10-05-2012, 20:29 | #91 | |||||||||||||||||||||||
|
- Vatandaşın arsasına idare tarafından fiilen park, yol vb tesis yapılırsa kamulaştırmasız fiilen el atma olacak ve eskiden olduğu gibi adli yargı görevli olacak. - Vatandaşın arsası İmar Kanunu'nun 18.maddesi uygulanarak veya imar planı değişikliği ile park, yol, okul vb tesisler için ayrılırsa bu hukuki el atma olacak. Hukuki el atma bir idari işlem olduğundan, bu işlemden doğan zarar için idari yargı görevli olacak ve idare mahkemesinde tam yargı davası açılacak. Eskiye göre değişen şudur: Eskiden hukuki el atma iç hukukta kabul edilmiyordu. Şimdi kabul ediliyor. Ne var ki hukuki el atma idari işlem olduğundan idari yargı tarafından çözülecek. Ortaya çıkacak sorun şudur: Adli yargıda kamulaştırmasız el atma davası sonucunda mahkemece ''kamulaştırmasız el attığı yerin bedeli olan şu kadar liranın davalı idareden alınıp davacıya verilmesine, kamulaştırmasız el atılan şu parselin tapuda idare adına tesciline...'' karar veriliyordu. Halbuki idare mahkemesinin tapuda tescil kararı verme yetkisi ve görevi bulunmamaktadır. İdare, bu durumda mahkeme kararıyla bedelini ödediği yerin tapuda tescili için ayrıca adli yargıda dava açmak zorunda kalacaktır. Saygılarımla |
11-05-2012, 10:05 | #92 |
|
Söyledikleriniz doğrudur. Ama hepimizin bildiği üzere fiili el atma durumlarında fazla bir problem yaşanmıyor. Ancak sorun yaşanılan ve yargıtayın son dönemlerde içtihat değişikliğine gittiği ve mağduriyetin büyük oranda giderilebileceği yeni kararları akabinde, idarenin taşınmaza Hukuki El atma fiili karşısında Uyuşmazlık Mahkemesince verilen yeni karar önemli değişikliklere neden olabilecektir diye düşünüyorum. En basitinden İmar Kanunu 18. maddesi uygulaması sonrası hazineye devredilen taşınmazların kullanımı (muhtesat bedeli ödenmemiş olması nedeniyle) hakkında tahakkuk ettirilen Ecrimisil İptal davalarında, idare mahkemelerince Kamu İhale kanunu hükümleri çerçevesinde hesap usulüne uygun yapılmış ise dava reddedilmekte, genel mahkemelerce ise (muhtesat bedeli ödenmediği için) dava kabul edilerek, ecrimisil iptal edilmektedir.
İşin özeti İdare Mahkemeleri beni korkutuyor sanırım ) |
11-05-2012, 10:58 | #93 |
|
Başka bir konu ile alakalı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 23.11.2005 tarih ve 2005/13-619 E. - 2005/671 K. sayılı kararından alıntı yaptığım şu bölüme lütfen dikkat ediniz
"..Gelinen bu noktada, söz konusu Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bağlayıcılık yönünden değerlendirilmesinde de yarar görülmüştür: 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un <Kararlar arasındaki çelişmelerin giderilmesi> başlıklı 30. maddesi <Uyuşmazlık Mahkemesi Bölümlerinin kararları arasındaki çelişmeler, Genel Kurulca verilecek ilke kararları ile giderilir… Görev konusundaki ilke kararları; Uyuşmazlık Mahkemesini ve bütün yargı mercilerini, hüküm uyuşmazlıkları dolayısıyla verilecek esasa ilişkin ilke kararları ise yalnız Uyuşmazlık Mahkemesini bağlar.> Hükmünü taşımaktadır. Bu hükme göre, Uyuşmazlık Mahkemesinin kendisi dahil tüm yargı mercilerini bağlayıcı nitelikteki kararları, sadece, bölümler arasındaki çelişmelerle ilgili olarak Genel Kurul’un vereceği görev konusuna ilişkin ilke kararlarıdır. Bunun dışındaki kararlar, sözü edilen türden bir bağlayıcılık taşımamaktadır. Yukarıda değinilen kararın, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümüne ait olması nedeniyle, tüm yargı mercilerini bağlayıcılık niteliğine sahip bulunmadığı kuşkudan uzaktır. O halde, somut olayda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca bu karar çerçevesinde değerlendirme yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır." Yukarıda sayın Av. Mehmet Yılmaz'ın belirtmiş olduğu kararda Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Hukuk Bölümü tarafından verilmiş bir karar olup Yargıtay HGK'nun yukarıda ki kararı doğrultusunda bağlayıcı bir karar değildir. Bu bakımdan Yargıtay'ın görüşünü beklemek gerekir diye düşünüyorum. Saygılarımla.. |
16-05-2012, 19:09 | #94 |
|
benim de bir sorum var yanıtlarsanız sevinirim.
imara açık 4 kat müsadeli 750 metrekare arsam bulunmakata. burası için 2. derece sit alanı kararı çıktı. herhangi bir çalışma yapılmadan imara kapatılıp piyasa değeri 0a indi.Kamulaştırmasız El Atma davasıyla bir sonuca varabilirmiyiz. teşekürler.
|
17-05-2012, 09:45 | #95 | |||||||||||||||||||||||
|
Taşınmazın Sit Alanı içerisine alınması,yasadan kaynaklı bir durum olup kamulaştırmasız al atmadan söz etmek mümkün değildir.(5. Hukuk Dairesi,2011/7655E, 2011/16558 K) |
06-06-2012, 20:04 | #96 | |||||||||||||||||||||||
|
|
07-06-2012, 07:28 | #97 | |||||||||||||||||||||||
|
Vatandaş tapuya gidip idare lehine ferağ verdiğinde tescil sorunu hallolur. Böylelikle vatandaş idarenin açacağı tescil davasının yargılama giderlerini ve avukatlık ücretini ödemekten kurtulur. |
08-06-2012, 15:32 | #98 | |||||||||||||||||||||||
|
Vatandaşın arazisinin bir kısmı yol geriye kalan kısmı ise imarlı alanda kalıyorsa dava açılmasında hukuki yararı oluşacaktır kanısındayım. Uyuşmazlık mahkemesi kararı ile görevsizlik yönünden reddedilen dosyalarda da ayrıma gidilmesi tescil ile ilgili davaya adli yargıda tazmine yönelik davada da idari yargıda devam edilmesi gerekir kanısındayım.Hoş bu hukuki karmaşa içinde ne söylersek boş ama... |
08-06-2012, 19:24 | #99 |
|
çok faydalı buldum
|
23-11-2012, 14:08 | #100 |
|
Müvekkilin de için de olduğu bir kısım mirasçıya arazi vasfında bir taşınmaz intikal etmiştir. Sonrasında yapılan 18. madde uygulaması ile bu taşınmaz 3 parçaya bölünmüş; yerleri kaydırılmıştır. 2 parça sanayi sitesi alanında 100 metrekare arsa vasfındadır. 3. parça ise yaklaşık 6.000 metrekare olup; tarla vasfında görünmektedir. Bu alanı kapsayan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararına göre bu parsel 3. derece doğal sit alanı içerisindedir.
Müvekkil şahsı adına bu parselin konut amaçlı kullanıma açılması talebiyle belediyeye başvurmuştur. Belediye Meclis Kararı uyarınca; öncelikle 1/25.000 ölçekli Revizyon Çevre Düzeni planı yapılacağı; ardından Koruma Amaçlı İmar Planı yapılacağı ve bu talebin de o zaman değerlendirileceği cevabı verilmiştir. Müvekkil aradan süre geçtikten sonra tekrar Belediyeye başvurmuştur. Belediye cevap yazısında ilgili meclis kararını göndermiş; ve "644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili hükümleri gereği hazırlanacak teklif dosyanızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na tarafınızdan sunulması gerekmektedir." denilmektedir. Ekinde gönderilen Meclis Kararı içeriğinde; söz konusu parselin hali hazırda sosyal tesis alanı, park ve yola tesadüf ettiğinden bahsedilmekte; Alt Ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planları 2. ve 3. etap çalışmalarına başlanmış olduğu; konunun yüklenici firma Plan Müellifine iletilmesi; ayrıca Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca teklif dosyasının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne sunulmasına karar verildiği görülmektedir. Ayrıca bahsi geçen parselin yaklaşık 800 metrekarelik bir kısmı fiilen parke döşenmiş ve araç ve yaya yolu olarak kullanılmaktadır. Müvekkil üzerinden değil ama; diğer bir mirasçı yani daha önce idareyle hiçbir şekilde iletişime geçmemiş bir mirasçı üzerinden izlemeyi planladığım yol uyarınca; mirasçı söz konusu parselin imar durumunu Belediye'den sorsa; verilecek yanıt üzerine imar durumundan haberdar olduğundan bahisle işbu imar planının iptali için dava açılsa diye düşünüyorum. Fikrimi katileştirmek amacıyla, açıkçası neredeyse hiç bilgi sahibi olmadığım konuyla ilgili araştırma yapıyorum. Sizlerin tavsiyesi ne yönde olur? Acaba direk tüm taşınmazı kapsar şekilde Bedelin Tahsilini talep edeceğimiz bir dava mı açalım? Söz konusu taşınmaz eğer konut yada yakın civarı gibi sanayi sitesi alanı içerisinde olacak olsa ciddi bir maddi değere sahip. Bedelin Tahsilini talep edecek olsak; bu durumdan zararlı çıkılma ihtimali de var. Ne önerirsiniz? Vereceğiniz yanıtlar için şimdiden teşekkürler.. |
02-01-2013, 16:53 | #101 |
|
İmar planında yol olarak görülmese bile, hatta kamu hizmet alanında bile değilken (planda konut alanındayken), belediyece gelip fiilen yol, hatta kavşak bile yapılsa... yine de kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davası açabilir miyiz ? yoksa sadece ecrimisil ve el atmanın önlenmesi davası mı açılır ? Kam. El Atma davası açmak için planda kamu hizmetine ayrılmış olması şart mı ?
|
03-01-2013, 09:11 | #102 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ayrıca imar planının iptali davaları çok uzun sürer ve çok masraflıdır. İmar planının iptali davası açmaktansa deveyi hendekten atlatmak tercih edilmeli.
6.000 m²'lik tarla için, müvekkilinizin arsa olarak kullanabileceği yeri 18 uygulaması ile "arsa olarak kullanamayacağı" sit alanına kaydırılmışsa bu bir hukuki el atmadır diye düşünüyorum. İdare mahkemesinde tam yargı davası açarak eski arsanızın bedelini isteyebilirsiniz kanısındayım. 100 m²'lik arsa için yukarıdaki nedenle dava açmaya gerek yok: Nasılsa imara açık. Ama eğer 800 m²'lik yol bu arsalardan geçiyorsa fiili el atma nedeniyle dava açılabilir. Saygılarımla Not: Dava açarken diğer mirasçıları da davacı olarak gösterme gereği olup olmadığı hususunu anımsatırım. |
03-01-2013, 09:18 | #103 | |||||||||||||||||||||||
|
- İsterseniz Kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davası açabilirsiniz. - İsterseniz ecrimisil ve el atmanın önlenmesi davası açabilirsiniz. Benim önerim kamulaştırmasız el atma davası açmanızdır. El atmanın önlenmesi davasını kazansanız bile, kullanılan bir yol üzerinde olan arsada müvekkiliniz tasarruf edemeyecektir. Kamulaştırmasız El Atma davası açmak için planda kamu hizmetine ayrılmış olması şart değildir. Saygılarımla |
13-02-2013, 16:24 | #104 |
|
Sayın meslektaşlarım,
Müvekkilimize ait taşınmaz 2000 yılında yapılmış 1/1000'lik planlarda Lise tesis alanı olarak gözükmekte.. Daha sonra 2011 yılında tekrar 1/1000'lik bir plan yapılıyor ve bu planda da orta öğrenim alanı olarak gözükmekte.. Kaldı ki bu günkü Orta öğrenim alanı, o zamanın lise alanı oluyor.. Bu durumda 2011 senesinde yapılan planlar için 5 sene beklemem gerekir mi? Yoksa aynı şey olduğu için dava açabilir miyim? Bu konuyla ilgili yargıtay kararı paylaşırsanız çok sevinirim.. |
11-11-2013, 09:50 | #105 |
|
Anayasa mahkemesi kararuını açıkladı: tüm hukuki el atmalarda idare mahkemesi görevlidir.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı : 2013/93 Karar Sayısı : 2013/101 Karar Günü : 25.9.2013 R.G. Tarih-Sayı: Tebliğ edildi. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun, 24.5.2013 günlü, 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen geçici 6. maddesinin yedinci, onbirinci ve onüçüncü fıkralarının Anayasa’nın 10. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi istemidir. I- OLAY Davacının “dere mutlak koruma alanı” sınırları içerisinde kalan taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması nedeniyle açılan tazminat davasında, davacı vekilinin itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZ KONUSU YASA KURALI 2942 sayılı Kanun’un, 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen ve dava konusu kuralları da içeren geçici 6. maddesi şöyledir: “Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti GEÇİCİ MADDE 6- Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır. İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir. Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir. Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir. Uzlaşılan bedel, bütçe imkanları dâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir. Taksitli ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır. Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir. Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir. Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez. 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da dâhil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya uygulama tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır. Bu fıkra uyarınca yapılacak ödemeler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. 4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu alacaklar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” III- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayhan KILIÇ tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, itiraz konusu yasa kuralları ve dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları”nın idari yargıda görüleceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, özel kanunlarda adli yargının görevli olduğu belirtilmedikçe, idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir. Bununla birlikte, Türk Hukukunda, Fransız uygulamasının etkisiyle idarenin, hiçbir hukuki temeli bulunmayan bazı eylemlerinden doğan zararların tazmininin idari yargıda değil, adli yargıda görülmesi gerektiği doktrin ve yargısal içtihatlarda kabul edilmektedir. Bu eylemler, şeklen idareden sadır olmalarına rağmen eylemlerdeki ağır hukuksuzluk, bunların fonksiyonel açıdan idari eylem olma niteliğini ortadan kaldırmakta ve fiili yola dönüştürmektedir. Bu derece ağır hukuksuzluklar içeren fiiller, öteden beri idari eylem olarak değil haksız fiil olarak yorumlamakta ve uygulanmaktadır. Türk hukukunda “fiili yol”un en karakteristik örneği, “kamulaştırmasız el atma”lardır. Kamulaştırmasız el atma, idarenin, bir kişiye ait taşınmazı bilerek veya bilmeyerek kamulaştırmaya ilişkin usul ve kurallarına uymaksızın ve bir bedel ödemeksizin işgal ederek kamu hizmetine tahsis etmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Buna göre, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için, kişiye ait gayrimenkulün idarece (kamu hizmetinde kullanılmak amacıyla) işgal edilmiş olması ve bu işgalin kanunda öngörülen usul ve esaslara uyularak tesis edilmiş bir kamulaştırma işlemine dayanmadan gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde, idarenin hukuk dışı eyleminden kaynaklanan fiili el atmaların, özel kişilerin haksız fiil teşkil eden eylemlerinden hiçbir farkının bulunmadığı, bu nedenle bu tip eylemlerden doğan zararların da özel kişilerin haksız fiilinden doğan zararlarda olduğu gibi adli yargıda dava konusu edilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Başvuran Mahkemede görülen davaya konu olayda, davacıya ait taşınmaz, imar planlarıyla “dere mutlak koruma alanı” sınırları içine alınmış ve bu nedenle davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Davacının tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının, davacının mamelekinde azalma meydana getirebileceği tartışmasızdır. Ancak, davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, Mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi “imar kısıtlamaları”nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilemeyeceği, bunun, idari bir işlem olan imar planlarının zorunlu bir sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasa’nın 158. maddesiyle, adlî, idarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir (Örneğin; 4.2.2013 günlü, E.201/107, K.2013/230 sayılı kararı). Kaldı ki, dava konusu kuralları da içeren geçici 6. maddenin onuncu fıkrasının üçüncü cümlesinde de, “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir.” hükmüne yer verilerek “imar kısıtlamaları”ndan kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılacağı teyit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle başvurunun, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir. IV- SONUÇ 24.5.2013 günlü, 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 21. maddesiyle, 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun başlığıyla birlikte değiştirilen geçici 6. maddesinin yedinci, onbirinci ve onüçüncü fıkralarına yönelik itiraz başvurusunun başvuran Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, 25.9.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. |
11-11-2013, 11:43 | #106 |
|
Bu konuyla ilgili olarak son düzenlemeden sonra;1983 yılından sonra el konulan bir taşınmaz ile ilgili olarak kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve ecrimisil talepli açtığım davayı ıslah ederek bedel davasına dönüştürebilir miyim? Zira değişiklikten sonra madde kapsamında sadece bedel tespit yolu öngörülmüş durumdadır.
Yardımınız için şimdiden teşekkürler, iyi çalışmalar... |
04-12-2013, 20:11 | #107 |
|
bir konuda yardımınızı bekliyorum ;
belediye tarafından müvekkilime ait olan 200 m2 lik arsanın 130 m2 lik kısmına yol ve kaldırım yapılmış olup 5 yıldır durum böyledir. geriye kalan 70m2 lik kısmın kullanılması ise mümkün değildir. bu olayda ; belediyesinin yol yaptığı 130m2 için ve bu fiilen el atılan kısmın dışında kalan ve kullanılması mümkün olmayan 70m2için belediyeye karşı hangi davalar açılabilir. (ayrıca 5 ay önce müvekkilim belediyeye yazılı başvuru yapıp tüm arsayaı kamulaştırmasını ve parayı ödemesini istiyor, belediye uzlaşmaya çağırdı ve fiyatta anlaşma sağlanamadı ve uzlaşmazlık tutanağı düzenlendi.) |
05-12-2013, 15:49 | #108 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, siz yolun yarısından fazlasını geçmişsiniz zaten... Fiilen el atma olduğu için Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Kamulaştırmasız El Atma davası açacaksınız. İmar parseli ise ve da yargılama sırasında "kalan kısım da o haliyle bir işe yaramaz" şeklinde rapor gelirse, mahkeme, arsanın tamamının bedelinin müvekkilinize ödenmesine karar verir(tabii, talebiniz bu yönde olursa). Uzlaşmazlık tutanağınız da olduğuna göre, "uzlaşma dava şartıydı, değildi" tartışmalarından da kurtulmuş oluyorsunuz. Davada tek yapılacak olan, emsal tespit edip değer belirlenmesi olacaktır. Kolay gelsin. |
20-10-2014, 11:07 | #109 |
|
Bilgi ve düşüncelerini paylaşan herkese çok teşekkür ederim. Aşağıya 2014 tarihli bir mahkeme kararını ekliyorum. Kamulaştırmasız el atma davalarında uzlaşma dava şartıyla ilgili gayet güzel bir tartışma eklemiş yargıç. Sonuç olarak artık uzlaşma bir dava şartıdır.
'' GEREGI DÜSÜNÜLDÜ: Davacı vekili, Mahkememize sunmus oldugu 11/2/2013 havale tarihli dava dilekçesi ile davalı tarafından yapılan yol yapım çalısmalarının devam ettigini, vekil edenlere ait tasınmazların seviyesinin yoldan düsük olup yapılan yol çalısması ile vekil edenlerin tasınmazlarınatecavüz edildigini beyanla 1957 1958, 1959 parselsayılı tasınmazlara vaki tecavüzün önlenmesine molozların kal'ine karar verilmesini talep ve dava etmistir. Davalı vekili, Mahkememize sunmus oldugu 27/02/2013 havale tarihli cevap dilekçesi ile süre, husumet, görev, yetki basta olmak üzere bilumum ilk itiraz konusu unsurlar nedeni T.C. SAMANDAG 1. ASLIYE HUKUK MAHKEMESI Esas-Karar No: 2013/80 Esas - 2014/8 / * ile davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, olusan zarar ve ziyandan yüklenici firmanını sorumlu oldugunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmistir. Dava konusu tasınmazların tapu kayıtları getirtilmis incelenmesinde 1957 parsel sayılı tasınmazın Muhittin Saitogulları; 1958 parsel sayılı tasınmazın Ferhat Saitogulları; 1959parsel sayılı tasınmazın Ismail Saitogulları adına kayıtlı oldugu görülmüstür. Davanın devamı sırasında güncel tapu kayıtları getirtilmis incelenmesinde dava konusu 1957 parsel sayılı tasınmazın ifraz ile 3661 ve 3662 parsellere; 1958 parsel sayılı tasınmazın ifraz ile 3663 ve 3664 parsellere ayrıldıgı; 1959 parsel sayılı tasınmazın ise aynı kaldıgı görülmüstür. Dava konusu tasınmazlarla ilgili kamulastırma islemi bulunup bulunmadıgı davalı kurumdan sorulmus, 22/02/2013 tarihli cevabi yazı ile 28/08/2012 tarih ve 2012/112 sayılı kamulastırma islemine baslama kararı alındıgı, bu kapsamda 1957 parsel sayılı tasınmazda 40.83 m²; 1958 parsel sayılı tasınmazda 28.95 m²'likkısmın kamulastırma koridorunda kalıp, 1959 parsel sayılı tasınmazın kamulastırma koridoru dısında kaldıgı bildirilmistir. Mahallinde, teknik insaat ve mülk bilirkisiler esliginde kesif icra edilmis; kadastro teknisyeni Cuma Uslu, 12/12/2013 tarihli raporunda, 1957 parsel sayılı tasınmazda, rapora ekli krokide B ile gösterilen 40.83 m² ile 1958 parsel sayılı tasınmazda C ile gösterilen 28.95 m²'lik alanın kamulastırma sınırı içinde kaldıgını, idarenin yol yapım çalısmaları kapsamında 1957 parsel sayılı tasınmaza 17.00 m² ve 1958 parsel sayılı tasınmaza 20.89 m² fiilen el atıldıgı ve fiilen el atılan kısımların istimlak sahası içinde kaldıgını, bunun yanı sıra, 1958 parsel sayılı tasınmazda istimlak sahası dısında kalan ve D ile gösterilen 9.71 m²lik kısma da el atıldıgı, 1959 parsel sayıl tasınmazda ise A ile gösterilen 38.33 m²lik kısma el atıldıgını belirtmistir. Teknik ve mülk bilirkisiler 23/12/2013 tarihli rapor ve 03/01/2014 tarihli ek raporlarında m² 1000,00 TL olarak alınmakla 1957 parselde kamulastırma sınırları içinde kalan ve fiilen el atılan 17.00 m²lik kısmın dava tarihi itibari ile degerinin 17.000,00 TL; 1958 parselde kamulastırma sınırları dısında kalan ve fiilen el atılan 20.95 m²lik kısmın dava tarihindeki degerinin 20890,00 TL; aynı parselde kamulastırma sınırları dısında kalan ve fiilen el atılan 9.71 m²lik kısmın degerinin 9710,00 TL;1959 parselde fiilen el atılan 38.33 m²lik kısmın dava tarihindeki degerinin 38330,00 TL oldugunu; kamulastırma sınırları dısında kalan ve fiilen el atılan 9.71 m²lik kısım ile 38.33 m²lik kısmın eski hale getirme giderlerinin 3783.55 TL oldugunu belirtmislerdir. Mahkememizin 2013/99 degisik is sayılı dosyasının incelenmesinde davalı kurum tarafından Muhyittin Saitogulları aleyhine acele el koyma talebini konu alıp, talep konusunun 1957 parsel sayılı tasınmazda 40.83 m²lik kısmı oldugu, Mahkemece 06/08/2013 tarihli karar ile talep sahibi kuruma el koyma yetkisi verildigi; aynı sekilde Mahkememizin 2013/100 degisik is sayılı dosyasında da 1958 parsel sayılı tasınmazda 28.95 m²lik kısma, 06/08/2013 tarihli karar ile davacı kuruma el koyma yetkisi verildigi görülmüstür. Dava, kamulastırmasız el koymadan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve tasınmazların eski hale getirilmesi istemine dairdir. 4721 sayılı Yasanın 683.maddesi geregince bir seye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o sey üzerinde diledigi gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karsı istihkak davası açabilecegi gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava T.C. SAMANDAG 1. ASLIYE HUKUK MAHKEMESI Esas-Karar No: 2013/80 Esas - 2014/8 / * edebilir.Tasınmazına kamulastırmasız el konulan kimsenin, ilgili kamu tüzel kisisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabilecegi gibi, tazminat verilmesini de isteyebilecegi, 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı Içtihadı Birlestirme Kararı ile çözüme baglanmıstır. Bu noktada, 08.11.1983 gününde yürürlüge giren 2942 sayılı Kamulastırma Kanunu’nun 38. maddesinde, kamulastırmasız el koymadan kaynaklanan davalara süre yönünden bir sınırlama getirilmis ise de; bu hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 04.11.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 10.04.2003 gün ve 2002/112 Esas, 2003/33 karar sayılı kararıyla iptal edilmesi sonucu, idarenin kamulastırmasız el koyma islemine karsı hak sahiplerinin dava hakkını yirmi yıl ile sınırlayan hak düsürücü süre ortadan kalkmıstır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/12/2010 tarih, 2010/5-662 esas ve 2010/651 karar sayılı ilamı ile "bir kisinin tasınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile, imar uygulaması sonucu o kisinin mülkiyetinde olan tasınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de kisinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu dogurmaktadır" denilerek, fiili el atma olmadıgı halde dahi malikin dava açabilecegi belirtilmis, Genel Kurulun bu kararından sonra, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince de kamulastırmasız el atmadan söz edilebilmesi için fiilen el atmanın sart olmadıgı yönünde benzer nitelikte kararlar verilmistir. Örn.07/07/2012 tarih, 2011/9175 esas ve 2011/12590karar sayılı ilamı. 30/06/2010 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüge giren 5999 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçici 6.madde hükmünde "Kamulastırma islemleri tamamlanmamıs veya kamulastırması hiç yapılmamıs olmasına ragmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına iliskin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan tasınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlasma yoluna gidilmesi esastır. " denilmis, 25/02/2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6111 sayılı Yasının geçici 2. maddesinde "Bu Kanunun yürürlüge girdigi tarihten itibaren onbes yıl süreyle geçerli olmak üzere; 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulastırma Kanununun geçici 6 ncı maddesi hükmü, 4/11/1983 tarihinden sonraki kamulastırmasız el koyma islemlerine de uygulanır. " hükmü getirilmis, böylelikle 2942 sayılı Kamulastırma Kanununa5999 sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddedeki hükümlerin 6111 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulastırmasız el koyma islemlerinde de uygulanacagı kabul edilmistir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/2/2012 tarih, 2011/18823 esas ve 2012/2773 karar sayılı ilamı. 11/06/2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüge giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Yasanın degistirilen Geçici 6.maddesi "kamulastırma islemleri tamamlanmamıs veya kamulastırması hiç yapılmamıs olmasına ragmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına iliskin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan tasınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından dogan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diger islemler bu madde hükümlerine göre yapılır. bu maddeye göre yapılacak islemlerde öncelikle uzlasma usulünün uygulanması dava sartıdır." hükmü getirilmistir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 5999 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 6.maddede fiili T.C. SAMANDAG 1. ASLIYE HUKUK MAHKEMESI Esas-Karar No: 2013/80 Esas - 2014/8 / * el atmalardan kaynaklanan tazminat davaları düzenlenmis iken, dava tarihinden sonra yürürlüge giren 6487 sayılı Yasa ile degisik Geçici 6.maddede fiili el atmalardan kaynaklanan mülkiyet hakkından dogan talepler düzenlenmistir. 5999 sayılı Yasa döneminde Geçici 6.maddede belirtilen uzlasma müessesesi ile ilgili olarak Yüksek Mahkemenin 5. Dairesince, 02/10/2012 tarih, 2012/13852 esas ve 2012/18136 karar sayılı ilamında "5999 sayılı Kanunla getirilen Geçici 6. maddenin 1. fıkrasındaki uzlasma için idareye basvurma; dava sartı olmadıgı gibi, tasınmaz maliki dava açmakla uzlasmak istemedigi yönündeki iradesini ortaya koymustur." denilerek, uzlasmanın dava sartı olmadıgı belirtilmesine karsın, Yüksek Mahkemenin 18.Dairesince, 18/04/2013 tarih, 2012/14892 esas ve 2013/6644 karar sayılı ilamında "30.06.2010 tarihinde yürürlüge giren 5999 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulastırma Kanununa eklenen Geçici 6. maddede öngörülen uzlasma yoluna gitmek üzere ilgili idareye basvuru sartıyerine getirilmeden dava açıldıgı anlasıldıgından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115/2.maddesinin 1. cümlesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir." uzlasmanın dava sartı oldugu belirtilmistir. Anılan ilamlar fiili el atma nedeniyle açılan tazminat davalarına dair, olup madde metninde de tazminat davaları hükme baglanmıstır. Buna mukabil müdahalenin men'i davası hükümde düzenlenmediginden, dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 5999 sayılı Yasa ile eklenen geçici 6.madde hükmü geregince uzlasmanın dava sartı olmadıgı düsünülmüstür. Nitekim, dava tarihinden sonra yürürlüge giren 6487 sayılı Yasa ile degisik geçici 6.maddede hem mülkiyet hakkından dogan talepler denilerek kapsam genisletilmis hem de uzlasmanın dava sartı oldugu açıkça belirtilmistir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan yasal düzenlemede, fiili el atmadan kaynaklanan müdahalenin önlenmesi davaları hükümde yer almadıgından eldeki müdahalenin önlenmesi davasında uzlasma dava sartı olarak aranmamıstır. Bu yasal çerçevede eldeki davanın degerlendirilmesinde, tekmil dosya kapsamına göre, kayden davacılara ait bulunan tasınmazlara davalı kurum tarafından el atıldıgı kesfen saptanmıstır. Buna göre, davalı, 1957 parsel sayılı tasınmazda 17.00 m²lik kısma el atmıs ise de el atılan bu kısmın kamulastırma sınırları içinde kaldıgı; yine 1958 parsel sayılı tasınmazda 20.89 m²lik kısma el atıldıgı el atılan bu kısmın da kamulastırma sınırları içinde kaldıgı ancak aynı parselde el atılan 9.71 m²lik kısmın kamulastırma sınırları dısında kaldıgı; 1959 parsel sayılı tasınmazda ise herhangi bir kamulastırma islemi olmayıp 38.33 m²lik kısma fiilen el atıldıgı anlasılmıstır. 1957 ve 1958 parsel sayılı tasınmazlarda kamulastırma sınırları içinde 17.00 ve 20.89 m²lik kısımlar kamulastırma sınırları içinde olup, eldeki davanın devamı sırasında Mahkememizin 2013/99 ve 100 degisik is sayılı 06/08/2013 tarihli kararları ile de davalı idareye el koyma yetkisi verilmis olmakla, esasen bu kısma yönelik dava konusuz kalmıstır. Ancak, davacının dava açtıgı tarih itibari ile idarenin el koymaya yönelik hukuki bir hakkı bulunmamakla, davacının dava açtıgı tarih itibari ile davasında haklı oldugu sonucuna varılmıstır. Bu kısımlar dısında, davalının 1958 parsel sayılı tasınmazda 9.71 ve 1959 parsel sayılı tasınmazda 38.33 m²lik kısma da herhangi bir kamulastırma islemi olmadan, haklı ve hukuken korunmaya deger bir hakkı bulunmadan fiilen el attıgı da kesfen saptanmıs olmakla, davacının bu kısımlara yönelik davasın da haklı oldugu sonucuna varılmıstır. Bu kanaat ile müdahalenin men'i istemleri hakkında asagıdaki sekilde hüküm tesis edilmis, fiilen el atılan kısımların dava tarihindeki degerleri ile eski hale getirme bedeli toplamından olusan dava degeri üzerinden eksik harç ikmal ettirilmis, yargılama giderleri de T.C. SAMANDAG 1. ASLIYE HUKUK MAHKEMESI Esas-Karar No: 2013/80 Esas - 2014/8 / * bu deger üzerinden hesaplanmıs, konusuz kalan dava degeri yönünden de davacının dava açılısındaki haklılıgı gözetilerek 6100 sayılı Yasanın 331.maddesi geregince, yargılama giderleri davalıya yüklenmistir. |
21-04-2015, 14:02 | #110 |
|
Kamulaştırmasız El atma davalarında bedel tespiti
Konu üzerinden uzun zaman geçmiş ama bazı hususlar hakkında siz üstadlarımın bilgisine başvurmak istiyorum.
Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedeli hesaplanırken davaya konu taşınmazın imar durumu, vasfı ve m2 fiyatı hangi tarihe göre belirlenecektir.(kamulaştırma kararının alındığı tarih mi?, kamulaştırmanın tapuya şerh verildiği tarih mi?, fiili el atma tarihi mi?-ayrıca hangi haller fiili et atma kabul edilir açıklarsanız sevinirim.-, kamulaştırma davasının açıldığı tarih mi?) Ayrıca taşınmaz üzerinde muhdesat bulunması halinde bu yapının m2 birim fiyatı nasıl belirlenir? |
22-04-2015, 09:37 | #111 |
|
Kamulaştırmasız el atma davasında ; taşınmazın durumu dava tarihine göre değerlendirilir , ancak el atmadan sonra taşınmazın imar durumunda değişiklik olmuş ise ve bu değişiklik ile taşınmazın imar durumu aleyhe bir durum ise el atmadan önceki imar durumu esas alınır ancak taşınmazın değeri dava tarihine göre değerlendirlir ve dava tarihinden 4 ay sonra faiz işlemeye başlar tespit edilecek değer için, belirsiz alacak davası açarsanız daha sağılıklı olur, faiz açısından. örn: el atmadan önce imar durumu konut imarlı , el atmadan sonra değişiklik olmuş ve park alanı yapılmış bu durumda konut imarlı olarak değerlendirme yapılır.
El atmaya örnek ise arsadan yol,kaldırım geçmiştir. park yapılmıştır vs... durumlar... muhdesatların değeri de hesaplanır, ancak muhdesatlarda hak sahibi arazi sahibi değildir, bu sebeple davayı bu hak sahibine ihbarınız gerekir, bu şekilde bu kişinin davaya katılması , gerekir ise taraf olması sağlanır... |
22-04-2015, 09:40 | #112 |
|
Bu davada yüksek değerli emsal taşınmaz bulmaya çalışın...
bu konuda benim bir davam var ve raporlar geldi dava sonuçlandı... istediğiniz bir bilgi belge olur ise gönderirim... |
07-05-2015, 09:22 | #113 |
|
Merhaba ve iyi çalışmalar.. Bir dosyamda Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat ve aynı zamanda ecrimisil de talep ettim.
Bildiğiniz üzere, imar planına uygun bir el atma var ise, bu el atma kısmi bile olsa, taşınmazın, plana göre kamu hizmetinde kalan bölümlerinin (hepsine el atılmamış olsa bile) tamamının değerine hükmediliyor. Eğer plana göre taşınmazın tamamı kamu hizmetinde ise taşınmazın tamamının değerine hükmediliyor. Sorum şu: Taşınmazın tamamı planda kamu hizmetine ayrılmış. El atma ise sadece kısmi bir alanda. Bu durumda mahkeme, kamulaştırmasız el atma tazminatı olarak taşınmazın tamamının değerine hükmedecek. Peki böyle bir durumda ecrimisil tazminatı nasıl belirlenecek ? Sadece fiilen el atılan kısım için mi ? Yoksa taşınmazın tamamı planda kamu hizmetine ayrıldı diye tamamı üzerinden mi ecrimisil hesaplanacak ? Şimdiden teşekkürler.. |
17-06-2015, 11:38 | #114 |
|
Son soruma cevap gelmemiş ama bir soru daha sorayım... Kamulaştırmasız el atma tazminat bedelinin emlak vergisi beyan değerinden az olamayacağına dair kararlar arıyorum.. bilgisi olan var mı acaba ?
|
19-06-2015, 12:31 | #115 | |||||||||||||||||||||||
|
Şöyle bir karar var işinize yarar mı bilmiyorum : Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Esas : 2011/6708 Karar : 2011/15761 Tarih : 10.10.2011 Özet: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın Osman Metin Süslü yönünden reddine, İsmail Reha Çoker vd. yönünden kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün YARGITAY'ca incelenmesi davalılardan İsmail Reha Çoker vd. Vekili yönünden verilen dilekçelerle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: - K A R A R - Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. Mahkemece, davanın Osman Metin Süslü yönünden reddine, İsmail Reha Çoker vd. yönünden kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan İsmail Reha Çoker vd.vekilince TEMYİZ EDİLMİŞTİR. Dava konusu taşınmaz mal ARSA NİTELİĞİNDEDİR. Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesi gereği arsalara değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan satışlara göre değer BİÇİLMESİ GEREKİR. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem İTİBARİYLE DOĞRUDUR. Ancak; Dava konusu taşınmazın bulunduğu Talatpaşa Bulvarının değerlendirme yılı itibariyle Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare birim fiyatı 1.200,00-TL'dir. Yapılan bilirkişi incelemesinde taşınmaza vergi değerinden daha az değer biçilmesi ve alınan emsallerin tespit edilebilen vergi değerlerinin taşınmazdan çok daha düşük olması nedeniyle yapılan inceleme hüküm kurmaya yeterli ve İNANDIRICI BULUNMAMIŞTIR. Bu durumda taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü, yeni emsal satışları bildirmeleri için imkan tanınması gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulunca keşif yapılarak hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR. Davalılardan İsmail Reha Çoker vd. vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 10.10.2011 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ. Corpus'tan alınmıştır. |
18-09-2015, 12:51 | #116 |
|
Biliyorsunuz artık son değişiklikler ve Anaysa Mahkemesi iptal kararından sonra şöyle bir ayrım belirdi:
- 1956-1983 arası el atmalarda uzlaşma başvurusu yapmak dava şartıdır ve de maktu harç, maktu vekalet ücreti söz konusu olur. - 1983'den sonraki el atmalarda ise uzlaşma başvurusu şartı aranmadığı gibi harç ve ücret de nisbi hesaplanır. Peki can alıcı soru şu: El Atma Tarihi nasıl tespit edilir, ispat yükü kimdedir ve ispat usulü nedir ? Cevap verenlere şimdiden teşekkürler... |
18-10-2015, 23:17 | #117 |
|
İyi çalışmalar,
İdare önce taşınmazın 1. derece arkeolojik sit olması sebebiyle kazı çalışması yapıp tarihi eseri çıkardıktan sonra alanı koruma altına alıyor. Akabinde uzlaşma olmaması sebebiyle kamulaştırma bedeli tespiti ve tescil davası açıyor. Tabi taşınmazı da koruma altına aldığı için fiilen el atmış oluyor. Bu durumda , mevcut bedel tespiti ve tescil davasının niteliğini artık kamulaştırmasız el atma davası diyebilir miyiz? Benim için önemi nispi vek. ücreti noktasındaççç |
19-10-2015, 09:24 | #118 | |||||||||||||||||||||||
|
Diyemeyiz.. Siz önce kamulaştırmasız el atma davası açmış olsaydınız, sizin açacağınız dava, idarenin (sonradan) açtığı bedel tespit ve tescil davasının sonucunu beklerdi. O dosya (kabul kararı ile) kesinleşince, sizin açtığınız ilk dosyada (kamulaştırmasız el atma dosyasında) konusuz kaldığından red kararı çıkardı ama davanın açılmasına idare neden olduğundan, idare aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilirdi. Ne var ki, sizin olayınızda idare elini çabuk tuttuğundan, artık tek dava görülecek ve o dava da kamulaştırma bedel tespit ve tescil davası olduğundan maktu vek. ücretine hükmedilecek. Siz bu dakikadan sonra kamulaştırmasız el atma davası açamazsınız, açsanız da menfaat yokluğundan reddedilir, açılmış olan bedel tespit davası da kamulaştırmasız el atma davası olarak görülmez. |
15-02-2016, 10:13 | #119 |
|
Peki malikin taşınmazı sit alanı kapsamına alınmışsa el atma var diyebilecek miyiz?
|
17-02-2016, 19:19 | #120 |
|
Sayın meslektaşlarım mahkeme derdest davamızda emsal satış sunmamız için tarafımıza mehil verdi zira bilirkişi raporu belediye emlak servisindeden alan rayiç bedeller üzerindne onlarda zaten abes bedeller biz de itiraz ettik rapora. Peki gerçek satış bedelini gösteren emsal satışı ben nereden bulacağım? Aklıma Milli emlak Müdürlüğü haricinde başka bir alternatif gelmiyor. Tapuda yaptığım araştırmada gerçek değer gösterilen hiçbir emsal satış bulamadım. Nasıl ve nereden bulacağız emsal olabilecek satışı? Saygılar, sevgiler.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kamulaştırmasız el atma | Av.Tevfik TATAR | Meslektaşların Soruları | 17 | 02-11-2018 19:39 |
Kamulaştırmasız el atma | hukukcu15 | Meslektaşların Soruları | 11 | 29-05-2013 09:36 |
kamulaştırmasız el atma davaları sonucunda ödenen yargılama giderleri | doğadan | Meslektaşların Soruları | 4 | 28-05-2010 15:50 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |