07-10-2002, 14:16 | #61 |
|
Yani erkek avukatlar mı bu tür oyunlar oynar :-)))
|
08-10-2002, 07:44 | #62 |
|
Günaydın
Burası duvar gazetesi olduğuna göre gazete küpürlerinden bölümler de asalım diye düşündüm.. Köşe yazarlarımız çalışmadığına göre başka köşelerde yazanlarla idare edelim artık.. Aşağıdaki alıntı bu aralarda çok konuşulan bir Film'e bakış açılarından biri.Yorumlar herkesin içinde bulunduğu toplumsal ölçütlere göre değişse de,toplumsal ölçütlerin de yaşam gibi değiştiği de bir gerçek.. ------------------------------------------------------------------ Harikulade bir ev... Piyanonun üstünde 11 yillik ideal bir evliligin saadet fotograflari... yakisikli ve anlayisli bir es... 9 yasinda bir çocuk... köpek... tenis dersleri... türlü çesit hobiler... "Bir kadin daha ne ister?" "Sadakatsiz" filmi bu soruyu kadinlarin kafasina kakiyor. Hem de öyle kurnazca yapiyor ki bunu, seyreden kadinlar basroldeki Connie'nin yerinde olmaya can atsin diye koca rolünü "dayanilmaz" Richard Gere'e oynatiyor. Ve Connie, bütün bunlari riske edip esini ("o güzelim adami") bir serseriyle aldatiyor. *** Adrian Lyne'in ihanet edenler ya da aklindan geçirenler için çektigi bir korku filmi "Sadakatsiz"... Lyne, daha önce "Öldüren Cazibe"de aldatan erkegin basina gelebilecekler konusunda gözümüzü korkutmustu. Tehdit sirasi kadinlarda... Rüzgârli bir gün... sokakta "hayta"yla tesadüfi çarpisma... dizden yaralanma... tedavi için eve davet... "rüzgâra kapilma"... mantoyu çikartirkenki ilk sicak temasin bas döndüren ürpertisi... Evde ütü bulasik, burada Fransiz âsik; evde çocukla ödev, burada çitirla pesrev... Connie, kalsa esine ihanet edecektir; kalmasa kendine... Kalir. "Serseri"nin kadin ayartmakta kullandigi rubailer kitabinda Ömer Hayyam "Bu an, senin hayatin" demektedir. "O an" için hayatini gözden çikarir. "Hata yaptim" endisesine "seytan"in müsekkini hazirdir: "Hata yoktur... yaptigin ve yapmadigin seyler vardir". Dönüs treninde gözlerinde sehvetle nedamet birlikte parildar. Evde ise yalanin o soguk tebessümü yerlesir yüzüne... *** Artik âsiktir. Bedeninde erotik iç çamasirlari, setinde "o"nun müzigi, dilinde onun siiri, aklinda onun bedeni... Orta yasli bir kadin için "Yaslanmadim, hâlâ arzulaniyorum" müjdesidir bu... Nicedir çiktigi annelik mertebesinden kadinliga dönüs sinyalidir - ki bir süre sonra çocugunu okuldan almayi unutturur ona... Sonra gelsin, evden çikma bahaneleri... söylendikçe yenisini çagiran yalanlar... ansizin bastiran aglama nöbetleri... bir maskeyle yasamanin katlanilmaz agirligi... "Kirlenmisligi"nden, devamli bulasik yikayarak arinmaya çalisan bir kadinin zavalliligi... Bitirmek istedikçe bastan baslayan, koca iyi davrandikça hepten yaralayan bir iliski... *** "Sadakatsiz", cazibesine kapildigimiz "o an"in, cehennemin giris kapisi oldugunu anlatiyor bize... Richard Gere'i, karisinin içine giren seytani çikartan bir rahip kiligina sokuyor. "Alafranga bir recm sahnesi" kurup, evli kadini ayartan çapkin erkegi, kocaya taslatiyor. Sofra toplamaya da yardim eden, "ailesine her seyini vermis adam"i yücelterek kadini harciyor. Filmin sonuna ustaca yerlestirilen pismanlik sahnesinde Connie ilk tanismada "serseri"ye kapilmayip taksiyle eve döndügünü hayal ediyor. "Keske buralarda kiristiracagima evimin kadini olup oglumun beslenme torbasini hazirlasaydim" demeye getiriyor. Lakin - tabii ki - son pismanlik fayda etmiyor. *** Dagilan Amerikan ailesi için bir "Yuvaya dön" çagrisini andiran filmin kapanis jenerigi akarken "Aileden Sorumlu Devlet Bakanligi'nin katkilariyla..." yazisini aradi gözlerim... "Erkek yönetmen", ihaneti anlamak, aileyi sorgulamak gibi tehlikeli sulara girmeyip, meseleyi kadinin sehvet tutkusuna indirgedi ve filmini "Nefsinize kapilmayin, akibetiniz feci olur" tembihiyle bitirdi. Bense çikista tembihi bozup nefsimin sesine uydum; "Serseri"nin ruhuna sarap içip Hayyam okudum: "Hayyam, sarap iç, sarhos olmak ne hos / Sevgilin de varsa, sarilmak ne hos, / Er geç sonu yokluk madem bu dünyanin, / Yok say kendini, bak, var olmak ne hos!" CAN DUNDAR ----------------------- |
08-10-2002, 16:51 | #63 |
|
Aslında köşeyi beklememek lazım. Köşemiz, bu gidişle daire, üçgen, dörtgen ve allah korusun çokgen olacak gibi! :-))
Başlayalım yazmaya, kıra- döke, ine- çıka yolumuzu buluruz.. varsıl olamasak da, yoksul da olmayız.. :-))) |
10-10-2002, 17:13 | #64 |
|
yani az veren candan, çok veren maldan der gibi mi??))))
|
10-10-2002, 22:22 | #65 |
|
Hirsiz, gecenin yarisinda bir eve girer. Karanlik
koridorda, yaktigi kucuk el fenerinin isiginda ilerleken bir ses duyar, "Isa seni izliyor !" Saskinlik ve korkuyla etrafina bakinan hirsiz, bir yandan da evdeki degerli seyleri aramaya devam eder. Tekrar ayni sesi duyar, "Isa seni izliyor !" Bu kez hirsiz elindeki feneri cevrede gezdirmeye baslar ve bir papagan gorur. "Bunu sen mi soyledin?" diye papagana sorar. Papagan, "Evet, yalnizca seni uyarmak icin" der. Hirsiz, "Ne ! beni uyarmak mi ! kimsin sen ? adin ne senin ?" Papagan, "Musa" diye cevap verir. "Musa !" der hirsiz, "Hangi salak bir papagana musa adini koyar ki !?" Kus cevap verir, "Bilmiyorum. Tahminimce arkanda duran Dobermana 'Isa' adini veren salak olabilir !" Geçen hafta bana bir "isa" lazımdı da... > |
10-10-2002, 22:34 | #66 |
|
Hırsız bulundu mu? Vatandaş İsa
|
10-10-2002, 22:51 | #67 |
|
Musa nın yokluğu nedeniyle malesef bulunamadı
|
15-10-2002, 11:35 | #68 |
|
Günaydın
Yanlışlıklar Komedyası oynamak tan buraya fırsat bulamadım sanırım. Küçük bir fıkra anlatayım bari Bundan bir kaç on yıl önce genç bir Türk İş Adamı Güney Afrika'da iş >gezisinde. Her şey umduğundan daha başarılı ve çabuk gelişmiş. Sözleşme bile imzalanmış. Dönüşüne tam bir gün var. Büyük sinemalardan birinin önünden geçerken dikkatini "Ghandi" filmi çekiyor. Hani şu bol Oscar'lı uzun film. Hemen taksiden iniyor ve doğru gişenin önündeki kuyruğa. İnsanlar tuhaf tuhaf, bakıyorlar genç İş Adamına: -Beyefendi, siz yabancısınız galiba ? -Evet, nereden anladınız? -Burada beyazlar kuyruğa girmezler, onlar doğrudan gişeye gider biletlerini oradan alırlar. Adam biraz mahcup, tüm kuyruğu geçip gidiyor gişeye. Evet... beyazlar için ayrı bir pencere: -İyi günler efendim, bir koltuk rica ediyorum, arkadan ve ortadan lütfen. Gişedeki kız şaşkın: -Beyefendi, siz yabancısınız galiba ? -Evet, nereden anladınız? -Burada beyazlar, koltukta değil, balkonda otururlar. -Peki bir balkon lütfen. Adamcağız, balkonda filmi seyretmeye devam eder etmesine de, Güney Afrika'da bizim sinemalar gibi "Frigo buz, Frigo buz" uzun uzun aralar yok ki; Sıkışır. Etraf karanlık, herkes filmi izliyor, dayanamaz ve ayağa kalkmaya karar verir. Tam kalkacak, yandaki sorar: -Nereye beyefendi? -Hiç... Tuvalete.. -Beyefendi, siz yabancısınız galiba ? -Evet, ama nereden anladınız? -Burada beyazlar, tuvalete gitmez ki, balkondan aşağı hallediverirler. Adam iyiden iyiye şaşkın, tek güvendiği etraftaki karanlık. Balkonun korkuluklarına dayanır ve tam hallederken, aşağıdan bir zenci seslenir: -Heeey yabancııı...!!! Adam iyiden iyiye şaşkın, karanlıkta ve sadece çişinden tanındığı için ürkmüş... aşağıdaki devam eder: -İnsan sadece birinin kafasına etmez ki, şöyle bir serpiştirir. Bu memlekette sosyal adalet var, sosyal adalet!... |
15-10-2002, 16:49 | #69 |
|
:-))))))))))))))))))))) Türkiye'de aynı sosyal adalet var ya...
|
15-10-2002, 17:05 | #70 |
|
Boşuna yazmadım ki zaten,sosyal adaletten kazara payımıza az düşünce kıyameti koparıyoruz biz)
3 kasımda yine o soyal adalet peşinde değilmiyiz...! |
15-10-2002, 20:11 | #71 |
|
Karamsar olmak zor değil, zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir...
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar... Gerçek sevgiler ise,bir tebessümle başlar.. Annem her fırsatta güneşe doğru zıplamamızı öğütlerdi. Güneşe ulaşamazdık ama hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi.. Z.N. Hurston' dan sevgilerle.. |
16-10-2002, 00:31 | #72 |
|
Minik kız sabahleyin erkenden annesi tarafından uyandırılır.Okula gitmek için hazırlanır kahvaltısını yapar ve yola çıkar.
Fakat birden yağmur başlar, derken şimşekler çakmaya başlar,şiddetli gökgürültüsü ile her yer sarsılmaya başlar. Annesi telaşla evden çıkar,kızının çok korkmuş olabileceğinden endişelenir .. Koşarak kızına yaklaştığında kızının mutlu bir yüz ifadesi ile her gökgürültüsünde yukarıya doğru baktığını ve gülümsediğini görür. şaşkınlığını gizleyemez,kızına sarılır ve onu arabaya alır. Yolda sorar; "yavrucum, neden yolda durup durup gökyüzüne bakıyordun?" minik kız hala mutlu ve şen şakrak bir ses ile cevap verir; "annecim, Tanrı benim fotoğrafımı çekiyordu, bende güzel görünmeye çalışıyordum.." ----------------------------------------- Yaşam her zaman alışık olduğumuz pencereden bakınca hep aynı.. bizi gülümseten hayatı ise çok kolay unutabiliyoruz.. |
17-10-2002, 15:34 | #73 |
|
Merhaba,
Her sabah kendim için bir şey yapıp Sitenize giriyor ve mesajları okuyorum.Böylece hem bilgileniyor hem de güne iyi başlıyorum. Cumartesi günü kendim için biraz daha farklı bir şey yapacağım; evleneceğim! İyi günler dileklerimle... |
17-10-2002, 15:53 | #74 |
|
sevgili İnci
Yaşam hep süprizlerle doludur,Payına düşenin mutluluk olmasını dilerim Kutlarım |
17-10-2002, 18:25 | #75 |
|
Yaşam sürprizlerle , evlilik öncesi telaş ise kavgalarla (tartışmalarla) doludur..
Tecrübeli bir evli olarak ikaz edeyim: '' Aman haaa, amaann! sakın tartışmayın ve sakın strese girip birbirinizi kırmayın! '' Ben evleneceğim gün, ezeli ve ebedi eşimle bir hiç değil '' Çok hiç'' nedenlerle tartışmış, o kadar ki; eşimin saçını ve makyajını yapmak için gelen kuaföre '' damat traşı'' olmak zorunda kalmıştım.. Az daha vazgeçiyordum.. gerekçe: '' çok hiç bir neden'' kısaca evlilik öncesi ürpertici stresss.. Sizi şimdiden kutlar, bir ömür boyu değil ''zira tek ömür var'' , sadece ömür boyu mutlu, neş'eli ve huzurlu olmanızı dilerim.. :-))) |
17-10-2002, 22:58 | #76 |
|
Alkol İkindisi
Biz ne zaman içsek, Köfte geç gelir Ve oturur muhabbetin terkisine Çıplak bir efkar sözcüğü Biz ne zaman içsek, Sabah akar meycinin cebine Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında. Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü, Çırıl bir efkar sözcüğü Delikanlı kıvamında sevda değilse de Tabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık Biz ne zaman içsek, iç değilizdir aslında. Bu alkol ikindisi şiirle Şimdi burda açılsaydın Adımın baş harfi gibi Belki ağustos kokardı ağustos Sen, Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara Senine boyuna sevilmiş sen Yalanı sevdasından büyük sen Bir bil-sen. Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz Genzimizde göl gözyaşları Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında. Dışımızda bronz bir İzmir akşamı... Yılmaz Erdoğan hadi bugünün şiiri de bu olsun.. |
18-10-2002, 18:02 | #77 |
|
Sevgili İnci;Buradan bi düğün hediyesi nasıl yollayabilirim diye düşündüm ve şu aşağıdaki yazıyı sana seçtim.Can Dündarın bir çok yazısını seviyorum ben,mutluluklar
*************** Neyi arıyorsan sen, O'sundur" der Mevlana.. Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık.... Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır. Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslında, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü... Her aşkta kendimizi ararız, o yüzden bulduklarımız benzerimizdir. Resimlerini yan yana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size... Aşk denilen kaleydoskobun buzlu camına gözünüzü dayadığınızda, binbir cam rengarenk ışıklar saçarak döndüğünde, her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz. Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde sizden bir parça... Aşklarınız hülasanızdır. Sevdiginiz her adam, beğendiğiniz her kadın farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam paralar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz... Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizdeki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki sizin ilhamınız, tenindeki sizin yansımanızdır. Yoksa halâ bir sevdiğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır... Aşk, narsizmdir. Sevda, çevrildikçe içinizin farklı ışıklarını yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor. Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz. Narcissusu'u bilirsiniz; Öyleheybetli ve güzelmiş ki, bakmaya dayanazmazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ırmak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp, iyice bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya... Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, nutulmaması için O'nu her bahar açan gözel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş, Narcissus, nergis olmuş. Kıssadan hisse, benden size tavsiye, taze bir nergis verin bugün sevgilinize... Sonra da, nerede baharsa mevsim, rotasını oraya çevirip içinizdeki eski baharlara koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin. Baharın elinizde olduğunu unutmadan.. Gözlerindeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin... Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin... Can DÜNDAR |
18-10-2002, 20:42 | #78 |
|
CAN DÜNDAR neden roman yazmaz ki, Orhan Pamuk diye bir adam abuk subuk ve hatta anlaşılmaz yazılarını roman diye yuttururken, Can Dündar gibi, sudan nergis çıkaran bir mis kokulu yazar ne hikmetse,edebiyattan şiir dışında uzak durur...
Ben de çok beğeniyorum Can Dündar' ı. Ayrıca, gerçekten ben Orhan Pamuk romanlarından hiç bir şey anlamıyorum. Yaşar Kemal'den de.. Haydar abi! ne dersiniz, acaba ben hamile miyim? |
20-10-2002, 07:48 | #79 |
|
Günaydın
Bugün Pazar! üyesi olduğum bir başka sitede yeni bir konu açıldı:" AŞK MEKTUPLARI" Osmanlı zamanında ve dersaadette basılan bir kitaptan yapılan çevirilerden alıntılar bunlar.Mektup konulu bir yarışma için hazırlanan bir çalışmadan yayınlıyor oradaki arkadaşımız. Pazar NEŞESİ katmalı bize diyerek bende buraya ekliyorum onları Ahh..minel Aşk)) (bunları okuyunca geçliğimizdeki türk filmlerini hatırlamadım desem yalan olur) ya da sevdiğiniz insana böyle bir mektup yazın bugün, bakalım ne yapacak?? ) Herkese iyi tatiller ---------------------------------------------- kitabin adi: sevda mektuplari , yazari: sudi suleymanof. basim tarihi: 1335(1919) , basim yeri: dersaadet(istanbul) birinci mektup: melegim size bugun ikinci mektubumu takdim ediyorum.geçenki mektubumu cevapsiz biraktiginiz için bir yeise düçar oldugumu tarif edemem .su satirlari yazarken nasil agladgimi görmediginiz için inanamazsiniz .ah yarabbi! düçar oldugum derd-i ask beni mahvediyor.gözlerimin önünde tecessüm eden haliniz efkarimi dagitiyor.nereye baksam sizi görüyorum. ah! o kadar perisan bir halde bulunuyorum ki ne söyledigimi ve ne yazdigimi bile anlamaktan mahrumum ah!. sizi seviyorumkalbimden feveran eden bir söz butun vucudumu yakiyor.aman yarabbi! ah su dakikada neler düsünüyorum .mecruh kalbimde ne tatli emeller besliyorum. ah! simdiye kadar sevmeyen kalbimi size arz ediyorum. onu redd etmeyiniz . çünkü o sizin askiniz ile doludur. siz benim için ruhum , hayatimsiniz. sizsiz yasamak benim için na- kabildir.daha uzun yazmasini arzu etmem .çünkü o güzel gözleriniz yorulacaktir.yalniz askimin kabulunu temenni ederim lutufkar melek daima sizi düsünen --- ---------------------------------------- Efendim, Mektuplarınıza cevap yazmakta biraz geciktim, lakin size ben de aynı aşkın siyah pençeleri altında çırpındığımı söyleyecek olursam, zannediyorum ki kusuriyemi nazar ucuyla görürsünüz. İtiraf ediyorum o ilk Florya'daki tesadüfünüz ve onu takib eden, Yenikapı ve Kadıköy'ünde tesadüfler etmede, kalbimde başka teessürler hasıl oldu. Sizin o enzar-ı aşkınıza hedef olduğum gün, kabil değil hatıramdan silinmeyecektir. O nazarlara karşı kalbimin feveran ettiğini anladım. Daha ziyade sabredemeyerek oradan uzaklaşmış idim... O günden itibaren sizi düşünüyorum ve bu düşünceler de aşkımı teşdid etmekten hali kalmıyorlar. Emin olunuz ki aşkınıza karşı daha şedid bir aşk ile mukabele edeceğim. Mektubunuzda merhamet taleb ediyorsunuz, şayan-ı merhamet siz değil, bendenizim! Ruhum Efendim. Daima sizi düşünen |
20-10-2002, 17:12 | #80 |
|
GÜLÜM GÜLSÜN YETER
Gülümü suladım... Gönlüm seni nasıl sevdiyse Tıpkı öylesine Toprak çekti suyu içine. Gülümü suladım, Gönlüm sulandı, Gözüm sulandı Seni özledim yine. Gülümü öptüm. Öperken gördüm: Gizlice ağlamış, ‘’Seni özlemiş’’ diye. Gülüm gönlüm ve ben Yolunu gözler, kokunu özler. Gönlümle beni boş ver, Gel, gülümü sevindir. Gelmen bana yeter... |
20-10-2002, 22:10 | #81 |
|
Hassas nokta
İnsanoğlunun hassasiyeti, yüreğinde midir, yoksa beyninde mi bilemeyiz. Bir gerçek var ki, insanı insan yapan duygusudur.
Duygu her zaman iyi şeyleri ele almayabilir, mesala; intikam duygusu gibi kendine ve etrafa zarar hisler de vardır ve ülkemizde azımsanmayacak mertebededir. İyi duygular şiir olur akar, insanda yüreklere, bahçede çiçeklere, ahirette meleklere.. kadar ulaşır. Özlem kalptedir, kalp insanda.. beyne ne gerek var... |
22-10-2002, 08:17 | #82 |
|
Günaydın
Şiiriniz için teşekkürler bir dost.. Özlem kalptedir,kalp insanda beyne ne gerek var demişsiniz Tikici dostum. Yılmaz Erdoğan'ın bir kısa şiiri var ,sanırım buna kısa bir cevaptır: "Kalbim etten bir organ sadece yüreğim olur sen gelince.." diyor.. Sokakta yüzlerce insan arasında çocuğumuzu -annemizi-babamızı- kardeşimizi- sevdiğimiz insanı bize ayırt ettiren etten organlarımız değil elbette.. Günün neşesi gelincee) Mailimde trafik polisi fıkraları vardı,hep fenerbahçe fıkrası olacak değil ya) günlük yaşamımızda fıkra gibi yaşıyoruz aslında,şanslıyız belki de bu yüzden --------------------------------- bu polisler bi de arabayi surenin tipine gore hitap etmesini de bilirler * sarisin bayan saa ceker misiniz diyorum lutfen.. * beyefendi... biyikli.. bekleme yapma * deri ceketli.. et benli.. hede.. * phhh!...adanali devam et! * phsss!..adanali kime diyom devam eeeeyyyt! * aaaauueee!..ulen kulaana salgam suyu mu kacti kime diyom yurusene! ------------------------------------------------------------------------ kiziltoprak isiklarda duran trafik polisi ters yonden gelen araba soforune seslenir : * 34 gv 713 ! bugun cok para kazandin heralde ? acelem var , sanslisin ------------------------------------------------------------------------ 34 vg 0983 sagaaa cekhh 34 vg 0983 sagaaa cekh sola demedik okuzzzzzzz saga cekh ---------------------------------------------------------------------- Goztepe soyak site'sinin onunden yuruyorum.. birden polis bir bmw'yi durdurdu. polislerden biri indi digeri de icerden bakiyor, ben de yana dondum bakiyorum oyle, enteresan geldi adam sarhos falandi, biraz bakiyim eglenirim diye dusundum.. icerideki polis birden megafonla "onune don, onune don, kendi tipine bak sen soytari" dedi.. hemen uzaklastim, rezil olmustum. --------------------------------------------------------------------- gecenin bi yarisi suadiye princess oteline gelmeden onceki sokak. o saatte direk megafonla; "gencler daalin diyom daalmiyonuz, ne istiyonuz cop mu verelim nezarete mi goturelim hadi bakiim sieeee" ------------------------------------------------------------------------ mecidiyekoy'de bir sabah erken, polis otosu arabanin birine: "zabahinan ceza yazdirma zabahinan" --------------------------------------------------------------------- soforun biri trafik sikisik iken park yasagi olan yere direksiyonu kirar ve durur. polis "beyaz uno cek kardesim park yasak" gibilerinden bir anons yapar. sofor el kol hareketleri yardimiyla "abi ekmek almaya geciyom hemen cikacam" der. yarim saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya cikinca polis anonsu patlatir * beyaz uno ekmek nerde lan? |
24-10-2002, 07:57 | #83 |
|
günaydın herkese
İşim Kadıköy' düşerse diye asıl adımı kullanmıyorum neme lazımmm:-p iyi ki de var Fenerbahçe) ------------------------------------------ Fenerbahçe bi tarihte bişekilde Şampiyonlar Ligi'ne kalma hakkı elde eder.. İlk maç Real Madrid'le İstanbul'dadır.... Real Madrid ekibi istanbula gelir, maç saatine yakın stata girerler.. stata takımdan ayrı gelen Zidane, takımın motivasonunun çok düşük olduğunu görür, suratlar asıktır, - Ne oldu neden yüzünüz gülmüyor diye sorar. Takım arkadaşlarından biri, - Ne olsun böyle ....tan bir takımla oynamak zorunda kaldığımız için canımız sıkkın, der.. bunun üzerine Zidane, -Pekala çocuklar, hadi siz gidin kadıköy'ü gezin, ben tek başıma sahaya çıkar oynarım, der.. Ve takım çocuklar gibi sevinerek stattan çıkıp kadıköyü gezmeye giderler.. Maç başladıktan 10 dk sonra real madrid takımı stata döner, skor; Real Madrid 1-Fenerbahçe 0.. e tabi bu durumda daha da bir keyiflenirler ve tekrar dışarı çıkar gezmeye başlarlar.. Maç bittikten sonra stata döndüklerinde,maçın 1-1 bittiğini görürler, FB adına Ortega, 85. dakikada bir gol atmıştır.. Takım arkadaşları hemen Zidane'a koşarlar ve onu coşkuyla tebrik ederler. .Ama Zidane üzgündür. - Özür dilerim arkadaşlar, sizi mahçup ettim, der.. -Olur mu öyle şey, der Real Madrid takımı, sen koskoca bir takımla tek başına oynayıp yenilmedin, daha ne olsun.. - Ama, der Zidane, 12. dakikada kırmızı kart görmüş olmam gerçekten benim için utanç vericiydi. |
24-10-2002, 17:41 | #84 |
|
Admin aklıma bir fikir daha geldi..!
Okuyup ta katılmayanlardan köntür ücreti alınsın) |
24-10-2002, 17:43 | #85 |
|
Fenerbahçenin şu meşhur slognı."BİR GÜN HERKES FENERBAHÇELİ OLACAK.."
O gün bügunlerde değil heralde,kimse ses etmediine göre... |
24-10-2002, 18:01 | #86 | |||||||||||||||||||
|
Tamam kabul ettim size de THS adına ahzu kabz yetkisi verdim. Lütfen yaptığınız tahsilat hakkında haftalık raporlar veriniz.. |
24-10-2002, 18:07 | #87 |
|
Tamam..! şimdi forumda görünen bir dost var.. eğer yazmassa kayıtlardan adresi bulunup ilk fatura ona çıkarılacaktır...
ege (ahzu-kabza yetkili vekil..) |
24-10-2002, 18:25 | #88 | |||||||||||||||||||
|
Evet, Türk Hukuk Sitesi olarak Türk Hukuk Sisteminin haline döndük: Ortada ilam çok, icra kabiliyeti yok.. İcra yükü de sadece dürüst vatandaşın sırtına biniyor.. Bir Dost da diğer bazı üyeler gibi görünmezlik seçeneğini işaretleseydi, ilk fatura kurbanı olmayacaktı.. |
25-10-2002, 07:33 | #89 |
|
Fatura Nus'a irca
Sayın Ege,
Okuyup da yazmayanlardan alınacak kontör ücretleri hakkındaki kuralınız uygulanmalı. Ancak mazereti olanlar istisnalardan yararlanmalı. Örneğin, ben dün akşam siteye girdiğimde Sayın Nus'un şiirini bir kez daha okudum. Bir kez daha çarpıldım. Bir kez daha aklım başımdan gitti. Temyiz kudretimi yitirdim. Ne yazacak, ne okuyacak halim kaldı !! Sayın Nus'un şiiri 'tesbihe dizilmiş gün gülerken' beni benden aldı... Siteden yürüdüm çıktım. Dalgın. Tek başıma. (Bu sabah Sayın Nus'un köşe yazısını da okudum. İşte köşe dediğin böyle olur. Çok beğendim.) Yukarıda sunulan nedenlerle, yazmamamın müsebbibi oldugundan faturayı Sayın Nus'a rücu ediyorum. Saygılarımla Bir Dost |
25-10-2002, 07:38 | #90 |
|
köşeler sitemizi güzelleştirdi
Sayın Admin,
Köşe yazma mayası tuttu gibi. Sizi kutlarım. Yazan arkadaşları da kutlarım. Hepsi çok başarılı birer köşe yazarı. Mutluluklarımla Bir Dost |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Dün / Bugün | Av. Hulusi Metin | Site Lokali | 3 | 16-10-2009 15:57 |
bugün buketoz'un yaş günü | Armağan Konyalı | Site Lokali | 0 | 24-05-2006 12:27 |
Ayışığı Bugün Doğdu | Armağan Konyalı | Site Lokali | 6 | 29-12-2004 11:54 |
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça | ufukgenturkoglu | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 02-03-2002 00:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |