|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-10-2007, 21:00 | #1 |
|
Sözleşmeli Avukatlık sırasında dışardan dava almak
Sayın meslektaşlarım,
Avukat, bir firma ile sözleşme imzalayıp sözleşmeli avukat olursa, dışarıdan iş alabilir mi, yani serbest avukatlığını devam ettirebilir mi? vergi yükümlülüğü ne olur? Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim. İyi çalışmalar. |
05-10-2007, 21:48 | #2 |
|
firmanın bordrosunda gözükmezseniz serbest avukatlığa devam etmenize engel yoktur.Her ay ücretinizi tahsil ettiğinizde firmaya serbest meslek makbuzu keseceksiniz.Hayırlı olsun.
|
05-10-2007, 23:54 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Seçil94
Bu durum elbette firma ile yaptığınız iş akdine aykırılık teşkil edebilir ve iş kanunu açısından bence sözleşmede bu konuda özel izin olmalı. Ancak doğrusu ben mali açıdan nasıl bir problem gördüğünüzü merak ettim. Farzedelim firma ile yaptığınız iş akdinde işveren işçinin bu şekilde dışardan iş almasına muvaffakat ediyorsa ve siz de vergi mükellefiyeti tesis ederek bu aldığınız işlerin makbuzunu kesiyor ve vergisini ödüyorsanız, sizce mali açıdan başkaca bir sorun oluşur mu? Bu arada çok yakın zamanda THS üyesi bir meslektaşımız bu hususu bana özel mesajla sormuştu ve onun da bu konu altındaki cevapları gördüğünü ve okuyacağını umarım. |
06-10-2007, 02:11 | #4 |
|
Firma ile yapılan iş akdi değildir.
X kurum/şirket ile Avukat arasında yapılan bildiğimiz Avukatlık Ücret Sözleşmesine benzer bir sözleşmedir. X'in ...yer icra dairelerinde ve mahkemelerindeki tüm dava ve takiplerini Avukat Y'nin takip edeceği konusunda bir sözleşme yaparlar. Taraflar konuyu belirlemekte tamamen özgürdür. Belli bir meblağ'ın üstündeki işler sözleşme dışı bırakılabileceği gibi, örneğin, idari yargıya ilişkin davalar da sözleşme dışı bırakılabilir. Hatta belli bir meblağın üzerindeki konuların ayrıca pazarlık edileceği de kararlaştırılabilir. Olağan dışı (X'in haksız fiilinden doğan davalar gibi) işler de sözleşme harici tutulabilir. Avukat Ücret Karşılığında Serbest Meslek Makbuzu keser. Şirket Muhasebesi yönünden konu "Hizmet Alımıdır." ve bordro ile bir ilgisi yoktur. Avukat ise Serbest Meslek Makbuzunda gösterdiği ücretin KDV'sini öder. Anlaştığı işletme, şirket veya kurum ise yani kurumlar vergisine tabi ise stopajlı makbuz keser. Stopaj kesintisini yapan kurum/şirket kestiği stopajı Avukat adına vergi dairesine yatırır. Bu sözleşme karşılığında ödenecek ücret, AAÜT'de belirlenen sözleşmeli Avukat'a aylık ödencek ücretten az olamaz. Ancak sene sonu hesabı çıkartılarak farkın Avukat'a ödeneceği kararlaştırılabilir. Hatta bana göre kararlaştırılmalıdır. Çünkü çok fazla iş olması durumunda cüz'i bir ücretle AAÜT'nin delinmesi söz konusu olamamalıdır. İşçi işveren ilişkisine girilmesi ise tamamen farklıdır. O durumda Avukat'ın ayrı bürosu olmaz. İşveren'e bağımlıdır. SSK primi işveren tarafından ödenir ve sabit maaşı vardır. Vergisi ücretten tevkifat yolu ile işveren tarafından ödenir. |
06-10-2007, 05:05 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşımzın sorusunu doğru algılamak iktiza eder. Yukarıda hülasa anlatılıp sual olarak tevcih edilen hal iki cihetle telakki edilmeye müsaittir: 1-) Bir avukatın işçi-işveren münasebetini tesis eden bir iş akdi ile bir hükmi şahsiyyet bünyesinde personel avukat olarak çalışması 2-) Serbest bir bürosu olan avukatın, yapılan bir sözleşme ile şirkete dışarıdan hukuki danışmanlık ile dava ve icra takibi noktalarında mesleki hizmet temin edeceğine müteallik tahhütte bulunarak çalışması. Sual edilen husus eğer birinci maddedeki bahis ise burada bir iş akdi mevzu bahistir. Dolayısı ile işçi-işveren münasebeti tesis edilmiş olacağından yalnızca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ahkamı değil, aynı zamanda 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine de sarf-ı nazar edilmesi lazım gelir. İş Kanunu'na göre işçi, iş saatlerinde iş görme edimini işverene karşı yerine getirmekle yükümlüdür. Kural olarak işçi iş saatlerinde başka işlerle de iştigal edebilir. Fakat yan işte çalışması işverene zarar verirse bu durumda "sadakat borcu"na muhalefet durumu tezahür eder, ki bu da iş akdinin feshini gerektirir. Bu durum iş akdinde "haricen iş alma"ya yönelik düzenleyici bir hüküm olmaması durumunda mer'idir. Lakin iş akdinde işçi avukatın haricen iş alması yasaklanmışsa bu sözleşme hükmü geçerli olacaktır ve artık işçi avukatın bağlı çalıştığı hükmi şahıstan gayrisinin işini alması mümkün olmayacaktır. Bu durumda işçi statüsünde olduğu için bütün vergi yükümlülüğünü "vergi sorumlusu" sıfatı ile işveren ödeyecektir. Sosyal Güvenlik primlerini de S.S.K'ya işveren yatıracaktır. Bağlı çalıştığı iş açısından durum böyle olmakla, işçi avukatlığının haricinde de iş alıyorsa, aldığı bu harici işler için serbest meslek makbuzu kesecek, KDV ve Gelir Vergisi (stopaj) ödeyecektir. Sual ikinci maddeye müteallik ise yine kural, sözleşme yaptığı şirketin işinin gayrisinde her türlü hukuki iş alabileceğine cevaz vermektedir. Fakat yine her iki taraf yaptıkları sözleşme ile haricen iş alabilme serbestisini kaldırabilirler. Bu ikinci durumda ise her halükarda, yani gerek sözleşme yaptığı şirkete ve gerekse diğer müvekkillere karşı serbest meslek makbuzu kesecek, K.D.V ödeyecek, Gelir Vergisi ödeyecektir. Sosyal güvenlik primini de Topluluk Sigortası fonuna yatıracaktır. Netice : Her iki durumda da mühim olan yapılan sözleşmede haricen iş almaya yönelik yasaklayıcı bir hüküm var mı yok mu? Yasaklayıcı bir hüküm varsa bu hüküm geçerlidir ve avukat o şirketin işleri dışında bir işi alamaz. Ama yapılan sözleşmede yasaklayıcı bir hüküm yoksa hem 1. durumda hem de 2. durumda haricen iş almasında kanunen bir sakınca yoktur. Bu serbestlikte tek dikkat edilmesi gereken husus, 1. durumda sadakat borcuna muhalif davranmamak; yani dışardan alınan işin, işveren ile işçi avukatın iş ilişkisini bozacak derecede iş yapma edimine mani olmaması gerekir. Vergilendirme bakımından; 1. Durumda a) Sözleşmede haricen iş alma yasağı varsa, sadece bağlı bulunduğu iş yerinden gelir elde edeceğinden vergiye ilişkin tüm mükellefiyetlerini "vergi sorumlusu" sıfatı ile işveren yerine getirecektir. b) Sözleşmede haricen iş alma yasağı yoksa, işyeri ile alakalı tüm gelirleri için yukarıdaki (a) maddesi yine geçerli; bunun yanında da haricen aldığı her iş için serbest meslek makbuzu kesecek, K.D.V ve Gelir Vergisi (stopaj) ödeyecektir. asıl iş yerinden zaten sosyal güvencesi olduğu için Topluluk Sigortası primi ödemek mecburiyeti yoktur. 2. Durumda a) Sözleşmede haricen iş alma yasağı varsa, sadece sözleşme yaptığı şirkete serbest meslek makbuzu kesecek, buradan temin ettiği gelir nedeniyle K.D.V ve Gelir Vergisi ödeyecek, Topluluk sigortası primi yatıracak. b) Sözleşmede haricen iş alma yasağı yoksa (a) maddesi hem sözleşme yaptığı şirket için geçerli olacak hem de tüm müvekkiller için geçerli olacaktır. saygılarımla... |
06-10-2007, 06:17 | #6 |
|
Sözleşmede başka yerden iş alamaz hükmü yoksa; ayrı vergi kaydı ile başka iş alınabilir. Bunun için mali ve hukuki engel yoktur. Ancak işveren işçi ilişkisi açısından bakılırsa sözleşmenizde açıkça başka iş alamaz hükmü varsa iş akdinizin feshi (azli) açısından işverene haklı neden teşkil edebilir. Kaldı ki hem bordorolu olmanızdan dolayı her ay gelir vergisi sizden kesilecek hem de ayrı vergi kaydı ile aldığınız dışarıdaki işler için keseceğiniz makbuzdan dolayı gelir vergisi ödeyeceksiniz. Sadece topluluk sigortası ödemeyeceksiniz zira işveren sizin adınıza zaten ssk primi ödeyecektir.Vergi dairesi açısından da hiçbir kayıp olmamaktadır;öreneğimizde.Ayrıca dışarıdan alacağınız işlerde menfaat çatışması olmamasına azami özen göstermenizi öneririm. İşveren ile yapacağınız sözleşmeen dolayı kıdeminize göre iş akdinizin feshine göre kıdem tazminatı hakkı kazanacağınızı da belirtek isterim. Ayrıca işveren adına girdiğiniz dava ve icra takiplerinden dolayı lehinize hükmedilen karşı taraf vekalet ücretinin de tartışmasız olarak size ait olduğunu,bu ücretin işverene ait olmadığını ancak bu ücretin tahsili açısından vergisel yükümlülüğün işveren tarafından aylık ya da özel bordronuzda belirtilerek gerekli kesinti yapıldıktan sonra size ödenmesinin uygun olacağını düşünüyorum. Kaldı ki serbset meslek makbuzu ayrıca kesebildiğiniz için tahsil edeceğiniz bu ücret için de makbuz kesmenizde bir engel görmüyorum.
|
06-10-2007, 10:18 | #7 |
|
Sayın Av.Can Doğanel'in görüşlerine katılıyorum. Bu mevzuda Avukatlık Kanunu hükümlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiği kanaatindeyim.
1136/ AVUKATLIKLA BİRLEŞEMİYEN İŞLER Madde 11 - Aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmıyan her türlü iş avukatlıkla birleşemez. Ayrıca bknz. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=8999 Saygılarımla. |
06-10-2007, 10:48 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu husus başlığın açılma gayesinin dışında olmakla beraber, madem temas edilmiş biz de hukuki ve fiili durumu söyleyelim: Bu maddeyi doğru algılamak lazım. Avukatlık ile beraber, yapılamayacak işler kastedilmektedir burada. Yani 11. maddede belirtildiği gibi işleri de yapmak isteyen avukat, barodan kaydını sildirmeli ondan sonra avukatlıktan başka işleri yapmalıdır şeklinde anlamak lazım bu maddeyi. Yoksa avukatlık işveren-işçi münasebetini tesis eden iş akdi ile ücretli olarak yapılamaz manası çıkarılamaz bu hükümden. Zira bağlı avukatlık kavramını Avukatlık Kanunu, 12/c maddesi ile tanımış ve avukatlıkla bağdaşan işlerden saymıştır. 1136 sayılı kanun 12/c maddesi: Avukatlıkla birleşebilen işler: (c) Özel hukuk tüzelkişilerinin hukuk müşavirliği ve sürekli avukatlığı ile bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlık, zaten günümüzde de bu yolla çalışan çok ameslekdaşımız var. özel teşebbüslerde iş akdi ile çalışamakta olan meslektaşlarımız hem 1136 sayılı kanuna, hem de 4857 sayılı kanuna tabidirler. Başlığı açan meslektaşımızın hangi tür çalışmayı kastettiği tam net olmadığı için ben yukarıda hem bağlı çalışan avukatlar (1) hem de bağımsız sözleşmeli çalışan avukatlar (2) yönünden meseleyi ele almak lüzumu hissettim. Tarafımdan yapılan açıklama, sadece sualin şümulü nazar-ı dikkate alındığında, kafi olduğu kanaatindeyim. Sair hususlar (avukatlıkla bağdaşan işler, bağdaşmayan işler v.s.) mevzuun mecrasında kaymaya sebebiyet verir. Başlığı açan meslektaşımız sözleşmeli avukatlık yanında başka işler alabilmesinin mümkün olup olmadığını ve mümkünse nasıl vergilendirileceğini sormaktadır. Sual sadece bu kapsamda tutulursa, dediğim gibi, yukarıda kafi cevap verdiğim kanaatindeyim. Ama başlığı açan meslektaşımız buna rağmen anlaşılamayan bir noktayı işaret ederse, yine o hususta da tüm meslektaşlarım gibi ben de ilave mütalaa verebilirim. saygılar... |
06-10-2007, 12:48 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Burada sözleşmeli avukattan kastınız, SSK ya tabi olarak (sigortalı) firma nezdinde çalışmaksa, işverenle avukat arasındaki sözleşme ne yönde olursa olsun, vergi kaydı alarak serbest meslek görevini yürütmesi mümkün olmayan avukatın, dışarıdan bağımsız iş alarak serbest meslek faaliyetinde bulunması da düşünülemez. Burada iki engel söz konusu, hem büro açma mükellefiyeti, hem de SSK ya tabi olacak avukatın serbest meslek faaliyetini sürdüremeyecek olması. Sözleşmeli avukatlıktan kastınız, siz topluluk sigortasına tabi iken bir firma ile sözleşme imzalamaksa, onlarca firmayla da aynı sözleşmeyi imzalayabilirsiniz, ama sanıyorum yukarıdaki seçeneği soruyorsunuz. |
06-10-2007, 13:25 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
(Not: Bu cevap, daha önce verdiğim ilk cevap kafi olduğu için, başlığı açan kardeşimizin sualine cevap olmayıp sadece muhterem meslektaşımız Şehper Hanımın yukarıda alıntı yaptığım mesajına cevaptır.) Muhterem Üstadem; Birinci husustaki gibi hizmet sözleşmesi dahi olsa işveren ile işçi arasında, eğer iş akdinde açıkça dışarıdan iş alması yasaklanmamışsa, avukat sadakat borcuna muhalif olmamak kaydıyla SSK'lı çalışan işçi statüsünde olmasına rağmen dışarıdan iş alabilir (Prof. Aktay, Prof. Arıcı, Prof. Senyen/Kaplan, İş Hukuku sf. 124). Bunun için vergi kaydı açtırması mümkün olduğu gibi bu vergi kaydına istinaden, haricen aldığı her iş için serbest meslek makbuzu kesebilir. Çünkü iş akdi ile bağımlı çalışmak sureti ile Gelir Vergisini doğuran olay "ücret"tir. Aynı zamanda haricen de iş alması ile Gelir Vergisini Doğuran olay "Serbest Meslek Kazancı"dır. Bir kimsenin yaptığı faaliyetler ile birden fazla vergiyi doğuran olayın vukuu bulması ve herbir vergiyi doğuran olay için ayrı ayrı vergilendirileceği V.U.K.'da düzenlenmiş bir hükümdür. Dolayısı ile iş akdinde yasaklayıcı bir hüküm olmadığı sürece ve sadakat borcu gereği mesai saatleri içinde işyerindeki işlerini aksatmadığı sürece bağlı çalışan avukat hem bağlı çalışmasından dolayı ücretten kaynaklanan gelir vergisi ödeyecek, ki burada vergi sorumlusu işverendir, işveren verilecek ücretten vergiyi keser ve vergi dairesine öder; hem de haricen aldığı işlerden dolayı elde ettiği serbest meslek kazancı nedeniyle Gelir Vergisi öder. Bu ikinci gelirin işverenle bir alakası olmadığı için bu ikinci vergiyi, avukatın bizzat kendisi kestiği makbuzlardan ve matrahtan hesap edip beyan etmesi ve vergi dairesine de bizzat yatırması gerekir. Hasıl-ı kelam: Benim ilk cevabında, (1) diye işaretlediğim türde, yani sözleşmede yasak hüküm olmadığı sürece ve sadakat borcuna aykırı davranılmadığı sürece bir avukatın, iş kanuna da tabi, bağlı avukat olarak çalışıyorken (a)dışarıdan iş alması ve (b)hem bağlı çalışmasından hem de aynı anda haricen iş almasından dolayı ayrı ayrı vergilendirilmesi (ücret geliri ve serbest meslek geliri nedeniyle) mümkündür. Diğer husus olan (ben ilk mesajımda (2) diye numaralandırmıştım), bir avukatın iş kanununa bağlı olmaksızın serbest sözleşmeli olarak çalışıyorken haricen iş alabilmesine yönelik beyanlarda hemfikir olduğumuz için bu hususa tekrar temas etmiyorum. Ayrıca, büro açma meecburiyeti bağlı çalışan avukatlar için özel kurumda resmen ve fiilen çalışmaya başlamakla yerine gelmiş olmaktadır. Oluşan fiili durumun tabiatı muktezasınca velev ki, aynı zamanda dışarıdan iş alınıyor olsa dahi. saygılarımla... |
06-10-2007, 13:32 | #11 |
|
Değerli üstadım,
Peki aynı anda hem adınıza ssk primi ödeniyorken, sizin tarafınızdan da topluluk sigortasına tabi olup topluluk primi ödemeniz düşünülebilir mi? Bilmiyorum ama bana mümkün değil gibi geliyor...? |
06-10-2007, 13:54 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Sosyal Güvenceyi sağlamak için kurulmuş kamu kurumlarının yegane amacı, insanın emek sarfedebilir yaşlardayken hem sağlığını teminat altına almasını temin etmek hem de emek sarfedemeyecek yaşlara geldiğinde elinde bir birikim veya akarı olmasını temin etmektir. Bu nedenle Sosyal güvenliğe müteallik kanunların hepsinde de şu düstur mevcuttur: "en az bir sandığa bağlı olmak". Bağlı çalışan meslektaşımız için ister işvereninin SSK primi ödemesi yoluyla o sandığa tabi olması, isterse de Topluluk sigortası primini yatırıp bu sandığa tabi olması kendisi için bir seçimlik haktır. Yani her iki çalışma türü nedeniyle her iki sandığa da kayıt yaptırmak mecburiyeti yoktur. Temel ilke: "çalışmalar nedeniyle en az bir sandığa bağlı olmak". |
06-10-2007, 15:38 | #13 |
|
Avukatlık Kanunu m.12/son hükmünün, bağlı çalışan avukatların dışarıdan iş almaları ve serbest meslek vergi mükellefi olabilmeleri önünde engel teşkil ettiği kanaatindeyim.
"Bir kadroya bağlı olarak aylık veya ücreti Devlet, il veya belediye bütçelerinden yahut Devlet, il veya belediyelerin yönetimi ve denetimi altındaki daire ve müessese yahut şirketlerden verilen müşavir ve avukatlar,yalnız bu daire müessese ve şirketlere ait işlerde avukatlık yapabilirler." Saygı ile... |
06-10-2007, 15:59 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Muhterem üstadım; Beyan ettiğiniz bu hüküm çok açık ve tevili kabil değildir; sizin de dediğiniz gibi 12/son fıkradaki avukatlar ve müşavirler dışarıdan iş alamazlar. Ama burada belirtilen avukat ve müşavirler, gündelik hayatta "kamu avukatı" olarak tabir ettiğimiz meslektaşlarımızdır. Evet 12/son fıkra mucibince Kamu Avukatları (bir kadroya bağlı olarak veya ücreti Devlet, il veya belediye bütçelerinden veya bunların idare ve denetimindeki şirketlerden verilen avukatlar) yaptıkları asıl işin dışında iş alamazlar. Ama bu başlığı açan meslektaşımız, özel bir teşebbüste sözleşmeli avukat olarak çalışmanın başkaca işler almaya mani olup olmadığını sormuştur. Biz de sorunun kapsamının dışına çıkmayarak yalnızca özel teşebbüslerde çalışan avukatlar açısından meseleye eğildik. Fakat 12/son fıkraya göre (kamu avukatı olarak) çalışmayı düşünen arkadaşlar var ise sizin bu hatırlatmanızdan istifade etmiş oldular, teşekkürler.... |
06-10-2007, 16:24 | #15 |
|
Değerli meslektaşım;
*12/son ile ilgili tesbitinizde haklısınız, öğle sonrası ve iftara yaklaşmış bulunmanın mazeretine sığınıyorum;bu bölüm elbette kamuyla ilgili; ancak, *Aşağıda numarası verilen kararda özel hukuk tüzel kişileri YANINDA çalışmanın avukatlık stajıyla -dolayısı ile avukatlıkla da- bağdaşmayacağı belirtilmektedir. T.C.DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU Esas No.1996/194 Karar No.1997/430 Tarihi 19.09.1997 *Av.Kanunu 12/c deki ifade tarzına dikkat edildiğinde ise, serbest avukatlıkla bağdaşabilen ÜCRETLİ avukatlığın münhasıran "bir avukat yazıhanesinde", yani patronun "bir avukat" olduğu durumlarda tecviz edilebileceği izlenimi doğuyor. Metinde: c) 1.Özel hukuk tüzelkişilerinin hukuk müşavirliği ve 2.sürekli avukatlığı ile 3.bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlık, şeklindeki ifade tarzından, ücret karşılığı çalışmanın sadece 3.durumda kabul edilebilir olduğu sonucunu çıkarıyorum. Sürekli avukatlık veya hukuk müşavirliği (iş kanunu anlamında) ÜCRET KARŞILIĞI olmadığı takdirde kabul edilebilir zannediyorum. Saygılarımla. |
06-10-2007, 21:17 | #16 |
|
Sözleşmeli avukatlık ve SSK Primi
Konu, yukarıda belirtilen linkte 30.11.2006 tarihinde yine bu sitede tartışılmıştı.
Bir gerçek veya tüzel kişinin sürekli (sözleşmeli) avukatlığının, kendisine gelen her iş yerine bir avukatın uzun süre kendisini sadece belirli bir işe adaması ve diğerlerini almamasından fazla bir farkı yoktur;ceza avukatı, icra avukatı denir ya! Olay belki SSK primi topluluk sigortasından mı yoksa hizmet akdinden mi ödenmelidir noktasında tartışılabilir.Bir avukatın bu sıfatla iş görebilmesi duruşmaya girmesi, takip açması, cevap dilekçesi vermesi zorunlu olarak bir baroya kayıtlı olmayı, dolayısıyla bir büro açmayı ve neticesi olarak serbest meslekten vergi mükellefiyeti olmasına bağlıdır.Bir tüzel kişinin sürekli avukatlığını hizmet akdiyle üstlenen avukatın piyasadan başkaca iş alıp alamayacağı, tamamen avukatla işveren arasında kalan bir sorundur.Her iki taraf ta bunu sorun yapmıyorsa, Baronun veya Vergi Dairesinin veya SSK nın buna müdahale etmesini gerektiren yasal veya başkaca haklı bir zemin yoktur. Ülkemizde 3000 Belediye idaresi bulunmaktadır.Bunların yaklaşık 500 tanesinin kadrolu avukatları vardır.Geri kalan 2500 Belediye, hizmet akdi ile sözleşmeli avukat çalıştırmakta ve ancak asgari ücret ödemekteler.Bu 2500 avukatın tamamı Büro sahibidir ve Belediyenin hukuki işleri dışında zamanları elverdiği ölçüde piyasadan dava ve iş almaktalar.Çünkü bir avukatın asgari ücretle yetinmesini beklemek kabul edilemez;Belediyeler de asgari ücret dışında daha fazla para ödeyecek durumda değiller. Yukarıda avukatlıkla bağdaşabilen işler yönünden de konu tartışıldı.1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 11. ve 12.maddelerinde, avukatlıkla bağdaşmayacağı vurgulanan işler avukatlık mesleği dışında kalan işlerdir,Yoksa bir tüzel veya gerçek kişinin sürekli avukatlığının, hizmet akdiyle görülüyor diye serbest avukatlıkla bağdaşmaz işlerden görülmesi yerinde olmaz kanaatindeyim.Bağdaşmaz olan, avukatlığın bağımsızlığına gölge düşürecek hallerdir.Mesela hizmet akdiyle çalışıyor diye işveren avukata "postaneye evrak götür, masayı sil!" demesi kabul edilemez.Yine, hukuki bilgi ve vijdani kanaatine göre, açılmaması gereken bir davanın açılması, cevap veya beyan dilekçesi hazırlanması, savunma yapılması kendisinden istenmesi halinde hizmet akdinin tarafı olan avukat bu tür talep ve halleri reddedebilecek ve bu karşı duruş, işveren bakımından haklı fesih sebebi olarak görülmeyecektir. |
06-10-2007, 21:22 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
vergi hukuku yönünden bir problem yok. Maliye buna karışmaz.Ama pratikte bunun uygulaması da yok yada pek ender.Zira ben firma sahibi olarak dışarıdan dava almasına muvaffakat edeceğim avukatı niye firmamın bordrosunda gösterip de iş hukukundan doğan çok sayıda mali yükümlülüklerin altına gireyim.Kıdem ihbar fazla çalışma kötü niyet işe iada vs. Malumunuz aylık ödemeli hukuk danışmanlığı hizmeti genellikle uygulamada serbest meslek makbuzu karşılığı her ay ücret ödenmesi biçiminde yürütülmektedir. Saygılarımla |
06-10-2007, 21:43 | #18 |
|
[quote=Av. Hakan ÇIRAK](avukatın bizzat kendisi kestiği makbuzlardan ve matrahtan hesap edip beyan etmesi ve vergi dairesine de bizzat yatırması gerekir.
Bu durumda matraha bordrodaki ücreti de dahil edilecek birlikte vergilendirilecektir.. |
06-10-2007, 21:52 | #19 |
|
Avukat bağlı çalışsada sadece işverenin değil Baroya bağlı olarak herkesin avukatıdır
İşçi işveren ilişkisi, vergilendirme, sosyal güvenlik ilişkisi bunların hepsinin mevzuatları ayrıdır. (Kamu avukatlığının kamuya bağlılığına ilişkin istisna dışındaki tüm avukatlık 1136 sayılı kanuna göre baroya bağlı olarak yürütülür. Yani kısaca avukat her yerde avukattır ve onun avukatlık mesleğini ifa etmesine hiçbir vergi, sosyal güvenlik veya iş kanunları engel teşkil etmez. Eğer dışarıdan bir dava alacak ise örneğin bir yakınının Baro yönetimine bir yazı yazar der ki ben bu davayı ücretsiz alacağım. O kadar o zaman ona maliyeden de bir sorun çıkaramazlar. sosyal güvenliği bu konu zaten hiç ilgilendirmez. İşveren isterse varsın iş akdini sona erdirsin farketmez. Avukatın aldığı vekalette geçerlidir. Yargılamadaki faaliyetleri de.
Bir işverene iş akdi ile bağlı çalışan meslektaşlarımın kendilerini işçi olarak değil avukat olarak hissetmelerine Avukatlık kanunumuz izin vermektedir. Onlar yalnızca bir istisna hükmü ile ücret almarında sakınca bulunmamaktadır denilmektedir. Bağlı avukatlarda Avukatlık kanunundan kaynaklanan tüm haklarını ve avukatlık yetkilerini kullanabilirler. Örneğin bir yazılı hukuki mütalaa verebilir. Gece arayan bir arkadaşı için karakolda ifadeye katılabilirler vb. .. Ben burada diğer teknik detaylara girmek istemeden kısaca Avukatın her yerde ve her zamanda Avukat olduğunu belirtmek istiyorum. Bu yetki ona kanunla verilmiştir. İşverenin verdiği paraya veya onun rızasına veya maliye memurunun veya sosyal güvenlik memurunun iki dudağı arasında değildir. Bağlı çalışan meslektaşlarıma meslek bilincimizi ve bağımsızlık kavgamızı yürütürken zorlu konumlarındaki mücadelede başarılar dilerim. Barolarımızın bağlı avukatların sendikaları gibi hareket edeceği günleri görme ümidiyle... |
06-10-2007, 22:08 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Seçil94,
Ancak pratikte bunun uygulama alanı olmadığı konusunda size katılamıyorum, tam aksine pratikte bunun uygulaması çok fazla, ancak burada biraz daha geniş düşünmek ve sadece firma altında bordrolu çalışmayı değil, bir hukuk bürosunda bordrolu çalışmayı da dikkate almak gerek. 3-4 avukattan oluşan hukuk bürolarından pek çoğunda, meslektaşlarımız 1 avukat için tek vergi mükellefiyeti tesis ederek, diğer avukat meslektaşlarımız onu yanında bordrolu olacak şekilde çalışıyor. Aile hukuk bürolarının tamamına yakınının çalışma düzeni bu olduğu gibi, 3-4 arkadaşın müşterek çalıştığı küçük hukuk bürolarının pek çoğunda da bu duruma rastlamak mümkün. Meslektaşımızın sorusuna dönersek, benim kişisel kanaatim bunun hem mali açıdan, hem avukatlık hukuku açısından mümkün olduğu ve tek çıkabilecek engelin iş hukuku açısından olacağı yönündedir. Kanaatimce bir firma altında bordrolu çalışan bir avukat iş sözleşmesine aksine hüküm yoksa kendi adına dava alamaz, zira bu hüküm bence iş aktine aykırılık teşkil eder. Zira bir avukatın kişisel işlerine ayıracağı zamanın, çalıştığı firmaya ayıracağı zamanla çakışması kaçınılmazdır. Örneğin kişisel davasının duruşmasına giden bir avukat, bordrolu çalıştığı işyerine ayırması gereken mesai saatinden çalıyor demektir. Bu nedenle bence avukatın kendi adına iş takip edebilmesi için iş sözleşmesinde açık hüküm olması gerekir, aksi takdirde bu durum sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Ancak iş sözleşmesine bu hükmün bulunması (ve/veya firmanın buna muvaffakat etmesi) halinde, bordrolu çalışan avukatın aynı zamanda kendi adına vergi mükellefiyeti de tesis etmek suretiyle dışardan dava takip etmesinde ben kendi adıma bir sakınca göremiyorum. Maliye neticede vergi alacağı için bu duruma zaten karışmayacaktır, Baro ve Avukatlık Hukuku açısından da benim görebildiğim bir engel yok: Örneğin büro açma mükellefiyeti, avukatın konutunun ya da çalıştığı işyerinin büro olarak bildirilmesi ile aşılabilir. Keza Sayın Av. Hakan ÇIRAK'ın belirttiği üzere sosyal güvenlik mevzuatı açısından da önemli olan çalışan kişinin bir sosyal güvenceye sahip olması olduğundan ve bordrolu çalışan avukatın SSK güvencesi bulunduğundan, meslektaşımızın topluluk sigortasına girmesi de gerekmeyecek ve bu durum da bence hukuki bir sakınca doğurmayacaktır. Yanılıyorsam, meslektaşlarımın düzeltmesini rica ederim. |
06-10-2007, 23:21 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
bir avukat için vergi mükellefiyeti tesis edilip diğerlerinin onun yanında bordrolu çalışıyor görünmesi durumunda bordrolu çalışıyor görünenlerin vekaletnamelerini mükellefiyeti olanla birlikte almaları mümkün olabilir.Şayet yalnızca kendi adlarına vekalat alarak çalıştıkları büro harici iş takip ederlerse mali yönden kendi adlarına da mükellefiyet tesisi gerekir. Keza 3-4 arkadaşın birlikte çalıştığı bürolarda kazanç ortaklaşa bölüşülüyorsa yine herkesin ayrı ayrı vergilendirilmesi gerekir. Ancak kazanç ortak bölüşülüp biri mükellef diğerleri bordrolu gözüküyorsa muvazaalı durum nedeniyle vergi hukuku yönünden problem doğabilecektir. Öte yandan verilen hukuki yardımdan baro izniyle ücret alınmasa dahi KDV yönünden mükellefiyet devam edecektir. |
29-07-2013, 15:10 | #22 |
|
Resmi kurum avukatları ancak kurumlarının izni ile kanunda gösterilen yakınlarına vek
T.C.
Y A R G I T A Y 2.Hukuk Dairesi Sayı : ESAS KARAR 98/330 98/471 19.1.1998 Y A R G I T A Y İ L A M I Özet :Resmi kurum avukatları ancak kurumlarının izni ile kanunda gösterilen yakınlarına vekaleten iş yapabilirler. Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı KS yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava dilekçesinde davanın K'e vekaleten açıldığı belirtilmiş ve dilekçe ekinde K'den alınan vekaletname ibraz edilmiştir. Resmi bir kurumda Hukuk Müşaviri olan K'in annesi ve vekili edilen N T'ın Baroya kayıtlı avukat olup olmadığı dava açma ve davaya girme izninin bulunup bulunmadığı 4353 sayılı kanun 38 ve bu kanuna 5797 sayılı kanunla eklenen ek 1 madde ile 1136 sayılı kanunun 63 ve 657 sayılı kanunun 28. maddeleri çerçevesinde tahkik ve tesbit edilmeden davanın reddi doğru görülmemiştir. S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple davacı K yararına BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.19.1.1998 Per. Başkan Üye Üye Üye Üye Devamı: http://www.turkavukatlar.com/16064/resmi-kurum- |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yargıdan sözleşmeli personele müjde | özge_law | Hukuk Haberleri | 0 | 13-07-2007 12:04 |
Sözleşmeli personelden dava | Seyda | Hukuk Haberleri | 0 | 24-01-2007 11:39 |
Sözleşmeli Ögretmen Harcırah Alabilir mi? | Av.Selim HARTAVİ | Meslektaşların Soruları | 1 | 23-01-2007 16:17 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |