Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İlginç Bir Kasten Öldürme Davasıyla İlgili Yardım Talebimiz

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-10-2009, 16:26   #1
av. hamza nuh özer

 
Varsayılan İlginç Bir Kasten Öldürme Davasıyla İlgili Yardım Talebimiz

Daha önceden maktulle birlikte alkol alan, A, B, C ve D olay yerinde çıkan kavgaya müdahale etmek üzere gelen polislerden kurtulmak maksadıyla, olayın gerçekleştiği evi terk ederek yakında bulunan bir okulun bahçesine saklanarak alkol alamaya devam etmişlerdir. Polisleri uzaktan takip eden A, B, C ve D polislerin uzaklaşması üzerine bir süre bekleyerek tekrar olay yeri olan eve gelmişlerdir.

A’nın verdiği ifade: Maktul evin içerinde aşırı alkollü bir şekilde oturmaktaydı. Maktule polisler neden seni götürmedi şeklinde soru yönelttim. Maktul bana sin-kaflı küfürler etti. Bunu üzerine tartışmaya başladık. Birden bana ana avrat söverek elini beline attı ve çıkardığı bıçakla üzerime doğru saldırdı. Ben geri çekildim. Sehpanın üzerinde duran bıçağı alarak göğüs ve bacaklarına doğru salladım. Yanımda bulunan B, C, ve D olaya hiçbir şekilde katkıda bulunmadılar. Bıçaklandıktan sonra tekrar kanepenin üzerine düşen maktul hareketsiz bir şekilde yatıyordu. B panikleyerek “öldü, bu olaydan kimseye bahsetmeyeceğiz, delilleri yok edeceğiz” kabilinden sözler söyleyerek bizi evden dışarı çıkarmaya çalıştı. Biz çıkarken elindeki havluyla muşamba zemindeki ayak izlerini siliyordu. Koridordan baktığımda ise elindeki çakmakla maktul yattığı kanepenin kenarını tutuşturuyordu. Ben maktulü bıçakladıktan sonra kanepenin üzerine düştüğünde, canlı olup olmadığını bilmiyordum. B sürekli olarak “öldü, öldü” diyordu. D ise canlı olduğunu söylüyordu. Evi B yaktı. Yakarken amacı, alkolün etkisiyle benim işlediğim cinayetten dolayı suçlanabileceğini düşündüğünden olacak, delilleri gizlemekti.

B’nin verdiği ifade: Eve geldiğimizde maktul kanepenin üzerinde sızmış vaziyette yatıyordu. A ve C maktule bağırıyorlardı ve saldırmaya çalışıyorlardı. C bir bıçak çıkardı ve sızmış vaziyette olan maktule doğru ilerledi. Ben ve D kendisine engel olduk. Ancak o sırada A aradan sıyrılarak eline nereden geçirdiğini bilmediğim bıçakla, maktulün göğsüne ve bacaklarına birkaç defa vurdu. Ben panikle A’yı maktulün üzerinden çektim. Yaşayıp yaşamadığını kontrol ettim. Maktul o sırada nefes alıyordu, göğsündeki yaraları açıp baktığımda yaralardan kan çıktığını gördüm. Boğazından hırıltılar geldiğini gördüm. O sırada C arkama geçti ve elindeki çakmakla kanepeleri tutuşturmaya başladı. Ben olayın şokuyla daha sonra ne yaptığımı hatırlamıyorum. Olay yerini birlikte terk ettik.

C’nin verdiği ifade: Eve geldik, maktul ile sanık A tartışmaya başladılar. Maktul birden elindeki bıçağı A’ya salladı. A geri çekilerek eline geçirdiği bıçakla maktulün göğsüne vurdu. Daha sonra A dışarı çıktı. Evi yakanı görmedim ancak evi yakalım diyen B’dir.

D’nin verdiği ifade: B’nin verdiği ifadeyle aynıdır. A’nın bıçaklayarak öldürdüğünü, maktulun bu sırada sızmış olduğunu, B’nin ve kendisinin onları engellemeye çalıştıklarını. Evi ise C’nin yaktığını söylemektedir.

Maktul ve adı geçen şahıslar haricinde olayı gören yoktur. A bıçaklama eylemini kabul etmektedir. A ve C’nin beyanlarına göre maktulü A bıçaklamıştır. B ise yakmıştır. B’nin evi yakmaktaki amacı öldü zannettiği maktulü ve suç delillerini ortadan kaldırmaktır.

B ve D’nin beyanlarına göre maktulü A bıçaklamıştır. C ise yakmıştır. C’nin maktule karşı yaralamaya teşebbüs eylemi, kendileri tarafından engellenmiştir. C, A tarafından bıçaklanarak öldüğü zannettiği maktulü ve suç delillerini ortadan kaldırmak amacıyla evi yakmıştır.

A ve C’ye göre maktul uyanıktır ve bıçakla saldırmıştır. B ve D’ye göre maktul sızmış vaziyettedir. B maktulün bıçaklandıktan sonra canlı olduğunu söylemektedir. Yani yanarken canlıdır. Ancak A, C ve D bu konuda bir şey bilmemektedir.

Adli tıp raporlarına göre,

1-Bıçaklandığı anda maktul kesinlikle canlıdır.
2-Maktul yanmaya başladığı anda kesinlikle canlıdır.
3-Vücudundaki yanma olmasaydı bile aldığı bıçak darbeleri kesinlikle öldürücüdür.
4-Vücudundaki bıçak darbeleri olmasaydı bile yanıklar tek başına öldürücüdür. Ayrıca kandaki (duman solumayla oluşan) COHB düzeyi de öldürücü düzeydedir.
5-Maktulün vücudundaki alkol oranı toksik düzeydedir. Bu düzeyde alkol kişinin savunma gücünü azaltacaktır.
6-Kişinin ölümü göğse nafiz iki adet kesici-delici alet yaralanması ile yangın ortamında kalmaya bağlı yanığın müstakil ve müşterek etkisiyle meydana gelmiştir.


İddia:

1-Sanık A’nın, kendisini bedenene savunamayacak olan maktulu bıçakla öldürmek suçundan (TCK 82/1-e) cezalandırılması.

2-Sanık C’nin, kendisini savunamayacak olan maktulu yangın çıkarmak suretiyle kasten öldürmek suçundan (TCK 82/1-c-e) cezalandırılması.


Savunma:


A’nın avukatlığını üstlendiğimiz davada

Sanık A’nın eylemi, kasten öldürmeye teşebbüs aşamasında kalmıştır. A öldürmeyi gerçekleştirememiştir. Ancak öldü zannederek maktule karşı eylemini sonlandırmıştır. Evi ise aşırı derecede paniğe kapılan B veya C paniğe kapılarak, delilleri yok etmek kastıyla yakmıştır. Dolayısı ile kimseye kasten öldürme suçundan ceza verilemez. A’nın kasten öldürmeye teşebbüsten cezalandırılması B ve C’nin ise ya delil yetersizliğinden beraat etmesi veya işlemediği veya işlenmesine iştirak etmediği suçun delillerini gizlemek suçundan cezalandırılması gereklidir.

Olay sadece A, B, C ve D şahısları tarafından görülmüştür. Tüm şahısların beyanları, A’nın bıçaklama eylemi konusunda ortak noktada buluşmaktadır. Ancak A ve C’nin beyanları evi yakanın B olduğunu, B ve D nin beyanları ise evi yakanın C olduğunu işaret etmektedir.

Sonuç olarak;

1-Başkaca bir delil ve görgü tanığı olmadığına göre, ikrar ve deliller kapsamında A’nın eyleminin adam öldürme kastıyla işlendiğini ancak elinde olamayan nedenlerle bu eylemini tamamlayamadığını ve bu noktada sadece kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılabileceğini.

2-Yaralanan maktulun, yaralı olduğunu fark etmeyen, öldü zannederek evi ve cesedi yakan, B veya C’nin ise öldürme kastıyla hareket etmeden, sadece olayın verdiği panik ve korku hali içerisinde eylemlerinin ancak delilleri yok etmek suçu olarak kabul edilebileceğini.

3-B, C ve D’nin bıçaklama eylemine iştirak ettiklerini gösteren hiçbir delil olmadığına göre ve olaya karışan şahısları maktulle veya kendi aralarında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmadığına göre, iştirak iradesinin var sayılamayacağını.

4-A’nın eylemine iştirak etmeyen B veya C tarafından gerçekleştirilen eylemin, A’nın öldürmeye yönelik eylemiyle ölüm arasındaki illiyet bağını kopardığını.

İleri sürmekteyiz.

(A’nın polis aşamasında suçlamaları kabul etmediğini, ancak kovuşturma aşamasında hiçbir baskı ve yönlendirme olmaksızın ve daha deliller ortaya konulup tartışılmadan suçu ikrar ettiğini ve müdafiliğinin ancak bu şartlar dairesinde kabul edildiğini ayrıca belirtmek isteriz.)

Dosya tüm hafta sonu önümüzde olacağından her türlü soru, görüş ve önerinizi bekliyoruz.

Savunmamız konusunda Yargıtay kararlarına ve görüşlerinize ihtiyacımız var. Yardım ve çalışmalarınız için şimdiden teşekkür ederiz.
Old 03-10-2009, 21:16   #2
Av.Feridun Yurtsever

 
Varsayılan

Ben adli tıp raporunu esas alarak, A'nın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığını düşünüyorum. Zira raporda ölümün bıçak darbeleri nedeiyle mi yoksa meydana gelen yangın nedeniyle mi meydana geldiği şüphelidir. Bu nedenle şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince teşebbüs aşamasında kalan bir öldürmeden bahsedilmesi gerekir. Kaldı ki; raporda da olaya tanık olanların ifadesinde de yangın başlamadan önce maktulün yaşadığına dair tespitler yar almaktadır. Kısmen işinize yarayabileceğini düşündüğüm bir kararı ekliyorum Saygılar

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

E:2003/1-196
K:2003/212
T:08.07.2003

765 s. TCKm.29,62,448,456,457

Kasten adam öldüRmeye Kalkişmak suçundan sanık E.A.'in TCY.nın 448, 62, 51/1, 59. maddeleri uyarınca 10 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince 14.02.2002 gün ve 326-40 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1.
Ceza Dairesince 20.11.2002 gün ve 3238-4267 sayı ile;
"Kastın öldürmeye yönelik dulunduğunun sair kanıtlarla netleştirilemediği delici - kesici - batıcı alet yaralanmalarında; iç organlara nüfus eden ancak önemli ölçüde tahribata neden olmayan darbenin tek olduğu ahvalde, eylemle açığa çıkan kastın yaşam hakkına yöneldiğini kuşkulu kılacağına ve kuşkunun da lehe yorumlanacağı ilkesinden hareketle yaralama kastıyla hareket edildiğini kabul etmek gerekeceğine ilişkin süreklilik kazanan uygulama karşısında; tek nafiz darbe ile mağdurun hayati tehlike geçirmesine ve yirmibeş gün iş ve güçten engellenmesine neden olan sanığın, TCY.nın 29/son maddesi hükmü de değerlendirilerek, Yasanın 456/2, 457/1. maddelerince cezalandırılması gerekirken dosyada dayanağı bulunmayan engellemelerin varlığına ve saldırının devamını bu engellemelerin sonlandırdığına işaretle öldürmeye tam kalkışmaktan suça vasıf verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise; 31.01.2003 gün ve 484-28 sayı ile;
"Dosyada mevcut 14.11.2001 tarihli Kadıköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporunun tetkikinde, mağdurda biri sağ pektoral adele üzerinde 2 cm, diğeri sol kaburga aralığının ön claviculer hat üzerinde olmak üzere iki adet kesici delici alet yarasının 4. kaburga üzerini sıyırarak toraksa girmediği, diğer yaranın ise toraksa girdiği belirtilmektedir. Yani yaralardan biri mağdurda hayati tehlikeyi ve 25 gün iş ve güçten kalmayı meydana getirmiş ise de sol kaburgadaki yaranın
4. kaburgaya isabet etmesi sonucu toraksa girmediği anlaşılmaktadır. Bu durum sol taraftaki bu ikinci yaranın mağdurun hayati bölgesi olan göğüs bölgesine vurulduğunu, ancak mağdurun şansı sonucu diğeri kadar etkili olmadığı, sanığın kastı açısından her iki darbenin aynı mahiyette olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Bu nedenle yüksek Yargıtay'ın yaralardan sadece birinin hayati tehlike yarattığı ve öldürme kastının olmadığı şeklindeki görüşüne mahkememiz katılmamıştır.
Her iki yaranın mağdurun hayati bölgesine yönelmesi aynı bölgeye birden fazla bıçakla vurulması, tartışma birkaç kişi arasında meydana gelmekle birlikte kavganın sanıkla mağdur arasında olması, bu kavgada sanığın hakkındaki rapordan anlaşılacağı gibi her hangi bir travmatik darbeye maruz kalmaması, mağdurun yaralanması sonrasında bağırarak olay yerinden kaçması, yani sanık kendiliğinden bıçakla vurma hareketlerini bırakmayıp mağdurun kaçması ve olay yerine kalabalığın gelmesi sonucu sanığın olay yerinden kaçtığı gibi hususlar nazara alınarak sanığın yaralama kastıyla değil öldürme kastıyla hareket ettiğine kanaat getirilmiştir." gerekçesi ile ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcıhğının "onama" istekli 11.06.2003 günlü tebliğnamesi ile Birinci
Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, kasten adam öldürmeye kalkışmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suç niteliğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili işleme iradesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. Öldürme kastının varlığı, öğreti ve yerleşmiş yargısal kararlarda;
a)Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
b)Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
c)Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti
d)Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
e)Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği,
f)Olay sonrası mağdura yönelik davranışları, başka bir anlatımla olayın kendine özgü tüm özellikleri dikkate alınarak saptanmalıdır.
Somut olayda suç niteliğinin belirlenebilmesi için dosyadaki tüm kanıtların birlikte ele alınarak değerlendirilmesi zorunludur.
Mağdur C.K. kolluk tarafından alınan ifadesinde; olay günü akrabası H.B.ile birlikte arkadaşları olan ve olay yerinde otobüs bileti satan M. adlı kişiyi ziyarete gittiklerini, aynı yerde otobüs bileti satan tanımadığı kişilerin yanlarına gelerek arkadaşları M.'a "burada bilet satmayacaksın, burayı terk edeceksin" demeleri üzerine, araya girerek yaptıklarının ayıp olduğunu, birbirlerini idare etmeleri gerektiğini söylediklerini, bu kişilerin yanlarından ayrıldıklarını ve 15 dakika sonra ikisinin yanlarına gelerek bunlardan birisinin bir şey söylemeden aniden bıçakla kendisine vurmaya başladığını, göğsünden iki bıçak yarası aldığını, onları tanımadığını, şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Duruşmada, arkadaşı M.'un yemek yemeğe giderken yerine bakmasını söylemesi nedeniyle onun elindeki biletleri aldığını, satarken 5-10 dakika sonra daha önceden tanımadığı sanığın yanına gelerek hiçbir şey sormadan elindeki bıçakla üç darbe vurduğunu, birisinin kalbinin üzerine, bir tanesinin sağ akciğere, birinin de koltuk altına isabet ettiğini, sanığın bıçak darbelerine devam edeceğini ancak koşarak olay yerinden kaçarak kurtulduğunu, halen tedavisinin devam ettiğini, kendisinin veya arkadaşlarının sanığı bilet satmaktan men etmek için tehdit etmelerinin söz konusu olmadığını, şikayetçi olduğunu belirtmiştir.
Sanık E.A. kolluk tarafından alınan ifadesinde; Kadıköy bölgesinde değişik otobüs duraklarında İETT bileti satarak geçimini sağladığını, olay günü saat 18.30 sıralarında yanında arkadaşları A., F. ve A. olduğu halde Altıyol'da bulunan otobüs durağında bilet sattıkları sırada, bir hafta öncesinde kendisini tehdit etmeleri nedeniyle tanıdığı üç kişinin önüne gelerek ellerinde bulunan seyyar bilet tezgahını acıp kendisinin sattığı fiyattan bilet satmaya başladıklarını, yaptıklarının ayıp olduğunu, aynı ^erde kendisinin bilet sattığını, baska yer gitmelerini soylediğinde "sen sus, burada biz bilet satacağız" dıye bagırarak uzerine saldırdıklarını, kendisini kurtarmak bakımından üzerinde bulunan ekmek bıçağını çekerek üzerine saldıranlardan birisinin göğüs kısmına doğru iki defa sapladığını, bu kişinin geriye doğru kaçtığını, durakta bulunan bir bayana çarptıktan sonra aşağıya doğru kaçtığını, kendisinin de önceden tanıdığı O. adlı kişinin "polis" diye bağırarak elindeki bıçağı atmasını isteğinde bıçağı yere bıraktığını, evine gidip üzerini değiştirdikten sonra karakola giderek teslim olduğunu beyan etmiştir.
Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda ve duruşmada özünde benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca olaydan bir hafta önce kendisini tehdit edenler arasında mağdur C.'in bulunmadığını, diğer arkadaşlarının kendisini tehdit ettiklerini söylemiştir.Tanık H.B. kollukta; otobüs durağına doğru gelirken yaklaşık 10 m. kala mahalleden arkadaşı olan C.K.'ya birisinin bıçak salladığını gördüğünü, bu kişinin aynı yerde bilet satan bir kişi olduğunu, yanlarına vardığında bıçaklanan arkadaşının koşarak kaçtığım, bıçaklayan kişinin ise olay yerinde kaldığım ancak elinde bıçak görmediğini beyan etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesinde, olay günü mağdur C. ile birlikte, Kadıköy Altıyol'da seyyar olarak bilet satmakta olan arkadaşları M.'un yanına gittiklerini, M. ile yemeğe giderlerken biletleri C.'e bıraktığını, yemek dönüşü sanığın, mağdur C.'in göğüs kısmına bıçakla vurmakta olduğunu gördüklerini, bir anda mağdurun kaçmaya başladığını, sanığın ise küfür ederek bağırmakta olduğunu, bilet satmaması için sanığı tehdit etmediklerini belirtmiş, Ağır Ceza Mahkemesinde de benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Tanık M.Ç. kolluk tarafından alınan ifadesinde; olay günü arkadaşı C.K. ile birlikte İETT bileti satmak için Kadıköy Altıyol'daki duraklara gittiklerini, tanımadığı 3 kişinin yanlarına gelerek orada bilet satmamalarını söylediklerini, aralarında sözlü tartışma çıktığını, adını olaydan sonra öğrendiği sanık E.A.'m, elinde bıçakla hızla arkadaşı C.'in üzerine saldırarak iki üç defa göğsüne doğru salladığını, sonra Rıhtım yönüne doğru kaçtığını, yaralanan arkadaşını hastaneye götürdüğünü beyan etmiştir. Duruşmada, olay günü otobüs bileti satarken arkadaşları C.K. ile H.B.'ün geldiklerini görünce biletleri mağdur C.'e bırakarak yemek yemeğe gittiğini, sanığın da az ileride bilet satmakta olduğunu, yemekten dönerken sanığın elindeki bıçağı mağdur C.'e salladığını fark ettiğini, mağdurun kendisini korumak için o sırada oradan geçmekte olan bir kızı saçlarından tutarak kendisine siper almaya çalıştığını ve ileriye Hoğru atılarak kaçmaya başladığını, oraya gelen bir polisin sanığın elindeki bıçağı almaya calıştığını fark ettiğini'soylemistir. Savunma tanığı A.U., olay günü Kadıköy Altıyol'da sanık E. ile birbirlerine yakın yerlerde bilet sattıkları sırada tanımadığı bir kişinin sanığın yanına gelerek ona yumrukla vurduğunu ve biraz ileride bekleyen kisilerin yanına gittiğini fark ettiğini, sanığın karakola gittiğini söyleyerek olay yerinden ayrıldığım, biraz sonra tekrar aynı yere döndüğunde mağdur C.'in tekme ile sanığa vurduğunu fark ettiğini, bundan sonra olanları karanlık nedeniyle goremediğini, ancak mağdur C.'ın bagırarak kaçtığını gördüğünü, olaydan bir hafta öncesinden zaman zaman tanımadığı bir takım kişiler tarafından sanığın bilet satmaması için tehdit edilmekte olduğunu, ancak mağdur C.'i ilk defa olay günü gördüğünü beyan etmiştir.
Savunma tanığı H.S., bıçaklama olayını görmediğini, yaklaşık 50 m. uzaklıkta olduğunu, olaydan 10 gün kadar öncesinden itibaren zaman zaman arkadaşı olan sanığın yanına tanımadığı bazı kişilerin gelerek, olay yerinde bilet satmamasını söyleyip onu tehdit ettiklerini bildiğini belirtmiş, tanık A.F. da bu tanık gibi anlatımda bulunmuştur. Mağdur hakkında Özel Vatan Hastanesince 17.10.2001 ve Adli Tıp Kurumu Kadıköy Adli Tabipliğince 14.11.2001 tarihlerinde düzenlenen raporlarda; sağ pektoral adale üzerinde 2 cm. sol 4. kaburga aralığının ön claviculer hat üzerinde olmak üzere 2 adet kesici-delici alet yarası bulunduğu, soldaki kesici delici alet yarasının 4. kaburga üzerini sıyırarak toraksa girmediği, diğerinin ise toraksa girdiği, sağ hemitoraksta hemo-pnömotoraks ve üst lob akciğer laserasyonu nedeniyle toraks tüpü konulduğu, müşahade amacıyla yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındığı, sağ hemopnömotoraks ve sağ akciğer yaralanmasj ile müterafik arızalarının kişinin hayatını tehlikeye maruz kıldığı ve 25 gün iş ve gücüne engel olacağı belirtilmiştir.
Bu kanıtlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanık E.'in aşamalarda birbiriyle uyumlu ve tanıklarca da doğrulanan beyanlarına göre, olay yerinde bilet satışı nedeniyle aralarında başlayan tartışmanın bilahare kavgaya dönüşmesi üzerine mağduru ele geçmeyen bıçağı ile biri hayati tehlikeye neden olacak şekilde sol 4. kaburga aralığının ön claviculer hat üzerinde olmak üzere akciğer yaralanmasına yol açan bir halde, diğeri hayati tehlikeye neden olmayacak şekilde 4. kaburga üzerini sıyıracak halde olmak üzere yaraladığı, eylemine devam etme olanağı olduğu halde kaçan mağduru takip etmeyip eylemini sürdürmeyerek, suçta kullandığı bıçakla olay yerinden kaçtığı, aniden gelişen olayda hayati bölgelerin bilinçli olarak seçilmediği, sanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektirir bir husumet bulunmadığı, sanığın kastının bu belirlemeler ışığında öldürme olmayıp, yaralama olduğu anlaşılmaktadır. Neticenin ağırlığının, yani mağdurun hayati tehlike geçirmiş olması ve iki darbe bulunmasının temel ceza belirlenirken TCY.nın 29. maddesi hükmü gereğince nazara alınması gerekir. Yerel Mahkemece kanıtların yanlış değerlendirilmesi sonucunda dosya kapsamına uymayan gerekçelerle, birden fazla darbe bulunduğundan bahisle eylemin adam öldürmeye kalkışmak suçuna uyduğu kabul edilerek direnme kararı verilmesi isabetsizdir.Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi ise, "Yerel Mahkemenin direnme gerekçeleri yerinde olup, usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 08.07.2003 tarihinde tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğu ile karar verildi.
Old 03-10-2009, 21:57   #3
av. hamza nuh özer

 
Varsayılan

Feridun Bey,

Ceza özel derslerinde Hocamız İzzet Özgenç'in bir örneği vardı:
Failler bir şahsı öldüresiye döverler, dövdükleri şahıs tamamen hareketsiz kalınca öldü zannıyla köprünün üstünden nehre atarlar. Hocamıza göre failler, kasten adam öldürme suçunu değil, adam öldürmeye tam teşebbüs ve delilleri gizleme suçunu işlemişlerdir. Faillerin, öldürmeye yönelik kasıtları ile tamamlanamamış eylemleri ve delil gizlemeye yönelik kastıları ile tamamlanmış eylemleri vardır.
Kavgada ölümcül yara almış bir şahsın ambulansla hastaneye götürülmesi sırasında ambulansın geçirdiği trafik kazasında ölmesi durumunda illiyet bağı kesilmiştir. Ölümcül yarayı veren fail kasten öldürmekten değil ancak ve en fazla bu suça teşebbüsten yargılanabilir. Şahıs kesinlikle ölümle sonuçlanacak bir yara aldı diye kasten öldürme suçu var kabul edilemez. Trafik kazası illiyet bağını kesmiştir.
Bizim olayımızı farklı kılan ise illiyet bağını kesen eylemlerin daillerinin aynı ortam içerisinde kısa szaman diliminde eylemlerini gerçekleştirmiş olmaları.
Bize illiyet bağının kesildiği örnekler lazım. Savunmalarımızı destekleyecek içtihat bulamadık.

Sizin vereceğiniz örneği ise müvekkilin kastına yönelik olarak kullanacağımıza şüpheniz olmasın.

Teşekkür ederiz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kasten Adam öldürme sebebiyle açılacak tazminat davası Av.N.Savas Meslektaşların Soruları 7 19-08-2011 12:41
2 kasten öldürme ağrlaştırılmış müebbet olur mu? imperium Meslektaşların Soruları 1 20-11-2007 11:55
Kasten adam öldürme arzaplı Hukuk Soruları 10 15-08-2007 16:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04821491 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.