22-05-2012, 15:56 | #961 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Kaan, Daha önce de belirttiğim gibi, eleştirdiğim şey bu kavramın yargı kararına girmesidir. THS'de, bence de isabetli olarak, din ve siyaset tartışmaları yapılamamaktadır. Bu nedenle sorunuza kısa bir yanıt verecek ve bu konuda başkaca yazmayacağım: Görüşüme kanıt olarak İslam Hukuku'nun ilk kaynağını gösteriyorum. Örneğin Nisa 24, Mümtehine 10, Bakara 237. |
22-05-2012, 22:17 | #962 |
|
Kadın avukata cinsel taciz !
Kadın avukatların yüzde 4’ünün tecavüz, yüzde 84’ünün cinsel taciz, yüzde 71’inin de şiddete uğradığı ortaya çıktı.
Ülke genelinde kadına karşı uygulanan şiddet ve tacizden kadın avukatlar da nasibini aldı. Kadın avukatlardan bazıları da tecavüze uğradığını açıkladı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Kadın Hukuku Komisyonu’nun TBB Kadın Hukuku Komisyonu’nun Türkiye genelinde 3 bin 63 avukatla yaptığı ankette ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Cumhuriyet gazetesinin haberine göre; Katılımcıların yüzde 57’si “Kadın olmanız nedeni ile iş yaşamınızda ayrımcılığa uğradınız mı?” sorusuna “evet” yanıtını verdi. “Evet” yanıtını verenlerin yüzde 32’si müvekkillerin erkek avukat tercih etmesi, yüzde 21’i iş olanakları, yüzde 11’i de çalışma koşulları dolayısıyla ayrımcılığa uğradığını kaydetti. Ayrıca ankette kadın avukatlara, ayrımcılık yapan muhatapları da soruldu. Buna göre avukatların yüzde 55’i hâkim, savcı, kâtip, kalem müdürü ve icra memuru tarafından, yüzde 29’u çalıştığı kurum, yüzde 16’sı çalışma arkadaşları tarafından ayrımcılığa uğradığını belirtti. Kadın avukatların yüzde 60’ı şiddete uğradığını kaydederken bu kapsamdakilerin yüzde 84’ü taciz, yüzde 12’si cinsel konulu tehdit, yüzde 4’ü tecavüze uğradığını açıkladı. “Psikolojik şiddet” kapsamında avukatların yüzde 33’ü hakaret, yüzde 17’si aşağılamaya maruz kalırken yüzde 15’i küfür mağduru olduğunu kaydetti. Ankette kadın avukatlara, “Kadın avukatların, erkek avukatlara göre daha çok ayrımcılığa uğradığını düşünüyor musunuz?” sorusu da yöneltildi. Kadınların yüzde 60’ı evet, yüzde 12’si hayır yanıtını verdi. Ankette dikkat çeken sonuçlardan bir diğeri de kadın avukatların yaşadığı ekonomik ve fiziksel şiddet oldu. Buna göre “fiziksel şiddet” başlığı altında kadın avukatların yüzde 71’i darp edildiğini, yüzde 21’i başkası tarafından yaralandığını, yüzde 4’ü hapis tutulduğunu, yüzde 3’ü sakat bırakıldığını açıkladı. “Ekonomik şiddet” başlığında ise katılımcı avukatların yüzde 54’ü müvekillerinin vekâlet ücretini ödememekte direndiği için, yüzde 31’i düşük ücrete mecbur bırakıldığı için yüzde 9’u işten atılma tehdidi yaşadığı için sıkıntı yaşadığını ifade etti. |
23-05-2012, 08:17 | #963 |
|
İstanbul Barosundan Bir Gazetede Yapılan Habere Jet Yalanlama Geldi...
BASIN AÇIKLAMASI: 22.05.2012 TARİHLİ CUMHURİYET GAZETESİNDE KADIN AVUKATLARI AŞAĞILAYAN, “UTANÇ RAKAMLARI” BAŞLIKLI HABER GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR.
Gazetede yayınlanan “ Utanç Rakamları ” başlıklı haberle ilgili olarak İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi bu haberin gerçeği yansıtmadığını kamuoyuyla paylaşmak gereği duymuştur. Kadın meslektaşlarımızın itibarını sarsacak şekilde açıklanan bu rakamlar bilimsel veri tabanına dayanmamaktadır. Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonları ( TÜBAKKOM ) tarafından 21-22 Nisan 2012 tarihlerinde düzenlenen Kadın Avukatlar Kurultayında değerlendirilmek üzere, kadın avukatlara yönelik ayrımcılığın tespiti, sorunların belirlenmesi ve bu suretle toplumsal farkındalık yaratılması ile ilgili 3063 avukata belirli sorular sorulmuştur. Oysa Türkiye’deki kadın avukat sayısı 28.000’dir. “ Şiddete maruz kaldınız mı? ” sorusuna ankete katılan 3063 avukatın % 40’ı hakaret, aşağılama, küfür, küçük düşürme gibi şiddete uğradığını, bu % 40’ın % 84’ü de fiziksel, ekonomik, cinsel şiddete uğradıklarını açıklamışlardır. Bu rakamların gazete haberinde bütün kadın avukatların % 84’ü cinsel tacize uğruyor şeklinde yansıtılması yanlış ve bilimsel verilerden uzaktır. Yukarıda belirtilen istatistikî bilgiler yeterli ve doğru görülmediği ve yanlış anlamalara neden olacağı için kurultay sonuç bildirgesinde yayınlanmamıştır. Kurultay sonuç bildirgesinde; toplumsal cinsiyet eşitliğinin benimsenmesi, meslek içi eğitimin önemi, baroların organlarında % 50 eşit temsil uygulanması, medyadaki haberlerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yansıtılması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kreş, vs. gibi olanaklar sağlanması, şiddetin önlenmesi ile ilgili denetim ve izleme bürolarının kurulması gereği yer almıştır. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda kadın avukatlarla ilgili yanlış değerlendirme yapan, kamuoyunu hatalı bilgilendiren ilgili haberlere itibar edilmemesini, mağdurları savunan kadın avukatları ve savunmayı, mağdur ve güçsüz gibi göstererek itibarlarını zedeleyecek nitelikte haber yapılmasının da bir şiddet olduğunu vurguluyor, KAMUOYUYLA PAYLAŞIYORUZ. İSTANBUL BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ |
23-05-2012, 16:45 | #964 | |||||||||||||||||||||||
|
Bence de başkaca yazmayalım. Kanıt olarak sunduğunuz ayet-i kerimelerde mehir geçmekte, yorumunuzu destekleyen hiçbir ibare geçmemekte, bilakis dokunmadan boşanma halinde mehrin yarısının verilmesi şart koşulmakla yorumunuz çürümekte... |
25-05-2012, 09:05 | #965 |
|
Yasaya aykırı olarak verilen mükerrer ceza hakkında bir haber. bknz:http://gundem.milliyet.com.tr/yok-bo...26/default.htm
|
01-06-2012, 23:13 | #966 |
|
Fazıl Say’a tweet mesajından 1,5 yıl hapis istemli iddianameyi mahkeme kabul etti
Ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, hakkında twitter mesajları nedeniyle “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla 1.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame mahkemece kabul edildi.
Ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say hakkında twitter mesajları nedeniyle “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla 1.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame mahkemece kabul edildi. İlk duruşma için mahkeme Say’a davetiye gönderdi. 1,5 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR İstanbul Cumhuriyet Savcısı Erhan Gülcan tarafından hazırlanan iddianamede, Say’ın davaya konu tweetlerini, ifade özgürlüğü çerçevesinde bir eleştiriden ziyade insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal tartışmaya hiçbir katkıda bulunmayan ve üç büyük dinin mensuplarının ortak değerleri olan Allah, cennet ve cehennem gibi kavramlara yönelik hislerini nedensiz yere inciterek ve bu kavramların anlamsız, gereksiz ve değersiz olduğu kanaatini uyandıracak şekilde dini değerleri aşağılamak kastıyla yazdığı kanaatine varıldığı belirtilmişti. SAY NE DEMİŞTİ Fazıl Say’ın alıntı yaptığı ve şikâyete konu olan Ömer Hayyam’ın şiirinin dörtlüğü şöyle: ‘Irmaklarından şaraplar akacak’ diyorsun Cennet-i alâ meyhane midir? ‘Her mümin’e iki huri’ diyorsun Cennet-i alâ k…… midir? Say’ın kendi yazdığı tweetler ise şöyle: ”Muezzin 22 saniyede okudu akşam ezanını yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne acelen var? Sevgili? Rakı masası?” Ben ateistim diğer yarısını bilmem Ateistim ve bunu bu kadar rahat söyleyebildiğim için gururluyum. HAKİM KARŞISINA ÇIKACAK Şüpheli Say’ın Twitter hesabına dileyen herkesin hiçbir kısıtlama olmadan girmesi nedeniyle de aleniyet unsurunun gerçekleştiği öne sürülen iddianamede, Sosyal paylaşım sitelerinin kişilerin düşüncelerini kitlelerle paylaşmasında çok önemli yere sahip olduğu kaydedilmişti. İddianamede, yazı içeriklerine değişik kesimlerden çok sayıda kişi ve sivil toplum örgütleri tarafından günlerce gösterilen tepki ve tartışmalar da göz önüne alındığında şüphelinin şikayet konusu yazılarının kamusal barışı bozmaya elverişli olduğu anlatmıştı. Fazıl Say’ın TCK’nin 216/3. , 218/1.maddeleri uyarınca “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 9 aydan 1.5 yıla kadar hapsi talep edilmişti. Say, iddianamenin kabulünün ardından önümüzdeki günlerde İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak . SUÇLAMAYI KABUL ETMEMİŞTİ Fazıl Say 15 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Savcısı Erhan Gülcan’a verdiği ifadesinde ise Twitter hesabında yazıları kendisinin yazdığını ancak bu yazıların büyük kısmının alıntı olduğunu öne sürerek suçlamayı kabul etmemişti. |
13-06-2012, 09:07 | #967 |
|
Ağır Ceza Hakiminin dört dişini kırdı!
Çağlayan Adliyesi'nde akıl almaz olay Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selahattin Toğuş asansörde doluluk yüzünden bir vatandaşla tartıştı. Civan Yemen adlı vatandaşın yumruk ve kafa darbelerine maruz kalan Hakim Toğuş'un 4 dişi kırılırken, saldırgan kaçmak isterken polis tarafından gözaltına alındı. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selahattin Toğuş, dün öğle saatlerinde Çağlayan Adalet Sarayı A Blok'tan asansöre bindi. Hakimin içerisinde bulunduğu asansöre, üçüncü kata geldiğinde aralarında Civan Yemen'in de bulunduğu üç kişi daha bindi. Fazla yük nedeniyle asansörün alarmı çalınca, Hakim Toğuş katta binenleri uyararak inmelerini söyledi. Hakimin bu uyarısını dinlemeyerek, "Çok istiyorsan sen in" diyen Civan Yemen(22) hakimle tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümemesi için diğer vatandaşlar müdahale ederken, başka bir vatandaş indi. Bunun üzerine yükü azalan asansör hareket ederek çıkışın olduğu -2'nci kata geldi. Yemen, asansörden inen hakimi takip etti. Hakim Toğuş adliyenin kapısından çıkar çıkmaz ise saldırdı. Yemen'in attığı yumruk ve kafaya hakim de karşılık vermeye çalıştı. Vatandaşların araya girmesiyle hakim yumruk darbelerinden kurtuldu ancak 4 dişi kırıldı. Ağabeyinin duruşmasını izlemek için adliyeye geldiği öğrenilen Civan Yemen kaçmaya çalışırken polis tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Dişleri kırılan Hakim Selahattin Toğuş tedavi için hastaneye götürüldü. |
17-06-2012, 22:18 | #968 |
|
Çekte tehlike çanları çalıyor
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, Mayıs ayında karşılıksız çıkan çek sayısının son iki yılın en yüksek rakamına ulaştığını bildirdi. Yalçıntaş, "Acilen tüccarı güvenceye alacak bir mekanizma hayata geçirilmeli" dedi.
Başkan Yalçıntaş yazılı açıklamasında, çekte hapis cezasının kalkmasının ardından bir boşluk meydana geldiğini ve alınan tedbirlerin ise caydırıcı olmadığının ortaya çıktığını kaydetti. Çek Raporu Sistemi'nin ticaret hayatına yeni bir soluk getirdiğine, ancak yetersiz olduğuna işaret eden Yalçıntaş, "Mayıs ayında karşılıksız çıkan çek adedi 83 bin 80'e ulaştı. Ne yazık ki son iki yılın zirvesi. 2012 yılının toplamındaki rakam ise 344 bin 196. Bu ne demektir? Geçen yılın aynı dönemine göre karşılıksız çek oranı yüzde 56.4 oranında artmış. Ciddi risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Bu rakamlar artık çekte tehlike çanlarının çaldığını ifade ediyor" dedi. Avrupa ve çevre ekonomiler başta olmak üzere, dünyadaki birçok ülke ekonomik krizlerle boğuşurken, Türkiye'nin ekonomide istikrarı yakaladığına ve büyük atılımlar yaptığına vurgu yapan Yalçıntaş, şunları söyledi: "Türkiye'nin bugün, çek gibi hayati öneme sahip bir ödeme aracına her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Bir an evvel çekte yargıyı yormayacak, ancak ekonomiyi de aksatmayacak düzenlemelere gidilmeli. Çek sistemi raporunu faydalı bulsak da yeterli olmadığını rakamlardan görebiliyoruz." Çeke yeniden itibar kazandıracak sistemin "Mali Risk Sigortası" olduğunu hatırlatan Başkan Yalçıntaş, "Bu sistemde tüccar ödenmeme riskine karşı çekini sigortalatacak. Piyasada sigortalı çekler gönül rahatlığı ile elden ele dolaşabilecek. Çek karşılıksız çıktığı vakit, tüccar korkmayacak, çek bedelini sigortadan tahsil edebilecek ve çarklar dönmeye devam edecek" diye konuştu. Yalçıntaş, bu sigortanın maliyetinin de çekin tarafları arasında makul oranlarda paylaştırılması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "Mali Risk Sigortası'nın devreye alınması için İTO olarak gerekli girişimlerde bulunduk. Mayıs ayında takas odalarında mahsuplaşmaya ibraz edilen çek tutarı 25.7 milyar lira. Çek Türkiye için işte bu kadar önemli. Sıkıntı ortada. Hızla yeni adımlar atılması şart. Bu noktada "Mali Risk Sigortası' sisteminin büyük fayda getireceğini düşünüyoruz." Kaynak : http://www.hukukihaber.net/ekonomi/cekte-tehlike-canlari-caliyor-h24884.html |
17-06-2012, 22:21 | #969 |
|
Yargıya hakim ve savcı takviyesi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3'üncü dairesi, mesleğe kabul ettiği 12. dönem adli yargı hâkim ve savcı adaylarının isimlerini açıkladı. HSYK, 256 hakim ve savcıyı mesleğe kabul etti.
Meslek öncesi eğitimlerini başarı ile tamamlayan 12. dönem adli yargı hâkim ve Cumhuriyet savcı adaylarının kura töreni ise 19 Haziran 2012 tarihinde saat 10.00'da Danıştay binası konferans salonunda yapılacak. Kura töreni ile görev yerleri belirlenecek adlî yargı hâkim ve Cumhuriyet savcı adaylarına cübbe dağıtımı da yarın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. Kura çekecek tüm hâkim ve savcı adaylarının saat 08.45'de Danıştay binası konferans salonunda hazır bulunmaları istendi. Öte yandan HSYK, 2012 yılı adli ve idari yargı müstemir yetkilerine ilişkin bir duyuru yayınladı. 2012 yılı idarî ve adli yargı kararnamelerinin açıklandığının belirtildiği duyuruda, iş ve kadro durumu nedeniyle yerinde yetkili bırakılanlar hariç, kararnameler ile bir başka yere atanan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının en geç 25 Haziran 2012 tarihine kadar tebligatlarını alarak görev yerlerinden ayrılmaları istendi. Hakim ve savcılardan müstemir yetki çalışmalarının yeni görev yerlerine başlayıncaya kadar sonuçlandırılabilmesi amacıyla müstemir yetkiye ilişkin taleplerin yazılı olarak en geç 22 Haziran 2012 tarihine kadar HSYK Genel Sekreterliğinde olacak şekilde UYAP ortamında gönderilmeleri talep edildi. Kaynak : Cihan |
17-06-2012, 22:25 | #970 |
|
Gerekçeli kararı: Serap'ı bilerek yaktılar
Lise öğrencisi Serap Eser'in hayatını kaybettiği İstanbul Küçükçekmece'deki İETT otobüsüne molotofkokteylli saldırıya ilişkin, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı.
9 Kasım 2009 günü meydana gelen saldırıya karışan 3 sanıktan 2'sinin ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdığı davada, mahkeme, sanıkların eylemi, 'bilerek ve isteyerek' işlediklerini ifade etti. 24 sayfalık gerekçeli kararda Serap Eser'in, dershaneden evine dönerken babasının gözü önünde atılan molotof sebebi ile yanarak ağır yaralandığı ve tedavi gördüğü hastanede Adli Tıp Kurumu raporunda belirtildiği üzere bu olaya bağlı olarak hayatını kaybettiği belirtildi. Gerekçeli kararda, "Sanıklar Salman Akpınar ve Hamit Aksan'ın üzerlerine atılı bulunan suçu işledikleri, olaya ilişkin tutanak içerikleri, Adli Tıp Kurumu rapor içeriği, sanık Hamit Aksan'ın soruşturma aşamasında müdafi huzurunda verdiği ifade içerikleri, yaşı küçük sanıkların aşamalardaki ifade ve savunma içerikleri, suça ilişkin olarak değerlendirmesi yapılan telefon görüşme ve mesaj kayıtları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır." denildi. Sanıkların aldıkları eylem kararı doğrultusunda otobüs durağı yakınında bekledikleri ifade edilen kararda, "Sanıkların bulunduğu yer kısmen karanlık olsa bile, içinde yolcuların bulunduğu belediye otobüsünün aydınlık olduğu, içindeki 10-12 kadar yolcunun görülmemesine imkân bulunmadığı, sanıkların içeride şoför ve yolcuların bulunduğunu görerek ve hatta otobüsün kapılarının açılmasına rağmen otobüsün bizzat içine molotof atarak eylemi gerçekleştirmiş olduklarından sanıkların eylemi ceza yasasında tanımını bulan bilerek ve isteyerek işledikleri, somut olayda bir kişinin üzerine TCK 174. maddesi anlamında patlayıcı özelliği taşıyan molotofkokteyli atılmasında meydana gelen sonucun bilerek ve isteyerek gerçekleştirildiğinin aşikar olacağı mahkememiz tarafından kabul edilmiştir." denildi. Gerekçeli kararda, Türkiye genelinde 51 şehirde Yurtsever Demokratik Gençlik oluşumlarının kurulduğu, bunların amacının PKK terör örgütünün talimatları doğrultusunda eylemlerde bulunmak olduğu kaydedildi. 24 Mayıs 2012 günü kararını açıklayan mahkeme, sanıklar Hamit Aksan ve Salman Akpınar'ı, 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştı. Kaynak : http://www.hukukihaber.net/kararlar/gerekceli-karari-serapi-bilerek-yaktilar-h24865.h |
25-06-2012, 19:51 | #971 |
|
Avukatların kabus dolu pikniği
Bursa’da daha önce haciz yaptıkları yere pikniğe gelen hukuk bürosu çalışanlarını hürriyetlerinden yoksun kıldıkları iddia edilen 4 kişi, toplam 20 yıl hapis ve 40 bin lira adli para cezasına çarptırıldı.
İddiaya göre, 3 yıl önce bir hukuk bürosunda birlikte çalışan avukatlar Hakan Ören (42), Mustafa Koyuncu (28), Onur Seyrek (28), stajyer avukat Yaver Ören (29), büro çalışanları Süleyman Seyit (29), Ersin Aktaş (27) ve Ufuk Aydın (29), arkadaşları İsmail Çalışkan’ın (26) mezuniyetini kutlamak için merkez Nilüfer ilçesine bağlı Gölyazı beldesine pikniğe gitti. Yemeğin ardından toplu olarak çay içmeye giden hukuk bürosu çalışanları, burada daha önce haciz işlemleri için iş yerine gittikleri F.E. ile karşılaştı. Taraflar arasında çıkan tartışma bir anda büyüdü. ’ATEŞ AÇILINCA SAKİNLEŞTİLER...’ Olayların daha fazla büyümemesi için araçlarına binerek kaçmak isteyen avukatların yolunu kestiği iddia edilen vatandaşlar, avukat Hakan Ören’in havaya ateş açması sonucu sakinleşti. Aracın içinden inmeyerek yaklaşık yarım saat boyunca jandarmayı bekleyen avukatlar, yaşadıkları dehşet dakikalarıyla ilgili savcılığa ifade verdi. Olayla alakalı Gölyazı Mahallesi sakini 4 kişi ve hukuk bürosu çalışanları hakkında, karşılıklı olarak birbirlerini darp edip hakarette bulundukları iddiasıyla dava açıldı. Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesi celseler sonra kararını açıkladı. Buna göre, F.E., S.E., S.E. ve K.A., "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçundan 5’er yıl hapis cezasına çarptırdı. Ayrıca 4 sanığın "basit kasten yaralama ve mala zarar vermek" suçlarından toplam 10 biner liralık adli para cezasını 8 eşit taksitle ödemesine hükmedildi. Öte yandan, hukuk bürosu çalışanı 7 kişinin ise "basit yaralama" suçundan ayrı ayrı beraatlerine karar verildi. Yargıtay’ın kararı onaması halinde haklarında hapis cezası verilen 4 sanık tutuklanacak. |
26-06-2012, 08:00 | #972 |
|
Borçlar Kanunu’nda yapılan değişiklik kiracıları üzecek
TBMM kapanmasına 1 hafta kala 1 Temmuz'da yürürlüğe girecek Borçlar Kanunu'nda kiracıları koruyan 10 maddenin yürürlüğe girmesi 2020'ye erteledi. 1 Temmuz'da yürürlüğe girecek olan Borçlar Kanunu 'nda kiracıları koruyan 10 kritik düzenleme, 8 yıl ertelendi. Böylece Hükümet, 1 hafta sonra uygulamaya girecek koruyucu düzenlemelerle ilgili, kiracılara son dakika golü atmış oldu. Geçen yıl çıkarılan Borçlar Kanunu sayesinde mevzuat tamamen kiracıyı koruyan bir hale getirilmiş, yasanın 1 Temmuz'da yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştı. Yasa, "Kiracılar yaşadı" yorumlarına neden olmuş ve kamuoyundan büyük destek görmüştü. Ancak son dakikada bu düzenlemeler, 2020 yılına ertelendi. Borçlar Kanunu'nda gece yapılan değişiklik, önceki akşam Plan ve Bütçe Komisyonu'nda gündeme geldi. AKP Manisa Milletvekili Recai Berber ve arkadaşları tarafından TBMM 'ye sunulan ve önceki gün Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilen torba yasa teklifinde, geçen yıl çıkarılan 11 Ocak 2011 tarihli 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun kiracılarla ilgili toplam 10 maddesinin 8 yıl süreyle ertelenmesi öngörüldü. Ertelenen hükümlerin yerine ise mevcut kira sözleşmelerinde yer alan düzenlemeler uygulanacak. Erteleme, vatandaşların yanı sıra şirketlerin yaptığı sözleşmeleri de kapsayacak. Plan ve Bütçe Komisyonu'nda hızla kabul edilen torba teklifte 8 yıl sonra uygulanmasına karar verilen hükümlerin tamamı kiracıların lehine yapılmış düzenlemelerdi. Buna göre, kiranın döviz cinsinden belirlenmesi durumunda 5 yıl süreyle hiçbir şekilde kira artışının söz konusu olamayacak, evsahibine verilen depozito miktarı, 3 aylık kira bedelini aşamayacak, depozito veya güvence parası vadeli bir tasarruf hesabına yatırılacak, güvence senetlerinin ise bankaya depo edilecekti. Banka güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya icra takibinin kesinleşmesi ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilecekti. Ayrıca kira artışlarının ÜFE'yi geçemeyeceği de hüküm altına alınmıştı. Ancak bu hükümlerin uygulaması 1 Temmuz 2020'ye kaldı. Geçtiğimiz yıl, 649 maddeden oluşan ve 22 bölüm halinde 'temel kanun' olarak görüşülen Borçlar Yasası, partilerin vardığı mutabakat doğrultusunda Genel Kurul'da 'jet' hızıyla yasalaşmıştı. 30'ar maddeden oluşan her bölüm 3 dakikada geçmiş, tasarı, yaklaşık 2.5 saatte yasalaşmıştı. Meclis, Adalet Komisyonu'nda ilk kez 2008'de kabul edilen tasarının görüşmelerine, 2009 yılında TBMM Genel Kurulu'nda başlanmış ve ilk 2 bölümünün kabul edilmesinin ardından yarım kalmıştı. Nihayetinde yasa geçen yıl yasalaşmış ve 1 Temmuz 2012'de yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştı. Neler getirecekti? - Yasaya göre, kiranın döviz cinsinden belirlenmesi durumunda 5 yıl süreyle hiçbir şekilde kira artışı söz konusu olamayacaktı. - Ev sahibine verilen depozito miktarı, 3 aylık kira bedelini aşamayacaktı. - Depozito veya güvence parası mutlaka vadeli bir tasarruf hesabına yatırılacak böylece enflasyon kaybı kaşanmayacaktı. - Kira artışlarının ÜFE'yi geçemeyeceği hüküm altına alınmıştı. |
26-06-2012, 09:24 | #973 |
|
kanun numarası
Sayın meslektaşlarım bu haberle ilgili olarak TBMM sitesi başta olmak üzere bir çok araştırmalar yaptım ancak bu değişikliğin numarasını, hangi kanun teklifi ile geldiğini bulamadım. Böyle bir haber var evet ancak haberlerin hiçbirinde kanunun adından ya da (uzun geldiyse) numarasından bahseden yok. Bu kanunun numarasını bulan ya da resmi gazetede yayınlanıp yayınlanmadığını bulmuş olan bir meslektaşım varsa paylaşmasını rica ediyorum.
|
26-06-2012, 10:49 | #974 |
|
Evet, iki gündür araştırma yapıyorum ancak halen bulamadım.
|
26-06-2012, 12:50 | #975 |
|
6331 sayılı İş Güvenliği ve Sağlığı Kanunu kabul edildi.
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6331.html Yürürlük MADDE 38- (1) Bu Kanunun; a) 6, 7 ve 8 inci maddeler; 1) Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra, 2) 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra, 3) Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra, b) 9, 31, 33, 34, 35, 36 ve 38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7 ve geçici 8 inci maddeleri yayımı tarihinde, c) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra, yürürlüğe girer. |
26-06-2012, 13:30 | #976 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Meslektaşım 6217 sayılı yasanın geçici 2. maddesine bakınız. Saygılarımla. http://www.resmigazete.gov.tr/eskile...20110414-1.htm
|
26-06-2012, 14:10 | #977 |
|
Ömer Bey,
Bu beş yıl sonra uygulanacak hükümlerden bilgim var. Benim ve Seda Hn.ın bahsettiği sekiz yıl sonra yürürlüğe girecek maddeler. Bugünkü resmi gazetede de göremedim. |
26-06-2012, 14:17 | #978 | |||||||||||||||||||||||
|
Anladım. Zannederim, bu teklif plan bütçe komisyonunda kabul edilmiş olsa gerek. Zira, Genel Kurul'da böyle bir yasa değişikliği göremedim. Ben, yeni çıkan yasalara şu adresten ulaşıyorum, tavsiye ederim: (önce ayı seçip, sonra kanun sayısının üzerini tıklayınız.) http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/k...orgu_baslangic |
27-06-2012, 07:49 | #979 |
|
-----------------------------------------------------------
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinde yer alan “…askeri mahallerde…” ibaresinin, Anayasa’nın 145. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir. (İPTAL kararı verilmiştir.) 353/m.9 ----------------------------------------------------------- Esas Sayısı: 2011/30 Karar Sayısı: 2012/36 Karar Günü: 15.3.2012 353 SAYILI ASKERİ MAHKEMELER KURULUŞU VE YARGILAMA USULÜ KANUNU'NUN 9. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KARAR Resmi Gazete Tarihi: 26 Haziran 2012 Resmi Gazete Sayısı: 28335 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinde yer alan “…askeri mahallerde…” ibaresinin, Anayasa’nın 145. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Cinsel taciz suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında açılan kamu davasında itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II - İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: “Sanık Bkm. Kd. Çvş. M... T... P... hakkında Balıkesir Bkm. Ok. ve Eğt. Mrk. K.lığı nizamiye nöbetçi astsubayı olarak görevli iken, nişanlısı olan Bkm. Onb. O... B...’yi ziyaret etmek amacıyla nizamiyeye gelen R... F... U...’ya “polis olmasından kaybetti, %70 bana düşer, bana düşmese bile yukarıda arkadaşlarım var, onlar bakıyorlar, kesin onların eline düşer, bir emniyet amiri de gelmişti daha önceden, tabi onun da aldık havasını, bu arada isim F... idi değil mi, normalde pek isim tutamam aklımda ama seninki çok güzel olduğundan olsa gerek nedense aklımda kalmış”, “iyi ki gelmişsiniz tabi, hatta bugün geldiğiniz çok daha iyi olmuş, sayenizde günüm çok güzel geçecek, geceden çıkmama rağmen pozitif enerji doldum, vallahi emniyet kalitesini çok yükseltmiş”, “yok o manada değil, senin gibi güzel kızları almışlar ya helal olsun vallahi, burada bizim kurumda var birkaç tane, ama onlarda vasatın altında, hatta berbatlar aslında, seni rahatta bırakmazlar şimdi haklı olarak. Hatta burada olsan daha kötü olurdu, başta ben takılırdım. Sonra nerden baksan 10.000 asker var, başını bile kaldıramazdın. Hepsinin rüyalarını süslerdin ama böyle bir şansımız maalesef yok”, “neden art niyet arıyorsun ki, buraya kadar gelip kendini sevdirdin, ara sıra bize de bir selam vermeyi çok görmezsin artık, hem ben şimdiye kadar hiçbir asker yakınıyla bu kadar ilgilenmemiştim, ama sayende iyilik meleği oldum, etrafında dönüp duruyorum sabahtan beri, aslında bak Ankara’ya hemen dönmeyeceksen bekle, bir hafta 10 güne kadar izne ayrılacağım, beraber gidelim, ya da numaranı ver Ankara’ya geldiğimde arayayım”, “en sevdiğin kişi olduğu ne belli, belki ileride ayrılırsın, üstelik daha nişanlısın, sadece bir yüzük var, oda çok önemli değil bence, bak şimdiden sıkılmış gibi duruyorsun, istersen benimle gel saat 09:00’da görevim bitiyor, o gelene kadar sana biraz Balıkesir’i gezdireyim”, “yahu hala mı gelmedi, bu adam sakın dün yatıya çıkmış olmasın, bak istersen tekrar numaramı verebilirim, ona ulaşamazsan beni ara yada istersen seni bekleyeyim, ona ulaşana kadar sana Balıkesir’i gezdiririm”, “numaranı vermedin” demek suretiyle cinsel taciz suçunu işlediği iddiasıyla askeri mahkememizde kamu davası açılmıştır. Yargılama esnasında Askeri Savcılık makamı; 5982 sayılı Yasa ile yapılan Anayasa’nın 145’inci maddesi değişikliği ile görevi belirleyen “Askerî mahal” kavramının yürürlükten kaldırılması neticesinde 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 9’uncu maddesinin Anayasaya aykırı hale gelmiş olduğunu ileri sürmüştür. Sanığa isnat edilen suçun TCK’nın 105/1. madde ve fıkrasında düzenlenmiş olan “cinsel taciz” suçunu oluşturacağı görülmekle sanık hakkındaki yargılamada Askerî Mahkemenin görevli olup olmadığı hususunun incelenmesinde; Görev hususunun kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiğinden öncelikle göreve ilişkin mevzuattaki hükümlerin incelenmesi ve suçun niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. 353 sayılı Kanunun “Askerî Mahkemelerin Görevleri” başlığı altında düzenlenen ikinci bölümünde yer alan “Genel Görev” başlıklı 9’uncu maddesinde “Askerî Mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre bir davanın askerî mahkemenin görevine girmesi için asker kişinin; askerî bir suç işlemiş olması veya suçu askeri bir kişiye karşı işlemiş olması veya (suçu askerî mahalde işlemiş olması) veya suçu askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işlemiş bulunması gerekmektedir. “Askerî suç” ise öğretide ve uygulamada; a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askerî Ceza Kanunu’nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askerî Ceza Kanun’u dışında hiçbir ceza Kanun’u ile cezalandırılmayan suçlar, b) Unsurları kısmen Askerî Ceza Kanunu’nda, kısmen diğer ceza Kanunlarında gösterilen suçlar, c) Türk Ceza Kanunu’na atıf suretiyle askerî suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir. 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 15’inci maddesiyle, askerî mahkemelerin görevlerini belirleyen Anayasanın 145’inci maddesi; “...Bu mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her hâlde adliye mahkemelerinde görülür.” şeklinde değiştirilerek asker kişilerin askerî mahalde işledikleri suçlarla ilgili olarak askerî mahkemelerin görevinde sınırlamaya gitmiştir. Yüksek Seçim Kurulunun 23.9.2010 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan duyurusuyla, 5982 sayılı Kanunla yapılan ve 12.9.2010 tarihinde referanduma sunulan değişikliklerin kabul edildiği ve yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır. Yapılan bu değişiklikle; Anayasanın 145’inci maddesinin değişen 1’inci fıkrasıyla tamamen paralel bir düzenleme niteliğinde olan, 353 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde yer alan; “Askerî mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.” hükmünün, asker kişilerin askerî mahalde işledikleri suçlarla ilgili yargılama görevinin askerî mahkemelere ait olduğuna ilişkin, “askerî mahallerde” kısmı, üst norm niteliğinde olan Anayasanın 145’inci maddesine aykırı hale gelmiştir. Askeri Yargıtay İçtihatlarında 353 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinde yer alan “askeri mahallerde” kısmının Anayasanın 5982 sayılı Kanunla değişik 145’inci maddesi tarafından örtülü olarak kaldırıldığı kabul edilmekte (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 25.11.2010 tarihli ve 2010/117-114 E.K. sayılı; As.Yrg. 1’inci Dairesinin 08.12.2010 tarihli ve 2010/2285-2268 E.K. sayılı; As.Yrg.2’nci Dairesinin 20.10.2010 tarihli ve 2010/2174-2271 E.K. sayılı; As.Yrg. 4’üncü Dairesinin 28.09.2010 tarihli ve 2010/2233-2216 E.K. sayılı ilamları da bu doğrultudadır) ve buna gerekçe olarak Anayasanın 11’inci maddesindeki “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kuralı gösterilmekte ise de 26.10.1963 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 9’uncu maddesinin “Askerî Mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” hükmünü amir olduğu, söz konusu madde metninin değiştirildiğine ilişkin herhangi bir yasama işleminin olmadığı, halihazırda yürürlükte olan madde metninin üst norm niteliğinde olan Anayasanın 145’inci maddesi metnine aykırı olması halinin yorumla giderilemeyeceği değerlendirildiğinden, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 9’ncu maddesi’nin “askeri mahallerde” ifadesinin Anayasanın 145’inci maddesine aykırı olması sebebiyle bu maddenin “askeri mahallerde” ifadesinin iptalinin usul ve yasaya uygun olacağı kanaatine varılmıştır. 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 9’ncu maddesi’nin “askeri mahallerde” ifadesinin Anayasanın 145’inci maddesine aykırı olması sebebiyle bu maddenin “askeri mahallerde” ifadesinin iptali maksadıyla Anayasanın 152’nci maddesi gereğince ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.” III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun itiraz konusu ibarenin de yer aldığı 9. maddesi şöyledir: “Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.” B- Dayanılan Anayasa Kuralı Başvuru kararında, Anayasa’nın 145. maddesine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla 6.4.2011 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, oybirliğiyle karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Başvuru kararında, 5942 sayılı Kanun ile Anayasa’nın 145. maddesinde değişiklik yapılarak “askeri mahallerde” ibaresinin madde metninden çıkarıldığı, Anayasa’nın anılan maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen 353 sayılı Kanun’un 9. maddesinde “askeri mahallerde” ibaresinin halen mevcudiyetini koruduğu, böylece itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı hale geldiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 145. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İtiraz konusu ibarenin de yer aldığı 353 sayılı Kanun’un “Genel Görev” başlıklı 9. maddesinde, askeri mahkemelerin kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli oldukları kurala bağlanmıştır. Anayasa’nın 145. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında, “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz. Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.” denilmiştir. Anayasa’nın 145. maddesi 7.5.2010 gün ve 5982 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir. 5982 sayılı Kanun’un madde gerekçesinde, askeri yargının görev alanının yeniden düzenlendiği, mevcut hükümde askeri yargının görev alanının oldukça geniş düzenlenmesi nedeniyle uluslararası belgelerde bu durumun vurgulandığı, askeri mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin getirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlandığı, getirilen düzenlemeyle askeri mahkemelerin görev alanının askeri suçların yargılanmasıyla çağdaş ülkelerde olduğu gibi sınırlandırıldığı ve asker kişilerin sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri suçlara ait davalarla sınırlı tutulduğu, asker olmayan kişilerin savaş hali haricinde, askeri mahkemelerde yargılanamayacağı belirtilmiştir. İptali istenen kural, asker kişiler tarafından askeri mahalde işlenen, fakat askeri suç olmayan, asker kişiye karşı veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olmayan suçlar bakımından yargılama yapma görevini askeri mahkemelere vermektedir. Hâlbuki Anayasa’nın 145. maddesinde yapılan değişiklik sonucu askeri yargının görev alanı daraltılarak, asker kişilerin sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri suçlara ait davalarla sınırlı tutulmuştur. Bu durumda itiraz konusu kural, Anayasa’nın 145. maddesine aykırı hâle gelmiştir. Açıklanan nedenlerle Kural, Anayasa’nın 145. maddesine aykırıdır. İptali gerekir. VI- SONUÇ 1- 25.10.1963 günlü, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinde yer alan “… askeri mahallerde …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 2- 353 sayılı Kanun’un 9. maddesinde yer alan “… askeri mahallerde …” ibaresinin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan iptal edilen ibareden önceki “… veya…” sözcüğünün de, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE, 15.3.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Başkan Haşim KILIÇ Başkanvekili Serruh KALELİ Başkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN |
27-06-2012, 15:58 | #980 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşlarım borçlar kanunu ile ilgili erteleme düzenlemesini içerek kanun teklifinin henüz genel kurul gündeminde olduğunu öğrendim. Daha bir kanun numarası almış olmadığından takip etmeye devam etmemiz gerekiyor. Bilgilerinize, |
28-06-2012, 12:29 | #981 |
|
Ttk İle TÜrk Tİcaret Kanununun YÜrÜrlÜĞÜ Ve Uygulama Şeklİ Hakkinda Kanun
|
29-06-2012, 08:52 | #982 |
|
Belki düşünceye sevk edecek bir hukuk haberi değil ama hukukçularla ilgili ve de ilginç! Aralarında, hakim, avukat ve öğretmenlerin de bulunduğu çok sayıda kişiyi bakın ne ile kandırmışlar: (Savcılar uyanık çıkmış herhalde)
http://gundem.milliyet.com.tr/kadin-...28/default.htm |
29-06-2012, 13:13 | #983 | |||||||||||||||||||||||
|
En çok şaşırdığım noktada şu; Bir hakimin,adalet dağıtan bir kişinin böyle bir kişiye inanıp bütün mal varlığını satması ve bununla yetinmeyip kredi çekmesi.... |
29-06-2012, 15:37 | #984 |
|
'Şeftali' şike duruşmasını karıştırdı!..
"Futbolda şike" iddiaları üzerine aralarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da bulunduğu 4'ü tutuklu 93 sanık hakkında açılan davaya bir sanığın "tiki" damga vurdu.
Davanın tutuksuz sanıkların Şükrü Ongan, mütalaaya karşı savunmasını yaptı. Ongan'ın savunmasını yaptığı sırada AVUKAT İSMAİL GÜRSES, 'şeftali' diye seslendi. 'Şeftali' kelimesini duyun sanık Ongan, yerinde duramadı ve sağa sola doğru eğilmeye başladı. Sanık Ongan'ın kürsüde yaptığı hareketlere anlam veremeyen Mahkeme Heyeti, bir süre şaşkınlık yaşadı. Mahkeme Başkanı'nın, "Tikin mi var senin?" sorusuna, sanık Ongan, zar zor "Evet" diyebildi. Mahkeme Başkanı, "Çık bir dışarı da rahatla" diyerek Ongan'ı salondan dışarı çıkardı. Bu olay salonda uzun süre gülüşmelere neden oldu. Daha sonra Mahkeme Başkanı, "Bu durumu kim ortaya çıkardı?" diye sordu. Avukat Gürses'in gülümseyerek 'Ben' demesi üzerine Mahkeme Başkanı, "Asıl seni dışarı çıkarmak lazım" diye konuştu. Kaynak: www.stargazete.com |
29-06-2012, 19:03 | #985 | |||||||||||||||||||||||
|
Efendim, adı geçen hakimi daha önce görev yaptığı bir başka mahkemeden tanıyorum. Çok şaşırdığımı, hiç böyle taraklarda bezi olmadığını söyleyebilirim. Lakin demek ki zihinsel olarak yıprandığı, hayatında başka sorunların olduğu bir döneme geldi ki böyle bir şeye kandı. Ne diyelim, geçmiş olsun. |
29-06-2012, 20:04 | #986 | |||||||||||||||||||||||
|
Şaşırdım Çok Şaşırdım ... |
01-07-2012, 12:10 | #987 |
|
Avrupa'dan zehir zemberek rapor
Avrupa Konseyi’nin hukuk alanında danışma organı görevini yürüten Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği’nin (MEDEL) iki üyesinin Türkiye gözlem raporunda, sert eleştirilerde bulunuldu. Raporda, “Türkiye’de yargı siyasi gücün emrine verilmiştir ve yargının kontrol ve sınırlandırma işlevlerini yapmasına izin verilmemektedir” denildi. DENİZ FENERİ, MİT/KCK ÖRNEKLİ RAPOR Deniz Feneri, şike, MİT/KCK soruşturmaları örnek gösterilen raporda, soruşturma-yargılamanın, “Politik gücü elinde tutanların çevreleri için tehlikeli boyut kazandığında” ilk tepki olarak savcı ya da hakimin dosyadan el çektirildiği haklarında soruşturma açıldığı savunuldu. Raporda, “Böylesi bir korku hakim ve savcıların kişisel ve kurumsal bağımsızlıklarına bir tehdittir” denildi. YARSAV DAVET ETTİ YARSAV’ın daveti üzerine Türkiye gelen 3-9 Haziran’da Ankara ve İstanbul’da Adalet Bakanı, yüksek yargı organlarının başkanları, HSYK üyeleri, baro başkanları ve bir dizi yargı mensubuyla görüşen MEDEL temsilcileri Christoph Strecker (MEDEL Yönetim Kurulu Üyesi, Emekli Yargıç, Stuttgart, Almanya) ve Vito Monetti, (MEDEL Eski Başkanı, Cenova İstinaf Mahkemesi Başsavcısı, İtalya) Türkiye gözlem raporlarını tamamladı. YARSAV ve Yargı-Sen’e müdahalelerin de eleştirildiği rapor satırbaşları ile şöyle: İKTİDAR YANDAŞLARI YARGIDAN MUAF “Soruşturmalar ya da yargılamalar politik gücü elinde tutanların çevreleri açısından tehlikeli bir boyut kazanmaya başladığında, ilk tepkileri ilgili savcıya veya hakimi dosyadan el çektirmek; görevini ya da görev yaptığı şehri değiştirmek yine ilgili savcı veya hakim hakkında disiplin soruşturması ya da ceza soruşturması başlatmak ve kanun değişikliği yaparak iktidar yandaşlarını yargıdan muaf tutmak. YÜRÜTME MANİPULE EDİYOR Yukarıda bahsedilen bu durum yargının sıklıkla ve çeşitli yollarla yürütme erki tarafından manipule edildiğinin açık bir kanıtıdır. Savunmayı temsil eden avukatların aynı şekilde ciddi biçimde bu durumdan etkilendiği açıktır. TÜRKİYE'DE YARGI SİYASİ GÜCÜN EMRİNE VERİLMİŞTİR Prensip olarak adaletin üç işlevi vardır: Birincisi uyuşmazlık yönetimidir, ikincisi düzen sağlamadır, üçüncüsü ise siyasi gücün sınırlandırılmasıdır. Açıkçası Türkiye’de yargı siyasi gücün emrine verilmiştir ve yargının kontrol ve sınırlandırma işlevlerini yapmasına izin verilmemektedir. ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİZ Şimdi bizler, hiç şüphe götürmez şeklinde olan ilk izlenimimizin açıklığı karşısında şaşkınlık içindeyiz ki Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti adına çok şey yapılmak zorundadır. Bunu temin için hakim ve savcıların mensubu olduğu özerk birliklerin önemi büyüktür.” Kaynak: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/gost...DocID=20884469 |
01-07-2012, 22:31 | #988 |
|
Borçlulara müjde!
Bugün yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu kefalet sisteminde köklü değişiklikler getiriyor.
Çoğu zaman aile facialarına yol açan kefalet konusunda aileyi korumaya yönelik getirilen hükümler bir yandan da özellikle aile şirketlerinin elini kolunu bağlayacak. Habertürk'ün haberine göre, eşinden yazılı izin almayan kişi, kendi şirketi için bile artık şahsi kefalet veremeyecek. Bundan böyle eşlerden biri herhangi bir borca kefil olurken, eşinden yazılı izin almak zorunda kalacak. Bunun sadece iki istisnası bulunuyor. Mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı varsa veya yasal olarak eşlerin ayrı yaşama hakkı doğmuşsa izin alınması gerekmeyecek. Bir başka ifadeyle, eşi izin vermeyen bir işadamı veya işkadını boşanmadığı takdirde kendi şirketine şahsi kefalet veremeyecek. Sözleşmede, kefilin sorumluluğunu artıran her değişiklikte de yazılı izin aranacak. Diğer taraftan bu düzenleme sayesinde, kullanacağı kredi için kendisine kefil olmasını isteyen arkadaşlarını kırmak istemeyenler “Kusura bakma karım istemiyor” ya da “Kocam izin vermiyor” diyebilecek. ÖMÜR BOYU KEFALET BİTTİ Alacaklı, borçluya başvurmadıkça kefil hakkında icra takibi başlatamayacak. Borçlunun mali durumu kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefilin iyi niyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu sonradan ortaya çıkmışsa kefil alacaklıya yazılı bildirimde bulunarak borç doğmadığı sürece her zaman kefillikten vazgeçebilecek. Ömür boyu kefalet dönemi de sona erecek. Kredi kartı alırken arkadaşına kefil olanlar artık yıllarca “Acaba işi bozulursa, işsiz kalırsa” korkusu yaşamaktan kurtulacak. Birisinin borcu için kefil olan şahısların sorumluluğu 10 yılla sınırlı olacak. Kefalet 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, yeni bir kefalet verilmedikçe kefil hakkında ancak 10 yıllık süre doluncaya kadar icra takibi yapılabilecek. BORÇLUYA CAN SİMİDİ Yeni yasayla mevzuata, borçlular için bir can simidi girdi. Uzun vadeli krediyle bir ev ya da otomobil aldınız. Gelir durumunuz da iyi. Ancak iki yıl sonra büyük bir ekonomik kriz çıktı. İşinizi kaybettiniz ve daha düşük gelirli bir işte çalışmak zorunda kaldınız. Ya da yüksek oranlı bir devalüasyon yaşandı ve normalde 1.85 TL’den ödediğiniz dolar borcu taksitinizi 2.85 TL’lik kur üzerinden ödeme yükümlülüğüyle karşılaştınız. İşte bu tür durumlarda borçlular mahkemeye başvurarak borcun “aşırı ödeme güçlüğü” ortaya çıktığı gerekçesiyle, borç ödemeleri için daha uygun faiz ve vade koşulları belirlenmesini isteyebilecek. TAPU VERİLİNCEYE KADAR MÜTEAHHİT SORUMLU MEVCUT Borçlar Kanunu’nda satılan bir malda doğabilecek hasar, sözleşmenin imzalandığı andan itibaren alıcıya geçerken yeni kanun bu konuda alıcıyı koruma altına alıyordu. Yeni yasayla, satın alınan bir dairenin tapusu alıcıya geçinceye kadar dairede meydana gelecek hasardan müteahhit sorumlu tutulacak. Satın alınan dairenin tapu devri önceden gerçekleştirilmekle birlikte teslimi daha sonra yapılacaksa, müteahhidin sorumluluğu yine teslim anına kadar sürecek. Televizyon, buzdolabı gibi evde teslimi gereken mallarda da satıcının sorumluluğu, eve kadar devam edecek. İŞÇİYE MOBBİNG TAZMİNATI Artık işverenler işçilerine yönelik psikolojik taciz (mobbing) iddialarına karşı daha dikkatli olmak zorunda olacak. Yasaya göre, işveren, işçilerin psikolojik tacize (mobbing) ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlü olacak. Aksi takdirde, mobbing gören işçi işverenden tazminat alabilecek. FAHİŞ FAİZE SINIR Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa o tarihte yürürlükte olan yasal faiz oranını aşamayacak. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı ise yasal faizin yüzde 50 fazlasını aşamayacak. Halen yasal faiz yüzde 9 olduğu için sözleşmeyle belirlenen yıllık faiz bugün için yüzde 13.5’i geçemeyecek. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faiz oranı da yüzde 18 ile sınırlı olacak. SEVGİLİ DE TAZMİNAT ALABİLECEK Yeni yasa tazminat konusunda da önemli yenilikler getiriyor. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise sevgili ve nikâhsız eşlere getirilen tazminat hakkı. Bu yeniliğin özellikle sanat dünyasında uzun zamandır birlikte yaşayan çiftlere tazminat hakkı getirmesi, bu kişilerce müjdeli haber olarak benimsendi. Başta Kadir İnanır-Jülide Kural, Ferhat GöçerÖmür Gedik, Orhan Gencebay-Sevim Emre ve Necati Şaşmaz-Nur Fettahoğlu yeni yasadan yararlanacak çiftler olarak gösterildi. Örneğin bir kişi işverenin yeterli tedbiri almaması nedeniyle ölürse, ölüme sebebiyet vermekten dolayı tazminat ödenmesinin söz konusu olduğu durumlarda önceden sadece aile fertleri tazminat alabiliyordu. Yeni yasada ‘aile’ ifadesi yerine ‘yakınları’ ifadesi konuldu. Böylece, ölen kişinin ailesinin yanı sıra uzun yıllar birlikte yaşadığı sevgilisi, nişanlısı veya nikâhsız eşi de tazminat talebinde bulunabilecek. http://www.hukukihaber.net/ekonomi/b...de-h25290.html |
01-07-2012, 22:32 | #989 |
|
Karşılıksız çek sayısı bir yılda yüzde 117 arttı
CHP Bursa Milletvekili Turhan Tayan, Türkiye'de karşılıksız çek sayısının son bir yılda yüzde 117 artış gösterdiğini söyledi.
Merkez Bankası verilerine göre, TBMM’de 1 Şubat 2012 günü yasalaşan ve hapis cezasını kaldıran yeni çek kanunu ile karşılıksız çeklerde büyük artış olduğunu ifade eden CHP Bursa Milletvekili Turhan Tayan, karşılıksız çek sayısının geçen yıla göre yüzde 117’lik artış gösterdiğini söyledi. Tayan, konuyu Meclis gündemine taşıyarak Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya soru önergesi sundu. Tayan, verdiği önergede, mayıs ayı sonu itibariyle bir önceki aya göre yüzde 34.2’lik bir artış yaşandığını ve 61 bin 875 olan karşılıksız çek sayısının 81 bin’in üzerine çıktığını belirtti. Tayan, "2011 yılının aynı ayında bu sayının 38 bin 117’yken yüzde 117.9’luk artış yaşanması düşündürücü. Mahkemeler tarafından yasaklama kararı alınan çek sayısındaki ciddi artış görülmekte. Geçen yılın ilk 3 ayında 14 bin 349 olan mahkemeye intikal eden karşılıksız çekte sayısı da bu yılın ilk 3 ayında yüzde 63 oranında arttı" dedi. "ÇEKLERİN KARŞILIKSIZ ÇIKMASI TİCARETİ ETKİLEDİ" Ekonomik suça ekonomik ceza anlayışı ile Çek Yasası’nda bu yıl yapılan değişiklik ile karşılıksız çek suçu işleyenlerin tahliye edildiğinin altını çizen Tayan, piyasada çekle alışverişin arttığını ama çeklerin karşılıksız çıkmasının da ticareti olumsuz etkilediğini belirtti. Tayan, "Çekin borçlusu ile çekin alacaklısı dışında çek karnesi veren bankaların tamamen devre dışı kalması, çek ile ilgili sorunların çözümü ve ticaretin güvenli gelişimine engel olmaktadır. Çek konusu tüm taraflara sorumluluk getirecek şekilde ele alınması gerekmektedir" diye konuştu. Tayan'ın Bakan Yazıcı'ya verdiği önergede şu sorular yer aldı: "Çek yasasında yeni bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? Piyasadaki alışveriş aracı olarak çekin kullanma oranı nedir? Şu anda karşılıksız çek sayısı kaçtır? Ödenmeyen çeklerin TL toplamı nedir? Çek konusunda bankalara da sorumluluk getirmeyi düşünüyor musunuz?" http://www.hukukihaber.net/ekonomi/k...ti-h25286.html |
03-07-2012, 10:31 | #990 |
|
3.Yargı Paketi Kabul Edilen Tam Metin...
YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6352.html |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |