma talebinde bulunmasına gerek yoktur. Mirasçılardan herhangi birisinin talebi, diğerleri hakkında da etkili olur. ( TMK m.619/3 )

Tüm mirasçılar hakkında etkili olmanın bir sonucu da, resmi defter tutma talebinde bulunan mirasçının sonradan bu talebinden vazgeçmesinin, defter tutma işlemine son vermek için yeterli olmamasıdır. Yani mirasçılar arasında açıkça vazgeçen, mirasın mutlak kabulünü beyan eden ya da herhangi bir şekilde mirası reddetme hakkı kalmamış mirasçılar olsa dahi, Hakim, TMK m.627 uyarınca seçme hakkı olan ya da beyanı bilinmeyen tek bir mirasçı için dahi, terekenin resmi defterini düzenlenmesine devam edecektir.

Resmi defter tutma muamelesi, ancak tüm mirasçıların iştiraki ile durdurulabilir.

Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük hükümlerine göre, resmi defter tutma talebinin yazılı olmasına gerek yoktur.

Sözlü beyan, tutanağa geçirilerek, beyanda bulunana imza ettirilir. ( Tüzük m.40 )

b) Ehil olmak, mirası reddetme hakkının bulunması

Mirası reddeden mirasçının, mirasçılık sıfatı kendi iradesi ile sona ermiştir. Artık terekenin mal varlığı, borç ve sorumluluğu ile bir ilgisi kalmaz.

Ayrıca mirasçılıktan çıkarılanlar, ( TMK m.510-513 ) mirastan feragat edenler, ( TMK m.528-530 ) ve mirastan yoksun olanlar, ( TMK m.578-579 ) resmi defter tutulmasını isteyemezler. Zira, terekenin durumu hakkında resmi bilgi edinmelerinde bir menfaatleri ve sonuçta tereke ile ilgili kullanacakları bir tercih hakları yoktur.

Öte yandan mirası mutlak olarak kabul eden mirasçı ise defter tutulmasından kaynaklanacak menfaatten, ( terekenin aktifi ve pasifinden ayrıntılı ve resmen haberdar olmak, seçme hakkını kullanmak ve duruma göre sorumluluğunu sınırlandırmak haklarından ) peşinen vazgeçmiştir.

c) Talebin süresinde olması

Resmi defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle, bir ay içinde istenir. ( TMK m.619/2 ) Tüzüğün 40 ıncı maddesine göre, TMK 606 ncı maddesinde öngörülen sürelerin işlemeye başladığı tarihten itibaren, bir ay içinde müracaat edilmelidir. Ayrık durumların dışında, kural olarak, mirasbırakanın ölüm günü sürenin başlangıç günüdür.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için ise mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren işlemeye
başlar. ( TMK m.606 )

Bir aylık süre, niteliği itibarıyla hak düşürücü süredir. ( Yargıtay 3.HD.06.01.1944 tarih, 14667 e. sayılı kararı, Miras Hukuku Tatbikatı - Lütfü Dalamanlı, Ankara, 1975 baskı, sayfa 361 Yargıtay 2.HD 24.06.1976, e.5052/k.5434 sayılı kararı, Miras Hukuku, Prof.Dr.M.Kemal Oğuzman, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1978, sayfa 361 Yargıtay 2.HD 21.11.2002 tarih 2002/11190 e. 2002/12820 k. sayılı kararı, YKD, Nisan 2003, sayfa 522 ) Talebin süresinde olup olmadığı, hakim tarafından re'sen dikkate alınır.

Önemli sebeplerin varlığı halinde ret süresinin uzatılması veya yeniden verilmesini düzenleyen, TMK m.615 hükmünün burada da uygulanıp uygulanmayacağı öğretide tartışma konusu olmuş, Sayın Oğuzman, Piotet'in bu eski tartışmada haklı olarak karşı çıktığını ve keza Esat Şener'in de haklı olarak karşı görüşte olduğunu belirtmiştir. Ancak, Sayın İnan-Ertaş-Albaş, bugün ekseriyetin belirtilen maddenin burada da uygulanmasını kabul ettiğini belirtmektedir.

3.) RESMİ DEFTER TUTULMASI USULÜ
Old 15-09-2007, 23:30   #3
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan 3.) Resmİ Defter Tutulmasi UsulÜ

Resmi defterin nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.( TMK m.620/4 )

Madde de belirtilen tüzük, “Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük” olup, Bakanlar Kurulu'nca 21.07.2003 tarih ve 2003/5960 sayı ile kararlaştırılarak, 10.08.2003 tarih – 25195 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

Ayrıca, Tüzükte hususi olarak düzenlenmemiş konularda, HUMK m.553 ve devamı hükümleri de uygulanır.

A) Hazırlık

1.) Terekenin resmi defterinin tutulması başvurusu üzerine istem, esas defterine kaydedilerek bir dosya açılır.( Tüzük m.40 )

Madde de belirtilen esas defteri, Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük Kapsamında Tutulacak Defterler, Özel Kütük, Dosyalar, Tutanaklar ve Diğer Evrakın Düzenlenmesine Dair Yönetmeliğin 14 üncü maddesinde belirtilen, Tereke esas defteridir.

Tereke esas defterinde; sıra numarası, başvuranın adı, soyadı veya unvanı ile başvuru tarihi, miras bırakanın adı, soyadı, öldüğü tarih, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa veli, vasi veya kayyımın adı, soyadı, adresi, son yerleşim yeri mahkemesinin karar tarih ve numarası ile itiraz veya temyiz başvurusunun tarih ve sonucu sütunları yer alır. ( Yönetmelik m.14 )

2.a) Hakimlikçe yapılacak ön incelemede, talepte bulunan mirasçının mirasçılık ehliyetinin olmadığı, mirası red hakkını yitirdiği, talebin kanunun tayin ettiği 1 aylık süreden sonra yapıldığı anlaşılıyorsa, sebepleri belirtilerek, resmi defter tutulması talebi reddedilecektir. Bu red kararı, nihai karar olduğundan karara karşı kanun yolları açıktır.

b) Resmi defterin tutulmasına ilişkin kararın ise talepte bulunanlar dışındaki mirasçılara tebliği gerekir. Esasen defter tutulmasına karar verilmeden önce yasal ve atanmış mirasçıların daveti ve kendilerinin dinlenilmeleri ile karar verilmesi muamelenin sürati bakımından daha uygun olacaktır. ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1113 )

c) Mirasçılar arasında gaip ve cenin varsa, TMK m.427/1-3 hükümleri gereğince, haklarının korunması bakımından kayyım tayini gereklidir.

B.) Deftere geçirme

1.Bilgi verme mükellefiyeti

Mirasbırakanın mali durumu hakkında bilgi sahibi olan herkes, sulh mahkemesi tarafından istenilen bilgiyi vermekle yükümlüdür.Haklı bir sebep olmaksızın bilgi vermeyenler veya yanlış ya da eksik bilgi verenler, bundan doğacak zararları mirasçılara, vasiyet alacaklılarına veya üçüncü kişilere tazminle yükümlüdür. ( TMK m.620/2 )

Mirasçılar da, özellikle mirasbırakanın kendilerince bilinen borçlarını sulh mahkemesine bildirmek zorundadırlar. ( TMK m.620/3 )

2.Doğrudan doğruya deftere geçirme

Resmi kayıtlardan veya mirasbırakanın belgelerinden varlığı anlaşılan alacaklar, borçlar ve mevcutlar aynen yazılır. ( TMK m.622/1 – Tüzük m.42/2 )

Hiçbir talep ve bildirime gerek kalmaksızın terekenin tespit ve yazımı esnasında ele geçen mirasbırakana ait evrak, ticari defter ve benzeri kayıtlarından anlaşılan ipotek senetleri, ticari senetler, borç ve alacak ikrarları, noter tanzimli ya da imzası tasdikli veya hususi sözleşmelerde yazılı alacak, hak ve borçları, kefalet, teminat senetleri vb. deftere doğrudan doğruya geçirilir.

Ayrıca, resmi sicillerden, banka benzeri kurumlardaki resmi kayıtlardan anlaşılan hususlarda doğrudan doğruya deftere yazılır.

Defterde alacak ve borçlar kısımlarında ve ayrı sütunlarda, bunlara ait vesikaların sıra numarası da belirtilerek yazılır. ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1115 )

3.Alacak ve borçlulara ilan yoluyla çağrı

Terekenin resmi defteri tutulmaya başlanınca hakim; ilanın nerede ve ne şekilde yapılacağını belirlemek suretiyle mirasbırakanın alacaklı ve borçlularını, gösterdiği süre içinde, alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri için bir ay arayla, iki defa yapılacak ilan yoluyla çağırır.( Tüzük m.41/1 )

İlanın nerede ve ne şekilde yapılacağı belirleme yetkisi hakime tanınmıştır. Uygulamada hakim bu yetkiyi ölenin yerleşim yerinde ve iş münasebetinin mevcut olduğu yurt içi ve yurt dışı diğer yerlerde ilanların yapılması suretiyle kullanmaktadır.

Kanatimce, amaç alacak ve borçlulara duyurmak ve çağrıda bulunmak olduğuna göre, işin önem ve mahiyeti gerektiriyorsa, ilanın en azından yurt düzeyinde yayınlanan bir gazete ile yapılması uygun olacaktır.

İlanda;

1-Mirasbırakanın adı, soyadı; meslek ve sanatı, yerleşim yeri gösterilir.

2-Mirasbırakanın kefalet sebebiyle alacaklı ve borçlu olanları da dahil bütün alacaklıları ve borçlularının, gösterilen süre içinde varsa belgeleriyle birlikte alacak ve borçlarını bildirmeleri gerektiği, verecekleri evrak ve belgeler karşılığında makbuz isteyebilecekleri belirtilir.

3-Alacaklılar, süresi içinde alacaklarını bildirmemelerinin Türk Medeni Kanununun 629 uncu maddesinde öngörülen sonuçları yönünden uyarılır.( Tüzük m.41/2 )

Hakimin göstereceği bildirim süresinin ikinci ilandan başlayarak en az bir ay olması gerekir. ( TMK m.621/3 )

4.Defter Tutma Memuru ve aktif pasifin deftere geçirilmesi.
Old 15-09-2007, 23:40   #4
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan 4.Defter Tutma Memuru ve aktif pasifin deftere geçirilmesi.

Terekenin resmi defteri, hakimin gözetimi altında bu işle görevlendirilecek katibe tutturulur. ( Tüzük m.42 ) Uygulamada, büyükşehirlerdeki ( eskiden kalma bir tabirle Ahkamı Şahsiye ) Sulh Hukuk Mahkemeleri'nin ve kalemlerinin ağır iş yükü vb. sebeplerle, hukukçuların da defter tutma memuru olarak tayin edildiği görülmektedir.

Tüzüğün 42 inci maddesine göre;

-Tutulacak resmi defterde mirasbırakanın taşınır ve taşınmazları ile alacak ve borçları gösterilir.

Tereke, koruma önlemleri çerçevesinde tespit edilmişse, öncelikle, bu defterden yararlanılarak eksikler, varsa tamamlanır. Mirasbırakanın yerleşim yerinde, işyerinde varsa banka kasasında tüm menkul eşyanın tespiti yapılır. Bilirkişi vasıtasıyla değerleri tespit edilir.

-Taşınırlar sıra numarası altında cinsi, türü, adedi ve takdir edilen değeri gösterilmek ve her malın nerede bulunduğu belirtilmek suretiyle resmi deftere kaydedilir. Koleksiyon halindeki eşya bir kalemde ve aynı numara altında gösterilir. Aynı türden veya birbirine benzer eşya mümkün olduğu takdirde birlikte tasnif olunur.

-Bir mal üçüncü kişinin elinde bulunup da istihkak iddiası ileri sürülmüşse, bunların isimleri ve iddianın ilişkin bulunduğu malın sıra numarası ve belge ibraz edilmişse mahiyeti, tarihi ve numarası gösterilir.

Taşınmazlar ile varsa bu taşınmazları kısıtlayan ayni haklar tapu kayıtlarıyla beraber yazılır. Taşınmazlar, adi veya hasılat kirası suretiyle kiraya veya işletmeye verilmiş ise kiracıların kimlikleri ve yerleşim yerleri ile sözleşmenin süresi ve kira bedeli gösterilir.

Taşınmazların ilgili kadastro müdürlüklerinden çap ve Belediye sınırları içinde bulunanların imar durumları da getirtilmek suretiyle, mahallinde gelen kayıtlar uygulanarak değerleri tespit ettirilir.

-Resmi kayıtlardan veya mirasbırakanın belgelerinden varlığı anlaşılan alacaklar, borçlar ve mevcutlar aynen deftere yazılır.

-İlan üzerine başvuran alacaklı ve borçluların alacak ve borçları da deftere kayıt edilir. İbraz edilen belgeler, hakimin belirleyeceği güvenilir bir yerde saklanır. İlgilisinin isteği üzerine, belgelerin onaylı birer örneği masrafları kendilerinden alınmak suretiyle verilir.

Mahkemenin yetki çevresi dışındaki tereke malları ile ilgili yapılacak işlemler, talimat mahkemelerince yerine getirilir. ( HUMK m.559 )

Yabancı ülkelerdeki eşyalar ise sulh hakiminin toplayabildiği malumat ve izahata göre deftere kaydolunur. ( HUMK m.560 )

5.Ön sorun, bekletici sorun, ihtilaflı aktif ve pasif

Bir davada, davaya devam edilebilmesi ve karara bağlanabilmesi için çözümlenmesi gereken sorunlara ön sorun denir. ( HUMK m.222 ) Ön sorunlar çözümlenmeden yargılamanın yürütülmesi veya ön sorunların bir kısmına ilişkin kararların yargılama sonuna ertelenmesi hukuka uygun değildir. ( Medeni Usul Hukuku – Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez – Prof.Dr.Oğuz Atalay-Doç Dr.Muhammet Özekes- Yetkin, Ankara, 2006, sayfa 339 )

Geniş anlamda ön sorun, bekletici sorunu da kapsar. Ancak dava hakkında karar verilebilmesi için çözümlenmesi gereken ön sorunun, başka bir mahkeme veya merci tarafından karara bağlanması gerekiyorsa, bu ön sorun, bekletici sorun olarak değerlendirilir. ( Medeni Usul Hukuku – Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez – Prof.Dr.Oğuz Atalay-Doç Dr.Muhammet Özekes- Yetkin, Ankara, 2006, sayfa 340 )

Resmi defter tutulması devam ettiği müddetçe, acele haller dışında, davalara devam edilemez. ( TMK m.625/3 ) Ancak, acele hallerin neler olduğu ise açıklanmamıştır.

Menkul veya gayrimenkul bir malın, tereke malı bulunup bulunmadığı hakkındaki iddialar, defter münderecatına ve tereke varlığına müessir bulunmakla, gerek üçüncü şahısların istihkak iddiaları ve gerekse tereke adına açılacak davaların acele işlerden sayılması hukuk nazariyatında mütala edilmektedir. Bu kabil davaların neticelerini beklemek zarureti temyiz mahkemesince de kabul edilmektedir. ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1126 )

Kişisel görüşüm, mirasçıların tercih haklarını kullanırken herhangi bir tereddüt yaşamamak için terekenin resmi defterinin tutulmasını istemelerine göre, resmi defterin mümkün olduğunca yargısal ihtilafların sona erdirilmesinden sonra tamamlanmasının gerekli olduğudur.

Ancak, tereke varlığına ve mirasçıların kararlarına etkili olmayacak davalar sebebiyle defterin tamamlanmasının bekletilmesi de yerinde olmayacaktır.

Özellikle, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğuna ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağına ilişkin TMK m.2 kuralı, burada uygulama alanı bulabilir.

Son olarak, borca batık olmadığı, açıkça anlaşılan tereke sebebiyle, defter tutma işlemi bekletilmemelidir.

6.Yasal mal rejimi ve sağ kalan eşin durumu
Old 29-09-2007, 22:45   #5
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Mutsuz Yasal mal rejimi ve sağ kalan eşin durumu

Bilindiği gibi, önceki Medeni Yasa zamanında, eşler arasında yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı öngörüldüğünden, Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ki uygulamada, yasal mal rejiminin mirasbırakanın terekesi üzerinde herhangi bir etkisi izlenmemiştir.

Yeni Türk Medeni Kanunu ise eşler arasında, edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanmasını kabul etmiştir. ( TMK m.202/1 ) Mal rejimi, diğer hallerin yanı sıra, eşlerden birinin ölümü ile sona ermektedir. ( TMK m.225/1 )

Bu durumda, öncelikle yasal mal rejimi bağlamında malların niteliklerinin tespiti, sonra mal rejiminin tasfiyesinin yapılması, en sonunda ölen eşe ait kısmı kişisel mallarla birlikte tereke sayarak, mirasçılar arasında paylaşıma tabi tutmak gerekecektir. ( Aile Hukukumuzda Mal Rejimleri ve Eşin Yasal Miras Payı – Yrd.Doç.Dr.Faruk Acar - Seçkin, Ankara 2007, sayfa 33 )

İncelememizde, sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesi sonucu katılma alacağının ne şekilde tespit edileceğinden ziyade, katılma alacağı ve terekenin resmi defterinin tutulmasının birbirine karşı etkileşimi üzerinde durulacaktır.

Sağ kalan eşin katılma alacağının,dayanağı miras hukuku değildir. Mirasın reddi halinde dahi, katılma alacağının istenmesi mümkündür.

Mirasın reddi, katılma alacağından vazgeçildiği anlamına gelmez, yasal olarak da katılma alacağının elde edilmesine engel oluşturmaz. ( Aile Hukukumuzda Mal Rejimleri ve Eşin Yasal Miras Payı – Yrd.Doç.Dr.Faruk Acar - Seçkin, Ankara 2007, sayfa 183 )

Diğer taraftan, katılma alacağı sağ kalan eşe ancak şahsi bir alacak hakkı verir, ayni bir hak vermez.

Sayın Yrd.Doç.Dr.Faruk Acar, yukarıda belirtilen eserinde, katılma alacağı talebinin TMK m.625/1 ile sınırlandırıldığını, resmi defter tutulması devam ettiği müddetçe, mirasbırakanın borçları için icra takibi yapılamayacağını, defter tutma faaliyeti devam ettiği sürece, bu alacağın istenemeyeceğini belirtmektedir. ( anılan eser, sayfa 164 )

Konuya diğer mirasçılar açısından bakıldığında, diğer mirasçılar da, defter tutulmasını talep etmiş ve sağ kalan eşin katılma alacağı, diğer tereke borçları ile birlikte hesaba katıldığında mirasçıların tercihlerini etkileyecek miktarda bulunabilir. Diğer mirasçılar, sağ kalan eşin katılma alacağını talep edip etmediğini ve miktarını öğrenmeksizin, tercih haklarını kullanmaya zorlanmamalıdır.

Kişisel görüşüm, sağ kalan eş, resmi defterin tutulması esnasında, katılma alacağını dava yoluyla isteyemeyecek durumda olsa bile, alacağının deftere yazılmasının gerekli olduğudur. Bu durum, resmi defter tutmanın sonuçları açısından, sağ kalan eşin menfaatine olacağı gibi, diğer mirasçıların tercih haklarını gözetmek bakımından da, bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Ancak, sorun şu noktadadır. Sağ kalan eş, mirası kabul etmesi halinde, mirasbırakanın borcu olan katılma alacağından, aynı zamanda, mirasçı sıfatıyla müteselsilen sorumludur. Yani sağ kalan eş bu ihtimalde hem alacaklı, hem de müteselsil borçludur. Buna bağlı olarak, diğer mirasçılardan borcun tamamını isteyemez, terekenin tasfiyesi dahilinde, diğer mirasçılar ile birlikte iç ilişkideki sorumluluk payına katlanır, geri kalan kısmı diğer mirasçılara onların miras payları oranında yansıtır. ( BK. m.146/1 ) ( Aile Hukukumuzda Mal Rejimleri ve Eşin Yasal Miras Payı – Yrd.Doç.Dr.Faruk Acar - Seçkin, Ankara 2007, sayfa 162 )

Mirasın reddi halinde ise sağ kalan eşin miras sorumluluğu olmayacağı için katılma alacağı, sağ kalan eşin miras payı olan ¼ oranında artacaktır.

Katılma alacağının miktarı, sağ kalan eşin tercihine göre ortaya çıktığından ve sağ kalan eş, terekenin resmi defterinin tutulması esnasında, henüz bu tercihte bulunamayacağına göre deftere yazılacak, katılma alacağının miktarı ne olacaktır ?

Bu konu, düzenlenmesi ya da uygulama tarafından doldurulması gereken bir boşluk olarak ortaya çıkmaktadır. Olması gereken hukuk açısından, sağ kalan eşin, sanki mirası reddetmişçesine hesaplama yapılarak, deftere alacak yazdırması uygun olacaktır.

Sağ kalan eşin diğer bir hakkı da, TMK m.240 uyarınca , ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle, intifa veya oturma hakkı tanınmasını istemektir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya diğer mirasçıların istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, mülkiyet hakkı tanınması da mümkün olabilmektedir.

Konuyu benzeri bir müessese olan TMK m.652 uyarınca, aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesinden ayırmak gerekir. TMK m.652 uyarınca yapılabilecek olan talep, ancak resmi defterin tutulmasının sonuçlanmasından sonra istenebilir niteliktedir. Zira, mirasın henüz kabul edilmediği bir devrede, miras payına mahsuben özgüleme mümkün değildir. Üstelik, mirası reddeden sağ kalan eşin, TMK m.652 uyarınca talep hakkı da yoktur.

Sağ kalan eş, TMK m.240 uyarınca, tercih hakkını kullandığında, tereke malı üzerinde, şahsi hak niteliğinde olmayan, ayni hak mertebesinde bir hakkı oluşmaktadır. Yukarıda belirtilen boşluk burada da sözkonusudur.

C.) İşlemlerin durması
Old 20-10-2007, 14:36   #6
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

C.) İşlemlerin durması
aa) Yönetim işlerinin durması
Defter tutma işlemi esnasında, terekeyi tüm değişimlerden korumak gereklidir. Bu sebeple, ancak zorunlu yönetim işleri yapılabilir.( TMK m.624/1 ) Yasa, hangi işlerin zorunlu yönetim işleri olduğunu belirtmemiştir. Öğreti ve uygulamaya bakıldığında, bu işler, genel olarak miras işlerinin idaresi için gerekli veya tereke açısından faydalı olan, yapılmaması halinde tereke mevcudunu azaltacak, gelecekteki takibini zorlaştıracak, tehlikeye düşürecek işlemlerdir.

Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük ise bu işleri, “yapılmaması terekenin zararına sebep olacak acele tamirat, ekilenleri çapalamak, olgunlaşmış ürünü toplamak ve muhafaza etmek, muhafazası halinde değerinde azalma meydana gelecek malları satmak gibi ” şeklinde tarif etmektedir. ( m.43 )

Madde de belirtilen sayım sınırlayıcı değildir. Hangi işlerin yapılabilir olduğu konusunda tereddüt halinde, tereke hakimine müracaat edilerek, yetki talep edilmesi ve yetki çerçevesinde işlem yapılması uygun olacaktır.

Hakimin iznine göre işlem yapan mirasçı, bu eylemi ile mirasbırakanın terekesine sahip çıkmış sayılmaz. Çünkü onu hakim, görevlendirmiştir. Verilen görev sınırını aşarak Medeni Kanun 550. maddesinde ( belirtilen madde, 743 sayılı Medeni Kanuna ait olup, Türk Medeni Kanunu m.610 anlaşılmalıdır. ) yazılı işlemleri yapsa bile, red hakkını yitirmez. ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 722 )

İflas masasına ölenin alacağının kaydettirilmesi, ticarethanenin veya fabrikanın işletilmesi, hayvanların beslenmesi, ( İnan Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku – Prof.Dr.Ali Naim İnan , Prof.Dr.Şeref Ertaş, Yrd Doç.Dr.Hakan Albaş, 6.Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006 sayfa 515 ) zirai işletmelerde yeni yıl mahsulünden mahrum kalınmaması için gerekli ekim hazırlıkları, kirada olan gayrimenkullerin kira bedellerinin tahsili yanında yeniden kiraya verilmesi ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1123-1124 ) zorunlu yönetim işlerine örnektir.

TMK m.624/2 hükmü, “Mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi kendisine bırakılan mirasçıdan, diğer mirasçıların güvence göstermesini isteyebileceğini” düzenlemektedir. Maddede, her ne kadar mirasçılardan birinin idareci tayin edilmesi düzenlenmekteyse de üçüncü bir şahsın da idareci tayin edilmesi mümkündür. (İnan Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku – Prof.Dr.Ali Naim İnan , Prof.Dr.Şeref Ertaş, Yrd Doç.Dr.Hakan Albaş, 6.Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006 sayfa 515 ) Gerçekten, bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse, vesayet makamı, yönetimi kimseye at olmayan bu mallar için gereken önlemleri alarak, bir yönetim kayyımı atama yetkisine sahiptir. ( TMK m.427/3 )

Kişisel görüşüm, mirasçılar arasında içlerinden birisinin atanması hususunda fikir birliği varsa yönetici mirasçılardan atanmalı, ancak yönetici konusunda ihtilaf varsa veya yönetici olarak atanacak mirasçı, sözkonusu işi yapabilecek durumda değilse bir yönetim kayyımı atanmalıdır. Özellikle, terekede bir ticari işletme varsa, yönetim mirasçı bile olsa ehil olmayan kişiye bırakılmamalıdır.

Yönetim işi kendisine bırakılan mirasçının, TMK m.466 uyarınca, iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle sorumlu olduğu, kabul gören bir husustur. Mirasçının bu sorumluluğunun teminatı olmak üzere, diğer mirasçıların kendisinden güvence isteyebilecekleri de düzenlenmiştir. ( TMK m.624/2 )

Mülga 5100 sayılı, Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzüğün 47 inci maddesine göre, hakim tarafından idari tasarrufta bulunmasına izin verilen mirasçıdan teminat istenmesine gerek olmadığı düzenlenmişken, yürürlükteki Tüzükte bu hükme yer verilmemiştir. Eski düzenleme, şekil itibarıyla yasayla çeliştiğinden eleştirilmişse de, özü itibarıyla daha doğrudur.

Diğer mirasçıların ve özellikle hakimin denetimi altında bulunan yöneticiden, hakimin izin verdiği işler dolayısıyla teminat istenmesi yerinde değildir. Teminat verebilecek hiçbir mirasçı olmadığı takdirde, zorunlu işler yapılamayacak mıdır ? Gerek yönetici tayini, gerekse güvence verilmesi hakimin takdirine bırakılmalı, hakim olayın özelliğine göre karar verebilmelidir.

Nelerin güvence teşkil edeceği ise HUMK m.96 da düzenlenmiştir.

bb) Dava ve takiplerin durması

Defter tutulması devam ederken, terekenin borçları ile ilgili tereke veya mirasçılar aleyhine icra takibi yapılamaz. ( TMK m.625/1 ) Acele olan işler hariç, tereke aleyhine açılmış davalara devam edilemez. Tereke aleyhine yeni dava da açılamaz. ( TMK m.625/3 )

Daha önce de belirtildiği gibi, menkul veya gayrimenkul bir malın tereke malı olup olmadığına ilişkin iddialar, defter içeriğine ve tereke varlığına etkili bulunduğundan, üçüncü şahısların istihkak iddiaları ve tereke yararına açılacak davalar ise acele işlerdendir.

Tereke aleyhine takipler durup, yeni takip yapılamazken tereke alacakları için bu kural uygulanmaz. ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 723 ) Tereke alacakları için dava açılıp, icra takibi yapılabilir.

cc) Zamanaşımının durması

Defter tutulması devam ederken, tereke lehine ve aleyhine olan alacaklarda zamanaşımı işlemez, durur. ( TMK m.625/2 ) ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 723, İnan Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku – Prof.Dr.Ali Naim İnan , Prof.Dr.Şeref Ertaş, Yrd Doç.Dr.Hakan Albaş, 6.Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006 sayfa 516 )

Zamanaşımının işlemeyeceğine ilişkin kural, Borçlar Kanunu madde 132 hükmüne benzeyen özel bir durma halini düzenlemektedir. ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 723 )

Hak düşürücü süreler ise TMK m.625/2 kapsamında değildir.

4.) DEFTER TUTMANIN SONA ERMESİ

İlanda belirtilen sürenin dolmasıyla defterin tutulması sona erdirilir, bu tarihten sonra deftere bir şey geçirilemez. ( TMK m.623/1 )

Defter mümkün olan en kısa zamanda hazırlanır, her sayfası mühürlenerek, hakim ve bu işle görevlendirilen katip/defter tutma memuru tarafından imzalanır. ( Tüzük m.44/2 )

Defter bu tarihten başlayarak, hakim tarafından belirlenecek en az bir aylık süre içinde ilgililerce incelenebilir. ( TMK m.623/1 )

İnceleme süresi içinde, terekenin aktif ve pasifine itiraz sözkonusu olursa, ne yapılacağı gerek doktrinde, gerekse yargıtay uygulamasında cevap bulamamış bir sorudur.

Hatırlanacağı gibi ilan metninde, mirasbırakanın kefalet sebebiyle alacaklı ve borçlu olanları da dahil bütün alacaklıları ve borçlularının, gösterilen süre içinde varsa belgeleriyle birlikte alacak ve borçlarını bildirmeleri gerektiği ilan olunmaktadır. Alacaklıların, alacak iddiaları belgeye dayalı değilse ve bilhassa mirasçılar, bu alacak iddiasını kabul etmiyorsa, soyut alacak iddiası, bağlayıcı mı olacaktır ? Mirasçılar, gerek inceleme süresi içinde, gerekse sonunda soyut alacak iddialarına itiraz edebilmelidir.

Ancak, hakim alacağın esası hakkında değerlendirme yapamaz. İhtilafların halli, tereke hakiminin görevi dışında kalmaktadır. Bu durumda, itiraza konu alacak ve borçların, ihtilaflı tereke aktif ve pasifi olarak değerlendirilmesi, deftere bu kapsamda alınması uygun olacaktır.

Öte yandan, tereke aktifi borcu karşılamıyorsa, mirasçılar itiraz etmese dahi hakim dayanaksız alacak iddialarının kesin olarak deftere alınmasını kabul edemiyecektir. ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1120 )

5.) BEYANA ÇAĞRI VE BEYAN
Old 27-10-2007, 14:35   #7
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

A.) Beyana Çağrı
Defteri inceleme süresi bittikten sonra her mirasçı, mahkemece bir ay içinde beyanda bulunmaya çağrılır. ( TMK m.626/1 )

Karar verme süresi bir aydır. Bu sürenin başlangıcı, mirasçıya yapılan tebliğ tarihidir. Tebliğ işlemi 7201 sayılı Tebligat Yasası'na göre yapılır. Mirasçıların birlikte müracaatı ile süre sonu beklenmeksizin de, beyanda bulunulabilir.

Tebliğ işlemlerine başlandıktan sonra, terekedeki malların tamamı veya bir kısmında değer uyuşmazlığı çıkar veya sonradan, bir atanmış mirasçının varlığı anlaşılır veya tereke mevcudunu önemli derecede etkileyen bir dava leh veya aleyhte kesin şekilde sonuçlanır ya da başkaca zorunlu sebepler meydana gelir veya hakim yeniden re'sen değer tespit etmekte yarar görürse bir aylık süre uzatılabilir. ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 725 )

Mirasçılar da önemli ve haklı sebeplere dayanarak sürenin uzatılmasını isteyebilirler. Ağır hasta olupta yerinden kalkmasına izin verilmiyen veya uzak bir yerde tutuklanan mirasçı sürenin uzatılmasını isteyebileceği gibi, karantina, deprem, su baskını ulaşımın kesilmesi ve benzeri olağanüstü haller yüzünden sürenin uzatılması da istenebilir. Bu durumlarda uzatma imkanı verilmelidir. ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 725 )

B.) Beyan

Çağrıya uyan yasal ve atanmış mirasçıların her biri,
a) Mirası red, ( TMK m.605 - 618 )
b) Resmi tasfiye ( TMK m.632 - 636 )
c) Mirası tutulan defter gereğince kabul, ( TMK m.628 - 630 )
d) Mirası kayıtsız ve şartsız kabul, haklarından sadece birini seçebilir. ( TMK m.627/1 )

Süresi içinde herhangi bir beyanda bulunmayan mirasçı ise yasal karine gereği mirası tutulan deftere göre kabul etmiş sayılır. ( TMK m.627/2 )

Tüm mirasçılar, seçme haklarından birisi üzerinde uyuşarak, aynı seçeneği tercih etmişlerse, hakim o seçeneğin gereğini yapar.

Mirasçılar, değişik seçenekleri de tercih etmiş olabilirler.

Değişik seçenekleri tercih eden mirasçılar arasında, mirası kayıtsız ve şartsız kabul etmiş ve resmi tasfiye talebinde bulunanlar varsa, resmi tasfiye talebi TMK m.632/2 uyarınca kesinlikle kabul olunmaz.

Bir kısım mirasçılar, tutulan defter gereğince kabul ettikleri halde içlerinden resmi tasfiye talebinde bulunanlar varsa, TMK m.632/2 hükmü uygulanacak mıdır ? Bu husus, eski Medeni Kanun zamanında da tartışma konusu olmuştur.

Sayın Esat Şener, bu tartışmayı şöyle aktarmaktadır:

“Medeni Kanunun 572.maddesindeki ( 743 sayılı, eski Medeni Kanun ) “mirası mutlak olarak kabul” cümlesi gerçekten düşündürücüdür. Başka bir anlatımla vazıh=açık değildir.

Medeni Kanunun karşılığı olan İsviçre Medeni Kanununun 593/2 maddesinin Almanca metninde sadece “kabul” den söz edilmiş iken Fransızca aslında ise “kayıtsız şartsız kabul ibaresi” yeralmış, madde Türkçeye çevrilirken “mutlak olarak kabul” şeklini almıştır. Mirasın kabulü halinde tasfiyenin yapılmamasını öngören hükmün amacı, borçları kendi malvarlığı ile ödemeye razı olan mirasçı bulunduğu halde, tasfiye işlemine başvurularak “mirasbırakanın hatırasına saygısızlığı önlemektir.” Hal böyle olunca, kanunun esprisi esas alınarak, tutulan deftere göre mirasın kabul edilmesi halinde de resmi tasfiyenin yapılamayacağının kabulü, uygun bir yorum biçimi olur. Öğretide egemen görüş ve yargıtay uygulaması bu doğrultudadır.

Bu konuyla ilgili dipnotta ise, Kocayusufpaşaoğlu, Oğuzman, İnan, İmre, Gönensay-Birsen 'in bu görüşte olduğu, Yargıtay 2.HD nin 1.4.1949 tarih, 4540/1768 sayılı ve YHGK'nın 22.01.1972 tarih 353/41 sayılı kararlarının bu doğrultuda bulunduğu, buna karşılık Belgesay, Berki A.Himmet, Ayiter'in ise aksi görüşte olduğu belirtilmektedir. ( Miras Hukuku – Esat Şener, Cilt 1, Olgaç Matbaası, sayfa 725 )

Azınlıkta kalan görüşün savunucularından, A.Himmet Berki'nin görüşü ise resmi tasfiye talep eden mirasçının menfaatleri ile deftere göre kabul eden mirasçının menfaatleri arasında herhangi bir zıtlık yoktur. Resmi tasfiyeye gidildiğinde, deftere göre kabul eden mirasçıya, deftere yazılanların dışında ilave bir sorumluluk yüklenmeyecektir. Üstelik resmi tasfiyenin yapılabileceğinin kabulü halinde, deftere yazılanlardan dahi, ancak tereke mevcudu ile sorumluluk sözkonusu olduğundan, deftere göre kabul eden mirasçı için bile daha uygundur şeklinde, özetlenebilir. ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1131 )

Öte yandan, 4721 Sayılı yasanın 632 nci madde gerekçesinde, hüküm değişikliği olmadığı belirtilmekle birlikte, eski 572 nci maddede yeralan “mutlak olarak” kelimelerine, yeni yasada yer verilmediği de görülmektedir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi üyesi, Sayın Ömer Uğur Gençcan mirasçılardan bir kısmı resmi tasfiye, bir kısmı da tutulan resmi deftere göre kabul tercih ederlerse, resmi tasfiye isteyenlerden bir başka seçeneği seçmelerinin istenmesi gerektiğini belirtmektedir. ( Türk Medeni Kanunu – Ömer Uğur Gençcan Cilt 3 Yetkin matbaası, Ankara 2007 sayfa 3722 )

Buna karşılık, Prof.Dr.Ali Naim İnan, Prof.Dr.Şeref Ertaş, Yrd.Doç.Dr.Hakan Albaş ise “resmi tasfiye talebinde bulunan mirasçı TMK m.626 daki süre sona ermeden seçim hakkını yeniden kullanmalıdır. Bu müddeti sükut ederek geçirirse, mirası tutulan deftere göre kabul etmiş sayılır”, görüşündedir. (İnan Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku – Prof.Dr.Ali Naim İnan , Prof.Dr.Şeref Ertaş, Yrd Doç.Dr.Hakan Albaş, 6.Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2006 sayfa 518 )

Sayın Ömer Uğur Gençcan'ın görüşünün daha uygun bir çözüm şekli olduğu anlaşılmaktadır. Resmi tasfiye tercihinde bulunmuş mirasçı, diğer mirasçıların hangi tercihte bulunacağını bilmek veya tahmin etmek zorunda değildir. Kendisine hakim tarafından durum açıklanmadığı ve yeniden tercihte bulunması gerektiği bildirilmediği sürece, yasal süresi içinde tercihini bildirmiş mirasçıya, karine uygulanmamalıdır. Kaldı ki, 626 ıncı maddenin ikinci fıkrasında hakimin ek süre verebileceği düzenlendiğinden, hukuki imkanda bulunmaktadır.

6.RESMİ DEFTERE GÖRE KABULÜN SONUÇLARI
Old 10-11-2007, 17:36   #8
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Resmi deftere göre kabul edilen miras, mirasçıya sadece deftere yazılmış borçlarla geçer. ( TMK m.628/1 ) Kural olarak, mirasçının deftere yazılmayan borçlardan sorumluluğu yoktur.

Bu suretle mirasın geçmesi, mirasın açıldığı tarihten başlayarak hüküm ifade eder. ( TMK m.628/2 )

Mirasçı, mirasbırakanın deftere yazılmış olan borçlarından hem tereke malları, hem kendi mal varlığı ile sorumludur. ( TMK m.628/3 ) Alacaklarını süresi içinde yazdırmayan alacaklılara karşı mirasçı, kendi kişisel mallarıyla sorumlu olmadığı gibi; terekeden kendisine geçen mallarla da sorumlu tutulamaz. ( TMK m.629/1 ) Kendi ihmali ile alacağını zamanında yazdırmayan alacaklı alacağını, mirası tutulan defter gereğince kabul eden mirasçıdan istemek hakkını yitirir.

*Ancak, alacaklının kusuru olmaksızın deftere yazdıramadığı veya bildirdiği halde deftere yazılmamış alacaklar için, mirasçı zenginleşmesi ölçüsünde sorumlu kalır. ( TMK .629/2 ) Türk Medeni Kanunundaki bu düzenleme, eski düzenlemeden farklıdır. Eski düzenlemede; mirasçı, “mirastan kendisine düşen miktar ile sorumlu” tutularak, iyiniyetli olup olmaması değerlendirilememekteydi. Yeni düzenlemede ise, mirasçının iyiniyetli olup olmaması, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre gözönünde tutulacaktır. ( Maddenin gerekçesinden )

Alacaklının kusur sayılmayacak özürlerinin; hastalık, ilanın yapılış tarzı itibarıyla ıttılağının imkansızlığı gibi haller olduğu mütala edilmektedir. ( Uygulamada Miras ve Tereke Hukuku – Hakim Ahmet Ertuğrul Bolak, Eğitim Yayınları, İstanbul, 1980 Baskı sayfa 1132 )

Alacağı mukabilinde mirasbırakandan rehin veya teminat almış alacaklı, alacağını deftere kaydettirmemiş olsa bile rehin veya teminattan istifade edebilecektir. ( TMK m.629/3 )

*İkinci olarak, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki yasa uyarınca, mirasçı; amme alacağından ( deftere kaydedilmemiş olsa dahi ) kendisine düşecek miktar ile sorumludur. ( 6183 S.K m.7/2 )

*Üçüncü olarak, mirasbırakanın kefaletten doğan borçları defterde ayrı bir yere yazılır ve mirasçılar, mirası kayıtsız ve şartsız kabul etmiş olsalar bile, bu borçlardan terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi halinde kefalet sebebiyle alacaklı olanlara ne düşecek idiyse, ancak o miktarla sorumlu olurlar. ( TMK m.630 )

Terekenin resmi defterinin tutulması açısından, kefalet borçlarının dikkate alınmasında kefaletin değişik şekilleri arasında bir fark gözetilmemiş; müteselsil, adi, tahakkuk etmiş ya da edecek, resmi veya özel her çeşidi aynı hükme tabi tutulmuştur.

*Son olarak, mirasın devlete geçmesi halinde düzenlenecek resmi defterde, devlet deftere yazılan borçlardan sadece miras yoluyla edindiği değerler ölçüsünde sorumludur. ( TMK m.631 )

7.) GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

a-Görev
Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle, bir ay içinde sulh hakiminden istenir.( TMK m.619/2 ) Resmi defter sulh mahkemesi tarafından düzenlenir. (TMK m.620/1) Görevli mahkeme, açıkça Sulh mahkemesidir.

İşi çok olan yerlerde, mahkemelerin birden fazla dairesi oluşturulmakta, bu daireler arasındaki iş dağılımı ve hangi mahkemelerin hangi davalara bakacağına ilişkin esaslar Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca belirlenmektedir.( 5235 S.K m.5/5 ) Örneğin İzmir'de, dördüncü ve ondördüncü Sulh Hukuk Mahkemeleri, Resmi Defter Tutulmasına ilişkin davaları yürütmektedir.

Ancak, davanın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca görevlendirilen mahkemeden başka bir mahkemeye dağıtımı yapılmışsa, taraflar bu işbölümüne (iş dağılımına) itiraz edemezler. Mahkeme de dava dosyasını gönderemez, davaya bakmak zorundadır. ( Medeni Usul Hukuku – Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez – Prof.Dr.Oğuz Atalay-Doç Dr.Muhammet Özekes- Yetkin, Ankara, 2006, sayfa 115, Medeni Usul Hukuku – Prof.Dr.Baki Kuru – Prof.Dr.Ramazan Arslan – Prof. Dr.Ejder Yılmaz, Yetkin, Ankara, 2005, sayfa 211 ) Bu duruma rağmen, uygulamada sıklıkla gönderme kararları görülebilmektedir.

b-Yetki

Terekenin taksimine ve kısmetin butlan ve feshine ve mirasçılar arasında terekenin idaresine ait iddialar ile terekenin taksimi katisine kadar tereke aleyhine ikame olunan davalar mirasbırakanın ikametgahı mahkemesinde görülür. ( HUMK m.11 )

TMK m.576/2 ise, mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davalarının mirasbırakanın yerleşim yerinde açılacağını öngörmektedir.

Anılan düzenlemelerde, terekenin resmi defterinin tutulması ile ilgili, doğrudan doğruya ve açıkça bir yetki hükmü yoktur.

Buna mukabil, resmi defterin mirasın reddine ilişkin usule uyularak tutulacağı, TMK m.619/2 de belirtilmektedir.

Mirası ret beyanı, mirasın açıldığı yer Sulh Mahkemesine yapılır ve bu mahkemece özel kütüğüne yazılır. ( TMK m.609/4 )

Miras ise mal varlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır. ( TMK m.576/1 )

Belirtilen sebeplerle, yetkili Sulh mahkemesi; mirasın açıldığı, mirasbırakanın yerleşim yeri mahkemesidir.

8.) MASRAF VE HARÇLAR

Defter tutma giderleri terekeden ödenir. Giderler terekeden karşılanamazsa defter tutulmasını istemiş olan mirasçılardan alınır. ( TMK m.623/2 ) (Tüzük m.42/son)

Başvuru esnasında alınan, başvuru ve maktu karar harcının yanısıra, yargılamanın sonunda, 492 sayılı yasanın, 1 sayılı Yargı harçları tarifesinin, D) Diğer yargı harçları (Müşterek kısım), III b)Miras işlerinde defter tutulması pozisyonuna göre;

aa)Mevcut ve alacak bakiyesi hasıl olmuş ise bu bakiye üzerinden : (Binde 3.6)
bb)Borç bakiyesi hasıl olmuş veya mevcut ve alacaklar ile borçlar bakiyesi eşit ise : (20,00 YTL) harç alınmaktadır. ( 2007 yılı için )
Old 31-10-2011, 21:41   #9
tiryakim

 
Varsayılan

Süper çok işime yarayacağını düşünüyorum bu bilgilerin.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
terekenin tespiti advocate_demos Meslektaşların Soruları 2 28-08-2007 14:23
Çek defterinin kaybı evo09 Hukuk Soruları 3 13-08-2007 22:00
bir miras olayında terekenin hesaplanması mertt_onn Hukuk Soruları 2 29-04-2007 20:45
Tam Ay Tutulması libra Site Lokali 5 05-03-2007 15:30
Sahteliği Bilinmeden Resmi İşlemde Kullanılan Resmi Evrak Av. Mehmet Demirezen Meslektaşların Soruları 6 17-02-2007 15:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09096098 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.