Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kısıtlı'nın tazyikan hapsi mümkün müdür?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-11-2016, 16:12   #1
Av. Talat

 
Varsayılan Kısıtlı'nın tazyikan hapsi mümkün müdür?

Merhabalar

Şiddet gördüğü gerekçesiyle 4 yıl önce ortak konutu terk edip, Almanya'dan Türkiye'ye, babasının yanına dönen eş lehine nafakaya hükmedilmiş. Nafaka borcunu ödemeyen eş hakkında başlatılan takipte de en nihayetinde borçlu eş tazyik hapsine mahkum edilmiştir.
Kıymetli üstadlara sorum ise şu: kısıtlının (zeka geriliği sebebiyle kısıtlanmış) bu şekilde tazyikan hapsi mümkün müdür?
Forumda ve sair sitelerde araştırma yaptım fakat işe yarar bir bilgi elde edemedim. Cevaplar için şimdiden teşekkür ediyorum.
Old 27-11-2016, 15:18   #2
Stj.Av.MustafaVarolGüner

 
Varsayılan

Merhaba sayın meslektaşım; Konuyla ilgili adalet bakanlığının görüşü mevcut.Tazyik hapsi ertelenebilir.

TAZYİK HAPSİNİN İNFAZININ ERTELENMESİNE DAİR BAKANLIK GÖRÜŞÜ


ÖZET :
1- 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde yer alan erteleme nedenlerinin ağırlığı ve
hükümlü hakkında doğuracağı olumsuz neticeleri dikkate alındığında disiplin ve tazyik
hapislerinin hastalık ve gebelik sebebiyle ertelenebileceği,
2- 1111 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi gereğince tazyik hapislerinin infazının terhis
sonrasına bırakılabileceği ve terhis sonrası infaz işlemlerinin de anılan madde hükümlerine
göre yapılabileceği,
3- Mahkûmiyet kararının infazında tereddüt bulunması hâlinde duraksamanın
giderilmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenebileceği,
Mütalâa edilmekle birlikte, sorunun kanun ve yargı yoluyla çözülmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.





T.C.
ADALET BAKANLIĞI

Ceza İşleri Genel Müdürlüğü

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince verilen tazyik hapislerinin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesi ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 39 uncu maddesi uyarınca infazlarının ertelenip ertelenemeyeceği hususunda görüş talebini içeren ilgi yazı ve eki incelendi.
Bilindiği üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Özel kanunlarla ilişki" kenar başlıklı 5 inci maddesinde; "(1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır."
"Cezalar" kenar başlıklı 45 inci maddesinde; "(1) Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır."
"Ceza zamanaşımının kesilmesi" kenar başlıklı 71 inci maddesinde; "(1) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser.
(2) Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir."
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Tanımlar" kenar başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinde; "1) Disiplin hapsi: Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi,
ifade eder."
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun "Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi" kenar başlıklı 16 ncı maddesinde; "(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara
ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı,
mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı
iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca
düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık
kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer
Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı
yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmungeri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.
(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş
bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş
olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.
(5) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe
kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları
nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu kişilerin
cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için
düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur.
(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik
nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum
güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun
cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir."
"Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi" kenar başlıklı 17 nci maddesinde; "(Değişik: 24/1/2013-6411/4 md.) (1) Kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün istemi üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilir.
(2) Erteleme, her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilir.
(3) Erteleme süresi içinde, hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu
davası açılması hâlinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhal infaz olunur.
(4) Birinci fıkrada belirtilen hapis cezalarının infazına başlanmış olsa bile, hükümlünün
yükseköğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya bu kişilerin
sürekli hastalık veya malullükleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesini
veya tarım topraklarının işlenebilmesinin imkânsız hâle gelmesi veya hükümlünün
hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi hâllerde, Cumhuriyet
Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına ara verilebilir. Ancak bu
ara verme iki defadan fazla olamaz.
(5) Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilir.
(6) Bu madde hükümleri;

a) Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa
karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar,
b) Mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler,
c) Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar,
hakkında uygulanmaz."
"Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama" kenar başlıklı 98 inci maddesinde; "(l) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir. (2) 16 ncı madde gereğince cezasının ertelenmesi isteminin reddi hâlinde de aynı
hüküm uygulanır.
(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak,
mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
"Asker edilen kişilerin cezalarının infazı" kenar başlıklı 118 inci maddesinde; "(1) Sırf askerî suçlar ile askerî disiplin suçları ayrık olmak üzere, askere alınmadan önce ve askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı er ve erbaşlar ile yedek subaylar hakkında kısa süreli hapis cezaları yerine hükmedilen Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f) bentlerinde yazılı tedbirler ile bu Kanunun 106 ncı maddesinde yazılı adlî para cezasının yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu süreler içinde zamanaşımı işlemez.
(2) Herhangi bir suçtan askerî ceza ve tutukevinde tutuklu bulunan kişiler hakkında, adliye mahkemelerince verilen veya askerî mahkemelerce verilip de 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 39 uncu maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı ceza infaz kurumlarında infazı gereken hapis cezaları, bu kişilerin tutukluluk hâli durdurulmak suretiyle askerî ceza ve tutukevlerinde yerine getirilir. Hükümlü, tutukluluğunun sona ermesi durumunda, cezası infaz edilmemişse Adalet Bakanlığı ceza infaz kurumuna gönderilir. Cezaları askerî ceza ve tutukevinde bu suretle infaz edilenler hakkında koşullu salıverilmeye ilişkin bu Kanun hükümleri uygulanır."
1111 sayılı Askerlik Kanununun 39 uncu maddesinde; "Barışta, muvazzaf ve yedek erbaş ve erlerden askere çağrıldıkları sırada tutuklu veya hükümlü bulunanlar, tahliyelerine kadar sevk edilmezler. Bunlardan askerlikle ilişiği olanlar tahliyelerinde serbest bırakılmayarak, ilgili kolluk kuvvetlerince askerlik şubelerine teslim edilirler.
Askere alınmadan önce veya askerî yargının görev alanına girenler hariç askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı, bir yıl ve daha az süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza, kısa süreli hapis cezaları yerine hükmedilen 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f) bentlerinde yazılı tedbirler veya adli para cezasına mahkûm edilen er ve erbaşlar ile yedek subaylar hakkında verilen ceza ve tedbirlerin yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu durumdakiler terhis edildikleri zaman serbest bırakılmayıp cezalarının çektirilmesi için kıtalarınca bulundukları yer Cumhuriyet başsavcılıklarına teslim edilirler.
Bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilenler kıtalarınca bulundukları yer Cumhuriyet başsavcılıklarına teslim edilirler. Tahliye olanlar geri kalan askerlik hizmetleri tamamlatılmak üzere en yakın askerlik şubesine teslim edilirler.
İnfazları geri bırakılan mahkûmiyetler için zamanaşımı işlemez."
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun "Davanın ve cezanın düşmesi ile ceza verilemeyecek hâller" kenar başlıklı 354 üncü maddesinde; "Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.
İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik veya disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra yerine getirilmez.
Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz."
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun "Zamanaşımı" kenar başlıklı 15 inci maddesinde; "(1) Birden fazla mahkumiyeti olan kişi bu mahkumiyetlerden birine ilişkin cezayı infaz kurumunda çektiği sürece, diğer cezaları açısından ceza zamanaşımı işlemez.
(2) Cezanın infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde, bu cezaya ilişkin zamanaşımı işlemez."
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün "Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararlarının infazı" kenar başlıklı 193 üncü maddesinde; "(1) Disiplin hapsinin Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır;
a) Mahkemece verilen disiplin hapsi kararlan, disiplin hapsine mahsus deftere
kaydedilir,
b) Disiplin hapsi cezasının infazı amacıyla, on gün içinde Cumhuriyet başsavcılığına
gelmesi için hükümlüye çağrı belgesi gönderilir. Bu süre içinde hükümlünün gelmemesi veya
kaçması halinde yakalama emri düzenlenir. İlgilinin bu adreste bulunamaması halinde karar,
yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir,
c) Kanun hükümlerine göre disiplin hapsi, kaldırılmadığı veya düşürülmediği takdirde
kurumda yerine getirilir.
(2) Tazyik hapsi kararlarının Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve
usuller uygulanır;
a) Mahkemece verilen tazyik hapsi kararları, bu kararlara mahsus deftere kaydedilir,
b) Bu kararlar, hükümlünün kararda belirtilen adresinde bulunan mahalli kolluk
kuvvetlerine veya ilgilinin bu adreste bulunamaması halinde yargı çevresi dışındaki o yer
Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir,
c) Kanun hükümlerine göre tazyik hapsi kararı kaldırılmadığı sürece, kurumda yerine
getirilir.
(3) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları için kurumda ayrı bir kayıt tutulur.
(4) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme
hükümleri uygulanmaz ve adlî sicil kayıtlarına işlenmez."
Hükümleri yer almaktadır.
Öte yandan, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2013/17785 esas, 2013/14246 sayılı ilamında; "5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 45. maddesinde, suç karşılığı uygulanacak yaptırımların, hapis ve adli para cezası olarak belirlendiği, diğer taraftan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un l. maddesinde bu Kanunun amacının, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğunun belirtildiği, bu haliyle 5275 sayılı Kanun'un ceza ve güvenlik tedbirlerine dair hususları kapsamakta olup tazyik hapislerine ilişkin bir hususa yer vermediği, keza Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 193/4. maddesinde yer alan "Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararlan, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil kayıtlarına işlenmez." hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16-220-231 sayılı ilamı birlikte değerlendirildiğinde, disiplin ve tazyik hapsinin bir "hapis" cezası olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesinde tanımlanan "disiplin hapsi" kavramı içinde kaldığının anlaşılmasına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 71. maddesinde düzenlenen ceza zamanaşımının kesilmesine ilişkin hususların disiplin hapsi mahiyetinde olan tazyik hapsi için geçerli olmadığı, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 354/2. maddesinde yer alan ceza zamanaşımı süresinin kesilmesine ilişkin başkaca bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı gözetilerek itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığından, Denizli 2. İcra Ceza Mahkemesinin 06/05/2013 tarihli ve 2013/420değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA" karar verildiği görülmektedir.
Görüldüğü üzere, tazyik hapsinin mevzuatta bir tanımı bulunmamakla birlikte öğreti ve uygulamada bir kişiyi kendisine düşen yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla verilen bir yaptırım olduğu, tazyik hapsinin de disiplin hapsi gibi seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapis özelliklerinin olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle tazyik hapsinin niteliği ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla bir suç karşılığında öngörülen bir ceza değil, yaptırım altına alınmış bir fiil dolayısıyla verilen tedbirden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesine göre, akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır. Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa cezanın infazı mahkûm iyileşinceye kadar geri bırakılır. Bunun yanında maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.
Madde metninde açıkça belirtilmediği için uygulamada, tazyik ve disiplin hapislerinin infazının hastalık sebebiyle ertelenip ertelenmeyeceği hususu tartışmaya konu olmaktadır. Bu cezaların tedbir niteliğinde oldukları ve tazyik hapislerinin verilmesine sebep olan borcun ödenmesi hâlinde infaz edilemeyecekleri, dolayısıyla yasaların bu cezaların infazının önüne geçilmesi için zaten bir imkân tanıdığı, bu nedenle tazyik ve disiplin hapislerinin infazının ertelenmesinin uygun olmayacağı düşüncesi, 5275 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin 6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesi ile değişik hâlinin disiplin ve tazyik hapsine mahkûm olanların bu maddede düzenleme altına alınan haktan yararlanamayacaklarını açıkça belirtmiş olması ve kanun koyucunun aynı yasa ile 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesini de değiştirdiği halde benzer bir hükmü anılan maddeye açıkça dere etmemiş olması karşısında kabul görmeyecektir. Diğer bir ifadeyle bu konuda kanun koyucunun bilinçli bir şekilde sustuğu değerlendirilmektedir. Önemle ifade edilmelidir ki, bir hukuk kuralının uygulanmasında başarıya ulaşılması, bu hususta tüm yorum metotlarından yararlanarak hükmün gerçek anlamının belirlenmesine bağlıdır. Nitekim mevcut bir hukuk kuralının, hakkında hüküm bulunmayan benzer olay ve ilişkilere yorum suretiyle uygulanması sırasında kullanılan kıstaslardan biri olan kıyas yöntemine başvurabilmek için tazyik hapsinin infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi kurumunun 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde açıkça belirtilmemiş olmasının gerekçesini, yasakoyucunun ortaya çıkan tereddütü önceden öngörememesine ve böylece Kanunun ilgili maddesinde bir boşluk veya eksiklik yaratmış olmasına dayandırmak gerekecektir. Halbuki, mahkeme tarafından kesinleşen ve yerine getirilmesi onaylanan tazyik hapsi cezasına ilişkin bir hükmün Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi ve cezanın infazı sürecinin tüm aşamalarının Cumhuriyet savcısı tarafından izlenmesi ve denetlenmesi gerektiği kanaatinden yola çıkan yasa koyucunun, tazyik hapsinin infazının Cumhuriyet savcısı tarafından 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca hastalık nedeni ile ertelenip ertelenmeyeceğine yönelik sorunun, 5275 sayılı Kanunun 98 inci maddesinin ikinci fıkrasının hazırlanış amacına uygun şekilde erteleme talebinin reddi hâlinde hükmü veren mahkemeden karar istenerek çözüme kavuşturulacağı düşüncesiyle bile bile susmayı tercih ettiği düşünülmektedir. Nitekim tazyik hapsine ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra ve cezanın infazına başlamadan veya başladıktan sonra oluşan akıl hastalığı, hükümlünün hayatı için kesin tehlike teşkil eden hastalık ve gebelik nedeniyle infazın tehiri ya da durdurulması talebi Cumhuriyet savcısı tarafından reddolunmuş ise, hükümlünün hükmü veren mahkemeye itiraz edebileceği 5275 sayılı Kanunun 98 inci maddesinin ikinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir.
Şu hâlde uygulamada tazyik hapsinin infazının hastalık nedeni ile ertelenip ertelenmeyeceği hususunda kıyas yöntemine başvurmayı gerekli hâle getirecek gerçek birkanun boşluğunun varlığından söz edilemeyecektir. Ancak bununla birlikte kanun koyucunun iradesi, tazyik hapsinin infazının hastalık nedeni ile ertelenemeyeceği yönünde olsaydı, 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesine bu yöndeki iradesi gerekçeleri açıkça belirtmek suretiyle dere edilirdi. Nitekim 5275 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre güvence bedeli gösterilmesi karşılığında hükümlünün istemiyle infazın gerek ertelenmesine gerekse aralıklı infaz edilmesine, tazyik hapislerinin infazı sürecinde karar verilemeyeceği tereddüte mahal vermeyecek şekilde düzenleme altına alınmıştır.
Bu nedenle, 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesindeki erteleme nedenlerinin ağırlığı ve hükümlü hakkında doğuracağı olumsuz neticeleri dikkate alındığında disiplin ve tazyik hapislerinin hastalık ve gebelik sebebiyle ertelenebileceği sonucuna ulaşılacaktır. 5275 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde hükümlünün istemiyle tazyik hapislerinin infazının gerek ertelenmesine gerekse aralıklı infaz edilmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilemeyeceğinin açık bir şekilde düzenlenmiş olduğu, ancak anılan Kanunun 16 ncı maddesindeki erteleme nedenlerinin varlığı hâlinde, yani tazyik hapsi cezasının infazının mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmesi hâlinde cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılmasına engel olacak nitelikte herhangi bir sınırlamaya aynı madde içerinde yer verilmediği dikkate alındığında; tazyik hapsi cezasına mahkum olan kişilerin 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde düzenlenen haktan istifade edebilmelerinin önünde yasal bir engel bulunmadığı düşünülmektedir. Zira kanunkoyucu aksi yönde bir uygulamanın varlığını kabul edecek olsaydı, 6411 sayılı Kanunun hazırlanma sürecinde tazyik hapsinin infazının tehiri ya da durdurulması talebinin Cumhuriyet savcısı tarafından kabul edilemeyeceğini öngören istisnai bir düzenlemeye, 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde açıkça yer verirdi.
Tazyik hapsine ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra ve cezanın infazına başlamadan veya başladıktan sonra oluşan akıl hastalığı, hükümlünün hayatı için kesin tehlike teşkil eden hastalık ve gebelik nedeniyle infazın tehiri ya da durdurulması talebi olduğunda Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenecek sağlık raporu temin edilene kadar hükümlü ceza infaz kurumuna alınmalı ve cezasının infazına ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde; aksi hâlde sağlık kuruluşlarının hükümlüler için hazırlanan bölümlerinde devam olunmalıdır.
5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi metninde geçen "geri bırakma" ibaresi, başlayan bir infaz sürecini ifade ettiği için hakkında tazyik hapsine hükmedilmiş olan kişinin hastaneye şevki gerçekleştiğinde artık yakalanmış ve cezanın infazına başlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda cezanın infazını ertelemeyi gerektirir rapor gelene kadar hükümlü infaz kurumuna alınmalı, şayet infaz kurumunun şartlan uygun değilse derhal ve gerekirse aynı gün mahkûmlara özgü bir bölümü olan sağlık kurumuna sevk edilmelidir.
5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve infazın ertelenmesi olasılığı ortaya çıktığında yapılması gereken, öte yandan uzun bir süreci kapsayan sağlık raporunun teminine yönelik sevk işlemlerinden, gebelik ya da yeni doğum mazereti olan hükümlünün etkilenmeyeceği aşikardır. Zira gebelik ya da doğum sebebiyle infazın geri bırakılması için gerekli olan koşulların tespitini her zaman ve her yerde kolaylıkla sağlamak mümkündür. 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi gereğince gebelik ya da doğum sebebiyle infazın geri bırakılması koşulları oluştuğunda, diğer bir ifadeyle infazın tehiri ya da durdurulması talebinin kabul edilmesini gerektirecek sağlık kurulu raporu alınmışsa, hükümlü infaz kurumuna alınmadan cezanın infazı aynı gün ertelenmeli ve hükümlü yakalanmış olsa dahi salıverilmelidir.
Tazyik hapsine ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra ve cezanın infazına başlamadan veya başladıktan sonra oluşan akıl hastalığı, hükümlünün hayatı için kesin tehlike teşkil eden hastalık ve gebelik nedeniyle infazın tehiri ya da durdurulması talebini değerlendirecek olan Cumhuriyet savcısının, gerçekten hasta olan hükümlünün infaz kurumuna alınması ve hakkında sağlık raporu tanzim edilene kadar kurumda tutulması sağlığı bakımından sakıncalı olacak nitelikte ise,sağlık raporlarının temini sürecinin uzunluğu ve rapor alınmadan önce yakalanan bir kişinin salıverilmesi için yasal bir sebebin bulunmaması dikkate alındığında; bahse konu cezanın infazında oluşan tereddüdün giderilmesi için hükmü veren mahkemeden infazın durdurulmasına yönelik bir karar istemesi yerinde olacaktır.
Diğer taraftan, 1111 sayılı Askerlik Kanununda yer alan düzenlemeler, özel-genel norm düzenlemesi açısından, daha özel bir norm teşkil etmektedir. Tazyik hapsindeki amaç bir yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamaktır ve bu yükümlülüğün yerine getirilmesiyle birlikte son bulmaktadır. Askerdeki bir şahsın öngörülen yükümlülükleri yerine getirme imkan ve şartları bulunmadığından bu durum yaptırımın amacıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle asker şahıslar hakkındaki tazyik hapsi kararlarının infazı 1111 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi gereğince terhis sonrasına bırakılabilecektir. Terhis sonrası infaz işlemleri anılan madde hükümlerine göre yapılabilecektir.
Bu itibarla;
1- 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde yer alan erteleme nedenlerinin ağırlığı ve
hükümlü hakkında doğuracağı olumsuz neticeleri dikkate alındığında disiplin ve tazyik
hapislerinin hastalık ve gebelik sebebiyle ertelenebileceği,
2- 1111 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi gereğince tazyik hapislerinin infazının terhis
sonrasına bırakılabileceği ve terhis sonrası infaz işlemlerinin de anılan madde hükümlerine
göre yapılabileceği,
3- Mahkûmiyet kararının infazında tereddüt bulunması hâlinde duraksamanın
giderilmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenebileceği,
Mütalâa edilmekle birlikte, sorunun kanun ve yargı yoluyla çözülmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Bilgilerine rica ederim.
Asiye KARABABA
Hâkim
Bakan a.
Genel Müdür V.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Alkol almayan sürücünün kan testinde 0.25 etanol çıkması mümkün müdür? Sigortanın tazminat talebini reddi yasal mıdır? mslmklvz Meslektaşların Soruları 11 26-12-2014 13:02
vekaleten kefalet mümkün müdür? barış Meslektaşların Soruları 5 07-06-2011 22:40
35'e göre tebliğ mümkün müdür ? denipre Meslektaşların Soruları 9 16-06-2009 12:45
Vasıyetnamenin Tenfızı mümkün müdür? ad-hoc Meslektaşların Soruları 1 22-01-2007 17:19
Tenfiz de cayma mümkün müdür? Brusk Meslektaşların Soruları 2 14-03-2006 17:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04839492 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.