Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararlarını Bulamıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-03-2016, 12:56   #1
ÜMİT TOSUN

 
Varsayılan Yargıtay Kararlarını Bulamıyorum

Öncelikle zaman ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim


Arkadaşlar ekte yer alan Yargıtay kararlarını bulamıyorum lütfen yardımcı olabilirmisiniz


Saygılar




Yrg. 11. HD.’nin, 08.02.1993 tarih ve E. 1993/6791, K. 1993/733 sayılı


Yrg. 11. HD.’nin, 13.12.1988 tarih ve E. 5318, K. 8638 sayılı Kararları


Yrg. 11. HD.’nin, 13.12.1988 tarih ve E. 1988/4113, K. 1988/7656 sayılı Kararı.


(4) Yrg. 11. HD.’nin, 08.02.1993 tarih ve E. 1993/6791, K. 1993/733 sayılı;


Yrg. 11. HD.’nin, 13.12.1988 tarih ve E. 5318, K. 8638 sayılı Kararları;


(5) Yrg. 11. HD.’nin, 18.12.1997 tarih ve E.1997/3281, K.1997/9352 sayılı Kararı.


(6) Yrg. 11. HD.’nin, 05.05.1975 tarih ve E.1975/1516, K.1975/3138 sayılı Kararı;


(7) Yrg. 11. HD.’nin, 14.12.1982 tarih ve E.1982/4988, K.1982/5387 sayılı Kararı.

Old 23-03-2016, 01:28   #2
erkol68

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 1988 / 4113
Karar: 1988 / 7656
Karar Tarihi: 13.12.1988

ÖZET: Sermaye artırımına iştirak edebilecek paydaşların maddi imkanları bulunduğu taktirde sermaye arttırımına iştirak etmelerine bir engel bulunmamasına ve iştirak etmeleri halinde bir zararlarınının söz konusu olmamasına, sermaye arttırımının davacıları zarar uğratmak amacı güttüğünün de kanıtlanamamış bulunmasını ve sermaye arttırımına iştirak edememeleri nedeniyle böyle ortakların pay ve kar oranlarının düşmesinin tek başına objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun kabulüne imkan vermemesine binaen, davanın reddine karar vermek gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.(6762 S. K. m. 377, 381, 391, 392, 393)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen 29.1.1988 tarih ve 789-24 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 13.12.1988 gününde davacı avukatı B.Ç. ile davalı avukatları A.K. ve O.E gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü :

Davacılar vekili, müvekkillerinin ortağı bulunduğu davalı şirketin 11.4.1983 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 6 maddesine göre şirket sermayesinin (10.000.000) TL.'dan (100.000.000) TL.'na çıkarılmasına ve bu doğrultuda ana sözleşmede değişiklik yapılmasına karar verildiğini, müvekillerinin muhalif kaldıklarını zira şirketin 13.000.000 TL. yedek akçesi ve (130.000.000) TL. alacaklı olduğundan sermaye arttırılmasına ihtiyacı olmadığını, buna rağmen azınlık haklarını ihlal etmek amacıyla arttırıldığını, davacıların arttırılan sermayeden kendilerine düşen miktarı alma imkanları bulunmadığını, diğer taraftan önceki sermayeninin de tamamen ödendiğinin belli olmadığını belirterek, 11.4.1983 günlü genel kurulda alınan sermaye arttırımına ilişkin kararın yasa ve iyiniyet kurallarına aykırılığı nedeniyle iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, imtiyazlı hisse sahipleri toplantısına E. A.Ş. vekili olarak katılan E.K.'nin o hisseyi temsilen dava hakkı olmayacağını, ayrıca toplantıya hamiline yazılı hisse senedi ile katılan diğer davacı S.Ö.'nün ortaklık sıfatını muhafaza ettiğini kanıtlaması gerektiğini, genel kurulda alınan kararların yasa ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olmadığını, gündemdeki bilançonun tasdiki ile ilgili maddelerin davacıların istekleriyle TTK.nun 377. maddesi gereğince ertelendiğini, esas mukavele tadilini de görüşülmiyeceği şeklinde itiraz ettiklerinden bu muhalefetleriyle bağlı olduklarını ve değiştiremeyeceklerini, sermayenin tamamen ödendiğini ve Bakanlıktan izin alınmış olduğunu, iş hacmi nedeniyle sermaye arttırımında zorunluk olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece ilk kararında toplanılan deliller, genel kurul zaptı, bilirkişi raporu ve ek rapor dayanak yapılıp, davalı şirketin sermayesinin (90.000.000) TL. arttırılmasına ihtiyacı bulunmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Dairece 11.3.1986 gün 986/218-1318 S. kararla eksik inceleme nedeniyle bozulmuş, davalının reddedilen sair temyiz itirazlarına ilişkin karar düzeltme istemi Dairece 3.10.1986 gün 86/4440-4966 S. kararla reddedilmiş, mahkemece bozmaya uyularak alınan 26.5.1987 kaydiye tarihli bilirkişi raporuna dayanılarak, sermaye arttırımına büyük bir ihtiyaç bulunmadığı ve sermaye artırımı nedeni ile tasfiye işlemi esnasında sermaye arttırımına katılmayan ortakların aleyhine bir durum meydana getirdiği, kar dağıtımında da değişiklikler gösterildiği ve kar tevzii ve diğer kararlarda küçük hisse sahipleri aleyhine bir durum yaratabileceği binnetice sermaye arttırımının afaki iyiniyet kurallarına aykırı bulunduğu sonucuna varılıp dava kabul edilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

1 - Davalı vekili 19.1.1988 tarihli dilekçesiyle davacılardan S.Ö.'nün şirkete ait hisselerini devrettiğini binnetice dava ehliyeti kalmadığını öne sürdüğü halde bu husus üzerinde durulup gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan onun hakkında da hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.

2 - Mahkemece davanın kabulüne gerekçe olarak sermaye arttırımına iştirak etmeyen paydaşların arttırılan sermayeye oranla paylarının düşeceği ve binnetice sene sonu itibariyle kar paylarının azalacağı ve alınacak kararlar da küçük hisse sahipleri aleyhine durumlar yaratılabileceği gösterilmiştir. Bu belirtilen hususlar sermaye arttırılan sermayeye oranla paylarının düşeceği ve binnetice sene sonu itibarıyle kar paylarının azalacağı ve alınacak kararlarda küçük hisse sahipleri aleyhine durumlar yaratılabileceği gösterilmiştir. Bu belirtilen hususlar sermaye arttırımının tabii sonuçları ise de, sermaye artırımına iştirak edebilecek paydaşların maddi imkanları bulunduğu taktirde sermaye arttırımına iştirak etmelerine bir engel bulunmamasına ve iştirak etmeleri halinde bir zararlarınının söz konusu olmamasına, sermaye arttırımının davacıları zarar uğratmak amacı güttüğünün de kanıtlanamamış bulunmasını ve sermaye arttırımına iştirak edememeleri nedeniyle böyle ortakların pay ve kar oranlarının düşmesinin tek başına objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun kabulüne imkan vermemesine binaen, davanın reddine karar vermek gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, taraf vekilleri geldiğinden 24.800 lira duruşma vekillik ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.12.1988 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 23-03-2016, 01:30   #3
erkol68

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 1997 / 3281
Karar: 1997 / 9352
Karar Tarihi: 18.12.1997

ÖZET: Yanlar arasındaki uyuşmazlık, tavan sermayenin genel kurulca artırılmasından sonra bu genel kurul krarının, imtiyazlı pay sahipleri kurulunca onaylanıp onaylanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Kayıtlı sermaye sisteminde, sermayenin fiili artılışı ise, yönetim kurulu kararı ve bunun uygulanması ile oluşacaktır. Ve bu halde, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlali söz konusu olabilecektir. Şu halde, kayıtlı sermayede genel kurulca tavan sermayenin artırılması kararı, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edemez. Hal böyle olunca da, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun bir tasdikine gerek kalmaz.(6762 S. K. m. 389) (2499 S. K. m. 12)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı Beyoğlu Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 21.2.1997 tarih ve 90-42 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için tayin edilen 21.10.1997 tarihinde davacı banka avukatı N.A., H.Ç. vs avukatı C. T. ile davalılardan Bağfaş ve avukatları V.B. ve H.B. gelip, diğer davalı Ç. Seramik avukatı 21.10.1997 tarihli bir telgraf göndererek mazereti nedeni ile duruşmaya katılamayacağından duruşmanın talikini istediği anlaşıldı. İstem yerinde görülmeyerek duruşmaya devam olunarak hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacılar, asıl dava ve birleştirilen davalarda B. Gübre Sanayi A.Ş.nin (BAĞFAŞ) A grubu imtiyazlı pay sahibi ortaklarından olduklarını, kayıtlı sermaye sistemine tabi ve halka açık şirket olan BAĞFAŞ'ın 11.12.1995 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, şirketin sermaye tavannın iki yüz milyar TL'den iki trilyon TL'ye yükseltilmesine karar verildiğini, bu nedenle anasözleşmenin 7. maddesinin tadiline ilişkin genel kurul kararının, yine anasözleşmenin 31. maddesi gereğince A grubu imtiyazlı pay sahipleri özel toplantısında görüşüldüğünü, bu madde gereğince A grubu hisse senedi sahiplerinin sahip oldukları imtiyaz haklarını ihlal eden genel kurul kararları ile esas mukavele değişikliklerinin A grubu hisse senedi sahiplerinin yapacakları özel toplantıda 3/4 ekseriyetle alınacak bir karar ile anasözleşme değişikliğinin tasdik edilmesi gerektiğini, oysa 11.12.1995 tarihinde yapılan A grubu imtiyazlı pay sahipleri özel toplantısında alınan kararın bu ekseriyet sağlanmadan alındığını, bu kararın yasa ve anasözleşmeye aykırı olduğunu, ayrıca usulüne uygun olarak tasdik edilmeyen genel kurul kararının da geçersiz olduğunu ileri sürerek, 11.12.1995 tarihli A grubu imtiyazlı pay sahipleri özel toplantısında alınan kararın ve aynı tarihli genel kurul kararının iptalini talep ve dava etmişlerdir.

Davalılar, esas itibariyle savunmalarında; sermaye artırımının zorunlu hale geldiğini, BAĞFAŞ'ın 1991 yılında kayıtlı sermaye sistemine geçtiğini, bu geçişten sonra sermaye tavanının sonraki yükseltilmelerinde imtiyazlı hissedarların yeniden onayının alınmasına gerek bulunmadığını, anasözleşmenin 31. maddesine göre imtiyazları ihlal etmeyen anasözleşme değişikliklerinin imtiyazlı pay sahiplerince onayının zorunlu olmadığını, imtiyazlı pay sahipleri toplantısında alınan kararın iptali isteminin yasal dayanaktan yoksun bulunduğu ve bir anlamda dava hakkının kötüye kullanılmasını oluşturduğu gerekçesiyle, davalı F.L.nin davadan önce ölmüş bulunması ve davalı N..nin A grubu hissedar olmadığından, bu davalılar yönünden davanın husumetten reddine diğer davalılar hakkındaki asıl ve birleştirilen davaların esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekilleri temyiz etmişlerdir.

Davalı anonim ortaklık, Türk Ticaret Kanunu'nun sistemine göre kurulmuş bir anonim ortaklık olmakla beraber, sonradan 2499 sayılı Ser PK'de öngörülen kayıtlı sermaye sistemini kabul ile tavan sermayeyi 200 milyara çıkarmış ve buna ilişkin genel kurul kararı, imtiyazlı A grubu pay sahipleri, özel kurulu tarafından çoğunlukla onaylanmış ve bu suretle davalı ortaklık, SPK'ye tabi bir anonim ortaklık haline gelmiştir. Bu aşamadan sonra davalı ortaklık, tavan sermayenin tekrar artırılmasını istemiş ve 200 milyar TL'lik tavan sermaye 11.12.1995 günlü genel kurulda, 2 trilyon TL'ye çıkarılmıştır. Yeniden artırılan bu tavan sermaye kararının, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunca onaylanıp onaylanmaması hususu, bir kısım imtiyazlı pay sahipleri ile davalı ortaklık arasında uyuşmazlık meydana getirmiş ve bunun üzerine işbu dava açılmış bulunmaktadır.

2499 sayılı SPK'nin kayıtlı sermayeye ilişkin 12. maddesinde, tavan sermayenin nasıl artırılacağına ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu maddede, sadece başlangıç sermayesi ile tavan sermaye arasında, yönetim kurulu kararı ile çıkarılmış sermayenin belirlenebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, tavan sermayenin bir veya birden çok artırılması hususunda, anonim ortaklık genel kurulunun yetkili olduğunun kabulü gerekir. Başka bir deyişle, kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş anonim ortaklıklarda, tavan sermayenin artırılmasında yönetim kurulu değil, genel kurul yetkilidir. Yani, kayıtlı sermaye tavanının yükseltilmesine ilişkin yetki tanınması da, bir tür sermaye artırımıdır. Ayrıca, somut olay yönünden, bu konuda yanlar arasında herhangi bir değişik görüş de yoktur.

Yanlar arasındaki uyuşmazlık, tavan sermayenin genel kurulca artırılmasından sonra bu genel kurul krarının, imtiyazlı pay sahipleri kurulunca onaylanıp onaylanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Uygulama ve öğretideki baskın görüşe göre, Türk Ticaret Kanunu'na tabi anonim ortaklıklarda, TTK'nin 389. maddesi uyarınca, imtiyazlı pay sahipleri var ise, sermaye artırımı kararının imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edeceği karinesi kabul edildiğinden, bu pay sahiplerinin özel kurulunca onanması gerekir ve bu onama işlemi yapılmadığı takdirde de, sermaye artırımı genel kurul kararı infaz edilemez.

Ancak, kayıtlı sermayenin benimsenmiş olduğu anonim ortaklıklarda ise, TTK'nin 389. maddesinin uygulanması söz konusudeğildir. Çünkü, kayıtlı sermaye sistemi kabul edilen anonim ortaklıklarda, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlali hali 2499 sayılı yasanın 12. maddesinin 5. fıkrasında özel bir düzenlemeye bağlı tutulmuştur. Bu fıkrada aynen,"yönetim kurulunun; imtiyazlı veya itibari değerinin üzerinde hisse senedi çıkarılması, pay sahiplerinin yeni pay almak haklarının sınırlandırılması konularında veya imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı nitelikte karar alabilmeleri için, esas sözleşme ile yetkili kılınması şarttır" denmektedir. Bu düzenleme biçimine göre, tavan sermayenin artırılması değli, yönetim kurulunca, başlangıç sermayesi ile tavan sermaye arasındaki artırımlarda ve anılan maddedeki hallerde imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilebileceği gösterilmiştir. Öte yandan, kayıtlı sermaye sistemine ilk geçişte, imtiyazlı pay sahiplerinin hakları yönünden, bu imtiyazlı pay sahiplerinin oluşturduğu özel kurulun kararına gerek olup olmadığı tartışılabilir ise de, kayıtlı sermayeye geçişten sonra tavan sermayenin her artışında, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlali düşünülemeyeceği için, özel kurulca bir onama kararına gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, tavan sermayenin artırılması, fiili bir sermaye artırımı da değildir. Kayıtlı sermaye sisteminde, sermayenin fiili artılışı ise, yönetim kurulu kararı ve bunun uygulanması ile oluşacaktır. Ve bu halde, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlali söz konusu olabilecektir. Şu halde, kayıtlı sermayede genel kurulca tavan sermayenin artırılması kararı, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edemez. Hal böyle olunca da, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun bir tasdikine gerek kalmaz.

Yerel mahkemece, açıklanan bu gerekçeler yönünden bir değerlendirme yapılmamış ise de, sonuç olarak yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmiş olmakla, yukarıdan beri değinilen gerekçeler ışığında, sonucu doğru bulunan kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle, sonucu itibarile doğru olan yerel mahkeme kararının ONANMASINA ve davalı BAĞFAŞ vekilleri için takdir edilen 20 milyon TL duruşma vekillik ücretinin davacılardan alınarak davalı BAĞFAŞ'a verilmesine, 429.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davacılardan alınmasına, aşağıda yazılı fazla alınan 429.000 lira harcın isteği halinde temyiz eden davacı bankaya iadesine 18.12.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 23-03-2016, 01:31   #4
erkol68

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 1975 / 1516
Karar: 1975 / 3138
Karar Tarihi: 05.05.1975

ÖZET: Olayda, üstün pay sahiplerinin katıldığı genel kurul toplantısında sermayenin 4 milyon lira arttırılmasına karar verilmiş ve üstün pay sahibi olan davacı, bu karara muhalif kalarak görüşünü tutanağı yazdırmıştır. Üstün pay sahiplerinin ayrıca toplanarak sermaye arttırılması hakkında bir kararları mevcut olmadığı halde davanın açılmasından sonra genel kurulun sermayeyi artıran kararının mahkemece onandığı ve Ticaret Sicil Memurluğunca da tescil ve ilan edildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda ifade edildiği gibi üstün pay sahiplerinin özel kurul kararı, sermaye arttırılmasına ilişkin genel kurul kararının geçerlik şartı olmayıp bekletici, infazı durdurucu koşuludur. Nitekim bu gibi hallerde idare meclisi veya denetçiler üstün pay sahiplerini toplantıya çağırmağa mecbur oldukları gibi, bu özel kurulun herhangi bir üyesi de çağrıyı yapabilir. Davacı bu yola başvurmuş değildir. O halde sermayenin arttırılması ile ilgili genel kurul kararı geçerli bulunduğundan, bunun iptalini değil, infazına olanak veren işlemlerin iptalini isteyebilir. (6762 S. K. m. 389, 391, 401)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen 13.12.1974 tarih ve 163/421 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu; gereği konuşulup düşünüldü :

Karar: Davacı vekili, davalı şirketin 1 milyon sermaye ile ani kuruluş yolu ile teşekkül ettiğini, kendisinin 30 hisse karşılığı (150.000) lira ile ortak olduğunu, davalı şirketin genel kurulunda sermayenin 4 milyon lira artırılmasına mütedair verilen karara muhalif kaldıklarını, bu kararın müktesep haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek iptalini istemiştir.

Davalı vekili, davacının imtiyazlı ortak durumunda olmadığını, arttırılan sermayeye iştirak için tercih hakkı verildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, kurucu ortaklardan davacı dışında kalanların sermaye arttırılması ile ilgili genel kurul kararına katıldıkları, bu kararın kötü niyetle alındığı hakkında bir delil ibraz edilmediği gerekçesile davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı şirket ana sözleşmesinin 9 ve 27. maddelerine göre kurucu pay sahiplerine özel bir kar oranı tanınmıştır. Böyle olunca kurucu payların Türk Ticaret Kanununun 401. maddesine uygun biçimde bir imtiyazı kapsadığının kabulü gerekir. Gerçekten bir hissenin üstünlüğü (imtiyazı) oy kullanmada, yönetimde, denetimde olabileceği gibi sözü edilen maddede açıkça belirtildiği veçhile kar payının dağıtılmasında ve tasfiyede de tanınabilir. İşte kanun koyucu bu üstün pay sahiplerinin kazanılmış haklarını korumak bakımından sermayenin arttırılması veya esas sözleşmede şirket genel kurulunca yapılacak değişikliğin üstün pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikte bulunması halinde, bunların ayrı olarak yapacakları özel bir toplantıda bu hususta karar vermelerini öngörmüştür. (Türk Ticaret Kanununun 389 ve 391. maddeleri) kanunun bu hükmü emredici nitelikte olduğundan, statüde aksine bir hüküm olsa bile, üstün pay sahiplerinin bu özel kurul kararı olmadıkça genel kurulun sermaye artırmasına ilişkin kararı hüküm doğuramaz yani infaz olanağı düşünülemez. (E. Moroğlu, Anonim ortaklıkta sermaye arttırımı. Sa. 54-55) üstün pay sahipleri sermaye arttırmasına karar veren şirket genel kurulu toplantısına katılmış ve tümü olumlu oy kullanmışsa, aksine bazı bilimsel görüşlere rağmen, durum yine aynıdır. Çünkü Türk Ticaret Kanununun 389 ve 391. maddeleri bu konuda yorumlanmaya ve genişletmeye olanak vermiyecek kesinliktedir. Kaldı ki, üstün pay sahiplerinin kazanılmış haklarının genel kurul psikolojisi içinde ve büyük pay sahiplerinin etkisinde bırakılmaması, bunların eşit koşullar altında bir araya gelerek kendi haklarını tartışmaları ve bir sonuca bağlamaları kanun ve hukuk anlayışına da uygun düşer. Özel kurullarda uygulanacak toplantı ve oy nisabının T.T.K. nun 388. maddesinin 3,4 ve 5 inci fıkralarına göre saptanacağı kuşkusuzdur.

Olayda, üstün pay sahiplerinin katıldığı genel kurul toplantısında sermayenin 4 milyon lira arttırılmasına karar verilmiş ve üstün pay sahibi olan davacı, bu karara muhalif kalarak görüşünü tutanağı yazdırmıştır. Üstün pay sahiplerinin ayrıca toplanarak sermaye arttırılması hakkında bir kararları mevcut olmadığı halde davanın açılmasından sonra genel kurulun sermayeyi artıran kararının mahkemece onandığı ve Ticaret Sicil Memurluğunca da tescil ve ilan edildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda ifade edildiği gibi üstün pay sahiplerinin özel kurul karrı, sermaye arttırılmasına ilişkin genel kurul kararının geçerlik şartı olmayıp bekletici, infazı durdurucu koşuludur. Nitekim bu gibi hallerde idare meclisi veya denetçiler üstün pay sahiplerini toplantıya çağırmağa mecbur oldukları gibi, bu özel kurulun herhangi bir üyesi de çağrıyı yapabilir. (Türk Ticaret Kanununun 389. maddesi) Davacı bu yola başvurmuş değildir. O halde sermayenin arttırılması ile ilgili genel kurul kararı geçerli bulunduğundan, bunun iptalini değil, infazına olanak veren işlemlerin iptalini isteyebilir. Bu itibarla mahkemenin red kararı sonucu itibarile doğru görülmüştür.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin temyiz itirazarının reddile sonucu bakımından doğru bulunan hükmün ONANMASINA, 5.5.1975 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 23-03-2016, 01:33   #5
erkol68

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 1982 / 4988
Karar: 1982 / 5387
Karar Tarihi: 14.12.1982

ÖZET: Rüçhan haklarının kullanılması ve şayet arta kalan hisse senetleri varsa, yine yasada öngörülen koşullara göre, diğer isteklilerden iştirak taahhütnamesi alındıktan ve ilgili bakanlık onaylamasını müteakip genel kurulca ikinci bir toplantı yapılarak gerekli kararın alınması ve ticaret mahkemesince de bu işlemlerin onaylanmasından sonr keyfiyetin tescil ve ilan edilmesiyle esas sermaye artırımı işlemleri tamamlanmış olur. Yeni hisse senedi çıkarmak suretiyle sermaye artırımına giden anonim şirket ise, ancak bundan sonra, hisse senetleri çıkararak iştirak taahhütnamesi vermiş olanlara tevdi edebilir. Daha önce çıkarılmış hisse senetleri ise TTK. nun 395. maddesi uyarınca hükümsüzdür.(6762 S. K. m. 381, 392, 394, 395)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı Konya İkinci Asliye Hukuk Hakimliği'nce verilen 31.5.1982 tarih ve 142/286 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, davalı anonim şirketin paydaşlarından olan müvekkilinin şirket sermayesinin (10 milyon liradan 20 milyon) liraya artırılmasının 13.4.1980 günlü şirket olağanüstü genel kurul toplantısında kararlaştırılması üzerine müvekkilinin rüçhan hakkını kullanarak (1015) payın bedelini nakden ve senetle ödemesi suretiyle (İştirak Sözleşmesinin) gerçekleştiği halde davalı şirketin bu defa 12.11.1980 tarihli genel kurul toplantısında müvekkilinin rüçhan hakkını kullandığı mezkur (1015) payın da içinde bulunduğu (5707) payın diğer davalılara satılmasına karar verildiğini ve bu suretle bu paylar bakımından davalı şirket ile diğer davalıların muaraza çıkardıklarını, esasen 12.11.1980 günlü genel kurul toplantısının iptali için de ayrıca dava açılmış olduğunu ileri sürerek davalıların haksız muaraza ve müdahalelerinin önlenmesiyle (1015) adet payın müvekkiline aidiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekilleri cevap dilekçesinde, davacılarca TTK. nun 381/1. maddesindeki koşullara uyulmadan dava açılamayacağını, esasen TTK. nun 394. maddesi gereğince yapılan 15.4.1980 tarihli ilandan itibaren 15 günlük süre içinde dava konusu 5707 pay için müracaat edilmemesi üzerine davacıların rüçhan haklarını kaybettiklerini, sonradan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılan ilanın geçersiz olduğunu, aksi olsa bile davacının TTK. nun 283. maddesine uygun bir şekilde iştirak taahhütnamesi vermemiş olduğundan bu taahhüdün geçersiz olduğunu, ayrıca sermaye artırımı işlemleri tescil edilmeden iştirak taahhütnamesi verilmesinin de mümkün olmadığını, şirketin tanıdığı süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları bakımından arta kalan hisse senetlerinin müvekkillerince alınmasında yasaya aykırılık bulunmadığını, esasen müvekkillerinden M. ile Y.'ın bu hakka sahip oldukları kesinleşmiş mahkeme ilamları ile sabit olduğunu, davacının iddiasına dayanak yaptığı eski yönetim kurulu işlemlerinin geçersiz ve yasaya aykırı olduğunu ve müvekkillerine devir hakkı tanıyan şirketin 12.11.1980 tarihli genel kurul kararı iptal edilmeden işlemlerin geçersiz sayılmasının mümkün olmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanılan delillere göre, davacının TTK. nun 381/1. maddesi gereğince 12.11.1980 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar yönünden muhalif kalıp bu muhalefetini tutanağa da geçirtmediğinden dava hakkı bulunmadığı gibi, davadan önce dava konusu hisse senetlerinin davalılara satılıp bu konuda gerekli işlemlerin de tamamlanmış olduğundan dava konusu da ortada kalmadığını ayrıca, mahalli gazete ile yapılan ilandan itibaren tanınan süre içinde davacının başvurmaması ile eski yönetim kurulunca yapılan hisse senedi satışlarının geçersiz hale geldiği bunun aksine davalılara yapılan hisse senedi satışlarının ise yasaya uygun bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık anonim şirket ortağı olan davacının sermaye artırımı nedeniyle TTK. nun 394. maddesinden kaynaklanan yeni pay alma hakkını diğer bir deyişle rüçhan hakkını kullanmasının şirket ve diğer davalılarca önlendiği iddiasından kaynaklanmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu'nun sistemine göre, bir anonim şirketin sermaye artırımına gidebilmesi için gerekli ön şart olan esas sermayenin tamamının ödenmiş olması ve Ticaret Bakanlığı'ndan ön izin alınmasından sonra, şirket ana sözleşmesinde bu konuda değişikliğin yapılması gerekmektedir. Bunun için de, şirket yönetim kurulu tarafından gerekli değişiklik tasarısı hazırlandıktan sonra genel kurulca bu yönde bir karar alınması ve bu karardan sonra da şirket yönetim kurulunca sermayenin (ani) veya (tedrici) artırma usullerine göre, TTK. nun 392. maddesinde öngörülen işlemlerin yerine getirilmesi icabetmektedir. Şayet şirketçe tedrici sermaye artırımına yeni hisse senetleri çıkarılmak suretiyle gidilmişse ve gerek şirket ana sözleşmesinde gerekse sermayenin artırılmasına ilişkin şirket genel kurul toplantısında da yeni pay hakkı sınırlandırılmamışsa, yönetim kurulunca bu hakkın kullanılması için TTK. nun 394. maddesi hükmü gereğince pay sahiplerine yeni pay alma haklarını kullanabilmeleri için asgari 15 günlük süre tanınması ve bu hususun ilan edilmesi gerekmektedir. TTK. nun 394. maddesine göre, bu ilanın muhakkak Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yapılması şart koşulmamışsa da, şayet ana sözleşmede böyle bir hüküm varsa, bu koşulun da yerine getirilmesi zorunludur. Ayrıca ana sözleşme ile öngörülmemiş olsa bile mezkur maddede ilanın birden fazla gazetede yapılması öngörüldüğüne göre, bu gazetelerden birinin de Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi olabileceği yönetim kurulunca da karar altına alınabilir. İşte, bu ilanlardan sonra ve şayet iki ayrı gazetedeki ilan tarihleri arasında bir fark mevcutsa o zaman son ilanın yapıldığı tarih esas alınarak 15 günlük süre içinde şirket pay sahipleri tarafından yeni pay alma (rüçhan) hakkını kullanmaları gerekmektedir. Ne var ki, ortakların yeni pay alma hakları da sınırsız değildir. TTK. nun 394. maddesi hükmüne göre, her ortak yeni hisse senetlerinden, şirket sermayesindeki payı ile orantılı olarak bu hakkını kullanabilir. Rüçhan hakkının kullanılması ise beyan ve iştirak taahhütnamesi imzalanması yolu ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşir. TTK. nun 394. maddesine uygun olmak koşulu ile kullanılan bu hak şirketin kabulüne bağlı değildir. Diğer bir ifadeyle, genel kurulun sermaye artırımı kararı ile rüçhan hakkı soyutluktan çıkan ve ortaklığa karşı ileri sürülebilen somut bir hak haline dönüşür. Şayet bu şekilde somutlaşan bir rüçhan hakkının kullanılması şirket yönetim kurulunca yasal nedenler dışında şu veya bu sebeple önlenmeye ve bu şekilde ihlal edilmeye kalkışılırsa hiç kuşkusuz yeni pay alma hakkı sahibi olan ortağın da bu ihlale karşı rüçhan hakkının korunmasını dava yolu ile isteme hakkı vardır. Zira, yukarıda da değinildiği gibi rüçhan hakkının kullanılması esas sermaye artırımı prosedürü içinde bir bölüm olup, bunu ihlal eden şirket işlem ve kararları TTK. nun 392/2. maddesi hükmü gereğince batıl birer işlem ve karar niteliğine dönüşürler. Bunun sonucu olarak da her ortak rüçhan hakkının ihlali halinde bu hakkını genel hükümlere göre dava yolu ile kullanabilir ve bu yolla ihlaline mani olabilir.

Rüçhan haklarının kullanılması ve şayet arta kalan hisse senetleri varsa, yine yasada öngörülen koşullara göre, diğer isteklilerden iştirak taahhütnamesi alındıktan ve ilgili bakanlık onaylamasını müteakip genel kurulca ikinci bir toplantı yapılarak gerekli kararın alınması ve ticaret mahkemesince de bu işlemlerin onaylanmasından sonra keyfiyetin tescil ve ilan edilmesiyle esas sermaye artırımı işlemleri tamamlanmış olur. Yeni hisse senedi çıkarmak suretiyle sermaye artırımına giden anonim şirket ise, ancak bundan sonra, hisse senetleri çıkararak iştirak taahhütnamesi vermiş olanlara tevdi edebilir. Daha önce çıkarılmış hisse senetleri ise TTK. nun 395. maddesi uyarınca hükümsüzdür (Bütün bu hususlar için bkz. E. Moroğlu, Anonim Ortaklıklarda Esase Sermaye Artırımı, İstanbul 1972 Sf. 37-132; H. Arslanlı, Anonim Şirketler İstanbul 1960, Sf. 111-114, H. Domaniç Anonim Şirketler, İstanbul 1978, Sf. 848-1086; T. Ansay, Anonim Şirketler Hukuku, Ankara 1975 Sf. 200-205; O. İmregün, İstanbul 1968 Sf. 236-237, 325-332. Poroy-Tekinalp- Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku İstanbul, 1976 Sf. 9-40; F. Tekil, Şirketler Hukuku, İkinci Cilt Anonim Şirketler İstanbul 1978 Sf. 429-454).

Bu genel açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya dönülecek olursa, şirket genel kurulurca esas sermaye artırımı ile somut ve tek yanlı olarak kullanılabilecek hale gelmiş bulunan yeni pay alma (rüçhan) hakkının ihlali halinde, bu hakkı ihlal edilen ortağın genel hükümlere göre dava hakkı mevcut bulunmaktadır. Şirket yönetim kurulunun bu hakkı ihlal eden eylem ve kararların şirket genel kurulunca bir karara bağlanarak onaylanmış olması TTK. nun 392/2. maddesi gereğince batıl olan bu işlemlere geçerlilik kazandıramayacağı gibi, yeni pay alımını ihlal eden eylem ve kararlara karşı açılması gereken dava da, şirket genel kurulunda alınmış bulunan diğer kararlar gibi TTK. nun 381/1. maddesine göre sınırlandırılması ve bu maddede belirtilen dava açma koşullarına tabi tutulması mümkün değildir. Bu nedenle mahkemenin davanın reddi için bu maddeye de dayanılması yerinde görülmemiştir.

Esas sermayenin artırılmasına ilişkin şirketin 13.4.1980 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısını müteakip şirket yönetim kurulunca 14.4.1980 tarihli kararla rüçhan hakkının kullanılması için hem mahalli hem de Türkiye Ticaret Sicili Gazeteleriyle ilan yapılmasına karar verilmiş olup, bu karar gereğince de hem mahalli Meram Gazetesi, hem de Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilanlar yapılmış bulunmaktadır. Ne var ki, ilanlar aynı gün yapılmamış olduğundan 15 günlük sürenin hesabında son ilan tarihi nazara alınması gerekmektedir. Son ilanın yapıldığı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi de 24.4.1980 tarihinde yayınlandığına ve davacının da yeni pay alma hakkını iştirak taahhütnamesi düzenleyerek ve gerekli ödemeleri yapmak suretiyle bu süre içinde kullandığı dosyadaki belgelerden anlaşıldığına nazaran, bu hakkını süresinde kullandığının kabulü gerekir. İkinci gazete ile yapılan ilanın kötü niyetle geciktirildiğine ilişkin iddia ise, bu ilanın sadece davacıya değil, henüz yeni pay alma hakkını kullanmayan diğer ortaklara da bu haktan yararlanma olanağı sağlayacağına göre, dayanaksız kalmaktadır. Ayrıca, mahalli gazete dışında Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'yle ilan yapılması hem şirket ana sözleşmesinin 22. maddesinde öngörülmüş hem de genel kurul toplantısından bir gün sonra alınan yönetim kurulu kararıyla da ilanın bu şekilde yapılması karar altına alındığına nazaran, şirketçe iki gazete ile ilanın yapılması işlem ve kararı yasaya uygun bulunmaktadır. Bu bakımdan davalılarca mahkemeye emsal olarak ibraz edilen 15.4.1980 tarih ve 1980/2088-2004 sayılı dairemiz'e ait ilam bu davada mahkemeyi bağlaması mümkün değildir. Zira, anılan karardan ana sözleşmede böyle bir hükmün bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bunlar dışında, mahkemece davanın reddine neden olarak yapılan satış işlemlerinin tamamlandığı ve dava konusu kalmadığı gösterilmiştir ki dosyaya ibraz edilen belgelerden hisse senetlerinin daha önceden çıkarılarak davalılara teslim edildiği anlaşılamadığı gibi, esasen esas sermaye artırımı işlemleri TTK. 392. maddeye göre tekemmül ettirilip yine aynı Yasa'nın 395. maddesine göre tescil ve ilan yapıldığı hakkında dosyada bir belge de bulunmadığından mahkemenin b yöne ilişen kabulü de dayanaksız kalmaktadır.

O halde, yukarıdaki açıklamalar göz önünde tutularak ve davacının şirketteki pay miktarları saptandıktan sonra TTK. nun 394. maddesi hükmü uyarınca davacının yeni paylardan (şirket sermayesindeki payı ile mütenasip miktarını) alabileceği hükmü de nazara alınarak, davacının ne miktarda yeni pay alabileceği araştırılıp, saptandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle ve yasal dayanaktan yoksun olarak davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 14.12.1982 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 23-03-2016, 01:34   #6
erkol68

 
Varsayılan

Bunları bulabildim sayın meslektaşım. İnşallah yararlı olur.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi kararlarını arıyorum KAGEMUSHA Meslektaşların Soruları 1 14-03-2011 22:15
Bazı Askeri Yargıtay Kararlarını Arıyorum av.sgenc Meslektaşların Soruları 7 16-03-2010 13:53
Yargıtay kararlarını yayımlıyor mu? meiko Meslektaşların Soruları 4 18-05-2009 20:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06996107 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.