27-11-2006, 18:06 | #1 |
|
Icra Ve Iflas Suçları-iddianame
İcra iflas kanunu 331 ve devamı maddeleri ile ilgili mahkemeler hala karmaşık kararlar veriyor.İcra ceza hakimleri tazyik ve disiplin hapsi dışındaki suçlarla ilgili olarak durma kararı vererek c. savcılığına iddianame düzenlemesi amcıyla gönderiyor.Aynı şekilde c. asvcılığıda iddianame düzenlemesine gerek omadığını icra iflas kanununun çok açık olduğunu şikayetin mahkemeye yapılmasının yeterli olduğuna karar veriyor.Fakat yargıtay 16 dairenin bir kararı iddianemeyle dava açılmasına karar vermiştir.Aynı şekilde ankarada olan dosyamla ilgili olarak yargıtay başsavcılığı vermiş olduğu tebliğnamede iddianame ile davanın açılmasına gerek omadığını belirtmiştir.Tam bir karmaşa yaşıyorum.Bu konuyla ilgili olarak elinde yargıtay tarafından verilmiş olan yeni karar veya yeni bilgi bulunan arkaşların bana ulaştırmasını rica ediyorum.
Ayrıca hukukçu olarak sizce bahsettiğimiz davaların iddianame ile açılması gekiyormu ? |
05-12-2006, 19:29 | #2 |
|
T.C.
YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1937 K. 2004/5080 T. 31.3.2004 • ÇOCUK TESLİMİNDEN KAÇINMA ( Bu Suçun Takibinin Şahsi Dava İkamesine Bağlı Olması ) • ŞAHSİ DAVA ( Çocuk Tesliminden Kaçınma suçu ) 2004/m.341,349 ÖZET : İİK'nun 341. maddesinde öngörülen çocuk tesliminden kaçınma suçu takibi şahsi dava ikamesine bağlı suçlardandır. DAVA : Çocuk tesliminden kaçınma suçundan sanık Mustafa nın İİK'nun 341. maddesi gereğince 1 ay hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: KARAR : İİK'nun 341. maddesinde öngörülen çocuk tesliminden kaçınma suçu takibi şahsi dava ikamesine bağlı suçlardandır. İcra Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmaya şikayetçinin gelmemesi veya bir vekil göndermemesi halinde İİK'nun 349/5. maddesi uyarınca şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerekir. İcra Ceza Mahkemesindeki davanın icab etmediği halde iddianame ile açılmış olması suçun mahiyetine ve neticesine tesir etmeyeceğinden Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz bulunmaktadır. SONUÇ : Sair yönler incelenmeksizin hükmün bu yönden İİK'nun 366 ve CMUK'nun 321. maddeleri uyarınca istem gibi BOZULMASINA 31.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. T.C. YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ E. 2000/219 K. 2000/4677 T. 29.3.2000 • ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMAK ( Takibi Şikayete Bağlı Suç - Usule Uygun İddianame İle Dava Açılması Gerektiği ) • TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI SUÇ ( Alacaklıdan Mal Kaçırmak - Usule Uygun İddianame İle Dava Açılması Gerektiği ) • İCRA İFLAS KANUNU UYARINCA HÜKMEDİLEN HÜRRİYETİ BAĞLAYICI CEZALAR ( Paraya Çevrilemiyeceği ) • ACİZ BELGESİ ( Sanığın Aleyhine Alınıp Alınmadığı Alacak Karşılığı Malına Haciz Konulup Konulmadığının Araştırılması Gereği - Alacaklıdan Mal Kaçırmak ) 2004/m.331, 352/a ÖZET : İİK. nun 331. maddesi uyarınca, atılı suçtan dolayı kovuşturmanın takibi şikayete bağlıdır. DAVA : İcra İflas Kanununa muhalefetten sanık Ömer Yıldız hakkında yapılan duruşma sonunda; Hükümlülüğüne dair ANKARA 16. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 30.4.1998 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi, sanık tarafından süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının bozma isteyen 15.12.1999 tarihli tebliğnamesiyle daireye verilmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : İcra İflas Kanununun 352/a maddesi gereğince bu kanun uyarınca hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya çevrilemiyeceğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır. Ancak; 1- İcra İflas Kanununun 331. maddesi uyarınca atılı suçtan dolayı kovuşturmanın takibi şikayete bağlı olup usule uygun iddianame ile dava açılması gerektiği düşünülmeksizin ve bu amaçla Ankara 2. İcra Ceza Hakimliğince 25.2.1998 gün 1997/2340 esas, 1998/295 sayılı karar ile görevsizlik kararı verilip dosyanın gereği için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği halde bu lazimiye uyulmayarak iddianame düzenlettirilmeden yargılamaya devam olunması, Kabul ve uygulamaya görede; 2- Sanık savunmasında borca yetecek malların bulunduğunu ve gayri menkullerine borcu nedeni ile haciz konduğunu savunmasına göre; icra iflas kanununun 331. maddesinde belirtildiği üzere sanığın davranışı nedeni ile aleyhine aciz belgesi alınıp alınmadığı, alacak karşılığı malına haciz konulup konulmadığı, mallarının alacağı karşılayıp karşılamadığı icra dosyalarıda getirtilip incelenmeden eksik tetkik ile yazılı şekilde hüküm tesisi, SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün, isteme uygun olarak ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ E. 2005/10009 K. 2006/1229 T. 23.2.2006 • ŞİKAYET DİLEKÇESİ İLE DAVA AÇILMASI ( Sanık Hakkında İİK. Md. 333/a Gereği Hapis Cezasının Uygulanmasının Söz Konusu Olduğu - Yargılanmanın İddianame İle İcra Mahkemesine Açılacak Dava Üzerinden Yapılması Gerektiği ) • İDDİANAME İLE İCRA MAHKEMESİNE DAVA AÇILMASI GEREĞİ ( Şikayet Dilekçesi İle Dava Açılması - Sanık Hakkında İİK. Md. 333/a Gereği Hapis Cezasının Uygulanmasının Söz Konusu Olduğu ) • TİCARETİ TERK ETMEK SUÇU ( Sanık Hakkında İİK. Md. 333/a Gereği Hapis Cezasının Uygulanmasının Söz Konusu Olduğu - Yargılanmanın İddianame İle İcra Mahkemesine Açılacak Dava Üzerinden Yapılması Gerektiği/Şikayet Dilekçesi İle Dava Açılamayacağı ) 2004/m. 333/a, 346, 349 ÖZET : Ticareti terk etmek suçunun ispatlanması durumunda, sanık hakkında İ.İ.K.’nun 333/a maddesi gereği hapis cezasının uygulanmasının söz konusu olduğu, bu durumda da şikayet dilekçesi ile dava açılamayıp yargılanmanın iddianame ile İcra Mahkemesine açılacak dava üzerinden yapılması gerekir. DAVA : Ticareti terk etmek suçundan sanıklar Zekeriya Oğuz ve Sultan Çakal’ın beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü: KARAR : Hüküm tarihi itibariyle yargılamayı yapan Mahkeme görevli olmasına rağmen, 5358 sayılı Yasa’nın 18. maddesi ile değişik, 2004 sayılı İ.K.K.’nun 346. maddesi uyarınca inceleme tarihi itibarı ile görevli olduğu anlaşılmakla, bu husus bozma nedeni sayılmamıştır. Sanığa isnat edilen suçun ispatlanması durumunda, hakkında İ.İ.K.’nun 333/a maddesi gereği hapis cezasının uygulanmasının söz konusu olduğu, bu durumda da şikayet dilekçesi ile dava açılamayıp yargılanmanın iddianame ile İcra Mahkemesine açılacak dava üzerinden yapılması gerekliliği karşısında, SONUÇ : Gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün istem gibi BOZULMASINA, 23.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ E. 1992/6203 K. 1992/11050 T. 6.10.1992 • ŞAHSİ DAVA ( İİK m. 343'teki Davanın Şahsi Dava Yoluyla Açılması Gerekir ) • KAMU DAVASI ( İİK m.343'teki Davanın İddianameyle Açılamaması ) • HAPİS CEZASI ( Para Cezasına Çevrilememesi ) 2004/m.343,352 ÖZET : İİK.nun 343. maddesine aykırılık suçuna ilişkin davanın şahsi dava dilekçesiyle açılması gerekir, iddianame ile açılamaz. Sanığa verilen hafif hapis cezası paraya çevrilemez. DAVA:İİK.nun 343. maddesine muhalefetten sanık Mustafa`nın, yapılan yargılanması sonunda; İİK.nun 343. maddesi gereğince 1 ay hapis cezası ile hükümlülüğüne dair, ( İnebolu İcra Ceza Mahkemesi )`nden verilen 25.2.1992 gün ve 16 esas, 2 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay`ca incelenmesi C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığı`ndan tebliğname ile 28.5.1992 günü Daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü: KARAR:İİK.nun 343. maddesine aykırılık suçuna ilişkin davanın şahsi dava dilekçesiyle açılması gerektiği gözetilmeden, iddianame ile açılmış bulunan davanın kabulü ile yazılı biçimde hüküm kurulması, Kabule göre de: Sanığa verilen hafif hapis cezasının paraya çevrilmesi suretiyle İİK.nun 352/a maddesine aykırılık yapılması bu yapılırken de hafif yerine ağır para cezasına hükmedilmiş olması, Bozmayı gerektirmiş, SONUÇ: Yerel C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 6.10.