16-04-2006, 09:17 | #1 |
|
İştirak Nafakası Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/12096 K. 2005/14638 T. 24.10.2005 • İŞTİRAK NAFAKASI ( Malvarlığı ve Geliri Olmayan Kadının Sorumlu Tutulamayacağı ) • MALVARLIĞI VE GELİRİ OLMAYAN KADIN ( İştirak Nafakası ile Sorumlu Tutulamayacağı ) • BOŞANMA ( Malvarlığı ve Geliri Olmayan Kadının İştirak Nafakası ile Sorumlu Tutulamayacağı ) 4721/m. 182 ÖZET : Taraflar arasındaki boşanma davasına ilişkin dosya kapsamından kadının herhangi bir işte çalışmadığı, geçimini ailesinin katkısı ile sağladığı, adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul olmadığı anlaşılmaktadır. Geliri ve malvarlığı bulunmayan kadın iştirak nafakası ile sorumlu tutulamaz. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm nafaka yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı kadının herhangi bir işte çalışmadığı, geçimini annesi ve kardeşlerinin katkısıyla sağladığı, herhangi bir gelirinin olmadığı adına kayıtlı menkul ya da gayrimenkulü bulunmadığı 19.01.2004 tarihli emniyetçe düzenlenen tutanaktan anlaşılmaktadır. Geliri ve malvarlığı bulunmayan davacı kadının iştirak nafakası ile sorumlu tutulması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
16-04-2006, 09:36 | #2 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2005/7997 K. 2005/8108 T. 18.7.2005 • İŞTİRAK NAFAKASININ TAHSİLİ ( Aile Hukukundan Doğan Borca İlişkin İtirazın İptali Davasında Aile Mahkemesi Görevli Olduğu ) • İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Aile Hukukundan Doğan Borca İlişkin İtirazın İptali Davasında Aile Mahkemesi Görevli Olduğu ) • GÖREVLİ MAHKEME ( Aile Hukukundan Doğan Borca İlişkin İtirazın İptali Davasında Aile Mahkemesi Görevli Olduğu ) 4787/m. 14 4721/m. 182, 327 1086/m. 7, 8 2004/m. 67 ÖZET : Dava, iştirak nafakasının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. İtirazın iptali davaları genel hükümlere tabidir. İİK'da göreve ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Dava konusu borç, aile hukukundan doğduğuna göre itirazın iptali istemiyle açılan davada aile mahkemesi görevlidir. Aile mahkemesince aksi kanaat ile görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır. DAVA : Dava dilekçesinde 1.720.000.000.- Lira nafaka alacağının faizi ile birlikte tahsili için yapılan takibe itirazın iptali ile % 40 tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın değerine göre görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada; ödenmeyen iştirak nafakası alacağının faizi ile birlikte tahsili için yapılan takibe itirazın iptali ile % 40 tazminatın hüküm altına alınması talep ve dava edilmiş, mahkemece, 4787 Sayılı Yasa ile kurulan aile mahkemelerinin ihtisas mahkemeleri olup, takip hukukuna ilişkin ve kendine özgü kuralları olan itirazın iptali davalarında, alacak nafakaya ilişkin olsa dahi genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesi ile, dava dilekçesinin görev nedeni ile reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesi uyarınca 4722 sayılı Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun kapsamındaki aile hukukundan ( 2. kitabı ) doğan dava ve işler aile mahkemesinde görülür. İİK'nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası genel hükümlere tabidir. İcra ve İflas Kanununda göreve ilişkin özel bir hüküm öngörülmemiştir. Davada; borcun TMK'nun 182/2, 327 ve devamı maddelerinden kaynaklandığı ve dolayısıyla "Aile Hukukuna" ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç, Aile Hukukundan ( nafaka yükümlülüğünden ) doğduğuna göre; açılan bu davanın 4787 Sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekmektedir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.07.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
16-04-2006, 09:41 | #3 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2004/11894 K. 2004/10996 T. 14.10.2004 • TEBLİGATIN USULSÜZLÜĞÜ ( Davalının Adreste Bulunmama Nedeninin Belirtilmemesi Haber Verilen Komşusunun İmzasının da Alınmaması ) • İŞTİRAK NAFAKASINDA ARTIRIM ORANI ( TEFE Artış Oranının Esas Alınması Gereği - TÜFE Artış Oranının Esas Alınmasının Yargıtay'ın Yerleşmiş Uygulamasına Ters Olduğu ) • NAFAKA ARTIRIM ORANI ( İştirak Nafakası - TEFE Artış Oranının Esas Alınması Gereği/TÜFE Artış Oranının Esas Alınmasının Yargıtay'ın Yerleşmiş Uygulamasına Ters Olduğu ) • TEFE ARTIŞ ORANI ( İştirak Nafakasında Bu Oranın Esas Alınması Gereği ) 7201/m. 21 4721/m. 182 ÖZET : 1- Davalının adreste bulunmama nedeninin belirtilmemesi, haber verilen komşusunun imzasının da alınmaması, Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28'inci maddelerine aykırıdır. 2- İştirak nafakasının artırımında TEFE artış oranının esas alınması gerekirken, TÜFE artış oranının esas alınması Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına ters olup, bozmayı gerektirmiştir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili dilekçesi ile; önceki iştirak nafakasının yetersiz kaldığını ileri sürerek aylık 100.000.000 liraya yükseltilmesini talep ve dava etmiş; bilahare ibraz ettiği 2.1.2003 tarihli dilekçe ile de hüküm altına alınacak nafakanın gelecek yıllarda TÜFE artış oranında artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dava kabul edilerek aylık nafakanın 100.000.000 liraya yükseltilmesine ve gelecek yıllarda her yıl TÜFE artış oranında artırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp yargılamanın bir an evvel sonuçlandırılabilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür. Somut olayda, davalı adına çıkartılan ilk davetiyenin adresinde bulunmaması nedeni ile ikinci adresine sevk edildiği, bu adresten de ayrılmış olduğu Topçular muhtarı C. K. ın imzalı beyanı ile tespit edilerek davetiyenin iade edildiği, bilahare İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğüne çıkartılan ikinci davetiyenin de Topçular'daki aynı adresi sevkedildiği ve Tebligat Kanununun 21. maddesi gereğince Topçular muhtarı Celil Kulaksız'a tebliğ edildiği, ancak bu kez de; davalının adreste bulunmama nedeni belirtilmediği gibi, haber verilen komşusunun imzasının da alınmadığı, yapılan tebligatın Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28'inci maddelerine göre usulsüz olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle aleyhine dava açılan davalının usulüne uygun şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar edilmesi gerekirken, gıyabında yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Kabule göre de; gelecek yıllarda TEFE artış oranının esas alınması gerekirken, TÜFE artış oranının esas alınması Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına ters olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
16-04-2006, 09:44 | #4 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2004/2744 K. 2004/2916 T. 29.3.2004 • İŞTİRAK NAFAKASI ( Daha Önceki Nafakanın Yetersiz Kaldığı Gerekçesiyle Attırılması İstemi ) • DERDESTLİK ( Her Davanın Açıldığı Tarihteki Koşullara Göre Değerlendirilmesi - Önceki Nafaka Artırım Davasının Kesinleşmemiş Olmasının Yeni Dava Açılmasına Engel Olmaması ) • HAKKANİYET İLKESİ ( Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Değiştiğinde Küçüğün Yaşı Eğitim Düzeyi ve Davalının Ekonomik Gücü Doğrultusunda Uygun Bir Miktar Nafaka Artırılması Lüzumu ) 4721/m.182 1086/m.187 ÖZET : Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Önceki nafaka artırım davasının kesinleşmemiş olması yeni dava açılmasına engel değildir. Nitekim iki dava tarihi arasında yaklaşık 1 yıl geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.O halde mahkemece, derdestlik koşullarının ( dönem itibariyle ) oluşmadığı dikkate alınarak derdestlik itirazının reddi ile küçüğün yaşı, eğitim düzeyi ve davalının ekonomik gücü doğrultusunda "hakkaniyete" uygun bir miktar nafaka artırılarak hükmedilmelidir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, önceki iştirak nafakasının yetersiz kaldığı ileri sürülerek artırılması istenilmiş; mahkemece, derdestlik nedeniyle istemin reddine karar verilmiştir. Oysa, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Önceki nafaka artırım davasının kesinleşmemiş olması yeni dava açılmasına engel değildir. Nitekim iki dava tarihi arasında yaklaşık 1 yıl geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır. O halde mahkemece, derdestlik koşullarının ( dönem itibariyle ) oluşmadığı dikkate alınarak derdestlik itirazının reddi ile küçüğün yaşı, eğitim düzeyi ve davalının ekonomik gücü doğrultusunda "hakkaniyete" uygun bir miktar nafaka artırılarak hükmedilmelidir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
17-04-2006, 21:13 | #5 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9226 K. 2005/8838 T. 20.9.2005 • NAFAKA TALEBİ ( Temyiz Parasal Sınırının Tesbitinde Yıllık Nafaka Miktarının Esas Alınacağı - Nafaka Miktarının Tesbiti Usulü ) • TEMYİZ SINIRI ( Nafaka Talebinin İncelenmesinde - Temyiz Sınırının İncelenmesinde Yıllık Nafaka Miktarının Esas Alınacağı ) • İŞTİRAK NAFAKASI TALEBİ ( Nafaka Miktarının Tesbitinde Gözönünde Bulundurulacak Hususlar ) 1086/m.427/2 4721/m.182/2 ÖZET : 1- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/2 maddesine göre miktar ve değeri 1.000.000.000 lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin olarak verilen kararlar kesindir. Nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarı dikkate alınır. Temyize konu edilen kararda hükmedilen yıllık nafaka ( farkı ) miktarı 1.000.000.000 lirayı geçmediğinden temyiz isteminin reddi gerekir. 2- İştirak nafakasının miktarı takdir edilirken tarafların mali ve sosyal durumları ile çocuğun giderlerinin dikkate alınması gerekir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, iştirak nafakasının niteliğine, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücüne göre mahkemece saptanan nafaka miktarı düşük olup, TMK.nun 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun değildir. kararın bu sebeple bozulması gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı-davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Dava dilekçesinde, 175.-YTL olan iştirak nafakasının artırılması istenilmiş, mahkemece, aylık 200 YTL'ye yükseltilmiştir. 1- Davalının temyiz itirazları yönünden; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı yasa ile değişik 427/2 maddesine göre miktar ve değeri 1.000.000.000 lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin olarak verilen kararlar kesindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.4.2005 tarih ve 2005/3-169 E- 235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Temyize konu edilen karar 5219 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 21.07.2004 tarihinden sonra verilmiş olup yıllık nafaka ( farkı ) miktarı 1.000.000.000 lirayı geçmediğinden 01.06.1990 gün ve 1989/3-E, 1990/4-K sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 2- Davacı tarafın temyiz itirazları yönünden; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 182/2 maddesi gereğince "çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına iştirak ile mükelleftir." hükmü getirmiştir. İştirak nafakasının miktarı takdir edilirken tarafların mali ve sosyal durumları ile çocuğun giderlerinin dikkate alınması gerekir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ : Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, iştirak nafakasının niteliğine, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücüne göre mahkemece saptanan nafaka miktarı düşük olup, TMK.nun 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun değilse de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ikinci fıkrasındaki "200.000.000" lira rakamı yerine "230.000.000" yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 20.9.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
19-04-2006, 16:45 | #6 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2002/2981 K. 2002/5436 T. 14.5.2002 • İŞTİRAK NAFAKASININ ARTIRILMASI DAVASI ( Velayetin Kullanılması Kendisine Verilmemiş Olan Eşin Çocuğun Eğitim ve Bakım Giderlerine Gücü Oranında Katılma Zorunluluğunun Olması ) • NAFAKA BORÇLUSUNUN NAFAKA DIŞINDA ÇOCUĞA GİDERLER YAPMASI ( Borçlunun Nafaka Sorumluluğundan Kurtulamaması ) • HAKKANİYET ( Hakimin Nafaka Miktarını Artırırken Hakkaniyet İlkesini de Göz Önünde Bulundurması ) 4721/m.4, 182 743/m.4,148 ÖZET : Velayetin kullanılması kendisine verilmemiş olan eşin çocuğun eğitim ve bakım giderlerine gücü oranında katılma zorunluluğu vardır. Nafaka borçlusunun, nafaka dışında çocuğa bir takım giderler yapmış olması kendisini nafaka sorumluluğundan kurtaramayacağı gibi, bu durum hakimin tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve çocuğun yaş ve gereksinimleri göz önünde bulundurularak iştirak nafakası takdir etmesine engel değildir. Kaldı ki nafaka yükümlüsünün ihtiyarıyla ödemekte olduğu giderleri yapmaktan vazgeçmesi halinde, karşı tarafın elinde zorlayıcı bir unsurun bulunması gerekli olduğundan mahkeme tarafından nafaka takdirinin yapılması gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü : KARAR : Davada ayda 40.000.000 lira olan iştirak nafakasının 150.000.000 liraya yükseltilmesi istenilmiş, mahkemece davalı babanın çocuğun tüm masraflarını karşıladığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiştir. Boşanma ilamı ile tarafların müşterek çocuklarının velayetinin davacı anneye verildiği ve son olarak 40.000.000 lira iştirak nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. T.K.M. md. 148/2. ( T.M.K.md 182/2 )'ye göre velayetin kullanılması kendisine verilmemiş olan eşin çocuğun eğitim ve bakım giderlerine gücü oranında katılma zorunluluğu vardır. Nafaka borçlusunun, nafaka dışında çocuğa bir takım giderler yapmış olması kendisini nafaka sorumluluğundan kurtaramayacağı gibi, bu durum hakimin tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve çocuğun yaş ve gereksinimleri göz önünde bulundurularak iştirak nafakası takdir etmesine engel değildir. Kaldı ki nafaka yükümlüsünün ihtiyarıyla ödemekte olduğu giderleri yapmaktan vazgeçmesi halinde, karşı tarafın elinde zorlayıcı bir unsurun bulunması gerekli olduğundan mahkeme tarafından nafaka takdirinin yapılması gerekir. O halde tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına günün ekonomik koşullarına, çocuğun yaş ve gereksinimlerine göre iştirak nafakasının T.K.M. md. 04. ( T.M.K.md.4 )'e göre hakkaniyet ilkesi de göz önünde tutularak önceki takdir edilen nafaka miktarının arttırılması gerekirken davanın reddedilmiş olması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.5.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
29-04-2007, 16:29 | #7 |
|
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi E.2002/2498 K.2002/3671 T.9.4.2002 İŞTİRAK NAFAKASI MAHKEMECE BİR YILDAN FAZLA BİR ZAMAN ÖNCE TAKDİR EDİLEN İŞTİRAK NAFAKASININ ÇOCUĞUN İHTİYAÇLARININ ARTMASI, ENFLASYON NEDENİYLE PARANIN SATIN ALMA GÜCÜNÜN DÜŞMESİ, DAVALI BABANIN GELİRİNİN ÖNCEKİ DAVA GÜNÜNE GÖRE AYNI KALMAYIP ARTMIŞ OLMASI DA GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK UYGUN BİR MİKTARDA ARTTIRILMASI GEREKİR. 4721/md. 182 (743/md.148) Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dava dilekçesinde daha önce 75.000.000 lira olarak takdir edilen iştirak nafakasının 150.000.000 liraya çıkartılması istenilmiş, mahkemece bu dönem içerisinde davalının gelirinde bir artışın olmaması gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Medeni Kanunun 148. maddesi uyarınca velayet kendisine verilmemiş olan anne veya baba, çocuğun infak ve terbiye masraflarına katılmak ile yükümlüdür. Eşler mali güçleri oranında çocuğun nafakasına katılırlar. Nafaka tayin edilirken sadece davalının mali imkanları değil, çocukların yaşı, ihtiyaçları memleketin geçim şartları ve özellikle birlik devam ederken babanın çocuklara alıştırdığı yaşama şekli gibi faktörlerin dikkate alınması gerekir. O halde mahkemece bir yıldan fazla bir zaman önce takdir edilen iştirak nafakasının çocuğun ihtiyaçlarının artması, enflasyon nedeniyle paranın satın alma gücünün düşmesi hususları gözönünde bulundurularak uygun bir miktarda arttırılması gerekir. Ayrıca mahkemenin kabulünün aksine davalı babanın geliri önceki dava gününe göre aynı kalmamış, artmıştır. Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 9.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. www.mevbank.com |
21-11-2008, 11:44 | #8 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2000/3329 K. 2000/4860 T. 17.4.2000 • ANLAŞMALI BOŞANMA ( Sırasında İştirak Nafakası Verilmemesinin Sonuca Etkisi Bulunmadığı - Sonradan Talep Edildiğinde Uygun Bir Miktar Verilmesi Gerektiği ) • İŞTİRAK NAFAKASI ( Boşanmadan Sonra Talep Edildiğinde Uygun Bir Miktar Verilmesi Gerektiği - Anlaşmalı Boşanma Sırasında Verilmemesi ) • BOŞANMADAN SONRA TALEP EDİLEN İŞTİRAK NAFAKASI ( Uygun Bir Miktar Verilmesi Gerektiği - Anlaşmalı Boşanma ) 743/m. 134/3, 148, 149 ÖZET : Tarafların boşanmaları halinde çocuk kendisine verilmeyen taraf kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına iştirak ile mükelleftir. Tarafların anlaşmalı boşanmaları, boşanma sırasında iştirak nafakası verilmemesinin sonuca etkisi yoktur. Uygun bir miktar iştirak nafakası verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Tarafların boşanmaları halinde çocuk kendisine verilmeyen taraf kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına iştirak ile mükelleftir. ( MK.148 ) Tarafların anlaşmalı ( MK.134/3 ) boşanmaları, boşanma sırasında iştirak nafakası verilmemesinin sonuca etkisi yoktur. Boşanmadan itibaren zaman geçmiş şartlar değişmiştir. ( MK.149 ) Tarafların iktisadi sosyal durumları ile çocuğun yaşı ve ihtiyaçları değişen şartlar gözönünde tutularak Medeni Kanunun 4. maddesindeki taktir hakkı kullanılıp uygun bir miktar iştirak nafakası verilmesi gerekirken, bir takım gerekçeklerle davanın reddi doğru değildir. SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 17.04.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
17-04-2009, 13:37 | #9 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2008/9857 K. 2008/13986 T. 9.9.2008 • NAFAKANIN ARTTIRILMASI ( Gelecek Yıllarda Artırılmasına İlişkin Kesinleşen Önceki Hükümlerin Sonraki Davalarda Kesin Hüküm Teşkil Etmeyeceği - Şartların Değişmesi Halinde Her Zaman Artırılabileceği ) • KESİN HÜKÜM ( Nafakanın Gelecek Yıllarda Artırılmasına İlişkin Kesinleşen Önceki Hükümlerin Sonraki Davalarda Kesin Hüküm Teşkil Etmeyeceği ) • EKONOMİK ŞARTLARIN DEĞİŞMESİ ( Nafakanın Her Zaman Artırılabileceği - Gelecek Yıllarda Artırılmasına İlişkin Kesinleşen Önceki Hükümlerin Sonraki Davalarda Kesin Hüküm Teşkil Etmeyeceği ) 4721/m. 176/4, 330/4, 365/5 ÖZET : Nafakanın gelecek yıllarda artırılmasına ilişkin kesinleşen önceki hükümler, sonraki davalarda kesin hüküm teşkil etmez. Bu nedenle, şartların değişmesi halinde nafaka her zaman artırılabilir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, tarafların daha önce boşandıkları, kesinleşen boşanma ilamına göre davacı kadın için 100 YTL yoksulluk, müşterek çocuk için 100 YTL iştirak nafakasına hükmolunduğu ve hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da DİE'nin yayınladığı TÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, ancak aradan geçen zaman içerisinde nafaka alacaklılarının ihtiyaçlarının artması nedeniyle önceki sabit artışın ( TÜFE oranındaki ) yetersiz kaldığı ileri sürülerek yoksulluk nafakasının aylık 250 YTL'ye, iştirak nafakasının ise aylık 225 YTL'ye çıkartılması talep ve dava edilmiştir. Mahkemece, önceki davaya konu kesinleşen ilama göre hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da TÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, bu gelecek yıllardaki artırımın kesin hüküm teşkil edeceği ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında da önceye nispeten değişiklik olmadığı gerekçesiyle, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da artırımına ilişkin TMK'nın 176/4, 330/4, 365/5. maddeleri nazara alındığında, madde gerekçelerinde de belirtildiği gibi, bu hükümler, ekonomik yönden güçsüz olan nafaka alacaklılarının her yıl dava açmak suretiyle emek sarfından ve masraf yapmaktan kurtarılmaları amacıyla getirilmiştir. Hükmolunan nafakaların gelecek yıllardaki artırımına ilişkin olarak kurulan ve bu konuda kesinleşen önceki hükümler, sonraki davalarda kesin hüküm teşkil etmezler. Zira, sonraki zamanlarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, ihtiyaçlarında, ülkenin ekonomik yapısında vs. hallerde önemli değişiklik olması hallerinde, önceki ilamlardaki hükmolunan gelecek yıllardaki artışa ilişkin değerler veya oranlar sonradan yetersiz kalabilir. Şartların değişmesi halinde nafaka her zaman artırılabilir. Somut olayda ise, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakaların niteliği, ülkemizdeki son yıllardaki ekonomik göstergelerdeki değişim ( TÜİK'in yayınladığı ÜFE, TÜFE artış oranları ) nazara alındığında, önceki ilamdaki gelecek yıllardaki artış ( TÜFE ) hükmüne göre otomatik olarak artan nafaka miktarları şimdilik uygundur. Nafakaların artırılmasını ve önceki ilamındaki artış hükmünün günün koşullarına uyarlanmasını gerektirir olağanüstü değişiklik yoktur. Davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ( ONANMASINA ), 09.09.2008 günü oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
20-06-2009, 09:08 | #10 |
|
İştirak ve Yardım Nafakası
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/10270 K. 2006/17166 T. 7.12.2006 • BOŞANMA ( Hakkaniyet İlkesi İle B.K’nın Md. 42 ve 44 Hükmü Dikkate Alınarak Daha Uygun Miktarda Maddi ve Manevi Tazminat Takdiri Gerektiği ) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Boşanma - Hakkaniyet İlkesi İle B.K’nın Md. 42 ve 44 Hükmü Dikkate Alınarak Daha Uygun Miktarda Maddi ve Manevi Tazminat Takdiri Gerektiği ) • TEDBİR NAFAKASI ( Çocuk Dava Tarihinde Ergin Olup Vasisi Olan Davacı Yönünden Harcı Verilerek Açılmış Bir Yardım Nafakası Davası Olmadığı Nazara Alınmadan Tedbir Nafakasına Hükmedilmesinin Doğru Olmadığı ) • YARDIM NAFAKASI ( Çocuk Dava Tarihinde Ergin Olup Vasisi Olan Davacı Yönünden Harcı Verilerek Açılmış Bir Yardım Nafakası Davası Olmadığı Nazara Alınmadan Tedbir Nafakasına Hükmedilmesinin Doğru Olmadığı ) 4721/m.4,174 818/m.42,44 ÖZET : Tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesine paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Borçlar Kanunu’nun 42 ve 44. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekir. Tarafların müşterek çocuğu dava tarihinde ergin olup, vasisi olan davacı yönünden harcı verilerek açılmış bir yadım nafakası davası olmadığı nazara alınmadan tedbir nafakasına hükmedilmesi de doğru olmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı D.in tüm, davacı Z. ile davalı H.nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındakalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesine paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı Z. yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Borçlar Kanununun 42 ve 44. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ( TMK.md.174/1 ) ve manevi ( TMK .md. 174/2 ) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. 3-Tarafların müşterek çocuğu Ş. dava tarihinde ergin olup, vasisi olan davacı Z.’nin Ş. yönünden harcı verilerek açılmış bir yadım nafakası davası olmadığı nazara alınmadan 1985 doğumlu Ş. için tedbir nafakasına hükmedilmesi de doğru olmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2. ve 3. bentlerde açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, hükmün diğer bölümlerinin ise 1′nci bentteki nedenlerle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın D.e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Z. ve H.’ye geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı Bilişim |
20-06-2009, 09:13 | #11 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/13838 K. 2008/13605 T. 20.10.2008 • BOŞANMA ( Kadının Eşine Hakaret Ettiği/Ortak Hayatı Temelinden Sarsacak Derecede ve Birliğin Devamına İmkân Vermeyecek Nitelikte Bir Geçimsizlik Olduğundan İstemin Kabulü Gereği ) • ORTAK HAYATIN TEMELİNDEN SARSILMASI ( Kadının Eşine Hakaret Ettiği - Boşanma İstemin Kabulü Gereği ) • DOĞUM TARİHİNDE NAFAKAYA HAK KAZANMA ( Çocuk İçin Doğum Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Nafakaya Hükmedileceği - Boşanma Dava Tarihinden İtibaren Nafaka Takdir Edilemeyeceği ) • EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI ( Kadının Eşine Hakaret Ettiği - Boşanma İstemin Kabulü Gereği ) 4721/m.166 ÖZET : Davalı-davacı kadının eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Davalı-davacı kadın 11.09.2006 tarihinde açmış olduğu boşanma davasından 21.09.2006 tarihinde feragat etmiştir. Feragat ile kocadan kaynaklanan kusurlu davranışlar affedilmiş en azından hoşgörüyle karşılanmıştır. Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı-davacı kadının eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. 2-Birleşen nafaka davası yönünden temyiz incelemesine gelince; Davalı-davacı kadın 14.03.2007 tarihinde açtığı birleşen nafaka davası ile müşterek çocuk 20.02.2007 tarihinde doğan Yasin Arda için nafaka isteğinde bulunmuştur. Çocuk için doğum tarihinden geçerli olmak üzere nafakaya hükmedilmesi gerekirken, boşanma dava tarihinden itibaren nafaka takdiri bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Hükmün yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı Bilişim |
26-07-2009, 18:16 | #12 |
|
İştirak nafakası/ ödeme itirazı/ahlaki borcun yerine getirilmesi
T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi Esas: 2008/16125 Karar: 2008/19678 Karar Tarihi: 11.11.2008 ÖZET: İlamda hüküm altına alınan iştirak nafakasının alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup, takip dayanağı boşanma ilamında tasdik edilen ve taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolünde, iştirak nafakasının müşterek çocuğun okul masraflarının karşılanması için kabul edilmesi, alacaklıya ödenmesi gereken iştirak nafakasının, borçlu tarafından alacaklının muvafakati olmadan eğitim kurumuna ödenmesi yasaya uygun bir itfa olarak kabul edilemez. (2004 S. K. m. 33) Dava ve Karar: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı vekili tarafından Ankara 10. Aile Mahkemesi'nin 2005/296-379 sayılı 30.03.2005 karar ve 14.04.2006 kesinleşme tarihli kararı dayanak yapılarak borçlu hakkında ilamlı takibe geçildiği ve adı geçene toplam 30.000,00-YTL birikmiş nafaka alacağının tahsili için icra emri gönderildiği tespit edilmiştir. Borçlu vekili takipten evvel nafaka borcunun tamamen ödendiği nedeni ile takibin iptali talebi ile İcra Mahkemesine başvurmuştur. İlama bağlı alacaklar ile ilgili olarak başlatılan takibe itiraz edilmesi halinde, icranın geri bırakılması isteminin hangi belgelere dayalı olarak ileri sürülebileceği İİK’in 33 ve sonraki maddelerinde hükme bağlanmıştır. Borçlu itfa itirazına dayanak olarak müşterek çocuğun eğitim öğretim giderleri için çeşitli eğitim kurumlarına yaptığı ödemelere ilişkin ödeme belgeleri sunmuştur. Sunulan ödeme belgelerinin incelenmesinde, ödemelerin alacaklıya yapılmadığı gibi, nafaka borcu için yapıldığına ilişkin herhangi bir açıklama içermediği ve bu nedenlerle İİK’in 33. maddesinde yer alan niteliği taşımadıkları saptanmıştır. İlamda hüküm altına alınan iştirak nafakasının alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup, takip dayanağı boşanma ilamında tasdik edilen ve taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolünde, iştirak nafakasının müşterek çocuğun okul masraflarının karşılanması için kabul edilmesi, alacaklıya ödenmesi gereken iştirak nafakasının, borçlu tarafından alacaklının muvafakati olmadan eğitim kurumuna ödenmesi İİK’in 33. maddesine uygun bir itfa olarak kabul edilemez. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre yukarıdaki özelliği taşımayan ödemelerin <ahlaki bir borcun yerine getirilmesi niteliğinde olduğu> kabul edilmekte ve nafaka borcundan düşülemeyeceği sonucuna varılmaktadır. O halde, Mahkemece borçlunun itfa itirazının reddi yerine kabulü isabetsizdir. Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 11.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
03-11-2009, 15:00 | #13 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2005/11694 Karar No. 2005/18387 Tarihi 27.12.2005 İLGİLİ MEVZUAT 4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/182 KAVRAMLAR İŞTİRAK NAFAKASI ÇOCUK İÇİN NAFAKA HÜKMÜN KESİNLEŞME TARİHİ ÖZET ÇOCUK İÇİN HÜKMEDİLEN İŞTİRAK NAFAKASININ BOŞANMAYA İLİŞKİN HÜKMÜN KESİNLEŞMESİ TARİHİNDEN İTİBAREN GEÇERLİ OLMASI GEREKİRKEN ÇOCUĞUN BABA YANINDA OLDUĞU DA GÖZETİLDİĞİNDE KARAR TARİHİNDEN VERİLMESİ DOĞRU BULUNMAMIŞTIR Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün velayet, tazminat ve nafaka yönünün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Sedat Kan ile vekili Av. Recai Oktay ve karşı taraf Serpil Kan ile vekili Av. Murat Dinçel geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir. 2- Çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren geçerli olması gerekirken çocuğun baba yanında olduğu da gözetildiğinde karar tarihinden verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün 2.bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
14-08-2012, 14:05 | #14 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/17921 K. 2012/2392 T. 13.2.2012 • İŞTİRAK NAFAKASI TALEBİ ( Çocuğun Velayetinin Babada Olduğu Halde Dava Tarihinden Beri Fiilen Davacı Annesinin Yanında Kaldığı - Ana Yararına Nafakaya Hükmedileceği ) • VELAYETİ BABADA OLAN ÇOCUĞA FİİLEN ANNENİN BAKMASI ( Ana Yararına Nafakaya Hükmedileceği - İştirak Nafakası Talebi ) • VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ KARARINDAN SONRA ÇOCUĞUN ERGİN OLMASI ( Velayetin Tevdiine İlişkin Kararların Geçici ve Derhal İcra Edilebilir Nitelikte Olmadıkça Kesinleştiği Tarihten İtibaren Sonuç Doğuracağı - Davanın Konusuz Kalacağı ) • DAVANIN KONUSUZ KALMASI ( Velayetin Değiştirilmesi Davası/Velayetin Tevdiine İlişkin Kararların esinleştiği Tarihten İtibaren Sonuç Doğuracağı - Karardan Sonra Çocuğun Ergin Olması İle Davanın Konusu Kaldığının Kabulü Gerektiği ) 1086/m.443 4721/m. 328, 329, 335 ÖZET : Velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası ve manevi tazminat davasında; çocuğa fiilen bakan ananın, diğerinden çocuk için nafaka istemesi mümkündür. Çocuğun, velayeti hukuken babada olduğu halde, dava tarihinden beri fiilen davacı annesinin yanında kaldığı ve ergin olduğu tarihe kadar da fiilen onun tarafından bakıldığı tartışmasızdır. Çocuk için "dava tarihinden geçerli" olacak şekilde ana yararına nafakaya hükmedilmesi hukuka uygundur. Velayetinin değiştirilmesine karar verilen tarafların müşterek çocuk kararın verilmesinden sonra ergin olmuş, velayete tabi olmaktan çıkmıştır. Velayetin tevdiine ilişkin kararlar, geçici ve derhal icra edilebilir nitelikte olmadıkça, kesinleştiği tarihten itibaren ileriye yönelik olarak sonuç doğuracağından ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağından velayet sahibinin değiştirilmesine ilişkin bu dava çocuğun ergin olmasıyla konusuz hale gelmiştir. Bu husus gözetilmelidir. DAVA : Taraflar arasındaki "velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası ve manevi tazminata" ilişkin davanın yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm; davalı tarafından velayet kararı ve çocuk için takdir edilen iştirak nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1 - Ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder ( TMK. m. 328/1). Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler ( TMK. m. 328/2). Ne var ki, ana ve babanın, ergin olduğu halde eğitimi devam eden çocuğa bakım yükümlüğü, ergin çocuğun kendisi tarafından açılmış bir yardım nafakası davasının bulunması halinde söz konusu olur. Yoksa ergin olan ve fiil ehliyetini kazanmış bulunan çocuk için ana yararına nafakaya hükmolunamaz. Tarafların müşterek çocuğu A., 12.08.1992 doğumlu olup, karardan sonra ve fakat kesinleşmesinden önce 12.08.2010 tarihinde ergin olmuştur. Çocuğun, velayeti hukuken babada olduğu halde, dava tarihinden beri fiilen davacı annesinin yanında kaldığı ve ergin olduğu tarihe kadar da fiilen onun tarafından bakıldığı tartışmasızdır. Yasaya göre çocuğa fiilen bakan ananın, diğerinden çocuk için nafaka istemesi mümkündür ( TMK. m. 329/1). O nedenle, çocuk için "dava tarihinden geçerli" olacak şekilde ana yararına nafakaya hükmedilmesinde bir yanlışlık bulunmamaktadır. Takdir edilen nafaka, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceğine göre, davalının bu yöne ve nafakanın miktarına ilişkin temyiz itirazları açıklanan sebeple yerinde görülmemiştir. 2- Velayetinin değiştirilmesine karar verilen tarafların müşterek çocuğu A., 12.08.1992 doğumlu olup, kararın verilmesinden sonra 12.08.2010 tarihinde ergin olmuş, velayete tabi olmaktan çıkmıştır ( TMK. m. 11, 335/1). Velayetin tevdiine ilişkin kararlar, geçici ve derhal icra edilebilir nitelikte olmadıkça, kesinleştiği tarihten itibaren ileriye yönelik olarak sonuç doğuracağından ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağından ( HUMK. m. 443/3) velayet sahibinin değiştirilmesine ilişkin bu dava çocuğun ergin olmasıyla konusuz hale gelmiştir. Mahkemece bu talebin konusu kalmadığından bu yönde hüküm tesis edilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda ( 2). bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda ( 1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
14-08-2012, 14:34 | #15 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2011/10075 K. 2011/14876 T. 6.10.2011 • NAFAKA ( Boşanma Kararıyla Velayetin Kullanılması Kendisine Verilmeyen Eş Çocuğun Bakım ve Eğitim Giderlerine Gücü Oranında Katılmak Zorunda Olduğu - Nafakanın Çocuğun İhtiyaçları ile Ana ve Babanın Hayat Koşullarına ve Ödeme Güçlerine Göre Belirlenmesi Gereği) • TAKDİR EDİLEN NAFAKANIN MİKTARINA ETKİ EDEN HUSUSLAR ( Çocuğun İhtiyaçları Ana ve Babanın Ödeme Güçleri - Ülkede Yaşanan Enflasyon ve Çocuğun Büyümesi Dışında Nafakaya Etki Eden Olgulardan Bahsedilmeden Davalının Gelir ve Gideriyle Orantısız Şekilde Yüksek Nafaka Takdirinin Hakkaniyete Aykırı Olduğu) 4721/m. 4, 330, 331 ÖZET : Boşanma kararıyla velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir.Durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı; davalıyla Karşıyaka 4. AHM.'nin 2001/675- 2001/885 Karar sayılı kararıyla boşandıklarını, kararla birlikte müşterek çocuk Melis 'in velayetinin tarafına verildiğini, aylık 100,00-TL nafaka bağlandığını, nafakanın yetersiz kaldığını, beyanla 600,00-TL'ye artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı; davayı kabul etmediğini, talebin fahiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle dava tarihinden itibaren aylık 300 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. T.M.K.nun 182 nci maddesine göre; boşanma kararıyla velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. T.M.K.nun 330. maddesindeki düzenleme, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir şeklindedir. T.M.K.nun 331 inci maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir. Somut olayda; davacının evli olup, çalışmadığı, aylık gelirinin olmadığı, üzerine kayıtlı bir arabasının olduğu, oturduğu evin babasına ait olduğu, müşterek çocuğun 1999 doğumlu olup, ilköğretim okulunda öğrenci olduğu, davalının ise emekli olduğu, çalışmadığı, aylık 740,00-TL emekli maaşı aldığı, aylık 500,00-TL kira gelirinin olduğu, 470,00 TL kira verdiği, bakmakla yükümlü olduğu annesiyle birlikte kaldığı, annesinin gelirinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Ülkede yaşanan enflasyon ve çocuğun büyümesi dışında nafakaya etki eden olgulardan bahsedilmeden, davalının gelir-gideriyle orantısız şekilde yüksek nafakaya hükmedilmiştir. Mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişimle TUİK'in yayınladığı ÜFE 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle, T.M.K.nun 4 üncü maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir. SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
14-08-2012, 14:36 | #16 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2011/17467 K. 2012/690 T. 16.1.2012 • EVLİLİK HARİCİNDE DOĞAN ÇOCUK İÇİN BABANIN NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Çocukla Babası Arasında Soybağının Kurulmuş Olmasının Zorunlu Olduğu - Soybağı Tesis Edilmediğinden Çocukla İlgili Ananın Nafaka İsteğinin Reddedileceği) • BABANIN EVLİLİK HARİCİNDE DOĞAN ÇOCUK İÇİN NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Çocukla Babası Arasında Soybağının Kurulmuş Olmasının Zorunlu Olduğu - Baba İle Soybağının Tanıma Ana İle Evlilik ve Hakim Hükmüyle Kurulduğu) • BAKIM YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Evlilik Haricinde Doğan Çocuk İçin Babanın Nafaka İle Yükümlü Tutulabilmesi İçin Çocukla Babası Arasında Soybağının Kurulmuş Olmasının Zorunlu Olduğu - Soybağı Tesis Edilmediğinden Soybağının Hüküm ve Sonucu Olan Bakım Yükümlülüğünün Gerçekleşmediği) • SOYBAĞI ( Evlilik Haricinde Doğan Çocuk İçin Babanın Nafaka İle Yükümlü Tutulabilmesi İçin Çocukla Babası Arasında Soybağının Kurulmuş Olmasının Zorunlu Olduğu - Baba İle Soybağının Tanıma Ana İle Evlilik ve Hakim Hükmüyle Kurulduğu) • NAFAKA ( Evlilik Haricinde Doğan Çocuk İçin Babanın Nafaka İle Yükümlü Tutulabilmesi İçin Çocukla Babası Arasında Soybağının Kurulmuş Olmasının Zorunlu Olduğu) 4721/m. 282/2 ÖZET : Evlilik haricinde doğan çocuk için babanın nafakayla yükümlü tutulabilmesi için, çocukla babası arasında soybağının kurulmuş olması zorunludur. Baba ile soybağı ise, tanıma, ana ile evlilik ve hakim hükmüyle kurulur. Soybağı tesis edilmediğinden soybağının hüküm ve sonucu olan bakım yükümlülüğü davalı için gerçekleşmemiştir. Çocukla ilgili ananın nafaka isteğinin reddi gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü: KARAR : Davada, davalı ile boşanma sırasında 1999 yılında bağlanan 15,00 TL yoksulluk nafakasının 200,00 TL'ye ve 5,00 TL iştirak nafakasının ise 150,00 TL'ye yükseltilmesi ile davalı ile tekrar birarada yaşadıkları dönemde 2004 yılında doğan I. için ise 150,00 TL iştirak nafakasının tahsili istenilmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakası 150,00 TL ve iştirak nafakaları Sinan için 100,00 TL ve Irmak için 80,00 TL olarak belirlenmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı ile davalı 1999 yılında boşanmışlar, küçük I., boşanmadan çok sonra 29.07.2004 tarihinde dünyaya gelmiştir. Bu durumda çocuk evlilik haricinde doğmuştur. Evlilik haricinde doğan çocuk için babanın nafakayla yükümlü tutulabilmesi için, çocukla babası arasında soybağının kurulmuş olması zorunludur. Baba ile soybağı ise, tanıma, ana ile evlilik ve hakim hükmüyle kurulur ( TMK m. 282/2). Dosyaya alınan nüfus kaydında, küçük I'nın annesinin hanesinde "evlilik dışı doğunY'a istinaden kayıtlı olduğu, davacının halen boşanmış dul olarak kayıtlı olduğu, davalı ile bu çocuk arasında, kanunda gösterilen usullerden biriyle bir soybağı tesis edilmediği görülmektedir. Bu durumda, soybağının hüküm ve sonucu olan bakım yükümlülüğü davalı için gerçekleşmemiştir. Öyleyse bu çocukla ilgili ananın nafaka isteğinin reddi gerekirken, bu husus dikkate alınmadan hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
25-01-2013, 17:29 | #17 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2012/14248 K. 2012/20466 T. 2.10.2012 • İŞTİRAK NAFAKASININ ARTTIRILMASI İSTEMİ ( Mahkemece Sözkonusu Nafakadan İndirim Yapılmasını Gerektirecek Nitelikte Davacının Ekonomik Durumunda Değişiklik Olup Olmadığı Tartışılmadan Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği ) • BOŞANMA ( Üzerinden Henüz 1 Yıl Geçmemiş Olup Dava Tarihi İtibariyle de Davacının Ekonomik Durumunda Önemli Ölçüde Bir Değişikliğin Gerçekleştiğinin de Kanıtlanmadığı - İştirak Nafakasının Arttırılması İstemi/Davacının Ekonomik Durumunda Değişiklik Olup Olmadığı Tartışılmadan Karar Verilemeyeceği ) • EKONOMİK DURUM ( İştirak Nafakasının Arttırılması İstemi - Mahkemece Sözkonusu Nafakadan İndirim Yapılmasını Gerektirecek Nitelikte Davacının Ekonomik Durumunda Değişiklik Olup Olmadığı Tartışılmadan Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği ) 4721/m.176,331 ÖZET : Davacı iştirak nafakasının herbir çocuk için indirilmesini talep ve dava edilmiştir. Tarafların mali durumlarının değişmesi de, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının ( davalının ) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır; ya da borçlunun ( davacının ) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine ( veya kararlaştırılmasına ) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır. Somut olayda, boşanma üzerinden henüz 1 yıl geçmemiş olup dava tarihi itibariylede davacının ekonomik durumunda önemli ölçüde bir değişikliğin gerçekleştiği de kanıtlanmış değildir. Mahkemece sözkonusu nafakadan indirim yapılmasını gerektirecek nitelikte davacının ekonomik durumunda değişiklik olup olmadığı tartışılmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada; tarafların 13.10.2010 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, protokol gereğince müşterek çocuklara verilen 750'şer TL iştirak nafakasının herbir çocuk için 150'şer TL indirilmesi talep ve dava edilmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile müşterek çocuk G. için takdir edilen 750 TL iştirak nafakasının 300 TL'ye, diğer müşterek çocuk E. M. için takdir edilen 750 TL iştirak nafakasının 250 TL'ye indirilmesi cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar MK'nun 134/3.maddesi çerçevesinde "anlaşmalı olarak" boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece kanunun, emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir ( BK, md.19 ). TMK.mad.176/lV hükmüne göre: "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Aynı şekilde 331.madde uyarınca; "durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır." Yukarıda sözüedilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir. Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzedebilir. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru ( basiretsizliği vb. ) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.nun 2.maddesinden yararlanması sözkonusu olamaz. Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa ( örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge alt-üst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa ) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi ( MK.mad.2 ) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye Hakimin müdahalesi gündeme gelir. Bundan ayrı olarak, tarafların mali durumlarının değişmesi de, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının ( davalının ) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır; ya da borçlunun ( davacının ) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine ( veya kararlaştırılmasına ) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır. Somut olayda, boşanma üzerinden henüz 1 yıl geçmemiş olup dava tarihi itibariylede davacının ekonomik durumunda önemli ölçüde bir değişikliğin gerçekleştiği de kanıtlanmış değildir. Mahkemece sözkonusu nafakadan indirim yapılmasını gerektirecek nitelikte davacının ekonomik durumunda değişiklik olup olmadığı tartışılmadan yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
28-10-2013, 16:33 | #18 |
|
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Kararı: İŞTİRAK NAFAKASI MİKTARI, FAHİŞ OLUP OLMADIĞI
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
Esas Numarası: 2012/3-1344 Karar Numarası: 2013/517 İŞTİRAK NAFAKASININ ARTIRILMASI DAVASI HER ÇOCUK İÇİN AYLIK 1000TL İŞTİRAK NAFAKASINA HÜKMEDİLMESİ NAFAKA MİKTARININ FAHİŞ OLUP OLMADIĞI Taraflar arasındaki "nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aksaray 1.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.03.2011 gün, 2009/910 E.-2011/187 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 18.10.2011 gün ve 2011/9388 E-2011/15876 K. sayılı bozma ilamı ile; (...Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı ile davalının müşterek 3 çocuğunun olduğunu, bu çocuklar için hükmedilen iştirak nafakalarının arttırılarak her bir çocuk için aylık 1500’er TL iştirak nafakasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Mahkemece, her bir çocuk için, aylık 1000 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir. İştirak nafakası, çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana babanın mali durumuna göre takdir edilir. Nafaka miktarının belirlenmesinde esas alınması gereken ister bakım ve barındırma, isterse okul, eğitim ve gelişme giderlerinin özenti ve aşırılığa kaçmadan doğru, makul ve gerçekçi sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi toplumun ve çevrenin genel yaşam gelişim ve eğitim çizgisinin gözden uzak tutulması ve nihayet kişisel ve aşırı istekler ile toplumun lüks ve fantezi kabul edebileceği ihtiyaçlar için velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklerine maruz bırakılmaması gerekmektedir. Öyle ise mahkemece yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, makul oranda ve hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, tarafların gerçekleşen ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, ayrıca çocukların yaşları ve bulundukları muhit itibariyle de fahiş bir miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; iştirak nafakasının arttırılması isteğine ilişkindir. Davacı vekili; müvekkili olan davacı ile davalının müşterek üç çocuğunun olduğunu, bu çocuklardan Mert ve Özge için bağlanan 600,00’er TL nafakanın 900,00’er TL artırılarak her bir çocuk için 1500,00 TL ye çıkartılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; istenilen nafaka miktarının günün ekonomik koşullarına göre fahiş miktarda olduğunu, davacının küçüklerin üzerinden lüks bir yaşam sürme gayreti içinde bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; maddi durumu oldukça iyi olan bir babanın çocuklarının da, aynı yaşam standardında bir yaşam seviyesi sürmelerinin TMK 4.maddesine daha uygun olacağı, aksinin çocukların yararına olmayacağı, 2008 yılından bu yana paranın alım gücünde ki değişiklik, çocukların ilerleyen yaşları ve eğitim durumları nedeni ile artan ihtiyaçları da gözetilerek davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren nafaka miktarı 400,00 TL artırılarak her bir çocuk için aylık 1.000,00’ er TL nafakanın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenlerle karar bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, günün ekonomik koşulları, çocukların yaş ve eğitim durumları ile nafakanın niteliği gözetildiğinde, mahkemece takdir edilen nafakanın makul oranda ve hakkaniyete uygun miktarda olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce, Özel Daire kararının yerleşik uygulamaya uygun olduğu, nafaka miktarının 600,00 TL’den 1000,00 TL ye çıkarılmasının ilkeleri aştığı, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğunca bu görüş benimsenmemiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğunca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, günün ekonomik koşulları, çocukların yaşları ve okul durumları nazara alındığında, takdir edilen nafaka miktarının makul oranda ve hakkaniyete uygun bulunduğu, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması gerekmiştir. S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 17.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. |
28-10-2013, 23:08 | #19 |
|
T.C.
YARGITAY 3.HUKUK DAİRESİ Esas No.2003/12252 Karar No.2003/12220 Karar Tarihi:14.10.2003 4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/182/2/330 >ANLAŞMALI BOŞANMA >İŞTİRAK NAFAKASI >NAFAKA İSTENMEMESİ >ÇOCUĞUN BAKIM VE EĞİTİM GİDERLERİ ÖZET ANLAŞMALI BOŞANMA İLE İŞTİRAK NAFAKASI İSTENMEMİŞ OLSA BİLE SONRADAN BU İSTEM GÜNDEME GETİRİLEBİLİR. MAHKEMECE BU YÖN KABUL EDİLMEKLE BİRLİKTE DAVACI BABANIN ÇOCUĞUN BAKIM VE GÖZETİMİ ( BİLEREK VE İSTEYEREK ) ÜSTLENMESİ VE DE EKONOMİK DURUMU DAVACIYA GÖRE DAHA ZAYIF OLAN DAVALI ANNEDEN İŞTİRAK NAFAKASI İSTENMESİNİN HAKSIZLIK OLDUĞU YÖNÜNDEKİ GEREKÇE İSE YASAL DAYANAKTAN YOKSUNDUR. HER NE KADAR DAVALI ANNENİN EKONOMİK DÜZEYİ DAVACI BABAYA GÖRE DAHA DÜŞÜK İSE DE ÖĞRETMEN OLAN DAVALININ SOSYAL VE EKONOMİK “GÜCÜ” ORANINDA KÜÇÜĞÜN BAKIM VE EĞİTİM GİDERLERİNE KATKIDA BULUNMASI ZORUNLUDUR. DAVALININ TESPİT EDİLEN EKONOMİK DURUMU SADECE NAFAKANIN MİKTARINI TAYİNDE ROL OYNAR. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, velayeti kendinde bulunan küçük için davalı anneden iştirak nafakası istenilmiş; mahkemece iki tarafın da öğretmen olduğu, tarafların anlaşmalı boşanma ile velayetin davacı babada bırakılmasını istediği, herhangi bir nafaka talebi olmadığı, buna rağmen sonradan iştirak nafakasının istendiği ve davacının ekonomik durumunun davalıdan daha iyi olduğu gözetildiğinde istemin haksız bulunduğu kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir. TMK’nun 182/2. maddesine göre boşanma veya ayrılık vukuunda, velayet kendisine verilmeyen eş, küçük çocuğun bakım ve eğitim giderlerine “gücü” oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Dolayısı ile anlaşmalı boşanma ile iştirak nafakası istenmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme getirilebilir. Mahkemece bu yön kabul edilmekle birlikte davacı babanın çocuğun bakım ve gözetimi ( bilerek ve isteyerek ) üstlenmesi ve de ekonomik durumu davacıya göre daha zayıf olan davalı anneden iştirak nafakası istenmesinin haksızlık olduğu yönündeki gerekçe ise yasal dayanaktan yoksun olup kabul edilebilir nitelikte değildir. Her ne kadar davalı annenin ekonomik düzeyi davacı babaya göre daha düşük ise de öğretmen olan davalının sosyal ve ekonomik “gücü” oranında küçüğün bakım ve eğitim giderlerine katkıda bulunması zorunludur. Davalının tespit edilen ekonomik durumu sadece nafakanın miktarını tayinde rol oynar. Böylece hakim, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, küçüğün yaş, eğitim ve bakım giderlerini ( TMK. mad. 330 ) dikkate “hakkaniyet” ölçüsünde nafaka takdir etmelidir. SONUÇ :Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
11-02-2014, 14:53 | #20 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2011/10112 K. 2011/14882 T. 6.10.2011 • DAVACININ İSTEMİNİ YANLIŞ NİTELENDİRMESİ ( Hukuken Yorumlamak Hakime Ait Olduğu - İstem Boşanma Kararıyla Hükmedilen Yoksulluk ve İştirak Nafakalarının Artırılmasına Dair Olduğu Halde Hükümde Tedbir Nafakası Olarak Nitelendirilmesinin Hatalı Oluşu ) • YOKSULLUK NAFAKASININ ARTIRILMASI ( Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Ekonomik Göstergedeki Değişimle TÜİK'in Yayınladığı Üfe 12 Aylık Ortalama Artış Oranı Nazara Alınarak Hakkaniyet İlkesine Göre Belirleneceği ) • NAFAKANIN ARTIRIMI TALEBİ ( Yoksuluk - Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Ekonomik Göstergedeki Değişimle TÜİK'in Yayınladığı Üfe 12 Aylık Ortalama Artış Oranı Nazara Alınarak Hakkaniyet İlkesine Göre Belirleneceği ) • EKONOMİK DEĞİŞİMLERİN DİKKATE ALINMASI ( Yoksulluk Nafakasının Artılması Talebi - TÜİK'in Yayınladığı Üfe 12 Aylık Ortalama Artış Oranı Nazara Alınarak Hakkaniyet İlkesine Göre Belirleneceği ) 4721/m.4,17 ÖZET : Dava taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artılmasına ilişkindir.Maddi olguları anlatmak taraflara, hukuken yorumlamak ise hakime aittir. Her ne kadar dava dilekçesi sonuç bölümünde "tedbir nafakalarının artırılması" denilmiş ise de, istem boşanma kararıyla hükmedilen "yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılmasına" dair olduğu halde, hükümde tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi ve bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Somut olayda; ülkede yaşanan enflasyon dışında nafakaya etki eden olgulardan bahsedilmeden, davalının bu davadan önce bir çocuğunun olması sebebiyle yükümlülükleri de artmış olmasına rağmen, davada artırılması istenen nafaka dava tarihi ile bu dava tarihi arasında paranın değer kaybını gösteren ve artışlarda baz alınan üfe artış oranları nazara alınmadan yüksek yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.Mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişimle TUİK'in yayınladığı üfe 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle, hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili; tarafların 29.03.2005 tarihli kararla boşandıklarını, davacı lehine 50,00 lira yoksulluk nafakasına, müşterek 2 çocuk için 75,00 er TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, paranın alım gücünün düştüğünü, nafakaların artırılarak 300,00 er TL'ye çıkarılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; nafaka dışında da çocukların giderlerini karşıladığını, bu ödemeler için kredi çektiğini, talebin fahiş olduğunu beyanla, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle yoksulluk nafakası 200,00 TL, iştirak nafakaları 150,00 şer TL'ye çıkarılmıştır. Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakıldığı halde gerekçeli hüküm başlığında bu hususun belirtilmemesinin yerinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, maddi olguları anlatmak taraflara, hukuken yorumlamak ise hakime aittir. Her ne kadar dava dilekçesi sonuç bölümünde "tedbir nafakalarının artırılması" denilmiş ise de, istem Bergama Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/30-190 Sayılı boşanma kararıyla hükmedilen "yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılmasına" dair olduğu halde, hükümde tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi ve bu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Ayrıca, T.M.K. madde 176/IV hükmüne göre: "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerinde yoksulluk nafakasının arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Somut olayda; ülkede yaşanan enflasyon dışında nafakaya etki eden olgulardan bahsedilmeden, davalının bu davadan önce bir çocuğunun olması sebebiyle yükümlülükleri de artmış olmasına rağmen, davada artırılması istenen nafaka dava tarihi ile bu dava tarihi arasında paranın değer kaybını gösteren ve artışlarda baz alınan üfe artış oranları nazara alınmadan yüksek yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişimle TUİK'in yayınladığı üfe 12 aylık ortalama artış oranı nazara alınmak suretiyle, T.M.K.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir. SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
10-03-2014, 13:46 | #21 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2013/14812 K. 2013/17433 T. 9.12.2013 • YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASININ KALDIRILMASI DAVASI ( Daha Önce İşten Çıkartılma Nedeniyle Açılan Dava Sonucunda İndirilip Kararın Kesinleştiği - Bu Davada Davacının Gelir Durumu Mal Varlığı ve Yaşam Standardının Detaylı Şekilde Araştırılacağı/İşe İadesine ve Biriken Maaşlarının Ödenmesine Karar Verildiğinin Gözetileceği ) • BOŞANMA PROTOKOLÜNDE YAZILI NAFAKANIN İNDİRİLMESİ ( İşten Çıkartılma Nedeniyle Daha Önce Açılan Davada - Kaldırılması Talep Edilen Bu Davada Davacının Mahkeme Kararı İle İşe İadesine ve Biriken Maaşlarının Ödenmesine Karar Verildiğinin Gözetilip Gelir Durumu Mal Varlığı ve Yaşam Standardının Detaylı Şekilde Araştırılacağı ) • İŞTİRAK VE YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI DAVASI ( Daha Önce İşten Çıkartılma Nedeniyle Açılan Dava Sonucunda İndirilip Kararın Kesinleştiği - Bu Davada Davacının Gelir Durumu Mal Varlığı ve Yaşam Standardının Detaylı Şekilde Araştırılacağı/İşe İadesine ve Biriken Maaşlarının Ödenmesine Karar Verildiğinin Gözetileceği ) 4721/m. 176/4 ÖZET : Boşanma davasında kadının ev hanımı olduğu, erkeğin ise makinist olması nedeniyle protokol hükümleri gereğince yoksulluk ve küçükler için iştirak nafakasına hükmedilmiş, karar kesinleşmiştir. Bu davadan sonra erkeğin işten çıkartılması nedeniyle açılan nafakanın kaldırılması davası sonucunda yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası indirilmiş ve karar kesinleşmiştir. İştirak ve yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilen bu dava sırasında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunda, davacının memuriyetten çıkarılma işlemine karşı idare mahkemesinde açtığı dava sonucunda, davacının mahkeme kararı ile işe iadesine ve biriken maaşlarının da ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının gelir durumu, mal varlığı ve yaşam standardı yeniden araştırılarak; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirinde bir azalma olup olmadığı detaylı şekilde araştırılarak, azalma var ise bunun kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede ne ölçüde etkisi bulunduğu tartışılarak, başlangıçtaki denge gözetilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen yoksulluk iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, eş için 700,00 TL olan yoksulluk nafakasının ve çocukları için 300,00 TL olan iştirak nafakasının kaldırılması istenilmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakası 600,00 TL'ye; iştirak nafakaları ise 250,00'şer TL'ye indirilmiş, hüküm, süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davada, iştirak ve yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilmektedir. 4721 sayılı TMK.nun 175.maddesi gereğince, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” Aynı kanunun 176/4.maddesinde ise; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”. Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir. Somut olayda, taraflar arasında görülen boşanma davasında davalı kadının ev hanımı olduğu, davacının ise makinist olması nedeniyle protokol hükümleri gereğince 1000,00 TL yoksulluk, 1998 ve 2004 doğumlu küçükler için ise 500,00'er TL iştirak nafakasına hükmedildiği, kararın kesinleştiği, bu davadan sonra davalının işten çıkartılması nedeniyle açılan nafakanın kaldırılması davası sonucunda yoksulluk nafakası 700,00 TL'ye ve iştirak nafakası ise 300,00'er TL'ye indirildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu dava sırasında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunda, davacının memuriyetten çıkarılma işlemine karşı idare mahkemesinde açtığı dava sonucunda, davacının mahkeme kararı ile işe iadesine ve biriken maaşlarının da ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip; boşanma dosyası dosya içine alınarak; davacının gelir durumu, mal varlığı ve yaşam standardı yeniden araştırılarak; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirinde bir azalma olup olmadığı detaylı şekilde araştırılarak, azalma var ise bunun kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede ne ölçüde etkisi bulunduğu tartışılarak, başlangıçtaki denge gözetilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
22-06-2015, 19:17 | #22 |
|
T.C.
YARGITAY 8. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2014/8649 KARAR NO : 2015/9615 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Küçükçekmece 1. İcra Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 13/01/2014 NUMARASI : 2014/20-2014/20 DAVA TÜRÜ : Şikayet K A R A R Borçlu aleyhine birikmiş nafaka alacağının tahsili amacıyla başlatılan takipte, İcra Dairesi'nce yapılan dosya kapak hesabında, icra vekalet ücretinin bir yıllık nafaka bedeli üzerinden hesap edildiği, alacaklı vekilinin, alacak miktarının tamamı üzerinden nisbi olarak hesap edilmesi gerektiğinden bahisle işlemi şikayeti üzerine, Mahkemece, avukatlık ücret tarifesi 9. maddesi 1. fıkrasına göre, nafaka alacağında vekalet ücreti bir yıllık nafaka alacağı üzerinden hesap edileceğinden, şikayetin reddine karar verildiği, hüküm alacaklı vekilince temyiz edildiği görülmektedir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümler 9. maddesi 1. bendinde; nafaka davalarında hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamının avukatlık ücreti olarak hükmolunacağı, aynı Kanunun 11. maddesi 1. bendinde ise; İcra ve İflas Müdürlüklerindeki hukuki yardımlara ilişkin avukatlık ücretinin, takip sonuçlanıncaya kadar yapılan bütün işlemlerin karşılığı olduğu ve konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücretinin, bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği düzenlenmiştir. Somut olayda borçlu aleyhine yapılan takipte tahsili istenen birikmiş nafaka alacağıdır. Mahkemece ihtilafın nafaka alacağı nedeniyle başlatılan icra takibinde yapılan hukuki yardımdan kaynaklı olduğu ve vekalet ücretinin tarifenin 11/1. maddesi atfıyla uygulanması gereken 3. kısmına göre belirleneceği nazara alınarak şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, nafaka davalarında uygulanacak 9/1. maddesine göre icra vekalet ücretinin hesap edileceğinin kabulü ile şikayetin reddi yönünde hüküm kurulması doğru değildir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 388/4. ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 29.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak:Av.Habibe Yılmaz Kayar |
07-11-2015, 12:11 | #23 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/28548 K. 2015/2323 T. 20.2.2015 • İŞTİRAK NAFAKASI ( Velayetin Kullanılması Kendisine Verilmeyen Eşin Çocuğun Bakım Ve Eğitim Giderlerine Katılma Yükümlülüğünün Mutlak Olmadığı/Mali Gücü Varsa Söz Konusu Olacağı - Herhangi Bir Gelir Ve Mal Varlığının Bulunmadığı Görülen Davalı Kadının Velayeti Davacı Kocaya Tevdi Edilen Müşterek Çocuk İçin İştirak Nafakası Ödemekle Sorumlu Tutulmasının İsabetsiz Olduğu ) • VELAYETİN KULLANILMASI KENDİSİNE VERİLMEYEN EŞ ( Çocuğun Bakım Ve Eğitim Giderlerine Katılma Yükümlülüğünün Mutlak Olmadığı/Mali Gücü Varsa Katılmakla Yükümlü Olacağı - Davalı Kadının Çaışmaması HerHangi Bir Gelir Ve Mal Varlığının Bulunmaması Nedeni İle İştirak Nafakası Ödemekle Sorumlu Tutulamayacağı ) 4721/m. 182 ÖZET : Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma yükümlülüğü mutlak olmayıp, mali gücü varsa söz konusudur. Davalı ( kadın )'ın çalışmadığı, herhangi bir gelir ve mal varlığının bulunmadığı görülmektedir. Davalı ( kadın )'ın velayeti davacı ( koca )'ya tevdi edilen müşterek çocuk için iştirak nafakası ödemekle sorumlu tutulması doğru bulunmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı ( kadın ) tarafından, kusur belirlemesi, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat ve iştirak nafkası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı ( kadın )'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- )Davalı ( kadın )'ın çalışmadığı, herhangi bir gelir ve mal varlığının bulunmadığı görülmektedir. Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma yükümlülüğü mutlak olmayıp, mali gücü varsa söz konusudur ( TMK.182/2 ). Kendisi yoksul olan davalı ( kadın ) iştirak nafakasından sorumlu tutulamaz. Bu husus nazara alınmadan gelir ve malvarlığı bulunmayan davalı ( kadın )'ın velayeti davacı ( koca )'ya tevdi edilen müşterek çocuk için iştirak nafakası ödemekle sorumlu tutulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan diğer bölümlerinin ise yukarda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile, 20.02.2015 tarihinde karar verildi. Kazancı |
07-11-2015, 12:13 | #24 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/17937 K. 2015/2517 T. 23.2.2015 • NAFAKA TALEBİNDEN FERAGAT ( Boşanma Davası - Davacının Duruşma Esnasında Çocuklar İçin Nafaka Talebinin Olmadığı Yönünde Beyanda Bulunmuş Olduğu/Velayetleri Babaya Verilen Müşterek Çocuklar Yararına Tedbir ve İştirak Nafakasına Hükmedilmeyeceği ) • NAFAKAYA HÜKMEDİLMEMESİ GEREĞİ ( Davacı Tarafından Çocuklar İçin Nafaka Talebinin Olmadığının Beyan Edilmiş Olması - Çocuklar Yararına Nafakaya Hükmedilmesinin Doğru Olmadığı/Yeniden Yargılama Yapılmasına Gerek Olmaksızın "Davacı Müşterek Çocuklar İçin Nafaka Talebinin Bulunmadığını Beyan Ettiğinden Bu Hususta Karar Verilmesine Yer Olmadığına" Cümlesinin Eklenilmesine Karar Verildiği ) 4721/m. 365 ÖZET : Davacının duruşma esnasında çocuklar için nafaka talebinin olmadığını beyan etmiş olmasına rağmen bu husus nazara alınmadan, velayetleri davacı babaya verilen müşterek çocuklar yararına tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru değildir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından manevi tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- ) Davacı, 14.01.2014 tarihli duruşmada çocuklar için nafaka talebinin olmadığını beyan etmiştir. Bu yön nazara alınmadan, velayetleri davacı babaya verilen müşterek çocuklar yararına tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir ( HUMK madde 438/7 ). SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4. bendinin hükümden tamamen çıkartılarak, yerine "davacı, müşterek çocuklar için nafaka talebinin bulunmadığını beyan ettiğinden, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına" cümlesinin eklenilmesine, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/17937 K. 2015/2517 T. 23.2.2015 • NAFAKA TALEBİNDEN FERAGAT ( Boşanma Davası - Davacının Duruşma Esnasında Çocuklar İçin Nafaka Talebinin Olmadığı Yönünde Beyanda Bulunmuş Olduğu/Velayetleri Babaya Verilen Müşterek Çocuklar Yararına Tedbir ve İştirak Nafakasına Hükmedilmeyeceği ) • NAFAKAYA HÜKMEDİLMEMESİ GEREĞİ ( Davacı Tarafından Çocuklar İçin Nafaka Talebinin Olmadığının Beyan Edilmiş Olması - Çocuklar Yararına Nafakaya Hükmedilmesinin Doğru Olmadığı/Yeniden Yargılama Yapılmasına Gerek Olmaksızın "Davacı Müşterek Çocuklar İçin Nafaka Talebinin Bulunmadığını Beyan Ettiğinden Bu Hususta Karar Verilmesine Yer Olmadığına" Cümlesinin Eklenilmesine Karar Verildiği ) 4721/m. 365 ÖZET : Davacının duruşma esnasında çocuklar için nafaka talebinin olmadığını beyan etmiş olmasına rağmen bu husus nazara alınmadan, velayetleri davacı babaya verilen müşterek çocuklar yararına tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru değildir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından manevi tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- ) Davacı, 14.01.2014 tarihli duruşmada çocuklar için nafaka talebinin olmadığını beyan etmiştir. Bu yön nazara alınmadan, velayetleri davacı babaya verilen müşterek çocuklar yararına tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir ( HUMK madde 438/7 ). SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4. bendinin hükümden tamamen çıkartılarak, yerine "davacı, müşterek çocuklar için nafaka talebinin bulunmadığını beyan ettiğinden, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına" cümlesinin eklenilmesine, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
08-09-2016, 08:40 | #25 |
|
NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILMASI BELLİ BİR ZAMAN GEÇMESİNE BAĞLI DEĞİLDİR.
NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILMASI BELLİ BİR ZAMANIN GEÇMESİNE BAĞLI DEĞİLDİR T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ ESAS NO. 2016/4481 KARAR NO. 2016/8685 KARAR TARİHİ. 1.6.2016 >NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILMASI BELLİ BİR ZAMAN GEÇMESİNE BAĞLI DEĞİLDİR. 4721/m. 182, 331 ÖZET : Dava, iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 1,5 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır. Müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun bir artış miktarına hükmedilmelidir. DAVA : Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı dilekçesinde; müşterek çocuğun 11.sınıf öğrencisi olduğunu, masraflarının arttığını, mevcut nafaka miktarının ihtiyaçları için yeterli olmadığını belirterek; Aile Mahkemesi'nin 2014/58 esas 2014/227 karar sayılı ilamıyla her yıl Üfe oranında artış yapılarak hükmedilen 275,00 TL iştirak nafakasının 400,00 TL'ye artırılmasına ve yıllık ... oranında artış uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; davacının dava açma hakkının bulunmadığını, önceki artırım ilamında nafakanın her yıl 12 aylık ÜFE artış oranında artırılmasına karar verildiğini savunarak; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; önceki nafaka ilamında enflasyon oranında artışa karar verildiği ve tarafların sosyal ekonomik durumlarında olağanüstü değişikliğin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava; iştirak nafakasının artırımı istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir. Dosya içeriğinden; velayet hakkı annede olan müşterek çocuk 1998 doğumlu ve beyana göre 11. sınıf öğrencisi olduğu; davalının ise, emekli olup, 1.050,00 TL gelirinin ve 1998 model otomobilinin bulunduğu, yeni eşine ait evde yaşadığı anlaşılmıştır. Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 1,5 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır. Tarafların gerçekleşen sosyo-ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu ve ihtiyaçları gözetildiğinde; iştirak nafakasında artış yapılması gerekirken, davanın reddine karar verilmesi uygun bulunmamıştır. O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun bir artış miktarına hükmetmek olmalıdır. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
26-09-2016, 16:32 | #26 |
|
Iştirak Nafakasinin Artirilmasi
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi Esas: 2016/6768 Karar: 2016/9585 Karar Tarihi: 20.06.2016 İŞTİRAK NAFAKASI DAVASI - NAFAKANIN YILLIK ARTIŞ ORANINA İLİŞKİN YERLEŞMİŞ YARGITAY UYGULAMALARI GÖZÖNÜNDE BULUNDURULARAK ÜFE ORANINDA ARTIŞINA HÜKMEDİLMESİ GEREĞİ - TOPTAN EŞYA FİYAT ENDEKSİ ORANINDA ARTIRILMASINA KARAR VERİLMESİNİN İSABETSİZLİĞİ ÖZET: Somut olayda; mahkemece yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı taraf lehine 1.500 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına karar verilmesi ve ayrıca hükmedilen nafakanın yıllık artış oranına ilişkin yerleşmiş Yargıtay Uygulamaları gözönünde bulundurularak "... tarafından açıklanan ÜFE" oranında artışına hükmedilmesi gerekirken "Toptan Eşya Fiyat Endeksi" oranında artırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca; hükmedilen nafakanın yıllık artış oranına ilişkin yerleşmiş Yargıtay Uygulamaları gözönünde bulundurularak "... tarafından açıklanan ÜFE" oranında artışına hükmedilmesi gerekmektedir. Somut olayda; mahkemece yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı taraf lehine 1.500 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına karar verilmesi ve ayrıca hükmedilen nafakanın yıllık artış oranına ilişkin yerleşmiş Yargıtay Uygulamaları gözönünde bulundurularak "... tarafından açıklanan ÜFE" oranında artışına hükmedilmesi gerekirken "Toptan Eşya Fiyat Endeksi" oranında artırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. |
06-05-2017, 16:30 | #27 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/10346 K. 2017/704 T. 26.1.2017 • İŞTİRAK NAFAKASININ ARTIRILMASI TALEBİ ( Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Nafakanın Niteliği Müşterek Çocuğun Yaşı Eğitim Durumu İhtiyaçları Ekonomik Göstergelerdeki Değişim ve Nafaka Yükümlüsünün Gelir Durumu Nazara Alınarak İştirak Nafakasının Hakkaniyet İlkesine Gereğince Değerlendirileceği ) • NAFAKA MİKTARININ YENİDEN BELİRLENMESİ ( Nafaka Miktarının Yeniden Belirlenmesi İçin Aradan Uzunca Bir Zamanın Geçmesinin Gerekli Olmadığı - Tarafların Gelirlerinde veya Küçüklerin İhtiyaçlarında Artış Olması Halinde Her Zaman Artırım İstemi İle Dava Açılabileceği ) • HAKKANİYET İLKESİ ( Nafakanın Artırılması Talebi - Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Nafakanın Niteliği Müşterek Çocuğun Yaşı Eğitim Durumu İhtiyaçları Ekonomik Göstergelerdeki Değişim ve Nafaka Yükümlüsünün Gelir Durumu Nazara Alınarak İştirak Nafakasının Hakkaniyet İlkesine Gereğince Değerlendirileceği ) 4721/m.331 ÖZET : Dava, iştirak nafakasının arttırılması talebine ilişkindir. Nafaka miktarının yeniden belirlenmesi için aradan uzunca bir zamanın geçmesi gerekli olmayıp, tarafların gelirlerinde veya küçüklerin ihtiyaçlarında artış olması halinde her zaman artırım istemi ile dava açılabilir. İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ve nafaka yükümlüsünün gelir durumu nazara alınarak iştirak nafakasının hakkaniyet ilkesine gereğince değerlendirilip karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki iştirak nafakasının arttırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacısayılı anlaşmalı boşanma kararı ile müşterek çocuk için aylık 250,00 TL iştirak nafakasına ve bu nafakanın her yıl % 10 oranında arttırılmasına hükmedildiğini, müşterek çocuğun özel okula gittiğini, ihtiyaçlarının arttığını, tek başına karşılamaya çalıştığını, davalının nafaka dışında katksı olmadığını belirterek, iştirak nafakasının 1.000 TL'ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, iştirak nafakasının protokol ile belirlendiğini, nafakayı düzenli olarak ödediğini, nafaka dışında da okul ücretini davacıya verdiğini, maddi durumunun bir değişim olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iştirak nafakası artışının davalı tarafça düzenli olarak yapıldığı, davalı tarafın müşterek çocuk için ayrıca maddi katkıda da bulunduğu, tarafların sosyal ekonomik durumlarında fazla bir değişikliğin olmadığı, paranın satın alma gücü ve enflasyon oranının nafaka artış miktarının altında olduğu, nafakanın protokolde ve mahkeme ilamında hüküm altına alınan orandan fazla miktarda arttırılmasını gerektirir bir durum olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK. 182/2.maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır". TMK.nun 330.maddesindeki düzenleme, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir şeklindedir. TMK'nun 331.maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir. Söz konusu hüküm gereğince; nafaka miktarının yeniden belirlenmesi için aradan uzunca bir zamanın geçmesi gerekli olmayıp, tarafların gelirlerinde veya küçüklerin ihtiyaçlarında artış olması halinde her zaman artırım istemi ile dava açılabilir. İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir. Somut olayda, tarafların ekonomik ve sosyal durum araştırmasında; davacının bankada çalıştığı, 2.700 TL maaş aldığı, 1.000 TL kira ve aidat ödediği, evli olduğu, davalının teknisyen olarak çalıştığı, 2.395 TL maaş aldığı, 400 TL kira ödediği, müşterek çocuğun ise 2003 doğumlu olduğu, özel okula gittiği tespit edilmiştir. Mahkemece, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alınarak iştirak nafakasının TMK.4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine gereğince değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
06-05-2017, 16:36 | #28 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/11635 K. 2017/1204 T. 20.2.2017 • NAFAKA ARTIRIM DAVASI ( Hükmolunan Nafakanın Bir Yıllık Tutarı Üzerinden Hesaplanacak Miktarın Tamamının Vekalet Ücreti Olarak Hükmolunacağı - Bu Miktarların Davanın Görüldüğü Mahkemeye Göre Belirlenmiş Bulunan Ücretten Az Olamayacağı/Nafaka Davalarında Reddedilen Kısım İçin Avukatlık Ücretine Hükmedilmemesi Gerektiği ) • NAFAKA DAVALARINDA VEKALET ÜCRETİ ( Hükmolunan Nafakanın Bir Yıllık Tutarı Üzerinden Hesaplanacak Miktarın Tamamının Vekalet Ücreti Olarak Hükmolunacağı - Bu Miktarların Davanın Görüldüğü Mahkemeye Göre Belirlenmiş Bulunan Ücretten Az Olamayacağı/Nafaka Davalarında Reddedilen Kısım İçin Avukatlık Ücretine Hükmedilemeyeceği ) 4721/m.331 ÖZET : Dava; nafaka artırım talebine ilişkindir. Nafaka davalarında hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz. Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği hususu düzenlenmiştir. DAVA : Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı, davalı ile Aile Mahkemesi'nin 2012/559 esas, 2012/725 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, bu karar ile müşterek çocukları lehine aylık 200,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, ancak müşterek çocuğun %99 oranında engelli ve özel bakıma ihtiyacı olduğunu, aradan geçen süre içerisinde bu nafakanın çocuğun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığını belirterek; iştirak nafakasının aylık 500 TL'ye yükseltilmesini istemiştir. Davalı, müşterek çocuğun tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılandığını ve talep edilen nafakanın fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; tarafların müşterek çocukları 2005 doğumlu müşterke çocuk için Aile Mahkemesi'nin 2012/559 esas ve 2012725 karar sayılı ilamıyla belirlenen aylık 200 TL iştirak nafakasının kararın kesinleştiği tarihten itibaren aylık 750 TL'ye yükseltilmesine, davalıdan alınarak velayeten davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise vekalet ücretine dair temyiz itirazları dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-) Dava; nafaka artırım talebine ilişkindir. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9. maddesinin 1. fıkrasına göre; nafaka davalarında hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz denilmektedir. Yine aynı maddenin 2. fıkrasında nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği hususu düzenlenmiştir. O halde, mahkemece; davada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 800 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu düşük vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ve "hakimin takdir yetkisi kapsamında" kalmadığından, hükmün HUMK 438/1 maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan sebeplerle davacının sair ve davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeple hüküm fıkrasında bendinde yer alan "...792 TL nisbi ücreti vekaletin..." ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine "...800 TL maktu vekalet ücretinin..." ifadesinin eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3. atfıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
11-09-2017, 13:11 | #29 |
|
T.C.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No:2017/1222 Karar No:2017/1412 K. Tarihi: MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı; tarafların 29/04/2009 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıklarını, davacı için hükmedilen aylık 100,00 TL yoksulluk nafakası ve müşterek iki çocuk için hükmedilen ayrı ayrı aylık 75,00 TL iştirak nafakasının aradan geçen süre ve çocuğun ihtiyaçlarında artış olması nedeniyle yetersiz kaldığını belirterek; yoksulluk nafakasının aylık 300 TL'ye ve iştirak nafakasının ayrı ayrı aylık 200,00 TL' ye artırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, talep edilen nafaka miktarlarını ödeyecek durumunun olmadığını, asgari ücretle çalıştığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; yoksulluk nafakasının aylık 150,00 TL'ye ve iştirak nafakasını ayrı ayrı aylık 100,00 TL'ye artırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın yoksulluk nafakasının artırımına ilişkin temyiz itirazları itirazlarının reddi gerekir. 2-) Davacı tarafın iştirak nafakasının artırımına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesinde; Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın, 328.maddesi hükmü gereğince; Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.(TMK. nun 329/1.maddesi) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur. (TMK. nun 330/1. maddesi) TMK.'nun 331.maddesine göre; Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Tüm bu maddeler doğrultusunda, mahkemece, iştirak nafakası artırım oranı belirlenirken; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır. Somut olayda; davalı babanın kargo şirketinde çalıştığı, 1.116,09 TL gelir elde ettiği, 500,00 TL kira ödediği, anne ve babasıyla yaşadığı, davacı annenin ise, ev hanımı olduğu, geçimini babasının sağladığı, müşterek iki çocuğun 12/06/2006 doğumlu ve 3. sınıf öğrencisi oldukları, iştirak nafakasının daha önce artırılmadığı, eldeki davanın 12/12/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen sosyo-ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, müşterek çocukların yaşı ve ihtiyaç düzeyine göre; yerel mahkemece takdir edilen iştirak nafakası miktarı az bulunmuş, bu konu hakkaniyet ilkesine aykırı görülmüş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir. O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü davalı babanın ekonomik durumu gözetilerek, TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, daha yüksek nafakaya hükmetmek olmalıdır. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın yoksulluk nafakasının artırımına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı taraf yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
27-04-2018, 09:43 | #30 |
|
Hukuk Genel Kurulu
E.2013/3-1539 K.2015/1007 T. 11.03.2015 İŞTİRAK NAFAKASI NAFAKA MİKTARININ BELİRLENMESİNDE ÖNEMLİ HUSUSLAR FAHİŞ NAFAKA HÜKMEDİLEN İŞTİRAK NAFAKASI MİKTARININ, TARAFLARIN EKONOMİK VE SOSYAL DURUMLARI VE MÜŞTEREK ÇOCUĞUN OKUL DURUMU VE YAŞI İTİBARİYLE İHTİYAÇLARIYLA UYUMLU OLDUĞU KABUL EDİLMİŞTİR. ÇOCUK 12 YAŞINDA OLUP KURS VE OKUL MASRAFLARI BULUNMAKTADIR. DOLAYISIYLA FAHİŞ NAFAKA ARTIRIMINDAN BAHSEDİLEMEZ. 4721/md.182,328,330 Taraflar arasındaki “iştirak nafakasının artırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K… 2.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.08.2012 gün ve 2012/175 Esas-2012/526 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 03.12.2012 gün ve 2012/20573 E-2012/24771 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı dava dilekçesinde; 2011 yılında boşanma ile birlikte 125,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini ancak küçüğün ihtiyaçlarını karşılamadığı ileri sürülerek aylık nafaka miktarının 500,00 TL’ye yükseltilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile aylık nafaka miktarı 300,00 TL olarak belirlenmiştir. İştirak nafakası, çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana babanın mali durumuna göre takdir edilir. Nafaka miktarının belirlenmesinde esas alınması gereken küçüğün bakım ve barınma, okul, eğitim ve gelişme giderlerinin karşılanmasının yanında davalının gelirinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davalının T…’ta çalıştığı ve aylık gelirinin asgari ücret seviyesinde olduğu belirlenmiştir. O halde mahkemece; yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, makul oranda ve hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, ilk nafakanın takdir edildiği tarihe, tarafların gerçekleşen ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ve ayrıca çocuğun yaşı itibariyle de fahiş bir miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden : Davalı Hukuk Genel Kurulu Kararı Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, iştirak nafakası miktarının artırılması istemine ilişkindir. Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun normal ihtiyaçları, okul giderleri, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet ilkesi nazara alınarak küçük Ezgi için 125,00 TL olan iştirak nafakasının 175,00 TL artırılarak 300,00 TL'ye yükseltilmesine karar verilmiştir. Davalının temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı getirmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hükmedilen iştirak nafakası miktarının somut olayın özelliklerine göre yüksek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 182/2.maddesi ile velayetin kullanılması hakkı kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılması esası kabul edilmiştir. Anılan Kanun'un 328.maddesinde ise ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği, çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü oldukları düzenlemesine yer verilmiştir. Ana babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası ise, çocuğun korunmasına yönelik olup, kamu düzenine ilişkindir ve hâkim talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir. İştirak nafakasının miktarının nasıl belirleneceği TMK'nun 330.maddesine düzenlenmiş olup 4721 sayılı Kanun'un “Nafaka miktarının takdiri” başlıklı 330.maddesi uyarınca; “Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” Bunun yanında iştirak nafakası miktarının yeniden belirlenmesi de mümkündür. Nitekim TMK'nun “Durumun değişmesi” başlıklı 331.maddesi; “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır. Buna göre hakim ana baba veya çocuğun durumlarının değişmesine bağlı olarak iştirak nafakasının miktarını artırabilir, azaltabilir veya kaldırabilir.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, iştirak nafakası miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri; diğer bir ifade ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir. Somut olayın özellikleri incelendiğinde, tarafların müşterek çocuğu Ezgi, dava tarihi itibariyle 12 yaşında olup ilköğretim kurumunda eğitimine devam eden öğrencinin servis ve kurs ücret giderlerinin bulunduğuna yönelik fatura ve banka dekontları dosyaya ibraz edilmiştir. Davalı babanın ise tanık beyanları ile ulusal bir market zincirinde müdür olarak çalıştığı ve dava tarihi itibariyle asgari ücretin üç katı düzeyinde aylık gelirinin olduğu ücret bordrosundan ve 21.06.2012 tarihli oturumdaki beyanından anlaşılmaktadır. Bu itibarla, yerel mahkemece hükmedilen iştirak nafakası miktarının, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve müşterek çocuğun okul durumu ve yaşı itibariyle ihtiyaçlarıyla uyumlu olduğu kabul edilmiştir. O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Tedbir Nafakası Yargıtay Kararları | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 34 | 06-01-2024 11:10 |
Yoksulluk Nafakası Yargıtay Kararları | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 44 | 23-10-2023 10:48 |
İştirak nafakası- Velayet | Av. Şehper Ferda DEMİREL | Meslektaşların Soruları | 3 | 18-12-2006 22:08 |
Anlaşmalı Boşanmada İştirak Nafakası | denetim | Hukuk Soruları Arşivi | 6 | 18-03-2005 09:05 |
İştirak Nafakası Ödeme Şekli | STARFISH | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 12-08-2002 22:38 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |