Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir?
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. 221 43,68%
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. 32 6,32%
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. 34 6,72%
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. 98 19,37%
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım 71 14,03%
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. 138 27,27%
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 506. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 94)

Biri Bizi Gözetliyor

Yanıt
Konu Notu: 15 oy, 4,93 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-12-2008, 14:05   #151
ege

 
Varsayılan

Makale çok uzun olduğu için devam olarak;
Alıntı:
- Erklerin Ayrılığı İlkesi Açısından Yargının Durumu

Erklerin ayrılığı ilkesi açısından yargı bağımsızlığı, yasama ve yürütme erklerine karşı yargının korunması anlamındadır. Bunun da iki sonucu vardır. Birincisi yargının, yasama ve yürütmeden bağımsızlığıdır. İkincisi ise erkler arasında eşitliktir.

Yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesi yalnız yasama ve yürütme erklerine karşı yargının/yargıç ve savcının korunması ile sağlanamaz. Ayrıca yargıçlar arasında yargısal üstlük-altlık olmadığından, yargılama organlarına, dış dünyaya karşı da yargının/yargıcın ve savcının korunması gerekir.

Yargı, yasama[10] ve yürütme organı karşısında bağımsızdır.

Ayrıca yargı, medyaya, sokağa karşı da bağımsızdır (5187 sayılı Basın Yasası, md.19; 5237 sayılı Türk Ceza Yasası, md.277, 286, 288).

Yargıcın da bir canlı/insan olduğu gözetilerek, görülmekte olan davalarla ilgili olarak, vicdani kanı/yargısının sağlıklı oluşması için hiçbir görüş sergilenmemelidir.

Anayasamızda[11], Basın Yasası’nda[12] ve Ceza Yasası’nda[13] dış dünyaya karşı yargıç ve savcıları korumak için düzenlemeler bulunmaktadır.

Buna karşın ülkemizde duruşma öncesi yargıcın önündeki davalarla ilgili olarak kanıtlar ve eylemler üzerinde yorum yapılmakta, hatta hükümler kurulmaktadır.

Böylece, adil yargılanma ve suçsuzluk karinesi ilkeleriyle yargıçlık hakları, zaman zaman çiğnenmektedir. Kişilerin önyargılarla hüküm giymelerine neden olan bu tür yayınlar, adil/dürüst yargılanma haklarını çiğnediği için hukuka aykırıdır[14].

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yargı bağımsızlığını ve saygınlığını örseleyen, yargıya güveni sarsan düşünce açıklamalarının anlatım özgürlüğü kapsamına girmeyeceğini kararında açıkça belirtmiştir[15].

Yargıçlar da bu konuda duyarlı olmak ve yargının önüne gelmiş ya da gelme olasılığı bulunan işlerle ilgili olarak düşünce açıklamaktan kaçınmak zorundadırlar. Özellikle kamuoyunun duyarlı olduğu davalarda, hukuk güvenliği ve yargı bağımsızlığı açısından yargıçlar yoruma yol açacak açıklamalarda bulunmamak için çok özen göstermelidir.

Yargı bağımsızlığı ilkesi, yargıcın yansız olmasını da gerektirir.

Yansızlık, yargıcın yanların dışında ve üstünde olması demektir.

Bir hukuk devletinde, yasama organı yasaları yapar. Yasama, yasa yorumu yapamaz. Yasaların bağlayıcı olarak yorumunu yapma yetkisi, bağımsızlığı anayasal olarak güvenceye alınan yargıya tanınmıştır.

Yasayı yorumlama yetkisi bir kişi olarak değil, bir kurum olarak yargıcın tekelindedir. Yargıç yasayı yorumlarken her türlü ilgili karşısında üçüncü kişidir, yanlar üstüdür, nesnel (görevsel, kurumsal, maddi) yansızlık ilkesi içinde yasal metne bağlı kalarak yorumlar. Bu herkesin yasa önünde eşitliğini sağlar.

Ancak nesnel yansızlık yetmez. Yargıç ve savcı, kendi inançlarına, görüşlerine, hatta duygularına karşı kayıtsız ve bağımsız olmalı. Dış ve iç dünyanın dayatmalarına karşı direnmelidir. Yargıç, yargılama yaparken yan tutmamalı, yanlara karşı objektif olmalı, inanç, görüş ve duygularından sıyrılabilmelidir[16].

Bunun için de, yargıç ve savcının, bilimsel düşünme ve ayırt etme yetisine sahip, bilge, dürüst, güvenilir, ağırbaşlı olması ve kendine özgüveni bulunmalıdır.

Görüldüğü gibi yansızlığın öznel (bireysel, kişisel) ve nesnel (kurumsal, maddi) olmak üzere iki boyutu vardır. Yargıcın yansızlığının öznel boyutu, kişiliğine ilişkin niteliklerdir. Heyecan, duyarlılık, huy, birinin yerine geçebilme, kendine egemenlik, yanlar ve dava karşısında ruhsal duruş, yanlara karşı tutum ve davranışlar gibi[17].

AİHM, bir mahkemenin bağımsızlığını araştırırken, üyelerinin atanma ve görevden alınma yöntemine, görev süresince üyelere emir verme yetkisine sahip bir makamın bulunup bulunmadığına, üyelerin her türlü etkiden korunmasını sağlayacak önlemlerin alınıp alınmadığına ve mahkemenin genel olarak bağımsız bir görünüm verip vermediğine bakmaktadır[18].

AİHM’ne göre yansızlık ise mahkemenin ya da mahkeme üyelerinin bazısının yanlar düzeyinde onların leh ve aleyhine bir duygu ya da çıkara sahip olmaması demektir. Daha doğrusu önyargı sahibi olmamaktır.

Mahkemeye göre, yansızlık, nesnel (objektif) ve öznel (sübjektif) olmak üzere iki yönü bulunmaktadır.

Nesnel (objektif) yansızlık, kurum olarak mahkemenin, kişide bıraktığı izlenimin yani yanlara güven veren yansız bir görünüme sahip olmasıdır[19]. Bunun değerlendirilmesi, organik (mahkemenin) kuruluş şekli ve görevin yerine getirilme biçimi (fonksiyonel) yönlerden yapılmaktadır[20].

Öznel yansızlık ise mahkeme üyesi yargıcın kişisel olarak yansızlığıdır. Kişisel yansızlık yani öznel yansızlık aksi sabit oluncaya kadar varsayılmaktadır. Öznel yansızlığın bulunup bulunmadığını nesnel bir ölçütle açıklayan AİHM’ne göre, mahkemeler güven vermelidir. Bunun için de bağımsız izlenim bırakmaları gerekir. Dışarıdan ve yansız bir gözlemci, yargıcın bir yana yaklaşmadan davayı çözemeyeceği inancında ise nesnel olarak yansızlık yoktur. İsterse yargıç öznel olarak yansız olsun[21].

Yürütme organı, yetkisine giren konularda yasaları uygular. Bu uygulamada bireyler arasında ya da bireyle devlet arasında bir uyuşmazlık çıktığında ne olacaktır? Bunun çözümü önemlidir. Çünkü toplum içinde barış ve düzeni korumak için bu uyuşmazlığı “çelişmez” ve “emredici” olarak çözmek gerekir[22].

Yargı, devletin her türlü işlemlerini, bireylerin uyuşmazlığını çözen, böylece sistemi hukuksallaştıran erktir. Bu nedenle yargı, durumun hukuksallığını açıklamak ve gerekiyorsa yaptırımını belirtmek konusunda hukuk adına en son sözü söyleyen bir erktir.

Yargı görevi de yasama ve yürütme gibi devlete aittir.

Yargı görevi kural olarak devletin tekelindedir. Yargı görevi başta “bağımsız mahkemeler” olmak üzere devletin resmi “yargılama makamları”nca yerine getirilir.

Bu nedenle mahkemeler dışında hiçbir otorite adalet dağıtamaz. Bu bağlamda yargı ne kadar güçlü olursa devlet de o kadar saygın ve güçlü olur.

Yargı “hukuk devleti”nin temel koşuludur. Bu nedenle yargı; bağımsız, güvenceli ve yansız değilse hukukun üstünlüğü sağlanamaz. Demokrasinin esenliği de yargıya bağlıdır. Çünkü yargının bağımsız, güvenceli ve yansız olmadığı durumlarda sistem kirlenir[23].

Bağımsız yargı temel insan hak ve özgürlüklerinin de güvencesidir. Bu nedenle, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde (m.10) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (m.6), Avrupa Birliği Temel Haklar Antlaşması’nda (m.47/2) ve benzeri birçok bildiri ve antlaşmalarda, bağımsız ve yansız bir yargıda hak arayabilme, temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir.

Birleşmiş Milletler’in 2003/43 sayılı Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde, yargı bağımsızlığının “hukuk devletinin önkoşulu ve adil yargılamanın temel güvencesi” olduğu açıkça belirtilmiştir[24].

Yargı bağımsızlığının ve yargıçlık güvencesinin korunmasında en büyük güçlük, yargının yürütme organına karşı korunmasında görülmektedir. Çünkü en büyük tehdit daima yürütme organından gelmektedir[25].

Yürütme organına karşı yargıçların bağımsızlığını sağlamak ve korumak gerekir.

Anayasa’da, yargı bağımsızlığı nedeniyle, yargıç ve savcıların bütün özlük işlerinin, yargı bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi ilkelerine göre özel yasayla düzenleneceği öngörülmüştür (md.140). Ayrıca yargıç ve savcıların özlük işlerini, bağımsız bir kurul olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yerine getireceği Anayasa’da belirtilmiştir (md.159).

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi ilkelerine göre kurulacağı ve görev yapacağı da Anayasamızda yer almaktadır (Anayasa md. 159/1).

Kurulun Başkanı Adalet Bakanı’dır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Kurulun doğal (tabii) üyesidir. Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulu’nun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulu’nun kendi üyeleri arasından her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanı’nca, dört yıl için seçilir. Kurul, seçimle gelen asıl üyeleri arasından başkanvekili seçer (Anayasa md. 159/2). Bu yönetsel kurulun görüşmeleri (işlemleri) gizlidir. Kararlarına karşı da yargı yolu kapalıdır (Anayasa md. 159/4).

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası’nın 3. maddesi uyarınca da “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bağımsızdır.”

Kurul bağımsız mı?

Yürütme organının içinde yer alan hem bakan hem de müsteşarın yer aldığı kurulun kurumsal olarak bağımsız olduğu söylenemez.

Kurulda, yönetimde girişim gücü bakanlıktadır. Adalet Bakanı, kurulun başkanıdır. Adalet Bakanı’nın yokluğunda, yüksek kurul, başkanvekilinin daveti üzerine toplanır[26]. Ancak Adalet Bakanlığı müsteşarı kendisine vekalet edecek birini göndermez ve kurula katılmazsa, kurulun toplanma olanağı yoktur.

Adalet Bakanı, yargıçların ve savcıların görevlerini ve yerlerini geçici yetkiyle değiştirebilir ve isterse onları bakanlıkta çalıştırabilir[27].

Anayasa’ya göre, adli ve idari yargı yargıç ve savcılarını mesleğe kabul etme, yüksek kurulun görevindedir. Ancak, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasası’na göre, adaylığa kabul Adalet Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Yargıçlar ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlıdırlar[28]. Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarının haklarındaki inceleme ve soruşturma Adalet Bakanlığı’nın izniyle adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet müfettişleri, Adalet Bakanı tarafından göreve atanırlar ve yine onun iradesiyle başka bir göreve gönderilirler[29].

Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarının bakanlık müfettişlerince denetlenmesi, yönetsel nitelikteki kurulun işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olması da kurulun bağımsız olmadığını göstermektedir.

Ayrıca, kurulun bakanlık binasında görev yapması ve kendisine ait sekretaryasının ve özerk bir bütçesinin bulunmaması yargı bağımsızlığına ve yargıç güvencesine gölge düşüren olumsuz yanlardır. Anayasa’ya karşın yürütme erki, kararnamelerle yargıç ve savcıların maaşlarını düzenlemek suretiyle akçalı gücü elinde tutmaktadır.

Anayasa’ya, yargı bağımsızlığı ile yargıçlık ve savcılık güvencesini koymak yeterli değildir. Yargı bağımsızlığını gerçekleştirecek ve koruyacak hükümlere de gereksinim bulunmaktadır[30].

Yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesi, yargı görevini yerine getirenler (yargıçlar/savcılar) için onların kişiliklerine ilişkin bir ayrıcalık değildir[31]. Görevlerini yargı bağımsızlığı ilkelerine uygun bir biçimde, hukukun nesnelliğini ve yargının yansızlığı amacını gerçekleştirebilmeleri için tanınmış değerdir (araçtır)[32]. Daha doğrusu yargıç ve savcılara verilen güvenceler, bulundukları makam dolayısıyla ve yerine getirdikleri görev nedeniyledir[33]. Böylece, burada söz konusu olan yargıcın kişisel yararı değil, kamunun yararıdır[34].

Anayasa’ya göre, yargı yetkisi Türk ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılır (md.9). Yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesi, yargı etkinliğini yürütenler için bir keyfilik değildir. Burada temel amaç, yargı görevini yerine getirenlerin, Anayasa’ya, yasalara ve hukuka uygun olarak bir vicdani kanıya göre hüküm verebilmeleridir (Anayasa md.138/1).

II- YARGI BAĞIMSIZLIĞI AÇISINDAN YARGIÇ VE SAVCILARIN EĞİTİMİ İLE ÖRGÜTLENMELERİNİN ÖNEMİ

1- Eğitimin ve Hukuk Öğretiminin Önemi

Bertrand Russel, eğitimin önemini şöyle açıklıyor: “Yeni dünyanın anahtarı eğitimdir. Barışa, özgürlüğe, mutluluğa ancak eğitim yoluyla varılır.” Eğitim, bugün her şeyin temel taşı ve özellikle alınan eğitimin öncelikle çağdaş bir eğitim olması önemli, çünkü alınan eğitim yapılan göreve de etki etmektedir.

Ülkemizdeki eğitim ve öğretimin, Atatürk ilke ve devrimleriyle anayasal esaslar doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim ölçütlerini temel alan yapısı korunmalı. Ayrıca öğretim birliği ilkesine bağlı kılınarak eğitim ve öğretimin devletin denetimi altında yapılmasına da önem verilmelidir[35].

Eğer eğitim, çağdaş, akıl ve bilime dayanan bir eğitim değilse böyle bir eğitim almamış bir kişiden de bilimsel bir araştırma ve etkili bir görev bekleyemezsiniz. Bunun nedenle, özellikle yargının etkin bir şekilde görev yapması için Cumhuriyet Savcılarının, yargıçların ve avukatların başta çağdaş bir eğitimden geçmiş olması gerekiyor.

İkincisi, meslekle ilgili eğitimin iyi bir şekilde verilmiş olması önemli. Yargıç ve savcıların göreviyle ilgili bilgilerle donatılmış olması gerekli. Böyle bir bilgiyle donatılmamış bir savcı, etkili bir soruşturma ne yazık ki yapamıyor, yapması da kendisinden beklenemez. Bugün otopsi raporlarında, diğer soruşturulması gereken konularda etkili bir soruşturmanın yerine getirilmediğini açıkça görüyoruz[36]. Daha önceden yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı için soruşturma evresinde görevini gereği gibi yerine getiremiyor[37].

Bilgi sahibi olunabilmesi için neler yapılmalıdır?

“Hukuk ve yargı reformu” adı altında yalnızca yasaların değiştirilmesi belirli sancılı konuların çözümünde etkili olur. Sorunların tümünü etkilemez. Yasaların kendilerinden beklenen sonuçları doğurması, onu uygulayanların düşünce biçimine ve kültür yapısına bağlıdır. Uygulayıcılar, özellikle yargıç, savcı ve avukatlar bir kuralı yorumlayarak içindeki anlamı ortaya çıkarmak suretiyle hukuk yaratmaktadırlar. Bundan dolayı, değerli bilim adamı, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU’nun özlü bir biçimde belirttiği gibi, yargı “hukukun doğumevi”dir[38].

Yorum, çoğu zaman, sağlam bir hukuk bilgisini ve ince bir hukuk düşüncesini gerektirir. Bu, öğretimin niteliğiyle ilgilidir. Hukuk fakültelerinde yetiştirilen hukukçuların, araştırma yetenekleri, sorgulama ve tartışma alışkanlıkları geliştirilmelidir.

Hukukçunun yalnızca hukuk kurallarını ve temel hukuk bilgisi olarak da kavramları bilmesi yeterli değil. Ayrıca hukuku sindirme yeteneğini geliştiren yan sosyal bilim branşlarını da öğrenmelidir. Hukukçular, özellikle de uygulayıcı durumunda bulunan yargıç, savcı ve avukatlar dünyanın her yerinde saygın kişilerdir. Saygın olmaları ise yaptıkları işin niteliğiyle bağlantılıdır. Nitelikli yargı kararlarının ortaya çıkması için; uygulayıcı durumunda bulunan yargıç, savcı ve avukatların, yalnız hukuk öğretimi görmeleri yeterli değildir. Yan sosyal branşları, hukuk felsefesi, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, siyaset tarihi, ekonomi, uygarlık tarihi ve kriminoloji de öğrenmesi gerekir[39].

Böyle bir eğitim almış hukukçu, düşünmeyi, sorgulamayı, tartışmayı, hukuk kurallarının nedenlerini, geçmişlerini sosyal kökenlerini öğrenmektedir. Hukuk öğrenimi için Goethe’nin şu sözü çok önemli: “Tartışılmayan şey düşünülemez”[40].

Hukuk, yaşayan bir bilim dalıdır. Özellikle pozitif hukuk her zaman gereksinimlere (ihtiyaçlara) göre değişir. Bu nedenle pozitif hukuka ağırlık verilirken, hukukçuya kendini geliştirebilecek altyapı da verilmelidir.

Avrupa Birliği’yle bütünleşmeye çalışıyoruz. Gelişmiş Avrupa ülkelerinin hukukçuları en az bir ya da iki yabancı dil bilmektedirler. Aldıkları hukuk öğretimlerinin altyapısı da sağlam. Çünkü, hukuk bilimini ve sosyal bilimleri iyice öğrenerek sindirmiş durumdalar. Bundan dolayı da kendine güveni olan kişilerdir. Yargıç, savcı ve avukatların hukuk öğretimi yoluyla kendine özgüveni olan kişiler olarak yetiştirilmeleri, “yargı bağımsızlığı”, “yargıçlık ve savcılık güvencesi” ile “savunma dokunulmazlığı” bakımından da çok önemlidir. Özgüven de ancak bilgiyle, sosyal gelişmeyle, yabancı dil bilgisiyle edinilmektedir.

Günümüzde, hukuk, ortak uluslararası bir kimlik kazanmıştır. Bu nedenle hukuk fakültelerinde, Avrupa ülkelerinde de çalışabilecek nitelikte hukukçular yetiştirilmelidir. Özellikle bizim hukukumuz Batı kökenli olduğu için bu kaçınılmaz bir gereksinimdir.

2- Yargıç ve Savcıların Mesleki Eğitimi

Anayasamızın 140. maddesinin 3. fıkrasında, yargıç ve savcıların meslek içi eğitimlerinin yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesi ilkelerine göre yasayla düzenleneceği öngörülmüştür.

Bugün yargıç ve cumhuriyet savcılarına, meslek öncesi ve meslek içi eğitim, Türkiye Adalet Akademisi tarafından verilmektedir[41]. Ayrıca Adalet Akademisi’nin, Cumhuriyet Savcıları ve yargıçların gelişmesi için kurslar açmak; belli alanlarda uzmanlık programları, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlemek; sertifika ile değerlendirilecek eğitim ve öğretim programlarını uygulamak görevi de bulunmaktadır (m.5/1). Yıllardır böyle bir akademinin bir an önce kurulmasını özlemle bekliyorduk. Ancak üzülerek belirtiyorum, Türkiye Adalet Akademisi, Anayasa’da belirtilen yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık ilkelerine uygun bir biçimde, kurumsal anlamda bağımsız bir yapıda oluşmadı.

Türkiye Adalet Akademisi 23.7.2003 tarihli 4954 sayılı yasayla kuruldu. Yasanın 4. maddesinde “tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idari ve mali özerkliği olan Türkiye Adalet Akademisi kurulmuştur” denilmektedir. Bu maddenin ikinci fıkrasında ise Akademi’nin ilgili olduğu bakanlığın, Adalet Bakanlığı olduğu açıkça belirtilmiştir.

Ayrıca yasada, Adalet Bakanı, Bakanlık Müsteşarı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü ve Eğitim Dairesi Başkanı’nın ise Akademi’nin en önemli kurullarından olan Genel Kurulun doğal üyesi olduğu öngörülmektedir (m.12).

Türkiye Adalet Akademisi’nin genel kurulu, yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerini seçmektedir (m.14).

Bakanlık Personel Genel Müdürü, yönetim kurulunun doğal üyesidir (m.15/a).

Yönetim kurulu, başkan ve başkan yardımcılıklarının her biri için üçer aday göstermektedir. Bakanlar Kurulu ise her biri için gösterilen üçer aday arasından Türkiye Adalet Akademisi’nin başkan ve başkan yardımcılarını seçerek görevlendirmekte ya da atamalarını yapmaktadır (m.9).

Yargıç ve savcılara, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim veren Türkiye Adalet Akademisi’nin kuruluşunda, başkan ve yardımcılarının atanmasında yürütme erkinin etkinliği, yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesi ile bağdaşmamaktadır.

Anayasanın 140. maddesinin üçüncü fıkrasında yargıç ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri ile diğer özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenleneceği öngörülmüştür. 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasası’nın 7. maddesinde, adaylık dönemini geçirip 8. maddedeki koşullara uygun olarak yeterlik kazanmış olmadıkça, hiç kimsenin yargıçlık ve savcılığa atanamayacağı belirtilmektedir. Nitelik saptanmadan atama işlemi yapılamayacağına göre, yargıç ve savcıların nitelikleri, doğal olarak, atamadan önceki dönemde yani, adaylığa atanma ve adaylık süresi içinde belirlenebilecektir. Bu durumda, yargıç ve savcıların diğer özlük haklarının yanı sıra niteliklerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini öngören Anayasa’nın 140. maddesinin adaylık dönemini de kapsadığının kabulü zorunludur. Böylece, Anayasa, yargıçlık ve savcılık mesleğine verdiği özel önemin sonucu olarak bu mesleğe girecekleri adaylık döneminden başlayarak güvenceye kavuşturmak istemektedir. Öyleyse, yargıç ve savcı adaylarına ileride üstlenecekleri görevi doyurucu biçimde yerine getirebilmeleri için adaylık dönemi içinde de yeterli güvence sağlanmalıdır. Yargıcın adalet dağıtma görevini noksansız yerine getirebilmesi için adaylık dönemi dahil mesleğinin her aşamasında güven duyacağı bir ortam içerisinde bulunması zorunludur[42]. Bu bağlamda, yargıçların ve savcıların ileride üstlenecekleri görevin gerektirdiği, her türlü etkiden uzak karar verebilme yeteneğine sahip kişiler olarak yetişmelerini sağlayacak, eğitim ve öğretim verecek kurumun da bağımsız olması gerektiği durumu gözetilmelidir.

Türkiye Adalet Akademisi’nin kuruluş yasasında gerekli düzenlemelerin yapılarak, yürütme erkine kurulda yer verilmemesi ve özerk bir yapıya kavuşturulması gerekir. Aksi halde yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi zedelenir[43].

3- Yargıç ve Savcıların Örgütlenmelerinin Önemi

Yargıç ve savcıların örgütlenmeleri de yargı bağımsızlığının temel ilkelerindendir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 13 Aralık 1985 günlü, 40/146 sayılı kararla onaylanan “Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri”nde açıkça yargıçların örgütlenme hakkına sahip oldukları belirtilmiştir. 1990 yılında Havana’da kabul edilen “Savcıların Rolüne Dair Birleşmiş Milletler İlkeleri”nin 9. maddesinde de savcıların, çıkarlarını korumak mesleki eğitimlerini yükseltmek, kendi konumlarını korumak için mesleki örgütler (dernekler) kurabilecekleri ya da bunlara üye olabilecekleri öngörülmektedir. Bu nedenle yargıç ve savcıların örgütlenmesi, uluslararası düzeyde kabul gören bir durumdur. Merkezi Roma’da bulunan Dünya (Uluslararası) Yargıçlar Birliği 1953 yılında kurulmuştur. Birliğin bölgesel organı durumunda ise Avrupa Yargıçlar Birliği bulunmaktadır.

Ülkemizde, 26.6.2006 günü, yargıç ve savcıların mesleki örgütü olarak 501 kurucu üyenin katılımıyla Yargıç ve Savcılar Birliği (YARSAV) kuruldu. Böylece yargıçlar ve savcılar, yargı bağımsızlığı ile yargıç ve savcı güvencesinin gerçekleşmesi için çaba gösterecek bağımsız bir örgüte kavuştular. Yargıç ve Savcılar Birliği’nin yargıç ve savcıların güvencesi olduğu bilinmelidir. Nitekim, YARSAV 9 Ekim 2006 tarihinde Yargıç ve Savcı Adayları Yazılı Sınav, Sözlü (Mülakat) ve Atama Yönetmeliği’nin iptali için Danıştay’a başvurdu.

Danıştay On İkinci Dairesi’nce verilen, yargıç adayı alımına yönelik olarak yazılı sınav ile bu sınav sonucunda yapılacak olan sözlü sınavın ve bu sınavların dayanağı olan “Adli ve İdari Yargıda Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Sınav Mülakat ve Atama Yönetmeliği’nin yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin karara[44] davalı Adalet Bakanlığı itiraz etmiştir.

İtiraz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nca, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasası’nın 9. maddesinin (5435 sayılı Yasa ile değişik) son fıkrasındaki “… yazılı yarışma sınavı ve mülakatı ile …” ibaresinin Anayasa’nın 2., 138., 138., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, bu kuralın Anayasa’ya aykırılığı ve uygulanması durumunda giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğurabileceği gözetilerek esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine, dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine karar verildi[45].

III- YARGININ BAĞIMSIZ, GÜVENCELİ VE YANSIZ OLMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

1982 yılından beri her adli yıl açış konuşmalarında, yüksek yargının başkanları ile Türkiye Barolar Birliği Başkanları yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesi için yapılması gerekenleri dile getirmektedirler. Ayrıca bilim adamları da sık sık bu konuda düşüncelerini açıklamaktadırlar. Avrupa Birliği de yargı ile ilgili 2004-2005 ve 2006 yıllarına ait raporlarında yargı bağımsızlığı için önerileri sıralamaktadır. Kurumsal olarak, yargının gerçekten bağımsız olması ve yargıçlık/savcılık güvencesi için gerçekleştirilmesi gerekenler şunlardır:

1- Anayasa’nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmektedir. Yine Anayasa’nın 138., 139. maddeleri ve 140. maddesi yargı bağımsızlığı, yargıç ve savcı güvencesine ilişkin ayrıntılı hükümler içermektedir.

Ancak, Anayasa’nın 140. maddesinin 6. fıkrasında “yargıç ve savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlı” oldukları belirtilmektedir. Yargıçların görevlerinin, yargılama ve idari görevleri diye ikiye ayrılması ve idari görevleri bakımından Adalet Bakanlığı’na bağlı tutulmaları yargı bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi ile bağdaşmaz[46].

Yargıç, idari görevleri yönünden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bağlı olmalıdır[47].

2- Yargıçlar ve savcı adaylarının seçiminin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca yapılması gerekir. Çünkü yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi, yargıç ve savcı adaylarının mesleğe alınmalarında da gözetilmelidir. Bugün yargıç ve savcı adaylarının yazılı sınavı ÖSYM tarafından yapılmaktadır. Yazılı sınavı kazananların sözlü sınavlarını, Adalet Bakanlığı müsteşarının başkanlığında Adalet Bakanlığı üst bürokratlarından oluşan (Teftiş Kurulu Başkanı, Personel Genel Müdürü, Ceza İşleri Genel Müdürü ve Hukuk İşleri Genel Müdürü) katılımıyla oluşan bir kurul yapmaktadır. Yürütmenin, etkin olduğu bu sınav yakınmalara neden olmaktadır[48].

Nitekim, Danıştay’ın kuruluşunun 137. yıldönümü nedeniyle, 10 Mayıs 2005 tarihinde yapılan törende konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, 2005 yılı Bütçe Yasası ile alınan dört bin yargıç ve savcı kadrosunun, hangi ölçütlere göre doldurulacağının endişe yarattığını belirterek; “Kadrolaşma uyarılar karşısında, önümüzdeki 25-30 yılın yargıç ve savcılarının seçileceği bu atamaların, sağlıklı ve objektif olamayacağı kuşkusu bulunmaktadır” demektedir.

Bu yakınmalar gözetilerek yargıç ve savcı adaylarının seçimi, bundan böyle Anayasa’da değişiklik yapılarak, Adalet Bakanı ve müsteşarın bulunmadığı bir HSYK yapılanmasına gidilinceye kadar ertelenmelidir. Yahut bugünkü HSYK tarafından yapılmalıdır. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yargı sisteminin işleyişi raporunda da açıkça, Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri’nin 10. maddesine ve Yargı Bağımsızlığı Hakkındaki Avrupa Konseyi Tavsiye Kararı’nın 1 (2) (c) ilkelerine uygun olarak, yargıç adaylarının seçiminin sürecine, Adalet Bakanlığı’nın etkisinin kaldırılması gerektiği vurgulanmıştır[49].

Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’nca, yargıç ve savcı adaylığına atanabilmek için Adalet Bakanlığı’na yönetmelik düzenleme yetkisi tanıyarak, sözlü sınavın Adalet Bakanlığı personelince yapılmasına olanak tanıyan, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasası’nın 8 ve 9. maddelerinin, Anayasa’nın 2, 10, 138 ve 140. maddelerine aykırı olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, konuyla ilgili olarak 31.3.2005 tarihinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar vermiştir[50]. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 30.11.2006 tarihinde ise yürürlüğünün durdurulması isteğiyle, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasası’nın 9. maddesinin (5435 sayılı Yasa ile değişik) son fıkrasındaki “… yazılı yarışma sınavı ve mülakatı ile …” ibaresinin Anayasa’nın 2., 238., 140 ve 159. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi bu başvurular hakkında henüz karar vermedi.

Daha önce, Anayasa Mahkemesi’nce verilen 14.12.1995 günlü, 1995/64 sayılı kararda;

“… Nitelik saptamadan mesleğe kabul kararı verilemeyeceğine göre, hâkim ve savcıların nitelikleri, mesleğe kabulden önceki dönemde yani, adaylığa atanma ve adaylık süresi içinde belirlenecektir. Bu nedenle, hâkim ve savcıların diğer özlük haklarının yanı sıra niteliklerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini öngören Anayasa’nın 140. maddesinde belirtilen “hâkim ve savcıların nitelikleri, atanmaları” ile 159. maddesindeki “adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının mesleğe kabulü ve atanması”nın “mahkemelerin bağımsızlığı” ve “hâkimlik teminatı” esaslarına göre yürütüleceği yolundaki kuralın adaylığa kabul dönemini de kapsadığının kabulü gerekir. Anayasa, hâkimlik ve savcılık mesleğine verdiği özel önemin gereği olarak bu mesleğe girecekleri adaylığa almış ve adaylık döneminden başlayarak güvenceye kavuşturmak istemektedir. Bu da hâkimlik ve savcılık mesleğine girmek isteyenlerin (ister adaylıktan, isterse avukatlıktan geçiş yoluyla olsun) yeterlik sınavlarının yürütmenin etkili olamayacağı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca belirlenecek bir sınav kurulu tarafından objektif ölçme ve değerlendirme esaslarına göre yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Yasada belirlenen biçimde bakanlıkça yapılacak bir yeterlik sınavı öncelikle hâkimlik ve savcılık mesleğine alınacakların yürütme organına karşı bağımsızlığını gölgelemektedir. Ayrıca, mensubu olduğu partinin siyasal görüşünü gerçekleştirmek zorunda olan bir bakana hiyerarşik olarak bağlı olan bakanlık yöneticilerinin yaptıkları sınavı sonucu mesleğe alınacak avukatların, kendilerini her türlü maddi ve manevi etkilerden uzak ve özgür hissetmeleri zorlaşacaktır. Onlar hâkimliğin gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında daima tarafsızlıkları konusunda kuşku duyulacaktır. Bu durum ise, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatını düzenleyen Anayasa’nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırılık oluşturur…”

denilerek “Bakanlıkça yapılacak yazılı yeterlilik sınavı” sözcüklerinin iptaline hükmedilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, yargıç ve savcı adaylığına başvuranlara uygulanacak yazılı ve sözlü yarışma sınavının Adalet Bakanlığı’nca yapılacağı yolundaki kuralların hukuksal durumlarına da açıklık getirmektedir. Bu karar, kaynağı ne olursa olsun, yargıç ve savcı adaylığına başvuranların adaylığa atanmaları için, yazılı ve sözlü yarışma sınavının Adalet Bakanlığı’nca yapılmasının, Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi ile ilgili hükümlerine aykırı olacağını hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıkça ortaya koymaktadır.

3- Yargıç ve savcılara hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimin Adalet Bakanlığı’nca verilmesine son verilmelidir. Türkiye Adalet Akademisi, yürütme organının etkisinden kurtarılıp, özerk bir yapıya kavuşturulduktan sonra, eğitim bu akademi tarafından verilmelidir.

4- Siyasal otorite/yürütme erki, yargının yönetimine karışmamalıdır. Bu bağlamda, yürütmenin temsilcisi Adalet Bakanı ile ona bağlı biçimde görev yapan bakanlık müsteşarının kurulda görev almaları yargı bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi ilkeleri ile en azından biçimsel anlamda bağdaşır nitelikte değildir. Aynı zamanda sakıncalıdır. Çünkü, bu durum siyasal erkin yargıçlar ve savcılar üzerinde etkili olması sonucunu doğurur ki yargıç ve savcı kendisini ve mesleki geleceğini güvencede görmez, yurttaşların yargının bağımsızlığına olan güveni ve inancı da sarsılır.

Bu nedenle, Adalet Bakanı ve müsteşarının kurulda yer almaması gerekir[51].

Anayasa’nın 159. maddesinde buna göre düzenleme yapılmalıdır.

5- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kendisine ait bir binası, bütçesi ve sekretaryası olmalıdır[52].

6- Kurulun yönetsel nitelikte bulunan kararlarına karşı yargı yolu açık olmalıdır[53].

7- Yasaların yorumu ile ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nca Cumhuriyet Savcılarına genelge gönderilmemelidir[54].

8- Yargıç ve savcıların denetimi Adalet Bakanlığı’nın izni ile Adalet Bakanlığı müfettişlerince yapılmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın buyruğunda çalışan adalet müfettişlerince, yargıç ve savcıların denetimi, yargı bağımsızlığı ve yargıçlık/savcılık güvencesine aykırıdır. Müfettişler, Yüksek Kurul’a bağlı olmalıdır[55].

9- Yargının ayrı ve özgürce kullandığı bir bütçesi olmalıdır[56]. Yargı, bütçesini kendisi yaparak doğrudan yasama organına sunabilmelidir[57].

10- Yargıç ve savcı sayısı iş yükü gözetilerek artırılmalıdır.

11- Yargıç ve savcılar, erkler ayrılığına uygun biçimde orantılı olarak, uygun bir ücret almalıdırlar[58].

12- Yargıçların ve savcıların atanmaları, yükselmeleri, yer değiştirmeleri, denetlenmeleri, yürütme erkinden kesinkes ayrı olmalıdır. Anayasa ve yasalarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

13- Yargıç ve savcılar yardımcı personelini kendisi atamalı ve yetişmesini kendisi sağlamalıdır.

14- Yargıç ve savcılar kendisini kendi girişimiyle ekonomik yönden parasal bir yükümlülüğe girmeksizin sürekli yetiştirebilme olanağına kavuşturulmalıdır.

15- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yönetsel nitelikteki işlemlerine karşı yargı yolu açık olmalıdır.

16- Yargıç ve savcıların devlet protokolündeki yeri, erkler eşitliği ilkesine göre düzenlenmelidir.

Yargı bağımsız, güvenceli ve yansız değilse, hukukun üstünlüğü sağlanamaz; hak ve özgürlükler tehlikeye düşer. Bu nedenle, yargıyı bağımsız, güvenceli ve yansız kılacak yukarıda açıkladığımız düzenlemelerin bir an önce gerçekleşmesini yürekten diliyoruz.




--------------------------------------------------------------------------------

* Türk Ceza Hukuku Derneği tarafından 10 Şubat 2007 tarihinde Galatasaray Üniversitesi’nde, Ord. Prof. Dr. Sulhi DÖNMEZER’i anma günü amacıyla düzenlenen ”Hâkim ve Savcı Bağımsızlığı ve Güvencesi” konulu panelde sunulan tebliğ. (Türk Ceza Hukuku Derneği (TCHD) tarafından yayımlanan SUÇ VE CEZA adlı derginin Ocak-Şubat-Mart 2008 sayı 1, s.8-28’de yayımlanmıştır.)

Ali Rıza Çınar; Doç Dr; Yargıtay 2 nci Ceza Dairesi Üyesi




http://www.yarsav.org.tr/oku.php?t=yazilar&id=67&
Old 18-12-2008, 00:59   #152
persona

 
Varsayılan

sayın Ege, sizin son postalarınızı okurken, bu forumun bir başına gideyim dedim bu forumun asıl konusu neydi diye, ( bu forumda bayağı eski oldu galiba) konu aslında mobesa denen kamera sisteminin bizi Orwellian tarzda bir yaşama doğru sürükleyip sürüklemediğiydi. Yani polisin diktiği bu kameralar özel hayatımızı yok ediyor mu etmiyor mu? demokratıik olduğunu iddia eden bir rejim bizi 24 saat gözetleme hakkına sahip mi?

bana göre bu sorunun yanıtı çok açık , koca bir EVET , çünkü artık öyle bir çağda yaşıyoruz ki aslında özel hayatımızın gizliliği falan kalmamış durumda, bütün bu konu üstüne yazılan şeylere bakmayın , 21. yüzyılda özel hayat diye birşey yok. Buna alışalım artık


Bugün kullandığınız bilgisayardan , ziyaret ettiğiniz sitelere, alışveriş için kullandığınız kredi kartından ,alışveriş için gittiğiniz dükkana, bilet almak için gittiğiniz havayolu şirketinden ,gittiğiniz yerdeki havalimanına, kullandığınız cep telefonundan , çocuğunuzla oynadığınız oyun konsülüne kadar bizi çevreleyen herşey aslında bizim eskiden özel hayat diye tanımladığımız kavrama tecavüz eden sizinle ilgili çok özel bilgileri sizin rızanızla ya da rızanız dışında depolayan unsurlar aslında ve bunun sınırları her geçen gün ilerlemekte. Şimdi siz özel hayatınıza tecavüz ediyor diye bu saydığım şeylerden hangisinden vazgeçebilirsiniz ? Artık kaçmakta olanaksız zaten .

Dolayısıyla böyle bir yüzyıl tanımı yaptığımızda kötü niyetli kişileri yakalamak amaçlı olduğu düşünülen kamera sisteminin zaten gerçek anlamda sahip olamadığınız özel hayatınızı kısıtlıyor diye etkisiz hale getirmeye çalışmak bana pek mantıklı gelmiyor. Artık teknolojik gelişmeler o kadar arttı ki eski hukuksal kavramlara sıkı sıkıya bağlı kalmak pek sorunlarımızı çözmüyor,özel hayat gibi kavramların yeniden tanımlanması gerekiyor gibi...

Sizin attığınız son postadaki , yazdığınız herşeye sonuna kadar katılıyorum... sanırım forum sizin işaret ettiğiniz noktalara doğru doğal bir evrim geçirmiş bulunuyor...

bu noktada sanırım tartışmamız gereken şu olmalı...

Bize ait bilgileri toplayıp bunları depolayabilen bir Polis teşkilatı nasıl yapılandırımalı ki bu bilgileri bize karşı haksız şekilde kullanamasın ve devamlı hukuk içinde kalmak zorunda olduğunu hissetsin ?

saygılar
Old 19-12-2008, 18:51   #153
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Cep Telefonu Olan Herkes Fişleniyormuş

Türkiye Bilgisayar Mühendisleri ve Programcıları Derneği Başkanı Sönmez, telefon sahibinin adının, soyadının, hatta gittiği yerlerin bile kaydının yapıldığını söyledi.
---
TBMM Telekulak Komisyonuna bilgi veren, Türkiye Bilgisayar Mühendisleri ve Programcıları Derneği Başkanı Yılmaz Sönmez, cep telefonlarının yaydığı sinyal cihazlarından telefon sahibinin adının, soyadının, hatta gittiği yerlerin bile kaydının yapıldığını söyledi. Sönmez, "Yani, artık cep telefonu olan herkes fişleniyor" dedi.
Komisyonun 2 Aralık'ta yaptığı toplantının tutanakları şöyle:

SÖNMEZ: Sinyal bilgilerinin tespiti. Bu da Türkiye'de alenen yapılıyor. Yani, artık, Türkiye'de 70 milyon insanın nereye gittiği...

BAŞKAN HAKKI KÖYLÜ: Yani, bunu kolluk güçlerinin dışında başkaları da mı yapıyor?

SÖNMEZ: Bu kaydediliyor. Herkes fişleniyor mu desek özellikle. Yani herkes, cep telefonu olan kişi, adı, soyadıyla birlikte login kaydı olarak fişleniyor.

SÖNMEZ:
60-70 bin dolarlık bir takım frekans tespit cihazları var. Uyducular çok kullanıyor. Her eve çanak kuruyorlar mesela. Havadaki frekansı yakaladığınızda indiriyorsunuz laptopunuza. Atıyorum 555 741'li bir numarayı seçiyorsunuz havada, o yayındaysa indiriyorsunuz ve bilgisayarınıza kaydediyorsunuz.

Bu pasif dinleme gibi gözüküyor ama, havadaki sanal bir frekansı tespit etmek. Bunu genelde büyükelçilikler yapıyor gibi görüyorum, düşünüyorum. Çünkü, bazen bakıyorum antenlerine, bu GSM anteni diyorum, ne yapıyor bu anten burada diye.


Mertlik öldü

Sönmez, cep telefonlarına sahibinin haberi olmadan gönderilecek bir mesajla da dinleme yapılacağını söyledi. Sönmez, "Şu an odanın içinde ne kadar cep telefonu varsa, bütün sinyaller bize en yakın baz istasyonuna kayıtlanıyor. Yani, artık cep telefonu olan herkes fişleniyor" dedi.
(Milliyet)
Old 19-12-2008, 22:01   #154
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın persona ve sayın Ergin,
Şehir efsanelerine, komplo teorilerine inanmayınız. Bu işler o kadar kolay değildir. Tamam zor da değildir ama geleneksel beceriksizliği gözardı etmeyiniz.
Old 19-12-2008, 23:58   #155
persona

 
Varsayılan

Ben de amerika birleşik devletlerinden bir örnek veriyim, hepimizin bildiği Bush yönetimi war on terror kapsamında bu tür dinleme faaliyetlerini yasalaştırdı (bu yasanın süresi bu yıl doluyor Obama yönetiminin ne yapacağı belli değil ) bu faaliyetlere genel olarak Wiretapping diyorlar, bu kelimenin türkçe karşılığı kabloya vurmak gibi bir şey,tam çevrimini bilen varsa yazarsa sevinirim ... neden böyle demişler amerikalılar çünkü bu dinleme faaliyetleri telefonun çktığı ilk dönemlerde gerçekten kablolara vurmak onlara ek yapmak suretiyle yapılıyormuş. Her neyse konuyu dağıtmadan, kısaca bugün internet üzerindeki dinleme faaliyetlerine de wiretapping diyorlar... işte Bush yönetimiyle beraber bu faaliyetin boyutu şu dereceye kadar artmış durumda...

Bugün amerika birleşik devletlerinde herhangi bir siteden terörle bağlantılı bir madde alırsanız , ya da şüpheli sitelerden birine tıklarsanız servis sağlayıcılarındaki sistem sizi otomatik olarak IP adresinizle fişliyor,tekrar tekrar aynı faaliyette bulunursanız bu sefer gizli servis hemen sizi gözlem altına alıyor ve the newyork times taki habere göre bu sistemlerle IP adresleri alınanların sayısı her ay ortalama 100 000 artmakta... her nekadar CIA elinde fişlemeye yarayan bazı sistemleri durdurdum dese de temel olanlar hala faaliyette...

Amerikada hükümet yetkilileri, yetkili bir mahkemeden alacakları Subpeona (sapina diye okunuyor) kararıyla bütün servis sağlayıcıların ve arama motorlarının elindeki kullanıcı bilgilerine girme hakkına sahipler...Örneğin Google firmasına gidip kimler belli linkleri tıkladı diye bir istemde bulunabilir, hiçbir internet şirketi buna karşı çıkma hakkına sahip değil...

Amerikada internetin ne kadar insanların hayatına girdiği düşünülünce bu faaliyetlerin gücünü o kadar anlarız sanırım...

Big BROTHER heryerde!!!!

Sayın Aladağ a da bir noktada çok katılıyorum her ne kadar bütün bu adı geçen sistemler bizim hayatımızın her an kayıt altına alındığını gösterse de verilerin çokluğu çoğu zaman en pahalı sistemleri bile çok güç durumda bırakıyor. Aslında burada olan Foucault un meşhur kitabındaki hapishane deneyindeki durum... hepimizin bildiği şey, avrupada bir hapisanede her yere yapay kameralar konmuş ve kontrol odasındaki bir birimin devamlı hapisanede olup biteni kaydettiği söylentisi bilerek yayılmış. Sonuçta suçlular devamlı gözetlendiklerini sanarak hapisanede suça yönelik hareketlerini büyük oranda azaltmışlar.

Dünyaca ünlü medyamızdaki son dönemde artan oranda yapılan bu haberler bana biraz bu deneyi hatırlattı

Bu noktada şu ana kadar tartıştığımız noktaları da değerlendirecek şekilde, Formu başlatan kişi olarak sayın Suat Ergin den bir toparlama yazısı umut etmekteyim.

saygılar
Old 26-12-2008, 17:11   #156
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Gülelim mi ağlayalım mı:)

Hayatımızın her anında izleniyoruz, peki ya yarın?
Big Brother George Orwell’in “1984” adlı romanındaki “gelecek kehaneti.” Romanı 1940 yılında kaleme alan Orwell’e göre öyle bir gün geliyor ki insanlar hâkim otorite tarafından sürekli izleniyor, kimse iktidarın çizdiği çizgilerin dışına çıkamıyor, çıkan anında cezalandırılıyor. Orwell, 1840’ta bunun 1984’te gerçekleşebileceğini düşünmüş.

Tabii Orwell faşist bir yönetim modelini hayal etmiş gelecek için. Herkesin robotlaştığı bir dünya.

Bu kehanet, bir anlamda gerçekleşti.

Kimi iktidar gücü kullananların telefonları dinlemesi, e-mail trafiğimizi izlemeleri değil sadece. Aslına bakarsanız onlar zaten yasal olarak da suç, ama işleniyor işte.

Benim kastettiğim biz farkında olmasak da her an izlenir olmamız, üstelik bunu adeta gönüllü olarak yapmamız.

Cep telefonunu kullandığımız sürece birileri nerede olduğumuzu, kiminle konuştuğumuzu biliyor. Kredi kartı kullandığımız an birileri neyi, kaça ve nereden aldığımızı öğrenebilir. Sokakta yürürken burnumuzu karıştırırsak MOBESE’nin başında duran bizi görüp dalgasını geçebilir.

Teknoloji elbette çok büyük kolaylıklar getirdi ama kişi hakları ve en önemlisi özgürlüklerine, dolaylı yoldan bile olsa tecavüz bir anlamda yasal hale geldi.

Okurlardan Melih Alkan bir yazı göndermiş. Bir yerde yayınlandı mı bilmiyorum ama yakın bir gelecekte aşağıda okuyacağınız diyalog gerçek olabilir.

Hele telefonda yeni nesile geçilmesi, herkesin tüm bilgilerinin bulunduğu yeni nüfus cüzdanlarının da yürürlüğe girmesiyle, absürd bile gelse okuyacaklarınız bir anda gerçek olabilir.

Gelin isterseniz bir müşteri ile pizzacının telefonla sipariş alan görevlisi arasındaki “hayali” konuşmayı birlikte okuyalım:

Operatör: Pizza xxx’i aradığınız için teşekkürler.

Müşteri: Merhaba, sipariş verebilir miyim?

Operatör: Evet... siz... Bay Mehmet S...’siniz ve Kadıköy’deki evinizden arıyorsunuz. Ev numaranız 216-xxx 61 62, ofisinizin numarası 216-xxx 70 80 ve mobil telefonunuz xxx 201 25 25...

Müşteri: Bütün numaralarımı nereden biliyorsunuz?

Operatör: Sisteme bağlıyız efendim.

Müşteri: Bir bol sucuklu, pastırmalı, kıymalı pizza istiyorum...

Operatör: Bu iyi bir fikir değil efendim!

Müşteri: Nasıl yani?

Operatör: Tıbbi kayıtlarınıza göre tansiyonunuz ve kolesterolünüz oldukça yüksek efendim.

Müşteri: Nasıl? Peki ne almalıyım?

Operatör: Diyet maydanoz-brokolili pizzamızı deneyin. Seveceksiniz.

Müşteri: Seveceğimden nasıl emin olabilirsiniz ki?

Operatör: Geçen hafta bir kitapçıdan ‘Maydanozun Faydaları’ ve ‘Brokoli Yemekleri’ kitaplarını almıştınız efendim.

Müşteri: Tamam, teslim oluyorum... Ondan bana 3 aile boyu gönderin lütfen. Ne kadar tutuyor?

Operatör: 6 kişilik aileniz için bu yeterli olacaktır efendim. Toplam 61 YTL.

Müşteri: Kredi kartıyla ödeyebilir miyim?

Operatör: Maalesef nakit ödemeniz gerekecek efendim. Kredi kartınız limitini doldurmuş ve geçen yıl Kasım’dan beri bankanıza 3720,55 YTL borçlusunuz. Buna aldığınız plazma TV taksitleri de dahil değil üstelik...

Müşteri: Sanırım adamınız buraya gelmeden önce yakındaki bir ATM’den nakit çekmem gerekecek.

Operatör: Yapamazsınız efendim. Kayıtlarınıza göre bugünkü nakit çekme limitiniz olan 1000 YTL’yi doldurmuş durumdasınız.

Müşteri: Önemli değil, siz pizzaları gönderin. Adamınız gelene kadar parayı ayarlarım. Gelmesi ne kadar sürer?

Operatör: Yaklaşık 45 dakika efendim ama bu kadar beklemek istemiyorsanız 34 ZVT 666 plakalı motosikletinizle gelip daha kısa sürede buradan kendiniz de alabilirsiniz..

Müşteri: Ne!

Operatör: Sistem kayıtlarına göre 34 ZVT 666 plakalı bir scooter motosikletiniz var...

Müşteri: *’!^ *%^**%^I7*

Operatör: Sözlerinize dikkat etseniz iyi olur efendim. Unutmayın ki 15 Temmuz 1997’de polise hakaretten tutuklanmıştınız...

Müşteri: (Sessizlik...)

Operatör: Başka bir isteğiniz var mı efendim?

Müşteri: Yok... Bu arada reklamınızdaki 3 şişe bedava kolayı da gönderiyor musunuz?

Operatör: Normal olarak gönderirdik efendim ama kayıtlarınıza göre diyabetliksiniz, size Zero Cola gönderiyorum.

http://haber.gazetevatan.com/haberde...ryid=4&wid=142
Old 31-01-2009, 17:03   #157
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Türkiye’yi dinleten hakimi dinleyip, açığa aldılar

Türkiye’yi dinleten hakimi dinleyip, açığa aldılar

Türkiye’yi dinleme izni veren karara imza atan hakim görevden alındı

İzmir’in Özel Yetkili Savcısı Murat Gök, telefonlarını dinlettiği hakim S.T.’yi ’rüşvetle tahliye’ olayına adı karıştığı için görevden aldırdı. S.T. 2005 yılında MİT’e Türkiye’yi dinleme izni veren kararı imzalamıştı

özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök’ün talimatıyla geçtiğimiz aylarda Çeşme’de başlatılan ’Sahil’ adlı operasyonla tefecilik ve yasadışı çek-senet tahsilatı yaptığı iddia edilen B.K. liderliğindeki çeteye darbe vuruldu. Çete liderinin de aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Bu operasyonun hazırlık aşamasında çete liderinin telefon dinlemesine Ağır Ceza Mahkemesi hakimi S.T. de takıldı. İddiaya göre hakim S.T. çete liderinin adam yaralamadan tutuklu kardeşinin serbest bırakılması olayına karıştı. Soruşturmayı yürüten Gök, olayla ilgili hazırladığı dosyayı ve teknik takiple (telefon dinlemeyle) elde edilen bilgileri, suçüstü yakalanma olmadığı için mevzuat gereği, soruşturmanın devam edebilmesi için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na gönderdi. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu, önceki gün soruşturma dosyasını inceleyerek adı rüşvet iddialarına karışan hakim S.T.’yi soruşturma tamamlanana kadar açığa aldı. Hakim S.T.’nin Diyarbakır’da görevli olduğu 2005 yılında MİT’e tüm Türkiye’de dinleme olanağını sağlayan ve tartışmalara yolaçan karara imza attığı da öğrenildi

http://w.gazetevatan.com/Turkiyeyi_d...20920/1/Manset
Old 07-09-2009, 15:05   #158
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Cep Telefonu Kayıtları 5 Yıl Saklanıyor

İletişimde büyük gözaltı


Kemal GÖKTAŞ - VATAN
-----------------------
---------------------------------------------------------


Türkiye’de cep telefonu kullanıcılarının bütün iletişim bilgilerinin 5 yıl geçmişe yönelik olarak tutulduğu ortaya çıktı. GSM operatörlerinin tuttuğu bu bilgiler, gerektiğinde soruşturma ve davalarda kullanılıyor

ANKARA - Cep telefonlarına ilişkin kayıtların tutulması, son günlerde Ergenekon davasıyla birleşen Danıştay saldırısı olayı ile ilgili soruşturmanın genişletilmesi ve Bakırköy’deki bir cinayet soruşturması sırasında geçmişe yönelik dinleme kayıtlarının mahkemeye gönderilmesi ile gündeme geldi. Bu iki olay kamuoyu tarafından bilinmeyen bir durumu ortaya çıkardı.

Daha önce istihbarat örgütlerinin mahkemelere başvurarak 3’er aylık dönemlerle iletişim detay kayıtlarını aldığı biliniyordu. Ancak Yargıtay’ın jandarmaya yönelik verilen Türkiye genelindeki iletişimin tespiti kararını hukuka aykırı bularak bozmasının ardından bu tür genel kararlar alınamıyor. İstihbarat örgütlerinin iletişimin izlenmesine yönelik kararları Türkiye geneli yerine il bazında almaya devam ettiği belirtiliyor.

Bu gelişmelere karşılık, herkesin iletişim bilgilerinin 5 yıl süreyle GSM operatörlerinde tutulduğu ve gerektiğinde kullanılması için ilgili makamlara verildiği ortaya çıktı. Buna göre GSM operatörleri, kimin kiminle görüştüğü, mesajlaştığı ve cep telefonunun baz istasyonu sinyal bilgilerini 5 yıl süreyle kayıt altında tutuyor. Baz istasyonu sinyal bilgileri yoluyla cep telefonu kullanıcılarının bulunduğu yerler de kayıt altında tutuluyor.

Kayıtlar operatörlerde saklanıyor

TİB Başkanı Fethi Şimşek, VATAN’a yaptığı açıklamada telefon detay kayıtlarının 5 yıl süreyle tutulması konusunda şunları söyledi:

“Ücretlendirmeye esas fatura bilgileri operatörlerde var. Operatörlerle aboneler arasında ilerde hukuki bir ihtilaf olması halinde kullanılmak üzere bunlar bu sürede tutuluyor. Bunların mahkemelerde delil olarak kullanılması ancak TİB aracılığıyla mümkün. Adli bir soruşturma sırasında mahkeme kararıyla ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcıların talebiyle bu bilgiler operatörlerden alınarak mahkemeye ve savcılığa gönderiliyor. Ancak bunlar iletişimin tespitiyle sınırlı. Yani kimin kiminle görüşüp mesajlaştığına yönelik bilgiler. İçerik yani ses kaydı anlamında bunlar tutulmuyor.”

Geçmişe yönelik dinleme var mı?

Şimşek, İstanbul’daki bir cinayet soruşturması sırasında geçmişe yönelik dinleme kayıtlarının mahkemeye gönderilmesine ilişkin olarak da şunları söyledi:

“Herhangi bir mahkeme kararı olmadan TİB üzerinden dinleme yapılamaz. Bahse konu haber bu açıdan yanlıştır. Zaten dinleme TİB’de değil, Emniyet, Jandarma ve MİT’te yapılıyor. TİB’de yapılan mahkemelerin verdiği dinleme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına bakmaktır. Zaten, herkesi dinleyerek konuşmaları kaydedecek bir teknoloji de TİB’de yoktur. Olsa bile mahkeme kararı olmadan kimsenin dinlenmesine izin verilemez.”

Kişisel verilerin gizliliğine aykırı

İletiŞİm hukuku uzmanı avukat Fikret İlkiz VATAN’a yaptığı değerlendirmede, iletişim bilgilerinin 5 yıl boyunca saklanmasının insan haklarına aykırı olduğunu belirtti. İlkiz, “İletişime ait detay kayıtlarının 5 yıl boyunca tutulması tamamiyle insan haklarına aykırıdır. Çünkü insan haklarına göre kişisel verilerin gizliliği esastır. Ama bizdeki sisteme bakarsanız kişisel verilerin gizliliği kişiler için geçerli, öyle anlaşılıyor. Kolluk güçleri istedikleri gibi değerlendiriyorlar ama kişi bunlara ulaşamıyor” dedi.

İlkiz, bu uygulamaya karşı herkesin dava açma hakkı olduğunu belirterek “Bu konuda hukuki girişimde bulunmak isteyen vatandaş, öncelikle bilgi edinme hakkı çerçevesinde kişisel verilerin ne olduğunu sormalı. Eğer varsa ve tutuyorlarsa kişisel verilerin gizliliği konusunda dava açmalıdır. Bu dava hem bir hak ihlali nedeniyle tazminat davası şeklinde olabilir hem de kensidiyle ilgili verilerin imha edilmesi talebiyle açılabilir” dedi. İlkiz, bu konuda AİHM kararlarının da net olduğunu belirterek “AİHM kararlarına göre bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinin (Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.) ihlalidir” dedi. İlkiz, AİHM’e dava açmadan önce iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğini kaydetti.

“İşin kolayına kaçılıyor”

TelefonlarIn dinlenmesiyle ilgili olarak yapılan tartışmalarda ön plana çıkan siyasetçilerin başında MHP Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir geliyor. İstanbul eski Emniyet Müdür olan Özdemir VATAN’a şunları söyledi: “Şu anda sizinle Gaziantep’teki evimin önünde konuşuyorum. Teknik olarak bunu tespit etmeleri mümkün. Bunu baz istasyonları kanalıyla yapıyorlar. Ancak bu bilgileri 5 yıl boyunca saklı tutuluyor olması iletişim özgürlüğü açısından sorunlar yaratıyor. Özellikle bu bilgilerin mahkemelerde delil olarak kullanılması konusunda şüphelerim var. Çünkü cep telefonu taşınabilir bir cihaz. Birisi sizin cep telefonunu taşıyarak suç işleyebilir. O zaman suçlu siz mi olacaksınız? İşte bu yüzden sanki silahınıza sahip çıkıyor gibi cep telefonunuza sahip çıkmanız gerekir. Ancak bakanın söylediği gibi sadece şekilsel değil içerik anlamında da dinlemeler olduğunu düşünüyorum. Bugün suçluluları yakalamak için cep telefonu kullanılıyor. Suçlularla mücadele için başka enstrümanlar da var. Bu, işin kolayına kaçmak.”

YÖNETMELİK NE DİYOR?

14 ŞUBAT 2007’de Resmi Gazete’de yayınlanan “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin yönetmelik” 5 yıl saklanan bilgilerle ilgili şu bilgiye yer veriyor: “İletişimin tespiti: İletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemlere bu ad verilir”

İngiltere’de 1 yıl, İtalya’da 5 yıl

Cep telefonları şirketlerinin müşterin özel bilgilerini belli bir süre de olsa saklaması, dünyada da çok tartışılan bir konu. Başta ABD ve İngiltere’de olmak üzere birçok ülkede birçok sivil toplum kuruluşu, özel şirketlerin ve devletlerin bu tür bilgilere ulaşmasını sert eleştiriyor. İngiltere’de telefon operatörleri, müşteri bilgilerini kanunların izin verdiği 1 yıl süreyle saklıyor. İtalya’da bu süre ise 5 yıl. 2006 yılından Avrupa Birliği üye ülkelere, vatandaşlarının cep telefonu bilgilerini 6 ay ile 2 yıla kadar süreyle saklanması ile ilgili kanun çıkarmalarını tavsiye etti. Ancak üye ülkelerin yarısı, bu tavsiyeye henüz uymuş değil.

Yasa 3 yıldır Meclis’te bekliyor

HERKESİN iletişim ve seyahatlerine ilişkin verilerin bu şekilde tutulmasını önleyebilecek bir kanun tasarısı ise 3 yıldır TBMM’de tutuluyor. “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı” 28 Temmuz 2006’da Meclis’e sevk edildi ancak, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra kadük olan tasarı Ekim 2007’de yenilendi. Tasarıda, kişisel nitelikteki verilerin tanımı yapılıyor ve korunması amacıyla idarî bir yapının oluşturulması hedefleniyor. Tasarıyla kişisel verilerin hangi hallerde kullanılacağı ayrıntılarıyla düzenleniyor ancak hukukçular bu tasarı yasalaşsa bile kişisel verilerin korunmasını tam anlamıyla sağlayamacağını savunuyor.
Old 11-09-2009, 16:10   #159
Av.Egemen A.

 
Varsayılan

MOBESE nin düzeni sağlamaya yönelik bir sistem olduğu açıkca belli.Bu sebepten ötürü keşke daha fazla gözetlensek bile diyorum.

Saygılarımla.
Old 13-09-2009, 20:42   #160
fikirbay

 
Varsayılan Nİyet ???

NİYET kelimesi sihirli bir kelimedir.

Dünyada hiçbir kılıç insan boynu kesemezdi, eğer "niyet" insan boynu kesmek ve kelle almak olmasaydı.

Kılıç veya bıçak, kameradan çok daha tehlikeli ve öldürücüdür. O halde, onu da mı yasaklamayı düşünelim ve dünya üzerinde hiç kesici alet kalmasın mı?

Niyet iyi mi kötü mü? Sorun niyettedir.

NİYET VAR ise ve sorunları çözmek niyetinde iseniz sorunlar çözülür. NİYET YOK ise sorunları çözemezsiniz ve sorunlar daha da büyür.

Peki dünya üzerindeki insanların niyetlerinden emin olabileceğimiz bir ortamı yaratabilecek bir mekanizma veya bir cihaz var mı? Hayır. Yoktur.

Tanrı bile ibadet etmeden önce içinizden de olsa niyet edin diyor. Niyetinizi kalbinizden geçirin diyor. Belli ki kayda geçsin ve öteki dünyada itiraz ve inkar eden olursa o kayıtları delil olarak öne sürmek istiyor.

"Beyinlerde ve kalplerde olan biteni bilen ve herşeye kadir olan yaratıcı bile insanlardan (kullarından) niyet beyanı istiyor. Bu çok ilginçtir. Bunun anlamı üzerinde düşünülürse, görülecektir ki, yaratıcı bile bu dünyada kulunun iradesine karışmıyor. Başka türlü öte dünyada hesap sormazdı. O halde, bu dünyada tanrının bile karışmadığı o hür iradeyi ve bir insanın ruhunda saklı olan niyetini siz nasıl kontrol edebilirsiniz?

Sadece mobese kameraları için de değil. Genel olarak, tartışılması gereken şey, niyetin ne olduğudur...

Sokaklara kamera konulup konulmaması değil, hangi niyet ile sokaklara kamera konulacağı ve hangi niyet ile kayıtların kullanılacağı önemlidir. Gerisi hikayedir.

Anadolu'da bir anonim hikaye vardır:

Bir adam aşırı derecede kıskançmış ve çok temiz kalpli olan karısını hep kendisini aldatmakla suçlar ve eziyet edermiş. Karısı bu duruma katlanamaz hale gelince, niyetini bozmuş ve adama dersini vermek üzere, bir delikanlı ile anlaşmış. Kocasının geleceği saatte elini hamura bulamış. Delikanlı da evin tuvaletine saklanmış. Adam gelince, kadın eli hamurlu şekilde kocasını karşılamış ve aman bey demiş, tam da sana hamur açıyordum, ellerim hamurlu, tuvalete gitmem lazım, şu uçkuru bir çöz de işimi göreyim demiş. Adam denileni yapmış, kadın işini görmüş gelmiş (delikanlı pencereden kaçıp gitmiş) ve kocasına aman bey şu uçkuru bağla da senin hamuru bir güzel yoğurayım demiş...

Anadolu'da evlenecek delikanlılara anlatılan bir hikayedir bu. Halk kültürümüz zengindir.

Niyet, en önemli unsurdur. Kamera, ayrıntıdır.
Old 19-09-2009, 02:23   #161
AV.SİNANKARA

 
Varsayılan

Bir ArkadaŞimin SÖylemine GÖre Ankarada Mobesa Kamerasi YokmuŞ Trafik IŞiklarinda YokmuŞ Sebebini Sordum Cankayada Bir Ara Kamera KoymuŞlar Milletvekilleri Buna KarŞi ÇikmiŞ Rahat DolaŞamiyorlarmiŞ Yaptiklari Ne Yapiyorlarsa Artik Izlendiklerinden Rahatsiz OlmuŞlar Dedİ.ŞaŞirdim
Old 14-11-2009, 19:55   #162
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Sizde mi Dinleniyorsunuz?

Danıştay Başkanı Mustafa Birden, yargı mensuplarının takibe alınmasının yargıyı kontrol etme amacı olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:


“Yargı mensuplarının dinlenmesi, fiziki takibe alınması, yazılı ve görsel basında haber ve görüntülerine sıklıkla yer verilmesi yargıyı kontrol etme ve üzerinde etkili olma gayesinden başka bir şey değildir. İnsan hak ve özgürlüklerine yönelik ihlallerin engellenmesinde çok önemli konumları bulunan yargıç ve savcıların aynı neviden hak ihlallerine muhatap olmaları, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesini zedelediği gibi bu durumu insan haklarına saygılı, demokratik ülke kavramıyla bağdaştırma olanağı da bulunmamaktadır.

Haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğine ilişkin Anayasal temel hak ve özgürlüklerde ciddi bir aşınma ve ihlalin varlığı söz konusu. Gelinen noktada sadece yüksek yargı mensupları, hakim ve savcılarla ilgili değil, tüm dinleme kararlarında gerekli özen ve hassasiyetin gösterilmediği görülüyor. ‘Ben de dinleniyor muyum?’ yolundaki endişe ve korkular toplumda ciddi bir güven bunalımı yaratmıştır. İnternette, haber ve yayın organlarında hergün yeni bir ses ve görüntü kaydı yer alıyor. Bu, mahkeme kararıyla yapılan teknik takip ve dinlemeler dışında gayri hukuki dinleme yol ve yöntemlerine sıkça başvurulduğu konusunda kamuoyunda yaygın bir kanının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Toplumda oluşturulan güven bunalımı en kısa sürede telafi edilmeli, en etkili ağızlardan kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapılmalıdır.”

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12...id=0&oid=0&l=1
Old 14-11-2009, 19:59   #163
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Sizi de mi dinliyorlar

Korkudan ‘cep’lerini kapatıyorlar

En yüksek tirajlı Amerikan gazetelerinden biri olan New York Times, Ergenekon davası ve telefon dinlemeleriyle ilgili ilginç bir yoruma yer verdi. İşte gazetenin haberi: “Ergenekon Türkler’in atalarına göre bir mistik vadiydi. Ama modern Türkler’e göre Türkiye’nin tarihindeki en ateşli davanın adı. 2007 Haziran’ından bu yana 300’den fazla kişi gözaltına alındı. 194’ü hakkında dava açıldı, 43’ü ise halen soruşturuluyor. Suçlamaların ciddiyeti soruyu kime sorduğunuza bağlı olarak değişiyor. Bir kısım, bu kişilerin yargının manipülasyonu sonucunda kurban olan masumlar olduklarını, bir kısım ise Türkiye ve Türk hükümetine karşı çok büyük bir tehlike olduklarını söylüyor. Bu dava Türkiye’de laik güçlerle İslami tandanslı hükümet arasındaki büyük savaşı da gözler önüne serdi. İddianameleri inceleyen Türkiye uzmanı Gareth Jenkins’e göre suçlamaların bazıları fantastik ve absürd. İddianamede telefon dinleme kayıtlarına çok sık bir şekilde yer veriliyor. İşte bu nedenle entelektüeller ve gazeteciler akşam yemeklerinde buluştuklarında ilk yaptıkları için telefonlarını kapatmak olduğunu söylüyor.

http://haber.gazetevatan.com/haberde...?Newsid=270670
Old 16-12-2009, 20:21   #164
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan persona
Dolayısıyla böyle bir yüzyıl tanımı yaptığımızda kötü niyetli kişileri yakalamak amaçlı olduğu düşünülen kamera sisteminin zaten gerçek anlamda sahip olamadığınız özel hayatınızı kısıtlıyor diye etkisiz hale getirmeye çalışmak bana pek mantıklı gelmiyor. Artık teknolojik gelişmeler o kadar arttı ki eski hukuksal kavramlara sıkı sıkıya bağlı kalmak pek sorunlarımızı çözmüyor,özel hayat gibi kavramların yeniden tanımlanması gerekiyor gibi...
bu noktada sanırım tartışmamız gereken şu olmalı...

Bize ait bilgileri toplayıp bunları depolayabilen bir Polis teşkilatı nasıl yapılandırımalı ki bu bilgileri bize karşı haksız şekilde kullanamasın ve devamlı hukuk içinde kalmak zorunda olduğunu hissetsin ?

Sayın persona ısrarlı bir şekilde çağımızda özel hayatın teknolojik gelişim neticesinde zaten yok olduğunu ve var olandan da gövenliğimiz için vazgeçmemiz gerektiğini belirtiyor.

Üzerinde durulması gereken iki konu var ortada:
1. Güvenliğimiz uğruna, devletin verilerimizi depolamasına göz yummamız gerektiği ve
2. Özel hayatın zaten ortadan kalktığı, buna karşı yapabileceğimiz herhangi bir şey olmadığı.

1. Güvenliğimiz uğruna, devletin verilerimizi depolamasına göz yummamız gerektiği: hiçbir itirazım yok, eğer toplanan veriler gerçekten güvenliğimizi koruyacaksa. Burada belirttiğim ‚eğer‘ üzerinde durulması gereken bir kavram bence. Bal tutan parmağını yalar hesabıdır sonuç, çünkü veriileri elinden tutanın bunları kötüye kullanmıyacağını veya verilerin üçüncü kişilerin eline geçmesini hiçbir şekilde önleyemezsiniz Uzağa gitmeye gerek yok, ‚telekulak‘ hepimizin malumu demekle geçiştimeyeceğim; Almanyadan bir örnek: Hıristiyan Demokratlara ait bir milletvekili, sosyal demokrat birisine ait olan verileri, polis olan kızından elde edip dışarıya sızdırdı bundan bir süre önce. Olay ortaya çıktığından beri hasta hıristiyan demokrat milletvekili, ortaya çıkmaktan korkuyor.

Benim bu konudaki en büyük korkum, sistem değişikliği olduğunda yeni güç sahiplerinin eskilerin topladığı verilerden nasıl faydalanacağı.

2. Özel hayatın zaten ortadan kalktığı, buna karşı yapabileceğimiz herhangi bir şey olmadığı. Tarihte ‚temel hak ve özgürlükler‘ denen bir kavram zaten yoktu. Bu kavramlar Fransız Devrimi’nin sonucu olarak hukuktaki bugünkü yerini aldı benim bliğim kadarı ile. Teknolojik ilerlemenin/devrimin ve küreselleşmenin bu temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak üzere olduğu da bir gerçek. Bence bu gidişi önlemenin iki yoılu var, yeni bir hukuk devrimi veya temel hak ve özgürlükleri insanlık onuru olarak gören tek tek hukukçuların gidişi önlemek için çabalamaları. Hukuk devriminden fazla bir şey beklenir mi bilemiyeceğim. Geriye sözünü ettiğim ikinci yol kalıyor. Bundan önceki Alman Hükumetinin, CDU/CSU ve SPD den oluşan büyük koalisyonun getirdiği kişisel verilerin güvenlik gerekçesi ile altı ay depolanmasını öngören yasaya karşı Anayasa Mahkemesinde 35.000 dava açılmış. Davacıların aralarında eski ve yeni bakanlar, millertvekilleri ve şimdiki adalet bakanı var. O zamanlar muhalefette olan ve yasanın iptali için dava açan şimdiki bakının nasıl bir tavır takınacağı merak ediliyor.

Konu Asteriks hikayesine döndü; Temel hak ve özgürlükleri insanlığın onuru olarak gören bir avuç hukuksever, Asteriks’in küçük Galya Köyünün, Romalılara karşı duruşuna benzer bir duruşla, bu hak ve özgrülükleri güvenlik adına ortadan kaldırmaya çalışan küreselleşen tekniğe ve yerel yöneticilere ve küresel firmalara baş kaldırıyor.

Saygılarımla
Old 18-02-2010, 21:25   #165
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan olric
MOBESE nin düzeni sağlamaya yönelik bir sistem olduğu açıkca belli.Bu sebepten ötürü keşke daha fazla gözetlensek bile diyorum.

O da geliyor ve gelecek te, şu Almanlar muzırlık yapmasa!

Ne mi yapıyorlar? Anlatayım.

Dünya devi Google Firmasının 'Google Earth'den sonra bir de 'Google Street View' adında bir uygulaması var. Google bununla uydular vasıtasıyla, caddeleri, evleri, sokaklarda park etmiş arabaları, sizin anlıyacağını menkul ve gayri menkul herşeyi gözetliyor ve başkalarına gözetletiyor. Yakında programa girdiğinizde komşunuzun yatak odasını bile gözetliyebileceksiniz gibime geliyor. Mobese kamerasına ve ona benzer cihazlara gerek yok artık; herkes herkesi gözetler ve dünya güvenlği de sağlanmış olur. İş daha o dereceye kadar gelmedi ama, şimdilik biraz önce saydıklarımı izleyebiliyorsunuz, komşunun yatak odasına ve dünya güvenliğine biraz daha zaman ister. Google sayesinde kardeş kardeş yaşamamıza ve güvenlik içinde yaşamamıza engel olan muzırlar işte burada sahneye çıkyor ve 'benim özel hayatım elden gitti' diye bağrışıp duruyorlar, sadece bağırmakla kalsalar iyi, üstüne üstlük bir de dava açıyorlar. Ama iş bununla da bitmiyor, çünkü tam bu noktada Almanya'nın Federal Adalet ve Federal Tüketici Bakanları ortaya çıkıp işi ters düz ediyorlar ve diyorlar ki 'bizim vatandaşlarımızın dava açmasına gerek yok, Google günde milyonlarca sayıda özel hayatın gizliliğini ihlal ediyor, bu ihlallerin önünü almak için Google'nın uydu vasıtası ile kaydedip yayınladığı kişilerden izin alması gerekir'

Muzırlık işte, ellerine geçen fırsatı değerlendiremiyorlar. Google biraz daha maddi destek verip sistemin daha da geliştirilmesine yardımcı olsalar güvenlik problemlerini ne güzel çözerler halbuki. Değmez mi sizce güvenliğimiz için özel hayatımızın gizliliğinin birazıcık ihlal edilmesi. Aslına bakarsanız Almanların bu kadar gürültü çıkarmasına da gerek yok, gösterilenler altı üstü sessiz çekimler, bizim telekulaçılarımızdaki ses alıntıları bile yok.i

Saygılarımla
Old 03-04-2010, 17:52   #166
fikirbay

 
Varsayılan Konu BaŞliĞi Çok İlkel Kaliyor Artik

Konu: "Biri Bizi Gözetliyor"

Bu başlık artık çok ilkel kalıyor...

Zira, iş bunun çok ötesine geçti. Gözetlemek de ne kelime?

Üç kart (veya 3 kağıt) düzeni bile artık tek kart düzenine varmak üzere ve tek bir kart ile, bırakınız gözetlemeyi, uzaktan kumanda ile yönetilmek ve yönlendirilmek üzereyiz hanımlar, beyler...

Banka kartı, sim kartı ve rem kartı (Türkçe söylenişleriyle)

Yani; banka hesabı, bilgisayar internet hesabı ve cep telefonu hesabımız ile gözetlenmenin çok ötesinde yönetilmek ve yönlendirilmek üzereyiz.

Bilgisayar yok iken bile, önce bir lider ve yardımcıları konseptine uygun çizgi roman kahramanları ile şartlandırıldık (yönlendirildik) sonra konsept değiştirildi ve bir tim veya ekip çalışması içinde eşit görevler üstlenen insan modeline uygun çizgi roman kahramanlarına geçildi... Farkında mıydık? Değildik.

Bu üç kart düzeni kısa zamanda tek kart düzenine dönüşecek ve tek bir kart veya avuç içi cihaz ile hem banka hesaplarımız (iktisadi) hem bedensel vaziyetimiz (fiziki) hem de ruhsal/beyinsel durumumuz (istihbari) yalnızca gözetlenmeyecek, yalnızca erişilmeyecek veya kontrol edilmeyecek, aynı zamanda yönetilip yönlendirileceğiz.

HAARP PROJESİ gizli ve süratlı bir şekilde geliştiriliyor.

Tek merkezden tüm bilgilerimize, fiziki (bedensel) konumumuza ve ruhi (beyinsel) aktifliklerimize veya aksiyonlarımıza vakıf olmak bir yana, belki bize ilham da verecek ve fikir de aşılayacaklar...

Biz de onları kendi düşüncemizmiş gibi algılayacak ve uygulayacağız...

Gözetlenmenin "hukukiliği"ni veya bireyin "hürriyeti"ni tartışmakta çok geç kaldık ve tartışma anlamını çoktan yitirdi diyebilirim. Bireyler robotlaştırılıyorlar.

Robot geliştirmekten daha ucuz olsa gerek...

Facebook üzerinden bir hakimin, savcının veya avukatın (dostun veya düşmanın) zevklerini, temayüllerini, fikirlerini, inançlarını, heyecanlarını, anılarını vs. anasından, babasından, kocasından, karısından daha derin ve detaylı olarak öğrenebilirsiniz. Açık istihbaratı değerlendirme yetiniz mevcut ise...

Elimize vazgeçemeyeceğimiz bir kart tutuşturulacak ve yolda, izde, internet üzerinden elektro manyetik ağlarda ve ortamlarda, nerede olduğumuzu, o anda ne düşündüğümüzü veya kiminle ne konuştuğumuzu, gelecek için ne planladığımızı öğrenmek bir yana, bireyin yönetilip yönlendirilmesi ihtimali mevcut...

Haa Devlet mi? O ancak yerel asayişi sağlamakla görevli olabilir? Hani tek merkezden bireye müdahale ekonomik olarak pahalıya geleceğinden, Devlet görevlileri birileri adına yerel asayişi sağlamakla görevli olurlar...

Yani, uluslararası gücün emrindeki yerel jandarma/polis.

Kemerlerinizi bağlayın! Uçuyoruz...

Ama, bence olay budur.

Bu mudur?

Evet budur...

Birileri bizi sokakta gözetliyorlarmış da... Ne gam!

Hayyam, Hayyam... Ömer Hayyam...

"Siz hiç gitmeyecek gibisiniz değil mi? İşte gidenler de sizin gibiydiler."
Old 05-04-2010, 00:28   #167
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Biri Bizi Gözetliyor

Sayın fikirbay;

ben seksen sonrası ikiyıl civarında kaçak yaşayabildim. Ama bugün bir ay yaşayabileceğimi sanmıyorum. Sistem bizi kendi araçları ile kontrol altına alıken bizide sisteme adapte ederek kontrol makenizmasını kolaylaştırıyor. Garip bir durum.

Artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek gerek.

Saygılar.
Old 16-05-2010, 16:10   #168
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Google Herkesi Gözetlemiş!

Google herkesi gözetlemiş!


Google StreetView için yaptığı çalışmalarda büyük bir skandala imza attı

İnternetin en büyük arama motoru Google ABD ve Avrupa’da hizmete sunduğu StreetView için yaptığı çalışmalarda büyük bir skandala imza attı. Avrupa ve ABD’yi neredeyse sokak sokak en ince ayrıntısına kadar gösteren StreetView için yollarda dolaşarak çekim yapan araçlarının geçtiği yerlerde şifresiz çalışan kablosuz internet bağlantılarından da bilgi topladığı ortaya çıktı. Alman yetkililerin uyarısı üzerine inceleme yapan Google, ülkede 600 gigabyte’ın üstünde bilginin bu şekilde toplandığını açıkladı. Google mühendisleri şimdi kullanılan yazılımı elden geçirmek ve toplanan bilgileri ayıklayarak temizlemek için uğraşıyor. Firma yöneticilerinden Alan Euastace da hatayı kabul ederek özür diledi. Euastace “Ancak bu konuda yetersiz kaldık. Ciddi bir hata yaptık ama bu bilgiler arama motoru dahil hiçbir Google hizmetinde kullanılmayacaktır” dedi.

Google’ın en çok tartışılan uygulamalarından olan StreetView, bir harita üzerinde seçilen sokakların fotoğraf olarak görülmesini sağlıyor. Uygulamanın yakın bir tarihte Türkiye’de de hizmete girmesi bekleniyor.

http://www9.gazetevatan.com/google-h...5804/43/Manset
Old 09-06-2010, 20:02   #169
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin

Ankete katılanlardan çoğu, güvenlik için gerekli demiş.Bir çok kişi de ben zaten kaygı duyulacak şeyler yapmıyorum demiş. Herşey normal gibi. Ama bu bize göre böyle...Yani herşey iyiyken belki de sakıncası olmayabilir. Ancak 12 Eylül darbesinden sonra binlerce öğretim görevlisi, kamu görevlisi işten atıldı. Kamuoyunda 1402' lik diye bilinirler. Binlerce insanın ne yaptığı, ne düşündüğü kısa sürede araştırılıp öğrenilemez. O halde ne yapılmıştır. O zamanki teknoloji ile bir yerlerde biriktirilen bilgiler kullanılmıştır. Sorgu sual olmaksızın binlerce insan işinden edilmiştir. 22.06.2006

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Hemen belirteyim, ben bu forum konusunu açarken sadece solcular fişlenecek, gözetlenecek iddiasında değildim. Butün yurttaşlar fişlenebilir, hiç alakası olmayanın da başına bir gün benzer olaylar gelebilir düşüncesiyle hareket etmiştim 25.07.2006


Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Bu gözetleme konusu sadece bir örnek idi. Bazı katılımcılar için belirtelim: Fişlenme, Dinlenme, İzlenme de aynı derecede önemli hususlardır.

Gitgide polis devleti oluyoruz. Hukuk devleti nedir? Tartışmaları yapılmakta bu sitede…Polis Devleti olma yönündeki gelişmelerin karşısına ilk önce hukukçular karşı çıkmalıdır. Bu ülkede şu veya bu bahane ile yasalar çıkmaktadır. Veya MOBESE gibi, yasal dayanağı olmayan uygulamalar olmaktadır. Yarın ne olacağı belli değildir. Çocukların dahi, parmak izi alınmakta, üniversitedeki öğrenciler gözetlenmekte, yolda yürüyen insanlar kayda geçirilmektedir. Terörü önlemediği ortadadır. Paranoyak bir toplum yaratılmaktadır. İngiltere’de bu yöntemin çuvalladığı ortaya çıkmadı mı?

Bir de çok iyiniyetle bize bir şey olmaz diyen arkadaşlar var…(Sonradan bu foruma katılan arkadaşlara tüm yazıları okumalarını öneririm) Örnek verdik:Sizin iyiniyetli olmanız yetmez..Devran değişebilir…Sizin tasvip etmediğiniz bir rejim iktidar olabilir…Bu kayıtların atıldığını mı sanmaktasınız? 12 Eylül Darbesi sırasında olaylarla hiç ilgisi olmayan kaç kişinin canı yandı bilen var mı? Erhan Çınar diye idama mahkum olmuş ama yargılamanın iadesi ile kurtulmuş birini duyan var mı? 11.08.2006.

Konuyu tam 4 yıl önce açmışım. Ne Ergenokon Davası vardı, ne Balyoz Operasyonu, ne de Deniz Baykal'ın kasedi vs.vs... İlk mesajlardan bazılarından alıntı yaptım. Koyulaştırdığım bölümleri dikkatlere sunmak istiyorum. Kimlerin dinlendiğini, izlendiğini ve ne dediklerini vaktim yettiğince bu alana taşımaya çalıştım. Son dinlenen kişinin beyanatında da bazı bölümleri koyulaştırdım. Tanıdık geldi mi? Şimdi benim üye imzamın ilk bölümüne bakın, lütfen. Yine mutlu olmadım.

Alıntı:
Yazan Ergenokon Davasına Bakan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün de Dinlenmiş
Şengün “Yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin yararına değil. Yarın öbür gün es kaza iktidar değişirse o zaman bunun hesabını başkaları sorar. Daha kötü sorar. Bu işler böyle olmaz. Kimse bundan fayda ummasın" dedi.


Şengün şunları söyledi: "Her şeyde kabak bizim başımıza patlıyor. Bugün başsavcı ile görüştüm. Benimle ilgili bir
dinleme kararı yokmuş. Saygısızlık. Bu telefon konuşmalarında adımın geçtiği bana bildirilmeliydi. Burada her şeyde sıkıntı var. Bu böyle yürümez. Her şey birbirinden koptu. Hukuk böyle gitmez. Güven kalmadı. Biz bu işi böyle yapmadık. Çok hoş bir şey değil. Ayıp bir şey. Şahsımla ilgili değil, ailemle ilgili. Benim ailem var, yeni torunum oldu. Şimdi git ona anlat, ne anlatacaksınız. Çevremdeki herkese tek tek nasıl anlatabilirim ki? Hepsi ayıp.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2010/...iraraya_geldik
Old 09-06-2010, 20:30   #170
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Bu da anketin son durumu!

nket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir?
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. 176 45.48%
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. 22 5.68%
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. 24 6.20%
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. 75 19.38%
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım 45 11.63%
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. 114 29.46%
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 387. Bu ankette daha önce oy kullandınız. (Anket no : 94)
Old 09-06-2010, 20:55   #171
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
nket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir?
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. 176 45.48%
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. 22 5.68%
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. 24 6.20%
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. 75 19.38%
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım 45 11.63%
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. 114 29.46%
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 387. Bu ankette daha önce oy kullandınız. (Anket no : 94)

THS gibi bir hukuk sitesinde "Sakıncası yok" anlamına gelen seçeneklerin daha fazla işaretlenmesi üzücü...

Ama itiraf edeyim ki, "Sakıncası var" anlamına gelen seçeneklerin bu kadar çok işaretleneceğini tahmin etmemiştim. Demek ki, enseyi karartmamak lazımmış.
Old 09-06-2010, 21:31   #172
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Nasıl yani???

Anayasa? Uluslararası sözleşmeler?

Dün sizin için olumlu birşeyler yazmıştım. Üzülerek fikrimin değiştiğini belirteyim.

Saygılarımla

http://www.turkhukuksitesi.com/showp...7&postcount=35

demişsiniz...

Suat Bey... ))

Türkiye'nin terörle mücadelesi sürdükçe ben de Mobeseyi güvenlik için gerekli görüyorum.
Old 10-06-2010, 10:12   #173
Av.Pınar Barış

 
Varsayılan

MOBESE kameraları eğer doğru amaç için etkili şekilde kullanılıyor ise elbette sağladığı, sağlayacağı yararlar ile kamu düzeni ve yararına da aykırılık teşkil etmeyeceği düşüncesindeyim. Ancak yaşadığımız ülke--> Türkiye. Ne yazık ki bu konuda Sn. Av. Suat ERGİN ile aynı endişeleri yaşamaktayım. Ne de olsa bu ülkede ne yazık ki herşeyin yeri gelir diye arşivlendiğini, usulsüz ve hukuka aykırı birçok dinleme yapıldığını ve hatta bunların gazetelerde manşet manşet yayınlandığı ve insanların hukuka, adalet sistemine olan inancının bilinçli ve sistemli bir şekilde kırılmaya çalışıldığını ve hatta ne yazık ki bir kısım insanlar üzerinde de bu başarının sağlandığı aşikardır. Gelecekte kamu yararı adına MOBESE gibi birçok uygulamanın geliştiği ancak bunların kukuka aykırı saklanıp ileride yine hukuka aykırı şekilde delil teşkil etmek üzere arşivlenmediği, kullanılmadığı gerçek amacından şaşmayacak ve gerçekten kamu yararı için kamu adına yapılabildiği bir ülke olabilmeyi temenni ediyorum.
Saygılarımla
Old 10-06-2010, 18:24   #174
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
http://www.turkhukuksitesi.com/showp...7&postcount=35

demişsiniz...

Suat Bey... ))

Türkiye'nin terörle mücadelesi sürdükçe ben de Mobeseyi güvenlik için gerekli görüyorum.

Cevap verdiğim metni alıntılamadığınız için, alıntısını yaptığınız mesajım anlamını yitirmiş. Okuyacaklar için cevap verdiğim mesajı alıntılıyorum:

Alıntı:
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir kanun bulunmadığına göre şu an için koruma kapsamında değildir. Bir boşluk bulunmaktadır

Diper yazdığınız konuda defalarca görüş belirttiğim ve zaman beni haklı çıkardığı için yeniden yazmama gerek bulunmamaktadır.
Old 04-12-2010, 01:15   #175
ramazanerol

 
Varsayılan

Özür dileyerek belirtiyorum.

Mobese şu ana kadar neyi engelledi.

Mobese başındaki arkadaşlar Protokol geçişi hariç neyi dikkate aldılar.

Veeeee.

Bir tane insan çıksın desin ve bana ispatlasınki. Türkiyede kişilerin kayıtları (Telefon, görüntü, ses v.b.) tutulmuyor.

Emn. te bi vatandaşlık numarası girilsin bakın neler neler dökülüyo ortaya.
Old 14-02-2011, 11:20   #176
Adli Tip

 
Varsayılan

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futb...95.asp?gid=373

Türkiye'nin konuştuğu anketin sonuçları Paylaş

Hurriyet.com.tr'nin dev anketi sona erdi... Bir iş adamının TT Arena’daki kameralarla ilgili isyanıyla başlayan, Balıkesir’deki mahkeme kararıyla devam eden ‘kameralı hayat’ tartışmasıyla ilgili "Her yere kamera konulması sizce doğru mu?" sorusunu sormuştuk.


Ankete katılan 65 bin kişi kararını verdi. 31 bin kişi 'Her yere kamera konulsun' yanıtını verirken, 32 bin kişi ise kameralı hayata 'hayır' dedi.
Old 14-02-2011, 11:56   #178
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futb...95.asp?gid=373

Türkiye'nin konuştuğu anketin sonuçları Paylaş

Hurriyet.com.tr'nin dev anketi sona erdi... Bir iş adamının TT Arena’daki kameralarla ilgili isyanıyla başlayan, Balıkesir’deki mahkeme kararıyla devam eden ‘kameralı hayat’ tartışmasıyla ilgili "Her yere kamera konulması sizce doğru mu?" sorusunu sormuştuk.


Ankete katılan 65 bin kişi kararını verdi. 31 bin kişi 'Her yere kamera konulsun' yanıtını verirken, 32 bin kişi ise kameralı hayata 'hayır' dedi.

Anayasa halk oylaması sonucu gibi (neredeyse). İlginç...
Old 14-02-2011, 11:57   #179
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin

31.000 Kişi de evet demiş... Sizce bu oran alkışlanabilir mi?
Old 14-02-2011, 12:32   #180
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
31.000 Kişi de evet demiş... Sizce bu oran alkışlanabilir mi?

Ben "hayır" diyen çoğunluğu alkışladım. "evet" diyenler, anlamıştır.

Ayrıca, bir günlük gazetede "hayır" oyu verenler, "evet" oyu verenlerden daha çoksa; hukukçuların ağırlıkta olduğu THS'de "evet" oyu verenlerin daha fazla olması, üzerinde düşünülmesi ve üzülünmesi gereken bir konudur.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yaşamak Değil ,Bizi Bu Telaş Öldürecek.. Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 8 02-12-2007 02:15
Affet Bizi Heraklit! Av. Bülent Sabri Akpunar Hukuk Sohbetleri 0 30-01-2003 15:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13314700 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.