|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
07-02-2007, 23:41 | #1 | |||||||||||||||||||
|
Ayıplı Mal (TKHK.m.4)
Değerli meslektaşlarım.
Tereddüt ettiğim bir konu: Öncelikle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Madde 4'ü aşağıya alıyor ve dikkatinizi çekmek istediğim kısımların altını koyulaştırıyorum:
Yukarıdaki maddeyle ilgili sorularım: 1-Ayıp gizli ayıp ise ve farzedelim ki teslimden itibaren 5.ayda ortaya çıkmış ise, ayıbın farkedilişinden itibaren 30 günlük süre sözkonusu edilebilecek midir, yoksa 30 günlük süre, yalnızca açık ayıpta ve bu nedenle "malın tesliminden itibaren 30 gün içinde " diye mi belirtilmiştir? 2-Ayıp gizli ayıp ise, 2 yıllık zamanaşımı içerisinde olmak kaydıyla, öğrenmeden itibaren 30 günlük süre sözkonusu olmayacak mıdır?(Madde böyle bir açılım getirmemiş zira) 3-Sonradan ortaya çıkan (gizli) ayıp , malın teslim alındığı tarihten itibaren iki yıllık süre içinde olmak kaydıyla "her zaman" ileri sürülebilecek midir? (Esasen tüm sorular aynı soruya ulaşıyor da, sözde soru sorarak yorumlarımı da eklemiş oluyorum sanırım) 4-Ve son olarak, bu halde de tüketici, madde 4, fıkra 2, cümle 2 deki seçimlik hakların tümüne sahip olacak mıdır? Saygılarımla... |
08-02-2007, 10:57 | #2 |
|
Benim maddeden çıkardığım yorum şu,
maddede belirtilen 30 gunluk sure mal alındığı anda mevcut olan ayıpla ilgili bir sınırlamadır. Dolayısıyla eğer malı aldıktan sonra o anda mevcut olamayan ya da gorulemeyen ayıp ortaya çıktığı anda bu 30 gunluk sure bağlayıcı olmamalı ki burada da sanırım kanun koyucu 2 yıllık bir üst sınır koymuş. Dolayısıyla malı aldıktan sonra 2 yıl içinde ( pek tabi ayrıca garanti süresi öngörülmemişse) ortaya çıkan ayıplarda tüketici kanundaki haklarını kullanabilmelidir aksi halde 2 yıllık sürenin bir ifadesi kalmaz ayrıca 30 gun ile sınırlandırmak tüketicelerin hakkı bakımından hakkaniyetle bağdaşmaz zira ayıp 30 gün ortaya çıkacak diye bir şey olamaz. İki yıllık süre içinde çıkan ayıbın 30 gün içinde bildirilmesi diye de bir zorunluluk olmamalı diye düşünüyorum zira 30 gün sadece malın teslimi ile ilgili olarak öngörülmüş dolayısıyla burada iki yıl içinde oluşan ayplar bakımından makul süre içinde bildirim yeterli olmalıdır. Şöyle de bakabiliriz TTK 25/3 te ticari satımlarda açık ayıp 2 gün gizli ayıp 8 gün diyor ( yani tacir 8 gün içinde malı muayene attirecek ve ayıbı bulacak) peki ya muayeneye rağmen bulunması kullanmadan önce ortaya çıkmayacak bir ayıp söz konusu olursa işte bunu önlemek içinde yine aynı madde son cümle BK 198/2 VE 3'e atıf yapmış. BK 198/3"........ bu kabilden ayıp daha sonra ortaya çıkarsa derhal satıcıya ihbar edilmelidir.ve BK 207 yıllık ayıpla ilgili talep açısından sınır koymuş( ticari satımlarda 6 ay) dolayısıyla buradan yyaptığım çıkarımla ( belki biraz zorlama oldu) malşın tesliminden sonra 30 gün geçse de eğer ayıp varsa tüketici makul sure içerisinde satıcıya başvurarak kanundaki haklarını kullanabilmelidir. Benim yorumum bu şekilde saygılar Talay |
08-02-2007, 13:07 | #3 |
|
Ayıplı Mal (TKHK.m.4)
Arkadaşımızın düşüncesine katılıyorum.
30 günlük süre açık ayıplar içindir. Sonradan ortaya çıkan ayıplar için uzun zamanaşımı diyebileceğimiz 2 yıl ve ayıbın ortaya çıkmasından itibaren 30 gün içinde ihbar koşulları gözönüne alınacaktır düşüncesindeyim. Saygılar |
08-02-2007, 14:10 | #4 |
|
Sayın meslektaşım,
kanundaki 30 günlük süre açık ayıplar için geçerli. Malum garnti süresi içinde ortaya çıkan ayıplar içinde tüketicinin tercih hakkı söz konusu. Ancak burada 30 günlük süre geçereli değil. Borçlar kanununun ayıba karşı tekeffül hükümlerinede dayanarak Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre, garanti süresi içersinde ortaya çıkan gizli ayıbı tüketici öğrendiği tarihten itibaren 15 gün üçünde satıcıya bildirerek ayıptan dolayı tercih hakkını kullanmalı, eğer bu süre içinde kullanmamışsa tamir tercih hakkını kullandığı varsayılmakta. saygılar |
08-02-2007, 14:23 | #5 |
|
T.C.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 1999/10190 K. 2000/405 T. 31.1.2000 • TÜKETİCİNİN KORUNMASI HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI ( Garanti Kapsamındaki Araca İlişkin Ayıp İddiasının İspatlanamamış Olması ) • GARANTİ KAPSAMINDAKİ ARACIN AYIP NEDENİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Tüketicinin Korunması Kanununun Uygulanması Prosedürü ) • AYBA KARŞI TEKEFFÜL ( Garanti Kapsamında Alınan Aracın Yenisiyle Değiştirilmesi Talebi - Tüketiciyi Koruma Kanununa Göre Uygulanacak Prosedür ) 4077/m.13,4 ÖZET : Davacı, satın aldığı aracın katalogda belirtilen özelliklere sahip olmadığı gerekçesiyle yenisiyle değiştirilmesini istemiştir. Dava konusu yapılan araç, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13.maddesine göre garanti belgeli mallardandır. Bu gibi malların satışında firma, satılan araç için garanti belgesi düzenlenip alıcıya vermek zorundadır. Garanti kapsamı içinde bulunan arızaların ortaya çıkması durumunda, 13.maddedeki prosedüre göre işlem yapılması gerekir. Davacının ileri sürdüğü ayıbın mevcut olup olmadığı tesbit edilmediği gibi, servis kayıtları da dosyaya ibraz edilmemiştir. Tüketici Hakem Heyetinin de bu yönde bir tesbiti bulunmamaktadır. Davacı iddiasını yasal delillerle kanıtlamak durumundadır. İddiasını isbat için delil ibraz edemeyen davacının davasının bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, 4077 sayılı yasanın 4.maddesi gereğince süre yönünden davanın reddi doğru değildir. DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşunup düşünüldü. KARAR : Davacı, davalı tarafından üretilen aracı satın aldığını, aracın kataloğunda 90 km sabit hızda, 100 km mesafede, 4,5 litre benzin yaktığı belirtildiği halde, % 100 fazla benzin yaktığını ve Vanda servisi bulunmadığını öne sürerek, aracın yenisiyle değiştirilmesini ve bu araç için yaptığı 1.250.000.000 lira masraf ile 750.000.000 lira manevi tazminatın ödetilmesini istemiştir. Davalı, katalogda belirtilen yakıt tüketiminin özel test pistinde elde edilen sonuç olduğunu, Van'da servisin bulunduğuna dair bir taahhüdün de olmadığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının onbeş günlük süre içinde aracı davalıya iade etmediği gerekçesiyle, süre yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu yapılan araç, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13.maddesine göre garanti belgeli mallardandır. Bu gibi malların satışında firma, satılan araç için garanti belgesi düzenlenip alıcıya vermek zorundadır. Garanti kapsamı içinde bulunan arızaların ortaya çıkması durumunda, 13.maddedeki prosedüre göre işlem yapılması gerekir. Davacının ileri sürdüğü ayıbın mevcut olup olmadığı tesbit edilmediği gibi, servis kayıtları da dosyaya ibraz edilmemiştir. Tüketici Hakem Heyetinin de bu yönde bir tesbiti bulunmamaktadır. Davacı iddiasını yasal delillerle kanıtlamak durumundadır. İddiasını isbat için delil ibraz edemeyen davacının davasının bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, 4077 sayılı yasanın 4.maddesi gereğince süre yönünden davanın reddi doğru değildir. Ne varki bu yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması HUMKnun 438/7 maddesi hükmü gereğidir. Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, tüketicinin 4077 sayılı yasanın 4.maddesindeki genel tercih haklarından birini ya da 13.maddeden kaynaklanan yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkını kullanabilmesi, satın aldığı malın iadesi ön koşuluna bağlanmamıştır. Yasadaki ( ... tüketici malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek... ) sözleri alıcının iade borcuna işaret eden, ayıp ihbarı için gerekli süreyi belirleyen bir düzenleme olarak değerlendirilmelidir. Aksine bir düşünce, Borçlar Kanunu hükümlerine tabi bir alıcı için öngörülmeyen bu nitelikteki ağır bir koşulun, amacı tüketiciyi korumak ve kollamak olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunla getirilmiş olduğunu kabul etmek olur. Bunun da benimsenmesi mümkün değildir. Tüketicinin iade borcu, BK. hükümleri uyarınca satıcının borcu ile aynı anda ve karşılıklı olarak yerine getirilecektir. Dairemizin 11.12.1997 günlü 9164-10305 sayılı kararındaki görüşten bu nedenle vazgeçilmiş ve son görüş istikrar bulmuştur. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilmesine, kararın bu değiştirilmiş ve düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 710.000 liranın temyiz edenden alınmasına, 31.1.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
08-02-2007, 14:25 | #6 |
|
Bence gizli ya da açık her türlü ayıpta ihbar mükellefiyeti bulunmaktadır. Dolayısıyla Sn.Demirel'in 2 no.lu sorusuna yanıtım : kıyasen 30 günlük süre gizli ayıbın öğrenilmesi tarihinden itibaren başlatılmalı , biçiminde olacaktır. Buradan da 3 ve 4 no.lu no.lu soruların yanıtının da ihbar mükellefiyetine uyulmuş olması , yani öğrenmeden itibaren 30 gün içinde ihbar edilmesi kaydıyla zamanaşımı süresi içinde tüketicinin tüm bu seçimlik haklara sahip olacağı ortaya çıkmaktadır.
Şimdi gelelim uygulamaya. Bizim başımızdan bu tür olaylar oldukça sık geçiyor. İhbar mükellefiyeti ile ilgili savunmamız bugüne kadar itibar görmedi, maalesef. Saygılar. |
08-02-2007, 14:44 | #7 |
|
Yanıtlayan tüm meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Sayın Yılmaz, İtibar görmeyen savunmanız üzerine verilen kararlara ihtiyacım var Bir emsalini iletebilirseniz çok sevinirim. Saygılarımla... |
08-02-2007, 15:51 | #8 |
|
Elbette iletirim. Ancak, ufak bir hayal kırıklığı yaşatabilir bu kararlar, zira kararlarda ihbar yükümlülüğü ile ilgili bir bölüm göremeyeceksiniz.
Ancak, etrafımdaki birkaç meslektaşıma da soracağım, umarım onlarda faydalı birşeyler bulurum. Saygılar. |
08-02-2007, 15:56 | #9 |
|
Yani ihbar yükümlülüğüne dair savunmamızla ilgili neden nazara alınmadığına dair bir gerekçe de oluşturulmadı (mı) diyorsunuz...
Açıkçası ben henüz davamı açmadım. Gizli ayıp sözkonusu. Bilahare farkediliyor. Ancak bilahare farketme, karşı yana da (konu dışı) başkaca yazışmalarla ulaştığı ve üzerinden 2-3 ay gibi bir zaman geçtiği için, şimdi açılacak bir ayıplı mal ve TKHK çerçevesinde istek içeren davada, bilahare farketmenizin üzerinden 30 günden fazla zaman geçti gibi bir savunmayla karşılaşma olasılığı ve bu olasılığın muhtemel sonuçlarını bertaraf edebilecek şekilde dava açma kaygısı. Yine de teşekkür ederim. Saygılarımla... |
08-02-2007, 16:03 | #10 |
|
4077 sayılı kanunda gizli ayıbın ne kadar süre içinde satıcıya ihbar edilmesi gerektiği hususunda açıklık bulunmamaktadır.Bu nedenle 4077 sy.Kn.md.30 gereğince genel hükümlerin ve bu doğrultuda da BK.198/3'ün uygulnması durumu gündene gelecektir.Bu nedenle gizli ayıbın ortaya çıkmasından itibaren ve somut olaya uygun bir süre içinde derhal satıcıya ihbar edilmelidir.Nitekim Yargıtay kararlarında da bu hususa yer verilmiş.Saygılar...
|
09-02-2007, 11:05 | #11 |
|
Merhaba,
Kanun koyucu 30 günlük süreyi açık ayıplar için koyduğunu gerekçesinde açıkça ifade etmiş. Dediğiniz gibi gizli ayıplar için 2 yıllık bir zamanaşımı süresi hükmetmesine rağmen bir ihbar ve bildirim yükümlülüğü getirmemiştir.Eski kanunda gizli ayıpla ilgili bir hüküm olmasına rağmen yeni kanunda gizli ayıp telafuz dahi edilmemiştir.Burada kanun koyucu neyi amaçlamıştır. Bilinçli bir boşluk mu yaratmak istemiş yoksa tüketiciyi ihbar yükümlülüğünden mi kurtarmak istemiş. Aslında, 2003 yılında AB direktifleri doğrultusunda kanun değişirken tüketici için koruma alanını iyice genişlettiğini, bu kapsamda tüketiciyi gizli ayıplar için ihbar yükümlülüğünden dahi kurtardığını düşünebiliriz,her ne kadar uygulamacılar öyle düşünmese de |
01-07-2008, 16:29 | #12 |
|
Benim bu konu başlığında sormak istediğim husus şu;
Alınan araç alındığı tarihten itibaren arızalar çıkarıyor ve garanti süresi boyunca sürekli servise gidip geliniyor ancak bir sonuç alınamıyor.Bunun üzerine gizli ayıp olduğundan dava açılıyor.Davayı aracın son arızasından ve düzenlenen servis fişinden 40 gün sonra açtık.Bu durumda bizim de ayıp ihbarında bulunmamız gerekiyor muydu? Dava ihbar sayılmaz mı? |
02-07-2008, 16:09 | #13 |
|
Yasa koyucu burda 30 günlük süre belirlerken esasında burda bir muayene süresi de belirlemiştir.Sonradan ortaya çıkan ayıplar için bir muayene külfeti olamayacağından buna bağlı olarak 30 günlük süre de olamayacaktır.Yasa koyucu ihbarın amacını ayıplı ifayı kabul etmediğini karşı tarafa açıklamak olarak düzenlemiştir.Satım akdinde ifa anlık edim olduğundan sonradan ortaya çıkan ayıplar anlık ifanın kabul edildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.Yasa koyucu bunu görerek sonradan ortaya çıkan ayıplarda ihbar konusunda bir düzenlemeye gitmemiştir.Dolayısıyla burda tüketici ihbarda bulunmak zorunda değildir.
|
03-07-2008, 00:45 | #14 |
|
Ayıplı Mal (TKHK.m.4)
Ben bir buzdolabı aldım.
Bu bu buzdolabı 8 yıl boyunca aynı arızaları yaptı. şirkete ihtar çektim. Bir buzdolabının her bir veya iki yılda bu arızaları yapması doğal değildir, üretim hatası vardır dedim. Servis geldi, burada elektrik çok oynuyor bu nedenle oluyor dedi. Ben de siz bu ülkeye göre buzdolabı üretiyorsunuz ve çevremdeki insanların hiç birisinin buz dolabı bu kadar sıklıkla bozulmuyor. Dava açacağım dedim. Buzdolabımı değiştirdiler. Saygılar. |
12-11-2008, 18:55 | #15 |
|
Ben de arabamda buna benzer bir olay yasadım. Aldığım andan itibaren kliması problemliydi. Defalarca düzelttiler ve 10 gun içinde gene sogutmamaya basladı. Bir gun Agustos ayında bodrum Antalya yolunda arızalanınca mecbur orada bir tamirhaneye girdik ve geçici bir şekilde hallettik. Bu kez firma baska yere tamir ettirdiniz artık bizim garantimizden cıktı dedi. Dil dökmeler işe yaramayınca, Noterden bir ihtar cektim ve yurt dışındaki asıl firmaya şikayet edeceğimi, bu arabanın tamir edilemez oldugunu ve yenisi ile değiştirlmesini istediğimi ve elimdeki 9 adet tamir fişi ile yaz gunlerinde yasadığım sıcak ve sıkıntının manevi tazminini talep edeceğimi bildirince, klimamı yenisi ile değiştirdiler, o gun bu gun saglam.
Selamlar, |
13-11-2008, 12:46 | #16 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Gizli ayıp, bilindiği üzere rutin bir kontrol ile hemen anlaşılamayacak bir ayıp türüdür.
Tüketici Kanununda gizli ayıp ihbarı ile ilgili bir bildirim süresi yoktur. Bu itibarla Borçlar Kanununun ilgili hükmünden yararlanmak gerekir kanaatindeyim.Çünkü Tüketiciyi Koruma Kanununun 30. maddesi genel hükümlere atıf yapmıştır. Borçlar kanununda gizli ayıp halinde ayıbın öğrenilmesi halinde "derhal" satıcıya bildirim gerekmektedir. Derhalden kastın, her somut olay bakımından koşullar gözetilerek mümkün olan en kısa zaman dilimi olarak algılanması gerektiği kabul edilmektedir. 4077 Sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu:
Borçlar Kanunu:
Saygılarımla. |
23-02-2014, 16:54 | #17 |
|
T.C.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2004/4-29 Karar No: 2004/83 Karar Tarihi: 17.02.2004 TÜKETİCİYİ KORUMA DAVASI - AYIPLI MAL KAVRAMI - ARAÇTAKİ ÜRETİM HATASININ GİZLİ AYIP OLMASI - ARIZANIN BELLİ PERİYOTLARLA TEKRARLAMASI KARŞISINDA DAVADA ZAMANAŞIMININ VARLIĞINDAN SÖZ EDİLEMEYECEK OLMASI ÖZET: Araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, davalı üretici onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yapmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez. (818 S. K. m. 202, 205) (4077 S. K. m. 4/4) Dava: Taraflar arasındaki "tüketiciyi koruma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Birinci Tüketici Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 16.05.2002 gün ve 2001/1790-2002/742 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 18.02.2003 gün ve 2002/14811-2003/1502 sayılı ilamı ile; (...Dava, davacıların 11.07.1997 tarihinde "0" km olarak satın aldıkları Opel marka aracın direksiyonundan sesler ve gıcırtılar gelmesi üzerine çeşitli defalar imalatçı davalı firmanın yetkili servislerine götürüldüğü halde ayıbının gizlendiği iddiasına dayalı arabanın yenisi ile değiştirilmesi olmadığı takdirde değer kaybının tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece istem zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar aracı satın aldıktan sonra ilk defa 28.12.1998 tarihinde yetkili Opel servisine götürmüşler, aracın direksiyon kutusu ve pompası değiştirilmiştir. Şikayetlerin devam etmesi üzerine 23.11.1999, 06.02.2001, 22.05.2001 ve 14.06.2001 tarihlerinde aracın Opel yetkili servislerine götürüldüğü ve zararın devam ettiği dosyada bulunan iş emirlerinden anlaşılmıştır. Yine dosya kapsamına göre söz konusu ayıbın gizli olup imalat hatasından kaynaklandığı en son 14.06.2001 tarihinde yapılan parça değişimi ile anlaşılmıştır. Bu tarih gözetildiğinde ve dava 20.06.2001 tarihinde açıldığından iki yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. Şu durumda işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmelidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN : Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 / 4 T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2004/4-29 Karar No: 2004/83 Karar Tarihi: 17.02.2004 Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Karar: Davacı asil Süleyman kendi adına asaleten diğer davacı adına vekaleten 20.06.2001 tarihli dava dilekçesinde: davalı şirket tarafından imal edilen 1997 model Opel Vectra Marka arabayı 11.07.1997 tarihinde satın aldıklarını; 28.12.1998 tarihinde 14500 KM de iken direksiyondan sesler geldiğinden yetkili serviste direksiyon kutusunun değiştirildiğini; ancak, arızanın devam ettiğini; her gidişlerinde servisin "yağladık geçer" diyerek kendilerini oyaladığını; 23.11.1999 tarihinde gittikleri aynı servisin gıcırtı olmadığını söyleyip, aracın sabah denenmesi gerektiğini belirttiğini; 06.02.2000 tarihinde tekrar şikayetlerini anlattıklarında serviste daha önce de bu şikayetlerin olduğu, direksiyon pompası ve kutusunun değiştiğini, yapabilecekleri bir şey olmadığını, fabrika ile görüşmesi gerektiğinin söylendiğini; imalatçı firmaya ait fabrikadan görüştükleri bir müdürün bu şikayetin garanti kapsamı dışında olduğunu ifade ettiğini; direksiyondaki gıcırtı ve kırt kırt seslerinin artması ve direksiyonun ağırlaşması üzerine iyice muzdarip olduklarını, 22.05.2001 tarihinde bu kez aracı Opel'in diğer servisi olan Opis'e götürdüklerini, aracı bırakmalarını istediklerini ve aynı akşam telefonla "sakın arabayı böyle kullanmayın, tehlike yaratır direksiyon kutusu ve powerin değişmesi gerekir. Bu da 1.500.000.000 TL tutar" dediklerini, bunun üzerine arabayı serviste bıraktıklarını; satın aldıklarından beri aynı şikayetlerinin sürmesi karşısında duydukları şüphe üzerine TMMOB Ankara Makine Mühendisleri Odasına 24.05.2001 tarihinde başvurarak araç üzerinde yaptırdıkları bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 30.05.2001 tarihli rapor kapsamından aracın imalat hatasının olduğunun anlaşıldığını; 14.06.2001 tarihinde direksiyon kutusu ve diğer ilgili aksamın değiştirilip, bedelinin kendilerinden alındığını; imalat hatasının imalatçı firmanın yetkili servislerince hile ile gizlendiğini, ifadeyle, arabanın yenisi ile değiştirilmesini veya değer kaybının telafisini ve 1.475.894.449 lira tamir ücreti ile 40.000.000 TL bilirkişi ücretinin faizi ile davalı taraftan alınmasını istemiştir. Davalı imalatçı firma vekili cevap dilekçesinde: Davacının dayanağı 4077 sayılı Kanunun 4. maddesinde zamanaşımı süresinin malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren 2 yıl olup, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini; ayrıca davanın davalının ikametgahı mahkemesi olan Torbalı'da açılması gerektiğini, bu nedenle de yetki itirazında bulunduklarını; değiştirme şartlarının oluşmadığını; bu güne kadar kullanılmasının haksız zenginleşme olacağını; sürekli kullanıma engel bulunmadığını; ellerinde 1997 model araç bulunmadığından fiili imkansızlık olduğunu; taleplerin iyi niyet kurallarına uymadığını; bir yıllık garanti süresi içinde ikiden fazla arıza şikayeti olmadığını; araçtan yararlanmaya devam olunduğunu; BK.202 ve 205 maddelerinin nazara alınmasını; servise ödenen ücretin iadesinin istenemeyeceğini, davacı delili olan raporu da kabul etmediklerini, ifadeyle, davanın reddini savunmuştur. Mahkeme; "Gerek aracın satın alınma gerekse arızanın ortaya çıktığı tarih ile dava tarihi arasında geçen süre nazara alındığında, 4077 sk. 4/4 maddesinde belirlenen 2 yıllık dava zamanaşımı süresinin geçirildiği; davacının dayandığı hile iddiası yönünden herhangi bir açıklama ve kanıt ileri süremediği; servisin tutumunu hile olduğu yönündeki davacı iddiasına itibar olunmadığı; davacı tarafın dört yıla yakın bir zaman hileye inanması ve Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 2 / 4 T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2004/4-29 Karar No: 2004/83 Karar Tarihi: 17.02.2004 davayı açmasının hileye bağlanamayacağı, gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Davacı tarafın temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; dosya kapsamına göre söz konusu ayıbın gizli olup imalat hatasından kaynaklandığının en son 14.6.2001 tarihinde yapılan parça değişimi ile anlaşıldığı, bu tarih gözetildiğinde 20.6.2001 tarihinde açılan davanın iki yıllık zamanaşımı süresi içinde olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davacı ve davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak açılmış, ayıplı araç imal edilmesinden ve tamirinden kaynaklanan malın aynıyla değiştirilmesi veya değer kaybının telafisi ve tazminat istemine ilişkindir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; araçta bulunan ayıbın hile ile gizlenmiş "gizli ayıp" niteliğinde ve buna göre davalı yanın "zamanaşımı definin" yerinde olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır. İlkin, uyuşmazlığın temelinde yatan ayıp kavramı üzerinde durmakta yarar vardır; "Tüketici yasası ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme" 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesinde yer almaktadır. Anılan maddenin birinci fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir."denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır. Görüldüğü üzere; Borçlar Kanunundaki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 sayılı Kanununun 4.maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir. Borçlar Kanuna göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak ;satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir. Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan /gerekse 4822 sayılı kanunla değişerek 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren şeklinde satıcının /ayıba karşı sorumlu tutulanların daha uzun bir garanti süresi vermemesi /daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmemeleri halinde ayıplı maldan doğan davaların/sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ancak, satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının hile ile /ağır Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 3 / 4 T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2004/4-29 Karar No: 2004/83 Karar Tarihi: 17.02.2004 kusuru veya hile ile gizlenmişse 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı, hükmü yer almaktadır. Hemen burada somut olaya baktığımızda; davacıların satın aldığı ve davalı tarafından üretilerek satışa sunulan aracın satın alma tarihi olan 11.07.1997'den sonra direksiyon sisteminde arızanın varlığının davalının yetkili servisince tespit edilip, parça değişikliklerinden sonra da aynı arızanın ortaya çıktığı, davacı tarafın aracı götürdüğü yetkili servisçe parça değişiklikleri ve yağlama gibi geçici tedbirlerle sorunun giderilmeye çalışıldığı ancak davacıların araçtan beklediği verimi almasını önleyecek ölçüde aynı arızaların tekrarladığı, davacıların bu kez fabrikaya başvurup, başka bir yetkili servise de aracını götürmesi ve bu serviste arızanın hayati öneme haiz olduğunun belirtilmesi karşısında araç üzerinde Makine Mühendisleri Odasınca belirlenen bilirkişiye yaptırdığı inceleme ve tespitle aracın üretim arızasının bulunduğunun belirlendiği, davalıya ait yetkili serviste ücreti karşılığı yeniden parça değişikliği yapıldığı, mahkemece yapılan incelemede de bilirkişilerin üretim hatası tespit ettikleri, hatta dava devam ederken araçta aynı arızanın 18.04.2002 tarihinde yeniden ortaya çıktığı ve yine serviste tamir yoluyla giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda; olayın açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, Davalı üretici onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yapmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez. Şu durumda mahkemece işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksine gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir. Direnme kararı açıklanan nedenlerle bozulmalıdır. Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.02.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Ayıplı Mal -Ayıplı Otomobil- Konusunda Emsal Bir Hukuk Genel Kurulu Kararı | Av. Levent Kıray | Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu | 16 | 13-08-2012 08:55 |
TKHK - Cezalar | ISIL YILMAZ | Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 20-09-2006 15:28 |
TKHK ve Kampanyalı Satış Yönetmeliği | ISIL YILMAZ | Meslektaşların Soruları | 1 | 19-09-2006 12:30 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |