31-07-2007, 22:54 | #1 |
|
Türk Borçlar Kanunu Tasrısının 55. maddesinin 2. fıkrası
Türk Borçlar Kanunu Tasrısının 55. maddesinin 2. fıkrasında "Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevî tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir."
Hükmü öngörülmüştür. Tasarının 55 inci maddesinin ikinci fıkrası, bedensel zararlara ilişkin olmak üzere, 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, yeni bir hükümdür. Öğreti ve uygulamadaki çağdaş gelişmeler göz önünde tutularak, hâkimin sadece ölüm hâlinde değil, ağır bedensel zararlarda da zarar görenin yakınlarına, manevî tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca, 818 sayılı Borçlar Kanununda, ölüm hâlinde, “ölünün ailesi” yararına olmak üzere manevî tazminata karar verilebileceği öngörüldüğü hâlde, Tasarıda “ölenin yakınları” yararına olmak üzere manevî tazminata karar verilebileceği belirtilerek, hükmün kapsamı genişletilmiştir. Tasarının bu maddesi bence olumludur. Siz ne düşünürsünüz? |
01-08-2007, 10:32 | #2 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Burada kafama takılan bir husus var: Ağır bedensel zarar gören kişi hayatta olduğuna göre ve muhtemelen maddi ve manevi tazminata hak kazanacağına göre manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi karşısında yakınları nasıl manevi tazminat alacaklardır?
Örnek: Bay (X) ağır bedesel zarara maruz kaldı. Zarar veren Bay (Y, Bay (x)'e; 10.000 YTL maddi 10.000 YTL Manevi tazminat ödemeye mahkum oldu. Daha sonra Bay (x)'in aynı zamanda bakmakla yükümlü olduğu annesi bayan (A), bay (Y) 'ye bu madde kapsamında 5.000 YTL manevi tazminat davası açtı diyelim... Hakim ne karar verecektir? Saygılarımla. |
01-08-2007, 14:09 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Yeni bir hüküm olarak öngörülen bu düzenleme zaten mevcut Borçlar Kanununda ölüm halinde bulunmakta ve uygulanmaktadır. Ölenin yakınları ölüme sebebiyet verenden tazminat isteyebiliyorlar. Burada ağır bedensel zarara maruz kalanların yakınlarına da bu hak verilmiştir. Gerçekten bilindiği gibi ağır bedensel zararlar örneğin bir felçlilik durumu gibi kişinin yakınlarını da oldukça etkilemektedir. Bu düzenlemenin yerinde olduğunu düşünüyorum. Hakim, tıpkı ölüm halinde yakınlara ayrı ayrı nasıl tazminat veriyorsa burda zarar uğrayan yanında yakınlarına da hükmedecektir. Hükümde bir sorun olacağını sanmıyorum. Saygılarımla. |
01-08-2007, 14:37 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Ölüm halinde doğal olarak ölene manevi tazminat verilemiyor ve yakınlarına veriliyordu. burada ise ölen olmadığı için zarar görenle birlikte yakınları da manevi tazminat talep edebiliyor... Manevi tazminat bakımından biraz sıkıntı olmayacak mı? Hakim tazminatı belirlerken misal zarar görene 10 YTL verdi... aradan 1 ay geçti yakınından bir diğeri dava açtı vebende 10 YTL isterim dedi... hakim ne yapacak budurumda? Ya da bunun sınırı ne olacaktır? |
01-08-2007, 17:43 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Bedensel zarar nedeniyle yakınların manevi tazminat hakkının bulunması fikrine ben de katılıyorum. (Hiç bir şey yazmadan alıntıyı ekleyemiyorum da)
|
01-08-2007, 18:30 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu sebeple tasarıdaki maddeye ben de katılıyorum. Ancak tazminat miktarının belirlenmesinde Sayın Dikici'nin belirttiği sorunun da yaşanabileceğini düşünüyorum. Herhalde bedensel zarara uğrayan kişiye verilen tazminat miktarından az olacaktır. Daha doğrusu az olması gerekir.. Yakının istediği tazminatın sınırı, bedensel zarara uğrayan kişiye verilen tazminat miktarı kadar olmalıdır. |
01-08-2007, 18:49 | #7 |
|
Ayrıca maddede yer alan "yakınları" ifadesi de sağlıklı ve net değildir. Yakınlıktan kasdın ne olduğu belirlense uygun olurdu... (Bakmakla yükümlü olduğu kişiler gibi... bir ölçüt daha uygun olmaz mıydı?)
|
01-08-2007, 18:55 | #8 |
|
"Bakmakla yükümlü olduğu kişiler" kriteri, manevi tazminat için doğru bir kriter değil zannımca. Bu cihet, destekten yoksun kalma tazminatında nazara alınabilir ama manevi tazminat bünyesi itibariyle -her ne kadar ifadedeki muğlaklığın belirginleştirilmesi gerektiğine katılsam da- "yakınlık" kriterine daha yakın.
Saygılarımla. |
01-08-2007, 19:02 | #9 |
|
yakınlık anlamsızdır. İnsan vardır etrafında en yakını kahvedeki arkadaşıdır. İnsan vardır en yakını yasak aşkıdır... Bunlar hayatın gerçekleridir. Yakını ne demektir? Açıklanması lazım, anlaşılması lazım...
|
01-08-2007, 23:02 | #10 |
|
Kahvedeki adam veya yasaklı maşukun tazminat talebi bahis mevzuu olduğunda, mevcut "yakınlığın" tazminata hak verip vermediğini, durumun özelliğine göre hakim takdir edebilecektir.
Evli kızkardeş -hele hali vakti de yerindeyse-, bedeni zarara uğrayan diğer kardeşin bakım yükümlülüğünde olmayabilir ama yakınlığı nedeniyle kardeşinin örneğinin bacağının kesilmesi nedeniyle çekeceği acı ve ızdıraplar neticesi tazmini gereken manevi zararı sözkonusu olabilir. |
02-08-2007, 01:34 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
|
02-08-2007, 08:23 | #12 |
|
Sayın D’arc’ın bütün isabetli görüşlerine katılıyorum.
Sayın Dikici’nin henüz katılmadığım görüşü zuhur etmedi. Ancak olayı iyice pekiştirmek adına sürekli yağmur yağması için dua etmesine katılıyorum. Sayın Seyda’nın “Yakının istediği tazminatın miktarı en fazla , bedensel zarara uğrayan kişiye verilen tazminat miktarı kadar olmalıdır.”görüşüne de katılıyorum. Bu maddede kullanılan “yakınlık” kavramından kanunkoyucunun muradı açıktır. Bilindiği gibi Borçlar Kanunu'nun 47. maddesinde açıkça "... yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verilebilir" denilmektedir. Uygulama ve bilimsel görüşlerde aile kelimesinin “ yakınları” şeklinde anlaşılması gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, bir kimsenin ölenin yakını sayılabilmesi için, ölen ile fiili aile ve sevgi bağlarının varlığı gereklidir. Burada önemli olan, aile hukuku çerçevesinde yakınlık değil, duygusal yakınlıktır. Bu yüzden manevi tazminata hükmetmek için murisle çok yakın ve içtenlik taşıyan duygusal bir bağlılığın varlığı aranmaktadır. Tasarının 55/2 maddesi ise, sadece ölüm halinde değil büyük bir kanun boşluğu olan yaralanma halinde de aynı yakınlık kavramı üzerine dayalı tazminat gerekliliğini öngörmektedir. Bu anlamda, kahvehanedeki okey arkadaşı durumdan çıkartılacak vazifeye göre yakın kavramı içine girebileceği gibi girmeyebilecektir de. Hakim her somut olayda yakınlığı değerlendirecektir. Yoksa kahvehane milletinin tüm insanları “biz de kardeşimizi severdik, kahvehanemizin değişmez dördüncü adamıydı. Acaip üzüldük hakim abi biz de en manevisinden tazminat isterük” diyemeyecektir. Hatta Yargıtay bir kararında beş yıl önce boşandığı karısının eski eşin ölümü nedeniyle manevi tazminat isteyemeyeceğine hükmetmiştir. Oysa gerçekten kadın hiç unutamadığı ilk kocası için üzülmüştü. Zaten madde 47 deki aile kelimesi mehaz kanunun Fransızca metninin çevirisinden kaynaklandığı. Almanca metninde yakınları kavramının yer aldığı belirtilmektedir. Y.4. Hukuk Dairesinin E:1996/7182, K:1997/2106 T:07.03.1997 ilamında “…1979 doğumlu E.T. bir trafik kazası sonucu vefat etmiş, müteveffanın anne, baba ve kardeşlerinin yanı sıra halası N. teyzeleri G. ve G. ile dayıları T., K. ve A. de manevi tazminat isteminde bulunmuşlar, yerel mahkemece istemleri kısmen kabul edilmiş, hüküm davalı yanca temyiz edilmiştir. "Hâkim hususi halleri nazara alarak ... adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi tazminat namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir." B.K.m. 47 Bu maddede yer alan "ölünün ailesi" kavramından "ölenin yakınları" amaçlanmıştır. Yakınları sözcüğünün kapsamına, anaların, babaların, çocukların, sağ kalan eşin, kardeşlerin, nişanlının girdiğinde hiçbir duraksamaya yer yoktur. Bu akrabalık ve yakınlık çemberi dışında kalan kişilerden de manevi tazminat isteminde bulunabilecekler vardır. Ölenle sıkı ilişki ve yakın çevre içinde olanlar da dava açabilirler. Bu ilişki ve yakınlık, her olaya ve duruma göre hâkim tarafından takdir edilmelidir.” Görüldüğü gibi zaten mevcut uygulamamız yerleşmiş ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde oluşmuştur. Bu durumda Kahvedeki adam veya yasaklı maşukun tazminat talebi bahis mevzuu olduğunda, mevcut "yakınlığın" tazminata hak verip vermediğini, durumun özelliğine göre hakim takdir edebilecektir. |
02-08-2007, 10:55 | #13 |
|
Efendim, konu iyice anlaşılsın diye bazen bu tarz girişimler de faydalıdır. Siz de deneyin bence...
|
02-08-2007, 16:07 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Haklısınız sayın Yıldırım. Hakimler de zaten bunun için var, değil mi? Hem hatada ısrarcı olmak da, ahmaklıktır ... O halde, bu metin fena değildir..< |
26-03-2008, 11:30 | #15 |
|
tasarının 55. maddesi bence olumlu çünkü kişinin 'Ağır bedensel zarar veya ölümü hâlinde' sadece kendisi manevi olarak yıpranmamaktadir aynı zamanda maddede belirtilen olenin ya da zarar görenin yakınları da manevi olarak zarar görmektedirler. bu sebepten de bu kişilere de bir miktar manevi tazminat ödenmesi lazım gelir. Ancak kişinin zarar görmesi halinde zarar gören kişiye de bir miktar manevi tazminat ödenmesi gerekli oldugu için hakimin yakınlarına da manevi tazminat ödenmesine hükmetmesi durumunda bu durumun göz önünde bulundurulması gerekir. aksi takdirde zarar veren kişi maddi olarak yıpratılabilir.
teşekürler |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
TÜrk BorÇlar Kanunu Tasarisi 200. Madde | Ahmet Turan | Borçlar Hukuku Çalışma Grubu | 4 | 07-10-2007 22:52 |
borçlar kanunu - karayolları trafik kanunu - Zamanaşımı | GaLaxY | Hukuk Soruları | 7 | 16-07-2007 16:16 |
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı 4. madde | Ahmet Turan | Borçlar Hukuku Çalışma Grubu | 4 | 17-05-2007 10:12 |
Türk Borçlar Kanunu Tasırıs 341. madde | Ahmet Turan | Borçlar Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 16-05-2007 21:59 |
TÜrk BorÇlar Kanunu Tasirisi 75. Madde | A.Turan | Borçlar Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 15-04-2007 21:54 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |