Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Küçük Olarak Tanımlanan Çocuklar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-06-2007, 11:10   #1
Av.Elvan Akkaya

 
Karar Küçük Olarak Tanımlanan Çocuklar

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:2005/7-24
K:2005/56
T:24.05.2005
• KÜÇÜK OLARAK TANIMLANAN ÇOCUKLAR
• ÇOCUK MAHKEMELERİNDE YARGILANMA
• KÜÇÜKLERİN YARGILANMASI
• DURUŞMADA GİZLİLİK
• BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ


ÖZET : 2253 sayılı Yasa'nın 6. maddesinde 4963 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, 15-18 yaş grubu içinde bulunan çocukların da Çocuk Mahkemelerinde yargılanmasına olanak sağlanmış ise de, 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesindeki mevcut norm aynen korunmak suretiyle, yasada küçük olarak tanımlanan çocukların 15 yaşını doldurmayanlar olduğu ve sadece bu yaş grubunda olanlar için yargılamanın gizli yapılması ve 3005 sayılı Yasa hükümlerinin bunlar hakkında uygulanması öngörülmüştür. Yasal düzenlemede kaynağını bulan bu düşüncenin, onaylanarak iç hukuk mevzuatına dahil olan milletlerarası anlaşmalarla çelişen bir yönü de bulunmamaktadır.
(2253 s. Kanun m. 6, 25, 26, 41)
(2709 s. Kanun m. 90)
(Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi s. Kanun m. 1)
Sürücü belgesiz araç kullanmak suçundan sanığın 2918 sayılı Yasa'nın 36/3, TCY'nin 119, 55/3, 647 sayılı Yasa'nın 4. ve TCY'nin 72. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin ( Mut Sulh Ceza Mahkemesi'nce ) verilen 21.11.2003 gün 410-380 sayılı hüküm, O yer C. Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nce 22.12.2004 gün ve 21183-15919 sayı ile;
"07.08.2003 gün ve 25192 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4963 sayılı Yasa'nın 8. maddesiyle 2253 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen "15 yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davalara çocuk mahkemelerinde bakılır" hükmünde yer alan 15 ibaresi 18 şeklinde değiştirilerek 20.11.1989 tarihinde imzalanan ve 27.01.1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yasa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak iç hukuk kuralı haline gelen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin "bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır" yönündeki 1. maddesi hükmüne paralel düzenleme yapıldığı ve hüküm tarihinden sonra 22.05.2004 gün ve 25469 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5170 sayılı Yasa ile Anayasa'nın 90. maddesine eklenen cümlede "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır" hükmü getirilmiş olup 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesindeki "Bu kanundaki küçük deyimi suçun işlendiği tarihte henüz 15 yaşını bitirmemiş kimseleri kapsar" hükmünü geçersiz hale getirdiği cihetle, açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca 15-18 yaş grubuna dahil olan sanıkların da yargılanmasının 2253 sayılı Yasa hükümlerine tabi olduğu ve anılan Yasa'nın 26. maddesi gereğince küçükler tarafından işlenen suçların soruşturma ve kovuşturmasında 3005 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanamayacak olması ve bahsi geçen yasal düzenlemeler ışığında 2253 sayılı Yasa'nın 25. maddesi gereğince küçük sanığın duruşmasının da mutlaka gizli yapılmasının gerekmesi" isabetsizliğinden;
Daire Üyesi Dr. B. Karakaş'ın, "7.08.2003 gün ve 25192 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4963 sayılı Yasa'nın 8. maddesiyle 2253 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin 1. fıkrasında yapılan değişiklik ile "15 yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davalara çocuk mahkemelerinde bakılır" hükmünde yer alan "15 yaş sınırı, 18 yaş olarak" değiştirilmesi sonucunda 15-18 yaş grubu küçüklerin yargılamalarının da 7.08.2003 tarihinden itibaren çocuk mahkemelerinde görüleceği belirtilmiş, ancak küçükler hakkında yer alan diğer muhakeme kurallarında ve 41. maddede yer alan "küçük" tanımında değişiklik yapılmamıştır.
22.05.2004 gün ve 25469 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5170 sayılı Yasa'nın 7. fıkrası ile 2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrasına eklenen "ek cümle" gereğince "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Antlaşma hükümleri esas alınır" yeni düzenlemesinin getirilmesi üzerine, TBMM tarafından kabul edilen ve 27.01.1995 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1. maddesinde yer alan "çocuk tanımı" esasa alınarak; suça konu dosyada, suç tarihinde 15 yaşını dolduran sanığa, temel hak ve özgürlükler bağlamında, 2253 sayılı Yasa'nın 25. maddesine göre duruşmasının gizli yapılması gerekir yönündeki bozma kararına;
Anayasa'ya eklenen yukarıda belirtilen ek cümle hükmünün, suç tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunmasına, bu değişikliğin ise; bir usul kuralını etkilemesi ve usul kurallarının ise yayım tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi nedeni ile katılmamaktayım" yönündeki karşı oyu ile oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yargıtay C. Başsavcılığı 1.02.2005 gün ve 104454 sayı ile;
"22.05.2004 gün ve 25469 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5170 sayılı Yasa ile Anayasa'nın 90. maddesine eklenen cümlede "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır" hükmünün, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe girmesi sebebiyle, önceki Yasa'nın yürürlükte bulunduğu dönemde, o yasaya uygun şekilde yapılmış işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi, yenilenmesini de gerektirmeyecektir.
Somut olayda, suç tarihinde 15-18 yaş grubu içinde olan sanık hakkında yargılama, o tarihte yürürlükte bulunan usul ve Yasa'ya uygun olarak, 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre ve aleni olarak yapılmıştır. Yüksek YCGK'nun 30.09.2003 gün ve 226-229 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Yargılama Yasalarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke, "hemen uygulama" ilkesi olmakla, önceki yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde, o yasaya uygun biçimde yapılmış işlemlerin yenilenmesi gerekmeyecektir. Kaldı ki, sanığın yargılamasının sonradan "gizli" yapılması, önceden "açık" olarak yapılması durumunu ortadan kaldırmayacak olup bu durumun giderilmesi de olanaksızdır.
Yargılama yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Usul Yasası'na göre, 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre yargılamanın yapılmış olması durumu, sanığın savunma hakkını kısıtlar nitelikte de değildir. Şöyle ki; suç tutanağı düzenlendikten sonra, davanın mahkemeye intikali üzerine, sanığın yaşı sebebiyle CMUK'nın 138. maddesine uygun şekilde sanığa müdafii tayini yapılmış, müdafisi huzurunda savunması tespit edilip önödeme uyarısında bulunulmuş, yargılama birkaç oturum devam etmiş, sanık müdafii tarafından takip edilmiş ve hüküm de müdafii huzurunda açıklanmıştır.
Bu itibarla; sanık hakkındaki yargılamanın 3005 sayılı Yasa'ya göre yapılmasının, savunma hakkı yönünden bir kısıtlama yaratmadığı, kaldı ki, o tarihte yürürlükte bulunan usul kurallarına göre yapılmış olması sebebiyle de sonradan yapılan değişikliğin önceki işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı düşünülmektedir" görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak Özel Daire'nin bozma kararının kaldırılması isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nda okundu, konu müzakere edilip aşağıdaki karar verildi:
Suç tarihinde 15-18 yaş grubu içinde bulunan sanığın sürücü belgesiz araç kullanmaktan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda; Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlıklar;
1- 15-18 yaş grubu içinde bulunan sanıkların yargılamalarının gizli mi, yoksa açık mı yapılacağı,
2- Bu gruptaki sanıklar hakkında 3005 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması olanağı bulunup bulunmadığı,
noktalarında toplanmaktadır.
Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasındaki; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamaz" biçimindeki kuralın iç hukuka yansımaları, öğretide ve çeşitli yargısal kararlarda tartışılmış, uluslararası sözleşmelerin iç hukuka etkisinin ancak yapılacak yasal düzenlemelerle olanaklı olacağı yönünde görüşler ileri sürüldüğü gibi, başka hiçbir yasal düzenleme gerekmeksizin iç hukukun parçası olduğu yönünde de görüşler ileri sürülmüş, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 12.03.1996 gün ve 2/33 sayılı kararında ikinci görüş benimsenerek, usulüne göre yürürlüğe konulmuş sözleşmelerin yasa niteliği kazandığı ve doğrudan uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Yasa koyucu da, 7.05.2004 gün ve 5170/7 s. K. ile Anayasa'nın 90. maddesine eklediği, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" hükmü ile tartışmaları ikinci görüş doğrultusunda kesin olarak çözmüştür.
Bu kapsamda uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için, konuya ilişkin uluslararası antlaşmalar ile iç hukukta yürürlükte bulunan normların birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
A ) Ülkemizce ihtirazi kayıtla 14.09.1990 tarihinde imzalanan ve 9.12.1994 tarih ve 4058 sayılı Yasa ile onaylanması uygun bulunup 27.01.1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme"nin;
(1 ) 1. maddesinde; "Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır."
(2 ) 40. maddesinin;
a ) 2. paragraf b. bendi iii. alt bendinde;
"Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da mahkeme önünde adli ya da başkaca uygun yardımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve durumu göz önüne alınmak suretiyle kendisinin yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı sürece, ana-babası veya yasal vasisi de hazır bulundurularak yasaya uygun biçimde adil bir duruşma ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının sağlanması";
b ) 2. paragraf b. bendi vii. alt bendinde;
"Kovuşturmanın her aşamasında özel hayatının gizliliğine tam saygı gösterilmesine hakkı olmak";
3. paragrafında;
"Taraf Devletler, hakkında Ceza Yasası'nı ihlal ettiği iddiası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlal ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasını teşvik edecek ve özellikle şu konularda çaba göstereceklerdir."
( a ) bendinde;
"Ceza Yasası'nı ihlal konusunda asgari bir yaş sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının altındaki çocuğun ceza ehliyetinin olmadığının kabulü";
Hükümlerine yer verilmiş,
B ) Konuyla ilgili olarak 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasa'nın,
(1 ) "Çocuk Mahkemelerinin Görevi" başlıklı 6. maddesinde;
"Onsekiz yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davalara çocuk mahkemelerinde bakılır.
Çocuk mahkemeleri, bu Kanunda yazılı tedbirleri alır ve Kanun'la verilen diğer görevleri yapar."
(2 ) 25. maddesinin 1. fıkrasında;
"Küçüklerin duruşması mutlaka gizli olur. Hüküm dahi gizli tefhim olunur."
(3 ) "Uygulanmayacak usul", başlıklı 26. maddesinde;
"Küçükler tarafından işlenen suçların soruşturma ve kovuşturmasında 3005 sayılı Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Hakkındaki Kanun hükümleri uygulanmaz."
(4 ) 41. maddesinde ise;
"Bu kanundaki küçük deyimi suçu işlediği tarihte henüz 15 yaşını bitirmemiş kimseleri kapsar."
Hükümleri düzenleme altına alınmış,
C ) 1412 sayılı CYUY'nin 375. maddesinde ise; "Onbeş yaşını henüz bitirmemiş olan çocuklara ait duruşma mutlaka gizli olur.
Hüküm dahi gizli tefhim olunur" hükmü yer almıştır.
Bu yasal düzenlemeler ışığında "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme" hükümleri yorumlandığında; 15 yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davaların çocuk mahkemelerinde görüleceğine ilişkin 2253 sayılı Yasa'nın 6. maddesinde, 4963 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, maddede yer alan "15" ibaresi "onsekiz" olarak değiştirilerek, çocuk mahkemelerinde yargılanma yaşı 15'den 18'e çıkarılmış, bu şekilde, çocuk mahkemelerinin kurulmuş bulunduğu yerler ve yargı çevrelerinde, genel mahkemelerin görev alanına giren suçları işleyen 15-18 yaş grubundaki kişilerin de çocuk mahkemelerinde yargılanacakları esası getirilmek suretiyle, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 1. maddesine uyum sağlanmış, ancak 2253 sayılı Yasa'nın belirtilen maddesi dışında diğer maddelerinde herhangi bir değişiklik yapılmamakla bu gruptaki kişiler hakkında yalnızca görevli mahkemenin değiştirilmesi ile yetinilmiştir.
Sözleşme'nin 1. maddesi dışında doğrudan uygulanabilme olanağı bulunan ve 2253 sayılı Yasa hükümleri ile çelişen bir hüküm Sözleşme'de bulunmadığından, 1. madde ile 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesindeki küçük tanımının Sözleşme hükümleri ile çalıştığı, dolayısıyla küçük deyiminin 18 yaşından küçükleri kapsadığı yönünde bir yoruma gidilmesi olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, Sözleşme'nin 1. maddesinde çocuk tanımı yapıldıktan sonra, 37. maddesinde onsekiz yaşından küçükler hakkında yapılacak işlemler, uygulanacak yaptırımlar ve sahip oldukları hak ve yetkiler belirlenip devamındaki 38. maddesinde onbeş yaşından küçüklerle ilgili düzenlemelere yer verilmiş, 40. maddesinde ise cezai ehliyet açısından asgari bir yaş sınırı kabul edileceği hususu belirtilmiştir. Tüm bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesinin sözleşme hükümleri ile çelişmediği açıkça anlaşılmaktadır. 2253 sayılı Yasa'nın çeşitli maddelerinde 4963 ve 5036 sayılı Yasalarla değişiklik yapan Yasa koyucunun 41. maddede değişiklik yapmaması da bunu doğrulamakta ve açık iradesinin bu yönde olduğunu göstermektedir.
Diğer yönden, 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesindeki tanım uyarınca onbeş yaşından küçükleri kapsayan 25. maddesindeki düzenlemeler, yine aynı şekilde 1412 sayılı CYUY'nin 375. maddesinin 15 yaşından küçükleri kapsayan hükümleri ile Sözleşme hükümleri arasında herhangi bir çatışma bulunmadığından, mevcut uygulamanın, "anılan sözleşmeler ve yasa hükümleriyle çelişki halinde onaylı sözleşmelere üstünlük tanınması" gereğine işaret eden Anayasa hükmü ile çelişen herhangi bir yönü de bulunmamaktadır.
Sözleşme'nin 40. maddesinde her ne kadar, "kovuşturmanın her aşamasında özel hayatının gizliliğine tam hakkı olmak" yönündeki kurala yer verilmiş ise de, bu hüküm Anayasa'nın 20. maddesinde sınırları çizilen özel hayat ile ilgisi olup suç soruşturması ve kovuşturmasıyla alakası bulunmadığından, anılan kuralın 15-18 yaş grubundaki çocukların da gizli olarak yargılanmasını emrettiği şeklinde yorumlanması olanağı da yoktur.
2253 sayılı Yasa'nın 26. maddesindeki küçükler tarafından işlenen suçların soruşturma ve kovuşturmasında 3005 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanamayacağına ilişkin düzenlemenin 15-18 yaş grubu içindekileri de kapsayıp kapsamayacağına gelince;
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde Sözleşme'nin 1. maddesi ile 18 yaşından küçükler çocuk olarak tanımlanmış ise de, Sözleşme'nin diğer hükümlerinde farklı yaş grupları için farklı bir sorumluluk rejimi ile farklı yaptırım ve usulleri belirlenmiştir. Nitekim bu doğrultuda 2253 sayılı Yasa da başlangıçta cezai sorumluluk yaşı 11 olarak belirlendiği halde, 5252 sayılı Yasa ve 5237 sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda cezai sorumluluk yaşı 12'ye yükseltilmiş, 12-15 yaş grubu ile 15-18 yaş grubu içinde olanlara uygulanacak hükümler ile sorumluluk rejimleri farklı şekillerde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde sözleşme hükümleri ile çatışan bir hüküm bulunmamaktadır. 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesindeki küçük tanımının 15 yaşından küçükleri kapsaması nedeniyle, 26. maddedeki yasak 15-18 yaş grubu içindeki çocukları kapsamamakta, dolayısıyla 15-18 yaş grubu içindeki çocukların 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre yargılanmalarında sözleşme hükümlerine aykırılık bulunmamaktadır. Diğer yönden somut olayda, 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılması gereken yargılamada, bu kurala tam olarak uyulmadığı, kovuşturmanın başlatıldığı ilk oturum dışında tüm usuli işlemlerin genel yargılama yöntemince yürütüldüğü ve sanığa savunması için tüm olanakların tanınması suretiyle hüküm tesis edildiği görülmektedir.
Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasındaki düzenleme; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uyuşmazlıkların antlaşma hükümleri esas alınarak çözümlenmesi gerektiğini hükme bağlamaktadır. Anılan anayasal düzenleme ancak ve sadece aynı konuda farklı hükümlerin varlığı halini ve bu halde milletlerarası antlaşma hükümlerinin üstün tutulacağını öngördüğünden farklı konulara ilişkin düzenlemelere ait hükümlerin çeliştiğine işaret etmek ve sözleşmede yer almayan bir düzenlemeyi genişletilmiş bir yorumla varsayıp yasa hükümlerini geçersiz saymaya yeltenmek isabetli olmayacaktır. Bu nedenledir ki; 2253 sayılı Yasa'nın 6.maddesini değiştiren ve 15 yaş sınırını 18 yaşa yükselten düzenlemeye dayanılarak anılan Yasa'nın 41. maddesindeki "küçük deyiminin 15 yaşını bitirmemiş kişileri" ifade ettiğine ilişkin geçerli ve bilinçli hükmü dışlamak yasa koyucunun iradesini reddederek ve onun yerine geçerek örtülü olarak yasa koymak anlamındadır ki böyle bir yorumu benimsemek olanaksızdır.
Yasa koyucunun açık iradesini duraksamaya mahal bırakmayacak nitelikte saptamak ve 2253 sayılı Yasa'nın 6. maddesinde yapılan değişiklikle 15 yaşını doldurmamış çocuklar safına 15-18 yaş arasındaki çocukların da dahil edilmesiyle çocuk mahkemelerinde kimlerin yargılanacağını belirlediğini, ancak 41. maddede mevcut normu aynen korumak suretiyle yasada "küçük" olarak tanımlanan çocukların 15 yaşını doldurmayanlar olduğunu ve sadece bu yaş grubunda olanlar için yargılamanın gizli yapılmasını ve 3005 sayılı Yasa'nın bunlar hakkında uygulanmasını öngördüğünü kabullenmek gerekmektedir. Yasal düzenlemede kaynağını bulan bu düşüncenin, onaylanarak iç hukuk mevzuatına dahil olan milletlerarası antlaşmalarla çeliştiğinden söz etmek de olanaksızdır.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyesi M. Tatar;
Uluslararası Sözleşmelerin iç hukuka etkisini ancak yapılacak yasal düzenlemelerle olanaklı gören düalist ( ikici ) görüşün aksine; Türk Anayasa Hukuku Sisteminin monist ( tekçi ) görüşü benimseyerek, uluslararası sözleşmeleri, başka hiçbir yasal düzenlemeye gerek görmeden iç hukukun parçası saydığı ve bunu Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasındaki; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamaz" biçimindeki kural ile vurguladığı, öğreti tarafından da kabul edilmiş bilimsel bir gerçektir.
Anayasa'nın 90. maddesinde yer alan bu düzenlemedeki, "Anayasa Mahkemesine başvurulamazlık" ve "yasa ve hatta Anayasa ile değiştirilemezlik" özellikleri gözetildiğinde, uluslararası sözleşmelerin normlar hiyerarşisinde yasaların da üzerinde olduğu ve yasaları doğrudan etkileyeceğini de kabul etmek yanlış olmayacaktır. Nitekim bu düşüncemiz, Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasına, 7.05.2004 gün ve 5170 sayılı Yasa'nın 7. maddesiyle eklenen, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" şeklindeki kuralla doğrulanmış bulunmaktadır.
Bu düşüncelerle somut anlaşmazlığa baktığımızda; 27.01.1995 gününde yürürlüğe giren yasa ile iç hukukun parçası olan ve üstün norm olması nedeniyle kendisine aykırı iç hukuk kurullarını, bu arada, 2253 sayılı Yasa'nın 41. maddesindeki küçük tanımını da değiştirerek 18 yaşın altındakileri küçük ( ya da gerek 2253 sayılı Yasa'da gerekse Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde hiçbir ayırım yapılmadığı için çocuk ) sayan uluslararası sözleşmenin 1995 yılında, derhal uygulanması gereken üstün iç hukuk kuralı olarak etkisini gösterdiğini ve bu küçük tanımı değişikliğine bağlı olarak, yaş belirtmeden, "küçüğe" atıfla kurallar getiren 2253 sayılı Yasa'nın 25. ve 26. maddesinde de değişikliğe yol açtığını kabulle, yerel mahkemenin kararını bozan Dairemiz çoğunluk görüşünün doğru olduğu kanısındayız.
Anlatılan bu Anayasal Sistem karşısında, uluslararası sözleşmelerin etkisini, iç hukukta yapılacak yasal değişikliklere bağlayan ve yasa değişmedikçe iç hukukun uygulanmasına devam edilmesi gerektiğini savunan görüşlere itibar edilemeyeceğinden ve bir an için uluslararası sözleşmelerin üst norm değil de kanuna eş değer kabul edilse bile, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1995 yılında yasa ile kabul edilmesi ve 1979 tarihli 2253 sayılı Yasa'yı sonraki yasa olarak değiştirdiğinin de kabulünde zorunluluk bulunmakla sonuç değişmeyeceğinden meseleyi yalnızca usul yasasındaki Anayasa ile yapılan değişiklikten ibaret basit bir yürürlük sorunu olarak ele alan itirazın yerinde olmadığını düşünmekteyiz.
3005 sayılı Yasa'ya göre yapılan yargılamaların savunma hakkını kısıtlayacağı açık olduğundan ve gizli yargılamanın küçük sanığın gelişimini etkilemesi açısından bir gereklilik olduğu da gözetilerek, sözü edilen sakıncaların giderilmesi bakımından oluşturduğumuz karara yönelen itirazın reddi düşüncesiyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.
Görüşüyle,
Bir kısım Kurul üyesi, Özel Daire ilamında belirtilen gerekçelerle,
Kurul üyesi A.R. Çınar ise, konunun Anayasa'nın 90. maddesi ile ilgisi bulunmadığı, çocuk mahkemelerinde yargılanan herkes için 2253 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yargılama yapılacağı değişik gerekçesiyle,
itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜ ile, Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin 22.12.2004 gün ve 21183-15919 sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,
2- Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı'na tevdiine, 24.05.2005 günü oyçokluğu ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
16 yaşından küçük....! iözkurt Meslektaşların Soruları 5 02-05-2007 15:30
Dünya küçük mü? yağmurdamlası Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 0 19-09-2006 12:26
küçük bir öykü Merhaba Site Lokali 7 12-04-2006 09:48
Demirbank'ta Küçük Yatırımcı Ne Yapmalı gunergok Meslektaşların Soruları 0 10-11-2004 14:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04506993 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.