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ E. 2002/21586 K. 2003/2597 T. 12.5.2003 • MAL VARLIĞINI AZALTMAK ( Alacaklısını Zarara Sokmak Maksadıyla Suni Suretle - Davaya Bakma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesine Ait Olduğu ) • ALACAKLISINI ZARAR SOKMAK ( Mal Varlığını Suni Suretle Eksiltme Eylemi - Görevli Mahkeme ) • GÖREVLİ MAHKEME ( Alacaklısını Zarara Sokmak Maksadıyla Mal Varlığını Suni Suretle Eksiltme Eylemi - Asliye Ceza Mahkemesinde Görüleceği ) 2004/m.331 ÖZET :Alacaklısını zarara sokmak maksadıyla mal varlığını suni suretle eksiltme eylemi İİK.nun 331. maddesinde düzenlenmiş olup, davaya bakma görevi Asliye Ceza Mahkemesine aittir. DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kaydıyla, mal varlığını azaltmaktan sanık Mehmet hakkında yapılan duruşma sonunda, beraatine dair MERSİN İcra ceza Mahkemesinden verilen 18.2.2002 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi müşteki vekili tarafından süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının bozma isteyen 5.6.2002 tarihli tebliğnamesiyle daireye verilmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Alacaklısını zarara sokmak maksadıyla mal varlığını suni suretle eksiltme eylemi İİK.nun 331. maddesinde düzenlenmiş ve davaya bakma görevi Asliye Ceza Mahkemesine ait olup iddianame ile dava açılması gerektiği cihetle, usulü muamelelerin durdurulması ile dosyanın Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi, SONUÇ : Yasaya aykırı, müşteki vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeple BOZULMASINA, 12.5.2003 günü oybirliğiyle karar verildi. |
12-02-2008, 00:57 | #3 |
|
Değerli Meslektaşlarım
Konu ile ilgili araştırma yaparken YGK.'nun yeni ve yasa değişikliğinden sonra verilmiş bir kararını buldum. Faydalı olması dileğiyle. İİY'nin 331. maddesinde yazılı alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçunun takibinin İİY'nin 346. ve devamı maddeleri uyarınca İcra Mahkemesine başvuru ile yapılması gerektiği gerekçesiyle (Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca 11.11.2005 gün ve 2005/21150 sayı ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara, şikayetçi vekilince yapılan itirazın (Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı)'nca, 30.12.2005 gün ve 1028/1295 sayılı müteferrik karar iie kabulü İle kovuşturmaya yer olmadığına kararının kaldırılmasına ve şüpheliler hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame düzenlenmesine ilişkin karara karşı, Adalet Bakanınca yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Onyedinci Hukuk Dairesi'nce 21.03.2006 gün ve 12336 sayı ile; 01 Haziran 2005 tarihinde kabul edilip aynı günlü mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair 5358 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile İİK'nın 331. maddesindeki eylemin müeyyidesi, hapis ve adli para cezasına dönüştürülmüş ise de suçun tabi olduğu yargılama usulüne ilişkin 349. maddede herhangi bir değişiklik yapılmadığından, anılan suça ilişkin yargılamanın şikayet prosedürüne uygun olarak yapılması zorunlu olduğundan, Tarsus Ağır Ceza Mahke-mesi'nin 30.12.2005 tarihli ve 2005/1028-1295 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına, sonraki işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, karar verilmiştir. Yargıtay CBaşsavcılığı'nca 10.01.2007 gün ve 60772 sayı ile; "Borçlunun alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltme suçu, ÎİY'nin 331. maddesinin 5. fıkrası uyarınca şikayete tabi ise de, anılan suç alacaklının şikayeti üzerine Cumhuriyet Savcısınca soruşturularak, iddianame ile açılacak davada kovuşturma CMY'nin genel hükümlerine göre yapılacaktır. Bu itibarla, kovuşturmaya yer olmadığı kararına yönelik itirazın Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'nca kabulüne karar verilmesi yasaya uygun olup, yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi yerine kabulüne karar verilmesi yasaya aykırılık oluşturacaktır"gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire'nin yasa yararına bozma isteminin kabulüne ilişkin kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanı'nın yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü. Uyuşmazlık konusu somut olaydaki uyuşmazlıklar; İİY'nin 331. maddesinde düzenlenmiş bulunan, alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan, a- Şikayetin C.Başsavcılığı'na mı, yoksa İcra Ceza Mahkemesi'ne mi yapılacağı, b- Bu suçla ilgili soruşturmanın C.Başsavcılığı'nca mı, yoksa yetkili İcra Ceza Mahkemesince mi yerine getirileceği, c- Yetkili İcra Ceza Mahkemesi'ne verilen dilekçenin dava açılması yönünden yeterli sayılıp sayılamayacağı ve 5271 sayılı CMY'nin 170 vd. maddelerine uygun olarak iddianame düzenlenmesinin gerekip gerekmediği, Noktalarında toplanmaktadır. 2004 savılı İİY'nin uyuşmazlıkla Haili hükümleri'. Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksilten borçluların cezası: Madde 331- (Değişik: 17/7/2003-4949/89 md.; 31.5.2005-5358/1 md.) Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur. Görev ve birleştirme yasağı: Madde 346- (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.; 31.5.2005-5358/18 md.) Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir. Bu Bapta yer alan suçlarla Haili davalara, icra mahkemesinde bakılır. Şikayet süresi: Madde 347- (Değişik: 18/2/1965-538/138 md.; 31.5.2005-5358/19 md.) Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten İtibaren bir yıl geçmekle düşer. Yetki: Madde 348- (Değişik: 31.5.2005-5358/20 md.) Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir. Muhakeme usulü: Madde 349- Şikayet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır. Dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve maznuna celpname gönderir. Şahit gösterilmişse o da celbolunur. İki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeğe veya vekil göndermeğe mecburdurlar. İcabında merci, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir. Maznun başka yerde ikamet ediyorsa istinabe yoliyle sorguya çekilir. Maznun, şikayeti alan veya istinabe edilen icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermezse yahut bizzat bulunmasına lüzum görülürse zabıta marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulunduruiamazsa muhakeme gıyabında görülür. Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer. Gelmeyen şahitlere yapılacak muamele ile borçlunun gıyabında verilen karara karşı eski hale getirme talebi hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yazılı hükümler tatbik olunur. Duruşma: Madde 350- İcra mahkemesi iki tarafı ve defiiierini dinier ve gerek tarafların gerek şahitlerin ifadelerini duruşma tutanağına geçirir. Cumhuriyet Savcısı hazır bulundurulmaz. Tahkikat; Madde 351- Şikayetçi dilekçe veya beyanında gösterilmiş olduğu delillerle bağlıdır. Maznun müdafaası için tahkikatın tevsi'mi ancak bir kere isteyebilir. Karar: Madde 352- İcra mahkemesi iki tarafın ifadelerini ve bütün delillerini ve iddia ve müdafaalarını dinledikten sonra nihayet beş gün içinde kararını verir ve hulasasını Cumhuriyet Savcısına bildirir. (Ek fıkra: 17/7/2003-4949/99 md.) Takibi şikayete bağlı suçlarda dava ve cezanın 354. maddede yazılı sebeplerle düşeceği kararda belirtilir. Şeklindedir. İİY'de 5358 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler ve yeni yaptırım sistemi: 5237 sayılı TCY'de, cürüm-kabahat ayrımı ve buna bağlı olarak da yaptırım sisteminde yer alan ağır-hafif hapis ayrımına son verilmesi üzerine, yasada kabahat olarak öngörülen bir kısım eylemler 5326 sayılı Kabahatler Yasası ile idari yaptırımı gerektiren eylemler olarak düzenlenmiş, bir kısım eylemler ise suç haline getirilmiş, bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel yasalardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Yasa'ya uyarlanması amacıyla 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe konulan 5252 sayılı Türk Ceza Yasası'nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa'nın 7. maddesi ile yasalarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak Öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak, İcra ve İflas Yasası'nda, yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezası gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür. Ancak bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören yasa koyucu, 01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra ve İflas Yasası'nın 16. bab kapsamındaki fiilleri ikili bir ayrıma tabi tutarak, bir kısım eylemleri suç olarak, diğer bir kısım eylemleri ise, kabahat olarak düzenlemiştir. Bu kapsamda 337, 338/2, 339, 340, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b maddelerindeki eylemler ise suç kapsamında sayılmış, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır. Bir kısım suçların re'sen takibi öngörülmüş ise de, diğer bir kısım suçların takibi şikayet koşuluna bağlanmış, bu husus suç tanımının yer aldığı maddelerde, "Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur", "alacaklının şikayeti üzerine", "ilgilinin şikayeti üzerine", "zarar gören alacaklının şikayeti üzerine" ibareleriyle açıkça belirtilmiştir. Bu açıklamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirtmek mümkündür; 1-İcra İflas Yasasında yer alan şikayete tabii kılınan suçlar dolayısıyla ve bu kapsamda anılan Yasa'nın 331. maddesinde düzenlenmiş bulunup da, kovuşturmasının şikayete tabii olduğu yönünde kuşku bulunmayan alacaklısını zarara sokmak kasdiyie mevcudunu eksiltmek suçundan, yapılan şikayet İİY'nin 347. maddesinde belirtilen süreler içinde, aynı Yasa'nın 348 ve 349. maddeleri uyarınca yetkili İcra Mahkemesine yapılmalıdır. 2-Bu suçlarla ilgili dava açma yöntemi, İİY'nin 349. maddesinde açıkça belirtilmiş bulunduğundan, şikayet Yasa'nın 346. maddesi uyarınca yetkili kılınan İcra Ceza Mahkemesine yapılmalı ve bu suçlarla ilgili soruşturmalarda 5271 sayılı Yasa hükümleri değil, İİY hükümleri uygulanmalıdır. 3-Şikayete tabi olduğu belirtilen bu suçlarla ilgili olarak, şikayetin doğrudan İcra Ceza Mahkemesine yapılması gerektiğinden, 5271 sayılı Yasa'nın 170. maddesi uyannca iddianame düzenlenmesine gerek bulunmadığı gibi, anılan Yasa'nın 170. ve devamı madde hükümlerinin de bu suçlar yönünden uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. 4- Yargıtay C.Başsavcılığı'nca ileri sürülen ve bu suça ait soruşturmanın C.Savcılığı'nca yapılması gerektiğine ilişkin olan görüşe yasal dayanak olarak gösterilen, 5320 sayılı Yasa'nın 9. maddesi hükmü, 1412 sayılı Yasa'nın 344 vd. maddelerinde düzenlenen şahsi dava türleriyle ilgili olup, bu hükmün İİY'de yer alan suçlarda uygulama alanı bulunmamaktadır. Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde ve özellikle İİY'nin 5358 sayılı Yasa ile değişik 346 ve 349. maddeleri hükümleri gözönüne alındığında, anılan suç türleriyle ilgili soruşturmanın C.Başsavcılığı'nca yapılmasına yasal olanak bulunmadığından, suçların ağırlığı ve adalet düşüncesiyle de olsa, yasakoyucu tarafından öngörülmeyen bir yöntemin uygulanması veya verilmeyen bir yetkinin kullanılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı sonucuna ulaşılmakla, yasal bir düzenleme konusu yapılabilecek bu hususta, Özel Daire'ce verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen Yargıtay C.Başsavcılığı İtirazının reddine karar verilmelidir. Sonuç: Açıklanan nedenlerle; 1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 13.02.2007 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Eski savcı hakkında 'Dolandırıcılık'tan iddianame | canan ufuk | Hukuk Haberleri | 9 | 13-12-2006 00:20 |
iflas ertelemesinde teminatın iadesi | av.kanbolat | Meslektaşların Soruları | 2 | 20-10-2006 19:14 |
Bilişim Suçları | Özgün | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 18-02-2002 21:12 |
Bilişim Suçları | çiğdem | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 17-02-2002 01:40 |
İnternet'te E-ticaret Suçları | Recai Selman Şavluk | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 15-02-2002 00:45 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |