25-03-2003, 11:01 | #181 |
|
Merhaba,
Bugün elimde bir çay bardağı, düşünmek üzerine düşünüyorum. Ne kadar yoğun ve otomatik yaşadığımız aklıma geldi.. Düşünmek için bile zaman ayırabilmenin zorluklarını yaşıyoruz... Düşünmek gibi bir erdemi ihmal etmeden yaşamak dileklerimi tüm dostlarıma iletirim. Saygılarımla.... |
28-03-2003, 22:49 | #182 |
|
:))
Diyarbakıra senfoni orkestrası gelmiş, halka konser veriyor gazeticeler orada, guneydoğu bu tür konserle ilk defa karşılaşıyor
konser bittikten sonra bir gazeteci yaşlıca bir amcayı çeviriyor - Amcacım konseri nasıl buldunuz ? - Ogul, Diyarbakhır Diyarbakhır olali bele ezeyet görmemişter. |
29-03-2003, 01:42 | #183 |
|
temel insanları üçe ayırmış sayı saymayı bilenlerle bilmeyenler diye...
|
29-03-2003, 08:34 | #184 |
|
Günaydınnnn)
Savaşsız barış dolu günler umarım uzakta değildir. Barış dolu günleri yaşadığımızı tabiiki centilmen spor karşılaşmalarından anlıyoruz ,hele ki eğer birdee "fenerbahçeli "isenizzz: Sevgili fenerbahçeliler; benim bir suçum yok, yemin ediyorum hiç GALATASARAY fıkrası yok İyi tatiller (ben çalışıyorum ama olsun..) ---------------------------------------- Venedik'te gondolculuk yaparak geçimini saglamaya çalisan Alberto, bir gün "O solo mio, o solo mio" diye keyifle sarkı söyleyip, kürek çekerken yanina iki tane bilim adamı gelir. Adamlardan biri, "Bay Alberto, sizin yalnız yasayan ve geçim sıkıntısı çeken birisi oldugunuzu tespit ettik. Eger kabul ederseniz bilimsel bir deney için on bin dolar karşılığında beyninizin yarisini almak istiyoruz" der. Teklifi biraz düsünen Alberto paranın cazibesine dayanamayıp kabul eder. Ertesi gün ameliyatla beynin yarısı alınır. Iyilestikten sonra isine baslayan Alberto'yu bilim adamları izlemeye baslarlar. Adamin hareketlerinde hiçbir degisiklik yoktur. Fakat kürek çekerken söyledigi "O solo mio" sarkisini "O solo, O solo" diye söylemektedir. Aradan birkaç hafta geçtik ten sonra, adamlar Alberto'nun yanina yeni bir teklif ile gelirler. "Beyninin kalan kisminin yarısını da alalim, sana yirmi bin dolar verelim." Beynin yarısınınn aıinmasindan bir zarar görmedigini düsünen Alberto bunu da kabul eder. Kalan beynin yarısı da alınır ve Alberto ise baslar. Yine hareketlerinde hiçbir degisiklik yoktur. Sadece söyledigi sarki "O so, O so" diye biraz daha kisaltmistir. Bir zaman sonra ayni bilim adamlari beynin hepsini almak karsiliginda elli bin dolar teklif ederler. Alberto bunu da kabul eder.Beynin hepsi alinir ve Alberto ise baslar. Söyledigi sarkı Venedik sokaklarinda yankilanir; "Fenerbahçem sen cok yasa ..canım feda olsun sana.." |
30-03-2003, 17:39 | #185 |
|
Sonunda bahar geldi. Savaşa, geçim zorluklarına rağmen insanların yüzlerinin biraz güldüğünü görmek, yaşama sevincini hissetmek çok güzel. Tabii birde,bu sitedeki dostların fıkralarını okumak, bu duygularla daha hoş oluyor. Bahar coşkumuzun kaybolmaması dileklerimle..
|
31-03-2003, 10:56 | #186 |
|
İyi haftalar;
Eski bir dosttan benim için yeni bir şiir var bugün. Kalabalıklardaki hüznümüzü anımsatıyor yine.. "hangi tarafa geçsek karşıda kaldık.." ------------------------------------------------- "kentin baskısı kaldı bize ve ışıkları trafiğin ya da kazası oysa biz hep bir düş kazasında yitirdik arkadaşlarımızı karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklardık o insan kalabalığındaki son gülümsemesiydi annemizin sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık! " Zafer Ekin Karabay |
31-03-2003, 11:02 | #187 |
|
Merhaba Sevgili Site Sakinleri,
Bir haftaya daha başladık işte... Haftanızın mutlu ve gülümseyen izler bırakmasını diliyorum. Bu forum artık bu hafta kendimiz için ne yaptık ? boyutuna doğru adım atmaya başladı... Geçtiğimiz hafta -bir fenerbahçe taraftarı olarak- kendim için barış ve keyif dilekleri diliyordum. Ama sanırım yeterli olmamış... Aslında diğer taraftarlar da haklı... Koskoca dünya devlerinin çatışmak için biribirleri ile yarıştıkları bu tarihi günlerde, bulaşıcı olan savaş çığlıklarının atılmaması anormal olurdu... Sevgili ege! Galatasaray fıkraları var.... Bir ara yazacağım..... Herkese mutlu ve tatlı takılmalarla dolu, günlük koşuşturmaların yorgunluğundan uzak, dinamik günler diliyorum.. Saygılarımla..... |
01-04-2003, 09:03 | #188 |
|
)
----------------------- Yönetimi ele geçiren Baskan Bush buyurmus: -Üzerinde resmim olan pul bastirdim, bundan böyle baskanligin bütün mektuplarinda bu pullar kullanilacak. Bir süre sonra görülmüs ki,pullar zarfa bir türlü yapismiyor. Baskan Bush küplere binmis ve yetkiliyi çagirip sormus; - Üstünde resmim olan pullar yapismiyor, arkalarina zamk sürmediniz mi? - Sürdük efendim, demis yetkili ve eklemis; - Yapismamasinin nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi....." |
01-04-2003, 10:37 | #189 |
|
Gülümsemeye devam edebiliriz o halde;
Bir fıkra daha ! ----------------------- Cennette Her Şey Kolay Değil Evlenme hazırlığı içinde olan bir çift trafik kazasında ölüp cennete giderler. Damat adayı durumu görevli meleğe anlatarak evlenip evlenemeyeceklerini sordu. "Bir bakayım" dedi görevli melek. Aradan 3 ay geçtikten sonra görevli melek mağdur çifte sevinçli haberi vermek için "Herşey ayarlandı. Sizi evlendirebiliriz" dedi. "Şey... Biz düşündükte,acaba evliliğimiz yürümezse bizi boşayabilir misiniz ?" dedi damat adayı. Görevli melek gök gürültüsü sesiyle son derece kızgın bir şekilde; "Siz manyak mısınız ??? Cennette bir imam bulabilmek için 3 ayımı verdim. Avukat bulmak ne kadar sürer tahmin edebiliyor musunuz ?"..." |
05-04-2003, 23:49 | #190 |
|
bugün kendim ve dünyada uykusuzluk çeken tüm insanlar için saat 5küsüre kadar uyudum
|
06-04-2003, 20:56 | #191 |
|
deren
tembelliğine bi bahane buldun yani;Aferin sana |
06-04-2003, 22:24 | #192 |
|
Kimse söylemiyor sitede böyle bir forum var diye,neyse gün içinde kendime zaman ayırmanın meşru bir temeli oldu sayenizde
Bugün pazar, ama yarın, kendim için neler yapacağımı şimdiden söyleyebilirim: 1-Yarın duruşmam olmadığı için mesaiye 10 da başlayacağım ve çaldığım bu 1.5 saat içerisinde haftaiçi geniş zamana yayılmış kahvaltı vs.ile meşgul olarak sadece bunun için iyi ki avukat olmuşum diyeceğim 2-Yeni yeni öğrenmeye başladığımın, ısrarlı ve lüzumsuz sorularıyla mutad olarak arayan 1-2 müvekkilin telefonlarına yine yok dedirteceğim-inanılmaz mutlu oluyorum-, 3-Öğleye doğru ne yaparsam yapayım kendimi işlerin içinde bulmuş olacağımdan, bu saatlerden sonra birer saatlik aralarla saate bakarak 18.00e az kalmış, 18.00 e az kalmış terapisine başlayacağım 4-18.00 den sonra, yarın sabaha daha çok var diyerek mutlu olacağım Bu arada, ilk ve son sayfaları okuyabildim sadece, nedir bu GS, FB fanatikliği, bu sitede hiç mi karakartallı yok? |
07-04-2003, 00:46 | #193 |
|
sevgili ege
iyi avukat herşeye bi kılıf hazırlayabilen avukat deilmidir.gerçi stajer avukatların ilerde herşeye kılıf hazırlayabilmeleri için tembelliklerine kılıf hazırlamamaları gerekir ama ara ara genç takımda oynayan oyuncularında tecrübe kazanıp iyi futbolcu olmaları için a takımında bi iki oyun oynamaları gerekir diyerek hem tembelliğime yeni bir bahane yaratayım hem gece gece bu gün kendim için bişey yapmış olayım hem yatmadan önce bu bahaneyi yaratmakla kendim için iyi bişey yapıp yapmadığımı tekrar sorgulayayım hemde bi parodox yaratmış olayım.bakalım sonumuz ne olacak... hay allah biri beni durdursun ne saçma msjdı o öyle |
11-04-2003, 18:16 | #194 |
|
Taze ve yorgun stajyer
Daha çok başındayım .Şubatta başladım stajıma ama kendimi çok uzun süredir çalşıyormuşcasına yorgun hissediyorum.Zor ve stresli oldu okulun bitmesi.Ondan herhalda ama öğrendim hayatın yarın endişeisyle yaşanmayacağını.Tabi sizlerin önceki yazılarınızda belirtiğiniz bazı hususları da.O yüzden mi kendimi fazla yaşlı hissediyorum? (bunu, cevaplamanız gerekmiyor?)
Dediğiniz gibi bahar geldi artık paltomla birlikte kaldırmalıyım karamsarlığı da dolaba.Ben farkındayım kuşun börtü böceğin, balkonda çay yudumlarken top oynayan çoçukları seyretmenin zevkini, ama hiç gelmedi aklıma bunların kadın gözüyle görüldüğü(Allhım yoksa ben ) Güneye kaçmalı, en güneye, Güneş ne kadar ısıtırsa içinizi o kadar güneye, Ne kadar parlarsa ay deniz üstünde, Ne kadar parlarsa hayalleriniz, o kadar güneye, Sıkıldım kuzeyden en kuzeymiş gibi, Güneye kaçmalı, en güneye Neyse, thank god it's friday. İsabet etmişim bu siteye üye olmakla Kalın sağlıcakla Not: Başlıktaki taze, fırından yeni çıkmış, dumanı üstünde anlamındadır. |
14-04-2003, 18:33 | #195 |
|
Paulus))
Hoş gelmişsin ve hiç de boş gelmemişsin) Kadın gözüyle,kuşa ,börtü böceğe bakmanın en fazla şöyle bir sakıncası olabilir,ağlamaya başlarsınn yola yorgun çıkmak pek iyi değildir.gideceğin yön güneyde olsa..Yollarda önüne çıkacak engebeleri aşman gerekebileceği gibi yürüyemeyenlere de yardımcı olman beklenir,eh ne de olsa tekamül etmiş bir nesilden gelmektesin.. bence biraz tembelliği bırakıp "ben geldim hayat" demen lazım) çiçeği burnunda,dumanı üstünde sevgili meslekdaşım. |
14-04-2003, 18:38 | #196 |
|
Bugünlerde kendim için çay içmeye bile zamanım yokmuş meğer yeni farkettim.
Ama gülümseten çook felsefi olaylarla da karşı karşıyayız) yorum sizin sevgiler ----------------------------------------------------------------------------- sahne : bir tavuk, bir yol, tavuk karşıdan karşıya geçmektedir... soru : tavuk neden karşıdan karşıya geçiyor ? RENÉ DESCARTES :Karşıya geçmek için. PLATON : Kendisi için. çünkü diğer yanda gerçek var. ARISTOTE : Tavuğun doğasında vardır. KARL MARX : Tarihsel olarak kaçınılmaz olduğundan. CAPITAINE JAMES T. KIRK :kimsenin gitmediği, görmediği yerleri keşfetmek için. HIPPOCRATE : pankreasındaki bir fazla salgı yüzünden. MARTIN LUTHER KING JR. : tavukların yoldan serbestçe geçebilmelerine dair bir vizyonum var. MOISE : Ve tanrı tavuga karşıya geç dedi, tavuk da geçti. RICHARD NIXON : Tavuk karşıya geçmiyor, tekrarlıyorum tavuk asla karşıya geçmiyor. NICOLAS MACHIAVEL : Burada önemli olan tavuğun geçişidir, nedenleriini irdelemeye gerek yoktur. SIGMUND FREUD : Tavugun karşıya geçişindeki nedeni araştırmanızın kökeninde bastırılmış cinsel duygularınız yatıyor. BILL GATES : Pek yakında Tavuk 2003 adlı işletim sistemini lanse edeceğiz, çok büyük yeniliklere hazırlanın. BOUDDHA :Bu soruyu soran, benliğinizdeki tavuk yanınızdır. GALILEE : Geçmiyor deseniz de tavuk karşıya geçiyor.. ERIC CANTONA :Tavuk özgürdür, istediği yoldan karşıya geçebilir. CHARLES DE GAULLE :Tavuk yolu geçiyor olabilir, ama henüz otoyolu geçmiş değil ! KILISE YETKILISI :cevap sizde, ama bilmiyorsunuz, öğrenmek isterseniz 1500 dolar bağış yapın size anlatalım. BILL CLINTON : Anayasa üzerine yemin ederim ki tavukla aramda hiçbirşey geçmemiştir. EINSTEIN : Tavuk mu karşıya geçiyor, yol mu tavuğun altında kayıyor, tamamen izafidir. BELEDIYE BASIN DANISMANI : Tavuk henüz karşıya geçmemiştir, belediyemiz bu konuda tüm gücüyle çalışmaktadır. FOREST GUMP : koş tavukcuk koş !!! STALINE : Tavuk da olaya şahit olanlar da idam edilmeli, bu konu da böylece netleştirilmiş olur. GEORGE W. BUSH : Tavugun yolu geçmesi, birleşmiş milletlerin bu konudaki ihmali ve duyarsızlığı yüzünden demokrasiye ve insan haklarına karşı bir eylemdir.. Bu da uzun süredir düşündüğümüz gibi, bu yolu bombalamamız ve barışı sağlamamızın gereğine işarettir. bu nedenle ordumuz o bölgedeki tüm tavuk çiftliklerini bombalama kararı almıştır, demokrasi ve özgürlük adına bunu yapmak şarttır., daha sonra tüm bölge ve çitflikler batı medeniyetinin normlarına uygun olarak tekrar inşa edilecek, finansmanı da daha sonra 30 yıl boyunca tüm üretimi kontrol edecek olan barış gücümüz sağlayacaktır.. Bu yeni özgürlük ülkesinde karşıya geçmek isteyen tüm tavuklara ders olsun, tanrı amerika birleşik devletlerini korusun ---------------------------------------------- teşekkürler "soysal" |
14-04-2003, 23:30 | #197 |
|
slm
sitenin en keyifli forumunu gözden kaçırmışım. Bu gün yaptığm şey bunu farketmek oldu. Galiba kendim için iyi bişi yaptım:-)) |
14-04-2003, 23:33 | #198 |
|
aşçı : tavuk karşıya geçtikten sonra birgüzel yakalanır ve yolunur sonra 120 derece fırında 45 dkka pişirilir
|
24-04-2003, 15:20 | #199 |
|
Değerli dostlar;
Bugün kendim için oldukça inanılmaz bir iş yaptım. Uzun zamandır işlerin yoğunluğu ve bir türlü gelemeyen yazın da etkisiyle bir hayli huzursuz ve mutsuz hissediyordum kendimi. Sıradanlaşıyordum sanki ! Bu sabah birşeyler yapmam gerek diye kalktım yatağımdan, yol boyunca ne yapabilirim diye düşünürken bir ışık yandı kafamda. Biraz geçte olsa bir çoçukluk hayalimin peşine düşmeye karar verdim. ( Zaten hiç çıkmamıştı aklımdan ) Gittim ve konservatuara kaydımı yaptırdım, artık bir "kanun" öğrencisiyim. Kanun çalmayı bu yaştan sonra ne denli öğrenirim bilemiyorum ama hocam ümitli ben de azimli ve mutluyum. Ohh be içim rahatladı. Herkese tavsiye ederim özellikle hukukçu arkadaşlara kanun çok yakışır. Saygılarımla Şenay |
24-04-2003, 22:37 | #200 |
|
şükür kavuşturana)
hoş bulduk nihayet Geçmiş olsun sevgili Admin. |
24-04-2003, 22:48 | #201 | |||||||||||||||||||
|
Teşekkürler.. Site ulaşılmaz olunca sitenin müdavimleri sigarayı bırakmış gibi oldu değil mi? Açıkçası benim için de stresliydi, ben de sigaraya başlamış gibi oldum son bir haftada.. |
24-04-2003, 22:59 | #202 |
|
ben sabahları baktım,çalışmadığını gördükçe ofis işlerimi bitirmeye çalıştım, buraya daha rahat zaman kalsın diye..
Sevgili Şenay Kanunları dikkatli çalmak gerek ki ; çıkan ses "huzur" versin kutlarım..ne güzel bir uğraş |
25-04-2003, 10:08 | #203 |
|
Günaydın Sevgili dostlara
Güzel olan her şey çok kolay alışkanlıklar kazandırıyor hepimize. Birbirimizi fiili olarak görmesek de uzak kaldığımızda anlıyoruz aslında ne kadar alışmışız.. Bir selam deyip çıkmak, yada başımızı içeri uzatıp ne var ne yok bakıp ses çıkarmadan gitmek bile oldukça keyifli imiş Çoğu zaman , "kanıksadığımız" için birlikte olduğumuz insanların, dostların, hergün aynı yerde gördüğümüz sokaktaki gevrekçinin bile bizim için ne kadar önemli olduğunu çoğu zaman "kaybettikten sonra" anlarız. Ayrı kaldığımızda "hasrete" düşeriz.Ayrı kaldığımızda "gurbete" düşeriz. İzmir'li olmak başlığında bir yazı geldi bana da. Bir şehre olan özlem ile kırgınlığı hatta öfkeyi çok güzel dile getirmiş yazan.Ben de sizlerle paylaşmak istedim. İzmir'li olmak güzel Sevgiler. ------------------------------------------------------------------------------ Gevrek - Boyoz - Kumru İnsan uzun aralıklarla bile olsa çocukluk şehirlerine gitmeli mutlaka. Şehri görüp her şeyin nasıl hunharca değiştirildiğine üzülmek için değil, şehir ne kadar değişirse değişsin oralarda hala aynı canlılıkta duran kendini, eski kendini görmek için. Orada duran kendinden ne kadar yol aldığını, ne kadar uzaklaştığını görmek için. Doğru yönde ilerleyip ilerlemediğine bakmak için hatta. Şehirler kaydederler çünkü. İzmir kayıtları İlk sigarayı Alsancak - Karşıyaka vapurunda içmişsen artık ne zaman sigara içsen rüzgar esecek sanırsın. İzmir'de büyümüşsen yolların er ya da geç denize çıkacağını... Sanırsın. Herkesin öyle ya da böyle lafın bir yerinde şaka yapacağını, gülüşeceğinizi, kızların hep şen şakrak olacağını... Sanırsın. Efelenen kadınları bildiğin için kadın olarak, ondan sonra hep efelenebileceğini sanırsın. Paçan ilk kez aşağıya alındığında, omuz atacağım bu hayata derken fena halde omuz yediğinde koşup Alsancak - Karşıyaka vapuruna o ilk sigarayı yeniden içmek, İzmir'e "ama sen bana böyle dememiştin" demek ister canın. Dolmuşlarda, otobüslerde yanında oturanla konuşmaya başlayacağını, en mahrem dertlerini anlatıvereceğini, onun da sana hakikaten dinleyip işleri kolaylaştırıcı bir şeyler söylemeye gayret edeceğini... Sanırsın. Asfalya Salataların hep ışıl ışıl zeytinyağlı olacağını, çekirdeğe herkesin çiğdem diyeceğini, sinirlenenlerin "asfalyalarının atacağını", balık yerken terenin unutulmayacağını, her şehirde sabahları boyoz bulabileceğini, gevrek deyince simit demek istediğini herkesin anlayacağını, gevreğin yanında da mutlaka tulum peyniri olacağını... Sanırsın. Kumru dediğinde simit ekmeğine yapılmış domatesli - biberli - peynirli küçük sandviçleri kastettiğinin anlaşılacağını filan... Sanırsın. Her şehirde çocukken gidilen ve çok hayret edilen fuarların olduğunu, "pavyon" denince ülkelerin standlarının bulunduğu neşeli hangarların kastedildiğini, sosisli sandviçin ve şıranın fuarla ilgili bir mesele olduğunu, lunapark denen şeyin fuarın mütemmim cüzü olduğunu, fuar denen yerde yürüyünce çocukların çok yorulduğunu ve yorulmuş çocukların hep kucakta taşınacağını... Sanırsın. Karın dağlarda olan bir şey olduğunu, herkesin ahtapot yediğini, herkesin biraz Rumca bildiğini, dünyadaki bütün kadınların yaz olunca mini etek giydiğini, rakı içilince oynandığını, rakı içilmese de oynandığını, her fırsatta oynandığını.... Sanırsın. Şöyle söyleyeyim: Hiçbiri olmaz halbuki. Ece Temelkuran |
27-04-2003, 16:52 | #204 |
|
bunlar başka yerlerde yoksa o insanlar nasıl yaşıyor merak ettim
|
27-04-2003, 17:17 | #205 |
|
bunlar bizde yok))
uzun olmayan bir süreden beri siteye üye olmama rağmen yokluğundaki boşlukta düşündüğümden fazla önemli olduğunu hissettim THS'nin.
Umarım bir daha bu denli ayrı kalmayız. Geçmiş olsun hepimize.)) Sevgili deren; evet onların hiç biri Bingöl'de yok. Ve gerçekten yaşamak da zor. ne birşey veriyor ne de bir şey istiyor hayat burda bizlerden. Ama birileride buralarda yaşamak zorunda. Hoşça ve sevgiyle kalın |
30-04-2003, 15:06 | #206 |
|
Yanılıyorsunuz Sevgili Deren,
Bu anlatılanların olmadığı yerlerde bir başka yaşam şekli var... Biraz da bu yaşam şeklini görmeye çalışalım.... İzmir'in yüzünüze ılık ve nemli çarpan, içinizi titreten rüzgarına karşılık, doğu ve güneydoğunun kışın titreten, yaz sıcağında kavuran; sanki bir fırının kapağını açmışcasına yüzünüze vuran yakıcı rüzgarını anımsıyorum.... Deniz görmek yerine gözünüzün görebildiği uçsuz sarı toprakları hatırlıyorum. Suya susamış ve çatlamış topraklar ! Arada yeşilin barındığını gözlediğimde nasıl sevindiğimi, nasıl mutlu olduğumu anımsıyorum. ..Denizi görmek gibi birşeydi sarı çayırları izlemek... Belki uluorta gülüşen kızlar yoktu yollarda ama gözgöze geldiğinizde gözlerinin içi gülen kızlar vardı... Yüzleri sıcaktan ve tozdan korunmak için gözlerine kadar bembeyaz örtülerle kapatılmış ama dünyaya baktıkları pencerelerini yüreklerinde açmış kızlar ve kadınlar vardı... Belki gevrek simitler yoktu buraların sokaklarında ama her köşe başında dumanları yol yol gökyüzüne tırmanan el arabaları vardı.. Üzerlerinde kebap yapılırdı ve etraflarında her zaman bir kalabalık bulunurdu... Yanında turp ve taze nane ikram edilir, biraz da yayık ayranı ile emrinize ve tadımınıza sunulurdu bu kebaplar... Oralarda çocuklar yorulmaz, üşümezdi ki... Çok küçük bebekler ise kucaklarda değil annelerinin sırtlarında bir örtü ile anneye bağlanırdı.. Tıpkı göbek bağı gibi... Uzaklardan gelen bir yanık sesi her zaman duymak mümkündü.... Bir gazel bir keyif kimi zaman da bir ağıt.... İşte böyle ! Böyle hatırlıyorum... İzmir'deki hayatı da öteki hayatları da... Oralarda olmayanlara karşılık olanlar da güzel.... Biliyor musunuz aslında güzel kılan insanların yüreklerinin güzel oluşu... İzmiri de yaşamak güzel, öteki hayatları da.... Yeter ki güzel yürekli insanlarla yaşayın! Ben doğu ve güneydoğunun güzel yürekli insanlarını hiç unutmadım.... Keşke mümkün olsa da oralara yolunuz düşse ! Oralarda yaşayanları gözlerinizle görme şansınız olsa ! Hoş ve mutlu kalın.... Saygılarımla... |
01-05-2003, 13:41 | #207 |
|
Merhaba;
Sabah haberleri duymaya başladığımızda günün hiç bir keyfi kalmadı Bingöl'deki depremde "yıkılan" bir "yatılı ilköretim okulu".. Altında evlatlarımız. Hangi devlet..Hangi yaşam..hangi sevgi.. Biz "hangi dersi" aldık... Hukukçu kimliğimizle "ÖNCE BİZ SORUMLUYUZ..." üzgünüm. |
01-05-2003, 13:53 | #208 |
|
tam gününde yöneltildi bu soru aslında çünkü günümün büyük çoğunluğunu kendime ayırmıştım uzun zamandır yapmıyordum çünkü.bütün gün nette sörf yapıp araştırma ödevimle ilgili bilgi topladım sevdiğim şarkıları indirdim netten...
hafta sonu için plan yaptım..gibi...aslında daha neler sığdırılabilirdi bir güne ama alışık olmadığım için biraz heba oldu günüm.. |
01-05-2003, 18:14 | #209 |
|
Bingöl'deki kardeşlerimizin hepsi için üzüldüm , ancak öğrenci yurdunun yıkıldığını duymam hepsinden daha çok üzdü beni.Kayıp sayısının artmasından korktuğum için haberlere dahi bakmak gelmedi içimden.
Sayın Ege, çok azımız bu tür bir olaydan kısmen de olsa kendisini sorumlu tutacaktır.Bu bir seçim meselesidir.Ne yazık ki haklısınız.Sorumluluğun az olması bile bu yükü taşıdığını hissedenlerin içini rahatlatmaz. Üzgünüz. |
01-05-2003, 21:16 | #210 |
|
Değerli Dostlar;
Bugün sabah herzamankinden erken kalkıp yola çıkmıştım. İçim kıpır kıpırdı, hava kanımı kaynatıyordu. Ofiste yığınla iş ve bir önceki günden bir türlü denkleştiremediğim bütçe vardı, kararlıydım bugün kesin denkleştirip raporumu yazacaktım.Yol boyunca şarkılar söyleyerek vardım işe. Ofiste arkadaşlar birşeylerden bahsediyordu,ne oldu diye sorduğumda depremi öğrendim. Doğma büyüme Gölcüklü olduğum ve 17 Ağustos' u yaşamış biri olarak 3 yıldır, unutmaya çalıştığımız, sanki sözleşmiş gibi hiç konusunu açmadığımız "deprem" yine karşımızdaydı.Birden bir şimşek gibi o kara günler geldi aklıma.... Sıcak ve güzel bir Ağustos akşamı, gençliğimizin geçmiş olduğu o unutulmaz eşsiz sahil kasabası Değirmendere yine cıvıl cıvıldı... Saat gece yarısı; tüm güzellikler elimizden sevdiklerimizi de yanına alarak 45 saniyede uçup gitti. Gün ışımaya başladığında ise daha acı gerçekler bekliyordu bizi. Alevler, çığlıklar,yıkıntılar ve kulaklarımdan asla gitmeyen o ses "kimse var mı?" Aranızda yaşamış olanlar muhakkak vardır. Bir şehrin başıboşluğu, karmaşası, ceset kokusu,harabeleri.... Deliler gibi başıboş, kendimizi bilemeden koşuşturuyoruz ortalıkta kimler yaşıyordu? aklımdaki tek soru buydu. Dostlarımın, akrabalarımın evlerini kontrol ediyordum, bazıları yıkıntı halindeydi. Yaşıyor olduğunu öğrenmek bir insanın mutluluk veriyordu bize. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz çünkü o bile durmuştu.. Artık tanıdığımız tanımadığımız insanlarla aramızda geçen diyolog bir cümleydi. "Sizden kaç kişi öldü?" Ölümü nasıl da benimsemiştik.En acı bekleyişleri yaşıyorduk, bir enkazın başını bekliyor ve bir soluğu ümitle arıyorduk. Birde ölümden bile fayda sağlamaya çalışan insanlar vardı. Hırsızlar kol geziyordu, bir de organ mafyası. Göçükten sağ olarak çıkıp bir daha ulaşılamayan nice canlar gitti. Tüm bu acıları, sizleri üzmek için yazmıyorum sadece bizim yaşadıklarımızı yaşamadan önlem almanız için bir uyarı yapmak, dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Zaman tekrar harekete geçtiğinde sanırım depremin 15. günü geçmişti. Yeni korku ateşleri yanmaya başlamıştı yüreklerimizde.. "Gelecek korkusu" şimdi ne olacaktı. Hayata tekrar başlamak sıfırdan ümitsizce, yapayalnız... Oysa biliyorduk; Kocaeli'nin 1. derece deprem bölgesi olduğunu, büyük bir depremin beklendiğini... Niye bu kadar rahat ve sorumsuz davranmıştık. Neden yüksek apartmanlar dikmiş, onlarda yetmemiş denizi doldurup üzerine ev yapmıştık. Hangimizin deprem yönetmeliği hakkında bilgisi vardı. Suçlu sadece bizlerdik! ve sorumsuzluğumuzun bedelini çok ağır ödedik.Gözümüzü para ve mal hırsı bürümüştü. Deniz kumundan apartmanlar dikip içlerine insanlar yerleştriyorduk. Geriye ne kaldı?..... Şimdi bu kalıntı şehirde tekrar eski günlerimize dönmeye çalışıyoruz. Deprem fiziksel yıkıntının yanında en çok zararı ruhlarımıza vermişti. Ben eskiden denize aşıktım. Deniz görmezse gözlerim huzur bulamazdım. Şimdi küskünüm denize çok sevdiğim insanları yuttuğu için belki. 3 yıldır denize bakmadan yaşıyorum, ne kadar uzak yaşarsam o kadar huzurluyum. 3 yıldır denize bile girmiyorum. Yüksek katlı binalara girerken hala korkarım. Ülkemiz bir deprem bölgesi ve aynı acıların tekrar tekrar yaşanmaması için birey olarak sorumluluklarımız var. Gerekli yasal önlemlerin hala alınmamış olması ve mevcut olanların da doğru uygulanmaması beni gerçekten ürkütüyor. Birey olarak sizlerde lütfen yaşadığınız çevrenin deprem güvenliği konusunda duyarlı olun. Gerekli tüm önlemlerinizi alın. Bingöl' de durum ne boyutta bilmiyorum. Duymaya yada görmeye cesaretim yok. Tek bildiğim ve beni yıkan öğrenci yurdunun çökmüş olması. Orada insanların birçok şeye ihtiyacı olabilir. Sizleri elinizden geldiğince yardımcı olmaya davet ediyorum. Tekrar aynı acıların yaşanmaması ümidiyle... Sevgilerimle |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 6 (0 Site Üyesi ve 6 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Dün / Bugün | Av. Hulusi Metin | Site Lokali | 3 | 16-10-2009 15:57 |
bugün buketoz'un yaş günü | Armağan Konyalı | Site Lokali | 0 | 24-05-2006 12:27 |
Ayışığı Bugün Doğdu | Armağan Konyalı | Site Lokali | 6 | 29-12-2004 11:54 |
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça | ufukgenturkoglu | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 02-03-2002 00:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |