25-10-2010, 20:39 | #271 | |||||||||||||||||||||||
|
Neden bu raporu almaya zorunlu hissetmişki kendini? Çok saçma... |
26-10-2010, 11:55 | #272 | |||||||||||||||||||||||
|
ON üzerinden ON puanlık bir soru... Rapor almakla ne hedeflenmiş olabilir ki... Rapor farklı olsaydı ne değişecekti ki... Belkide en önemsiz kısım, ön plana çıkartılmış, haberi yapanlar tarafından... Kolay Gelsin... |
26-10-2010, 14:56 | #273 | |||||||||||||||||||||||
|
Hürriyet Gazetesi arşivinden aradım, ihraç kararının ‘‘Menfaat temini'' ve ‘‘Mesleğe yakışmayan davranış'' gerekçesine dayandığını öğrendim. Ancak yukarıdaki haberde bu gerekçelerden birinden hiç sözedilmemesi dikkatimi çekti. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/gost...?viewid=358521 |
26-10-2010, 20:39 | #274 | |||||||||||||||||||
|
Malesef HSYK'nın ihraç kararlarında ‘‘Mesleğe yakışmayan davranış'' ibaresini sıklıkla duyar olduk. Muğlak ifadelerin verilen kararın doğru olduğunu göstermediğini hepimiz biliyoruz. Çok daha ağır iddialar ile yargılanıp ceza alan hakim ya da savcı meslektaşları sadece uyarı, kınama ya da yer değiştirme cezası alan hakim-savcılar karşısında bu kişiye verilen ceza biraz apır olmuş.
Ayrıca
|
28-10-2010, 00:01 | #275 |
|
'Süper Savcı'ya taciz cezası
Samsun Cumhuriyet Savcılığına atanan Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, eski öğretim görevlisi Ü.E.İ'ye ''cinsel tacizde'' bulunduğu gerekçesiyle 6 ay 7 gün hapis cezasına çarptırıldı. Gök'ün konumunu ve daha önce suç işlememesini göz önünde bulunduran mahkeme heyeti, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi
Gök, Ü.E.İ. ve avukatlar Ayla Ülük ve Tarcan Ülük'e ''Basın yoluyla hakaret etmek'' suçundan ise beraat etti. Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanık Murak Gök'ün avukatı Ceyda Arslan ile davacı Ü.E.İ ile avukatları Ayla Konaçoğlu ve Aynur Erişkin katıldı. Daha önce şikayetçinin avukatlığını üstlenen ve Savcı Gök'ün kendilerine basın yoluyla hakaret ettiğini iddia eden avukat Tarcan Ülük ile eşi Ayla Ülük ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada, Cumhuriyet Savcısı, geçen celse verdiği mütalaayı tekrar ettiğini söyledi. Davacı Ü.E.İ'nin avukatları, sanık Murat Gök'ün, müvekkillerine karşı hem cinsel taciz hem de hakaret suçunu işlediği sübuta erdiğinden cezalandırılmasını istediler. Ü.E.İ. de şikayetini tekrar etti. Murat Gök'ün avukatı Ceyda Arslan ise Gök'ün atılı tüm suçlardan beraatini talep etti. Mahkeme heyeti, verdiği kısa aranın ardından kararını açıkladı. Sanık Murat Gök'ü, müşteki Ü.E.İ'ye ''cinsel tacizde bulunmak'' suçundan 6 ay 7 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, sanığın konumunu ve daha önce suç işlememesini göz önünde bulundurarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kararlaştırdı. Mahkeme, Gök'ün Ü.E.İ ve avukatlar Tarcan ve Ayla Ülük'e, ''basın yoluyla hakaret'' etmek suçlarından ise beraatine karar verdi. Ü.E.İ'nin avukatları duruşmanın ardından, AA muhabirine yaptıkları açıklamada, verilen hüküm gereğince, Murat Gök'ün 5 yıl içerisinde aynı suçu işlemesi durumunda cezaevine gireceğini dile getirdiler. -OLAYIN GEÇMİŞİ- Ü.E.İ, avukatları aracılığıyla Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuş, Murat Gök'ün özel yetkili cumhuriyet savcısıyken babasını soruşturma nedeniyle tutuklattığını, babasının davasını takip ederken Gök'ün kendisini SMS mesajlarıyla taciz ettiğini öne sürmüştü. Ü.E.İ, olayın kamuoyunda duyulmasının ardından öğretim görevlisi olarak çalıştığı üniversiteden istifa etmişti. Gök ise Ü.E.İ. ile bir süre ilişki yaşadıklarını, başka kişiyle evlenmek için gün aldığını belirterek, ''Tam evlilik öncesi ve hakime rüşvet iddiasıyla hakkında dava açıp tutuklanmasına yol açtığım Tarcan Ülük'ün avukatlığını üstlendiği bu hanımın davranışını takdirlerinize bırakıyorum'' demişti. Bu arada, Murat Gök'ün düğünü iptal edilmişti. Ü.E.İ, Gök'ün bir gazetede yayımlanan röportajında yer alan ''6 ay süreyle ilişki yaşamıştık'' ifadesi nedeniyle, Tarcan-Ayla Ülük çifti de aynı röportajdaki kendilerine yönelik ifadeleri gerekçe göstererek suç duyurusunda bulunmuştu. Murat Gök hakkında hakaret iddiasına yönelik iki dava açılmıştı. Gök hakkında Ü.E.İ'ye SMS'lerle ''zincirleme tacizde bulunduğu'' iddiasıyla 2,5 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Bu arada, Gök aleyhine Ü.E.İ, Tarcan Ülük ve Ayla Ülük'e ''basın yayın yoluyla hakaret ettiği'' iddiasıyla açılan dava da bu davayla birleştirilmişti. |
28-10-2010, 12:36 | #276 |
|
Son zamanlarda basında Hakim Ve Savcılar üzerine çokça haber çıkmasını bir ben mi garip buluyorum?
Sanki eski düzen çok kötüydü, biz geldik ve bunların hiçbirisi olmayacak diyorlar bence... |
29-10-2010, 13:17 | #277 | |||||||||||||||||||||||
|
Ya da savunulmayacak kadar kötü durumdalar denmeye çalışılıyor. Kısacası halkın kurumun arkasında durmasına ve bundan dolayı da vicdan yapmasına gerek yok demeye getiriyorlar. Çünkü halkımızın vicdanlı olduğunu biliyorlar. Bünyesindeki şahısların hataları dolayısıyla bir kurumu zedelemek ya da silmek kabul edilebilir birşey değil. Ama bunun kabul edilemez olması da çözüm değil. Büyüklere danışmak lazım çözemedim. |
30-10-2010, 08:38 | #278 | |||||||||||||||||||
|
) |
30-10-2010, 11:17 | #279 |
|
Sayın Av.Mehmet Saim Dikici;
Burada işçi o parayı kullanabilir mi? Sebepsiz zenginleşme söz konusu değil mi? |
30-10-2010, 20:54 | #280 |
|
Bende mi kimlik kaybetsem
|
31-10-2010, 10:39 | #281 | |||||||||||||||||||||||
|
Gazeteye haber olabilecek kadar ender görülebilecek bir olay olduğuna göre... Hiç tavsiye etmem. |
01-11-2010, 13:38 | #282 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben de hiç tavsiye etmem. Adınıza bankaya 1 milyon yatırıp, tahsile verilmeyen 5 milyonluk çekiniz bir yerden çıkabilir. |
01-11-2010, 13:49 | #283 | |||||||||||||||||||
|
Başına talih kuşu konan, bence banka oldu. Bu paradan aylık ortalama 10-15 bin TL gelir sağlıyor. |
08-11-2010, 01:05 | #284 |
|
Hâkiiim çay getir' diyen komutanından tazminat aldı
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde askerlere yapılan kötü muamelelerin yargıya taşınması konusunda emsal niteliğinde bir karar verildi. 06 Kasım 2010 Cumartesi 08:09 Van'da askerlik yaparken komutanı olan Binbaşı Murat Ayvaz'ın aşağılayıcı davranışları üzerine manevi tazminat davası açan İdari Hâkim Mesut Çeken, Ayvaz'ı 5 bin TL'lik tazminata mahkûm ettirdi. Tazminat cezası temyiz edilmeyerek kesinleşti. Kararı Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'e gönderen Mesut Çeken, olayları şöyle anlatıyor: "2008 Ağustos celbinde 108. Topçu Alayı Erciş/Van'a katıldım. Mesleğim olan hâkimliğin cübbesini nizamiyeden geçerken kapıda bıraktım. 155 gün boyunca hiç kimseden pozitif bir ayrımcılık beklemedim. 34 yaşında, evli, iki çocuk babası, İstanbul'da görev yapan bir hâkim olmama rağmen herkesle birlikte yattım, kalktım, süründüm, yerlerde yuvarlandım, akla hayale gelmeyen bir yığın muameleyi, 'vazife' dedim, dert etmedim. Ancak görev yaptığım disiplin subaylığı komutanı Binbaşı Murat Ayvaz'ın bir tavrını içimden atamadım. 4 ay boyunca alayda olduğu hemen hemen her gün belki de emrinde olmamın verdiği özgüvenle, 'Hakiiiim, üç çay al gel!', 'Hakiiim, bana bir sigara bul getir!' diyerek mesleki onurumu, ve haysiyetimi ayaklar altına alan Ayvaz hakkında manevi tazminat davası açtım. Talebim kabul edilerek Binbaşı Ayvaz'ın 5.000 lira tazminat ödemesine hükmedildi. Karar temyiz edilmeyerek kesinleşti." DAVAYI, ÖRNEK OLSUN DİYE AÇTIM Hâkim Mesut Çeken, birçok askerin, 'Devletin hâkiminin düştüğü şu hale bak!' şeklindeki ah vahları içinde binbaşıya verdiği hizmet anlarının gözünün önünden gitmediğini söylüyor. Dava açmakta ve kararı kamuoyu ile paylaşmasının amacının orduyu yıpratmak olmadığını belirten Mesut Çeken, tek amacının askere gideceklere, askerde karşılaştıkları hukuksuzluklara karşı atılabilecek basit bir adım olduğunu göstermek olduğunu vurguladı. "Askere giden herkes bu bilinçle gider ve orada kendisine yapılan bir hukuksuzluğa karşı -tabii ki- askerden dönünce ilgili kişi hakkında tazminat davası açarsa ve bu talebi de kabul görürse hiç kimse hukuksuzluğa cüret edemeyecektir. Sonuç olarak demek istediğim şu ki; hukuksuzluk hastalığının panzehiri, bizzat hukukun kendisidir!" ifadelerini kullandı. |
08-11-2010, 02:22 | #285 |
|
Ben yargıya taşımamıştım, maddi zararım için zararı veren komutana ihtar çekmiştim.
Sağolsun tıpış tıpış vermişti. Uğradığı haksızlığa sesiz kalmayan hakimi kutluyorum. |
08-11-2010, 10:23 | #286 | |||||||||||||||||||||||
|
Kararda zaten olay anlatılmamış mı? Keşke kararı görseydik, olay bana ilginç geldi... Kolay Gelsin... |
08-11-2010, 23:11 | #287 |
|
Hakim ve ailesine 90 bin TL tazminat
Danıştay saldırısında yaralanan hâkim Ahmet Çobanoğlu, türban kararının ardından gazetelerde hedef gösterilmelerine rağmen yeterince korunmadıkları gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı ve Danıştay Başkanlığı hakkında tazminat davası açtı. Olayı terör saldırısı olarak kabul eden mahkeme, hem bakanlığı hem Danıştay’ı suçlu buldu. Hâkim ve ailesinin 6 ferdine 90 bin TL tazminat ödenecek. Hâkim Ahmet Çobanoğlu, avukatı Nizamettin Bulut aracılığıyla Ankara 4. İdare Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, türbanla ilgili verdikleri karar sonrasında bir gazetenin manşetinde hedef gösterilerek, saldırıya uğradıklarına dikkat çekti. Çobanoğlu, saldırgan Alparslan Arslan’ın olaydan bir gün önce binaya gelerek Danıştay 2. Başkanı Mustafa Birden’in kapısını zorlamasına ve saldırının önceden öngörülebilmesine rağmen güvenlik önleminin alınmadığını, emniyetin istihbarat zafiyeti göstererek açık hizmet kusuru bulunduğunu belirtti. Yanağından, sol el parmağından yaralanan ve dişleri parçalanan Çobanoğlu, İçişleri Bakanlığı ve Danıştay’dan kendisi adına 150 bin TL, eşine 75 bin TL, üç çocuğuna 60 bin TL, annesine 50 bin TL ve kız kardeşine 50 bin TL tazminat talep etti. Danıştay Başkanlığı, mahkemeye gönderdiği savunmada, olayın meydana geldiği yerin güvenliğinden İçişleri Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu ve kurumlarının kusuru bulunmadığını belirtti. İçişleri Bakanlığı ise olay öncesi genel mahiyette önleyici güvenlik önlemlerinin alındığına, emniyette saldırıya ilişkin herhangi bir istihbarat, talep ya da başvuru bulunmadığına ve güvenlik önlemlerinin alınmasında zafiyet olmadığına dikkat çekti. Terör eylemi kabul edildi 4. İdare Mahkemesi, Danıştay saldırısını, Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde değerlendirdi. Heyet, terör örgütlerinin açıkça hedefi haline gelenlerin devlet tarafından korunması gerektiğinin kanunlarla belirlendiğini ifade etti. Kararda şöyle denildi: “Menfur saldırıda İçişleri Bakanlığı’nın gerekli koruma tedbirlerini almayarak hizmeti kusurlu yaptığı kanaatine varılmaktadır. Diğer davalı Danıştay Başkanlığı’nın ise binada görevli polislerin hazırladığı üç ayrı rapor ile resmi uyarı yazısına rağmen girişlere X-Ray cihazı koymayarak ve güvenlik önlemlerinin artırılmasına ilişkin gerekli tedbirleri almayarak hizmette kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davacının yaralanmasına neden olan eylemin görevi başında meydana gelmesi, oluş şekli itibariyle toplumda yarattığı infial, eylem sonucunda vücudunda meydana gelen hasarların tamamen iyileşmemesi hizmet kusurunun ağırlığı ve hukuka aykırılığın derecesi göz önünde bulundurularak, İçişleri Bakanlığı ve Danıştay Başkanlığı’nın, davacı Ahmet Çobanoğlu’na 60 bin TL, eşi ve üç çocuğuna 25 bin TL, annesi ve kız kardeşine ise 5 bin TL olmak üzere toplam 90 bin manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir.” İçişleri Bakanlığı ve Danıştay Başkanlığı, kararı temyiz etti. |
10-11-2010, 10:36 | #288 |
|
‘Adli Tıp’çılara suç duyurusu
http://www.milliyet.com.tr/-adli-tip...07/default.htm Sanık doktorların cezadan kurtulmalarını sağladıkları iddia edilen Adi Tıp çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunuldu Eskişehir Adliye Sarayı önünde basın açıklaması yapan Hukuksal Bakış Derneği üyesi avukatlar, davalarda istenen Adli Tıp Kurumu’ndan raporların geç gelmesine tepki gösterdi. Basın açıklamasına eşi Fatma Çelik’i (20) 2004 yılında Eskişehir Devlet Hastanesi Doğumevi’nde zamanında müdahale yapılmaması sonucu kaybeden Bekir Çelik de katıldı. Eskişehir Hukuksal Bakış Derneği Başkanı Turgay Balaban, “Bekir Çelik, ‘dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet verme’ suçundan kamu davası açtı. Dosya 2008 yılında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na gönderildi. 2 yıl 7 aylık bir zaman içerisinde 6 duruşma yapıldı. Adli Tıp Kurumu tarafından mahkemeye raporun yazım aşamasında olduğu bildirildi. Raporun yazım aşaması ancak 7 ayda tamamlandı ve 2 yıl 7 ay sonra nihayet rapor mahkemeye ulaştı. Adli Tıp Kurumu raporu ile sanıklardan 3 doktor kesin kusurlu bulunmuş, ancak 19 Ekim’deki duruşmada dosya zamanaşımına uğradığından sanık doktorlar hakkında açılan kamu davası ortadan kaldırıldı” diye konuştu. Avukatlar, Çelik’in eşinin doktorların hatasına kurban gittiğini öne sürerek, raporun yazımını geciktirerek sanıkların zaman aşımından yararlanmalarını sağlayan ve bu surette görevlerini kötüye kullandıklarını önü sürdükleri Adli Tıp Kurumu görevlileri hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. MİLLİYET Kişisel notum: Fotoğrafta façalı bir psikopat gibi çıkmışım. Aslında öyle biri değilim |
13-11-2010, 14:11 | #289 |
|
'Yağdanlığa biraz yağ damlat'
İstanbul Ticaret Odası eski meclis üyelerinden Muhittin Selami K., bilirkişi olarak atandığı uluslararası bir markanın tescil davasında avukattan 2 bin TL rüşvet aldığı iddiasıyla gözaltına alındı. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, iki gün önce kendilerine bir avukatın rüşvet yönünde yaptığı şikayet üzerine harekete geçti. İstanbul Adliyesi Fikri ve Sınai Hakları Mahkemesi'nde görülen uluslararası bir markanın Türkiye'de tescil ettirilmesi davasına bakan avukat şikayetinde bilirkişi Muhittin Selami K.'nin raporu lehlerine düzenleyebileceğini söylediğini öne sürdü. Avukat, şikayet dilekçesinde Muhittin Selami K.'nin kendisine telefon görüşmesinde "Yağdanlığa biraz yağ damlat" diyerek rüşvet istediğini belirtti. Ayrıca Muhittin Selami K.'nin "Sen dosyaları istediğin şekilde hazırla. Ben imzayı atarım." deyip 2 bin TL istediği bildirildi. Bunun üzerine polis, dün öğle saatlerinde avukata seri numaraları alınmış 2 bin TL'yi verdi. Avukat Eminönü'nde bulunan tekstil yüksek mühendisi Muhittin Selami K.'nin ofisine gitti. Avukatın gidişinden bir saat sonra ofise yapılan baskında Muhittin Selami K., gözaltına alındı. Muhittin Selami K.'nin üzerinde yapılan aramada seri numaraları alınmış 2 bin TL ele geçirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Muhittin Selami K.'nin bir dönem İstanbul Ticaret Odası meclis üyeliği yaptığı ve başkan adayı da olduğu ortaya çıktı. Muhittin Selami K.'nin sorgusunda, "Bu davanın başka bilirkişileri de vardı. Avukattan dosyaları onlara götürmek için teslim aldım." dediği öğrenildi. Emniyette işlemleri tamamlanan Muhittin Selami K., adliyeye sevk edildi. ZAMAN |
13-11-2010, 14:19 | #290 | |||||||||||||||||||
|
Su olmadan değirmen taşı dönmez, yağ olmadan çark dönmez! Saygılarımla |
13-11-2010, 21:03 | #291 |
|
2bin lira...
Koca marka tescil davası ya, ünlüymüş bir de. Bilirkişiliğin hukukun önüne geçtiği bir düzende az vermişler ya |
14-11-2010, 00:45 | #292 |
|
belki de sürümden kazanıyordur
|
15-11-2010, 01:40 | #293 |
|
Her şey aynı ceza farklı
Eşini bıçaklayarak yaralayan Murat Gem, Fatih 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde aynı hâkim ve savcı tarafından önce 2 yıl 3 ay, sonra 1 yıl 6 ay hapse mahkûm edildi. Hukukçuları şaşkına çeviren çifte karar mağduru hükümlü dosya Yargıtay’dan dönene kadar cezaevinde kalacak. TÜRKİYE’de adliye tarihine geçecek çifte karara konu olay 14 Aralık 2005 tarihinde İstanbul Fatih’te meydana geldi. Sanık Murat Gem, şiddet uyguladığı için evi terk eden ve kendisinden boşanmak isteyen eşi Yasemin Gem’i durakta otobüs beklerken girdiği tartışma sonucu sol bacağından dört, sağ bacağından bir kez bıçaklayarak yaraladı. Fatih Cumhuriyet Savcısı Serdar Uyanık, sanık Murat Gem hakkında eşini kasten yaralamaktan TCK 86 maddesi uyarınca 1-3 yıl hapis istemiyle iddianame düzenledi. Birinci karar: 2 yıl 3 ay hapis Fatih 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Ahmet Özgan, Cumhuriyet Savcısı Osman Emeksiz’in talebi doğrultusunda 3 Haziran 2008 tarihinde mahkûmiyet kararı verdi. Sanık Murat Gem, eşini kasten yaralamaktan önce 1.5 yıl hapis cezasına çarptırdı, ceza suçun eşe karşı işlendiğinden artırıldı, Gem 2 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Karar 1 yıl sonra kesinleşince Gem, 8 Kasım 2009’da cezaevine konuldu. Gariplikler bu kesinleşme kararından sonra ortaya çıktı. Murat Gem cezaevine girmeden önce ikinci dava için talimatla ifade vermişti. “Ben yargılandım” demesine rağmen, hakkında ikinci dava açılmıştı. İkinci karar: 1 yıl 6 ay hapis Cezaevindeki sanık Gem’e kısa süre önce aynı olayla ilgili ikinci bir karar tebliğ edildi. Bu karar da 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nin aynı savcısının talebi üzerine aynı hâkim tarafından verilmişti. Suç tarihi aynı olayla ilgili bu kez eski eşi Yasemin (Karaçay) Gem’i hem bıçakla yaralamaktan hem de tehditten yargılanan sanık Murat Gem, tehditten beraat etmiş, yaralama suçundan ikinci kez 1.5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Cezaevindeki Gem, avukatı aracılığıyla bu kararlardan cezası az olan ikincisi sanık lehine kabul edilerek yattığı sürenin gözönüne alınıp tahliyesini istedi. Mahkeme yargıcı Ahmet Özgan kendi imzasını taşıyan iki karara yapılan itirazı ve tahliye istemini temyiz başvurusu kabul edip dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Gem’in tahliye istemi de reddedildi. İkinci karara göre infazı dolan ve tahliyesi gereken Gem, dosyası temyizden dönene kadar cezaevinde kalacak. İki kararda tek değişen isim, mahkeme katibi. Yorgunluktan dalgınlıktan Hukukçular adliye tarihine geçen çifte kararın dosya yükünün getirdiği yorgunluk ve dalgınlıklar sonucu ortaya çıkmış olabileceğini söylüyor. 40 yıllık ceza avukatı Zeki Hacıibrahimoğlu, “Meslek hayatımda ilk kez böyle bir çifte kararla karşılaşıyorum. İki kararın savcısı da aynı, hâkimi de. Demek ki savcı da uyumuş, hakim de uyumuş, kalem de uyumuş. Şaşkınlık verici” dedi. |
21-11-2010, 08:45 | #294 |
|
Kadın yargıç da şiddet kurbanı
Göksel ÇAĞLAV / ANKARA21.11.2010 Danıştay'da görevli bir kadın hâkim, şiddet gördüğü gerekçesiyle eşine boşanma davası açtı. İddiaya göre, kadın hâkim, Adalet Bakanlığı'nın kampında dahi koca şiddetine uğradı. Bir keresinde koca dayağından Danıştay daire başkanı kurtardı Danıştay'da görev yapan kadın hâkimin açtığı boşanma davasında yer alan iddialar "kadına yönelik şiddet, meslek tanımıyor" dedirtti. Dava dilekçesine göre, iki çocuk annesi hâkimin uğradığı şiddet süreci şöyle gelişti: Çiftin evliliği 2004'ten 2009'a kadar "normal" idi. Koca T.M., Ağustos 2009'da eşinin kendisiyle evlenmeden önce bir akrabasıyla evlendirilmek istendiğini, bu kişiyle 2 ay kadar görüştüğünü öğrendi. Koca, eşine hakaret etmeye, dövmeye başladı. Çift aynı yıl Kurban Bayramı'nda kadının ailesinin yanına gitti. T.M. burada da eşini dövdü ve aile bireylerine hakaret etti. Kadın hâkim H.M., gördüğü şiddeti gün gün not tutmaya başladı. Mahkemeye verdiği boşanma dilekçesinde bunları gün gün yazdı. Günlüğün 3 Mart 2010'daki bölümü şöyle: "Saçlarımı yoldu, göğüs kafesime yumruk, yüzüme kafa attı. Burnum kanadı, şişti. Kolumda ve bacaklarımda darbe izleri oluştu." "MAAŞIMI ÇEKTİ" Davacı kadın, uğradığı şiddeti raporla tespit etmemesini de şöyle açıkladıı: "Boşanma davası açmam halinde öldüreceğini, bir daha çocuklarımı göremeyeceğimi belirtti. Tehditlerine boyun eğdim. Doktora gitmeme de izin vermedi, Bu isteğimi, 'o... arkadaşlarının aklıyla hareket etme' diyerek engelledi." Çocukları için bin 500'er lira aylık nafaka, 100 bin TL maddi ve 150 bin TL de manevi tazminat talebinde bulunan hâkim H.M., kocasının bu süreçte internet şifresini kullanarak maaşını kendi hesabına geçirdiğini, yaptığı harcamaları kontrol etmek için de kredi kartına ek kart çıkarttığını savundu. Hâkim kadın, 2009 yılı ağustos ayında Adalet Bakanlığı'nın Antalya Aksu'daki kampına tatile gittiklerini ve burada da şiddete maruz kaldığını anlattı. H.M., burada hâkimlik stajı yaptığı dönemden tanıdığı bir erkek meslektaşıyla karşılaşınca selamlaşıp ayak üstü hal hatır sorduğunu, daha sonra eşinin "bu senin kırığındır" diyerek kendisini dövdüğünü, iki saat odaya kilitlediğini yazdı. Kadın hâkim, eşi yemeğe inmeye zorlayınca yüzündeki izler belli olmasın diye güneş gözlüğü taktığını belirtti. Olayları sadece ailesinin ve birkaç yakın arkadaşının bildiğini anlatan hâkim H.M., bir gün eşinin Danıştay'a gelmesi üzerine görev yaptığı Daire'nin başkanının da olaya müdahil olduğunu belirtti. Bu bölüm kadının avukatının kaleminden dosyaya şöyle yansıdı: "Davalı (koca T.M.) Danıştay'a gitmiş müvekkili (Hâkim H.M.) Danıştay'da bulamayınca yakınları vasıtasıyla tehdit etmeye başlamış ve müvekkilinin adliyede olduğunu Danıştay'da tesadüfen öğrenmiştir. Adliyede olan müvekkili, Danıştay ... Daire Başkanı arabasıyla aldırmış ve kendi koruması ile bir hakim arkadaşının evine bırakılmış, şüpheli bu evi de aynı gece öğrenmiş, bu durum avukat olarak tarafıma bildirildiğinde Çankaya Polis Karakolu'ndan yardım isteyerek polis ile birlikte müvekkil ve çocukları, davalının bilmediği bir adrese götürülmüştür." 28-29 Eylül 2009'daki şiddet iddiası da şöyle: H.M.'ye hakaret eden eşi şiddet uyguladıktan sonra ölmesi gerektiğini söyleyerek, hâkim lojmanlarının 12'nci katındaki dairelerinden kendisini aşağıya atmasını söyledi. "Atmazsa kendisinin atmak zorunda kalacağını, ancak kendisi iterse çocuklarının ortada kalacağını" söyleyen koca, "En iyi sen atla, çocuklarımız ortada kalmasın" dedi. H.M.'nin aşağıya atlamaması üzerine koca şiddeti artırdı ve yaraladı. Ardında da "tinerci tanıdıkları olduğunu belirterek, bıçaklatacağını veya kaza süsü vererek öldüreceğini" söyledi. Boşanma dilekçesinde ayrıca, şiddet olaylarının çocukların önünde gerçekleştiği ve çocukların psikolojilerinin bozulduğu belirtildi. Dava önümüzdeki günlerde aile mahkemesinde görülecek. Kaynak: http://sabah.com.tr/Yasam/2010/11/21...siddet_kurbani |
22-11-2010, 12:06 | #295 |
|
Kadın emniyet amiri fuhuştan açıkta
İstanbul'da görevli kadın emniyet amiri, lüks hediyeler ve para karşılığında zengin işadamlarıyla ilişkiye girdiği, devre arkadaşı bir başka kadın polis de bu suçu bildirmediği iddialarıyla açığa alındı. Uyuşturucunun da karıştığı iddialara ilişkin toplam 13 kişiye dava açıldı. Soruşturma fezlekesine göre; bir ilçede Çocuk Büro Amirliği'nde görevli kadın emniyet amiri Y.E., lüks yaşama düşkündü ve zengin işadamlarıyla arkadaşlık etmeye başladı. Y.E. saat, cep telefonu gibi hediyeler aldı. İşadamı H.Ö., otomobil hediye etti. S.S. isimli kuyumcu ile Y.H. adlı bir kişi cinsel ilişkiye girmesi için zengin işadamları ayarladı. Y.E., bir süre sonra liderliğini Y.Ç. ve A.U.'nun yaptığı çetenin Bahçelievler'deki kumarhanesine dadandı. Burada uyuşturucu kullanan kadın polisin tuzağa düşmesi gecikmedi. Çete üyeleri M.K. ile E.Ç., emniyet amiri Y.E. ve başka bir kadınla birlikte grup seks yaptı. Çete bunu kamerayla kaydederek şantaja başladı. Bu süreçte polis de ihbar alarak Y.E.'yi takibe başladı. Y.E. olayları yakın devre arkadaşı S.Y.'ye de anlattı. Resmi polis otosuna atlayan iki kadın polis, bir pastanede yardım istedikleri H.Ö. ile buluştu. Buluşmayı Organize Suçlar Şubesi'nin polisleri de adım adım izledi. İşadamı H.Ö., "Beni karıştırma. Seni uyuşturucu kuryesi yapacaklar. Görüntüler porno film gibi" dedi. Teknik takipte H.Ö.' nün Y.E.'ye "Rezillik ortada. Benim imkanımla sağladığın haberleşme aracı telefon ve ulaşım aracı araba ile uyuşturucu mafyasına hizmet edemezsin. Telefonu ve arabayı geri istiyorum" diye SMS attığı da belirlendi. ÇAPKIN DEVREDE Sabah gazetesinden Osman Asıltürk'ün haberine göre; zanlı kadın polislerin aralarındaki konuşmaların da takıldığı 2 aylık teknik takibin ardından Organize Suçlar Polisi, 29 Nisan'da operasyon için düğmeye bastı. Birçok baskında aralarında 3 polisin de bulunduğu 13 kişi yakalandı. Kadın emniyetçilerin evine yapılan baskında Rolex saatlere, pırlanta yüzük ve kolyelere, Y.E.'nin otomobiline el konuldu. İki kadın emniyetçi, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın talimatıyla açığa alındı. Polisin meslektaşı kadınlar için hazırladığı fezlekede, "Maddi durumu iyi olan şahıslarla özel yaşamlarında mesleğin onur ve haysiyetine yakışmayan gayri ahlaki ilişkiler geliştirdikleri yönünde istihbari bilgiler elde edilmiştir" ifadesi kullanıldı. DAVA AÇILDI Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada; Emniyet Amiri S.Y.'nin "görevi kötüye kullanmak ve suçu bildirmeme", Emniyet Amiri Y.E.'nin ise "görevi kötüye kullanma", "uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanmak veya bulundurmak", '3628 Sayılı Mal bildirimi kanununa muhalefet'iddiası yer aldı. Yine polis memuru U.E. ve avukat NGD'ye "gizliliğin ihlali", A.U. ve Y.Ç.'nin "şantaj, suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "kumar oynanması için yer ve imkan sağlama", İ.E., H.Ö., Ö.İ., M.K., E.Ç., K.Y., S.S.'nin 'örgüt üyeliği' suçlarından cezalandırılması istendi. Sanıkların tutuksuz olarak yargılanmalarına yakında başlanacak. |
23-11-2010, 10:30 | #296 |
|
Yargıtay'ın son kararı: Bomba Pınar Selek'ten
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 12 yıl önce 7 kişinin yaşamını yitirdiği Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili davada sosyolog Pınar Selek için verilen beraat kararını bozdu. Kurul, bombanın Selek tarafından konulduğuna hükmetti. İSTANBUL - Mısır Çarşısı’nda 1998 yılında meydana gelen patlamada 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi de yaralanmıştı. Olayın ardından aralarında sosyolog Pınar Selek’in de aralarında bulunduğu 15 kişi gözaltına alınmıştı. Patlamayla ilgili davaya bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Mayıs 2008’de “patlamaya bombanın mı, gaz kaçağının mı neden olduğunun tespit edilememesi” ve “kesin delil bulunmaması gerekçesiyle” Pınar Selek’in beraatine karar verdi. Haberin devamı ↓reklam Dosyayı görüşen Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise 10 Mart 2009 günü beraat kararını bozdu. Bu karara yapılan itiraz üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na geldi. 'BOMBAYI KOYDUĞU AÇIKÇA ANLAŞILMAKTADIR' Kurul, 6 üyenin karşı oyuna rağmen 17 üyenin oyuyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin verdiği kararın doğru olduğuna hükmetti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, çelişkili bilirkişi raporlarına karşın patlamanın bombadan kaynaklandığının kabul edilmesi gerektiğini bildirdi. Gerekçeli kararda, “Olayın LPG 'den kaynaklandığına dair hiçbir bulgu ele geçirilememiştir" denildi. Kararda, bombanın Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk tarafından kunulduğu açıça anlaşılmaktadır" ifadesi yeraldı. Bu aşamadan sonra dava, yerel mahkeme yeniden görülmeye başlanacak. Dava nedeni ile uzun süre tutuklu olarak yargılanan Pınar Selek, halen Almanya’da bulunuyor. Pınar Selek’in avukat kardeşi, davanın AİHM’de de görüleceğini söyledi. Not: "şüpheden sanık yararlanır(-maz)" Yargıtay bilirkişilik yapmaya başlamış anlaşılan |
23-11-2010, 17:02 | #297 |
|
"Duruşmada ayrıca bir sanık avukatı baro tarafından atandığını belirterek, kendisinin sanıkları savunmak istemediğini söyledi.
Sözkonusu avukat, müştekilerin tarafında yer almak istediğini belirterek, sanık avukatlığından ayrıldı." http://www.ntvmsnbc.com/id/25152904/ Barolar Birliği CMK Yönetmeliği'nde bu konuda bir düzenleme göremedim. Medyaya yansıyan bu olayda; müdafi olarak görevendirilen avukat, görevlendirildiği davada görev yapmayacağını duruşmada açıklamak ve saf değiştirmek yerine, bağlı bulunduğu (görevlendiren) baroya durumu açıklayıp sanıklara yeniden müdafii tayinini mi sağlamalı mı idi (diye düşünüyorum). |
28-11-2010, 01:25 | #298 |
|
Kağıt tutanaklar tarihe karışıyor
30. Avrupa Konseyi Adalet Bakanları Konferansı'nda kağıt yerine sesli ve görüntülü kayıt tutanakları konuşuldu İstanbul'da düzenelenen 30. Avrupa Konseyi Adalet Bakanları Konferansı'na katılan Avrupa ülkelerinin temsilcileri, 'Şeffaf Adaletin Nasıl olacağı', 'Yeni Teknolojinin Adalet Sistemine Katkıları' tartışıldı. Katılımcı ülkelerin temsilcileri yolsuzlukla mücadele konusunda geliştirdikleri çözüm ve projelerini anlattığı konferansta; mahkeme tutanaklarının ve duruşmaların sesli ve görüntülü kayıtlarının düzenli olarak internet ortamında açıklandığı dikkat çekti. En dikkat çekici olan ise birçok Avrupa ülkesinde yaygın olarak tutukluların uzak adliyelerdeki duruşma salonlarına götürmek yerine video konferans ile ifade alınması. Türkiye'de Yargıtay ve Danıştay'ın kararlarının hepsine ulaşılamadığının tartışmalarının gölgesinde İstanbul Conrad Oteli'nde 30. Avrupa Konseyi Adalet Bakanları Konferansı'nda "Yeni teknolojiyi kolaylaştırarak, adaleti modernize etmek, 'şeffaf' yargıya katkıları var mıdır?" "Şeffaf adalet için ne tür ilkeler önemsenmelidir?" sorularına cevap arandı. Konferansın katılımcıları ülkelerindeki uygulamaları anlattı. İşte o örneklerden çarpıcı konu başlıkları: VİDEO KONFERANS YÖNTEMİ YAYGIN' İsveç adına katılan katılımcı; modern teknolojinin uygulanması konusunda Türkiye'nin önemli adımlar atmasından çok etkilendiğini ifade etti. Modern teknolojilere ve e-adalet sistem maliyetleri azaltmıştır. Özellikle ülkemizde video konferansı sık sık kullanıyoruz. Özellikle savcılık ve cezaevleri bu kolaylıktan zaman ve maddi olarak yararlanıyor. Hatta başka ülkelerdeki tanıkların da video konferans yöntemine ilişkin çalışmalar devam ediyor. 'Hakim bağımsızlığı önemli' 'SLOVAKYA'DA DURUŞMA TUTANAK VE GÖRÜNTÜ KAYITLARI İNTERNETTE YAYINLANIYOR' Slovakya: Yargı konseyini kuran ender ülkelerden biri. Bu nedenle örnek olarak yüksek yargı konseyinin tüm duruşmaları ve tutanak kayıtlar internet ortamında izleniyor. Bu şekilde yargı sisteminde şeffaflık ve kamusal kontrolün oluşturulması hedefleniyor. Şu an elektronik izleme sistemini devreye sokarak, tüm vatandaşların dava süreçlerini sanal ortamda izlemesi ve takip edilmesi için çalışmalar yapılıyor. Aynı zamanda tüm mahkeme kararları ve içtihatlarının bir web sisteminde yayınlamak için çalışma yapıyor. 'AVUSTURYA'DA SORUŞTURMA EVRAKLARIN BİR BÖLÜMÜ DE YAYINLANIYOR' Avusturya: Ön soruşturma konusunda bir reform yapıldı. Mahkeme kararları açıklanmıyor.Savcılık bir soruşturma ile ilgili ön kararları davaların başlatılması veya durdurulması gibi kararlar yakında internet ortamında yayınlanacak. E-adalet sistemine büyük önem veriliyor. Avusturya'da her mahkeme ve cezaevinde video konferansı sistemi var. Bir randevu sistemi var. Mahkemeler, cezaevlerinde video konferansı için randevu alıyorlar. İSPANYA ŞEFFAF ADALET İÇİN ÖNCE EKONOMİK BAĞIMSIZLIK DİYOR İspanya:Yargının modern hale gelmesi, etkin ve şeffaf hale gelmesi için yargının modern hale gelmesi yalnızca bağımsız değil öncelikli olarak ekonomik anlamda tarafsız olması gerektiğini tartışıyor. Bu konuda düzenelemeler yapıyor. 'SLOVENYA'DA KAĞIT DÖKÜMANLAR KALDIRILIYOR' Slovenya:Bu yıl, yargıdaki bütün yazılı yani kağıt doküman verileri ortadan kaldırmayı hedefliyorlar. Bütün mahkeme evraklarının tek merkezde toplanması için çalışma başlattı. 'UKRANYA'DA HAKİMLERİN MAAŞLARI ARTTIRILMIŞ' Ukranya:Özellikle şeffaf adaletin sağlanması için hakimlerin yolsuzluğa bulaşmamaları önemseniyor. Önce hakimlere tanınan tartışma yaratan bazı ayrıcalıklar kaldırılmış. Ardından maaşları yükseltilerek bağımsız olmaları sağlanmış. İtalya: Milano'da bir hukuk mahkemesini yeniden yapılandırmış. Bu mahkemenin gizlilik içermeyen tüm belgeleri online olarak arşivleyip internet ortamında yayınlıyorlar. Bu sistem aynı zamanda akıllı kartlar yöntemiyle elektronik şekilde yapılıyor.İtalya, bu projeyi Adalet Bakanlığı'nın en başarılı çalışmalarından biri olarak tanımlıyor Polonya: E-adalet sistemi çok başarıyla uygulanıyor. Elektronik mahkeme kavramı hukuk literatürüne girmiş bile.Elektronik mahkemede yapılan duruşmada kağıt dökküman kullanılmadan yüzlerce duruşma birkaç ayda sonuçlandırılmış. |
30-11-2010, 14:57 | #299 |
|
Şiddetin kültürel ve sosyal anlamda onay görmesi kesinlikle engellenmeli, erkeklerin ayrıcalıkları olduğu algısı yıkılmalı.
Hakim Eray Karınca'nın yazısının tümü aşağıdaki bağlantıdan okunabilir: http://www.radikal.com.tr:80/Radikal...&CategoryID=42 |
01-12-2010, 19:03 | #300 | |||||||||||||||||||
|
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010...salar_cikiyor#
Kanun Tasarıları kanunlaşıyor...
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |