04-02-2007, 10:07 | #151 |
|
O AN var ya!
Güneşin ışığını kestiği,
oksijenin soluğumdan eksildiği, o an var ya, işte o an, bittiğimi hissederim, yalnızlığımdır o an, sensizliğimdir, gidişindir, elveda bile demeden, bakmadan arkana silinişindir yaşamımdan... Güneşin ışığını kestiği, oksijenin soluğumdan eksildiği, o an var ya, bulutlar küme küme toplanır, Bursa'nın tam ortasında, çığlık çığlığa, yokluğunu haykırır bana, Irgandı'dan akar gözyaşlarım, zaman durur Setbaşı'nda. Güneşin ışığını kestiği, oksijenin soluğumdan eksildiği, o an var ya, adımlarım tükenir hasretinin türküsü söylenir Tophane burçlarında, Muradiye'yi toz bulutu gibi sarar, akşamın lacivert atlı süvarileri, gökyüzü olur mısralarım kalemimde... Güneşin ışığını kestiği, oksijenin soluğumdan eksildiği, o an var ya, ölümden dönen bir hastanın yeniden dirilişi gibidir hayata, sessizce ve güçsüz bir direnişle, gülümserim varlığına, yanımda olmasan da... Nilgün Çakıcı/BURSA 4 şubat 2007/10.10 |
12-02-2007, 01:47 | #152 |
|
aldı götürdü bir yerlere yine bizi dizeleriniz, hani bir yazıtı okursunuz ve size oldukça aşina gelir, ne kadar çok hisseden varmış duyduklarımı hissettiklerimi dersiniz veya çok sıcak gelir size dizeler uzansanız dokunacaksınız sanki, ve sonra yaşamın acımasız tokatı patlar yüzünüze, dönersiniz o acımasız çarklarınıza bir anda olsa kendinizi sorgulayamadan,foftoğrafın neresind eolduğunuzu anlayamadan sadece dışında tüm sevgilerin o ateşin bakar bakar kalırsınız eliniz uzanmaz, özürlü bireyler gibi dön dersin kendine dön işine sorumluluklarına neyine gerek melankoli neyine gerek ayaklarını yerden kesen aşklar,........ve sessizce şairin dediği gibi ne doğan güne hükmüm geçer ne halden anlayan bulunur, bitirir sizi o çarkların dişlileri, acımasız, insafsızca öylece bakakalırsınız sadece uzanamaz elleriniz hiçbir şey söyleyemez açılmamak üzere kapatılmış suskun, biçare kalbiniz yüzünüzde acı bir gülümseme, güler geçersiniz...........
|
15-02-2007, 17:53 | #153 |
|
Bir gün olmayabilirim hayatta,
kör bir kurşun saplanır sırtıma, ya da arkamdan çarpan bir araba, savurur vicdansızca bedenimi duvara, herşey olasıdır,yaşadığım dünyada, ama çok iyi bildiğim bir şey vardır, haksızlıklara ve kanunsuzluklara karşı savaşan birileri daima olacaktır ardımdan... Tehditlere sığmayan, namlulardan korkmayan, sadece doğruların üzerinde dimdik ayakta kalmayı başaran, birileri doğacaktır mutlaka. Bu ülke bizim, bu topraklar bizim, ve biz hukuk devleti değil miyiz? bir avuç derebeyine teslim olmayacak kadar, güçlüdür damarlarımızı örten tenimiz. Güçlüdür yüreğimiz... |
15-02-2007, 17:59 | #154 |
|
Korkuyorum,
ilk defa , etrafımı saran ölümden değil, başladığım davanın yarım kalmasından, susturulmaktan, zorbalığa , kanunsuzluğa yenilmiş olmaktan korkuyorum, korkuyorum, ölümden değil, meydanı magandalara boş bırakmaktan, haksızlıklarla savaşamamaktan, çok korkuyorum. Nilgün Çakıcı/Bursa 15 ŞUBAT 2007/PERŞEMBE |
17-02-2007, 11:16 | #155 |
|
Kıyamadım güllere.
Ne senden gül gelsin istedim,
ne de bir buket gül almak geçti yüreğimden, çiçeklerin ne günahı var ki, ne geçecek elimize , onları köklerinden yolmakla , neyi düzelteceğiz, bizim seninle köklerimiz çoktan sökülmüş, çiçekler neyi halledebilirdi ki... nilgün. |
22-02-2007, 09:43 | #156 |
|
Sevgililer gününe...
Bu gün,sevgi dağlarına,beyaz karanfiller bırakmak geçti yüreğimden, zayıflar ezilmesin, açlar gezmesin istedim caddelerimde, yalnızlar olmasın, kimse üşümesin soğuğun sefaletinde, bugün sevgiliye gül taşımak yerine, tüm varlıklara sevgi sunalım, karıncalar ezilmesin ayaklarımızda bıçaklar çekilmesin, küfürler edilmesin, kan,kin olmasın cümlelerimizde. Bu gün,sevgi dağlarına, beyaz karanfiller bırakmak geçti yüreğimden, tek bir sevgiliye değil, tüm çevremdekilere, ülkemdekilere, köylüme kentlime, çiçeğe böceğe, herkese her şeye, sarılmak, gülümsemek istedim, tüm samimiyetimle... 14 şubat için... NOT= Sevgililer günü demek ; sadece,karşı cinse kıytırık bir demet çiçek ve hediye paketleri sunmayı çağrıştırmamalıydı. SEVGİYİ hayatın yüzde yüzüne yaymak bu kadar mı zor dersiniz? Ben önce kendimizi, sonra bizi sevenleri, bize muhtaç olanları bizden aciz olanları sevelim istedim. TÜM HAYATI sevmenin dizeleriydi onlar. güzellikle kalın. -------------- 22 şubat 2007/09.43 |
23-02-2007, 12:32 | #157 |
|
Dev Ve CÜce Mİsalİ...
BİR YANIM DEV DİĞER YANIM CÜCE,
FİLLERLE KARINCALAR KADAR ÇELİŞKİDEYİM YİNE, Gündüzlerim bazen gece, gecelerimde avizeler yanar gözlerimde... Kimi zaman bakarım kar yağar temmuzda, kimi zaman güneş açar kış ortasında, sanırsınki iklimler zamanla vals yapmadalar. Çiçek açarım başımınüzerinde bembeyaz bir fanusla, meyve dolar dallarımda, kimi zaman da yaprağımı dökerim hazan gelmeden daha. BİRYANIM DEV DİĞER YANIM CÜCE, FİLLERLE KARINCALAR KADAR ÇELİŞKİDEYİM YİNE, Sen dolarsın dinlediğim her şarkıda dizelerime, sanki yüce bir dağın en zirvesine tırmanırım, bazen de toprağın millerce rakım derinliklerinde kendimden saklanırım. Beynimin en bakir fethedilmemeiş kalelerinde, ismin kazınır gümüş harflerle, ne acım kalır, ne hüzün, ne de işkence, sadece tarifi imkansız bir huzur dolar yüreğime, bir büyür bir yokolurken, zamana inat, seni yazarım dizelerime... NİLGÜN ÇAKICI/ 23.ŞUBAT 2007/12.32 |
26-02-2007, 17:49 | #158 |
|
nilgüm hanım şiirlerinizi çok beğendim.hatta şunu söyliyeyim müsadenizi almadan bir şiirinize bende bir kaç dize ekledim umarım hoşgörürüsünüz.
unuttuğum tebessümleri geri aldım bugün zamandan.. 365 gün kar yağardı biliyor musun sokağıma.. buzdan kaleleri yıkarak..girdin dünyama.. unuttuğum mutluluğu hatırlattın bana.. hiç tanımadığım çiçekler açtı bak bu sabah terasımda.., çok şaşırdım biliyor musun..güller masmavi..ve bulutlar nar kırmızsıydı.., Çekilmez işkenceydi yokluğun korkularım artık bitti hoşgeldin.... kabuslar, karanlıklar,sessizlik ölümümdü sensizlik çekilmezdi hoşgeldin... şimdi bir yana bırakıp yaşadıklarımı tüm sevmediklerimi aşkınla kucakladım hoşgeldin... hayata sarılıp dört bir yanıyla.. penceremi güneşe açtım ışığım hoşgeldin... hoşgeldin gönlümün eşi,ruhumun doğum aynası hoşgeldin |
14-03-2007, 10:10 | #159 |
|
Mavi gözlü dev,SEVGİLİ RAN'a ithafen...
Seviyorum seni,
mavi gözlerinde, derin fırça darbeleri ile, bulutlara doğayı resmetmeni, yüreğindeki sevdayı, şiir tezgahında, harflerle nakış nakış işlemeni, çiçeği böceği ve yaşama sevgisini, bizlere de sevdirmeni seviyorum. Seviyorum seni, senin sevgililerini sevdiğinden bin misli bir samimiyet saygı ve ilgiyle... Ve kadınlar, bizim olan kadınlar, dizelerinde kaleme aldığın gibi, ne bizlere hakettiğimiz değeri verilebildiğinizi, ne de bizden vazgeçilebildiğinizi, itiraf eden o cüretkar ve de sereserpe deyişlerle, gülümseyen harflerle, mısralara dev spotlarla beynini aksettirmeni seviyorum. Siyasi düşüncen her ne olursa olsun, ben senin yüreğindeki isyanları seviyorum, içindeki çığlıkları, dizelerindeki pırıltıları, ruhundaki mayınlara basarak yaşadığın infilakları... Gençliğimde bilim ve teknik dergilerinin eklerinde, edebiyat fasüküllerinden çıkarak girdin ajandama, BURSA maphusluğunda karına yazdığın o teselli yüklü, aşk mısralarınla büyüdüm ben, seviyorum seni, bil ki bu memleket,yokluğunda da sevdi seni, beyninde besleyip büyüttüğün ideolojiler bir yana, DOĞA VE YAŞAMA sevincine olan masmavi bakışlarını seviyorum, şiiri bana sevdirdiğin için, yüreğimdedir kabrin, ve kesinlikle asla ölmeyen bir bedenle, hâla benimle olan güzelliğinle, seviyorum seni sevgili HİKMET... NİLGÜN ÇAKICI/ 1980' LERDEN BU GÜNE... 14 mart 2007/10.30 |
21-04-2007, 16:26 | #160 |
|
Gitme!
Beni sensiz bırakma.
************************* Gitme, dur,ne olur gitme. Beni sensiz bırakma, pervane olur başımda esen rüzgârlar, ıhlamur kokuları karışır bulutlara, bastığım her kaldırım taşında,yokluğun hoyratça acıtır canımı... Mor menekşeler olabildiğince sevdalı kokular yayarak vazomda, hüzünle sen kokarlar bana yokluğunda. Gitme, gitme, ne olur. Beni sensiz bırakma... Sessiz bir bekleyiş olur mısralarım bakışlarımda, sen yanımda olmasan da, sesini duyamasam da, ulaşamasam da yanına, kapını çalarak,gecenin en otrasında, ben geldim,diyerek sarılamasam da boynuna, demleyemesem de çayını sabahın ilk ışıklarında, olsun varsın! Sevgin yeter bana güzelim, varlığının sıcaklığında, yetiyor sevgin ve uzak da olsa nefesin bana. Gitme, ne olur, gitme, elveda diyerek sakın, mısralarımdan uzaklaşma... İnan birtanem,sensiz ne şiir olur yazdıklarım, ne soluk olur aldığım nefes hayatımda,sensiz ben bir hiçim,beni anlıyor musun, beni ben yapan tüm değerler, varlığındır unutma... Gitme, ne olur, beni, sensiz bırakma... Nilgün Çakıcı |
23-04-2007, 14:22 | #161 |
|
Ne zaman!
Ne zaman,
usulca çalan bir melodi duysam, içim yanar bilir misin, hele birlikte tuttuğumuz notalar varsa, iflah olmaz artık tutkularım, camdan parçalar kırılarak sivri uçları ile kanatır umutlarımı. Ne zaman, sana ait bir iz bulsam adımlarımda, kaldırımlar titrer yokluğunun ağırlığında, Yeşil'in tarih kokan o ıssız bulvarında, ıhlamur kokularına dolanır müzenin sokakları. Ne zaman, bir güvercinin kanat çırpışını duysam, asfalta yakın, ne zaman,akşama yakın bir saatte, alaca karanlığına düşsem yokluğunun, ne zaman mısır satan seyyar satıcının ya da kafede gülüşen cıvıl cıvıl sevdalıların bakışmalarına rastlasam ayak üstü, ne zaman kurşun renkli bulutlar değse omuzlarıma, Atatürk caddesine kadar kan ağlar duygularım, yürüyen ben değilimdir sanki, benden habersiz gider ayaklarım, vitrinlere yansır göz yaşlarım. Ne zaman, Bursa'da yağan yağmurlarda ıslansam, gök kuşağına sarınırım, şiddetli lodosunda savrulurum, Irgandı köprüsünden, bir kağıt sandal atarım, bilmem sana ulaşır mı mısralarım, ama ben yine de umutla yazarım, sana dair yüreğimden taşanları, elimde değildir canım, elimde değildir. Ne zaman seni anımsatacak bir detaya rastlasam, sensizliğimde yanarım... |
02-05-2007, 08:57 | #162 |
|
Neredesin?
Şimdi ansızın çıkıversen karşıma,
konuşsak senininle havadan sudan, Yeşil çay bahçesinde mesela, bulutlara değse bakışlarımız, hafif çiseleyen yağmurun, saçaklara bıraktığı ışıltılı damlaları saysak seninle. Ben çocukluğumun, en saçma sapan anılarını anlatsam, hani o,sarı sapsarı saçlarımı belime kadar upuzun ikiye ördüğüm günlerden, bahçemizdeki ceviz ağacının gölgesindeki salıncağımda sallanırken, kurduğum iki kişilik düşlerden, uçurtmamı uçururken, kendimi gökyüzünde hissedişimden bahsetsem sana, gecenin en ıssız karanlıklarında, kayan yıldızları izlerken, içimden bir dilek tutarak, sabah uyandığımda olacağına yürekten inandığım çocuk yüreğimi sana açsam, işte böyle delice şeyleri uzun uzun anlatsam! Sense karşımda, sadece baksan bana. Hiçbirşey anlatmadan ve katmadan, eksiltmeden ve sormadan, sadece elini uzatarak, beni anlamaya çalışsan ve sadece yüreğindeki sıcaklığınla dolarak bana baksan... Şimdi alel acele çıkıversen karşıma, anlayabilsen sana olan hasretimin, ne kadar dayanılmaz ve de son sınırına gelmekte olduğunu , bir bilebilsen, sana olan sessiz özlemimin ne kadar, bıçak sırtı ve de öldüresiye canımı yaktığını. Şimdi, işte tam şu an, bir çıkıversen karşıma, bir çıkıversen, sarılsam, ve başımı omzuna yaslayarak, saatlerce ağlasam, ağlasam, ağlasam... |
03-05-2007, 18:57 | #163 |
|
Bir aşk var ki anlatması imkansız...
Bir aşk var kalemimin ucunda,
sakıncalı tüm mısraların esir aldığı, ıssız bir okyanusun en derin rakımlarında, yüzmeyi bilmeyen bir insanın, denize çakılması gibi dibe kaydıran... Ne zaman su yüzüne çıkmak için kulaç atsam, kollarımı kıskıvrak bağlayan, bir ahtapot kadar güçlü ve her daim uyanık. Bir aşk var,kulağımın tınısında, dinlediğim tüm notaları esir almış, ve tüm güftelerde sanki, hain imzası olan, ve sazından kan damlayan. Bir aşk var gözlerimin ışığında, ne zaman gözlerinle çakışsa bakışlarım, şimşekler çakan, gökyüzünden inen ısmarlama bir alev gibi, tüm bedenimi,zerresine kadar yakan, ardından da küllerimi havaya savuran, olabildiğince sıcak ve hoyrat... Bir aşk var yüreğimde, sanki bir hançer var şu an, kalbimin en ortasında, çıkarmaya çalıştıkça, daha da dibe saplanan! CANIMI OLABİLDİĞİNCE YAKAN. Bir aşk var sokağımda, tüm ağaçların dallarında, sanki, kıştan kalma bir ayaz, üşüyorum canevim, karlar yağmada bak, bu mayıs sabahında... öylesine dondurucu bir kasırga, esir almış durumda, Bir aşk var avuçlarımda, sanki ellerin ellerimin arasında, sanki karşımdasın, sanki sokağımdasın, sanki başucumdasın... Öylesine öldürücü bir aşk bu, bir yandan canını alırken insanın, giyotinin dev bıçağında, acımasızca, başını koparırken insanın, diğer yandan sıcacık duygularla, hayata bağlayan, sarıp sarmalayan... Ölümle yaşam arası, bıçak sırtında! NİLGÜN ÇAKICI 3 mayıs 2007/13.43 |
14-05-2007, 08:19 | #164 |
|
Seni çok seven bir kadın var buralarda,
sanki çok yakınında, yanıbaşında, sanki rüzgarın dağıttığı saçlarıma değecekmişcesine yakın , ve de silerek mesafelerin uzaklığını. seni, çok , seven, bir kadın var buralarda, sanki, sana senden de yakın,sanki, damarlarındaki kanın her damlasında, Beni anlıyor musun ? Nilgün. |
16-05-2007, 17:17 | #165 |
|
Kalmayalım istiyorum seninle,
sırları dökülmüş bir ayna gibi, kirli ve de değersiz, olmayalım akşamdan kalan sabahların sancılarında, yorgun ve bedensiz. Duymayalım hiç, ayrılık poyrazının, acı türküsünü. Üşütmesin rüzgarları , bitmiş sevdaların. İklimsiz yağmurlar, değmesin saçlarımıza, Kalmayalım istiyorum seninle, bomboş bir sayfanın orta yerinde, yazılmamış dizeler gibi, söylenmemiş ezgiler gibi tek başına ve çaresiz, sonsuzluğa giden dik yokuşta, lastiği patlamış kamyon gibi, çarpmayalım son sürat sağa sola, istiyorum, istiyorum, istiyorum ki, olmasın sevgimiz, değersiz ve içi boş sözlerle dolmasın, dizelerimiz... Nilgün'den MAYIS ESİNTİLERİ... |
16-05-2007, 21:20 | #166 |
|
Nilgün Hanım,ne de güzel dile getirmişsin duygularını,sanki annen seni şiir yazsın diye dünyaya getirmiş.Eline ve yüreğine sağlık ...
|
17-05-2007, 12:52 | #167 |
|
Teşekkür ediyorum.
Nilgün. |
21-05-2007, 10:21 | #168 |
|
Biz seninle sevgilim biz seninle...
Biz seninle,
sönmüş bir yanardağ olmayacağız asla sevgilim, ayrı da olsak, ulaşılmaz da olsa aramızdaki, bizi kesen uzun yollar, gelmem mümkün olmasa da yakınına, dokunamasam da tenine ve saçlarına, hep içim titreyecek, resmine her baktığımda... Sanki ilk karşılaştığımız gibi, olağan üstü tesadüf ve komik rastlantıların en ortasında,, aramızda kendiliğinden oluşuveren, sessiz sakin sevginin hatırına... Hani oluşması için hiçbir çaba ve gayretimiz olmadan, öylece kendiliğinden yanan küçücük bir kıvılcımla, bizi bu satırlara taşıyan... Biz seninle kurumuş bir dere yatağı gibi olmayacağız asla sevgilim, berrak ve ışıl ışıl, hep sulara yazılacak sevgimiz, olabildiğince duru ve temiz, dizelerde bakışların olacak... Hep yazılacak şiirler, sadece, senin için, senin için, senin için. Hep bambaşka bir umutsuzluk ve umutla, bekleyeceğim ıssız dünyamda bana gelişini, yaşanmamış takvim sayfalarında, en son yaprak düşene kadar, hep ismin ve nefesin olacak, sensiz dakikalarımda, imzan atılacak sensiz uykusuzluklarıma... Biz seninle, toz duman, virane ve de, terkedilmiş sokaklar gibi asla olmayacağız sevgilim... İçinde bombalar yağmalamış gibi,kullanılmaz olmayacak, yapılar, hep içinde güller açan, erguvanlar donanmış bahçemiz olacak, sardunyalar saracak duvarları. hep pembe panjurlu, kapısında adımız yazılı, ve odalarında, doğmamış çocukların şen kahkahaları. Erik ağacının dallarında salıncaklar olacak, kuş cıvıltıları ile uyanacağız, bambu masada, semaverde demli çayın kokusu ile, yanağına öpücük kondurarak, seni uyandıracağım. Yatağında allı güllü ipek çarşaflar, tavandan yayılan avizeden süzülen gizemli ve loş ışığın hareleri gibi, süzülecek sokağa sevgimizin akisleri, sevda kaplayacak tenimizi, karanfil kokulu odamızda, hep, çılgınca sevişmeler, mutlu gülümseyişler, olacak sevgilim... Dakikalar eriyecek avuçlarımızda, dışarıda, aç, katı hain ve acımasız zaman, buz tutarak donacak. Bizi almadan, akacak, şiirlerde de olsa, aşkı yaşayacağız seninle hep doya doya, ve o zaman treni, bizi arayacak, bildiği bütün raylarda, köşe bucak... Nilgün...21 mayıs 2007-10.45 |
21-05-2007, 13:53 | #169 |
|
....Sn.Nil,aşkı,sevgiyi,özlemi,dileği bu denli canlı sıcak sözcüklerle şiire taşıyan,yansıtan yüreğinizi,kaleminizi,yazma güdünüzü içtenlikle selamlıyorum.saygılarımla ...akdevrim.21.05.2007.istanbul...
|
21-05-2007, 15:55 | #170 |
|
Okyanuslar kadar derinsin bana,
yağmurlar kadar uzak, bulutlar kadar masmavi ve de olabildiğince ılıman, Sahilinde uzun yürüyüşler yaptığım, gündoğumlarıma kadar uyanıklığımsın benim, tabanlarımı yakan kumsallar kadar uzun, ve de yakıcı sıcaklığınla... Karanlıklar kadar kasvetlisin bana, çoğu zaman, bu karartılarının aralığında, gölgelerinde saklandığım, adım adım peşinde, ve her ayak izinde varlığına sığındığım... Kuyunun en dibinden, sessizliklerin de ötesinden, beni çekip çıkardığın, ölümle yaşam arasındaki o keskin sessizlikte, o ilk günkü kadar, sendeyim bak hala, ilk günkü kadar sevgi dolu ve sıcak, hani ilk elini uzattığın an, bana demiştin ya, Korkma! Karanlıkları el ele aşacağız, işte ben, senden aldığım güçle ayaktayım hala... o sözünün akisleri yansımada bak hala kulaklarımda, Yağmur sonrası, içime dolan toprak kokusu gibisin bana, öylesine benim ve öylesine doğal, hayat veren tüm dokulara, yaşamı hatırlatan, Ve, sen canımsın, herşeyimsin benim. inan... |
23-05-2007, 09:18 | #171 |
|
Hiç olmadığı gibi ve sanki hiç olmadığı kadarsın bu sabah...
Seni seviyorum,
yağmurun toprağa ilk değdiği kadar temiz, ve ıslak... ıslak diyorum sevdiğim çünkü, kirpiklerimden süzülmektesin bak şu an... Seni seviyorum. Hani, sabahın ilk ışıkları vardır ya, güneşin, ay ışığı ile kavgası gibi, uzak, kararlı , mağrur ve bir o kadar da sana ölümüne muhtaç. Seviyorum seni, aç bir martının, denizde avını arayışı gibi, suya dalıp,dalıp havalanan... Aynı, gökyüzü gibi efsunlusun bana, bir görünüp bir kaybolan, hiçbir zaman varlığından emin olamadığım ama sevgisi yüreğimde kalan, işte böyle karmakarışıkım yine bu sabah, hiç olmadığı kadar uykusuzum, hiç olmadığı kadar yapayanlız ve kolum kanadım yarım, sensiz, tamam olamam hiçbir zaman. Sanki bedenimde, ya biryerlerim kesik sensiz, ya tonlarca ağırlık beynimin derinliklerinde, esip savurmada, yüreğimin ekinlerini. Ya usta bir çiftçinin toprağa değdiği kadar mahir dokunuşlarla, ekip biçerim, sana dair ne var ne yoksa, her şeyi ama her şeyi... Sadece sana, sadece senin için dikilen yeni, yepyeni fidanların köklerini, koparıp koparıp, tekrar yerine takan, öldüresiye bir tufan, uykusuzluklarımda kulaklarımda uğuldayan... Kimi zaman, mikron kadar görünmez olursun mısralarımda, kimi zaman sığmayan kalemimin vurgularına, öylesine sakin, ve öylesine deli, dolu, kabına sığmayan... Med cezirler yaşarım sensizliğimde, kilometrelerce çekildiğin o sensizliğim var ya, var ya, var ya, işte ben, sensizliğinin hakimiyetindeki gece yarılarında, kendim kadar boğulurum, hasretininin dalgalarında... Sanırsın ki yok olurum, sanırsın ki kaybolurum, ve sanırım ki siner sığılarında fırtınalar. aynı geldiği gibi yaka yıka, kaybolur karanlıklarda... İşte böylesine deli doludur sana olan sevdalar, bu koskoca uykusuz gecenin, ıssız sabahında, çayımdaki demsin duman duman, rüzgârımsın, içimi hem üşüten, hem ısıtan... İşte böylesine duru,sessiz ve sakin, fırtına öncesi sessizliği, en derinlerinde barındıran.... |
11-06-2007, 10:37 | #172 |
|
Bak gözlerime.
Bak,
bak gözlerimin en derinliğine, okyanus mavisi dizeler geçti yine yüreğimden yıldız yıldız düşerken sevdan yüreğime bak gözlerime. Silinsin yüreğindeki tüm incinmeler, tüm karanlıkları aşalım seninle, tüm olmazları onararak, tüm fırtınaları aşarak, yine el le olalım, bak gözlerime ki gücümü senden alayım. Nilgün. |
13-06-2007, 13:53 | #173 |
|
YaŞamak Olmali.
YAŞAMAK OLMALI UMUDA DAİR DİZELERDE.
YAŞAMAK OLMALI, umutların dört duvar kuşattığı, ayışığının ıslıklarında, asfalta yayılan gökyüzü mavisinin ıslaklığında, kaldırım taşlarına her bastığımda, soluğuma takılan, burcu burcu ıhlamur kokularında, sokağıma yayılan her solukta, ılık ılık semaya yayılan, derin, ve bir o kadar ölümüne, can evim kadar benim. YAŞAMAK OLMALI, zamanı durduracak, bir anı bir hayata bedel zümrüt ışıltılarla kaplı... YAŞAMAK OLMALI, yaşanmadan tükenen takvim sayfalarından alel acele çalınan, acemi hırsızlıklarda, eşkiya akşamlara inat, uykusuz doğan sabahlarda... YAŞAMAK OLMALI, defterlere yazılan mısralarda, göz yaşlarında, ve sessizce çekilen sevdalarda, ölüme yakın sancılarda, dinlenen ezgilerin bıçak sırtında, ve dizginlenen öfkelerin kucağında, YAŞAMAK OLMALI tene candan da yakın ayrılıklarda... Bir haziran şiiri... sevgiler. Nilgün Çakıcı/Bursa |
14-06-2007, 08:37 | #174 |
|
Zincirin ikinci halkası YAŞAMAK GEREK.
Yaşamak gerek,
paslı puslu, kasımdan kalma bu haziran sabahında, baktığım herşey, sanki yabancıyken, sanki benim dışında gelişip, gelip geçerken, kapımın önünden, el ele bir çift geçmede, sevgileri aleni, aşkları yeni, elleri kenetli, yürekleri gibi, onlara imrenerek bakarak, sevdaya iç çekmek, yaşanmamış yılların, izinsiz çekip giden ayların, mutsuz zamanların, söküp aldıklarına inat, sadece şu anı, sadece geç gelen, sen dolu, şu dakikaları, yaşamak gerek, müebbet maphusluğunda, prangaları kırarak. Şafak sökerken, bulutların hercai duruşuna bakarak, gök kubbede hezeyan var, sökülme savaşında, ışıkla karanlığın kılıç darbeleri , ışık ışık vururken semaya, azar azar ve sabıra, mısralarımı omzuna dayayarak, yüreğim sımsıcak kollarında, içimi dağlayan notalarda, ezgisi çalınmış güftelerin sessiz vurgularında, kokunu arayarak, kapında bekleyen, yalnız bir tekir kedi gibi, sevgiye aç ve yokluğundan korkarak, yaşamak gerek, şairce ve seven bir kadın olarak, sadece sende, ilk ve en son olarak... YAŞAMAK GEREK, YAŞAMAK GEREK, sensizliğinde seni... |
14-06-2007, 10:09 | #175 |
|
Bu sabah dev bir ahtapot gibi dolanır yokluğun mısralarıma
Bu sabah sevgilim,
hiç olmadığım kadar seninleyim ve sensizim. Varlığın damarlarımda, yokluğun düşerken masamdaki kağıdın beyaz sayfalarına, ard arda sıralanır hasret, sabırsızca, boynuma dolanan dev bir ahtapot gibi sarılarak, vahşi ve güçlü bir kol gibi yokluğun, sarar beynimi avını yakalamışcasına... Kurtluşu yoktur hasretinin alacağını alır,uykusuzluklarda, ve sefasını sürerek gelibiyetin, çeker gider ardına bakmadan, öylesine fütürsüzce ve rahat... Bu sabah sevgilim, hiç olmadığı kadar, korkakım, ve bir o kadar da cesaretli, sensizlikten korkarak açarken sana yüreğimi, sevginden emin, ılık meltemler serinletir iliklerimi... Bu sabah sevgilim, ısmarlama zamanlardan uzak, hiç olmadığı kadar, millerce uzakım takvim sayfalarından ve kendimden, okyanus mavisi bulutlar üzerimde, sararken gümüş renkli yapraklar, bastığım her yeri, iklimler alabora, mevsimler sarmaş dolaş, yüreğimin bir yarısı yaz, diğer yarısında kara kıştan kalma bir ayaz, bir yanar bir donarım, işte böyle, kendime bile veremediğim sevdanın hesaplarında, bu sabah sevgilim, bu sabah, senden kaçtığım her an, sana yakalanırım... |
16-06-2007, 08:57 | #176 |
|
Kendin gibi gel bana bende olduğun kadar, öylesine MAĞRUR VE İDDALI!
Kendin gibi gel bana ,
bende olduğun kadar, yokluğun acıtsa da canımı, hiç olmadığım kadar yokluğun esir alsa da mısralarımı, fazlasını istemem, kendin gibi gel bana, bende olduğun kadar... Bursa'da sağnak yağmur var bak, ardından da kızgın bir güneş kuşatır doğayı öylesine fütürsüz ki gelişi ve gidişi, sevdan gibi! Yemyeşil çimenlerin üzerine ışıl ışıl gölgesi düşerken yorgun damlaların, ben sensiz geçen her zamanımda, böyle düşüyorum yokluğunun mısralarına, bak ağaç kavuklarına çakısız kazınmış, adımızın baş harfleri yine, altın harflerle ve yan yana, hüzün koruluğunda, uzun ve ince bir yolda, sicim sicim süzülürken gözyaşlarım yanaklarıma, ne sen haberdarsın, bu yolculuğumdan, ne ben, duyurabiliyorum şu anımı sana, sadece, yüreğimin üzerinde, misk ile sevdan yazılı, Kendin gibi gel bana, bende olduğun kadar, ne fazlasını isterim, ne de sakın, uykusuzluklarımda azalma. Kendin gibi gel bana, bende olduğun kadar, öylesine mağrur ve de iddalı. N İ L G Ü N Haziran şiirleri. 16 haziran 2007/09.46 |
18-06-2007, 21:55 | #177 |
|
Kaf dağının devi.
-------------------------------------------------------------------------------- Çocukluğumuzda anlatılan, Kaf dağı ardında, beyaz pelerinli bir devdi sevgi, adım adım koştuk ardından, o kaçtı biz kovaladık ardından, çocukluğumuzda attığımız şen bir kahkahaydı hepsi, şimdi ne o yüzümüzdeki tebessüm ne de sıcacık gülüşler kaldı, baktım da aynaya dün, nasıl da çizgileri derin izleriyle perçinlemiş sanki yüreğimin derinliklerine kadar inmiş hoyrat kavisleri, Çocukluğumuzda kalmış sanki asırlar öncesi, o tertemiz bekleyişler, o umut dolu seslenişler, sererek beyaz inci desenli ipek pelerinini, selamlayarak , sessizce kayboldu sanki kaf dağının efsunlu geçitlerinden.. ------------------ |
18-06-2007, 21:55 | #178 |
|
Kaf dağının devi.
-------------------------------------------------------------------------------- Çocukluğumuzda anlatılan, Kaf dağı ardında, beyaz pelerinli bir devdi sevgi, adım adım koştuk ardından, o kaçtı biz kovaladık ardından, çocukluğumuzda attığımız şen bir kahkahaydı hepsi, şimdi ne o yüzümüzdeki tebessüm ne de sıcacık gülüşler kaldı, baktım da aynaya dün, nasıl da çizgileri derin izleriyle perçinlemiş sanki yüreğimin derinliklerine kadar inmiş hoyrat kavisleri, Çocukluğumuzda kalmış sanki asırlar öncesi, o tertemiz bekleyişler, o umut dolu seslenişler, sererek beyaz inci desenli ipek pelerinini, selamlayarak , sessizce kayboldu sanki kaf dağının efsunlu geçitlerinden.. ------------------ |
18-06-2007, 21:58 | #179 |
|
Selam sana Bursa'dan...
Ben sabahın bu alaca karanlığında, hani o koyu lacivert harelerin,sarı ve maviyle koyun koyuna seviştiği bulutlarda, üşürken ve de bu muhteşem manzaranın karşısında, esiri olurum bu muntazam doğanın, dilediğin kadar sakla aydınlıkları, dilediğin kadar doğur güneşin ışıltılarını, ben nil nehrinin ıssız karanlıklarında, yalnızlığın hüznü ve telaşıyla, yok olurum hala dizelerin kapısında, elimde karanfiller, hani öylesine çok severdin ya bembeyaz rengini karanfillerin, güvercin kanatlar kadar temiz , sedef inciler kadar nadide hislerle geldim işte kapına, dostça, barış yüklüydü mısralarımda çığlıklar geldim işte, gökyüzü alabora, ne gece ,ne de sabah, ikisinin en ortasında, buz gibi bir Bursa sabahından sana ey dost, binlerce merhaba binlerce merhaba binlerce merhaba, selam olsun sana... Gökyüzünde gecenin matemi var sanki, çiğ taneleri düşmüş güllerin kanatlarına, çam kokuları odamda, Uludağ kadar ulu, Mudanya kadar derin, ezgilerle yazmaktayım sana, günün bu alaca karanlığında, vakit ne gece ne sabah, güneş kınını kuşanmada, zorlu bir savaşın hazırlıklarında... Dilediğince uyu sen, sıcacık yatağında, ben alaca karanlıklardayım , bak ben uyanıkım şu anda, sense derin mi derin uykularda... |
18-06-2007, 22:02 | #180 |
|
Kelebeklerin dansı,
-------------------------------------------------------------------------------- Cılızdı kanatları, kısaydı yaşamları, ışığa,hayata pervaneydi çırpınışları rengarenk kanatlarına rağmen, muhteşem uçuşlarda , kısaydı ömürleri, sessizdi gülüşleri,ama herşeye rağmen düzenli ve muhteşemdi.., kelebeklerin dansı, Asmanın arasından sarkan üzüm tanelerinde, bir o taneye bir bu taneye konarken, kanatlarındaki renkli beneklerin hareleri, yansırdı dönüşlere.., ve o şahane dönüşlere rağmen, bir kerelikti kelebeklerin dansı.., NİLGÜN/18 HAZİRAN |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Nilgün'ün Kaleminden:Paylaşımlar | NİLGÜN SEYMEN | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 160 | 11-01-2019 13:34 |
Aforizmalarından Seçmeler/nietzsche | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 34 | 06-08-2009 14:52 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |