11-04-2004, 00:12 | #61 |
|
Ben ve Aşkım
Ben
henüz dökmediyse dişlerini ağartmadıysa saçlarını tutuyorsa hala eli bükülmediyse de beli kırklı yaşlarını süren bir ademim Doğdum İstanbul'da ve büyüdüm sakil ama sırtlarında yalnızca yorgan ve döşeklerini değil nefesleri, demeleriyle semah ve deyişlerini getiren bir sefil insanların çocuğuyum Gördüm iki göz evimizde demlenirken babam dostlarıyla baş başa “Erzurum dağları kar ile boran” ya da “Seyyah olup şu alemi gezerim Bir dost bulamadım gün akşam oldu” diye çağırırken memleket türkülerini hasret ve özlemin ateşlediği o mübarek gözlerinden akan kanlı yaşları Gördüm Veysel abinin huşu içinde bülbül gibi inlettiği sazını aşka gelip çalarak yere nasıl paramparça ettiğini Dinledim 45’lik plaklardan Sulari’yi, Daimi’yi, Feyzullah’ı dinledim ve belledim aşk odunda yanmanın ne menem bir iş olduğunu Dinledim, aynı zamanda Kazablanka’da “O ağacın altını şimdi anıyor musun?” diyen Bülent Oran’ı dinledim ve sevdim Samanyolu’nu İstanbul türkülerini, eski şarkıları da Velhasıl senteziyim ben İstanbul ile Divriği’nin taşra ile şehrin İşte bu hayat verdi bana göğsümde yanan bir volkan gibi bu yüreği Ancak bu volkan handiyse patladı patlayacak Sen, ey düşlerimin perisi bir bakışınla sinemi yakan sen Beni halden hale koyan Mecnun edip çölü gezdiren Ferhat olup dağı deldiren sen Bilmez misin ey sevgili ilk gördüğümde seni sapladığını okunu Eros’un bu göğsümdeki volkana Patlayan bu volkandan fışkıran aşk lavlarının beni nasıl yakıp kül ettiğini Bilmez misin dostun evinde o gece içtiğimi elinden senin aşkın meyini Ey sevgili, diyorlar ki “Bir kez görmeyinen aşık olunmaz Tanınmayınca maşuk sevilmez” Fakat ben İstanbul sokaklarını birlikte arşınlamış bir eski arkadaşın Oturduğun eve her akşam gelmiş misafirin gibiyim Hayatının her sayfasını hatim indirir gibi ezberlemiş biriyim Velhasıl İzzeti diyenliğin bir kerece bakıp geçen kaşlarını yıkıp geçen Leylamın mecnunuyum S.N.Ö. 03.04.2004 – 13:10 |
12-04-2004, 00:16 | #62 |
|
Aşk Rubaileri 1
Mahzun bakışlı sevdiğim akşam bir yerde
Yapma dedi planlarını bana göre O planın içinde olmayacaksan sen Varır mı hiç elim tozmaya ve gezmeye S.N.Ö. 12.04.2004 – 00:50 |
14-04-2004, 02:17 | #63 |
|
Aşk ve Ölüm
Ölüm tek başına yaşanır
demiş Aşk iki kişiliktir diyen şair Eğer beraberlikse Aşk Siyam ikizleri misali Erimek isterken gözlerinin içinde onun Bilmem kaç gün göremediğin için Geliyorsa her bir günün bir yıl gibi Ve aşk Ateşlediğinde sevgilinin özlemi Nisan yağmuru altında vurmaksa yalınayak kendini kaldırımlara bir gece vakti Yudumlarken çayını yanıyorsa dilin ama sıcaktan değil Lokmaların kalıyorsa boğazında tokluktan değil Yürürken kaldırımda Geçerken karşısına yolun Bulunduğun yerden giderken bir başka yerine şehrin otobüste, trende, vapurda Gözlerinin hemen önünden gitmiyorsa hayali Düşünürken tam da bu anda Onu ne kadar çok sevdiğini onsuz yapamayacağını hayatının anlamını onunla kazandığını O sırada yani sen onu hayallerken Ne yaptığını onun Akşam ev dönüşünde yaslayarak başını penceresine otobüsün Neler tasarladığını geleceğe ilişkin Buğulanıyorsa gözlerin birden Diyebiliyorsan, sevgilim En küçük bir zarar bile gelmemesi için sana Hani üzerine faşist kurşunların yaka bağır açık yürüdüğün günlerdeki gibi Gözümü bile kırpmadan tereddütsüz Canımı feda edebilirim Yani değilken o yanında Yaşıyormuş gibiysen ama yaşamıyorsan gerçekte Yiyip içebilmen Gezip tozabilmen Ancak onunla mümkün O varken anlamlıysa bak İki kişiliktir Elbette Fakat ölümü de İki kişi olarak Yaşatır Aşk S.N.Ö. 14.04.2004 – 02:45 |
14-04-2004, 22:35 | #64 |
|
göç yollarında
kalbim geceye düştü apansız tanımadığım ve gelirken geçtiğime hiç benzemeyen uzak ve bilinmez bu göç yollarında şimdi acıdan damıtıp döktüğüm yağmurdan ve koparıp kendini benden kaçacak yoklukta yok olacak bir yer arıyor sorma diyor bana karanlığa yalnızca git bıraktığın yerlerde bahar gelmiş diyorlar olsun her çiçek kendi rengini veriyor her kuş kendi sesini anlatamazsın değil mi ki çiçekler yalnız soluyor dağlarda ya da koparılıp seven ellerde yitiyor sorma gecede kaybol diyor sessizce yalnızca git yalnızca git ve yok ol sakın ağlama merhaba |
18-04-2004, 19:42 | #65 |
|
Burada yayınladığım Enis Behiç Koryürek 'in şiiri, telif hakları yasasına aykırı olabileceği nedeniyle tarafımdan kaldırılmıştır.
|
23-04-2004, 15:32 | #66 |
|
DAVUL..
Ağır ağır kalktı koca tepeli tokmak İndi deri kaplı davulun gövdesine.. Fırladı davuldan kurşun gibi bir "GÜMM".. Dağıldı küçüklü büyüklü tüm beyinlere.. Beyinler çınladı patlarcasına.. Sarsıldı aniden yığınlarla insan geçinen. Bir güm, bir güm daha.. Şişti beyinler, şişti kafalar patladı patlayacak.. Yığıldı tüm sırlar beyin çeperlerine.. Kalktı ağır ağır koca tepeli tokmak İnmedi bir daha davulun gövdesine. Biliyordu inerse beyinler çatlayacak, Biliyordu inerse gizli saklı kalmayacak. 13.05.1983 G.K. |
23-04-2004, 15:38 | #67 |
|
YANITSIZ..
Tartmak duyguları Gecenin bir yerinde Anlamak sevginin çeşidini Vermek ilişkiye adını.. Yaşanan büyük bir mutluluk Çok sevilen bir insanla Sadece aşk mı olmalı aradaki O'nun yanında huzur bulunca.. Olmamalıysa arada fesat,kötü Arkadaşlıktır yaşanan duygu. Dolaşmıyorsa elin ayağına, Dilin yapışmıyorsa damağına yanında Mutluluksa yaşadığın, Yaşadığını hissettikçe.. Dostundur yanındaki, Kardeşindir.. Kardeşinden de öte.. 23.06.1983 G.K. |
20-05-2004, 11:49 | #68 |
|
Aşk Nedir?
Aşk, Zıpkın gibi yırtarak deryanın patiskasını Çırılçıplak derinliklerine dalmaktır. Çıkarım sonra yüzeyine patlayacak gibi ciğerlerle Yakamozlarla giydirir deniz beni Alır götürür aşkın Atlantis’ine Aşk, Beden ile hayatta çiğneyerek kurallarını fizik ile matematiğin Irmaklayıp durgun suları nehirleri tersine akıtan Açmış da olsa derin yaralar Ricatsız yaşanan bir devrim yapmaktır. Bu dikenli sarp yollarda Aşmak için engelleri Yaşamak için bu ateşli devrimi binerim kanatlı aşk atına Aşk, Kızgın çölün ücrasında yemyeşil bir vaha, Bu vahada bir asma bahçe, Koruk değil bu asmada sermest edecek beni dolgun bir üzüm tanesidir. Yarin ellerinde ezilip bu tane Mayalanır sinemde olur aşkın badesi Abdal olup gezerim gündüz gece İçince ben bu aşkın meyini S.N.Ö. |
31-07-2004, 21:40 | #69 |
|
gölgeler
hayat koşuyor korkak gölgelerini sürüklemede ardından kıstırılmış zamanların pençesinde gövde gösterisinde kıvranan devler ve tutsak cücelerini özgürlüğün günler aylar ve yıllar önde koşanın hoyrat balık avı misinanın ucunda ardından gelen gölgelerin saatler ve kırıntısı dakikalarda sanısıyla avuçlarında yaşam yüreklerinde aşk ve gözlerinde özlem oysa boğazlarında o çelik kanatan misina ucundaki o sivri kanca öylece sürükleniyor gölgeler korkak gölgeler dev gölgeler özgürlük bayrağı elinde özgürlüğe tutsak kendine tutsak cüce gölgeler ki karton kalelerin burçlarından kimin adına bilmeden kendini inanarak aldatıp güzelliği geleceğe vaadeden gölgeler gölgeler gölgeler kim kim kim kimim ben sen kimsin kimiz biz beynin hangi köşesinde taht kurmuş hangi büyük imparatorun dünyayı fethedeceğini sanan sefil köleleriyiz kimiz biz kim kim kim hayat koşuyor bu gün yok sefil gölgeleri sürüklemede güzel günler hep gelecekte ve bir adım ötede ölüm merhaba |
06-11-2004, 15:10 | #70 |
|
ŞARAP
İçkilerin en eskisi.. Üzümün asaleti,bağ bozumlarının geceleri... Yıllandıkça güzelleşen sarhoşluk.. Ve bitirirken ;şarap deyince Ömer Hayyam, Ömer Hayyam deyince şarap: Can bir şaraptır, insan onun destisi; Beden bir ney gibidir,kan o neyin sesi. Hayyam bilir misin nedir bu ölümlü varlık : Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı. Dünyada akla değer veren yok madem, Aklı az olanın parası çok madem, Getir şu şarabı,alın aklımızı: Belki böyle beğenir bizi elalem. Ömer HAYYAM'dan |
06-11-2004, 16:20 | #71 |
|
Nazim'dan Ve Cendrars'dan Sonra
.. Tertemiz deniz gibi aydinlik sakin ve onlarin serinliginde yeniden basliyor yasantimiz Artik bu siir bitti, sanirim Onat Kutlar |
10-11-2004, 18:53 | #72 |
|
siyahtı İstanbul
soğuk sokaklar kaldırımlarında nemliydi soluğum tabutta sızlayan tenim havada sarı sis sirenler ölümden yana yüzlerden dökülen maskeler gözlerde İstanbul siyah üzerimdeki kazak kadar titriyor ellerim soğuktan ölümden ıslaktı İstanbul gözlerimden dökülenlerden kendimi vurduğum istiklal sokakları tramvay boş siyah beyaz fotoğraflar ayak altında kaldırımlar altında ben soğuk İstanbul siyah gece kadar bunlarda benim dizelerim umarım affolunur |
16-11-2004, 12:36 | #73 |
|
75. SONE
. Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen, Haydut yillar çalar götürür diye hazinemi; Bir an, basbasa kalmaktan öte bir sey istemezken, Sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi? Bazan, sana baka baka kendime çektigim ziyafetle, Doydum sanirken, bir bakisin açligiyla ölüyorum sonra, Senin bana verdigin ya da verebileceginden öte, Ne bir seyden zevk aliyorum, ne de çabaliyorum almaya. Iste böyle, her gün hem açliktan ölüyor, hem tikaniyorum; Ya oburca her seyi yiyorum, ya da hiçbir seye dokunmuyorum. . William Shakespeare |
16-11-2004, 22:04 | #74 |
|
SABAH GAZETESİ HABERİ...21-10-2004
Pazarımı geri ver ayaklanması Kadıköy'de Pazar günleri kurulan 'Nostalji Pazarı'nın kaldırılmasına oturma eylemi yaparak tepki gösteren esnaf imza kampanyası başlattı. Kadıköy'de Pazar günleri kurulan ve çoğunluk ikinci el eşyaların satıldığı 'Nostalji Pazarı' artık tarih oldu ama esnaf ve çevre halkı pazarlarından vazgeçmemeye kararlı... Kadıköy Belediyesi tarafından çevre ve görüntü kirliliğine yol açtığı gerekçesiyle kaldırılması kararlaştırılan pazarı geri isteyen esnaf imza kampanyası başlattı. Önceki geceden itibaren pazarın kurulduğu yerde oturma eylemi yapan pazarcılar, topladıkları imzaları belediye yetkililerine iletecekler. Pazarcılar, belediyeden yeni bir yer talep etmeyi de planlıyorlar. Yıl sonuna kadar olan işgaliye bedelleri ile vergilerini Kadıköy Belediyesi'ne ödediklerini kaydeden pazarcılar, karar geri alınana kadar eylemyapacaklarını söylediler. Pazarın kaldırılmasıyla ilgili belediyenin net bir açıklama yapmaktan kaçındığını ileri süren esnaf Veysi Yiğit, "Belediyeciler, kapatmayla ilgili her gün farklı bir sebep sunuyor. Bir gün buranın otopark yapılacağı söyleniyor, ertesi gün pazar yerinin görüntü kirliliğine neden olduğu söyleniyor. Başka biri gelip buraya tüp geçit yapılacağını söylüyor. Pazar yerinde korsan cd satışının yapıldığı bu nedenle de böyle bir karar alındığı da söylentiler arasında'' şeklinde konuştu. Tek geçim kaynağının 'Nostalji Pazarı' olduğunu dile getiren Selami Buğday, "Bütün mallarımız depolarda bekliyor. Okulların yeniaçıldığı bir dönemde belediyenin böyle bir şey yapmasına anlam veremiyoruz. Hepimiz borç içine girdik. Yıllardır tüm vergimizi ödüyoruz. Bizden istedikleri bütün kurallara uyuyoruz. Bugüne kadar hiçbir müşterimizden şikayet almadık'' dedi. Esnafın bir başka şikayeti ise uygulamanın pazarlar arasında farklılık göstermesi. Kapatma kararını yalnız 'Nostalji Pazarı' için alan belediye, aynı bölgede Salı ve Cuma günleri kurulan pazarlara herhangi bir işlem yapmadı. Pazar esnafının avukatlığını yapan Orhan Aslan bu durumu idari karar alınmadan yapılan yanlış bir uygulama olarak nitelendirdi. Murat KEKLİKÇİ/ MERKEZ pazarımı kapattılar…..yoksunum….. her şey çalınıyor yaşamımızdan bir pazarım vardı o da yok oldu iple çekerdim oysa pazar günlerini yazın sıcağı kışın yağmuru karı hiç umurumda olmaz koşardım bir haftanın biriken gerginliğini atamadığım orda serseri gezinip bedavaya satardım neler yoktu ki neler bazı tezgah satıcısı yetmiş beşlik nineler üç beş parça ucuz eşya başında gözlerinde gelenlere gülümseyen bir bakış ve nazik seslenişlerle umut belki bir satış onlar soylu yaşam savaşındaydılar varlıklı büyük beyler yerlerini sattılar bir yaz sıcağında çıplak göbek bir romen çığırırken karısıyla tezgah başında her şey bir milyon ve meraklı bir çok göz üşüşmüş eller karıştırırken tezgah üstündeki eski tozlu malları üç yaşında çırılçıplak bir çocuk tezgah altında çikolata rengiyle uyumakta mışıl mışıl sanki yatakta onlar dürüst yaşam savaşındaydılar varlıklı büyük beyler yerlerini sattılar ********** ucuz ve önemsiz gibi görünse de aldığım şeyler sevinç ve sevgiyle paylaştığımdı bazen nostaljiden bir müzik bazen eski bir kitap bazen ege havaları bazen taştan bir plak orda gördüm hep varlıkla yokluğun piyonlar gibi kıyasıya savaşını sinsi şahın zaman tahtında eskimiş albümlerin tezgahlarda yırtık sayfalarında gülümseyen çocuklardı ya da kadınlar süslenmiş ve poz vermiş boylu poslu yakışıklı adamlar şimdi sararmış nice yaşamlardan nice anılar bir ekmek parasına siyah beyaz fotoğraflarda şimdi pazarda hangi kız çocuğunun bayram hediyesiydi sevinçle kucaklanan bir anne duygusuyla kenarından yırtılmış şu bezden bebek şimdi hangi çocuğa yoksun bir oyuncak olacak ne kadar hüzün yaşamış olsam da hiç kaçmadım oradan o resimleri ıslatmış olsam da bazen birkaç damlayla ama yokluğun zaferini bir ekmek parasına ya da bedava hiçbir zaman satın almadım her şey çalınıyor yaşamımızdan sevinçlerimiz haydut yıllar çalıp götürüyor hazinemizi seyrediyoruz götürüyor ve çöplüğüne atıyor bizse savaşta ve yokluk kazandığında sinsi şahın zaman tahtında belki yine satılacak bir çingene tezgahında pazarda ya da sonsuza dek yol olacak sonra hiç sevincimi çaldılar yoksunum susturdular içimdeki cıvıldayan kuşumu varlıkla yokluğun savaşında ben yoktum oysa neden tutup yokluğun zindanına attılar her şeyimi yok edin resimlerimi yokluğun zaferine ganimet olmasın şiirse yazdıklarım hepsini yakın yüreğimden geriye hiçbir şey kalmasın yıllar mıdır haydut çalıp götüren hazinemizi içimizde yarattığı piyonları savaştıran sinsi şah mıdır haydut merhaba |
06-12-2004, 18:27 | #75 |
|
Şiir Gecesi
İstanbul Barosu Kültür Sanat Komisyonunun düzenlediği “Şiir Gecesi”nin konuğu, ünlü bir şair ve yazar Sunay Akın. 8 Aralık 2004 Çarşamba günü saat 18-20 arasında Pera Palas’ta düzenlenen gecede, şair Sunay Akın şiirlerinden örnekler sunacak |
09-12-2004, 00:11 | #76 |
|
ŞİİRİÇİ HATLARI VAPURU
Nazım Hikmet vapuru deniz ile arasına dökülen asfaltı kırar ve özgürlüğüne kavuşturur salacak iskelesini batmak pahasına Can Yücel vapuru alaycı bir düdük çalar savaş gemilerine ki rakı şişeleri asılıdır can simitlerinin yerine Attila İlhan vapuru keyfile yarar suları içinde çünkü sevgililer öpüşür ve güvertesinde sigarasını rüzgara karşı yakan bir katil üşür Edip Cansever vapuru denize yansıyan otel ışıkları altında gider gelir boğazın en uzak iki iskelesi arasında Orhan Veli vapuru evlerine taşırken telaş içindeki insanları küpeştesinden atılan simitleri kapışır martı kuşları Cemal Süreya vapuru akşamüstleri giyince ışıklı elbisesini ince bir duman savurarak havaya dansa kaldırır kız kulesini Şiiri,Pera'nın muhteşem havasında şairden dinlemek çok hoştu. |
11-12-2004, 18:06 | #77 |
|
taka
büyük vapurlardan uzakta gecede kalmış dalgalarda sürüklenen küçük bir taka rotası yitik teknesi kırılmış kayın boşuna kürek çekiyor sudaki aksine yıldızlarla oynaşan aşüfte ayın ay ay dön de bir kendine bak ne acınacak ne komik şeysin romantik şiirlerin süsüsün diye sanıyorsun evrenin merkezi sensin ay ay kendinden yoksun bir çemberde döner durursun kah güneşi tutar, kah tutulursun ışığınsa aldatandır sende yok yağmur yağsam toprağına güllerce kül döktüler sanıp gülleri kurutursun ay ay battı batacak akılsız taka boşa kürek çekiyorsun suda olmayan aya öylece kal bekle sabah yakındır birazdan doğacak ay ay bak ay batacak güneşi kucakla ellerinle tut göğsüne yasla yan ve sev sev doya doya merhaba |
11-01-2005, 16:22 | #78 |
|
Celiktepeli Delikanlı Kızlar Için
Birinin adı Gül. sevgili kacırma modasını ilk o baslattı daracık kotlar giyerdi. delikanlıydı Düğününde saçını kırmızıya boyadı. Evlenecegi belliydi, kalbine gül sokardı. Sonraları panter kıvraklıgını turbanının altına sakladı. Bir baskası. Ayfer. Uzun boyluydu. Kardesime ilk sigarayi o sundu. Kısıktı sesi, ırmak sacları gibi uzatirdi her bir harfi. Cerkesti. Sisko bi kardesi vardı. Ben celimsiz kargasa. Sacımı bir kez maviye boyadım. Koluma bileklik, belime zincir, yuzume kustahlik sardim Utangac ve korkaktim. Sari bir aslan sevdim. Kendime geldim, sayıyla. ...'nin oglanlarını boyle kandırdım. En guzeli kardesimdi kızların. Kedi hanim. Gozluklu cicek. Sacını toplar, kakülünu yana tarardı. Guzel parmakları, ugruna bıcak ceken belalıları vardı. Birinde isteyerek, birinde bilmeden oldu. Usluydu. Ev kokardı Cicek. Kürt kızı. Cetrefilli Turkcesi, kalın siir kaşları, örgülüydü sacları Gozculuk ederdi hırsızlama öpüşlere. Onu sevmeyen bir sevdigi vardı "Bir gece..." diye anlatmisti. Inanmamistik. Inadina yaptı yapacagını. Canan. Bir kez bile acmadı bize kalbini. Kapısını da. Sonra ölümüyle gazetelere çıktı. Evini herkes gordu. Bedenine cok kursun saplanmistı. Bu bizim öykümüz Hayatları cicek cagında, bir yıl boyunca kesisen kızlardık biz bir devrin kapandıgını gorduk. Kapıda durduk, yol verdik gelenlere. Cok koridor vardi. Baska yonlere yuruduk. Celiktepe'nin delikanli kızları! Agır kızlardık, kendimize hafif. Racon koyduk: Efendimiz sevdigimizdi. Ama efendimiz bile bilegimizi bukemedi. Tenimiz ayva, gulusumuz ates kokardı. Delikanli kızlardık. Duslerimizi sezdirsek, Dunya yanardı. Celiktepe'nin delikanlı kızları! Kimse icmedi suyumuzdan hala Binbir sevismeden sonra Hala taze bedenlerimiz 17 yasımızdı. Yasamin sonuna gelmis gibi yasadik. Celiktepe'nin cicek kızları Gem vuruldu ates solugumuza Ama hatırlayın, biz o sokaklarda neden kosardık? Efendiler silemez ki sokaktaki izlerimizi. 1998 Arzu Cur (Yazanın izniyle yayınlanmıştır.) |
13-02-2005, 14:26 | #79 |
|
Adalet
İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olurmu? Olur, olmaz olur mu! Ama,olmaz olsun. (Özdemir Asaf) |
13-02-2005, 14:28 | #80 |
|
Ayrılık
İki rayı gibiyiz
Bir tren yolunun Yakın olması Neyi değiştirir Son istasyonun. Sunay Akın |
14-02-2005, 00:01 | #81 |
|
olmayan sevgiliye...
seni ben yarattım sevgili düşlerimde gece siyahında bir yıldızı öğüttüm ellerimle sıcak nefesimin buğusunda közlediğim hamurdan saçlar ördüm sana lüle lüle ve her telini tek tek bağlayıp yüreğimin okyanus kıyılarından en derinlere demir attım seni sevgili asla kopmayan ve zincirlere vurdum beni ilmek ilmek seni bende benden sen yaptım ben yarattım seni sevgili düşlerimde bil ki en zoru en zoruydu gözlerin nice güneşler çaldım nicedir yandım zerre zerre ışık huzmelerinde kendimi volkanlarında eritip duygularımın simsiyah bir denizin orta yerine kor alevlerde yanan lavlar misali tüm beni yok edip onlara akıttım ve simsiyah iki gözde bir dünya kurup seni bende benden sen yaptım seni ben yarattım sevgili düşlerimde gülümseyen dudaklar çizdim sana ve canımdan kırmızıyı alıp kan misali binlerce sevgi sözcüğüyle yaptığım zarif fırçamla bir ömür boyadım öperek titreyen tılsımlarda pembe çiçekler renginde can kattım ve diz çöküp onlardan dökülen sözcüklerin önünde kimselerin duymadığı ‘seni seviyorum’ larla ruhumda bestelediğim müziğe tapıp seni bende sen sende ben yaptım beni sen yarattın sevgili düşlerimde yokluğumdu yokluğun oysa ben solumak için yaşamı ve anlamak kısır döngüler kaosunda yokluktan var olup bir boşluğun iki ucundaki kördüğümlerde sonra yok olmanın yanıtsız gizemini anlamak için anlamak ve sende bulmak sende çözmek için gizemi seni yarattım aşkı yarattım sende ve sevginde var oldum sende beni sen senden ben yaptın tükenen anlarıyız oysa şimdi zamanın seninle ben biz değiliz yalnız ben son kördüğüme doğru yolumuz seninle ben biz değiliz yalnız sen ve hala yanıtsız gizem hala öldüren kaoslarda bir yıl dönümü daha gelmiş diyorlar nedir ki katıksız rengi olmayan sözcüklerle kutlanan yitik inançlarda sevgililer günüymüş … ey benimle var olan yarattığım sen ve beni yaratan sen ey sevgili söyler misin günümüz mü diyeyim günün mü günüm mü yoksa anların bölündüğü milyonlarca parçada zaten hep bu çığlık varken hiç durmaksızın ne kadar anlamsız olmuyor mu ne kadar yoksun sevgililer günümüz ya da gününüz kutlu olsun sevgili kutlu olsun… merhaba |
09-03-2005, 20:21 | #82 |
|
DAAVAA
.. Ne kağıt yırttım, Ne kalem kırdım.. Aldım kalemi elime, Bu dava dosyasını yazdım Özdemir Asaf |
23-03-2005, 20:19 | #83 |
|
...
yalnız... görüyor musun işte orada yalnız bir martı ve üşüten rüzgarlı soğuk yaşamı kovalıyor martı yaşam gibi süzülen kanatlarının altından süzülerek hızla akan zamandan ve sana suskunluğumun sessizliğinde vapur sesi dalga sesi martı sesi ufku delip geçen gözlerimden sana doğru yansıyan güneş ışığının tel tel olmuş yedi renginde aşk ağrısı makamında besteleniyor bak işte şu adam saçları dağılmış şu en uçtaki tıklım tıklım dolu vapurun yalnız yolcusu tıklım tıklım sen dolusun oysa içinde yine de bir yanı sancılı bir büyük boşluk okyanusu kucaklasa hep aynı yokluk bir yanda bir kırk bir yanda elli dört toplasan da çıkarsan da çarpsan da bölsen de sonuç tek yürekte hep iki çocuk düşe kalka emekleyen saf adımlarda düş renginde yaşam ipli binlerce uçurtmalar boyamada şiir tadında ellerimi al çocuk ellerini bana ver bir çiçeğe can verelim beraber gövdesi ben dalları sen özü yüreklerimiz olsa da olmasa da güneşe gülümsesin sonsuza dek yaşanacak bütün mevsimler dönüş yolunda görmeyi düşlediğim aynı vapurda iki martı yaşamı kanat kanat soluyan süzülen kanatlarının altında denizin sesi durmuş zaman ve bitmeyen bir aşk senfonisi… merhaba |
31-03-2005, 12:09 | #84 |
|
....
...
aşkın bazen gitmek olduğunu.. Ama gitmenin yitirmek olmadığını... CAN YÜCEL |
31-03-2005, 16:37 | #85 |
|
Böyle Olmalı Aşk
böyle olmalı aşk
kuşatan, genel üzgün, müthiş, bayraklarda donanmış, yaslı, yıldızlar gibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz. Evet, Pablı Neruda "AŞK" adlı şiirinde böyle söylemiş. Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydiki sevmek Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik diyor Cemal Süreyya da. Yaşanan aşk sayısı kadar da söylenecek söz olmalı. Öyleyse Bahara uygun bir konu ve soru; Nasıl olmalı aşk? |
01-04-2005, 16:24 | #86 |
|
en azından 'böyle' olmamalı aşk...^^
bugün cumartesi, istanbul'da ne kadar bahar'ın ruhuna aykırı bir gün yaşansa da, aylardan nisan, aşk; hatırlatıyor kendini. ama başa bela işte; bu yüzden en cıvıltılı, rengarenk, başında bahar yelleri esen ağaca vermeli aşkı.bakalım ne yapacak? tanıdığım bir ağaç var etlik bağlarına yakın saadetin adını bile duymamış tanrının işine bakın ! geceyi gündüzü biliyor dört mevsimi, rüzgârı,karı.. ay ışığına bayılıyor ama büyülemiyor karanlığı ona bir kitap vereceğim rahatını kaçırmak için bir öğrenegörsün aşkı ağacı o vakit seyredin m.cevdet anday |
03-04-2005, 22:13 | #87 |
|
Bedri Rahmi Eyüboğlu nun aşkı da bir başka,satırları da:
Yar yar Seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar Değirmen misali döner başım Sevda değil bu bir hışım Gel gör beni darmadağın. Tel tel çözülüp kalmışım. |
04-04-2005, 19:26 | #88 |
|
Gülten Akın der ki;
. Seni sevdim, Seni birdenbire değil usul usul sevdim. 'Uyandım bir sabah' gibi degil, Öyle değil nasıl yürür özsu dal uçlarına Ve gün ışığı sislerden düssel ovalara... Seni sevdim... Artık tek mümkünüm sensin. |
05-04-2005, 23:42 | #89 |
|
Seni Birdenbire Sevdim
(Gülten Akın'a Nazire) Seni usul usul değil Seni yürümesi gibi değil özsuyun dal uçlarına Seni gün ışığının yürümesi gibi de değil düşsel ovalara Seni Tomurcuklanması gibi birdenbire güneşi gören dalın Vurması gibi birdenbire yere günışığının Avlamak için martıların derya kuzularını denize zıpkın misali dalmaları gibi birdenbire Seni birdenbire sevdim Ama mümkün değil ki İmkanı yok sevgilim Birdenbire unutamam seni 05.04.2005 - 00:35 |
07-04-2005, 22:02 | #90 |
|
döngü
tam bahar geldi diyorum şımarık çiçekler fışkırıyor dallardan tam çocuklarımı döküyorum tam sokaklara fıkır fıkır tam güneşi boyuyorlar senli renklere sıcak sıcak ve aşkı görüyorum gözlerindeki bab-ı esrardan tam aşka dokunuyorum diz çöküp ellerindeki yaşam çizgilerinde kendimi görüyorum tam kendimi buluyorum kayıplardan tam… tam işte o an… ne oluyorsa oluyor birden gün kararıyor beklenmedik kahırdan bir fırtına kopuyor kış kızılına dönüyor ve dökülüyor yapraklar ve sokağın ıslak ve soğumuş taşlarından savrulup çıplak dallarına ağaçlarının tutunamıyorlar ve dönüyor dönüyorlar ve dönüyor başım ve oklar gibi dönüyor gelip böğrüme saplanıyor bıçaklar gibi yapraklar duruşun gibi yapraklar sözcüklerin gibi ve soğumuş donduran gülüşün gibi yapraklar sen seyrediyorsun ve tutup susuyorsun tutup susuyorsun çırpınan sesimde ellerim sana uzanıyor uzanamıyor imkansızım oluyorsun yetemiyorum imkansızım oluyorsun merhaba |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Klasik Şiir Keyfi (Halk, Tasavvuf, Divan Şiiri) :)) | Gemici | Site Lokali | 122 | 21-03-2014 00:13 |
Tatil Keyfi :))) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Gezi, Tatil ve Eğlence | 128 | 26-01-2013 21:06 |
Fıkra Keyfi | Admin | Site Lokali | 514 | 25-01-2013 18:06 |
Yaşama Keyfi:)) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 55 | 02-11-2010 21:59 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |